"...
II- İTİRAZ BAŞVURULARININ GEREKÇELERİ
1- E.2014/155 sayılı itiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir:
"5- Anayasaya Aykırılık ile İlgili Gerekçeler;
a-) Anayasanın 2. Maddesine Aykırılık Açısından Yapılan
Değerlendirme;
Anayasanın 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hukuk Devleti
olduğunu ifade eder, söz konusu iptali istenilen maddenin bu ilkeye aykırı
olduğu düşünülmüştür.
Anayasa Mahkemesi kararlarında, kişi haklarına saygılı, bu hakları
teminat altına alan ve tüm iş ve işlemlerinde hukuka uygun davranan kendi
içinde çelişkiler barındırmayan, kişi haklarını korumak için üstlendiği pozitif
yükümlülükleri yerine getiren, suçlarla orantılı ve insancıl cezaları
kanunlarla düzenleyen, keyfilikten uzak ve herkese eşit yasaların uygulandığı
sistem olarak hukuk devleti tanımlanmaktadır.
Bu gereklilikleri yerine getiren hukuk devletinde ceza adaleti
sağlanır ve toplumda cezaların caydırıcılığı hususunda yaygın bir inanç oluşur.
Oysa iptali istenilen yasal düzenleme tam aksine bir sonuca neden olmaktadır.
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan açılan davada sanığın başka
bir suçtan mahkum olup olmadığı, sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı verilmiş olup olmadığı, mahkemede bir daha suç
işlemeyeceğine dair olumlu kanaat oluşup oluşmadığı, sanığın muvaffakatının
olup olmadığı şartlarına bakılmaksızın CMK'nun 231/5. maddesi gereğince hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilecektir. 6545 sayılı Yasa ile
değişik CMK 231/8. maddesine göre sanık hakkında daha önce hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş ve denetim süresi içinde sanık
hakkında tekrar kasıtlı bir suçtan mahkumiyet hükmü kurulacak olduğunda hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği düzenlenirken geçici 7/2.
maddesinin emredici şekilde düzenlenmiş olması da cezaların caydırıcılığını
hedefleyen bir hukuk sistemi açısından çelişki oluşturmaktadır. Zaten
halihazırda toplum genelinde kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmanın
suç olmadığına dair yaygın bir kanaat mevcuttur. Hal böyle iken sanıklar
hakkında CMK'nun 231/5. maddesinin uygulanmasının toplum veya sanık açısından
olumlu bir sonuç doğurmayacağı, devletin bu anlamda pozitif yükümlülüğünü ihlal
etmiş sayılacağı açıktır.
Benzer bir olayda Florida 3. Bölge Temyiz Mahkemesi, Florida
v.Clayton davasında sabit olan bir suçun kanunda açıkça belirtilen cezasını
ikinci kez askıya alma kararı verilerek ortadan kaldırılamayacağına, ikinci kez
kokain ile yakalanan Clayton'un cezasının ertelenemeyeceğine hükmetmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Taylan v. Türkiye, Böber v. Türkiye davalarında
ortaya koyduğu içtihatlarda benzer yorumlarda bulunmuş, Devletin pozitif
yükümlüğünü yerine getirmediğinden ihlal kararı vermiştir.
b- Anayasanın 38. Maddesine Aykırılık Açısından Yapılan
Değerlendirme;
Anayasanın 38. maddesine göre;
"Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç
saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman
kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez"
şeklinde düzenleme mevcuttur. Aynı ilke 5237 sayılı TCK'nun 7/2. maddesinde
düzenlenmiştir.
Buna göre sanığın yargılaması devam ederken meydana gelen yasa
değişikliklerinden hangi ceza yasası sanığın lehine sonuç doğuruyorsa sanık
hakkında o yasanın uygulanması gerekecektir.
Bu ilkeye göre kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak
suçundan sanık lehine olan ve uygulanması gereken değişiklikten önceki 5237
sayılı TCK'nun 191/1. maddesine göre tedavi ve denetimli serbestlik kararı
verilmesidir. Bu sayede sanık hakkında bir yıl denetim süresi belirlenecek,
sanık tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uygun davrandığı takdirde
davanın düşmesine karar verilecektir.
