"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçesi şöyledir:
"1- İtirazın Konusu: 6831 sayılı Orman Kanununun 82/4 maddesinin T.C. Anayasasının 36/1, 38/4 maddelerine aykırılığı iddiası ile iptal istemidir.
2- İtiraz Konusu Yasa Maddesi: 6831 sayılı Kanunun 82/4 maddesi ile orman memurları tarafından yapılan suç tutanağının aksi ispat olununcaya kadar geçerli belgelerden sayılacağı öngörülmüştür. Konuya ilişkin olarak kapsamlı açıklamaları içeren “Açıklamalı içtihattı Orman Kanunu - Celal Aras, Adalet Yayınevi, Ankara 2009, s. 595-629” isimli kitaptan sanığın yargılama aşamasında zabıtta yazılı olandan veya zabıttaki ifadesinden başka bir iddia ileri sürdüğü takdirde mahkemeye bu iddiasıyla ilgili olarak kanaat verecek deliller göstermesi gerektiği, bu şekilde yasaya uygun düzenleme zaptın sanığın ve mahkemeleri bağlayacağı ifade edilmiştir. Konuya ilişkin olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08/06/2004 gün ve 2004/3-106, 133 esas ve karar sayılı ilamında “Orman memurları tarafından düzenlenen suç saptama tutanakları aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. Bu tutanağın aksini savunan mahkemeye kanaat verecek kanıtlar göstermek zorundadır. Soyut inkar yeterli değildir.” ifadelerine yer verilmiş, benzer ifadeler Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02/07/2002 gün ve 2002/3-151, 276 esas ve karar sayılı ilamı ile 19/06/2001 gün ve 2001/3-124, 127 esas ve karar sayılı ilamlarında yer almıştır. Konuya ilişkin olarak Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 07/06/2007 gün ve 2006/8646 esas, 2007/4599 karar, 13/01/1997 gün ve 1997/9100-10461 karar sayılı ilamlarında da aynı hususlara yer verilmiştir.
3- İtiraz konusuyasamaddesinin somutolaydauygulananyasamaddesiolupolmadığı: Sanıklar hakkında eylemlerinin 6831 sayılı Kanunun 108/1 maddesine girdiğinden bahisle dava açılmış, düzenlenen iddianamede ise 6831 sayılı Kanunun 82/4 maddesi gereği aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan suç tutanağı dikkate alınarak sanıkların cezalandırılması talebine yer verilmiştir.
Yargılama aşamasında sanıkların tutanak aksine iddia etmeleri karşısında mahkememizce tutulan tutanağın içeriğinin doğru olup olmadığı konusunda keşif kararı verilmiş, ancak fiili imkansızlıklar nedeni ile keşif yapılamamıştır. Bu durumda yasa hükümleri uyarınca mahkememiz tarafından tutulan tutanağın geçerli olduğunun 6831 sayılı Kanunun 82/4 maddesi uyarınca kabul edilmesi gerekecek ve bu kabul doğrultusunda hüküm kurulması söz konusu olacaktır.
Bu nedenlerle ilgili yasa hükmü mahkememiz tarafından uygulanacak kanun olarak kabul edilmiştir.
4- Anayasaya Aykırılık Gerekçesi: Mahkememiz tarafından yapılmakta olan kovuşturma esnasında yukarıda sözü edilen yasa maddesinin Anayasanın 36/1 maddesinde yer alan “Herkes, ... Adil yargılanma hakkına sahiptir.” ve 38/4 maddesinde yer alan “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” hükümlerine aykırı olduğu kanaati oluşmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama esnasında suç konusu yerde sanıkların soruşturma aşamasındaki beyanlarından farklılık olması nedeni ile keşif ara kararı verilmiş, keşfe gidildiğinde suç konusu yerin baraj çalışmaları kapsamında inşaat malzemeleri ile kaplı olduğu ve zeminin görülemediği anlaşıldığından sağlıklı bir tespit yapılamayacağı sebebiyle keşfin ertelenmesine karar verilmiştir.
Yargılamada gelinen aşama dikkate alındığında sanıkların fiili imkansızlık sebebiyle suç tutanağının aksini ispatlamalarının güç olacağı anlaşılmış olup ilgili Yargıtay kararları ve iddianamede bahsi geçen 6831 sayılı Kanunun 82/4 maddesi dikkate alındığında tutanağın doğru olduğu kabul edilerek yargılamanın sona erdirilmesi söz konusu olabilecektir.
İlgili maddenin hakimi bağlayacağına ilişkin doktrin ve yargı görüşleri dikkate alındığında hakimin vicdani kanaatine göre karar vermesi mümkün olmayacağı gibi sanıklara suçlu olmadıklarını ispat gibi bir yük de yüklenmiş olacaktır. Bu durum adil yargılama hakkına ve masumiyet karinesine aykırılık teşkil etmektedir.
Bilindiği gibi ceza yargılamasının temelinde vicdani delil sistemi vardır. Buna göre medeni yargılamadan farklı olarak ceza hakimi ne tarafların ileri sürdüğü delillerle bağlı olmamak ne de kanun belli hususların belli delillerle ispat edileceğini göstermelidir. Ceza muhakemesinde her şey delil olabilmeli ve delil olarak ortaya konulanların ispat değerinin hakim serbestçe tayin edebilmelidir. Ceza hakimi belli bir usulsüzlüğün sabit olduğu hakkındaki hükmünü tam bir inanışla vermelidir. Bu duruma ilişkin olarak Kunter- Yenisey-Nuhoğlu Ceza Muhakemesi Hukuku kitaplarının 17. Baskısının 611. Sayfasında şu hususlara yer vermişlerdir. Kanuni delillerin hakimi bağlamasının zıddını ifadesi için Fransızlar “Intime conviction” demişlerdir. Bu terim vicdani kanaat olarak çevrile gelmektedir. Anayasamızın 138/1 maddesi de bu duruma işaret ettiği gibi bugün bütün medeni memleketler ceza yargılamasında vicdani delil sistemini belirlemektedirler. Oysaki 6831 sayılı Kanunun 82/4 maddesi kanuni delil sisteminin bir örneği olup belli hususların belli delillerle hakimi bağlayacak şekilde ispat edilmesini öngörmektedir.
Adil yargılanmak vatandaşlar için bir hak olduğu kadar yargılama makamları için ise bir yükümlülük teşkil etmektedir. Adil yargılamakla yükümlü olan bir hakimin belirli delillerle bağlı olması hukuk devleti ilkesine ve adil yargılanma hakkına aykırı olacaktır.
Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Kanun bunun için hakime soruşturma evresinde delil araştırma görevi vermiştir. Elde edilen delillerle sübut konusunda bir kanaate ulaşılamaması halinde yapılması gereken şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanığı beraat ettirmektir. Oysaki itiraz konusu olan yasa maddesi şüphe halinde bu şüphenin sanık aleyhine sonuç doğurmasına sebep olmaktadır.
Adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesi Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ile de korunmuştur. Minelli- İsviçre davasında (25 Mart 1983, Seri A, No: 62 s.18 Paragraf 37) AİHM sanığın yasal olarak suçluluğu sabit olmadan verilen yargı kararında sanığın suçlu olduğuna ilişkin bir kanaat yansıtılırsa masumiyet karinesinin ihlal edilmiş olacağını, mahkemenin sanığın suçlu olarak gördüğünün bir gerekçenin dahi yeterli olacağını ifade etmiştir. Mahkemeye göre her hukuk sisteminde maddi veya hukuki karineler yer alır, ancak sözleşmenin 6/2 maddesi öngörülen maddi veya hukuki karinelere kayıtsız kalamaz ve devletler tehlikede olan şeyin önemi ile savunma hakkını korumayı dikkate alarak bu karineleri makul sınırlar içinde tutmakla yükümlüdür. Somut olayda öngörülen kanuni karine ve bu karinenin aksinin fiilen ispatlanamayacak olması sebebiyle sanıkların adil yargılama hakkı ve masumiyetlerine ilişkin karine ihlal edilmiş olmaktadır.
Orman muhafaza memurları cezai işlerde bir nevi kolluk görevi yapmaktadırlar. 5271 sayılı CMK ile kolluk tarafından alınan ifadelerin delil gücüne değinilmiş ve 148/4 maddesinde müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifadenin hakim veya mahkeme huzurunda sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamayacağı öngörülmüştür. İlgili kanuni düzenleme yargılama hukukuna ilişkin temel bir ilkeyi oluşturmakta olup 01/06/2005 tarihinde yürürlüğü girmiştir. Oysaki 6831 sayılı Kanunun yürürlük tarihi 08/09/1956’dır. Bu durum dikkate alındığında önceki kanun - sonraki kanun uygulaması dikkate alındığında 6831 sayılı Kanunun 82/4 maddesinin zımnen ilga edildiği sonucuna ulaşmak dahi mümkündür. Yine polis veya jandarma tarafından tutulan tutanaklar ile orman muhafaza memurları tarafından tutulan tutanakların ispat gücünün neden farklı olduğuna ilişkin makul ve mantıklı bir açıklama yapmak da mümkün değildir.
Yukarıdaaçıklanan nedenlerle;
İspir C. Başsavcılığının 20/12/2012 tarihli iddianamesinde söz edilen 6831 sayılı Kanunun 82/4 maddesinde yer alan “bu zabıtlar, hilafı ispat olununcaya kadar muteberdir.” hükmünün 2709 sayılı T.C. Anayasasının 36/1 maddesinde yer alan adil yargılanma hakkına 38/4 maddesi ile 90/5 maddesi atfı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2 maddesinde yer alan masumiyet karinesine aykırı olduğu anlaşıldığından Anayasanın 152. maddesi uyarınca ilgili hükmün Anayasaya aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi arz olunur.”"
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2013/38
Karar Sayısı : 2014/58
Karar Günü : 27.3.2014
R.G. Tarih-Sayı : 12.12.2014-29203
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İspir Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 82. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Kaçak orman emvali bulundurma suçunu işlediği iddiasıyla sanık hakkında açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
Kanun’un itiraz konusu kuralı da içeren 82. maddesi şöyledir:
“Madde 82- Orman memurları, bu kanun hükümlerine muhalif hareket edenlerin hüviyetlerini, ikametgahlarını ve suçlarının mahiyetini tesbit ile kendileri, suçlu ve varsa hazır bulunanlardan en az iki kimseye imzalattıracakları bir zabıt tanzim ederler.
Hüviyeti tesbit edilemiyen suçlular vakit geçirilmeksizin hüviyeti tesbit edilebilecek en yakın köyün muhtar veya ihtiyar heyetine ve bunlarla da tesbiti mümkün olmazsa en yakın zabıta merkezine götürülürler.
Memurlar, vakit geçirmeksizin bu zabıtları bağlı bulundukları amirlerine gönderirler. Amirlerce tetkik edilerek en kısa bir zamanda mahalli cumhuriyet müddeiumumiliğine verilir.
Bu zabıtlar, hilafı ispat olununcaya kadar muteberdir.
Zabıt varakasının hilafına iddia halinde, maznun, mahkemeye bu iddiası hakkında kanaat verecek deliller gösterir ve mahkeme bu müdafaayı tamike şayan görürse delillerini istima ve tetkik eder. Neticede maznunun iddiasını haklı gösterecek bazı sebepler karşısında kalırsa ancak o takdirde, zabıt varakasını imza etmiş olan memurları çağırıp dinledikten ve başka deliller varsa inceledikten sonra hasıl edeceği kanaate göre davayı intaceder.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü uyarınca Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ’un katılımıyla 2.5.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Murat ARSLAN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, itiraz konusu kuralın kanuni delil sisteminin bir örneği olduğu ve belli hususların belli delillerle hâkimi bağlayacak şekilde ispat edilmesini öngördüğü, bu durumun hâkimin vicdani kanaatine göre karar vermesini engellediği, kuralın sanığa suçsuzluğunu ispat etme yükümlülüğü getirdiği, bunun da masumiyet karinesini ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun’un 82. maddesinin birinci fıkrasında, orman memurlarının bu Kanun’a aykırı davranan kişiler hakkında hüviyetlerini, ikametgahlarını ve suçlarının mahiyetini tesbit ile suçlu ve varsa hazır bulunanlardan en az iki kimseye imzalattıracakları bir zabıt tanzim edecekleri ifade edilmiş, itiraz konusu kuralda ise söz konusu suç tutanağının aksi kanıtlanana kadar geçerli olduğu hüküm altına alınmıştır.
