ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2013/111
Karar Sayısı : 2014/195
Karar Günü : 25.12.2014
R.G. Tarih-Sayı :
7.1.2015-29229
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 10. İdare
Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 8.6.1949 günlü, 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun, 17.1.2012 günlü, 6270
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 1. maddesiyle değiştirilen 89. maddesinin dördüncü fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan ".verilecek emekli ikramiyesinin hesabında
30 fiili hizmet yılından fazla süreler.dikkate alınmaz." ibarelerinin
Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar
verilmesi istemidir.
I- OLAY
Kamu görevinden emekli olan ancak 36 yıl kamu hizmeti yapmasına
rağmen 30 fiili hizmet yılı üzerinden emekli ikramiyesi ödenen ve kalan 6 yıl
için yaptığı talep itiraz konusu ibareler uyarınca reddedilen davacının işlemin
iptali istemiyle açtığı davada, itiraza konu ibarelerin Anayasa'ya aykırı
olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
Kanun'un, 6270 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değiştirilen
ve itiraz konusu ibareleri de içeren 89. maddesi şöyledir:
"Madde 89- (Değişik: 17/1/2012-6270/1
md.)
Hizmet sürelerinin tamamı bu Kanun ve/veya 31/5/2006 tarihli ve
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü
maddesi kapsamında geçenlerden emekli, adi malullük veya vazife malullüğü
aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere,
her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı emekli
ikramiyesi olarak verilir.
Birinci fıkra kapsamına girmemekle birlikte, bu Kanun ve/veya 5510
sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamında hizmeti bulunanlardan mülga
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin
Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8 inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet
süreleri üzerinden emeklilik, yaşlılık ya da malullük aylığı bağlananlara ise;
bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümlerine tabi olarak
bu Kanuna tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda geçen çalışmalarının, 25/8/1971
tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde belirtilen kıdem
tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ermiş olması şartıyla
emekli ikramiyesi ödenir.
İkinci fıkra uyarınca ödenecek emekli ikramiyesi, bu Kanun veya
5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına giren görevlerde geçen her
tam fiili hizmet yılı ile sınırlı olarak bu görevlerden ayrıldıkları tarihteki
emeklilik keseneğine esas aylık tutarı üzerinden ve aylığın başlangıç
tarihindeki katsayılar dikkate alınarak ödenir. Mülga 2829 sayılı Kanunun 12
nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile üçüncü fıkrasının son
cümlesinin bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.
Yukarıdaki fıkralara göre verilecek emekli ikramiyesinin
hesabında 30 fiili hizmet yılından fazla süreler ile mülga 2829 sayılı
Kanunun 8 inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık
bağlananlara ödenecek emeklilik ikramiyesinin hesabında bu Kanun veya 5510
sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümlerine tabi olarak bu Kanuna tabi
daire, kuruluş ve ortaklıklarda geçen ve 1475 sayılı Kanunun 14 üncü maddesine
göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona eren geçmiş hizmet
süreleri ve her ne suretle olursa olsun evvelce iş sonu tazminatı veya bu
mahiyette olmakla birlikte başka bir adla tazminat ödenen süreleri ile kıdem
tazminatı ya da emekli ikramiyesi ödenmiş olan süreleri dikkate
alınmaz. Ancak, mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanmış olmakla
birlikte, bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamında
hizmetleri arasında başka bir sigortalılık hali kapsamında çalışması bulunmayanların
emekli ikramiyesine esas fiili hizmet sürelerinin hesabında, 1475 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesindeki şartlar aranmaz.
Emekli ikramiyesinin hesabına esas hizmet süresinin tespitinde
dikkate alınmak üzere, emeklilik veya malullük aylığı bağlanması dışında
herhangi bir sebeple görevleri sona erenler için, görevin sona erme sebebinin
bu durumu kanıtlayan belgelerle birlikte yazılı olarak kuruma bildirilmesi ve
bunların özlük dosyasında saklanması zorunludur. Bu zorunluluğa uymayanlar
ikinci fıkra hükümlerinden yararlandırılmazlar.