İptali istenilen geçici 7/2. maddesi ise sanığın ilk önce hapis
cezası ile cezalandırılmasına ve 5 yıl boyunca denetim süresine tabii tutulmasına
yol açmaktadır. Görüldüğü üzere değişiklikten önceki uygulamaya göre sanık bir
yıl denetim süresine tabii tutulurken geçici 7/2. madde nedeniyle 5 yıl denetim
süresine tabii tutulacaktır. Bu süre içerisinde sanığın ikinci kez suç işlemesi
veya belirlenecek olan denetime uymaması nedeniyle dosya CMK'nun 231/11.
maddesi gereğince tekrar ele alındığında sanık hakkında kurulmuş mahkumiyet
hükmü ortadan kalkmayacaktır. Sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine
tabii tutularak cezasının ertelenmesi seçeneği gündeme gelse ve sanık bu tedavi
ve denetimli serbestlik kararına uygun davransa dahi davanın düşmesi kararı
verilemeyecek, sadece sanık değişiklikten önceki 191/7. maddesi gereğince
cezasının infaz etmiş sayılacaktır. Sanığın adli sicil kaydında infaz
edilmiş ve kasten işlenmiş suçtan kaynaklı bir hapis cezası görünecek, bu
sanığın gelecek hayatına da olumsuz etki doğuracaktır. Üstelik hükmün
açıklanmasının geri bırakılması bilindiği üzere yalnızca ceza hukuku anlamında
sonuç doğurmayan bir kurumdur. Sanığın 5 yıl boyunca denetimli serbestlik
tedbirine tabii tutulduğu sırada hakkında disiplin soruşturması açılması ve
benzeri sonuçların meydana gelmesi olasıdır. Ayrıca 6545 sayılı, 28/06/2014
tarihli Yasa ile değişik, CMK'nun 231/6. maddesi gereğince sanık hakkında daha
önce hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş ise, denetim süresi
içerisinde ikinci kez kasten işlenen suç bakımından hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilemeyecektir. Bu durumun da sanık aleyhine sonuç doğurduğu
izahtan varestedir.
c- Anayasanın 58. Maddesine Aykırılık Açısından Yapılan
Değerlendirme;
Anayasanın 58. maddesine göre;
"A. Gençliğin Korunması
Devlet, İstiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin
müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve Devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen
görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.
Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk,
kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli
tedbirleri alır" şeklinde düzenleme mevcuttur.
Uyuşturucu madde bağımlılığının kamuoyuna da yansıyan ciddi
kayıplara yol açtığı bilinmektedir. Bilhassa bu suçun faili olan gençlerin ve
çocukların aynı zamanda mağdur oldukları açıktır. Özellikle ekonomik durumu
uyuşturucu madde bağımlılığını karşılayacak kadar iyi olmayan gençler ve
çocuklar zamanla "torbacı" diye tabir edilen uyuşturucu satıcılarına
dönüşmektedir. Uyuşturucu madde temin etmek için her türlü çareyi denemekte,
hatta yağma vb. suçlar işlemekte, her tür manipülasyon ve istismara açık hale
gelmektedirler. İptali istenilen geçici 7/2. maddesi ile hiçbir ayrım
gözetmeksizin devrolunan tüm dosyalarda CMK'nun 231/5. maddesi gereğince hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilecek, sanık herhangi bir yaptırım
ile karşılaşmayacaktır. Her ne kadar iptali istenilen madde gereğince CMK'nun
231. maddesinde sayılan denetimli serbestlik tedbirlerine karar verilebileceği
düşünülse dahi, aynı maddenin 8. fıkrasına göre sanık hakkında
verilebilecek denetimli serbestlik tedbirleri sayılmıştır. Buna göre;
a- Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde meslek veya sanat
sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programında devam etmesine,
b- Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda
veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi
altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c- Belirli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belirli yerlere devam
etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka hükümlülüğü
yerine getirmesine karar verilebilir.
Bu maddeye göre sanığın bağımlılığından kurtulması için tedavi ve
denetimli serbestlik tedbirine hükmedilerek, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı mümkün değildir. Oysa Devlet Anayasanın 58. maddesinde
açıklandığı gibi son zamanlarda özellikle büyükşehirlerde hızla artan
uyuşturucu kullanımına karşı gerekli tedbirleri alarak gençlerin ve çocukların
topluma kazandırılmalarını sağlamak ile yükümlüdür. Hakkında hiçbir tedavi veya
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmayan sanığın yaptığı eylemin suç olmadığı,
kendisine ve çevresine zarar vermediği kanaatiyle tekrar uyuşturucu temin
ederek kullanmasının önüne geçecek herhangi bir mekanizma yoktur.
