ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2011/146
Karar Sayısı : 2013/11
Karar Günü : 10.1.2013
R.G. Tarih-Sayı :
31.12.2013-28868
İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri Emine Ülker TARHAN ve Muharrem İNCE
ile birlikte 116 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU : 10.10.2011 günlü, 658
sayılı Türkiye Su Enstitüsünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin:
1- İlk ve esas incelemelerinde, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 59. ve 60. maddeleri uyarınca
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ'ın reddine,
2- Tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki (1) Sayılı Listesi'nin,
Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 6., 7., 8., 87., 91., 123. ve 163. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar
verilmesi istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenen Kanun Hükmünde Kararname Kuralları
10.10.2011 günlü, 658 sayılı Türkiye Su Enstitüsünün Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin iptali istenen kuralları ile
eki (1) Sayılı Liste şöyledir:
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanun Hükmünde
Kararnamenin amacı; Türkiye Su Enstitüsünün kuruluş ve teşkilatı ile görev ve
yetkilerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
(2) Bu Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen görevleri
gerçekleştirmek amacıyla kamu tüzel kişiliğini haiz Orman ve Su İşleri
Bakanlığına bağlı, özel bütçeli Türkiye Su Enstitüsü kurulmuştur. Enstitünün
kısa adı 'SUEN'dir.Enstitünün merkezi İstanbul'dadır.
Görevler
MADDE 2- (1) 5/5/1969 tarihli
ve 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu
Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, SUEN'in görevleri şunlardır:
a) Su ile ilgili, geleceğe yönelik yapılacak çalışmaların yönlendirilmesi,
takip edilmesi, ülkemizin kısa ve uzun dönemli su yönetimi stratejisinin
geliştirilmesi, su yönetimi ile ilgili görev yapmakta olan kurum ve kuruluşlar
arasında eşgüdüm sağlanmasına yönelik bilgi üretmek.
b) Su ile ilgili ulusal ve uluslararası kuruluşların çalışma,
bilgi üretimi ve istatistik faaliyetleri ile diğer dış gelişmeleri takip etmek.
c) Ulusal ve uluslararası su sektörünün işbirliği içinde çalışması
için gerekli faaliyetleri yürütmek, çalışmalarıyla ulusal ve uluslararası su
sektöründe temayüz etmiş kurum ve kişiler ile gerektiğinde projelerde beraber
çalışmak.
ç) Sürdürülebilir su politikalarının geliştirilmesi ve küresel su
meselelerinin çözülmesi yönünde stratejiler üretilmesi için gerekli imkân ve
araçların geliştirilmesine katkı sağlamak.
d) Ulusal ve uluslararası su politikaları geliştirmek amacıyla
bilimsel araştırmalar yapmak ve bunların yapılmasını desteklemek.
e) Ulusal ve uluslararası forum, konferans, toplantı, seminer,
sempozyum ve benzeri faaliyetlere katkıda bulunmak.
f) Ulusal ve uluslararası düzeyde eğitim programları düzenlemek.
g) Uluslararası su hukukuna ilişkin çalışmalar yapmak.
ğ) Su kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma ve yenilenebilir
enerji üretimi amacıyla kullanılması ilkelerinin belirlenmesine yönelik bilgi
üretmek.
h) Enstitünün görev alanına giren konularda, yabancı kurum ve
kuruluşlarla işbirliği yapmak.
Teşkilat
MADDE 3- (1) Enstitü teşkilatı;
Yönlendirme Komitesi, Yönetim Kurulu ve Enstitü Başkanlığından oluşur.
Yönlendirme Komitesi
MADDE 4- (1) Yönlendirme
Komitesi, Orman ve Su İşleri Bakanının başkanlığında, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık, İçişleri, Sağlık ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Müsteşarları, Orman ve Su İşleri Bakanlığından bir Müsteşar Yardımcısı, Devlet
Su İşleri Genel Müdürü, Su Yönetimi Genel Müdürü, Meteoroloji Genel Müdürü,
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanı, Türkiye Su Enstitüsü
Başkanı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığınca belirlenecek iki üniversite öğretim
üyesi veya sivil toplum kuruluşu temsilcisinden oluşur.
(2) Yönlendirme Komitesi, Enstitünün politika, hedef ve
stratejileri ile çalışma ilkelerini belirler.
(3) Yönlendirme Komitesi, yılda en az bir defa olmak üzere,
Enstitü Başkanlığının hazırladığı gündemle Yönlendirme Komitesi Başkanının
daveti üzerine toplanır. Yönlendirme Komitesi, toplantıya katılan üyelerinin
salt çoğunluğu ile karar verir.
Yönetim Kurulu
MADDE 5- (1) Yönetim Kurulu;
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarının Başkanlığında, Enstitüsü Başkanı,
Enstitüsü Başkan Yardımcısı, Politika Geliştirme Koordinatörü, Proje Geliştirme
ve Uygulama Koordinatörü ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü,
Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
temsilcilerinden oluşur.
(2) Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Yönlendirme Komitesinin belirlediği politika, hedef, strateji
ve ilkelere uygun olarak karar almak.
b) Enstitünün idari, mali ve teknik yönden düzenli, verimli ve
etkin faaliyette bulunabilmesi için gerekli tedbirleri almak.
c) Enstitünün, personel değerlendirme kriterlerini, iş
tanımlarını, görevlere karşılık gelen pozisyonları görüşerek karara bağlamak.
ç) Enstitünün yıllık programını ve bütçe teklifini onaylamak.
d) Enstitünün yurt içindeki ulusal kuruluşlarla işbirliği yapması
ve bu kuruluşlara üye olması için karar almak. Enstitünün; 26/3/1987 tarihli ve
3335 sayılı Uluslararası Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması Hakkında Kanun
hükümleri uyarınca yurt dışındaki uluslararası kuruluşlara üye olmasına,
bunlarla ve yurt içindeki kuruluşlarla işbirliği yapmasına karar vermek.
e) Enstitü Başkanlığının ve birimlerinin çalışma usul ve esasları,
görev ve yetkilerine ilişkin düzenlemeleri yürürlüğe koymak.
f) Mevzuatla verilen diğer görevleri yapmak.
(3) Yönetim Kurulu, üç ayda bir Enstitü Başkanının daveti üzerine
toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir.
Başkanlık
MADDE 6- (1) Enstitü
Başkanlığı, Enstitünün yürütme organı olup, Başkan ve Başkan Yardımcısı ile
Politika Geliştirme Koordinatörlüğü, Proje Geliştirme ve Uygulama
Koordinatörlüğü, İdari ve Mali İşler Koordinatörlüğü birimlerinden oluşur.
Enstitü Başkanı, Enstitünün idari birimlerinin en üst amiridir.