İştirakçilerden, kanunlarla belirlenen bekleme süreleri sonunda
kadrosuzluk veya yaş haddi sebebiyle emekliye sevk edilenler ve vazife
malullüğü hükümlerine göre vazife malullüğü aylığı bağlananlar ile ölüm
sebebiyle haklarında emeklilik işlemi uygulananlara; bu Kanuna göre aylığa hak
kazandıkları tarihi takip eden üç ay içinde emekli ikramiyesinin hesaplanmasına
esas alınan katsayılarda meydana gelecek artış nedeniyle oluşacak ikramiye
farkları ile ilk mali yılın birinci ayında katsayılar dışındaki diğer
unsurlarda meydana gelecek artışa, bu tarihte yürürlükte olan katsayılar
uygulanmak suretiyle bulunacak ikramiye farkları, emekli ikramiyesi ile ilgili
hükümlere göre ayrıca ödenir. Ancak, aylığa hak kazandıkları tarihi takip eden
üç ay içinde katsayılarda artış yapılmadığı takdirde, müteakiben katsayılarda
altı ay içinde yapılacak ilk artıştan doğan ikramiye farkları da bunlara ayrıca
ödenir.
Emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmadan
veyahut toptan ödeme yapılmadan ölen iştirakçiler için yukarıdaki esaslara göre
hesaplanacak ikramiyenin tamamı, aylığa veya toptan ödemeye hak kazanan dul ve
yetimlere, bu Kanunun mülga 68 inci maddesinde gösterilen hisseleriyle orantılı
olarak ödenir.
Emekli ikramiyesini aldıktan sonra yeniden iştirakçi durumuna
girenlerin tekrar emekliye ayrılmalarında, sadece sonradan geçen hizmetlerine
karşılık yukarıdaki esaslara göre emekli ikramiyesi ödenir. Şu kadar ki,
evvelce verilmiş olan ikramiye ile sonradan geçen hizmetler için ayrıca
tahakkuk ettirilecek ikramiyenin hesabına esas alınan fiili hizmet süreleri
toplamı, 30 yıldan fazla olamaz ve evvelce 30 hizmet yılı için emekli
ikramiyesi ödenmiş olanlara hiçbir şekilde ikramiye farkı ödenmez.
Bu Kanunun mülga 88 inci maddesi kapsamına girenlerin emekli
ikramiyeleri hakkında da yukarıdaki hükümlere göre işlem yapılır.
Sosyal Güvenlik Kurumunca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek
emekli ikramiyelerini almadan ölenler ile ölüm tarihinde aylığa müstahak dul ve
yetim bırakmadan ölen iştirakçilerin ikramiyeleri, kanuni mirasçılarına ödenir.
Bu madde gereğince Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenen emekli
ikramiyeleri, düzenlenecek fatura üzerine Sayıştay ve Danıştay başkanları için
kendi kurumları, diğerleri için emekliye sevk onayını veren kurum tarafından
karşılanır. Özelleştirilen, faaliyeti durdurulan, kapatılan veya tasfiye edilen
kamu idareleri tarafından karşılanması gereken emekli ikramiyesi tutarları ise,
emekliye sevk onayı aranmaksızın ve faturası karşılığında Hazine tarafından
karşılanır. Bu fıkraya göre Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemelerin,
fatura düzenlenmesini müteakip iki ay içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna
aktarılması zorunludur.
Ölenlerin hak sahiplerine ödenecek emekli ikramiyesinin tahsili
hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır."
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine dayanılmış,
Anayasa'nın 60. maddesi ise ilgili görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ,
Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ,
Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN,
Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin
KUZ'un katılımlarıyla 10.10.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ümit DENİZ tarafından
hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralları, dayanılan
ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama
belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Sınırlama Sorunu
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Kanun'un, 6270 sayılı
Kanun'un 1. maddesiyle değiştirilen89. maddenin dördüncü fıkrasında yer alan
"30 fiili hizmet yılından fazla süreler" ve "dikkate
alınmaz." ibarelerinin her ikisinin de iptalini talep etmiştir. İtiraz
konusu kuralda yer alan "dikkate alınmaz." ibaresi, itiraza
konu "30 fiili hizmet yılından fazla süreler" ibaresi
yönünden uygulanacağı gibi aynı fıkrada düzenlenen ancak iptal istemine konu
olmayan birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara ödenecek
emekli ikramiyesinin hesabında da geçerli olan ortak hüküm niteliğinde olan bir
kuraldır. Bakılmakta olan davada ise 30 fiili hizmet yılından fazla sürelerin
dikkate alınamaması hususu dava konusudur. Dolayısıyla, kuralda mülga 2829
sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden
aylık bağlananlara ödenecek emeklilik ikramiyesinin hesabında dikkate
alınamayacak hususlar, bakılmakta olan davada uygulanmayacaktır. Bu nedenle
"dikkate alınmaz." ibaresine yönelik Anayasa'ya aykırılık
incelemesinin "30 fiili hizmet yılından fazla süreler" ibaresi
ile sınırlı olarak yapılmasına karar vermek gerekmiştir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararında, davacının 36 yıl hizmeti olmasına rağmen 30 yıl
hizmet üzerinden emekli ikramiyesi ödendiği, 6 yıllık hizmetine ilişkin
ikramiyenin itiraz konusu ibare nedeniyle reddedildiği, işçilerde kıdem
tazminatının işe bağladığı tarihten itibaren her geçen tam yıl için 30 günlük
ücreti tutarında kıdem tazminatı ödeneceğinin hükme bağlandığı ve süre
sınırlaması öngörülmediği, kıdem tazminatında öngörülmeyen sürenin emekli
ikramiyesi yönünden öngörülmesinin Anayasa'nın hukuk devleti ve eşitlik
ilkeleri ile bağdaşmadığı belirtilerek ibarenin, Anayasa'nın 2. ve 10.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu ibare
Anayasa'nın 60. maddesi yönünden de incelenmiştir.