Sanık hakkında CMK'nun 231/11. maddesi gereğince denetim
süresi içerisinde tekrar suç işlemesi veya belirlenecek yükümlülüklerden
herhangi birine uymaması neticesinde dosya yeniden ele alındığında aradan geçen
sürede tedavi edilmeyen sanığın bu aşamadan sonra tedavi ve denetimli
serbestlik tedbirine tabii tutulmasından ise ne kadar fayda elde edilebileceği
tartışmaya açıktır.
6- TALEP;
Ayrıntısı ile açıkladığımız üzere Mahkememizce görülmekte olan
davada uygulama yeri bulunup Anayasa'ya aykırı olduğu düşünülen 6545 sayılı ve
28/06/2014 tarihli Yasa ile Değişik, 5320 sayılı Yasanın Geçici 7/2.
maddesinin, Anayasa'nın 2, 38 ve 58. maddelerine aykırı olduğu kanaatine
varıldığından, Mahkememizce gerekçesi ile birlikte iş bu başvuru yapılmıştır.
Zikredilen maddenin Anayasa'nın gerekçemizde yazdığımız
maddelerine aykırı olduğu kabul edilerek iptal edilmesine karar verilmesini
saygılarımızla arz ederiz."
2- E.2014/157 sayılı itiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir:
"5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun suç tarihinde yürürlükte
bulunan 191. maddesi başlığı ile birlikte aynen şöyledir:
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul
etmek veya bulundurmak
Madde 191- (Değişik madde: 06/12/2006 - 5560 S.K.7.md)
(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul
eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı açılan davada mahkeme, birinci fıkraya göre
hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında,
tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak
için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi
hakkında, denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir. (Ek cümle
31/03/2011-6217 S.K) Bu karar, durma kararının hukuki sonuçlarını doğurur.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar
verilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik
tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli
serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman
görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi
uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında
bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte
bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık
sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
(4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine,
tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli
serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir.
Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun
davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi
takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.
(6) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında
kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya
bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar
hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir.
Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi
hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine
karar verilmemiş olması gerekir.
(7) Kişinin mahkûm olduğu ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik
tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde, infaz edilmiş sayılır; aksi
takdirde, derhal infaz edilir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun, 6545 sayılı Yasa'nın 68.
maddesiyle başlığı ile birlikte değiştirilen ve halen yürürlükte bulunan 191.
maddesi ise aynen şöyledir:
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul
etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak
Madde 191- (Değişik: 18/6/2014 - 6545/68 md.)
(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul
eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki
yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci
maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının
ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme
süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya
yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar
konusunda uyarır.
(3 Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl
süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının
kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında
denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli
serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin
gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın
alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,
hâlinde, hakkında kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar
uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya
da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal
nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.
(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra,
birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan
soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi
kararı verilemez.
(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen
yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde,
hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
(8) Bu Kanunun;
a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde
imal ve ticareti,
b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde
kullanılmasını kolaylaştırma, suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde,
suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında
bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilir.
(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza
Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci
maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi
hükümleri uygulanır.
6545 sayılı Yasa'nın 85. maddesiyle, 5320 sayılı Yasa'ya eklenen
GEÇİCİ 7. maddesi hükmü aynen şu şekildedir:
Geçici Madde 7- (Ek: 18/6/2014-6545/85 md.)
(1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza
Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen
kovuşturmalarda, hakkında hâlen denetimli serbestlik veya tedavi kararı
uygulananlar bakımından Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi hükümleri çerçevesinde
bu tedbirlerin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza
Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen
kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan
kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
(3) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza
Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen
kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi kararı
verilmiş olup da bu yükümlülükleri ihlal eden kişilerin yargılanmasına devam
olunur.
Anayasa'nın 38. maddesinden kaynağını alan Türk Ceza Kanunu'nun
"Zaman bakımından uygulama" başlıklı 7. maddesi hükümleri ve buna
dair yerleşik Yargıtay içtihatları itibariyle, suçun işlendiği zaman yürürlükte
bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri farklı ise, her bir
kanun hükmünün bütünüyle somut olaya uygulanıp cezanın bireyselleştirilmesinden
sonra ortaya çıkan sonuca göre lehe olan yasanın belirlenmesi gerektiği hususu
tartışmasız olup bu noktada bir sorun bulunmamaktadır.
