ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2014/26
Karar Sayısı : 2014/78
Karar Günü : 9.4.2014
R.G. Tarih-Sayı :
23.05.2014-29008
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR :
1- Akhisar İnfaz Hâkimliği (E.2014/26)
2- Ankara 1. İnfaz Hâkimliği (E.2014/32)
3- Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi (E.2014/33)
4- Bafra Ağır Ceza Mahkemesi (E.2014/41)
5- Bafra İnfaz Hâkimliği (E.2014/43)
6- İstanbul Anadolu 1. İnfaz Hâkimliği (E.2014/48)
7- Ceyhan İnfaz Hâkimliği (E.2014/55)
İTİRAZLARIN KONUSU : 13.12.2004 günlü, 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 14. maddesinin
(4) numaralı fıkrasının Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri
sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Hükümlülerin, kapalı ceza infaz kurumuna iadelerine ilişkin
kararların onaylanması ve bu kararlara itiraz edilmesi üzerine açılan
davalarda, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan
Mahkemeler, iptali için başvurmuşlardır.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
5275 sayılı Kanun'un itiraz konusu kuralı da içeren 14. maddesi
şöyledir:
“Açık ceza infaz kurumları
Madde 14- (1) Açık ceza infaz
kurumları, hükümlülerin iyileştirilmelerinde, çalıştırılmaları ve meslek
edindirilmelerine öncelik verilen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik
görevlisi bulunmayan, güvenlik bakımından kurum görevlilerinin gözetim ve
denetimi ile yetinilen kurumlardır. Açık ceza infaz kurumları ihtiyaca göre
ayrıca;
a) Kadın açık ceza infaz kurumları,
b) Gençlik açık ceza infaz kurumları,
Şeklinde kurulabilir.
(2) Hükümlülerin açık cezaevlerine ayrılmalarına ilişkin esas ve
usûller yönetmelikte gösterilir.
(3) İlk kez suç işleyen ve iki yıl veya daha az süreyle hapis
cezasına hükümlü bulunanların cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında
yerine getirilebilir.
(4) Açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerden kınamadan
başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden
dolayı haklarında tutuklama kararı veya soruşturma konusu olan suçun kanunda
öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan
soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar
ile yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma
koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar, kurum yönetim kurulunun kararı
ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler. Bu karar, infaz hâkiminin
onayına sunulur. “
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında, Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine
dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
A- E.2014/26 Sayılı Başvuru Yönünden
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca 27.2.2014 gününde
yapılan ilk inceleme toplantısında; 13.12.2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 14. maddesinin (4) numaralı
fıkrasında yer alan “…veya soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya
böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar…” ibaresinin
esasının incelenmesine, sınırlama sorununun esas inceleme evresinde ele
alınmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B- E.2014/32, E.2014/43 ve E.2014/55 Sayılı Başvurular Yönünden
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca E.2014/32 sayılı
dosyanın 27.2.2014, E.2014/43 ve E.2014/55 sayılı dosyaların ise 13.3.2014
gününde yapılan ilk inceleme toplantılarında; dosyalarda eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
C- E.2014/33 Sayılı Başvuru Yönünden
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca 27.2.2014 gününde
yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural ve sınırlama
sorunu görüşülmüştür.
Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesine
göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da
kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa'ya aykırı görürler veya taraflardan
birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o
hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu
kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde
yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali
istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak
yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde
veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte
bulunan kurallardır.
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Kanun'un 14.
maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “…hükümlü oldukları suçtan
başka bir fiilden dolayı haklarında … veya soruşturma konusu olan suçun kanunda
öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan
soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar …
kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri
gönderilirler.” ibarelerinin iptalini istemiştir
Bakılmakta olan dava, hükümlü hakkında soruşturma konusu olan
suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka
suçtan soruşturmasının devam etmesi nedeniyle açık ceza infaz kurumunda iken
kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilmesine dair kararın onaylanması
konusundaki karara itiraza ilişkindir.
İtiraz konusu ibarelerden “…hükümlü oldukları suçtan başka
bir fiilden dolayı haklarında…” ibaresi, hükümlünün, başka bir suçtan
dolayı tutuklaması ile ilgili olup dosyada hükümlüye yönelik bir tutuklama
kararı bulunmamaktadır. Dolayısıyla “…hükümlü oldukları suçtan başka
bir fiilden dolayı haklarında…” ibaresi, bakılmakta olan davada
uygulanacak kural değildir.