Kanun'un, 6270 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle
değiştirilen 89. maddesi, emekli ikramiyesi ödemelerine ilişkin esasları
düzenlemektedir. 89. maddenin birinci fıkrası uyarınca, hizmet sürelerinin
tamamı Kanun'un ve/veya 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu'nun geçici 4. maddesi kapsamında geçenlerden emekli, adi malullük veya
vazife malullüğü aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil
tüm iştirakçilere, her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarın
bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilmektedir. Anılan maddenin ikinci
fıkrası, farklı sosyal güvenlik kuruluşlarındaki hizmet süreleri
birleştirilerek emeklilik, yaşlılık ya da malullük aylığı bağlananlara, kamuda
geçen çalışmaları için diğer anlatımla Devlet memurluğu hizmetleriyle birlikte
farklı statülerde hizmet süreleri bulunanlara emekli ikramiyesi ödenmesini;
üçüncü fıkrası, ikinci fıkra uyarınca ödenecek emekli ikramiyesinin
hesaplanması usulünü; itiraz konusu ibareyi içeren dördüncü fıkrası ise ilk üç
fıkraya göre verilecek emekli ikramiyesinin hesabında dikkate alınmayacak
hususları düzenlemektedir. Buna göre, ilk üç fıkraya göre verilecek emekli
ikramiyesinin hesaplanmasında 30 fiili hizmet yılından fazla süreler dikkate
alınmayacaktır. Dolayısıyla, iştirakçi ne kadar süre çalışırsa çalışsın emekli
ikramiyesinin hesabında 30 yıldan fazla olan fiili hizmet sürelerinin hiçbir
önemi bulunmamaktadır.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve
işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun
üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif,
adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti
olmanın gereğidir. Bu maddede nitelikleri belirtilen sosyal hukuk devleti,
insan haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını
güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir
denge kurabilen, çalışma hayatını geliştiren ve ekonomik önlemler alarak
çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun hayat sürdürmelerini
sağlayan, milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken
önlemleri alan, sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirebilen, sosyal adaleti ve
toplumsal dengeleri gözeten devlettir. Belirtilen hukuk devleti ilkesiyle,
toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeninin kurulması
amaçlanmaktadır.
Sosyal hukuk devletinin somut göstergelerinden biri olan sosyal
güvenlik hakkının yer aldığı Anayasa'nın 60. maddesinde, "Herkes,
sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli
tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." denilmektedir. Buna göre, sosyal
güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek ise Devlet için bir
görevdir.
Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan
sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin
üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek,
ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu
güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları
oluşturularak kişilerin, yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal
risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
Sosyal hukuk devleti, toplum ve çalışma yaşamında adalete ve
eşitliğe dayalı bir hukuk düzeni kurmak durumundadır. Anayasa'nın 2. ve 60.
maddeleri uyarınca, Devlet tarafından, sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin
sağlanmasına elverişli ortamın yaratılması ve bu anlamda sosyal güvenlik
alanında getirilecek bir haktan, aynı sosyal güvenlik kurumu içinde yer alan ve
temelde birbirine yakın konumda bulunan tüm iştirakçilerin "adalet ve
hakkaniyet" ölçüleri içinde yararlanmalarını öngören düzenlemelerin
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Aynı durumda bulunan kişilerin kanunun
öngördüğü haklardan aynı esaslara göre yararlandırılmaları Anayasa'nın 10.
maddesinde ifade edilen eşitlik ilkesinin de bir gereğidir.
