ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2014/74
Karar Sayısı : 2014/201
Karar Tarihi : 25.12.2014
R.G. Tarih-Sayı :
23.5.2015-29364
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Danıştay Onbeşinci
Dairesi
İTİRAZIN KONUSU : 31.5.2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun
78. maddesinin;
1- Birinci fıkrasının,
2- İkinci fıkrasının;
a- İkinci cümlesinin,
b- 17.4.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 66. maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendiyle eklenen son cümlesinin,
Anayasanın 2., 7., 13. ve 20. maddelerine aykırılığı ileri
sürülerek iptallerine karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Davacılar tarafından 11.7.2012 tarihli ve 28350 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Verilerinin Güvenliği ve Paylaşımına İlişkin
Yönetmelik'in bazı maddelerinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle
açılan davada, itiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan
Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
Kanunu'nun itiraz konusu kuralları da içeren 78. maddesi şöyledir:
"Sağlık hizmeti sunucularının kayıt ve bildirim
zorunluluğu ve kontrol yetkisi
MADDE 78- Kurum ile
sözleşmesi olan, tüm sağlık hizmeti sunucuları, sağlık hizmeti sunduğu tüm
kişilere ait sözleşme hükümlerinde yer verilen bilgileri, belirlenen yöntemlere
ve süreye uygun biçimde elektronik ortamda veya yazılı olarak Kuruma göndermek
zorundadır. Bu bilgiler gönderilmeksizin talep edilen sağlık hizmeti bedelleri,
bilgiler gönderilinceye kadar ödenmez.
Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişinin sağlık
bilgilerinin gizliliği esastır. Sağlık bilgilerinin ne şekilde
korunacağı, ulusal güvenlik nedeniyle sağlık bilgisi paylaşıma açılmayacak
kişilerin tespiti ilgili bakanlıkların önerisi üzerine Bakanlıkça tespit
edilir. (Ek cümle: 17/4/2008-5754/66 md.) Bu kişi ve grupların sağlık
bilgilerinin nasıl tutulacağı ilgili kuruluşların görüşleri alınarak
hazırlanacak yönetmelik ile düzenlenir.
Kurum, genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili
olarak işverenler, sağlık hizmeti sunucuları ve diğer gerçek ve tüzel kişiler
nezdindeki defter, belge ve bilgileri inceleyebilir, ibrazını isteyebilir.
Kurum, bu Kanunda belirtilen görevleriyle ilgili olarak sağlık
hizmeti sunucularının yürüttüğü hizmet ve işlemleri kontrol yetkisine sahiptir.
Kurum, bu yetkisini görevlendirdiği personeli vasıtasıyla veya kamu kurumları
ve özel kurumlardan hizmet satın almak suretiyle kullanabilir."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 2., 7., 13. ve 20. maddelerine
dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ,
Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ,
Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN,
Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin
KUZ'un katılımlarıyla 22.4.2014 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Hakan ATASOY tarafından hazırlanan
işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralları, dayanılan Anayasa
kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun'un 78. Maddesinin Birinci Fıkrasının İncelenmesi
Başvuru kararında, itiraz konusu kurallar ile kişisel veri
kapsamında olan sağlık verilerinin işlenmesi, gizliliğinin korunması ve
paylaşılmasına yönelik usul ve esasları belirleme ve bu konuda düzenleme yapma
yetkisinin bütünüyle yürütme organına bırakıldığı, yasama organı tarafından,
temel ilkeleri koyulmadan, çerçevesi çizilmeden, sınırsız, belirsiz, geniş bir
alanı düzenleme yetkisinin yürütme organına bırakılmasının, Anayasa'nın 7., 13.
ve 20. maddelerine ve sonuçta Anayasa'nın 2. maddesindeki hukuk devleti
ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 78. maddesinin itiraz konusu olan birinci fıkrasında,
Sosyal Güvenlik Kurumu (Kurum) ile sözleşmesi olan tüm sağlık hizmeti
sunucularının, sağlık hizmeti sunduğu tüm kişilere ait sözleşme hükümlerinde
yer verilen bilgileri, belirlenen yöntemlere ve süreye uygun biçimde elektronik
ortamda veya yazılı olarak Kuruma göndermek zorunda oldukları, bu bilgiler
gönderilmeksizin talep edilen sağlık hizmeti bedellerinin, bilgiler
gönderilinceye kadar ödenmeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Anayasa'nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların da
Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı ifade edilmiştir.
Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi, kişilerin
temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmaları halinde, elde edilmek
istenen kamu yararı ile temel hakkından mahrum bırakılan bireyin hakları
arasında adil bir denge kurulması gereğini ifade eder.
Anayasa'nın 20. maddesinde, özel hayatın gizliliği ve korunması
güvence altına alınmıştır. Maddenin birinci fıkrasında, herkesin, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu ve özel
hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı ifade edilmiş; ikinci
fıkrasında ise özel hayatın gizliliğine ilişkin hakkın sınırlanma koşulları
düzenlenmiştir. Dolayısıyla söz konusu hak mutlak ve sınırsız olmayıp,
Anayasa'nın 13. ve 20. maddeleri gereğince belirli koşullarda, demokratik
toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmamak üzere kanunla
sınırlanabilir.
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu'nun;
1. maddesinde; "Bu Kanunun amacı, Sosyal Güvenlik
Kurumunun kuruluş, teşkilât, görev ve yetkilerine ilişkin usûl ve esasları
düzenlemektir.
Bu Kanun ile Kuruma görev ve yetki veren diğer kanunların hükümlerini
uygulamak üzere; kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî açıdan özerk, bu
Kanunda hüküm bulunmayan durumlarda özel hukuk hükümlerine tâbi Sosyal Güvenlik
Kurumu kurulmuştur. Kurum, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili
kuruluşudur. Kurumun merkezi Ankara'dadır.
Kurum, Sayıştay'ın denetimine tâbidir."
denilerek Kurumun kuruluş amacı ve statüsü;
3. maddesinde ise "Kurumun temel amacı; sosyal
sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay erişilebilir, aktüeryal ve
malî açıdan sürdürülebilir, çağdaş standartlarda sosyal güvenlik sistemini
yürütmektir.
Kurumun görevleri şunlardır:
a) Ulusal kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık uygulama
programlarını dikkate alarak sosyal güvenlik politikalarını uygulamak, bu
politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak.
b) Hizmet sunduğu gerçek ve tüzel kişileri hak ve yükümlülükleri
konusunda bilgilendirmek, haklarının kullanılmasını ve yükümlülüklerinin yerine
getirilmesini kolaylaştırmak.
c) Sosyal güvenliğe ilişkin konularda; uluslararası gelişmeleri izlemek,
Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlar ile işbirliği yapmak, yabancı
ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmelerine ilişkin gerekli çalışmaları
yürütmek, usûlüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmaları uygulamak.
ç) Sosyal güvenlik alanında, eğitim, araştırma ve danışmanlık
faaliyetleri yapmak ve yaptırmak, kamu idareleri arasında koordinasyon ve
işbirliğini sağlamak.
d) Bu Kanun ve diğer kanunlar ile Kuruma verilen görevleri yapmak."
denilerek Kurumun amacı ve görevleri belirtilmiştir.
İtiraz konusu kural gereğince, kişilerin özel hayatlarını
ilgilendiren sağlık verilerinin Kurum tarafından alınması, özel hayatın
gizliliği hakkının sınırlanması sonucunu doğurmaktadır. Bu sınırlamanın
Anayasa'ya uygun olabilmesi için Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen temel
hakların sınırlandırılmasına ilişkin ilkelere aykırı olmaması ve bu bağlamda
kamu yararı ile özel hayatın gizliliği hakkı arasında adil bir denge kurması
gerekir.
İtiraz konusu kuralla Kurum ile sözleşmesi olan sağlık hizmeti
sunucularının, Kuruma göndermek zorunda oldukları bilgilerin, Kurum ile sağlık
hizmeti sunucuları arasında yapılan sağlık hizmeti alımına ilişkin sözleşme
hükümlerinde yer alan bilgiler olduğu ifade edilmiştir. Buna göre bu bilgiler,
Kanun kapsamında sağlık hizmetinden faydalanan kimselerin kimlik ve ikamet
bilgileri ile tanı veya ön tanı, muayene, tetkik, tahlil, tedavi gibi sağlıklarıyla
ilgili hususlara ilişkin bilgilerden oluşmaktadır.
Kurumun faaliyet alanındaki görevlerini yerine getirebilmesi için,
sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili verilere
ihtiyacı bulunduğunda şüphe yoktur. Kurumun söz konusu verilere sahip olmadan,
sağlık hizmetinden faydalanacak kişilerin tespiti; sağlık hizmeti sunucularına
verdikleri hizmet karşılığında ödeme yapılması; denetim ve kontrol görevinin
yerine getirilmesi ve sosyal güvenlik politikalarının geliştirilmesine yönelik
çalışmalar yapması mümkün değildir. Bu nedenle, özel hayatın gizliliği hakkını
kamu yararı amacıyla sınırlandırdığı anlaşılan kuralın, demokratik toplum
düzeninde gerekli bir müdahale niteliği taşıdığında kuşku bulunmamaktadır.