Öte yandan, itiraz konusu ibarede yer alan, “…olanlar…” ibaresi
hem hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama
kararı olanlar hem de soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının
üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması hem de böyle
bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar için geçerli, uygulanması
gereken ortak düzenlemeleri içermektedir. İptali istenilen “…kurum
yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri
gönderilirler.” ibaresi ise hem yukarıda belirtilen durumlar, hem de
kuralda yer alan “Açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerden
kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar… ile yaş, sağlık durumu, bedensel
veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum
sağlayamayacakları saptananlar…” bölümü için geçerli ve ortak
düzenlemeleri içermektedir.
Bu nedenle;
13.12.2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 14. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan;
1- “…hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı
haklarında…” ibaresinin, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta
olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu ibareye ilişkin başvurunun
Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
2- “… veya soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya
böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar …”, “… kurum
yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler.”
ibarelerinin esasının incelenmesine,
3- “… veya soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya
böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar …”, “… kurum
yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler.”
ibarelerinin esasına ilişkin incelemenin, “… veya soruşturma konusu olan
suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka
suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte…”
ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
D- E.2014/41 ve E.2014/48 Sayılı Başvurular Yönünden
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca 13.3.2014 gününde
yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu
görüşülmüştür.
İtiraz yoluna başvuran Mahkemeler, Kanun'un 14.
maddesinin (4) numaralı fıkrasının iptalini istemişlerdir.
Bakılmakta olan davalar, hükümlülerin haklarında,
kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yılın üzerinde olan başka bir
suçtan dolayı tutuksuz yargılanmaları nedeniyle, kapalı ceza infaz kurumuna
iadelerine ilişkin kararların onaylanmalarına ilişkindir.
İtiraz konusu kuralda, dava konusu olan açık ceza infaz kurumunda
bulunan hükümlülerden soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının
üst sınırı yedi yıldan az olmayan böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam
etmekte olanlar dışında;
- Kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar,
- Hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında
tutuklama kararı olanlar,
- Soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst
sınırı yedi yıldan az olmayan başka bir suçtan soruşturması devam etmekte
olanlar,
- Yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri
bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar,
hakkında da kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz
kurumlarına geri gönderilmelerine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır.
Dolayısıyla, itiraz konusu kuralda yer alan “Açık ceza infaz
kurumunda bulunan hükümlülerden kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve
hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı
veya…”, “…bir başka suçtan soruşturması …” ve “… ile yaş, sağlık
durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum
sağlayamayacakları saptananlar,” ibareleri ile “Bu karar, infaz
hâkiminin onayına sunulur.” cümlesi bakılmakta olan davalarda
uygulanacak kural değildir.
Bu nedenle,
13.12.2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 14. maddesinin (4) numaralı fıkrasının;
1- Birinci cümlesinde yer alan “Açık ceza infaz kurumunda
bulunan hükümlülerden kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü
oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı veya…”,
“…bir başka suçtan soruşturması …” ve “… ile yaş, sağlık durumu,
bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum
sağlayamayacakları saptananlar,” ibareleri ile “Bu karar, infaz
hâkiminin onayına sunulur.” biçimindeki ikinci cümlesinin, itiraz
başvurusunda bulunan Mahkemelerin bakmakta olduğu davalarda uygulanma olanağı
bulunmadığından, bu ibarelere ve cümleye ilişkin başvurunun Mahkemelerin
yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
2- Birinci cümlesinde yer alan “… soruşturma konusu olan suçun
kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan…”, “…veya
böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar…” ve “…
kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri
gönderilirler.” ibarelerinin esasının incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- BİRLEŞTİRME KARARLARI
13.12.2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 14. maddesinin (4) numaralı fıkrasının tamamının ve
belirli bölümlerinin iptaline karar verilmesi istemiyle yapılan E.2014/32 ve
E.2014/33 sayılı itiraz başvurularının 27.2.2014 gününde, E.2014/41, E2014/43,
E.2014/48 ve E.2014/55 sayılı itiraz başvurularının ise 13.3.2014 gününde,
aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2014/26 sayılı dava ile
birleştirilmelerine, esaslarının kapatılmasına, esas incelemenin E.2014/26
sayılı dosya üzerinden yürütülmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
Vl- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararları ve ekleri, Raportör Ayşegül ATALAY
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı,
dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Sınırlama Sorunu
Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Kanun'un 40. maddesine göre,
Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurular, başvuran mahkemenin
bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralı ile sınırlıdır.