Anayasa'nın 10. maddesinde, "Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınamaz." denilmiştir. Bu maddede yer verilen
eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile
eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı
durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını
sağlamak, haklı bir nedene dayanmayan ayrım yapılmasını ve ayrıcalık
tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve
topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali
yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı
tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da
topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal
durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez. Başka bir anlatımla, kişisel
nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, kanunlara konulan kurallarla
değişik uygulamalar yapılamaz. Kanunlar, eşitlik ilkesine uygun bir
şekilde, aynı veya benzer durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde,
yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve
hizmetlerde eşit davranılmasını sağlayacak kurallar içermelidir.
Devletin desteğine bağlı olan sosyal hakların en önemlisi sosyal
güvenlik hakkıdır. Emekli ikramiyesi, emeklilik, yaşlılık ya da malullük aylığı
almaya hak kazanan kamu çalışanlarına çalışma hayatında istikrar ve devamlılığı
sağlamak amacıyla ve sosyal devlet ilkesi gereğince yapılan bir ödeme türü olup
Anayasa'nın 60. maddesinde öngörülen sosyal güvenlik hakkının kapsamı
içerisindedir. Kanun koyucunun, emekli ikramiyesinin miktarını ve ödenme
koşullarını belirleme konusunda, anayasal ilkelere aykırı olmamak, hakkaniyet
ve kamu yararı ölçütlerini gözetmek koşuluyla düzenleme yapma yetkisi
bulunmaktadır. Ancak kanun koyucu, Anayasa'nın 60. maddesi uyarınca sosyal
güvenliği sağlama görevini yerine getirirken, anılan yetkiye dayanarak emekli
ikramiyesi ile ilgili keyfi ya da bu haktan yararlananlar arasında eşitsizliğe
neden olacak düzenlemeler yapamaz.
İtiraz konusu ibare ile 5434 sayılı Kanun'un 89. maddesinin
birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarına göre verilecek emekli ikramiyesinin
hesaplanmasında 30 fiili hizmet yılından fazla sürelerin dikkate alınmayacağı
öngörülmüştür. İtiraz konusu ibareye tabi olan iştirakçilerin hukuki durum ve
statüleri aynıdır. Aralarındaki yegane fark 30 yıldan fazla çalışıp çalışmama
bakımındandır. Durumlarındaki özdeşlik nedeniyle her iki grubun kanunun
öngördüğü haklardan aynı esaslara göre yararlanmaları gerekmektedir. Buna
rağmen, 30 yıl ve daha az çalışanların emekli ikramiyesinin hesabında
çalıştıkları süre kadar yararlanmalarına olanak tanındığı hâlde 30 yıldan fazla
çalışan iştirakçilerin belirtilen süreden fazla olan fiili hizmet süreleri için
emekli ikramiyesinden yararlandırılmadığı, ikramiye hesabının 30 yıl ile
sınırlandırıldığı görülmektedir. Oysa nitelikleri ve durumları özdeş olan
iştirakçiler aynı konumdadırlar. Ancak itiraz konusu ibareyle, 30 yıl ve daha
az çalışanlar ile fazla çalışanlar arasında anlaşılabilir, amaçla ilgili ya da
makul, adil ve haklı bir nedene dayanmayan bir ayrım öngörülmüştür. Bu durum
Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen kanun önünde eşitlik ilkesini ihlal
etmektedir.
Öte yandan, emeklilik için gerekli yaş sınırı yükseltilmesi
nedeniyle iştirakçiler emekli olabilmek için daha fazla çalışmak zorunda
kalmaktadırlar. 30 yıldan fazla çalışmalarına rağmen bu süreler için emekli
ikramiyesi ödenmemesi belirtilen iştirakçiler yönünden hak kaybına neden
olmaktadır. Dolayısıyla iştirakçilerin çalıştığı hâlde bu sürelere ilişkin
emekli ikramiyesi ödenmemesi adalet ve hakkaniyete uygun olmadığından itiraz
konusu ibare, sosyal güvenlik hakkına ve hukuk devleti ilkesine de aykırılık
oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu ibare Anayasa'nın 2., 10. ve
60. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Haşim KILIÇ, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Erdal TERCAN, Zühtü
ARSLAN, M. Emin KUZ ile Hasan Tahsin GÖKCAN bu görüşe katılmamıştır.
VI- İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ
6216 sayılı Kanun'un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrasında,
kanunun belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün
uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesince iptaline
karar verilebileceği öngörülmektedir.