Türk Ceza Kanunu'nun değişen 191. maddesinin yürürlük tarihi olan
28/06/2014 tarihinden önce işlenen suçlara ilişkin davalarda yargılama usulüne
dair yapılan ve itiraza konu edilen yeni düzenleme de aynı tarihte
yürürlüğe girmiştir. 5320 sayılı Yasa'nın GEÇİCİ 7. maddesindeki bu
düzenlemede; Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle derdest olan kovuşturma
dosyalarında, hakkında hâlen denetimli serbestlik veya tedavi kararı
uygulananlar bakımından birinci fıkra ile ve yürürlük tarihinde hakkında evvelce
verilen tedbir kararına uymadığı tespit edilmiş halde olanlar bakımından üçüncü
fıkra hükmü ile yargılamaya devam olunacağı açıklanmış olduğundan, yargılama
sonucunda lehe yasa değerlendirmesi ve uygulaması yapılarak bir karar verilmesi
hususunda sorun yoktur. Ancak, itiraz konusu ikinci fıkrada, yargılama
sırasında henüz hakkında denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri
uygulanmamış kişilerle ilgili olarak, emredici biçimde hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı verilmesi düzenlemek suretiyle, lehe kabul edildiği
takdirde bütünüyle uygulanması gereken suç tarihli TCK.nın 191. maddesinin
uygulama usulüne müdahale edilerek, sanık lehine olabilecek şekilde uygulama
yapılması imkanını ortadan kaldırmıştır.
Her ne kadar "geçici" nitelikte ihdas olunan bu kanuni
düzenlemeyle, TCK.nın değişik 191. maddesinde, kovuşturmaya geçilmeden önce
C.Savcısına verilen kamu davasının ertelenmesi yetkisine benzer biçimde hükmün
açıklanmasının geri bırakılması suretiyle, sanık lehine gibi görünen bir
uygulama öngörülerek, derdest dosyaların tasfiyesinin amaçlandığı anlaşılmakta
ise de; bu düzenleme, 28/06/2014 tarihinden önce suç işleyen kişiler arasında
farklı uygulamaya sebep olacağından, Anayasa'nın 10. maddesiyle güvence altına
alınan "Kanun önünde eşitlik" ilkesine aykırıdır.
Zira, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan
yargılanan sanık hakkında, suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK.nın 191.
maddesi uyarınca, hüküm vermeden önce durma kararı niteliğindeki denetimli
serbestlik tedbiri ya da tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanıp,
tedbirin gereklerini yerine getirdiği takdirde hakkında düşme kararı verilmesi
imkanı bulunmakta iken sanık yararına olan bu maddenin uygulanması, itiraza
konu edilen geçici 7. maddenin ikinci fıkrasının emredici hükmü ile ortadan
kaldırılmış, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi zorunlu
hale gelmiştir.
Her ne kadar, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı da,
durma kararı niteliğinde olup deneme süresinin bitiminde, yasal gereklerine
uyulması halinde kamu davasının düşmesi ile sonuçlanabilecek olsa
da, denetimli serbestlik veya tedavi kararı ile nitelik, süre, uygulama
koşulları ve sonuçları bakımından farklıdır. Denetimli serbestlik veya tedavi
kararı verilebilmesi bakımından ceza tertibi zorunluluğu yoktur. Deneme süresi
azami üç yıldır ve süreçte tedbire uyulmaması halinde ceza verilmesi
gerektiğinde, koşulları varsa yeni bir hak olarak hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilmesi olanağı da mevcuttur. Oysa, geçici 7. madde uyarınca
doğrudan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde,
öncelikle ceza tertip edilecek olması, deneme süresinin beş yıl olması ve
yükümlülük ihlalinin yanı sıra, TCK.nın 191. maddesi dışında kalan başka
her hangi bir suçun işlenmesi halinde dahi hükmün açıklanmasının gerekmesi gibi
karşılaştırmalar, bu düzenlemenin sanık aleyhine sonuç doğurucu özellikte
olduğunu ortaya koymaktadır.
TCK.nın eski 191. maddesindeki düzenleme maddi ceza hukukuna
ilişkin bir düzenleme olup, madde uygulamasına göre, kullanmak için uyuşturucu
veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran sanık eğer uyuşturucu
veya uyarıcı maddeyi kullanmıyor ise, hakkında ceza tertip edilmeden önce
denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi zorunlu olup sonucuna göre nihai
karar verilecektir. Eğer sanık uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanıyor ise
bu kez somut olaya göre hakime takdir yetkisi tanınmış olup ceza vermeden önce
tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verebileceği gibi, bunu
yapmayıp cezaya hükmettikten sonra denetimli serbestlik tedbirine karar verip,
cezanın infazını erteleyebilecektir.
Bütün bu hususlar gözetildiğinde, yargılama konusu olaya ilişkin
kanıtların tartışılması, takdir hakkının kullanılmasını gerektiren bütün durumların
değerlendirilmesi bu suretle cezanın bireyselleştirilmesi ve bunun sonucuna
göre eski hükmün lehe olup olmadığı belirlenerek uygulama yapılması gerekirken,
itiraza konu geçici 7. maddenin 2. fıkrası hükmü uyarınca doğrudan hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, suçun işlendiği
tarihte yürürlükte bulunan ve sanık yararına olan TCK.nın 191. maddesi uyarınca
tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri öngören hükümlerinin uygulanma imkanını
ortadan kalktığından, Anayasa'nın 38. maddesi ihlal edilmiş olacaktır.
Böylelikle, 5320 sayılı Yasa'nın GEÇİCİ 7. maddesinin 2. fıkrasındaki
düzenlemenin Anayasa'nın 11/2. maddesinin "Kanunlar Anayasa'ya aykırı
olmaz" kuralına aykırı bir düzenleme olduğu değerlendirilmiştir.
ARZ VE TALEP:
Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında, Mahkememizin 2014/580 E
sayılı dosyasında yapılan yargılamada, uygulanacak kural niteliğinde bulunan
5320 sayılı Yasa'nın GEÇİCİ 7. maddesinin 2. fıkrasındaki "Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde
tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce
denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak
191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilir." şeklindeki hükmün Anayasa'nın 10, 11 ve 38. maddelerine aykırı
olması nedeniyle iptaline karar verilmesi Yüksek Mahkemenizden arz ve talep
olunur."
3- E.2014/184 sayılı itiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir:
"6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 104. maddesi ile ilgili Kanun yayımı olan
28/06/2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
6545 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce 5237 sayılı TCK'nun 191.
maddesi uyarınca kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak, kabul
etmek veya bulundurmak suçlarından yargılanan sanıklar hakkında TCK.nun 191/2
ve TCK.nun 191/6 maddeleri uyarınca sanık uyuşturucu madde kullandığı takdirde
tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine; sanık uyuşturucu madde kabul ettiği
veya bulundurduğu takdirde denetimli serbestlik tedbirine hükmedilebiliyordu.
6545 sayılı Yasanın 85. maddesi ile değişik 5320 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna eklenen geçici
7. maddenin 2. fıkrası ile TCK.nun 191 maddesinde tanımlanan suç nedeniyle
yürütülen kovuşturmalarda hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi
tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak CMK.nun 231. maddesi uyarınca
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilir, hükmü getirilmiştir.
6545 sayılı Yasanın Yürürlüğünden önce TCK.nun 191. Maddesinin
Uygulanması ve Neticeleri
TCK.nun 191/2. maddesi uyarınca uyuşturucu madde kullanan sanık
hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri; uyuşturucu madde kullanmamakla
birlikte kullanmak için uyuşturucu madde satın alan, kabul eden veya bulunduran
sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilerek denetimli serbestlik
tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilerek,
kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları
hakkında bilgilendirerek, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik
öğütte bulunarak ve yol gösterir, kişinin gelişimi ve davranışları hakkında
üçer aylık raporlar düzenleyerek hakime verir. TCK.nun 191/4. maddesi tedavi
süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine tedavinin sona erdiği
tarihten itibaren 1 yıl süre ile devam edilerek denetimli serbestlik tedbirinin
uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak bu durumda süre 3
yıldan fazla uzatılamaz.
6545 sayılı Yasanın Yürürlüğünden Sonra TCK.nun 191. Maddesinin
Uygulanması ve Neticeleri
6545 sayılı Yasanın 85. maddesi ile değişik 5320 sayılı Yasaya
eklenen geçici 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca; hakkında daha önce denetimli
serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan sanık hakkında Hükmün
Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararı verileceği şeklindeki düzenleme
ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesinde düzenlenen müessese
kanunun amir hükmü haline getirilerek koşulları irdelenmeksizin uygulama
zorunluluğu hasıl olmuştur.
5237 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesi
"1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre
duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle
anlatılır.
2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları,
mercii ve süresi bildirilir.
3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da
bildirilir.
4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
5) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Sanığa yüklenen suçtan
dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli
hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç
doğurmamasını ifade eder.
6) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve
davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda
kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın,
aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen
giderilmesi, gerekir. (Ek cümle: 22/07/2010-6008 S.K/7.md.) Sanığın kabul
etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
7) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve
kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
8) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim
süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/06/2014-6545 S.K./72. md) Denetim süresi
içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak
üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya
sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda
veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi
altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam
etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü
yerine getirmesine, karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı
durur.
9) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Altıncı fıkranın (c)
bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında
mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde
ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilebilir.
10) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Denetim süresi içinde
kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere
uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan
kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
11) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Denetim süresi içinde
kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin
yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme,
kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu
değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz
edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının
ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir
mahkûmiyet hükmü kurabilir.
12) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
13) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar,
ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı,
hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç
için kullanılabilir.
14) (Değişik fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./562.mad) Bu maddenin
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü
maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili
olarak uygulanmaz." şeklinde düzenlenmiştir.
İlgili madde uyarınca daha önce kasıtlı suçtan mahkum olmamış
sanık hakkında kamunun ya da mağdurun uğradığı zararı gidermek suretiyle ve
mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz
önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varıldığı
takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilebilecektir.
Neticesi olarak 231/8. maddesi uyarınca sanık 5 yıl süre ile denetime tabi
tutulacaktır. Denetim süresi içerisinde 1 yıldan fazla olmamak şartıyla
denetimli serbestlik tedbiri olarak, bir meslek veya sanat sahibi olmaması
halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim
programına devam etmesine, bir meslek veya sanat sahibi olması halinde,
bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir
başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, belli yerlere
gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü
kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar
verilebilecektir.
Her iki kurumun ortak paydası sanık hakkında suçun sübutu
neticesinde hüküm kurulduğu takdirde denetimli serbestlik tedbirinin
uygulanmasıdır.
- 6545 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce; 191. madde uyarınca
sanık hakkında tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulandığı takdirde
sanığın tedavisi sona erdikten sonra 1 yıl süre ile denetimli serbestlik
tedbirine devam edilerek, koşullar değerlendirilmek suretiyle süre 3 yıldan
fazla olmamak üzere uzatılabiliyordu.
- 6545 sayılı Yasanın yürürlüğü ile birlikte sanık hakkında 5271
sayılı CMK.nun 231. maddesi uyarınca HAGB kararı verilerek 231/8. fıkrası
uyarınca zorunlu olarak 5 yıl süre ile denetime tabi
tutulacaktır.
Kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde bulundurmak suçundan
sanıkların mahkeme kararına istinaden devlet kanalıyla tedavi ve/veya denetimli
serbestlik tedbiri uygulanırken 6545 sayılı Yasanın 85. maddesi ile değişik
5320 sayılı Yasanın geçici 7. maddesinin 2. fıkrası ile düzenleme neticesinde,
sanıkların tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri ortadan kaldırılarak
zorunlu hallerde 4 yıl (1 yıl + 3 yıl) uygulanan denetim süresi CMK.nun 231.
maddesi uyarınca kanunun amir hükmü ile 5 yıl süre ile uygulanmak durumunda
kalacaktır.