İlk inceleme kararları göz önüne alındığında, Kanun'un 14.
maddesinin (4) numaralı fıkrasının “… veya soruşturma konusu olan suçun
kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan
soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar
ile…” ve “…kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz
kurumlarına geri gönderilirler.” ibarelerinin esasının incelenmesi
gerekmektedir.
Ancak, itiraz konusu kuralda yer alan “…olanlar ile…” ibaresi,
hem başvuruda bulunan mahkemelerin bakmakta oldukları davalarda, hem de bu
davalardaki uyuşmazlıklar dışında kalan “…hükümlü oldukları suçtan
başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı…” olanlar için de
geçerli, ortak bir kuraldır.
İtiraz konusu kuralda yer alan “… kurum yönetim kurulunun
kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler…” bölümü
ise Kanun'un 14. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “…soruşturma
konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan
bir başka suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam
etmekte…” hükmü dışında, açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerden,
- Kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar,
- Hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında
tutuklama kararı olanlar,
- Yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri
bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar,
yönünden de geçerli, uygulanması gereken ortak düzenlemelerdir.
Bu nedenle, “... veya soruşturma konusu olan suçun kanunda
öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan
soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar
ile…” ve “… kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz
kurumlarına geri gönderilirler.” ibarelerine ilişkin esas incelemenin, “…veya
soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan
az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz
yargılaması devam etmekte…” ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına karar
verilmiştir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararlarında, hükümlülerin, kanunda öngörülen cezasının
üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan dolayı soruşturulmaları
veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılamalarının devam etmesi hâlinde kapalı
ceza infaz kurumuna geri gönderilmelerinin, kişilerin suçlu olup olmadıkları
kesinleşmeden suçlu sayılmaları ve yaptırım uygulanması anlamını taşıdığı,
itiraz konusu kuralın hükümlülerin açık ceza infaz kurumlarına ayrılma
haklarını ve bu suretle hükümlü ve toplum lehine beklenen kamusal yararı
ortadan kaldırdığı, bir kısım hükümlüler için kabul edilen suçsuzluk
karinesinin diğer bir kısım hükümlüler için kabul edilmemesinin eşitsizliğe yol
açtığı belirterek kuralın, Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
Kanun'un 14. maddesinin itiraz konusu kuralın da bulunduğu (4)
numaralı fıkrasında, açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerden kınamadan
başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden
dolayı haklarında tutuklama kararı veya soruşturma konusu olan suçun kanunda
öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan
soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar
ile yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma
koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananların, kurum yönetim kurulunun
kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderileceği ve bu kararın,
infaz hâkiminin onayına sunulacağı öngörülmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti
olarak nitelendirilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda
adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık
olan devlettir.
Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında; “Suçluluğu
hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” denilmektedir. Ceza
hukukunun temel ilkelerinden olan “suçsuzluk karinesi”, hakkında
suç isnadı bulunan bir kişinin, adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair
kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve
hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır. Suçsuzluk
karinesi uyarınca, bir kişinin suçlu olarak nitelendirilebilmesi ve hakkında
ceza hukukunun alanına giren yaptırımların uygulanabilmesi, kesin hükümle
mahkûm olmasına bağlıdır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2. maddesinde,
soruşturmanın; Kanun'a göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden
iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi, kovuşturmanın ise iddianamenin
kabulüyle başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade ettiği
belirtilmektedir. Aynı Kanun'un 160. maddesinin (1) numaralı fıkrasında,
Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği
izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup
olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı
belirtilmekte, 170. maddesinde de kamu davasının açılması ile ilgili hususlar
düzenlenmektedir. Kanun'un 170. maddesinin (2) numaralı fıkrasında soruşturma
evresi sonunda toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheyi
oluşturması durumunda Cumhuriyet savcısının iddianame düzenleyeceği, 175.
maddesinde ise iddianamenin kabulüyle, kamu davasının açılmış olacağı ve
kovuşturma evresinin başlayacağı öngörülmektedir.
5275 sayılı Kanun'un 3. maddesinde, ceza ve güvenlik tedbirlerinin
infazı ile ulaşılmak istenilen temel amacın, hükümlünün yeniden suç işlemesini
engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün,
yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve
toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu
kolaylaştırmak olduğu belirtilmek suretiyle suçlunun da diğer bireyler gibi
onurlu bir yaşam hakkının bulunduğu bilincine vurgu yapılmış ve çağdaş ceza
hukukunda benzer haklara ilişkin düzenlemelere yer verildiği görülmüştür.
Açık ceza infaz kurumları, hükümlülerin iyileştirilmelerine,
çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine öncelik verilen, firara karşı
engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik bakımından kurum
görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen kurumlardır. Bu kurumlar,
çağdaş ceza infaz sistemlerine uygun olarak, hapis cezasının infazı bakımından,
hükümlünün suçluluk nedeni, suç sicili, fizik ve ruhsal yeteneği ve sınırları,
kişisel doğası, arz edebileceği tehlike hâli ve hapis cezasının süresi de
dikkate alınarak, iş ve çalışma esasına dayalı olarak kurulmuş olup, bu
suretle, hükümlülerin çalışmaları suretiyle iyileştirilmelerini ve meslek
edinmelerini sağlayarak topluma yeniden kazandırılmaları amaçlanmıştır.
İtiraz konusu kural uyarınca, hükümlü hakkında kanunda öngörülen
cezanın üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya
böyle bir suçtan tutuksuz yargılamasının devam etmesi hâlinde, hükümlü cezasını
açık ceza infaz kurumunda çekmekte iken, kurum yönetim kurulunun kararı ile
kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmekte ve söz konusu kural nedeniyle cezasını
açık ceza infaz kurumunda çekme imkânından yoksun kılınmaktadır.
İtiraz konusu kural, kanun koyucu tarafından hükümlünün açık ceza
infaz kurumlarına ayrılma şartlarının ortadan kalkması ve toplum için bir
tehlike oluşturabilecek olmasını gözeterek tedbir amaçlı olarak düzenlenmiş ise
de kural uyarınca bu kişilerin kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmeleri, suçlu
sayıldıkları gerekçesiyle kendilerine verilen bir yaptırım niteliğine
dönüşmektedir. Ayrıca, itiraz konusu kural, açık ceza infaz kurumlarından
beklenen kamusal yararı da ortadan kaldırmaktadır. Kanun'un çıkarılma ve açık
ceza infaz kurumlarının kurulma amaçları ile çelişen bu hususlar ise
hükümlülerin henüz işleyip işlemedikleri belirli olmayan bir suçtan dolayı
suçlu olarak nitelendirilmelerine yol açıp Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü
fıkrasında düzenlenen “suçsuzluk karinesi” ile
bağdaşmamaktadır.
Öte yandan, itiraz konusu kural, ilgililerin, suçlulukları
ispatlanıncaya kadar suçsuz sayılmaları olanağından yararlanmalarını
engellemekte ve hukuk devletinin gereklerinden olan hukuki güvenlik ilkesini de
ihlal etmektedir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. ve 38.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz
AKINCI, Erdal TERCAN ve Zühtü ARSLAN bu görüşe, yalnızca itiraz konusu kuralda
yer alan “…soruşturması veya…” ibareleri yönünden farklı
gerekçeyle katılmışlar, kalan bölümler yönünden ise katılmamışlardır.
M. Emin KUZ iptale ilişkin görüşe katılmamıştır.
Kural, Anayasa'nın 2. ve 38. maddelerine aykırı görülerek iptal
edildiğinden Anayasa'nın 10. maddesi yönünden incelenmemiştir.