Öte yandan, itiraz konusu kural ile Kuruma verilen sağlık bilgisi
toplama yetkisinin çerçevesi, Kurumun kuruluş amacı ve faaliyet alanı ile
belirlenmiş ve bu şekilde kamu yararı ile özel hayatın gizliliği hakkı arasında
adil bir denge kurulmuştur. Bu nedenle, Kuruma verilen kişilerin sağlık
verilerini alma yetkisinin ölçülülük ilkesine aykırı bir yönü de
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 13. ve 20.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 2. ve 7. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Engin YILDIRIM
bu görüşe katılmamıştır.
B- Kanun'un 78. Maddesinin İkinci Fıkrasının, İkinci Cümlesi ile
5754 Sayılı Kanun'un 66. Maddesinin Birinci Fıkrasının (f) Bendiyle Eklenen Son
Cümlesinin İncelenmesi
Başvuru kararında, kuralların, Kanun'un 78. maddesinin birinci
fıkrasında belirtilen gerekçelerle Anayasa'nın 2., 7., 13. ve 20. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 78. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde,
genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişinin sağlık bilgilerinin
gizliliğinin esas olduğu ifade edildikten sonra, itiraz konusu ikinci
cümlesinde, sağlık bilgilerinin ne şekilde korunacağının ve ulusal güvenlik
nedeniyle sağlık bilgisi paylaşıma açılmayacak kişilerin tespitinin ilgili
bakanlıkların önerisi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit
edileceği; 5754 sayılı Kanun'un 66. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendiyle
eklenen itiraz konusu son cümlesinde ise bu kişi ve grupların
sağlık bilgilerinin nasıl tutulacağının ilgili kuruluşların görüşleri alınarak
hazırlanacak yönetmelik ile düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.
Kişisel veri kavramı, belirli veya kimliği belirlenebilir olmak
şartıyla, bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmektedir. Bu bağlamda adı,
soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan
bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik
numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak
izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan
kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan
veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri
kapsamındadır. Kişinin bedensel ya da zihinsel sağlığına ilişkin kayıt edilmiş
bilgilerinin tamamından oluşan sağlık bilgileri, aralarında bireyin ırk, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep veya diğer inançları, dernek, vakıf ve
sendika üyeliği, özel yaşamları ve her türlü mahkûmiyetleri ile ilgili
verilerin de bulunduğu "hassas" veya "özel niteliği olan"
kişisel veriler kategorisinde yer almakta olup, bu yönüyle özel bir öneme
sahiptir.
Kişisel verilerin korunması hakkı, kişinin insan onurunun
korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi
olarak, bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında
korumayı amaçlamaktadır. Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda,
geleneksel yöntemlerle mümkün olmayan çok sayıda verinin toplanabilmesi; daha
önce birbirinden ilişkisiz şekilde tutulan pek çok verinin merkezi olarak bir
araya getirilebilmesi; verilerin, veri eşleştirme ve veri madenciliği gibi
ileri teknolojik imkânlarla analize tabi tutulmak suretiyle, veriden yeni
veriler üretme kapasitesinin artması; verilere erişim ve veri transferinin
kolaylaşması; kişisel verilerin ticari işletmeler için kıymetli bir varlık
niteliği kazanması neticesinde, özel sektör unsurlarınca yaratılan risklerin
daha yaygın ve önemli boyutlara ulaşması ve terör ve suç örgütlerinin kişisel
verileri ele geçirme yönündeki faaliyetlerinin artması gibi etkenler, günümüzde
kişisel verilerin en üst seviyede korunmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda
Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde, "Kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir."
hükmüne yer verilerek kişisel verilerin korunması hakkı anayasal güvenceye
bağlanmış ve bu şekilde kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı koruma
altına alınmıştır.
Yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesi gereğince, Anayasa'nın
açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yürütme organına doğrudan ve
ilk elden düzenleyici işlem yapma yetkisi verilemez. Kurumun faaliyet alanı
kapsamında elde ettiği sağlık bilgilerinin korunması, paylaşılması ve
tutulmasına yönelik usul ve esasları belirleme yetkisini Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığına veren itiraz konusu kurallar, Anayasa'nın 20. maddesinde
öngörülen kişisel verilerin korunmasına ilişkin usul ve esasların ancak kanunla
düzenlenebileceğine ilişkin güvenceye aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kurallar Anayasa'nın 20.
maddesine aykırıdır. İptalleri gerekir.
Kurallar, Anayasa'nın 20. maddesine aykırı bulunarak iptal
edildiğinden dolayı Anayasa'nın 2., 7. ve 13. maddeleri yönünden ayrıca
incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI- SONUÇ
31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu'nun 78. maddesinin;
A- Birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın
REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Engin YILDIRIM'ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
B- İkinci fıkrasının;
1- İkinci cümlesinin,
2- 17.4.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 66. maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendiyle eklenen son cümlesinin,
Anayasa'ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, OYBİRLİĞİYLE,
25.12.2014 tarihinde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
Zühtü
ARSLAN
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
5510 sayılı sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun
78. maddesinin birinci fıkrasında, Kurum ile sözleşmesi olan tüm sağlık hizmeti
sunucularının, sağlık hizmeti sunduğu tüm kişilere ait sözleşme hükümlerinde
yer verilen bilgileri, belirlenen yöntemlere ve süreye uygun biçimde elektronik
ortamda veya yazılı olarak Kuruma göndermek zorunda olduğu, bu bilgiler
gönderilmeksizin talep edilen sağlık hizmeti bedellerinin, bilgiler
gönderilinceye kadar ödenmeyeceği belirtilmektedir.
Bahse konu bilgiler, Kanun kapsamında sağlık hizmetlerinden
faydalanan kimselerin kimlik ve ikamet bilgileri ile tanı veya ön tanı,
muayene, tetkik, tahlil, tedavi gibi, sağlıklarıyla ilgili bilgilerdir. Buna
göre, Kuruma iletilecek bilgilerin "kişisel veri" olduğunda tereddüt
bulunmamaktadır.
Anayasa'nın 20. maddesinde özel hayatın gizliliği güvence altına
alınmış, herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme
hakkına sahip olduğu, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin
kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
İptali istenen kuralla, sağlık hizmeti sunucularının Kurumla
yapacakları sözleşme kapsamındaki kişisel bilgilerin tamamını Kuruma iletmeleri
öngörülmekle birlikte bu verilerin korunmasına ilişkin bir düzenlemeye yer
verilmemiştir. Sözleşmede yer alan bilgileri belirleme ve bunları kullanmada
İdare'ye ucu açık, çerçevesi çizilmemiş, sınırsız bir yetki verildiği
anlaşılmaktadır. Kurumun kuruluş alanı ve faaliyetlerinin yasa ile belirlenmiş
olması, Anayasa'nın 20. maddesinin öngördüğü anlamda kişisel verilerin
korunması için yeterli bir yasal düzenleme olarak kabul edilemez. Bu durumda
iptali istenen kuralın, Anayasa'ya aykırı olduğu açıktır.
Açıklanan nedenle kuralın iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk
görüşüne katılmamaktayım.
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun
78. maddesinin birinci fıkrası "Kurum ile sözleşmesi olup olmadığına
bakılmaksızın tüm sağlık hizmeti sunucuları, sağlık hizmeti sunduğu tüm
kişilere ait sözleşme hükümlerinde yer verilen bilgileri, belirlenen yöntemlere
ve süreye uygun biçimde elektronik ortamda veya yazılı olarak Kuruma göndermek
zorundadır. Bu bilgiler gönderilmeksizin talep edilen sağlık hizmeti bedelleri,
bilgiler gönderilinceye kadar ödenmez" düzenlemesini içermektedir.
İtiraz konusu kuralla, Sosyal Güvenlik Kurumu sağlık hizmeti
sunucularından Kanun kapsamındaki sağlık hizmetinden yararlanan kimselerin
kimlik ve ikamet bilgileri ile tanı veya ön tanı, muayene, tetkik, tahlil,
tedavi gibi sağlıklarıyla ilgili hususlara ilişkin bilgileri alabilmektedir.