Kanun'un, 6270 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değiştirilen 89.
maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ".verilecek
emekli ikramiyesinin hesabında 30 fiili hizmet yılından fazla
süreler." ibaresinin iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan
bu ibareden sonra gelen ".ile." sözcüğünün de, 6216 sayılı
Kanun'un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.
VII- SONUÇ
8.6.1949 günlü, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu'nun, 17.1.2012 günlü, 6270 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1. maddesiyle
değiştirilen 89. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan;
A- ".verilecek emekli ikramiyesinin hesabında 30
fiili hizmet yılından fazla süreler.dikkate alınmaz." ibarelerine
ilişkin esas incelemenin, "".verilecek emekli ikramiyesinin
hesabında 30 fiili hizmet yılından fazla süreler." ibaresi ile
sınırlı olarak yapılmasına, OYBİRLİĞİYLE,
B- ".verilecek emekli ikramiyesinin hesabında 30
fiili hizmet yılından fazla süreler." ibaresinin Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Erdal
TERCAN, Zühtü ARSLAN, M. Emin KUZ ile Hasan Tahsin GÖKCAN'ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
C- ".verilecek emekli ikramiyesinin hesabında 30
fiili hizmet yılından fazla süreler." ibaresinin iptali nedeniyle
uygulanma olanağı kalmayan bu ibareden sonra gelen ".ile."
sözcüğünün de, 30.3.2011 günlü, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince
İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
25.12.2014 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
Zühtü
ARSLAN
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Sandığı Kanunu'nun, 6270 sayılı
Kanun'un 1. maddesiyle değiştirilen, 89. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci
cümlesinde yer alan "...verilecek emekli ikramiyesinin hesabında 30
fiili hizmet yılından fazla süreler ... dikkate alınmaz" ibareleri
iptal edilmiştir.
Anayasanın 60. maddesi gereğince "Herkes, sosyal güvenlik
hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve
teşkilatı kurar." Anayasa, hangi ödemelerin ve imkanların sosyal
güvenlik kapsamında olduğuna dair bir düzenleme içermemekte, bu hakkın
kapsamının belirlenmesini kanuna bırakmaktadır. Bu anlamda, Anayasanın 60.
maddesinin zorunlu olarak memurlara emekli ikramiyesi ödenmesini, hele hele bu
ödemenin hesaplanmasında bire bir hizmet yılının dikkate alınmasını zorunlu
kıldığı söylenemez.
Bu duruma bağlı olarak memurlara emekli olduklarında "emekli
ikramiyesi" adı altında bir defaya mahsus olmak üzere ödenen para,
Devletin bu kişilere hizmetleri karşılığında sosyal devlet kapsamında
öngördüğü bir atıfet niteliğindedir. Bu ödeme için, memurlardan hizmet süreleri
içerisinde herhangi bir kesinti yapılmamaktadır. Bu nedenle, atıfet niteliğindeki bir ödemenin hesaplanması konusunda, açıkça keyfilik ve
Anayasaya aykırılık bulunmadığı müddetçe, kanun koyucunun geniş bir takdir
yetkisine sahip olduğu açıktır. Nitekim, bu takdir yetkisi kapsamında kanun
koyucu emekli ikramiyesinin hesaplanmasında üst sınır olarak 30 yılı almış, bu
sürenin üzerindeki hizmet yıllarını ikramiye hesabında dikkate almamıştır.
Bir an için emekli ikramiyesi ödenmesinin memurlar açısından
Anayasada öngörülen sosyal güvenlik hakkının kaçınılmaz gereği olduğu kabul
edilse bile, bu ikramiyenin alt ve üst sınırlarının belirlenmesi kanun
koyucunun takdirindedir. Sosyal güvenlik hakkı sınırsız değildir. Anayasanın
65. maddesi, diğer sosyal ve ekonomik hakların olduğu gibi sosyal güvenlik
hakkının da Devlete yüklediği sorumluluğun sınırlarını çizmektedir. Buna
göre, "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen
görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir." 65. maddenin
gerekçesinde, mali kaynakların yeterliğinin "Devletin kaynaklarını
zorlamadan tabii bir sınır" olduğu, bu kaynakların zorlanması durumunda
ekonomik istikrarın bozulacağı, bunun da en fazla bu haklardan yararlananlara
zarar vereceği ifade edilmektedir. Anayasa koyucu, Anayasadaki sosyal ve
ekonomik hakların kişilere bir "talep hakkı" vermekten ziyade, Devlete
mali gücüyle sınırlı bir "ödev" yüklediğini belirtmiştir. Nitekim 65.
maddenin gerekçesine göre, "Madde, hiç kimseye Devletten sosyal ve
ekonomik hakları gerçekleştirmesini isteme hakkı vermediğini, bu hakların
devlete yüklenen ödevlerden ibaret olduğunu belirlemektedir."
Mali kaynakların yeterliliği kriteri gereğince, kural emekli
ikramiyesinin üst sınırını 30 yıl olarak belirlemiştir. Esasen, hizmet yılının
esas alınmasını zorunlu kılan bir anayasal kural olmadığından, kanun koyucu
emekli ikramiyesini başka kriterlere göre de belirleyebilir. Nitekim, emekli
ikramiyesi ödeme uygulamasının tarihine bakıldığında, bunun tedrici olarak
artırıldığı görülmektedir.
Keza itiraza konu kuralla Anayasanın 60. maddesinde korunan sosyal
güvenlik hakkına yönelik bir sınırlama olduğu kabul edilse bile, bu
sınırlamanın Anayasanın 13. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı söylenemez.
Bir kere, sınırlamanın kişilerin sosyal güvenlik haklarını kullanamaz hale
getirmediği ve bu anlamda hakkın özüne dokunmadığı açıktır. İkincisi,
Anayasanın 65. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde, bütçe imkanları
dikkate alınarak ödenecek ikramiyenin üst sınırının 30 yıl olarak belirlenmesi
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olarak da görülemez, Üçüncüsü,
emekli ikramiyesinin 30 yıl gibi uzun bir hizmet yılını esas aldığı
düşünüldüğünde, bu yöndeki sınırlamanın ölçülü olduğu da kolayca
anlaşılacaktır.
Öte yandan, kuralla 30 yıl hizmeti olan memurlarla, 30 yılın
üzerinde hizmeti bulunan memurlara aynı emekli ikramiyesi ödendiği, bu nedenle
eşitlik ilkesinin ihlal edildiği de söylenemez. Öncelikle, 30 yıl hizmeti olan
memurlarla bu sürenin üzerinde hizmeti olanların hukuksal konumları aynı
değildir. 30 yılın üzerinde hizmeti olan memurlar, çalıştıkları süre içerisinde
emekli olanlardan daha fazla maaş aldıkları gibi, emekliye ayrıldıklarında daha
fazla emekli maaşı almaktadırlar. Dolayısıyla, 30 yıldan fazla çalışanların
adeta "boşa çalıştıkları" ve emeklerinin karşılıksız kaldığı
yönündeki bir düşüncenin doğru olmadığı açıktır.
Diğer yandan, sadece bir defaya mahsus olarak ödenen emekli
ikramiyesi yönünden 30 yıl çalışanlarla bu sürenin üzerinde hizmeti olanlara
aynı miktarın ödenmesi, eşitlik ilkesini zedelemez. Esasen, yukarıda
belirtildiği üzere, emekli ikramiyesinin Anayasanın 60. maddesi kapsamında
ödenmesi zorunlu bir hak olmadığı, sosyal devlet ilkesi gereği memurlara
sağlanan bir atıfet olduğu dikkate alındığında, 30 yıl çalışan memurlar ile 30
yıldan fazla çalışan memurlar arasında eşitlik karşılaştırması yapılması da
doğru değildir. Kanun koyucu, Anayasanın 65. maddesi uyarınca mali kaynakların
yeterliliği ölçüsünde atıfetin üst sınırını belirlemiştir. Sağlanan atıfetle 30
yıl gibi objektif bir sınır getirildiğinden kanun koyucunun keyfi davrandığı da
söylenemez.
Ayrıca, statü hukukuna tabi olarak çalışan memurların, emekli
olduklarında alacakları emekli ikramiyesinin nasıl hesaplandığını bilerek bu
statüyü kabul ettikleri ve çalıştıkları bilinmektedir. Özellikle emekliliğin
kazanılmasından itibaren 30 yılın üzerinde çalışma konusunda da bir zorunluluk
olmadığı ve memurların isteğine bağlı olduğu dikkate alındığında bu sürenin
üzerinde çalışanlara da en fazla 30 yıl üzerinden emekli ikramiyesi
verilmesinde Anayasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, çoğunluğun iptal yönündeki görüşüne
katılmıyoruz.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Üye
Nuri
NECIPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
Üye
Zühtü
ARSLAN
|
Üye
M.
Emin KUZ
|
Üye
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|