CMK.nun 231. maddesinde düzenlenen HAGB kararı henüz kesinleşmiş
mahkumiyeti bulunmayan sanıklar hakkında denetime tabi tutulmak suretiyle ceza
hukukunun ıslah edici fonksiyonunun etkin bir şekilde kullanılması iken TCK.nun
191. maddesinde düzenlenen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri ilk kez
uyuşturucu madde kullanmış olan sanıklar hakkında uyuşturucunun bağımlılık
özelliğini azaltmak ve ortadan kaldırmak üzere devlet kanalıyla tedavilerinin
kontrollerinin yaptırılmak suretiyle ceza hukukunun ıslah edici fonksiyonunun
kullanılmasıdır. Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirini, Hükmün
Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararının özelleşmiş alt başlığı olarak
değerlendirmek mümkündür. Her iki kurumda da sanık hakkında denetimli
serbestlik tedbiri uygulanırken, TCK.un 191. maddesi uyarınca sanığın mahkeme
kararına istinaden devlet kanalıyla tedavi ettirilmesi söz konusudur. İlgili
yasa değişikliği neticesinde sanığın tedavisine ilişkin hüküm ortadan kalktığı
gibi denetim süresi sanık aleyhine uzamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından uyuşturucu ve uyarıcı madde
"merkezi sinir sistemini etkileyerek fiziksel ve/veya ruhsal bağımlılık
yaratan bitkisel kökenli ya da sentetik bütün maddeler" olarak
tanımlanmıştır. Uyuşturucu ve uyarıcı maddelere ilişkin suçlar toplum güvenliği
ve toplum barışı ile nesil terbiyesi açısından hassasiyetle bakılması gereken
suçlardandır. Örneğin; yaralama, hakaret hatta öldürme suçları koşulları dosya
bazında sübjektif olarak irdelenen, genellikle ani kastla işlenen ve bir defaya
mahsus gerçekleştirilen suçlardandır. Hakaret suçunu alışkanlık haline
getirerek bağımlılık neticesinde hakaret etmediği takdirde yaşayamayan suçlu
profili hayatın olağan akışına göre mümkün değildir. Ancak uyuşturucu ve uyarıcı
madde kullanımı suçları doğası gereği bağımlılık yaratan ve temadi eden
özelliktedir. Uyuşturucu madde, kişilerin öncelikle sağlığını akabinde
psikolojisini etkileyerek sonrasında çekirdek aile ve toplumu tehdit
etmektedir.
1982 Anayasasının 10. maddesinde Kanun Önünde Eşitlik İlkesi
"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din,
mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek
fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet,
bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/1
md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak
yorumlanamaz. (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar,
özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler
için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye,
aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare
makamları bütün işlemlerinde (.) kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak
hareket etmek zorundadırlar."; 19. maddesinde düzenlenen Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği İlkesi "Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. Şekil ve
şartları kanunda gösterilen: Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların
ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya
kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya
tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne
çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike
teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri
veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı
için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine
getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da
hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin
yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun
bırakılamaz. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak
kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü
halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun
şartlarını kanun gösterir. Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama
veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun
hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hâkim
huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir. (Değişik: 3.10.2001-4709/4 md.)
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi
için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda
en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra
hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü
hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir. (Değişik: 3.10.2001-4709/4
md.) Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya
kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest
bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün
yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir. Her ne sebeple
olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar
verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest
bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına
sahiptir. (Değişik: 3.10.2001-4709/4 md.) Bu esaslar dışında bir işleme tâbi
tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine
göre, Devletçe ödenir."; 58. maddesinde düzenlenen Gençliğin Korunması
İlkesi "Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin
müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen
görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet,
gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve
benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri
alır." ifade edilmiştir.
1982 Anayasasının 58. maddesinin 2. fıkrası ile devlete gençleri
alkol ve uyuşturucu madde düşkünlüğünden korumak yönünde ödev yüklemiştir. 6545
s. Yasanın 85. maddesi ile değişiklik neticesinde Gençliğin Korunması yönündeki
anayasal ilke kanun hükmü ile ortadan kaldırılmıştır. Yine Anayasanın 19.
maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen Kişi Hürriyeti ve Güvenliği ilkesi ile
uyuşturucu madde veya alkol tutkunu kişiler hakkında kanun hükmüne uygun olarak
hürriyetinden alıkonulabileceği ifade edilmiştir. 6545 s. Yasanın 85. maddesi
ile değişiklik neticesinde sanık aleyhine denetim süresi 5 yıl uzatılarak,
tedavi ettirilmesi imkanı ortadan kaldırılarak, kişi hürriyeti yasa değişikliği
ile Anayasaya aykırı olarak uzatılmıştır. 27/06/2014 tarihinde mahkemelerce
kesinleşerek infaza verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararı 28/06/2014
tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasa ile ortadan kalkmış
bulunmaktadır. Bu durum 1982 Anayasasının 10. maddesinde düzenlenen kanun
önünde eşitlik ilkesine aykırıdır.
Yine 28/06/2014 tarihinde yayımlanan 6545 sayılı Yasanın 68.
maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK.nun 191. maddesi uyarınca, uyuşturucu ve
uyarıcı madde kullanan şüpheli hakkında Cumhuriyet Savcısının kararı ile
denetimli serbestlik tedbiri verilen şüpheli hakkında, tedavi kararının da
uygulanabileceği hükmü getirilmiştir. 6545 sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra
şüpheli sıfatıyla uyuşturucu madde kullananlar hakkında tedavi ve denetimli
serbestlik tedbiri uygulanabilmektedir. 6545 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce
tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kesinleşen hükümlü hakkında
uygulanabilmektedir. Ancak 6545 sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra kovuşturması
devam eden dosyalar açısından sanıklar hakkında tedavi ve denetimli serbestlik
tedbirine hükmedilmesi mümkün değildir. Özetle, 6545 sayılı Yasanın
yürürlüğünden önce görülen ve kesinleşen dosyaların hükümlüleri ile ilgili
Yasanın yürürlüğünden sonra yürütülen soruşturma dosyalarının şüphelilerinin
tedavi ettirilmeleri mümkün iken, yasanın yürürlüğünden sonra devam eden
kovuşturma dosyaları açısından tedavi kararı verilemeyişi Anayasanın 10.
maddesinde düzenlenen Kanun Önünde Eşitlik İlkesine aykırıdır.
6545 sayılı Yasanın 85. Maddesi ile Değişik 5320 Sayılı Yasanın
Geçici 7. Maddesinin 2. Fıkrasının Uygulamada Yaratacağı Başkaca Kanun
Boşlukları ve Sorunlar:
1- 5271 sayılı CMK.nun 231/6. fıkrasında "sanığın kabul
etmemesi halinde HAGB kararı verilemez" hükmü düzenlenmiştir. 6545 sayılı
Yasa ile değişiklik neticesinde ise devam eden kovuşturmalarda HAGB kararı
verilmesi amir hüküm olarak yasa metnine eklenmiştir. İlk kez uyuşturucu madde
kullanarak mahkeme önüne gelen sanığın HAGB kararına muvafakat vermediği
takdirde kanun boşluğu meydana gelecektir. Uyuşturucu madde kullanan sanık
hakkında değişiklik neticesinde HAGB kararı verilmesi zorunludur, kabul etmeyen
sanık hakkında da HAGB kararı verilemez, mevzuat değişikliği çözümsüz sarmal
oluşturmuştur.
2- 6545 sayılı Yasanın 72. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK.nun
231. maddesinin 8. fıkrasının 1. cümlesinden gelmek üzere "denetim süresi
içerisinde kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" hükmü getirilmiştir.
Daha önce CMK.nun 231. maddesi uyarınca HAGB kararı verilmiş bir sanık hakkında
denetim süresi içerisinde uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımından dolayı
değişiklik neticesinde HAGB kararı verildiği takdirde yine aynı Yasanın 72.
maddesi ile getirilen bir kez uygulanırlık ilkesi bertaraf olmaktadır.
3- CMK.nun 231. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendinde düzenlenen
HAGB kararının koşullarından bir tanesi "mahkemece sanığın kişilik
özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak
yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması"dır. Uygulamada
pişmanlık olarak ifade edilen koşulun, 6545 sayılı Yasanın yürürlüğü ile
mahkemece irdeleme ve değerlendirilme koşulu tamamen egale edilmiştir.
(Örneğin: Duruşmada uyuşturucu madde kullandığını ve bundan çok hoşlandığını ve
asla bırakmayacağını hatta duruşma sonrası ilk yapacağı işin uyuşturucu madde
kullanmak olacağını ifade eden sanık hakkında pişmanlık koşulu gözetilmeksizin
HAGB kararı verilmesi ceza hukukunun ıslah edici özelliği ile bağdaşmayacağı
gibi, yargılama faaliyetini uzatmaktan başka bir gaye taşımayacaktır.)
NETİCE VE TALEP
28/06/2014 tarih 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasanın 85. maddesi ile değişik 5320 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna eklenen geçici
7. maddenin 2. fıkrası ile, 1982 Anayasasının 10. maddesinde düzenlenen Kanun
Önünde Eşitlik İlkesi, 19. maddesinde düzenlenen Kişi Hürriyeti ve Güvenliği
İlkesi, 58. maddesinde düzenlenen Gençliğin Korunması İlkesine aykırılık
sebebiyle ilgili yasa değişikliğinin iptal edilmesi saygılarımla arz ve talep
ederim.""