Hassas veri kategorisinde olan ve bireyin sağlığına ilişkin bilgileri içeren
kişisel sağlık verilerinin herhangi bir sınırlama yapılmadan, kapsam ve
şartları belirlenmeden toplanması ve işlenmesi Anayasa'nın 20. maddesine
aykırıdır. Özel hayata saygı hakkını düzenleyen bu maddede, herkesin kendisiyle
ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu ve bu hakkın,
kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere
erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları
doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı
belirtilmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun görevlerini yerine getirebilmesi için
genel sağlık sigortası ile ilgili verilere ihtiyacı olduğu açıktır. Her ne
kadar Çoğunluk, kuralla Sosyal Güvenlik Kurumu'na kişilerin özel hayatlarının
gizliliğini ihlal eden bilgileri alma konusunda yetki verildiğinin
söylenemeyeceğini iddia etse de, kural kapsamındaki verilerin çoğunun özel
korumaya ihtiyaç duyan hassas kişisel veriler olduğundan kuşku duyulmamalıdır.
Anayasa'nın 20. maddesinin son fıkrası çok açık bir şekilde
kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceğini
hüküm altına almakla birlikte ülkemizde kişisel verilerin korunmasını düzenleyen
çerçeve bir kanun henüz yasalaşmamıştır. İtiraz konusu kuralla, Sosyal Güvenlik
Kurumu'na tanınan kişisel veri toplama ve işleme yetkisinin nasıl
kullanılacağıyla ilgili Genel Sağlık Sigortası ve Paylaşımına İlişkin
Yönetmelikte bazı güvencelere yer verilmiştir. Ancak, 20. maddenin son fıkrası
gereği, bu güvencelerin kanun düzeyinde sağlanması gerekmektedir. Kişisel
verilerin işlenmesinin genel ilke ve esaslarının, kişilerin haklarını
korumalarına yardımcı olacak mekanizmaların ve ilgili kuruluşların kişisel
verilerin işlenmesi sırasında hakka aykırı davranışlarda bulunmamalarını
önleyerek şikâyetleri değerlendirecek kanunla oluşturulmuş süreçlerin yokluğu,
kamu kurumlarının veri toplama iştahlarını neredeyse sınırsız bir şekilde
kabartmaktadır.
Anayasa'nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin özlerine
dokunulmaksızın ölçülülük ilkesine uygun şekilde, yasayla
sınırlandırılabileceği belirtilmektedir. Ölçülülük ilkesi sınırlamada
başvurulan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye elverişli olmasını;
bu aracın sınırlama amacı açısından gerekli olmasını ve araçla
amacın ölçüsüz bir oran içinde bulunmamasını ifade eder.
Burada kısıtlama için kullanılan araçla amaç arasında hak ve özgürlüğü en az
sınırlayacak dengeli bir orantı aranmaktadır. Elverişlilik ölçütüne göre bir
yasal düzenlemenin sınırlama amacı bakımından elverişli sayılması için bu
düzenlemenin arzulanan amaca katkı yapması gerekmektedir. Konumuz açısından
bakıldığında, veri toplanmasının Kurum'un amaçlarını
gerçekleştirmesine katkı yaptığını söyleyebiliriz. Gereklilik ise bir temel
hakkı en az sınırlayan aracın seçilmesini gerektirmekle birlikte itiraz konusu
kuralın, hakkı en az sınırlayan yumuşak bir araç olduğunu söylemek mümkün
değildir. Çünkü söz konusu kural, çok geniş ve sınırsız bir çerçeveyi
kapsayarak bireyin neredeyse her türlü kişisel sağlık verisinin toplanması ve
işlenmesini kapsamı dâhilinde görmektedir. Orantılılıkta aranan ise araç ve
amacın birbirine karşı ölçüsüz bir oran içerisinde olmamasıdır. Herhangi bir
bağımsız denetime tabi olmadan, veri toplanması ve işlenmesi bir orantısızlık
yaratmaktadır. Bireyin özel alanının tehlikeye girmesi, onun hakkında veri
toplanması kadar, kime, hangi amaçlarla bunların aktarılacağı konusunda denetim
imkânını da kaybetmesinde yatmaktadır.
Demokratik toplumda gereklilikten anlaşılması gereken başvurulan
tedbirin demokratik toplumu açıklayan ilkelerle uyumlu olup, olmamasıdır. Bu
ilkelerin değerini azaltan her uygulama demokratik toplum için gerekli
değildir. Demokratik toplum, ayrıca hak ve özgürlüklere karşı gerçekleştirilen
her müdahaleye karşı kişilere bir takım güvencelerin de sağlanmasını
gerektirir. Oysa itirazı talep edilen kural, kötüye kullanım olasılığı
karşısında engelleyici etkili ve yeterli tedbirlere yer vermemektedir.