Anayasa’nın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile “adil yargılanma” hakkına sahip olduğu belirtilmektedir.
Hukuk devletinde kanun koyucu, Anayasa’nın temel ilkelerine ve Anayasa’da öngörülen güvencelere bağlı kalmak kaydıyla, ispat usullerinin belirlenmesi konusunda takdir yetkisine sahiptir. Ancak belirlenen usul kurallarının, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkı”nın öngördüğü güvencelere aykırılık taşımaması gerekmektedir. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan silahların eşitliği ilkesi ise kişinin maruz kaldığı haksızlık karşısında haklılığını ileri sürüp ispatlayabilmesini, yargı mercileri önünde hakkını arayabilmesini ve davada ileri sürülen iddia ve delillere karşı eşit imkânlarla cevap verebilmesini gerektirir.
Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38. maddesinin dördüncü fıkrasında da masumiyet karinesi temel bir hak olarak güvence altına alınmış ve “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” denilmiştir. Buna göre, masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin, adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade eder.
Masumiyet karinesi kapsamında yer alan ve iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olması kuralı da Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasının bireylere sağladığı anayasal bir güvencedir. Madde gerekçesinde de bu konu açıkça ifade edilmiştir. Bununla birlikte kanunlar, bazı fiili durumların varlığını suçun maddi unsurunun gerçekleşmiş olması bakımından karine olarak kabul edebilmektedir. Genel anlamda suçun kanıtlanması yükümlülüğü iddia edende kaldığı sürece, savunmasını oluşturmak için ispat yükünü sanığa devreden kurallar ile hukuki veya fiili varsayımların olduğu durumlarda ispat yükünün yer değiştirmesi, masumiyet karinesine aykırılık taşımaz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de birçok kararında ispat külfetini tersine çeviren hukuki veya fiili karinelerin varlığının masumiyet ilkesinin bertaraf edilmesi anlamına gelmediğini, sanıkların savunma hakkının kısıtlanmaması, sanığa karineleri çürütme olanağının tanınması ve hâkimin sanığı şüpheden yararlandırmak konusundaki mutlak takdir hakkının bulunması durumunda, masumiyet ilkesinin ihlal edilmiş olmayacağını kabul etmekte ve kanun koyucuların bu tür hükümler ihdas etmesini suçsuzluk karinesine aykırı bulmamaktadır (Pham Hoang/Fransa, B. No: 13191/87, § 33, 36).
İtiraz konusu kuralda öngörülen orman suç tutanaklarının aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğuna ilişkin hüküm de, aksi ispat edilebilen kanuni bir karinedir. Nitekim, hem itiraz konusu kuralda “…hilafı ispat olununcaya kadar muteber…” ibaresiyle hem de sonraki fıkrada “Zabıt varakasının hilafına iddia halinde, maznun, mahkemeye bu iddiası hakkında kanaat verecek deliller gösterir ve mahkeme bu müdafaayı tamike şayan görürse delillerini istima ve tetkik eder. Neticede maznunun iddiasını haklı gösterecek bazı sebepler karşısında kalırsa ancak o takdirde, zabıt varakasını imza etmiş olan memurları çağırıp dinledikten ve başka deliller varsa inceledikten sonra hasıl edeceği kanaate göre davayı intaceder.” hükmüne yer verilmek suretiyle, sanıkların orman muhafaza memurlarınca tutulacak tutanağın aksini yargılama sırasında gösterecekleri deliller çerçevesinde ispat etme hakkına sahip oldukları ifade edilmiştir.
Dolayısıyla, suç isnadını içeren tutanağın aksinin sanık tarafından yargılama sırasında her türlü delille ispat edilebilmesinin mümkün olması, hâkimin de bu yönde ileri sürülen iddiaları inceleyip kararını buna göre vermesi, bir başka ifadeyle suç tutanağının kişiyi yargılama yapmaksızın otomatik olarak suçlu hâline getirmediği dikkate alındığında, itiraz konusu kuralın, adil yargılanma hakkına ve bu hak kapsamında yer alan masumiyet ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
VI- SONUÇ
31.8.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 82. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 27.3.2014 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkanvekili
Serruh KALELİ
Alparslan ALTAN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Zehra Ayla PERKTAŞ
Recep KÖMÜRCÜ
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