VII- SONUÇ
13.12.2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 14. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan;
A- “…veya soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya
böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar ile…” ve “…kurum
yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler.” ibarelerine
ilişkin esas incelemenin, “…veya soruşturma konusu olan suçun kanunda
öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan
soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte…” ibaresi
ile sınırlı olarak yapılmasına, OYBİRLİĞİYLE,
B- “…veya soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya
böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte…” ibaresinin
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM,
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN ile Zühtü ARSLAN'ın ibarede
yer alan “…soruşturması veya …” sözcüklerinin iptaline, kalan
bölüme ilişkin itirazların ise reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki
görüşleri ve karşıoyları, M.Emin KUZ'un ise itiraz konusu ibarenin Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
9.4.2014 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Serruh KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Zehra Ayla
PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
Zühtü ARSLAN
|
Üye
M. Emin KUZ
|
FARKLI GEREKÇE VE KARŞIOY GEREKÇESİ
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun'un 14. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, “Açık ceza infaz kurumunda
bulunan hükümlülerden kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü
oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı veya
soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan
az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz
yargılaması devam etmekte olanlar ile yaş, sağlık durumu, bedensel
veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum
sağlayamayacakları saptananlar, kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza
infaz kurumlarına geri gönderilirler” denilmektedir.
Mahkememiz, fıkrada yer alan “veya soruşturma konusu olan
suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka
suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam
etmekte” ibaresinin, kişilerin masumiyet karinesini ve hukuk
güvenliğini ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa'nın 2. ve 38. maddelerine aykırı
olduğuna karar vermiştir. İptal kararına, kuralda yer alan “soruşturması
veya” ibaresi yönünden farklı gerekçeyle katılıyor, kalan kısmı
yönünden ise katılmıyoruz.
I- FARKLI GEREKÇE
Kanun koyucu, ceza siyasetinin tayininde ve bu bağlamda
hükümlülerin ıslahı ve topluma kazandırılmasının araçlarını belirlemede
anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla geniş bir takdir yetkisine sahiptir.
Bununla birlikte, Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti, ceza
ve infaz hukukunda kanun koyucunun takdir yetkisini kullanırken başvurulan
tedbirlerin gözetilen amaçla orantılı olmasını gerektirmektedir.
İptali istenen kuralda, açık ceza infaz kurumunda bulunan
hükümlüler hakkında cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka
suçtan soruşturmanın olması veya böyle bir suçtan dolayı yargılamanın devam
etmesi halinde, bu kişilerin kapalı infaz kurumuna gönderileceği hükme
bağlanmıştır. Burada, “soruşturma” ile “kovuşturma”nın ölçülülük ilkesi
bakımından ayrı değerlendirilmesi gerekir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2. maddesine göre,
soruşturma “yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin
kabulüne kadar geçen evreyi”; kovuşturma ise “iddianamenin kabulüyle başlayıp,
hükmün kesinleşmesine kadar geçen süreyi” ifade etmektedir.
Soruşturmanın başlatılması için “bir suçun işlendiği izlenimini
veren” bir şüphenin varlığı yeterli olabilir. Bu nedenle, soruşturma süreci bir
ihbarla başlatılabilir. Nitekim 5271 sayılı CMK'nın 160. maddesine göre,
“Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği
izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup
olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.”
Kovuşturmanın başlatılabilmesi için ise basit bir suç şüphesinin
ötesinde, ileri sürülen suçun işlendiğine dair şüphenin belirli bir yoğunluk
kazanması gerekir. Nitekim, kovuşturma evresinin Cumhuriyet savcısının
topladığı deliller çerçevesinde hazırladığı iddianamenin mahkeme tarafından
kabul edilmesiyle başlaması da bunu göstermektedir.
Bu çerçevede, basit bir ihbar veya muhtemel bir iftirayla
başlatılabilecek ve devam ettirilebilecek bir soruşturma nedeniyle, kişilerin
açık infaz kurumundan kapalı infaz kurumuna gönderilmeleri ölçülü değildir. Bu
nedenle, itiraz konusu kuralda yer alan “soruşturması veya” ibaresinin,
hukuk devletinin gerektirdiği hakkaniyet ve ölçülülük ilkeleriyle
bağdaşmadığından iptali gerekir.
II- KARŞIOY GEREKÇESİ
Mahkememiz çoğunluğu itiraz konusu kuralın kişilerin “masumiyet
karinesi”ni ve “hukuk güvenliği”ni ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa'nın 2. ve
38. maddelerine aykırı olduğuna ve iptallerine karar vermiştir. Aşağıdaki
gerekçelerle çoğunluğun bu görüşüne katılmıyoruz.
1) Anayasa'nın 38. Maddesi Bakımından İnceleme
Mahkememiz kararında da belirtildiği üzere, açık ceza infaz
kurumları hükümlülerin ıslahına ve meslek edindirilmelerine öncelik veren,
güvenlik bakımından kurum görevlililerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen
infaz kurumlarıdırlar. Kanun koyucu, açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilmek
ve buralarda kalabilmek için belli şartlar getirmiştir. İtiraz konusu kural da,
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan başka bir suçtan dolayı hükümlü
hakkında soruşturma veya devam eden yargılamanın bulunması durumunda, bu
kişilerin kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmelerine yönelik bir düzenleme
içermektedir.
Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinde “Şuçluluğu
hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz”, Anayasa'nın 15.
maddesinde de “suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu
sayılamaz” şeklinde ifadesini bulan ve hiçbir durumda sınırlandırılamayan
çekirdek haklar arasındadır.
Masumiyet karinesi, yargılama sonuçlanmadan kişilerin peşinen
suçlu ilan edilmesini ve suçlu muamelesi görmesini engelleyen bir ilkedir.
Bununla birlikte, masumiyet karinesi, ceza ve infaz hukukunda kişileri peşinen
suçlu ilan etmeden bazı tedbirlerin uygulanmasına engel teşkil etmemektedir.
Örneğin, tutukluluk veya yurt dışına çıkış yasağı gibi tedbirler masumiyet
karinesiyle çelişmemektedir. Bu nedenle, masumiyet karinesinin, tanımı ve
gerekleri anayasal sınırların ötesine geçecek şekilde genişletilerek soruşturma
ve kovuşturma gibi süreçlere bağlı hukuki sonuçları işlevsiz kılacak şekilde
yorumlanması isabetli değildir.
İptali istenen kuralın, masumiyet karinesiyle ilgisi
bulunmamaktadır. Bu kurallar, açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturmasının
bulunması veya böyle bir suçtan dolayı yargılamasının devam etmesi halinde,
kapalı infaz kurumuna gönderileceğini öngörmektedir. Bu durum, ilgili
hükümlülere yönelik bir yaptırımdan ziyade, açık ceza infaz kurumunda bulunma
şartlarına sahip olmamalarının doğal sonucudur.
Kapalı ceza infaz kurumuna gönderme, bir an için yaptırım olarak
nitelense bile, bu yaptırımın masumiyet karinesiyle ilgisi bulunmamaktadır.
Zira bu durumdaki kişilerin, haklarında başlatılan veya devam edilen soruşturma
veya kovuşturmaya konu suçları işlediklerine dair “şüphe”nin bulunması, kanun
koyucunun bu kişileri peşinen “suçlu” kabul ettiği anlamına gelmez. Burada
masumiyet karinesine aykırı şekilde, bu kişilerin “suçluluğu hükmen sabit
olmadan, suçlu sayılması” gibi bir durum söz konusu değildir. Kanun koyucu, bir
suç işlediği şüphesinin bulunmasını açık ceza infaz kurumuna ayrılmanın ve
Kanun'un 105/A maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi hükmüyle birlikte
değerlendirildiğinde denetimli serbestliğin sağlayacağı amacın gerçekleşmesi
önünde bir engel olarak görmüştür.
Bu gerekçelerle, kuralın Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olduğu
yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
2) Anayasa'nın 2. Maddesi Bakımından İnceleme
Mahkememiz çoğunluğu, iptali istenen kuralın “ilgililerin,
suçlulukları ispatlanıncaya kadar suçsuz sayılmaları olanağından
yararlanmalarını engellemekte ve hukuk devletinin gereklerinden olan hukuki
güvenlik ilkesini ihlal etmekte” olduğundan hukuk devleti ilkesine de
aykırı olduğu görüşündedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, kuralda kişilerin masumiyet
karinesinin sağladığı imkanlardan yararlanmasını engelleyen hiçbir düzenleme
bulunmamaktadır. Zira masumiyet karinesi, suçluluğu sabit oluncaya kadar hiç
kimsenin cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan başka bir suçtan dolayı
soruşturmasının veya kovuşturmasının bulunması nedeniyle, açık ceza infaz
kurumunda bulunma imkanından mahrum bırakılmaması gibi bir sonucu
gerektirmemektedir.
Diğer yandan, iptali istenen kuralın kişilerin hukuk güvenliğini
ihlal ettikleri de söylenemez. Kanun koyucunun, açık ceza infaz kurumunda
kalmayı belli şartların gerçekleşmesine bağlaması ve bu şartları sağlamadığı
anlaşılanların söz konusu imkandan yararlandırılmaması, hukuk güvenliğini
zedeleyen bir durum değildir. Hukuk güvenliği, kişilerin hangi durumda hangi
imkanlardan yararlanacaklarının açık, genel ve soyut kurallarla önceden
belirlenmesini gerektirir. İptal edilen kuralın bu şartları sağlamadığı,
dolayısıyla kişilerin hukuki güvenliklerini ihlal ettiği söylenemez.
İptali istenen kuralda yer alan “soruşturması veya” ibaresi
dışındaki hüküm açısından bir orantısızlık da söz konusu değildir.
Soruşturmadan farklı olarak, kovuşturmanın başlatılabilmesi için basit bir suç
şüphesinin ötesinde, ileri sürülen suçun işlendiğine dair şüphenin belirli bir
yoğunluk kazanması gerekir. Nitekim, kovuşturma evresinin Cumhuriyet savcısının
topladığı deliller çerçevesinde hazırladığı iddianamenin mahkeme tarafından
kabul edilmesiyle başlaması da bunu göstermektedir.
Bu çerçevede, iptali istenen kuralda yer alan “soruşturması
veya” ibaresi dışında kalan kısmın gerek suçun işlenmiş olabileceğine dair
kuvvetli bir şüphe içermesi, gerekse “kovuşturma” şartının kanunda üst ceza
sınırı gösterilen suçlar için geçerli olması nedeniyle ölçülü olmadıkları
söylenemez.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kuraldaki “soruşturması
veya” ibaresi dışındaki kısmın Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olduğu
yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Zühtü ARSLAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
5275 sayılı Kanunun 14. maddesinin, açık ceza infaz kurumlarındaki
hükümlülerin kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilmelerini gerektiren
durumları belirleyen dördüncü fıkrasında yer alan “… veya soruşturma konusu
olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir
başka suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam
etmekte …” ibaresinin, hukuk devleti ilkesi ve suçsuzluk karinesi ile
bağdaşmadığı gerekçesiyle Anayasanın 2. ve 38. maddelerine aykırı olduğuna ve
iptaline karar verilmiştir.
Maddede, açık ceza infaz kurumlarının, firara karşı engelleri ve
dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik bakımından kurum görevlilerinin
gözetim ve denetimi ile yetinilen kurumlar olduğu belirtilmekte; madde
gerekçesinde ise, hükümlünün suçluluk nedeni, suç sicili, kişisel doğası, arz
edebileceği tehlike hâli ve hapis cezasının süresi de dikkate alınarak infaz
için açık cezaevine gönderileceği açıklanmaktadır. Böylece, belli şartları
taşıyan hükümlülere bu imkânın sağlanması öngörülmektedir. İptaline karar
verilen ibarede de bazı şartlar yer almaktadır. Buna göre, hükümlünün hapis
cezasının açık cezaevinde infazına devam edilebilmesi için, dördüncü fıkrada
sayılan diğer şartların dışında, işlediği iddia olunan ve kanunda öngörülen
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı hakkında
soruşturma veya yargılamanın devam etmemesi de gerekmektedir.
Yasama organının, bu şartları, hükümlünün hapis cezasının açık
cezaevinde infaz edilebilmesi için kişiliğine ve iyi hâline ilişkin şartlar
olarak belirlediği ve bu şartların ortadan kalkmasını, hükümlünün toplum için
tehlike oluşturabilecek ve açık cezaevinden rahatça kaçabilecek durumda
bulunmasını gözönünde bulundurarak, kapalı cezaevine geri gönderilme sebebi
olarak öngördüğü anlaşılmaktadır.
Hapis cezalarının açık cezaevinde infazı, hükümlü açısından bir
hak değil, yasama organı tarafından bir atıfet olarak düzenlenen ve hükümlünün
kişiliğine, suç nedenine, suç siciline, kısaca iyi hâlli olmasına bağlı olarak
uygulanabilecek, belli şartlara bağlı bir infaz şekli olduğundan, bu şartların
bulunmadığının anlaşılması veya kaybedilmesi hâlinde açık cezaevinde infazın
sona erdirilerek hükümlünün kapalı cezaevine geri gönderilmesi gerekir.
İtiraz konusu kurala dayanılarak kapalı ceza infaz kurumunda
infazına devam edilecek olan hapis cezası, soruşturma veya kovuşturma konusu
olan yeni suçun değil, önceden işlenen ve kesinleşmiş yargı kararı ile
mahkûmiyetle sonuçlanan suçun sonucudur. İşlediği iddia edilen bir suçtan
dolayı hakkındaki soruşturma veya yargılamaya devam edilen hükümlünün,
işlendiği iddia edilen ve henüz mahkûmiyetle sonuçlanmayan bu suçun cezasının
infazı için değil, önceki hapis cezasının kalan kısmı için kapalı ceza infaz
kurumuna gönderilmesine karar verileceğinden, itiraz konusu ibarede suçsuzluk
karinesine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, anılan kuralın, ilgililerin suçlulukları
ispatlanıncaya kadar suçsuz sayılmaları imkânından yararlanmalarını engellediği
ve hukukî güvenliklerini ihlal ettiği gerekçesiyle hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı
yönündeki tesbite de yukarıdaki sebeplerle katılmak mümkün değildir. Yukarıda
da belirtildiği gibi, hükümlünün hapis cezasının açık cezaevinde infazı bir hak
değil, hükümlünün kişiliğine, suçluluk nedenine, suç siciline, arz edebileceği
tehlike hâline ve hapis cezasının süresine bağlı olarak uygulanabilecek bir
infaz şekli olduğundan, bu şartların bulunmadığı veya sonradan kaybedildiği
konusunda şüphe oluşması hâlinde anılan uygulamanın sona erdirilmesine imkân
sağlayan bir düzenleme getirmek de yasama organının takdir yetkisi içindedir.
Anayasa Mahkemesinin kararlarında da, hukuk devletinde ceza ve
ceza yerine geçen güvenlik tedbirleriyle bunların infazına ilişkin
düzenlemelerin devletin suç ve ceza siyasetine bağlı olduğu ve kanun koyucunun
takdir yetkisi içinde bulunduğu kabul edildiğinden, yasama organının,
hapis cezalarının açık ceza infaz kurumlarında infazı ile açık ceza infaz
kurumlarındaki hükümlülerin kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilmesine
ilişkin şartları belirleme konusunda takdir yetkisine sahip olduğu açıktır.
Bu çerçevede, Ceza Muhakemesi Kanununda yer verilen hükümlerin,
soruşturma açılması veya soruşturmaya devam edilebilmesi için suçun işlenip
işlenmediği konusunda yeterli şüphenin bulunmasını gerektirmediği, dolayısıyla
anılan uygulamanın sona erdirilmesi bakımından soruşturmanın kovuşturmadan
farklı olarak ölçülülük ilkesine aykırı olduğu düşünülebilirse de, yukarıda
belirtildiği gibi, cezaların infazına ilişkin düzenlemeler konusunda da takdir
yetkisine sahip bulunan yasama organının, hapis cezalarının açık cezaevlerinde
infazının kapsamını, bundan yararlanma ve sona erdirme şartlarını belirlerken
itiraz konusu kuralda belirtilen suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya
devam edilmesi arasında fark gözetmediği, soruşturmaya devam edilmesini de açık
cezaevinde bulunanların kapalı cezaevine geri gönderilmesi için yeterli bulduğu
ve hükümlünün kişiliğinin göstergesi olarak değerlendirdiği anlaşılmaktadır.
Kuşkusuz bu değerlendirme de ceza siyasetinin alanı içindedir ve bu hususlarda
da kanun koyucu takdir yetkisini haizdir.
Bu sebeplerle, itiraz konusu ibarenin Anayasaya aykırı olmadığını
ve itirazın reddine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden, iptal yönündeki
çoğunluk görüşüne katılmıyorum.