Özel hayatın gizliliği ve bu kapsamda kişisel verilerin korunması
konusu her şeyden önce insan onuruna saygı ve kişilik haklarına dayanmaktadır.
Bu hak, kişinin saygınlığını ve kişiliğini serbestçe geliştirmesini mümkün kılan
şeref ve haysiyet, özel yaşam ve sağlık gibi kişisel değerler üzerindeki
çıkarlarını belirterek, bireye kişiliğini dilediği şekilde, serbestçe
geliştirebileceği, kendisi ve sevdikleriyle bir arada olabileceği özerk bir
yaşam alanına sahip olma şansı vermektedir. Bu alanda birey, maddi ve manevi
kişiliğini geliştirmek ve başkaları tarafından bilinmesini istemediği
hususların güvence altına alınmasını istemek hakkına sahiptir. Kişisel
verilerin korunması kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesine imkân
tanıyarak, bireyin hayatını kendi özgür iradesiyle düzenlemesine katkı
sağlamaktadır. Bireyin kişisel verileri üzerindeki hakkı yeteri kadar
korunmazsa, kişiliğini serbestçe geliştirmesi zora gireceğinden, özgür
iradeleriyle yaşamlarını biçimlendiren bireylerden oluşan demokratik bir toplum
düzeninin ortaya çıkması ve korunması da güçleşecektir. Kişisel verilerin
korunmasıyla, kişisel veri toplanması, saklanması ve işlenmesi sırasında
bireyin hak ve özgürlüklerinin korunarak demokratik toplum düzeninin oluşmasına
katkı yapmak hedeflenmektedir.
Kişisel verilerin toplanması ve işlenmesi sırasında bireyin bu
veriler üzerindeki hakkı, onun devlet veya üçüncü kişiler tarafından sıradan
bir veri nesnesine indirgenmesini önlemek amacını taşımaktadır. Sağlıkla ilgili
kişisel verilerin hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan toplanması, işlenmesi ve
aktarılması, kişinin basit bir veri nesnesi yapılarak kişi olma vasfının
dikkate alınmaması insan haysiyetini zedeleyici bir faaliyettir. Bireyin,
ahlaki ve toplumsal kişiliğinin gelişiminde ve diğer insanlarla olan
ilişkilerini düzenlemede önemli bir kavram olan mahremiyetin ihlali insan
onurunun ve kişiliğinin ihlali anlamına gelmektedir.
Kişisel verilerin korunması, bir özgürlük sorunudur ve özel hayatın
gizliliği, yalnız kalma hakkından kişinin kendisi hakkındaki veri ve bilgileri
kontrol hakkını içerir bir şekle dönüşmektedir. Kişinin maddi ve manevi
varlığını geliştirmesi, ancak ve ancak, faaliyetlerini özgürce gerçekleştirmesi
ile mümkündür. Bireylere hayatlarını diledikleri gibi düzenleme fırsatı sunan
bir alan yaratma imkânı tanıyan özel yaşamın gizliliği hakkı, kişinin özerk bir
birey olması açısından son derece önemlidir. Bu hak, başkaları ve devlet
tarafından ihlal edilmemesi, saygı gösterilmesi gereken bir çeşit onursal duvar
yaratmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, Türkiye İstatistik Kanunuyla ilgili bir
kararında (E: 2006/167, K:2008/86), istenecek bilgilerin kapsam ya da
sınırlarının belirsizliğinin, bireyi İdare'ye karşı korumasız bıraktığını,
bunun da Anayasa'nın özel hayatın gizliliğini koruyan hükümlerine aykırı
olduğunu tespit etmiştir. AİHM de, hangi koşullar altında, hangi amaçla, ne
kadar süreyle kamu otoritelerinin özel hayatla ilgili bilgileri saklayacağı ve
kullanacağının belirsizliğini, istismarlara karşı hiçbir önlem alınmamasını,
kötüye kullanımı engellemeye yönelik etkili denetim mekanizmalarının
öngörülmemesini ve verilerin değerlendirilmesine ilişkin hukuki sınırlar
çizilmemesini, AİHS'in 8. maddesinin (ve 13. maddesinin) ihlali olarak
görmüştür (Rotaru/Romanya, Başvuru no: 28341/95, ECHR 2000-V, IHRL
2923 (ECHR 2000), 4 Mayıs 2000, para.57 ve 59).
Yukarıda açıklanan gerekçelerden dolayı itiraz konusu kuralın
iptal edilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmadım.