ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas
Sayısı : 2014/90
Karar
Sayısı : 2014/180
Karar
Tarihi : 4.12.2014
R.G.
Tarih-Sayı : 9.4.2015-29321
İPTAL
DAVASINI AÇAN : Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri M. Akif HAMZAÇEBİ, Engin ALTAY, Muharrem İNCE ile
birlikte 114 milletvekili
İPTAL
DAVASININ KONUSU : 20.2.2014
tarihli ve 6525 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun'un;
1-
9. maddesiyle, 24.4.1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'na eklenen
ek 4. maddenin,
2-
10. maddesiyle, 1163 sayılı Kanun'a eklenen geçici 5. maddenin,
3-
Geçici 1. maddesinin,
Anayasa'nın
2., 10., 48., 70., 138. ve 171. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek
iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
II-
YASA METİNLERİ
A-
İptali İstenilen Yasa Kuralları
Kanun'un;
1- 9.
maddesiyle, 1163 sayılı Kanun'a eklenen "Üniversitelerin yönetim
kurulunda üye bulundurma hakkı" başlıklı ek 4. madde şöyledir:
"Üniversiteler
bu Kanunun 9 uncu maddesine göre ortak oldukları kooperatiflerin yönetim
kurullarında üye tam sayısının çoğunluğunu geçmemek üzere üye
bulundurabilirler. Bu hakkını kullanmak isteyen üniversiteler, yönetim kurulu
üyelerinin seçileceği genel kurula adaylarını önerir. Genel kurul, bu şekilde
seçilecek üyeleri üniversitelerce önerilen adaylar arasından seçer.
Üniversitenin önereceği adaylarda kooperatife ortaklık şartı aranmaz.
Bu
şekilde seçilen yönetim kurulu üyeleri, genel kurul tarafından seçilen diğer
üyelerin hak, yetki ve görevlerini haizdir. Üniversiteler, bu üyelerin
kooperatif yönetim kurulu üyesi sıfatıyla işledikleri fiillerden ve yaptıkları
işlemlerden dolayı kooperatife ve onun alacaklılarıyla ortaklarına karşı sorumludur.
Üniversitenin rücu hakkı saklıdır."
2- 10. maddesiyle,
1163 sayılı Kanun'a eklenen geçici 5. madde şöyledir:
"Bu
Kanunun ek 4 üncü maddesi hükmüne göre ortağı olduğu kooperatifin yönetim
kurulunda üye bulundurmak isteyen üniversitenin, kooperatife yazılı talebini
izleyen iki ay içinde toplanacak şekilde genel kurul, yönetim kurulunca
toplantıya çağrılır. Bu süre içinde genel kurul toplanamadığı takdirde, ilgili
üniversite tarafından Bakanlığa yapılacak başvuru üzerine, genel kurulu çağrı
yetkisi başvuru sahibine verilebilir. Bu toplantı gündeminde, kooperatif ana
sözleşmesinin bu Kanunun ek 4 üncü madde hükmüne intibakının ve yönetim kurulu
üye seçiminin bulunması zorunludur. Mevcut yönetim kurulu üyelerinin görevi bu
genel kurulun toplantı tarihinde sona erer.
Kooperatiflerin
birinci fıkra uyarınca yapacakları genel kurul, olağan genel kurulların usul ve
çoğunluğuna göre toplanır ve karar verir."
3- Geçici 1.
maddesi şöyledir:
"Bigadiç
Maden İşletmeleri Müessesesi, Şarkkromları Ferrokrom İşletmesi Müessesesi,
Kırka Boraks İşletmesi Müessesesi, Seydişehir Alüminyum İşletmesi ve 100. Yıl
Gümüş İşletmesi müdürlüklerinde 7/6/1997 tarihinde yapılan sınavda başarı
gösterip 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (II) sayılı cetvelinde yer alan
koruma ve güvenlik görevlisi unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma
hakkı kazandığı hâlde sınavlarının iptal edilmesi nedeniyle görevlerine
başlayamayanlardan, tabi oldukları sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde
emeklilik aylığı, yaşlılık aylığı, malullük aylığı veya sürekli tam iş
göremezlik geliri bağlananlar ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmakta
olanlar hariç olmak üzere, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci
maddesinde aranan genel şartları kaybetmemiş olanlar bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Eti Maden İşletmeleri Genel
Müdürlüğüne müracaat etmeleri hâlinde, anılan Genel Müdürlük veya bağlı
birimlerinde memur unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanırlar. Bu
fıkra çerçevesinde atama işlemi yapılmasıyla birlikte memur unvanlı pozisyon
ihdas edilmiş sayılır. Bu şekilde ihdas edilen pozisyonlar, herhangi bir
sebeple boşalması hâlinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş
sayılır. Bu madde çerçevesinde ataması yapılanlar bir ay içinde Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir ve bunlara geçmişe dönük herhangi bir hak sağlanmaz."
B-
Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava
dilekçesinde, Anayasa'nın 2., 10., 48., 70., 138. ve 171. maddelerine
dayanılmıştır.
III-
İLK İNCELEME
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU,
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN,
M. Emin KUZ ve Hasan Tahsin GÖKCAN'ın katılımlarıyla 14.5.2014 tarihinde
yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin
esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin ise esas inceleme
aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV-
ESASIN İNCELENMESİ
Dava
dilekçesi ve ekleri, Raportör Yunus Emre YILMAZOĞLU tarafından hazırlanan işin
esasına ilişkin rapor, dava konusu yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları,
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A-
Kanun'un 9. Maddesiyle, 1163 Sayılı Kanun'a Eklenen Ek 4. Madde ile 10.
Maddesiyle, 1163 Sayılı Kanun'a Eklenen Geçici 5. Maddenin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, dava konusu kurallarla üniversitelerin, bir pay ile kooperatif
ortağı olsalar bile yönetim kurulunda üye tam sayısının çoğunluğu kadar temsil
edilmesi gerektiği, bunun sağlanabilmesi için de kanunla ana sözleşmenin
değiştirilmesinin öngörülmesinin sözleşme özgürlüğüne aykırılık teşkil ettiği,
yönetim kurulu üyeliğine seçilmede üyeler arasındaki hak ve fırsat eşitliğinin
adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırı şekilde ortadan kaldırıldığı, "ortaklar
arasındaki hak ve vecibelerde eşitlik" kuralının çiğnendiği ve
üniversiteler lehine hukuka aykırı bir imtiyaz oluşturulduğu, bu durumun
kooperatiflerin özerkliği, bağımsızlığı ve demokratikliği ilkelerine ve
Devletin, kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alma görevine
aykırı düştüğü, ortakların serbest iradeleriyle kooperatif yönetim kurulunu
seçme ve yönetim kurulu üyeliğine seçilme hakkının kısıtlandığı ve demokratik
temsil imkânına son verildiği belirtilerek kuralların, Anayasa'nın 2., 10., 48.
ve 171. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
1163
sayılı Kanun'un 9. maddesinde, kamu ve özel hukuk tüzel kişilerinin amaçları
bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin kuruluşlarına yardımcı olabileceği,
önderlik edebileceği ve ortak olabileceği belirtilmektedir. Buna göre,
üniversiteler de bu madde uyarınca amaçları bakımından ilgilendikleri
kooperatiflere ortak olabileceklerdir.
Kanun'un
9. maddesiyle, 1163 sayılı Kanun'a eklenen dava konusu ek 4. maddenin birinci
fıkrasında, üniversitelerin, ortak oldukları kooperatiflerin yönetim
kurullarında üye tamsayısının çoğunluğunu geçmemek üzere üye bulundurabilecekleri,
bu hakkını kullanmak isteyen üniversitelerin, yönetim kurulu üyelerinin
seçileceği genel kurula adaylarını önereceği, genel kurulun seçimi bu adaylar
arasından yapacağı ve bu adaylarda kooperatife ortaklık şartının aranmayacağı
belirtilmiştir. Kuralın ikinci fıkrasında ise bu şekilde seçilen yönetim kurulu
üyelerinin, genel kurul tarafından seçilen diğer üyelerin hak, yetki ve
görevlerini haiz olduğu, üniversitelerin, bu üyelerin kooperatif yönetim kurulu
üyesi sıfatıyla işledikleri fiillerden ve yaptıkları işlemlerden dolayı
kooperatife ve onun alacaklılarıyla ortaklarına karşı rücû hakkı saklı kalmak
üzere sorumlu bulunduğu ifade edilmiştir.
Kanun'un
10. maddesiyle, 1163 sayılı Kanun'a eklenen dava konusu geçici 5. maddede ise
kooperatif yönetim kuruluna üye seçimi yapılabilmesi amacıyla genel kurulun
toplantıya çağrılma usulü ile toplanma ve karar verme çoğunluğu düzenlenmiştir.
Kuralda, söz konusu ek 4. madde hükmüne göre ortağı olduğu kooperatifin yönetim
kurulunda üye bulundurmak isteyen üniversitenin kooperatife yazılı talebini
izleyen iki ay içinde toplanacak şekilde genel kurulun, yönetim kurulunca
toplantıya çağrılacağı, bu süre içinde genel kurul toplanamadığı takdirde,
ilgili üniversite tarafından Bakanlığa yapılacak başvuru üzerine genel kurulu
çağrı yetkisinin başvuru sahibine verilebileceği, bu toplantı gündeminde,
kooperatif ana sözleşmesinin 1163 sayılı Kanun'un ek 4. madde hükmüne
intibakının ve yönetim kurulu üye seçiminin bulunmasının zorunlu olduğu, mevcut
yönetim kurulu üyelerinin görevinin bu genel kurulun toplantı tarihinde sona
ereceği, kooperatiflerin birinci fıkra uyarınca yapacakları genel kurulun,
olağan genel kurulların usul ve çoğunluğuna göre toplanacağı ve karar vereceği
hüküm altına alınmıştır.
Anayasa'nın
2. maddesinde yer verilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı
denetimine açık olan devlettir.
Kanunların
kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil
kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın
gereğidir. Bu nedenle kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan
takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı
ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
Anayasa'nın
48. maddesinde, "Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel
teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini,
güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır."
denilmektedir. Bu bağlamda sosyal ve ekonomik ihtiyaçları karşılıklı yardım,
dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp koruma amacıyla kurulan, değişir
sermayeli olmak üzere kişilerin bir araya gelmeleri ile oluşan kendine özgü
yapısı olan kooperatifler de özel teşebbüs niteliğini taşımaktadır.
Anayasa'nın
171. maddesinde ise "Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate
alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan
kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır." kuralına
yer verilmiş ve kendine özgü yapısı ve önemi de gözetilerek özel teşebbüs
niteliğindeki kooperatiflere yönelik olarak Devletin tedbir alma yükümlülüğü
ayrıca vurgulanmıştır.
1163
sayılı Kanun'un 48. maddesinde, kooperatif genel kurulunda sermaye payının
büyüklüğüne veya kooperatif ile ilişki oranına bakılmaksızın her ortağa yalnız
bir oy hakkı tanınmaktadır. Bir başka ifadeyle üniversitenin kooperatifte sahip
olduğu pay miktarı ya da kooperatife sağladığı katkının oranı, genel kurulda
sahip olduğu oy hakkına etki etmemektedir. Kooperatiflerde yönetim kurulu ise
genel kurul tarafından belirlenmektedir. Genel kurulda tek oy hakkına sahip
olması nedeniyle üniversiteler, yapılan oylama sonucunda yeterli çoğunluğu elde
edemeyerek yönetim kurulu dışında kalabilmekte ve bu durum üniversitenin
kooperatife aktarılan kamu kaynağının değerlendirilmesinde etkin bir rol
oynayamaması sonucunu doğurabilmektedir.
Kanun'un
gerekçesinden, kooperatiflere üniversitelerce sağlanan sermaye katkısı ile
üniversitelerin kooperatif yönetiminde söz sahibi olabilme imkânı arasındaki
orantısızlığın giderilmesi ve bu yolla kooperatif kaynaklarının başka alanlara
kaydırılmasının önlenmesi amacıyla üniversitelere, ortak oldukları
kooperatiflerin yönetim kurullarında tamsayının çoğunluğunu geçmemek üzere üye
bulundurma hakkının tanındığı anlaşılmaktadır.
Üniversiteler
tarafından kooperatiflere aktarılan kamu kaynaklarının korunması ve etkin
biçimde kullanılmasının sağlanmasında kamu yararının bulunduğu açıktır. Dava
konusu kurallar, tüm kooperatifleri değil sadece üniversitelerin ortak
oldukları kooperatifleri kapsamına almaktadır. Ayrıca, dava konusu kurallarla
kooperatif ortaklarının genel kuruldaki oy hakkı da değiştirilmemektedir.
Bununla birlikte, kamu kaynaklarını kullanmak suretiyle kooperatif ortağı
oldukları da gözetilerek üniversitelerin, yönetim kurulunda tamsayının
çoğunluğunu geçmemek üzere üye bulundurabilmesine ve bu bağlamda kamu
kaynaklarının korunabilmesine imkân tanınmaktadır.
Bu
nedenle kanun koyucunun takdir yetkisi çerçevesinde ve Devletin özel teşebbüs
ve kooperatifçilik alanlarında Anayasa ile öngörülen tedbir alma yükümlülüğüne
paralel biçimde, ortak olduğu kooperatiflerin yönetilmesi ve bu yolla kamu
kaynaklarının kamu yararının gerektirdiği şekilde kullanılmasında etkin bir rol
oynayabilmesi amacıyla üniversitelere, yönetim kurulunda tamsayının çoğunluğunu
geçmemek üzere üye bulundurabilme hakkının tanınmasında Anayasa'ya aykırı bir
yön bulunmamaktadır.
Diğer
taraftan Anayasa'nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi hukuksal
durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal
eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin
yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını
ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi
ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali
yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı
tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da
topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı
hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
Kamu
kaynaklarını ortaklık payı ya da ayni sermaye olarak kooperatife aktarması,
üniversitelerin diğer kooperatif ortaklarından farklı bir statüde
değerlendirilmesini gerektiren bir durumdur. Kanun koyucunun, kooperatife
tahsis edilen kamu kaynağının, üniversitenin de ortak olurken ilgilendiği
kooperatif amacı doğrultusunda kullanılmasını sağlayabilecek tedbirleri takdir
yetkisi çerçevesinde alabileceğinde şüphe bulunmadığı gibi kamu kaynağını
kullanan üniversiteler ile kamu kaynağını kullanmayan diğer ortakların aynı
konumda görülemeyeceği açık olduğundan eşitlik ilkesine aykırılıktan söz
edilemez.
Açıklanan
nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa'nın 2., 10., 48. ve 171. maddelerine
aykırı değildir. İptal istemlerinin reddi gerekir.
Serruh
KALELİ, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU ile
Erdal TERCAN bu görüşe katılmamışlardır.
B-
Kanun'un Geçici 1. Maddesinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, yürürlükte bulunan yasal düzenlemelere göre elde edilmiş haklar
ile yargısal kararlara göre kesinleşmiş durumların korunmasının hukuk devleti
ilkesinin gereği olduğu, koruma güvenlik görevlisi unvanlı sözleşmeli personel
pozisyonlarına atamaya dayanak olmak üzere 7.6.1997 tarihinde gerçekleştirilen
sınavın usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle yargı kararıyla iptal edildiği, bu
karar kesinleşmiş olmasına rağmen sınavın iptali nedeniyle görevlerine
başlayamayanlara memur unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma hakkı
tanınmasının hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmadığı, ayrıca kuralın
mahkemelerin somut olaylar hakkında vermiş olduğu kararların yasama organı
tarafından değiştirilmesi sonucunu doğurduğu, hukuken geçerli hiçbir neden
olmadan söz konusu kişilerin, sınav şartı aranmaksızın memur unvanlı sözleşmeli
personel pozisyonlarına atanmalarının öngörülmesinin bu kişiler lehine
ayrıcalık yarattığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 10., 70. ve 138.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava
konusu kuralla, Bigadiç Maden İşletmeleri Müessesesi, Şarkkromları Ferrokrom
İşletmesi Müessesesi, Kırka Boraks İşletmesi Müessesesi, Seydişehir Alüminyum
İşletmesi ve 100. Yıl Gümüş İşletmesi müdürlüklerinde 7.6.1997 tarihinde
yapılan sınav sonucunda koruma ve güvenlik görevlisi unvanlı sözleşmeli
personel pozisyonlarına atanma hakkı kazandığı hâlde söz konusu sınavın iptal
edilmesi nedeniyle görevlerine başlayamayanlara maddede sayılan koşulları
taşımak kaydıyla ihdas edilen yeni pozisyonlara atanma hakkı tanınmaktadır.
Hukuk
güvenliği ilkesi, hukuk devletinde uyulması zorunlu temel ilkelerden
birini oluşturmaktadır. Anayasa'da öngörülen temel hak ve özgürlüklerin
kullanılmasının ve insan haklarının yaşama egemen kılınmasının önkoşulu
olan hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir
olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini,
devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden
kaçınmasını gerekli kılar.
Hukuk
güvenliği ilkesi bireylere, Devletin tasarruflarının öngörülemezliğine karşı
güvence sağlamakta ve temel hak ve özgürlüklerini güven duygusu içinde
kullanabilme imkânı tanımaktadır. Bu özelliği itibarıyla hukuk güvenliği
ilkesi, genel anlamda hukuk düzeninin korunmasından öte, bu düzen içinde
yaşayan bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasına yöneliktir.
Hukuk
devletinde kanunların kamu yararı gözetilerek çıkarılması zorunludur. Kanun
koyucu, Anayasa'ya ve hukukun genel ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla her
türlü düzenlemeyi yapmak yetkisine sahip olup, düzenlemenin kamu yararına,
başka bir anlatımla ülke koşullarına uygun olup olmadığının belirlenerek takdir
edilmesi kanun koyucuya aittir. Anayasa'ya uygunluk denetiminde, kanun
koyucunun kamu yararı anlayışının isabetli olup olmadığı değil, incelenen
kuralın kamu yararı dışında belli bireylerin ya da grupların çıkarları
gözetilerek yasalaştırılmış olup olmadığı incelenebilir.
Bigadiç
Maden İşletmeleri Müessesesi, Şarkkromları Ferrokrom İşletmesi Müessesesi,
Kırka Boraks İşletmesi Müessesesi, Seydişehir Alüminyum İşletmesi ve 100. Yıl
Gümüş İşletmesi müdürlüklerinin "koruma ve güvenlik görevlisi"
ihtiyacını karşılamak amacıyla 7.6.1997 tarihinde yapılan sınav, hazırlanan
rapor doğrultusunda idarece iptal edilmiş; sınavın iptali yolundaki işlemin
duyurulması üzerine açılan idari davalar da davacılar aleyhine sonuçlanmıştır.
12.7.2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (2) numaralı
fıkrasıyla, 7.6.1997 tarihli sınavda başarı gösterip 399 sayılı KHK'nin (II)
Sayılı Cetveli'nde yer alan koruma ve güvenlik görevlisi unvanlı pozisyonlara
ataması yapılıp "göreve başladığı hâlde sınavlarının iptali nedeniyle
görevine son verilenlere", kuralda öngörülen şartları taşımak kaydıyla
memur unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma hakkı tanınmıştır.
Kanun'un
dava konusu geçici 1. maddesindeki kural ile de, 6495 sayılı Kanunla sadece
"ataması yapılıp göreve başlayanlara" tanınan atanma hakkının
kapsamı genişletilmektedir. Bu kapsamda koruma ve güvenlik görevlisi unvanlı
sözleşmeli personel pozisyonlarına "atanma hakkı kazandığı hâlde
sınavlarının iptal edilmesi nedeniyle görevlerine başlayamayanlara" da
atanma hakkı tanınmaktadır. Yasama sürecindeki görüşmelerden kuralın, söz
konusu dönemde uğranılan hak kayıplarının iade edilmesine yönelik olduğu
anlaşılmaktadır. Kanun koyucunun geçmiş dönemde bireyler aleyhine oluşan hukuki
durumların sonuçlarını ortadan kaldırmak amacıyla düzenleme yapmasında kamu
yararına aykırı bir yön bulunmamaktadır. Böyle bir amaca dayanarak yeni bir
atanma hakkı tanınmasıyla toplumun diğer bireylerinin zarara uğratılması veya
kazanılmış haklarının ellerinden alınması da söz konusu olmadığından, hukuki
güvenlik ilkesinin ihlalinden söz edilemez.
Anayasa'nın
138. maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin
mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organların ve idarenin mahkeme
kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremeyeceği kurala bağlanmıştır. Anayasa'nın bu maddesi somut yargı
kararlarına yönelmekte ve yasama ve yürütme organları ile idareyi bu kararlara
uyma, kararları hiçbir suretle değiştirmeme ve bunların yerine getirilmesini
geciktirmemekle yükümlü tutmaktadır. Bu maddede öngörülen mahkeme kararlarının
bağlayıcılığı ilkesi, kanun koyucunun Anayasa'ya ve hukukun genel ilkelerine
uygun olması koşuluyla genel düzenleme yapma yetkisini ortadan kaldırmaz. Bir
başka ifadeyle, yasama organının sonuçlanmış veya devam etmekte bulunan yargı
süreçlerini etkileyecek genel, objektif, soyut ve kişilik dışı kanuni
düzenlemeler yapmasına hiçbir engel bulunmamaktadır. Bu bağlamda mahkeme
kararlarının bağlayıcılığı ilkesi, kanun koyucunun kazanılmış haklara
dokunulmamak kaydıyla, geçmişte yargı kararı nedeniyle birtakım haklarından
mahrum kalanlara yeni haklar tanımak amacıyla düzenleme yapmasına da engel
teşkil etmemektedir. Kanun koyucunun sözü edilen amaca dayanarak düzenleme
yapması kesin hükmün dokunulmazlığı ilkesine aykırılık oluşturmayacağı gibi
yargı kararının uygulanmaması olarak da değerlendirilemez.
Kaldı
ki, dava konusu kuralda sözü edilen koruma ve güvenlik görevlisi alımına
ilişkin sınav, yargı kararıyla değil idari bir işlemle iptal edilmiştir.
Dolayısıyla sınavın iptaline yönelik bir yargı kararı bulunmadığından, dava
dilekçesinde ileri sürülenin aksine, bu yönüyle mahkeme kararlarının
bağlayıcılığı ilkesine aykırılıktan söz edilmesine de imkân bulunmamaktadır.
Diğer
taraftan bahse konu sınavın idarece iptal edildiğinin ilgililere bildirilmesi
üzerine açılan idari davalarda verilen kararlar, bu idari işlemin hukuka uygun
olduğu yolunda tespit içermekle birlikte, ilgililer esasen bu yargı kararları nedeniyle
değil, sınavın idarece iptalini konu alan ve tesis edildiği tarihten itibaren
icrai nitelik taşıyan söz konusu idari işlem nedeniyle atanma hakkından mahrum
kalmışlardır. Dava konusu kuralın, söz konusu sınavın sonuçlarını esas alarak
maddede öngörülen koşulları taşıyan ilgililere yeni bir atama hakkı tanımasına
yönelik olduğu gözetildiğinde, sınavın iptalinin ilgililere bildirilmesine
ilişkin idari işlemlerin iptali istemiyle açılan idari davalar sonucunda
verilen somut yargı kararlarını etkisizleştirmeye yönelik olduğu da söylenemez.
Anayasa'nın
kamu hizmetine girme hakkını düzenleyen 70. maddesinin birinci
fıkrasında,"Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir." denilmiş;
ikinci fıkrasında ise "Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği
niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez." hükmüne yer
verilmiştir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir
ayırım gözetilemeyeceği hükmü getirilmekle, bir yandan kamu hizmetine alımda
aranacak koşulların belirlenmesi hususunda kanun koyucuya takdir yetkisi
tanınmakta, diğer yandan da öngörülecek koşulların görevin gerektirdiği
niteliklerle uyumlu olması gereği vurgulanarak kanun koyucunun bu takdiri
sınırlandırılmaktadır.
Dava
konusu kuralda, memur unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanabilmek
için 7.6.1997 tarihinde yapılan sınavda başarı gösterip 399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (II) Sayılı Cetveli'nde yer alan koruma ve güvenlik
görevlisi unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma hakkı kazanmış
olmak şart koşulmuştur. Ayrıca kuralda, söz konusu sınavı kazanmış olmakla
birlikte şu anda tabi oldukları sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde emeklilik
aylığı, yaşlılık aylığı, malullük aylığı veya sürekli tam iş göremezlik geliri
bağlananlar ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmakta olanların kuralla
getirilen atanma hakkından yararlanamayacakları belirtilmiştir.
Kural,
Anayasa'nın 70. maddesinin ikinci fıkrası doğrultusunda "görevin
gerektirdiği nitelikler" bakımından 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname'nin 7. maddesinde yer alan koşulları kaybetmemiş olma şartını
aramaktadır. Bu şekilde, görevin gerektirdiği nitelikler bakımından herkese
eşit bir uygulama öngörülmekte, sözleşmeli personel olarak çalışacak kişilerden
belli bir gruba yönelik ayrıksı bir düzenleme getirilmemektedir.
Kuralda
öngörülen "7.6.1997 tarihinde yapılan sınavda başarı gösterme ve koruma
ve güvenlik görevlisi unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma hakkı
kazanmış olma" koşulu, görevin gerektirdiği niteliklerin aranacağı
kişileri tespit etmeye yönelik olup kanun koyucu takdir yetkisi çerçevesinde,
bu nitelikleri taşıması gerekenlerin belirlenmesinde daha önce idarece iptal
edilmiş bir sınavın sonuçlarının esas alınmasını öngörmektedir. Kanun
koyucunun, söz konusu sınavı kazanan ancak sınavın idarece iptali nedeniyle
göreve başlayamayan ve bu nedenle kuralın kapsamına girmekle "aynı
durumda olan" kişilere takdir yetkisi kapsamında atanma hakkı
tanımasının, eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği ve kamu hizmetinde
alınmada ayrımcılığa neden olunduğu şeklinde yorumlanmasına olanak
bulunmamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2., 10., 70. ve 138. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
V-
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
20.2.2014
tarihli ve 6525 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun'un;
A-
1- 9. maddesiyle, 24.4.1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'na
eklenen ek 4. maddeye,
2-
10. maddesiyle 1163 sayılı Kanun'a eklenen geçici 5. maddeye,
B-
Geçici 1. maddesine,
yönelik
iptal istemleri, 4.12.2014 tarihli ve E.2014/90, K.2014/180 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu maddelere ilişkin yürürlüğün durdurulması
istemlerinin REDDİNE, 4.12.2014 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI-
SONUÇ
20.2.2014
tarihli ve 6525 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun'un;
A-
1- 9. maddesiyle, 24.4.1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'na
eklenen ek 4. maddenin,
2-
10. maddesiyle 1163 sayılı Kanun'a eklenen geçici 5. maddenin,
Anayasa'ya
aykırı olmadıklarına ve iptal istemlerinin REDDİNE, Serruh KALELİ, Alparslan
ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Nuri NECİPOĞLU ile Erdal TERCAN'ın
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B-
Geçici 1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
4.12.2014
tarihinde karar verildi.
Başkanvekili
Serruh KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
20.2.2014
tarih ve 6525 sayılı Kanun'un 9. maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler
Kanunu'na eklenen iptal istemine konu Ek Madde 4 ile üniversitelerin ortak
oldukları kooperatifler de yönetim kurulunda üye bulundurma hakkına sahip
oldukları, üniversitenin önereceği adaylarda kooperatife ortaklık şartının
aranmayacağı hususları düzenlenmiş; 6525 sayılı Kanun'un 10. maddesi ile 1163
sayılı Kanun'a eklenen yine iptal istemine konu Geçici Madde 5 ile de geçiş
hükümleri öngörülerek, mevcut kooperatif yönetim kurulu yapılarının yukarıdaki
düzenlemeye uygun şekilde yeniden düzenlenmesi hususu hüküm altına alınmıştır.
Yasama
çalışmalarından, bu düzenlemelerin, üniversitelerin ortağı olduğu kooperatife
sağladığı sermaye katkısı ile kooperatif yönetiminde söz sahibi olabilme imkânı
arasındaki orantısızlığın giderilmesi amacına dayalı olarak gerçekleştirildiği
anlaşılmaktadır.
Ek
Madde 4 ile yapılan düzenlemeye göre, Kooperatif Yönetim Kurulunda tamsayının
çoğunluğunu geçmemek üzere üye bulundurmak isteyen üniversiteler, yönetim
kurulu üyelerinin seçileceği genel kurula adaylarını önerecektir. Genel Kurul,
üye tamsayısının çoğunluğunu geçmeyecek kadar yönetim kurulu üyesini,
üniversitelerce önerilen bu adaylar arasından seçecektir. Ayrıca, üniversitelerin
önereceği bu adaylarda kooperatife ortak olma şartı aranmayacaktır. Oysa 1163
sayılı Koperatifler Kanunu'nun 55. maddesine göre Yönetim Kurulunun asil ve
yedek üyelerinin kooperatif ortağı olmaları şart koşulmaktadır. Geçici Madde 5
ile yapılan düzenlemede ise ortağı olduğu kooperatif yönetim kurulunda üye
tamsayının çoğunluğunu geçmemek üzere üye bulundurmak isteyen üniversitenin,
önce yönetim kuruluna bu konuda yazılı talepte bulunması ve iki ay için genel
kurul toplanmadığı takdirde de Bakanlığa başvurarak, genel kurulu çağrı
yetkisinin kendine verilmesini isteyeceği, mevcut kooperatif yönetim kurulu
üyelerinin görevinin bu genel kurulun toplantı tarihinde sona ereceği ifade
edilmektedir.
İptali
istenen kurallar, kooperatif ortağı olan üniversitelere, genel kurulda bir oy
hakkı bulunmasına rağmen, genel kurul tarafından belirlenen yönetim kurulunun
üye tam sayısının salt çoğunluğunu geçmemek üzere, üniversite tarafından
önerilen adaylardan oluşmasını ve kooperatif ana sözleşmesinde yer alması zorunlu
yönetim kurulunun seçim tarzına ilişkin hükümlerin bu durumu mümkün kılacak
şekilde değiştirilmesini öngörmektedir. İptali istenen kuralla öngörülen ve
kooperatif yönetiminde bir ortağı (üniversiteleri) ön plâna çıkarmaya yönelik
bu müdahalenin (yasa hükmü) Anayasa'nın 48. maddesi kapsamındaki özel teşebbüs
özgürlüğüne ve bu çerçevede meşru bir amaca dayandığı kabul edilemeyeceği gibi,
müdahalenin Anayasa'nın 171. maddesinde öngörülen kooperatifçiliğin
geliştirilmesi amacına dayalı olduğu da varsayılamaz. Dolayısıyla, Anayasa'nın
13. maddesi kapsamında "ölçülü" bir müdahalenin yokluğu karşısında,
her iki kuralın da Anayasa'nın 13., 48. ve 171. maddelerine aykırı
düştükleri açıktır.
Öte
yandan, Geçici Madde 5 ile getirilen düzenlemeyle, kooperatif ortaklarının
sözleşme özgürlüğünden yararlanarak irade serbestisi ile belirlenen ve
kooperatif ana sözleşmesinde yazılı süre boyunca devam etmesi öngörülen mevcut
yönetim kurulunun kimi üyelerinin görevlerinin, bu süreden önce sonra ermesi
sonucu ortaya çıktığından; "hukuki güvenlik" ilkesinin gözardı
edilmesine yol açan kuralın Anayasa'nın 2. maddesine de aykırı olduğu
kuşkusuzdur.
Açıklanan
nedenlerle, her iki kuralın da iptali gerektiği kanaatine ulaştığımızdan;
çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz.
Başkanvekili
Serruh KALELİ
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
20.2.2014
tarih ve 6525 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 9. maddesi ile 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunu'na eklenen iptal istemine konu Ek Madde 4 ile
üniversitelerin ortak oldukları kooperatiflerin yönetim kurulunda üye
tamsayısının çoğunluğunu geçmemek üzere üye bulundurma hakkına sahip
oldukları, üniversitenin önereceği adaylarda kooperatife ortaklık şartının
aranmayacağı, bu hakkını kullanmak isteyen üniversitenin genel kurula
adaylarını önereceği, genel kurulun seçimi bu adaylar arasından yapacağı, bu
şekilde seçilen üyelerin diğer yönetim kurulu üyelerinin hak, yetki ve
görevlerini haiz oldukları, üniversitenin de bu üyelerin kooperatif yönetim
kurulu üyesi sıfatıyla işlediği fiil ve yaptıkları işlemlerden kooperatife ve
alacaklılarına karşı rücû hakkı saklı kalmak üzere sorumluluğunun
bulunduğu hususları düzenlenmiş; 6525 sayılı Kanun'un 10. maddesi ile 1163
sayılı Kanun'a eklenen yine iptal istemine konu Geçici Madde 5 ile de geçiş
hükümleri öngörülerek, mevcut kooperatif yönetim kurulu yapılarının yukarıdaki
düzenlemeye uygun şekilde yeniden düzenlenmesi hususu hüküm altına alınmıştır.
Kooperatifler,
tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve
özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal
katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak
amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir
sermayeli ortaklıklardır.
Kanun'un
9. maddesinde yer alan düzenlemeye göre,"Kamu ve özel hukuk tüzel
kişileri amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin kuruluşlarına
yardımcı olabilir, önderlik edebilir ve ortak olabilirler." Anılan
düzenleme karşısında, kamu veya özel hukuk tüzel kişileri ve bu kapsamda
üniversitelerin, amacı bakımından ilgilendiği bir kooperatifte kurucu ortak
olmaları ve ana sözleşmenin hazırlanmasına, izin-tescil-ilan aşamalarında rol
almaları mümkündür. Ayrıca bu tüzel kişiler ve bu kapsamda üniversiteler,
Kanun'un 8. maddesinde öngörülen koşulları sağlayarak kuruluşundan sonra da bir
kooperatife ortak olabilirler. Bunun için üniversitenin, ana sözleşmeyi bütün
hak ve ödevleriyle kabul etmesi ve bu irade beyanını kayıt altına alan bir yazı
ile kooperatif yönetim kuruluna başvurması gerekmektedir. Bu noktada
üniversitenin ortaklığı, ana sözleşmede gösterilen ortaklık şartlarını taşıdığına
yönetim kurulunca karar verilmesine bağlıdır.
1163
sayılı Kanun'un 23. maddesinde kooperatif ortaklarının bu kanunun kabul ettiği
esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşit oldukları vurgulanmıştır. Yine
kooperatif genel kurulunun yetkilerinin belirtildiği 42. maddeye göre de, ana
sözleşmeyi değiştirme ve yönetim kurulu ve denetçiler kurulu üyeleriyle,
gerektiğinde tasfiye kurulunu seçme yetkileri, genel kurulca devir ve terk
edilemeyecek yetkilerdendir. Nihayet 48. maddede ise genel kurulda,
her ortağın yalnız bir oy hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır.
İptali
istenen kurallar, öncelikle ana sözleşme ile belirlenen yönetim kurulunun seçim
şeklinin değiştirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Kanun'un 9. maddesi hükmünden
yararlanarak bir kooperatife ortak olan üniversitenin, genel kurulda bir oy
hakkı bulunmasına rağmen, yapılan seçimde, yönetim kurulunda çoğunluğu geçmemek
üzere üye bulundurabilme imtiyazına sahip olabileceği öngörülmüştür.
6102
sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 124. maddesinde kooperatiflerin, ticaret şirketi
türlerinden biri olduğu belirtilmiştir. Buna göre, kooperatifler tüzel kişiliği
olan Anayasa'nın 48. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen anlamda özel
teşebbüs niteliğinde özel hukuk tüzel kişileridirler. Değişir ortaklı ve sermayeli,
kendine özgü bir yapıya sahip olan tüzel kişiliği haiz teşekkül niteliğindeki
kooperatifler, ortaklarının sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılıklı yardım,
dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp koruma amacıyla kurulmaktadır. Bu
teşekküller, ekonomik dayanışma amaçlı bir akit çerçevesinde, serbest katılma
unsuru kapsamında eşit haklar ile birlikte çalışma arzusuna sahip kişilerin bir
araya gelmesi ile oluşmaktadır. Bu kapsamda kooperatifler hukuku büyük ölçüde
irade serbestisi, özel teşebbüs özgürlüğü ve sözleşme özgürlüğü ilkelerinin
geçerli olduğu bir alanı düzenlemektedir.
Anayasa'nın
48. maddesinde "Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir." denilmektedir. Anayasa'da "sosyal
ve ekonomik hak ve ödevler" arasında yer verilen sözleşme
özgürlüğü tarafların eşit biçimde anlaşarak istedikleri sonucu elde etmelerini
korur. Bu özgürlüğün yaşama geçirilebilmesi açısından devletin pozitif
yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu alanı düzenleyecek kanunların temel işlevi,
özerk irade sahibi bireylerin eşitliği ilkesinin hayata geçmesini sağlamak
olmalıdır. Madde gerekçesinde, hürriyet temeline dayalı bir toplumda irade
serbestliği çerçevesinde ferdin sözleşme yapma hürriyetinin garanti altında
olmasının tabii olduğu vurgulandıktan sonra, bu hürriyetin kamu yararı amacı
ile ve kanunla sınırlandırılabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, Devletin kamu
yararı olan hallerde ve milli ekonominin gerekleri ve sosyal amaçlarla özel
teşebbüs özgürlüğüne sınırlamalar getirebileceği, ancak bu sınırlamaların, özel
teşebbüs faaliyetine ilişkin olabileceği, fakat özel teşebbüsü ortadan
kaldıramayacağı ifade edilmiştir.
Anayasa
Mahkemesi, 07.02.2008 günlü ve E.2005/128, K.2008/54 sayılı kararında "sözleşme
özgürlüğü" kavramını yorumlayarak kapsamını tespit etmiştir. Buna
göre: "Sözleşme özgürlüğü, özel hukuktaki irade özerkliği
ilkesinin Anayasa hukuku alanındaki dayanağıdır. Özel hukukta irade özerkliği,
kişilerin yasal sınırlar içerisinde istedikleri hukuki sonuca bu yoldaki
iradelerini yeterince açığa vurarak ulaşabilmelerini ifade etmektedir. Anayasa
açısından sözleşme özgürlüğü ise Devletin, kişilerin istedikleri hukukî
sonuçlara ulaşmalarını sağlaması ve bu bağlamda kişilerin belli hukukî
sonuçlara yönelen iradelerini geçerli olarak tanıması, onların iradelerinin
yöneldiği hukukî sonuçların doğacağını ilke olarak benimsemesi ve koruması
demektir. Sözleşme özgürlüğü uyarınca kişiler, hukuksal ilişkilerini özgür
iradeleriyle ve sözleşmelerle düzenlemekte serbesttir. Anayasanın 48.
maddesinde koruma altına alınan sözleşme özgürlüğü, sözleşme yapma
serbestisinin yanı sıra, yapılan sözleşmelere dışarıdan müdahale yasağını da
içerir."
Sözleşme
özgürlüğüne getirilen sınırlamaların Anayasa'ya uygun olabilmesi, Anayasanın
diğer hükümleri ile birlikte 13. maddesinde öngörülen temel hak ve
özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin kurallara uygun olmasına bağlıdır.
Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin, yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabileceği belirtilmekle
birlikte, Anayasa'nın 48. maddesinde sözleşme özgürlüğüne ilişkin bir sınırlama
nedenine yer verilmemiştir. Ancak, Anayasa'da bazı hak ve özgürlükler için
herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmasının, bu hak ve özgürlükleri
tümüyle sınırsız hale getirmeyeceği açıktır. Hak ve özgürlüklerin nesnel içerik
ve koruma alanından kaynaklanan doğal sınırları olduğu gibi, sınırlama nedenine
tabi olmayan hak ve özgürlükler açısından diğer anayasal normlar da bir
sınırlama oluşturacaktır.
Anayasanın
48. maddesinin ikinci fıkrasında teşebbüs özgürlüğü ile ilgili
olarak, "Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel
teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini,
güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır." denilmektedir.
Bu fıkra uyarınca özel teşebbüslerin tabi olacağı hukuki rejimin düzenlenmesi
açısından, bu teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara
uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak
tedbirleri alması hem yetki hem de görev olarak Devlete verilmiştir. Ancak, bu
alanda yapılacak olan ve özellikle özel teşebbüs, irade serbestîsi ve sözleşme
özgürlüğünü sınırlandırmaya yönelik kanuni düzenlemelerin bu kavramları hayata
geçirmeye yönelik bir amaca dayanması gerekliliği de Anayasanın anılan hükmünün
bir gereğidir.
Diğer
taraftan, Anayasa koyucu özel teşebbüs niteliğini haiz kooperatifleri özel bir
maddede düzenleyerek kooperatiflere verilen değeri vurgulamıştır. Bu kapsamda,
Anayasanın 171. maddesinde, 'Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate
alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan
kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.' kuralına yer
verilmiştir.
Belirtilen
açıklamalar çerçevesinde Devletin, kooperatifçiliğin gelişmesini sağlamaya
yönelik tedbir alma yükümlülüğü yanında, özel teşebbüs özgürlüğü alanında
faaliyette bulunan kooperatiflere Anayasa'nın 48. ve 171. maddelerinde yer
verilen nedenlere dayanarak ve bu nedenlerle öngörülen amacı gerçekleştirmek
üzere sınırlı biçimde müdahalede bulunabileceği ve bu kapsamda sözleşme ve özel
teşebbüs özgürlüklerini sınırlandırabileceği açıktır. Bu bağlamda kooperatif
ana sözleşmelerini konu alarak, sözleşme ve özel teşebbüs özgürlüklerine
yapılacak müdahalenin, Anayasa'nın 171. maddesinde öngörüldüğü üzere
kooperatifçiliğin gelişmesini önceleyen nitelikte olması ve Anayasa'nın 48.
maddesinde ifade edildiği üzere kooperatif faaliyetlerinin ekonomik ve sosyal amaçlara
uygun şekilde, güvenlik ve kararlılık içinde yürümesini sağlama amacına yönelik
bulunması gerekir. Aksi halde müdahalenin meşru bir amaca dayandığı söylenemez.
İptali
istenen kurallar, kooperatif ortağı olan üniversitelere, genel kurulda bir oy
hakkı bulunmasına rağmen, genel kurul tarafından belirlenen yönetim kurulunun
çoğunluğunun üniversite tarafından önerilen adaylardan oluşmasını ve ana
sözleşmede yer alması zorunlu yönetim kurulunun seçim tazına ilişkin hükümlerin
bu durumu mümkün kılacak şekilde değiştirilmesini öngörmektedir. Bu seçim
sonucunda kooperatif yönetim kurulunda çoğunluğun üniversitenin elinde
bulunması amaçlanmaktadır.
Ek
Madde 4 ile yapılan düzenlemeye göre, Kooperatif Yönetim Kurulunda tamsayının
çoğunluğunu geçmemek üzere üye bulundurmak isteyen üniversiteler, yönetim
kurulu üyelerinin seçileceği genel kurula adaylarını önerecektir. Genel Kurul,
üye tamsayısının çoğunluğunu geçmeyecek kadar yönetim kurulu üyesini,
üniversitelerce önerilen bu adaylar arasından seçecektir. Ayrıca,
üniversitelerin önereceği bu adaylarda kooperatife ortak olma şartı
aranmayacaktır. Oysa 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 55. maddesine göre
Yönetim Kurulunun asıl ve yedek üyelerinin kooperatif ortağı olmaları şart
koşulmaktadır.
Geçici
Madde 5 ile yapılan düzenlemede ise ortağı olduğu kooperatif yönetim kurulunda
üye tamsayının çoğunluğunu geçmemek üzere üye bulundurmak isteyen üniversitenin,
önce yönetim kuruluna bu konuda yazılı talepte bulunması ve iki ay içinde genel
kurul toplanmadığı takdirde de Bakanlığa başvurarak, genel kurulu çağrı
yetkisinin kendine verilmesini isteyeceği, mevcut kooperatif yönetim kurulu
üyelerinin görevinin bu genel kurulun toplantı tarihinde sona ereceği ifade
edilmektedir.
Kooperatife
ortak olmak, özgür bir iradenin yansıması olmakla birlikte, ana sözleşmenin
bütün hak ve yükümlülükleriyle kabul edilmesi şartı kooperatifleşme yoluyla bir
araya gelmenin bir gereğidir. Kooperatifler, ticari şirketlerdeki maksimum karı
elde etme ve bölüşme amacı yerine ortakları arasında dayanışma ve işbirliğini
gözeterek onların ekonomik ve sosyal menfaatini sağlamak üzere serbest irade
ile oluşmaktadır. Bu karşılıklı dayanışma ve menfaati gerçekleştirmeye yönelen
amaç, ana sözleşmeyi değiştirme, yönetici ve denetleyici organları belirleme ve
onları ibra etme, gelir gider bölüşümü gibi konularda karar alınırken
ortakların, sermaye çoğunluğunu elde tutan bir ya da birkaçının iradesine
mahkûm edilmemesi ve ortaklar arasında demokratik işleyişin hâkim kılınması
gerekir.
Amacı
bakımından ilgilendiği bir kooperatifte ana sözleşmeyi kabul ederek ortak olan
üniversite açısından da genel kurulda oy hakkı hususunda farklı bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yani üniversitenin kooperatifte sahip olduğu pay miktarı ya da kooperatife
sağladığı katkının oranı, genel kurulda sahip olduğu oy miktarına etki
etmemektedir. Dolayısıyla kooperatif yönetim kurulunun belirlenmesi için
toplanacak genel kurulda üniversiteler de her ortak gibi bir oy hakkına
sahiptir.
Anayasa'nın
2. maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti,
insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni
kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve
Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir.
Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem
ve eylemlerin hukuk kuralları içerisinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin,
anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır.
"Hukuk
güvenliği ilkesi", hukuk devletinde uyulması zorunlu temel ilkelerden
birini oluşturmaktadır. Anayasada öngörülen temel hak ve özgürlüklerin
kullanılmasının ve insan haklarının yaşama egemen kılınmasının önkoşulu
olan hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir
olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini,
devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden
kaçınmasını gerekli kılar. Daha önce tesis edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu
hukuki sonuçları ortadan kaldıracak şekilde yasama tasarrufunda
bulunulması, hukuk güvenliği ilkesine aykırılık oluşturur.
İptali
istenilen ek 4. madde ile yönetim kurulunun çoğunluğunu oluşturan üyelerin
üniversitenin önereceği adayların içinden seçilmesinin öngörülmesi,
kooperatifin üniversiteler ile aynı haklara sahip ve aynı konumda bulunan diğer
ortaklarının, yönetim kurulu üyeliğine aday olma ve seçilme olanağını kısıtlamaktadır.
İptali
istenen kurallardan ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi, Kanun'un
9. maddesi doğrultusunda ortak olunan bir kooperatifte üniversitelere, ortak
oldukları kooperatiflerin yönetim kurulunda, üye tamsayısının çoğunluğunu
geçmemek üzere üye bulundurabilme hakkı tanınmasına ilişkin bir imtiyaz
tanımaktadır. Kuralda yer alan "üye tamsayısının çoğunluğunu
geçmemek üzere" ibaresi farklı şekillerde yorumlanmaya müsait bir
ifade içermektedir. İbare, "çoğunluğu elde etmemek üzere" biçiminde
anlaşılabileceği gibi, farklı bir yorumla, kuralın, üniversitenin kooperatif
yönetim kurulunda üye tamsayısının çoğunluğunu elde edebileceğini ancak bundan
daha fazla üyelik elde edemeyeceğini ifade ettiği de söylenebilir. Düzenleme bu
niteliğiyle belirli ve öngörülebilir olmaktan uzaktır.
Öte
yandan, iptali istenen kurallardan geçici 5. maddede, kooperatif ana
sözleşmesinin ek 4. maddeye intibakını sağlamak ve bu doğrultuda yönetim kurulu
üyeliklerine seçim yapmak üzere toplanacak genel kurul tarihinde mevcut yönetim
kurulunun görevinin sona ereceği öngörülmektedir. Bu kural, kooperatif
ortaklarının sözleşme özgürlüğünden yararlanarak irade serbestîsi ile
belirlenen ve ana sözleşmede yazılı süre boyunca devam etmesi öngörülen mevcut
yönetim kurulunun görevinin süresinden önce sona ermesine yol açmakta ve bu
yönüyle de hukuki güvenlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
İptali
istenen kurallar, kooperatif ortağı olan üniversitelere, genel kurulda bir oy
hakkı bulunmasına rağmen, genel kurul tarafından belirlenen yönetim kurulunun
üye tam sayısının salt çoğunluğunu geçmemek üzere, üniversite tarafından
önerilen adaylardan oluşmasını ve kooperatif ana sözleşmesinde yer alması
zorunlu yönetim kurulunun seçim tarzına ilişkin hükümlerin bu durumu mümkün kılacak
şekilde değiştirilmesini öngörmektedir. İptali istenen kuralla öngörülen ve
kooperatif yönetiminde ortaklardan biri olan üniversiteleri ön plâna çıkarmaya
yönelik müdahalenin Anayasa'nın 48. maddesi kapsamındaki özel teşebbüs
özgürlüğüne ve bu çerçevede meşru bir amaca dayandığı kabul edilemeyeceği gibi,
müdahalenin Anayasa'nın 171. maddesinde öngörülen kooperatifçiliğin
geliştirilmesi amacına dayalı olduğu da varsayılamaz.
Açıklanan nedenlerle, anılan kuralların Anayasanın 2., 48. ve 171. maddelerine
aykırı olduğunu ve iptali gerektiğini düşündüğümüzden çoğunluğun aksi yöndeki
kararına katılmadık.
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Erdal TERCAN
|