(2) Enstitü Başkanının görev ve yetkileri şunlardır:
a) Başkanlık hizmetlerini mevzuata, Enstitünün amaç ve
politikalarına, stratejik planına, performans kriterlerine ve hizmet kalite
standartlarına uygun olarak yürütmek ve Enstitü organları ile Başkanlık
arasında koordinasyon sağlamak.
b) Enstitüyü temsil etmek.
c) Yönetim Kurulunun aldığı kararları uygulamak.
ç) Enstitü personelinin atama işlemlerini yapmak.
d) Enstitünün yıllık çalışma raporu, araştırma ve iş programı ile
bütçesini hazırlamak.
e) Yapılacak bağışları kabul etmek, sponsorluk ile ilgili
faaliyetleri yürütmek.
f) Yönetim Kurulu toplantılarının gündemini belirlemek.
g) Yönetim Kurulu ve Yönlendirme Komitesi tarafından verilen
benzeri görevleri yapmak.
ğ) Mevzuatla verilen diğer görev ve hizmetleri yapmak.
(3) Başkana yardımcı olmak üzere bir Başkan Yardımcısı atanır.
Başkan Yardımcısı, Başkan tarafından verilen görevleri yerine getirir ve
Başkana karşı sorumludur.
(4) Yönlendirme Komitesinin ve Yönetim Kurulunun sekreterya
işleri, Enstitü Başkanlığı tarafından yürütülür.
(5) Enstitü malları Devlet malı hükmündedir.
Geçici ve sürekli kurullar ile çalışma grupları
MADDE 7- (1) Enstitü; görev
alanına giren konularla ilgili olarak çalışmalarda bulunmak üzere bakanlık,
kamu kurum ve kuruluşları, meslek odaları, özel sektör temsilcileri, özel hukuk
hükümlerine tabi kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve konu ile ilgili
uzmanların katılımı ile geçici ve sürekli kurullar ile çalışma grupları
oluşturabilir.
Yöneticilerin sorumlulukları ve yetki devri
MADDE 8- (1) Enstitü
Başkanlığının her kademedeki yöneticileri, görevlerini mevzuata, stratejik plan
ve programlara, performans ölçütlerine ve hizmet kalite standartlarına uygun
olarak yürütmekten üst kademelere karşı sorumludur.
(2) Başkan, Başkan Yardımcısı ile birimlerin yöneticileri
gerektiğinde, sınırlarını yazılı olarak açıkça belirtmek şartıyla yetkilerinin
bir kısmını veya tümünü devredebilir. Yetki devri, uygun araçlarla ilgililere
duyurulur.
Atama
MADDE 9- (1) Başkan, müşterek
kararname ile diğer personel Orman ve Su İşleri Bakanı tarafından atanır.
(2) Başkan ve Başkan Yardımcılarının en az lisans düzeyinde
öğrenim görmüş olması ve kamu kurum ve kuruluşlarında, üniversitelerde veya
özel sektörde toplam en az on yıl deneyim sahibi olması şarttır. Koordinatörler
için bu süre beş yıl olarak uygulanır.
(3) İhtiyaç duyulması halinde, Başkan ve Başkan Yardımcısı
pozisyonlarına, emekli olmuş kamu personelinden yetmişiki yaşını doldurmamış
kişiler arasından sözleşmeli olarak atama yapılabilir.
Personel ve mali haklara ilişkin hükümler
MADDE 10- (1) Enstitüde
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli
personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli
personel çalıştırılabilir.
(2) Emeklilik, aylık ve diğer mali hakları bakımından, Enstitü
Başkanı için Başkanlığın bağlı olduğu Bakanlık Genel Müdürü; Enstitü Başkan
Yardımcısı için Bakanlık Genel Müdür Yardımcısı; Koordinatörler için Bakanlık
Daire Başkanları hakkında uygulanan hükümler uygulanır.
(3) Enstitü personelinin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48
inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7)
numaralı alt bentlerinde belirtilen şartlar ile Enstitünün amaçlarının
gerektirdiği nitelikleri taşımaları zorunludur.
(4) Uzman olarak atanabilmek için, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak aranacak diğer
şartlar Enstitü tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
(5) Geçici veya belli bir ihtisas gerektiren nitelikteki hizmetler
Başkanlıkça tespit ve tayin edilir. Bu işlerde çalışacak personel, idari hizmet
sözleşmesi ile istihdam edilir.
(6) Enstitü personelinin pozisyon, unvan ve sayıları ekli (l)
sayılı listede gösterilmiştir. İkinci fıkrada sayılanlar dışında kalan Enstitü
personeline ödenecek ücret, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Yönetim
Kurulu tarafından belirlenir.
(7) Özel bilgi ve ihtisas gerektiren işlerde, Yönetim Kurulunca
yürürlüğe konulacak yönetmelik hükümlerine göre idari hizmet sözleşmesi ile
yabancı uzman istihdam edilebilir. Bunlara ödenecek ücret Maliye Bakanlığının
uygun görüşü üzerine Yönetim Kurulunca belirlenir.
(8) Sosyal güvenlik yönünden; altıncı fıkra kapsamında istihdam
edilenler 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında,
beşinci ve yedinci fıkralar kapsamında istihdam edilenler ise, aynı Kanunun 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.
(9) Enstitüde proje ve araştırma süresi ile sınırlı olarak diğer
kamu kurum ve kuruluşlarından proje ve araştırmaların gerektirdiği niteliklere
sahip yeterli sayıda personel görevlendirilebilir. Bu şekilde istihdam
edilenler kurumlarından ücretli izinli sayılır. İzinli oldukları müddet, terfi
ve emekliliklerinde hesaba katılır. Terfi hakkını kazananlar başka bir işleme
gerek kalmaksızın terfi ettirilir. Akademik unvanların kazanılması için gerekli
şartlar saklıdır.
(10) Sözleşmeli personelin bu maddede belirlenenler dışında kalan
görev ve yetkileri çalışma usul ve esasları, sözleşmenin feshi, izinleri
Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Gelirler
MADDE 11- (1) Enstitünün
gelirleri şunlardır:
a) Genel bütçeden yapılacak yardımlar.
b) Enstitü faaliyetlerinden elde edilen gelirler.
c) Yayın ve patent gelirleri.
ç) Her türlü yardım ve bağışlar.
d) Enstitünün sahip olduğu taşınır, taşınmaz ve haklardan elde
edilen gelirler.
e) Enstitü gelirlerinin nemalandırılması sonucu elde edilen
gelirler ve diğer gelirler.
Eklenen hükümler
MADDE 12- (1) 10/12/2003 tarihli
ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Kanuna ekli (II) sayılı cetvelin 'B) ÖZEL
BÜTÇELİ DİĞER İDARELER' bölümüne 42 nci sırasından sonra gelmek üzere '43)
Türkiye Su Enstitüsü' sırası eklenmiştir.
Geçiş süreci
GEÇİCİ MADDE 1- (1) 15/10/2008 tarihli
ve 5804 sayılı 2009 Yılında İstanbul Şehrinde Yapılacak Beşinci Dünya Su
Forumunun Organizasyonu ile Katma Değer Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanuna göre faaliyet gösteren Beşinci Dünya Su Forumu
Sekretaryasına verilen görev, hak, yetki ve sorumluluklar ile Forum
Sekretaryasının tüm varlıkları, taşınır ve taşınmazları, yapılmış
sözleşmelerden doğan hak, alacak ve borçları Enstitüye devredilmiş sayılır.
(2) Beşinci Dünya Su Forumu Sekretaryasında kurulmuş organlar,
yeni organlar oluşuncaya kadar görevlerine devam eder.
(3) Bu Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen yönetmelikler, Enstitü
tarafından üç ay içerisinde yürürlüğe konulur. Söz konusu yönetmelikler
yürürlüğe girinceye kadar mevcut düzenlemelerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye
aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
Yürürlük
MADDE 13- (1) Bu Kanun Hükmünde
Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 14- (1) Bu Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(1) SAYILI LİSTE
SU ENSTİTÜSÜ BAŞKANLIĞI PERSONELİNİN POZİSYON VE SAYILARI
Başkan
|
1
|
Başkan
Yardımcısı
|
1
|
Politika
Geliştirme Koordinatörü
|
1
|
Proje
Geliştirme ve Uygulama Koordinatörü
|
1
|
İdari
ve Mali İşler Koordinatörü
|
1
|
Hukuk
Müşaviri
|
2
|
Uzman
|
32
|
Teknisyen
|
1
|
Toplam
|
40
|
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 6., 7.,
8., 87., 91., 123. ve 163. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
A- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Serruh
KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin
YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN'ın
katılımlarıyla 12.1.2012 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ hakkındaki reddi hâkim talebi
görüşülmüştür.
Dava dilekçesinde, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ'ın,
kamuoyunda Wikileaks belgeleri olarak bilinen ve bir internet sitesinde yer
alan bilgilere göre, 2003 yılında ABD Büyükelçisine Cumhuriyet Halk Partisi
aleyhinde bir takım beyanlarda bulunduğu, 25.4.2011 tarihinde Anayasa
Mahkemesinin 49. Kuruluş Yıldönümü'nde yaptığı açılış konuşmasında 'Ümit
ediyorum ki bu gayret, Anayasa Mahkemesine dava açmak suretiyle sorun çözme
kolaycılığını da ortadan kaldıracaktır.' ifadelerine yer verdiği,
ayrıca 6223 sayılı Yetki Kanunu'nun iptali istemiyle açılan davada verilen
kararda açıklanan görüşünün daha önceki kararlarda yer alan görüşlerinden
farklı olduğu, bu nedenlerle Cumhuriyet Halk Partisinin tarafı olduğu davalarda
tarafsız olarak karar veremeyeceği ileri sürülerek 6216 sayılı Kanun'un 59.
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 60. maddesinin (1) numaralı fıkrası
uyarınca reddi talep edilmiştir.
Hâkimin reddi kurumu, hâkimin tarafsız kalamayacağı şüphesi
bulunan bir davaya bakmamasını sağlamaya yönelik olup temel bir hak olan adil
yargılanma hakkıyla ilişkilidir. Nitekim adil yargılanma hakkı tarafsız bir
mahkeme önünde yargılanma hakkını da içerir. Bu nedenle hukukumuzda, hâkimin
tarafsız kalamayacağı varsayılan veya tarafsızlığından kuşku duyulabilecek
durumlarda ya davaya bakması yasaklanmış ya da taraflarca reddedilebileceği
kabul edilmiştir.
6216 sayılı Kanun'un 59. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d)
bendinde, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerinin, istişarî görüş ve
düşüncelerini ifade etmiş olduğu dava ve işlere bakamayacakları; 60. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerinin tarafsız
hareket edemeyecekleri kanısını haklı kılan hallerin olduğu iddiası ile
reddolunabileceği; (2) numaralı fıkrasında, bu takdirde, Genel Kurul ya da
bölümlerde ilgili üye katılmaksızın ret konusu hakkında kesin karar verileceği;
(5) numaralı fıkrasında ise ret talebinin kötü niyetle yapıldığının anlaşılması
ve esas yönünden kabul edilmemesi hâlinde, talepte bulunanların her birine
Mahkemece beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para
cezası verileceği kurala bağlanmıştır.
Dava dilekçesinde hâkimin reddi talebi yönünden dayanılan
hususlardan biri Wikileaks belgeleri olarak bilinen belgelerde yer aldığı ileri
sürülen bilgilerdir. Ancak, bu belgelerin gerçekte var olup olmadığı
kanıtlanamadığı gibi içerdiği bilgilerin doğru olup olmadığı da ortaya
konulabilmiş değildir. Aksine, belgelerde ismi geçen birçok kişi gibi Anayasa
Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ tarafından da kamuoyunun bilgisine sunuldukları
ilk andan itibaren anılan belgelerde var olduğu ileri sürülen bilgiler açıkça
yalanlanmıştır. Ret talebi yönünden dayanılan hususlardan biri olan açılış
konuşmasındaki sözler, Türk siyasal yaşamındaki uzlaşma kültürü eksikliğine ve
temel siyasal sorunların siyasi arenada çözümü yerine yargı kurumlarına havale
edilmesi eğilimine yönelik genel ve kişisel nitelikte bir eleştiri olup somut
bir davaya ilişkin herhangi bir görüş veya düşünce içermemektedir. Ret talebine
dayanak yapılan hususlardan sonuncusu olan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim
KILIÇ'ın geçmişte kimi dava dosyalarında kullandığı oylar, tamamen hâkimin
yargısal görevine ilişkindir. Hâkimin geçmişte verdiği kararlar ve kullandığı
oyların ret sebebi olarak kabul edilemeyeceği açıktır. Dolayısıyla, dava
dilekçesinde hâkimin reddi nedeni olarak ileri sürülen hususlar, Kanun'da
düzenlenen davaya bakılması yasak bir hâl veya ret sebebi olarak kabul
edilemez.
Öte yandan, her hak gibi hâkimin reddini talep etme hakkının da
amacına uygun olarak kullanılması gerekir. Aksi halde hakkın kötüye
kullanılması söz konusu olur. Somut dava dosyasında, varlığı ve içerdiği
bilgilerin doğruluğu kanıtlanmamış aksine yalanlanmış olan hukuken delil değeri
bulunmadığı açık bir takım bilgi ve belgelere, yine ret sebebi olmadığı açık
olan hâkimin önceki dava dosyalarında kullandığı oylara dayanılarak ret
talebinde bulunulmuş olması, hâkimin reddini talep etme hakkının iyi niyetle ve
amacına uygun olarak kullanılmadığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle 6216
sayılı Kanun'un 60. maddesinin (5) numaralı fıkrası gereğince ret talebinde
bulunanlara takdiren 500 TL disiplin para cezası uygulanmasına karar verilmesi
gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle:
1- Hâkimin reddi talebinin esastan REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- Talebin kötü niyetle yapıldığının KABULÜNE ve 6216 sayılı
Kanun'un 60. maddesinin (5) numaralı fıkrası gereğince DİSİPLİN PARA CEZASI
UYGULANMASINA, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile
Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
3- Disiplin para cezasının talepte bulunan davacıya verilmesine,
Serruh KALELİ, Burhan ÜSTÜN ile Nuri NECİPOĞLU'nun 'Para cezasının
talepte bulunanların her birine verilmesi gerektiği' yolundaki
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
4- Para cezası miktarının 500 Türk Lirası olarak esas alınmasına,
OYBİRLİĞİYLE,
B- Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara
bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE,
karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Hakan ATASOY tarafından
hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen kanun hükmünde kararname
kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama
belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun Hükmünde Kararnamelerin Yargısal Denetimi Hakkında Genel
Açıklama
Anayasa'nın 91. maddesinde düzenlenen kanun hükmünde
kararnameler, işlevsel yönden yasama işlemi niteliğinde olduğundan yargısal
denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi Anayasa'nın 148. maddesi ile Anayasa
Mahkemesine verilmiştir. Yargısal denetimde kanun hükmünde kararnamenin,
öncelikle yetki kanununa sonra da Anayasa'ya uygunluğu sorunlarının
çözümlenmesi gerekir. Her ne kadar, Anayasa'nın 148. maddesinde kanun hükmünde
kararnamelerin yetki kanunlarına uygunluğunun denetlenmesinden değil, yalnızca
Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından uygunluğunun denetlenmesinden söz
edilmekte ise de Anayasa'ya uygunluk denetiminin kapsamına öncelikle kanun
hükmünde kararnamenin yetki kanununa uygunluğunun denetimi de girer. Çünkü
Anayasa'da, Bakanlar Kuruluna ancak yetki kanununda belirtilen sınırlar
içerisinde kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi öngörülmüştür.
Yetkinin dışına çıkılması, kanun hükmünde kararnameyi Anayasa'ya aykırı duruma
getirir.
Dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa'dan alan olağanüstü hal
kanun hükmünde kararnamelerinden farklı olarak, olağan dönemlerdeki kanun
hükmünde kararnamelerin bir yetki kanununa dayanması zorunludur. Bu nedenle,
kanun hükmünde kararnameler ile dayandıkları yetki kanunu arasında çok sıkı bir
bağ vardır. Kanun hükmünde kararnamenin yetki kanunu ile olan bağı, kanun
hükmünde kararnameyi aynen ya da değiştirerek kabul eden kanun ile kesilir.
Kanun hükmünde kararnamenin Anayasa'ya uygun bir yetki kanununa dayanması,
geçerliliğinin ön koşuludur. Bir yetki kanununa dayanmadan çıkartılan veya
dayandığı yetki kanunu iptal edilen kanun hükmünde kararnamelerin içeriği
Anayasa'ya aykırılık oluşturmasa bile bunların Anayasa'ya uygunluğundan söz
edilemez.
Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa'ya uygunluk denetimi,
kanunların denetiminden farklıdır. Anayasa'nın 11. maddesinde, 'Kanunlar
Anayasaya aykırı olamaz.' denilmektedir. Bu nedenle kanunların denetiminde,
onların yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. Kanun
hükmünde kararnameler ise konu, amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem
dayandıkları yetki kanununa hem de Anayasa'ya uygun olmak zorundadırlar.
Anayasa'da kimi konuların kanun hükmünde kararnamelerle
düzenlenmesi yasaklanmaktadır. Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrasında 'Sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler...'in kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kural gereğince, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, 'Bakanlar Kurulu'na ancak kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenmesi yasaklanmış alana girmeyen konularda kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi verebilir.
Anayasa'nın herhangi bir maddesinde kanunla düzenleneceği
öngörülen bir konunun, Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrasının açıkça
yasakladığı hükümler ile ilgili olmadıkça ya da Anayasa'nın 163. maddesinde
olduğu gibi kanun hükmünde kararname çıkarılamayacağı açıkça belirtilmedikçe
kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi Anayasa'ya aykırılık oluşturmaz.
B- Kanun Hükmünde Kararname'nin Ayrı Ayrı Tüm Maddeleri ile Eki
(1) Sayılı Listesi'nin 6223 Sayılı Yetki Kanunu Kapsamında Olup Olmadığının
İncelenmesi
Dava dilekçesinde, KHK'nin ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki (1)
Sayılı Listesi'nin 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında olmadığı ve ivedi,
önemli ve zorunlu konuları düzenlemediği belirtilerek Anayasa'nın Başlangıç'ı
ile 2., 6., 7., 8., 87., 91., 123. ve 163. maddelerine aykırı oldukları ileri
sürülmüştür.
6223 sayılı Yetki Kanunu'nun amaç ve kapsamını düzenleyen 1.
maddesinde Kanun'un amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli
ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak olarak belirlenmiş ve yetkinin
kapsamı iki başlık altında tespit edilmiştir. Yetkinin kapsamına ilk olarak
kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesi
girmektedir. Bu çerçevede gerekli görülmesi halinde yeni bakanlıklar kurulması,
var olan bakanlıkların birleştirilmesi, bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarının yeniden belirlenmesi için kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi verilmiştir. Bu amaçla;
1- Mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına,
yeni bakanlıklar kurulmasına, anılan bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine,
2- Mevcut bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve
ilgilerinin yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut, birleştirilen veya
yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden
düzenlenmesine,
3- Mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan
bakanlıkların görev, yetki, teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine, taşrada ve
yurt dışında teşkilatlanma esaslarına,
ilişkin kanun hükmünde kararname çıkarılabilecektir.
İkinci olarak kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen
memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma,
nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye
sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin olarak değişiklikler ve yeni
düzenlemeler yapılması için kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde yapılan inceleme
sonucunda; KHK'nin, Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca
iptal edilen hükmü dışında kalan diğer kuralları ve eki (1) Sayılı
Listesi, 6223 sayılı Yetki Kanunu'nun kapsamında kaldığı anlaşıldığından,
Anayasa'nın 91. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
KHK'nin;
1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 10., 11., 12., geçici 1., 13. ve
14. maddeleri ile eki (1) Sayılı Listesi yönünden Serruh KALELİ, Fulya
KANTARCIOĞLU ile Mehmet ERTEN,
9. maddesi yönünden Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet
ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Zehra Ayla PERKTAŞ,
bu görüşe katılmamışlardır.
C- Kanun Hükmünde Kararname'nin Ayrı Ayrı Tüm Maddeleri ile
Eki (1) Sayılı Listesi'nin Anayasa'nın 91. ve 163. Maddeleri Yönünden
İncelenmesi
Dava dilekçesinde, KHK'nin ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki (1)
Sayılı Listesi'nin Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrası ile 163.
maddesinde kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmesi yasaklanmış alanlara
ilişkin düzenleme içerdiği, bu nedenle Anayasa'nın 91., 123. ve 163.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
1- KHK'nin 10. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrası
KHK'nin 10. maddesinin (4) numaralı fıkrasıyla,Enstitüye uzman olarak
atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinde sayılan
genel şartlara ek olarak aranacak diğer şartların Enstitü tarafından
çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği öngörülmüştür.
Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrasında 'Sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler...'in kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Öte yandan, Anayasa'nın 'Kamu
hizmetlerine girme hakkı' başlıklı 70. maddesinin birinci fıkrasında,
her Türk'ün, kamu hizmetlerine girme hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra
ikinci fıkrasında hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka
hiçbir ayırım gözetilemeyeceği kurala bağlanmıştır. Buna göre,
Anayasa'nın 'Siyasi Haklar ve Ödevler' başlıklı dördüncü
bölümünde yer alan 70. maddesinde korunan kamu hizmetlerine girme hakkına
ilişkin olarak kanun hükmünde kararname ile düzenleme yapılması mümkün
değildir.
Uzman kadrosuna giriş koşullarının belirlenmesi, Anayasa'nın 70.
maddesine göre kamu hizmetine girme hakkına ilişkin bir düzenleme olduğundan
KHK'nin 10. maddesinin (4) numaralı fıkrası, Anayasa'nın 91. maddesinin birinci
fıkrasına aykırıdır. İptali gerekir.
Haşim KILIÇ, Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU,
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Muammer TOPAL bu görüşe katılmamışlardır.
2- KHK'nin Diğer Kuralları
KHK'nin, 10. maddesinin (4) numaralı fıkrası dışında kalan diğer
kurallarında ve eki (1) Sayılı Liste'de, Anayasa'nın 91. maddesinin birinci
fıkrası ve 163. maddesi uyarınca kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi
yasaklanmış alanlara ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği
anlaşıldığından bu kurallara ve Liste'ye ilişkin iptal isteminin reddi gerekir.
KHK'nin;
1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 11., 12., geçici 1., 13. ve 14.
maddeleri ile eki (1) Sayılı Listesi yönünden Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU
ile Mehmet ERTEN;
9. maddesi yönünden Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet
ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Zehra Ayla PERKTAŞ;
10. maddesinin (1), (2), (3), (9) ve (10)numaralı fıkraları
yönünden Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU ile Mehmet ERTEN;
10. maddesinin (5), (6), (7) ve (8) numaralı fıkraları yönünden
Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Burhan ÜSTÜN,
bu görüşe katılmamışlardır.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
10.10.2011 günlü, 658 sayılı Türkiye Su
Enstitüsünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin:
A) Kapsam yönünden 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11.,
12., geçici 1., 13. ve 14. maddeleri ile eki (1) Sayılı Liste'ye yönelik iptal
istemleri, 10.1.2013 günlü, E.2011/146, K.2013/11 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu maddelere ve listeye ilişkin yürürlüğün durdurulması
isteminin REDDİNE,
B) Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrası ve 163. maddesi
yönünden;
1- 10. maddesinin (4) numaralı fıkrasına ilişkin iptal hükmünün
yürürlüğe girmesinin ertelenmesi nedeniyle, bu fıkranın YÜRÜRLÜĞÜNÜN
DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE,
2- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., maddeleri, 10. maddesinin
(4) numaralı fıkrası dışında kalan bölümü, 11., 12., geçici 1., 13. ve 14.
maddeleri ile eki (1) Sayılı Liste'ye yönelik iptal istemleri, 10.1.2013 günlü,
E.2011/146, K.2013/11 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddelere, bölüme ve
listeye ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE,
10.1.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI- İPTAL HÜKMÜNÜN YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, 'Kanun, kanun
hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların
hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten
kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği
tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı
günden başlayarak bir yılı geçemez.' denilmekte, 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 66. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır.
10.10.2011 günlü, 658 sayılı Türkiye Su Enstitüsünün Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 10. maddesinin (4) numaralı
fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını
ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü
fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince
bu fıkraya ilişkin iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından
başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VII- SONUÇ
10.10.2011 günlü, 658 sayılı Türkiye Su
Enstitüsünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin:
A) 1- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 10., 11., 12., geçici 1.,
13. ve 14. maddeleri ile eki (1) Sayılı Listesi, 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı
Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak
Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu
Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanun'u kapsamında olduğundan Anayasa'ya
aykırı olmadığına, bu maddelere ve listeye ilişkin iptal isteminin REDDİNE,
Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU ile Mehmet ERTEN'in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2- 9. maddesi, 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında olduğundan, bu
maddenin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Serruh
KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Zehra Ayla
PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B) 1- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 11., 12., geçici 1., 13. ve
14. maddeleri ile eki (1) Sayılı Liste'si, Anayasa'nın 91. maddesinin birinci
fıkrası ve 163. maddesi uyarınca Anayasa'ya aykırı olmadığına ve bu maddelere
ve listeye ilişkin iptal isteminin REDDİNE, Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU
ile Mehmet ERTEN'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- 9. maddesinin, Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrası ve
163. maddesi uyarınca Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile
Zehra Ayla PERKTAŞ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
3- 10. maddesinin;
a- (4) numaralı fıkrasının Anayasa'nın 91. maddesinin birinci
fıkrası uyarınca Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ, Alparslan
ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ile
Muammer TOPAL'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b- (1), (2), (3), (9) ve (10)numaralı fıkralarının, Anayasa'nın
91. maddesinin birinci fıkrası ve 163. maddesi uyarınca Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU ile
Mehmet ERTEN'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
c- (5), (6), (7) ve (8) numaralı fıkralarının, Anayasa'nın 91.
maddesinin birinci fıkrası ve 163. maddesi uyarınca Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU,
Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ ile
Burhan ÜSTÜN'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
d- (4) numaralı fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa'nın
153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun'un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince bu fıkraya ilişkin İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ
GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
10.1.2013 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Serruh KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Zehra Ayla
PERKTAŞ
|
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
Zühtü ARSLAN
|
KARŞIOY YAZISI
10.10.2011 günlü, 658 sayılı Türkiye Su Enstitüsünün Kuruluş Ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 10. maddesinin(4) numaralı
fıkrası çoğunluk kararıyla Anayasa'nın 91. maddesine aykırı bulunarak iptal
edilmiştir.
658 sayılı KHK'nin 10. maddesinin (4) numaralı fıkrasıyla,Enstitüye
uzman olarak atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48.
maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak aranacak diğer şartların Enstitü
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği kurala bağlanmıştır.
6223 sayılı Yetki Kanunu'nun 1. maddesinin birinci fıkrasının
(a-3) bendinde, Kanun'un amaçlarından birinin kamu hizmetlerinin Bakanlıklar
arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek, mevcut Bakanlıklar ile
birleştirilen veya yeni kurulan Bakanlıkların görev, yetki, teşkilat ve
kadrolarının düzenlenmesine, taşrada ve yurt dışında teşkilatlanma esaslarına
ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek olduğu belirtilmiş ve aynı Kanun'un
ikinci fıkrasında da ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
yapılabileceği belirtilmiştir.
658 sayılı KHK'nin 10. maddesinin (4) numaralı fıkrasıyla,Enstitüye
uzman olarak atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48.
maddesinde sayılan genel şartlara ek olarak aranacak diğer şartların
düzenlenmesi teşkilat ve kadroların belirlenmesine ilişkin bir husus olduğundan
Yetki Kanunu'na aykırılık bulunmamaktadır.
Kamu görevlilerinin kadrolarının ve bu kadrolara atanacak
kişilerde bulunması gereken niteliklerin de kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.
Ancak, kamu görevlisi olarak atanacak kişilerle ilgili tüm ayrıntıların sadece
yasayla düzenlenmesi gerektiği ve bu konuda idarî düzenlemeler yapılmasının
Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı düşeceği iddiası yerinde
değildir. Anayasa'nın bir maddesinin yasayla düzenleneceğini öngördüğü bir
konunun, Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrasının açıkça yasakladığı
hükümler ile doğrudan ilgili olmadıkça, ya da KHK ile düzenlenemeyeceği
Anayasa'da özel olarak belirtilmedikçe KHK ile düzenlenmesi Anayasa'ya aykırı
değildir.
Anayasa'nın 70. maddesine göre, 'her Türk kamu hizmetine
girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden
başka hiçbir ayırım gözetilemez'. Maddede Türkiye Cumhuriyeti
Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin görevin gerektirdiği
nitelikler dışında, dil, din, mezhep, renk, siyasi düşünce, cinsiyet ve benzeri
ayırım gözetilmeksizin kamu hizmetlerine girme hakkına sahip bulundukları
belirtilmiştir. Böylece 'kamu hizmetlerine girme hakkı' siyasi
hak ve ödevler kapsamında, vatandaşlık bağına bağlı olarak kullanılabilecek bir
hak olarak düzenlenmiştir. Düzenlemenin temel hakka ilişkin niteliği bundan
ibarettir. Yoksa, bunun dışında kamu görevlerine giriş, atanma, görev
değişikliğine ilişkin tüm düzenleme ve uygulamaların temel hakkın düzenlenmesi
ve 91. madde anlamında yasak alan kapsamında görülmesi yerinde değildir.
Anayasa'nın 91. maddesinin birinci fıkrasında, Anayasa'nın ikinci
kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevlerin kanun
hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiştir. Anayasanın belirtilen
bölümlerinde birçok temel hak ve özgürlük düzenlenmiş bulunmaktadır. Sözkonusu
temel hak ve özgürlüklerin kapsama alanları ve ilgili oldukları hususlar geniş
bir biçimde yorumlandığında KHK'lerle yapılacak tüm düzenlemelerin bu hak ve
özgürlüklerle bağlantılarının bulunduğu ileri sürülebilecektir. Böyle bir
yorumdan hareket edilmesi halinde yasak alan kapsamı oldukça genişleyecek ve
KHK ile düzenlenebilecek alan kalmayacaktır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin,
6.1.1987 günlü, E:1986/15 ve K:1987/1 sayılı kararında, dolaylı biçimde kişi
hak ve özgürlüklerini ilgilendirmeyecek bir düzenleme düşünmenin oldukça güç
olduğu, bu nedenle de dolaylı bir ilginin varlığına dayanılarak sonuca gitmenin
isabetli sayılamayacağı belirtilmiştir. Buna göre, yasak alanın kapsamının,
temel hak ve özgürlüklerle doğrudan ilgili düzenlemeleri kapsayacak, dolaylı
olarak ilgili düzenlemeleri ise kapsam dışında bırakacak şekilde belirlenmesi
gerekir.
Anayasa Mahkemesi, 16.5.1989 günlü, E:1989/4 ve K:1989/24 sayılı
kararında,3.11.1988 günlü, 347 sayılı '233 Sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname'nin Genel Müdür olarak
atanabilmek için, 'yükseköğrenim görmüş olmak, dört yılı kamuda, altı
yılı özel sektörde geçmek şartıyla en az on yıl hizmeti bulunmak, kamu hizmeti
bulunmayanlarda ise özel sektörde asgari onbeş yıl çalışmış olmak, Genel
müdürlük görevini yerine getirebilecek yetenek, bilgi ve tecrübeye sahip olmak' şartlarını
getiren 1. maddesine yönelik iptal istemini reddetmiştir.
Anayasa'nın 91. maddesi kapsamına giren alanlarda düzenleme yapılmış
olmasından söz edilebilmesi için 91'inci maddede belirtilen hak ve alanlarla
ilgili doğrudan bir düzenleme yapılmış olması gerekir.
İptaline karar verilen kurallarda Yetki Kanunu kapsamında Türkiye
Su Enstitüsü kurumunda sözleşmeli olarak çalışacak uzman kadroları
oluşturulduğundan, zorunlu olarak bu kadrolara girişin koşulları da
düzenlenmiştir. Bu nedenle anılan kuralların Anayasa'nın 91. maddesinde
belirtilen yasak alana ilişkin düzenlemeler içerdiğinden söz etmek mümkün
değildir.
Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kurallara yönelik iptal
isteminin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle kuralın iptaline
yönelik çoğunluk görüşüne katılmadık.
Başkan
Haşim KILIÇ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Nuri NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
KARŞIOY
(Reddi Hakim)
Mahkememize 2011/146 Esas sayısı ile T.B.M.M. üyesi 116
milletvekili tarafından açılan 10.10.2011 tarih ve 658 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname'nin iptali davasın da Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ'ın reddi
talebi yer almış ise de, dosyanın 12.01.2012 tarihli ilk incelemesinde hakimin
reddi talebi esastan reddedilmiş, talebin kötü niyetle yapıldığı oyçokluğu ile
kabul edilmiş ise de, bu gibi hallerde uygulanacak para cezasının talepte
bulunanlar dışında cezanın SOYUT bir niteleme ile sadece davacıya verilmesi
yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki nedenler ile katılınmamıştır.
Reddi hakim talebinin kötü niyetle yapıldığının kabulü halinde, bu
kasta yaptırım uygulanması hukuk düzenince makul kabul görmeyen bir fiilin
cezalandırılması isteminin gereğidir. Nitekim hukukun temel ilkelerinden
bakıldığında HMK'nun 42. maddesi hukuksuz eyleme meşruiyet kazandırmamak için
ceza öngörüsünde bulunmuş ve başvuruda bulunanlara bunlar arasında nasıl bir
hukuksal ilişki olduğuna bakmaksızın talepte bululanlar yönünden her birinin
cezalandırılması gerektiğini ifade etmiştir.
Nitekim genel usul hukuku hükümleri yanında özel nitelik taşıyan
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 60. maddesinin (5) numaralı fıkrasında Anayasa Mahkemesinde yapılacak
hakimin reddi taleplerinin kötü niyetle yapıldığının anlaşılması halinde
BAŞVURUCULARIN HER BİRİNE disiplin para cezası verileceği hükmü çok açıktır.
Davacılar; Anayasanın 150. maddesince siyasi parti kimliklerine
bakılmaksızın kendilerine iptal davası açma hakkı tanınan meclis üye
tamsayısının 1/5 oranındaki asgari 110 milletvekilidir. Açılan davaların kabul
görebilmesi için alt sınır 110 olup beklenmeyip üstünde olması haline ilişkin
bir sınırlama bulunmamaktadır. Nitekim Türkiye Büyük Milet Meclisi tarafından
imzalanarak tasdik edilen belge ile görülen bu davayı açanların Meclis üyeleri
oldukları teyit edilmiş ve görülen bu davayı da asgari 116 kişinin bir araya
gelerek açtığı anlaşılmıştır.
Bir an için dava açma için bir araya gelen iradenin zorunlu bir
birliktelik içinde oldukları kabul edilse bile bu beraberlik açılmış davanın
mahkemece kabulünün ön şartıdır. Örneğin değişik siyasi gruplardan 140 kişinin
bir araya gelmesi ile açılan bir davada dava açan belgeye imza atanlardan 40
kişinin diğer talepler yanında reddi hakim talebinde bulunmamış veya bilahare
feragat olmaları halinde görülen davada dava, kalan 100 kişi davacı yönünden
110 kişilik dava açma şartını oluşturmadığı için açılmamış mı sayılacaktır'
veya dava tüm diğer talepler yönünden düşmüş mü olacaktır'
Dava açanların iradesi açılmış davanın kabul şartından bağımsız
nitelikte olup dava açanlar arasında ki hukuksal ilişkiden kaynaklı bir
zorunluluk değildir. Reddi hakim talebinden çekilenler yönünden kötü niyet
araştırması yapılamayacak ve para cezası verilemeyecek olması ' talepte bulunan
ve bulunmayanlar arasında nasıl bir hukuki tespit yapmayı gerektiriyorsa da
dava açıp hakimin reddi talebinde bulunanların bu yöndeki iradesi dava açma
için bir araya gelme zorunluluğunda bağımsız bir fikir 'bir irade tezahürüdür.
Dava açanlar, açma yönünden gerekli biçimsel bir zorunluluk, dava
konusu talepler yönünden ise ihtiyari bir birliktelik içindedirler. Davacılar
arasında şekli bakımından mecburi dava arkadaşlığı vardır.
Mecburi dava arkadaşlığında; dava konusu hukuki ilişkide farklı
davranmalarını önleyecek çok sıkı, iştirak halinde bir ortaklık olup, dava
arkadaşları aynı şekilde ve birlikte hareket etmek zorundadırlar. İştirak
halinde mülkiyet, adi ortaklık, miras şirketi gibi veya ilgililer hakkında tek
bir karar verilmesi zorunluluğunu doğuran davalarda davacılar şekli bakımından
mecbur dava arkadaşı durumundadırlar ve dava konusu hak ile aralarında zorunlu
ilişki vardır.
Özel yasasına tabii olan Anayasa Mahkemesine iptal davası açma
şeklinde izah edildiği anlamda dava açan asgari 110 kişinin hukuk usulü
nitelemesi ile mecburi dava arkadaşı oldukları söylenemeyecektir. Aralarında
şekli bakımından olan bu zorunlu birliktelik nedeniyle dava açma şartı yerine
getirildikten sonra dava açanlar yönünden dava açmada asgari sayısal zorunluluk
şartının altına düşmedikçe talep konusu haklar yönünden bağımsız ihtiyari
davranmalarının önüne geçecek kısıtlayıcı bir hüküm mevzuatta yoktur.
Kaldı ki, davanın konusu, dava açanlar arası şahsa bağlı sıkı bir
medeni hukuk ilişkisinden değil Kamu hukukundan doğan ve toplumun tümünü
ilgilendiren bir yasa uygulamasının, demokratik toplum öznelerinden Anayasal
denetim talebine ilişkin olup bu yönüyle de mecburi dava arkadaşlığı
nitelemesinden ayrıldığı düşünülmektedir.
Aktif süje olan davanın konusu, toplumun tümünü ilgilendiren
içerik taşıdığından, pasif süje olan dava açanlar olup, dava açmada birliktelik
zorunluluğu içinde iseler de hak,yetki ve taleplerini hukuka uygun sorumluluk
bilinci dahilinde kullanmak zorundadırlar, Aksine davranışın
cezalandırılacağının öngörüldüğü hallerde ceza vermenin sınırını adaletle
şekillendirilmiş toplumsal yarar düşüncesi oluşturur, ve cezaların önleme
iyileştirme amaçları da göz önüne alınarak adaletli bir ölçü içinde biçimlenir.
Hedef cezanın yaratacağı korkutuculuk ve caydırıcılıktan toplum adına
yararlanma ilkesidir.
Ceza önlemi kimi suçlardan, niteliği, işleme biçimi, Devlet için
zarar alanı, SUÇTAN ZARAR GÖRENİN KİMLİĞİ vb nedenler ile farklı düzenlemeler
içerebilir.
Başkanvekili
|
Serruh KALELİ
|
KARŞIOY
6223 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanarak 10.10.2011
tarihinde, 658 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye Su Enstitüsü isminde
yeni bir kamu tüzel kişiliğinin kurulduğu görülmektedir.
6223 sayılı Yetki Kanunu, kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasında
dağılımının yeniden belirlenmesi amacı ile Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde
Kararname çıkarma yetkisi vermiş ve yetkinin kapsamının, mevcut bakanlıkların
birleştirilmesi, bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşlarıyla ilişkileri,
bunların(yani mevcutların) bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesi veya
kurulan bakanlığın bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesi ve
bunların kadro ve teşkilatlanma esasları ile sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 91. maddesi çıkarılan Yetki Kanunu'nun hukukilik
unsurunu oluşturmakta, çıkarılacak Kanun Hükmünde Kararname'lerde amaç, kapsam
gibi ilkelerin belirli olması gereğini vurgulamaktadır. Ancak 658 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile kuruluşu ve teşkilat yapısı gerçekleştirilen 'Türkiye Su
Enstitüsü' kurumu verilen Yetki Kanunu kapsamının hiçbir ölçüsü içinde yer
almamaktadır.
Yetki Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihte mevcut bulunmayan,
herhangi mevcut bir bakanlığın ilgilisi, bağlısı, ilişkilisi de sayılması
mümkün görülmeyen 'Türkiye Su Enstitüsü' kurumunun hukuki alt yapısı Yetki
Kanunu kapsamında olmamakla Anayasa'nın 91. maddesine aykırılık
oluşturmaktadır.
Başkanvekili
|
Serruh KALELİ
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak
10.10.2011 günlü, 658 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu
tüzelkişiliğini haiz Orman ve Su İşleri Bakanlığına bağlı, özel bütçeli Türkiye
Su Enstitüsü kurulmuştur.
Anayasa'nın 91. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, yetki
kanununda çıkarılacak KHK'nin amacının, kapsamının, ilkelerinin, kullanma
süresinin ve süresi içinde birden fazla KHK çıkarılıp çıkarılmayacağının
gösterilmesi gerekir. Buna göre Bakanlar Kuruluna ancak yetki yasasında
belirtilen sınırlar içinde KHK çıkarma yetkisi verildiğinden bir KHK'nin
Anayasa'ya uygun olduğunun kabulü, öncelikle dayandığı Yetki Yasasının kapsamı
içinde kalmasına bağlıdır.
6223 sayılı Yetki Yasası'nın 1. maddesinin, amacın belirlendiği
(1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki
dağılımı yeniden belirlenerek; (1) Mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya
kaldırılmasına, yeni bakanlıklar kurulmasına, anılan bakanlıkların bağlı,
ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine; (2) Mevcut bağlı,
ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine
veya bunların mevcut, birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde
hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine ilişkin konularda; düzenlemelerde
bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verilmiş, kapsamın
belirlendiği aynı maddenin (2) numaralı fıkrasında da verilen yetkinin sayılan
kanun ve KHK'lerle diğer kanun ve KHK'lerin görev, yetki, merkez, taşra ve yurt
dışında teşkilâtlanma esasları, kadrolar bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların
bağlılık ve ilgilerine ilişkin hükümlerinde yapılacak değişiklik ve yeni düzenlemeleri
kapsayacağı belirtilmiştir. Buna göre, KHK'ler ile mevcut bağlı kuruluşları
ilgilendiren değişiklik ve yeni düzenleme yapılabilecek, ancak, önceden mevcut
olmayan yeni bağlı kuruluş oluşturulamayacaktır.
Dava konusu 658 sayılı KHK ile 6223 sayılı Yetki Yasası'nın amaç
ve kapsamı içinde yer almayan, dolayısıyla yetki verilmeyen Orman ve Su İşleri
Bakanlığına bağlı Türkiye Su Enstitüsü adı altında yeni bir kuruluş
oluşturulmuştur. Dayandığı Yetki Yasasına aykırı olan söz konusu KHK'nin
Anayasa'ya da aykırı olacağı açıktır.
Belirtilen nedenlerle dava konusu KHK'nin Anayasa'nın 91.
maddesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne
katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
(Reddi Hakim)
6216 sayılı Kanun'un 60. maddesinin (5) numaralı fıkrasında ret
talebinin 'kötü niyetle yapıldığının anlaşılması' ve 'esas
yönünden kabul edilmemesi' hâlinde, 'disiplin para
cezası' verileceği öngörülmekte, (6) numaralı fıkrasında da ret
talebinin 'açıkça' kötüye kullanıldığının tespiti
aranmaktadır.
Söz konusu kurallar uyarınca disiplin para cezasına hükmedilebilmesi
için, ret talebinin kötü niyetle yapılması ve ret talebi olarak gösterilen
sebeplerin esastan kabul edilmemesi şartlarının birlikte gerçekleşmesi
gerekmektedir.
Bu şartlardan birinin gerçekleşmesi disiplin para cezası
verilebilmesi için yeterli olamayacağı gibi ret talebinin açıkça kötüye
kullanıldığının da tespit edilmesi gerekmektedir.
Davacı ret sebeplerini,
- Kamuoyunda 'WikiLeaks Belgeleri' olarak bilinen
belgelere göre, 2003 yılında ABD Büyükelçisine Cumhuriyet Halk Partisi aleyhinde
bir takım beyanlarda bulunduğu iddiası,
- 'Ümit ediyorum ki bu gayret, Anayasa Mahkemesine dava
açmak suretiyle sorun çözme kolaycılığını da ortadan kaldıracaktır' biçimindeki
25 Nisan 2011 tarihli konuşma metninden yapılan alıntı,
ve bunları pekiştiren
- 6223 sayılı Yetki Kanunu'nun iptali başvurusunda istikrar
kazanmış görüşünden vazgeçerek iptal isteminin reddi yönünde kullandığı oy,
olarak gösterdikten sonra, bu sebeplerin Cumhuriyet Halk
Partisi'nin tarafı olduğu davalarda, reddedilenin tarafsız davranamayacağına
ilişkin kuşkulara neden olduğunu ileri sürmüştür.
İleri sürülen bu iddia, 6216 sayılı Kanun'un 60. maddesinin (1)
numaralı fıkrası çerçevesinde incelenerek, söz konusu sebeplerin tarafsız
hareket edemeyeceği kanısını haklı kılan hâl kapsamında olmadığı düşüncesiyle
Davacının ret talebi esastan reddedilmiştir.
Ret talebinin esastan reddedilmiş olması, talebin kötü niyetle
yapıldığı anlamını taşımayacağı gibi salt reddedilme nedeniyle disiplin para
cezası verilemeyeceği de açıktır. Disiplin para cezası verilebilmesi için
kanunun tanıdığı bu hakkın açıkça kötüye kullanıldığının (kötü niyetle
yapıldığının)tespit edilmesi gerekmektedir.
Ret talebinin, kimi internet sitelerinden elde edilebilmesi mümkün
olan ret sebeplerine dayanması, belirtilen ret sebeplerinin içerikleri, ret
talebinin sunuluş biçimi, anlatım düzeni ve yargılama sürecindeki ileri sürülüş
zamanı, Davacı tarafından açılan ve ret taleplerini de içeren diğer iptal
davalarının konuları arasındaki benzerlik ve bu iptal başvurularındaki ret
taleplerinin başvuru yönteminin ve ret sebeplerinin ayırımsız aynı olması
dikkatle incelendiğinde, ret talebi başvurusunun, kanunun tanıdığı bir
hakkın kanuni sınırlar içinde kullanıldığını ve yargılamanın düzenli biçimde
işleyişini önlemek ve kamu düzenini bozmak gibi bir amaç taşımadığını,
dolayısıyla da bu hakkın açıkça kötüye kullanılmadığını göstermektedir.
Açıklanan nedenle Davacıya disiplin para cezası verilmesi
yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
6223 sayılı Yetki Kanunu'na dayanılarak kararlaştırılan 658
sayılı Türkiye Su Enstitüsünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin incelenmesi.
658 sayılı Türkiye Su Enstitüsünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile kamu tüzel kişiliğini haiz Türkiye Su Enstitüsü
isimli bir teşkilat kurularak Orman ve Su İşleri Bakanlığına bağlanmıştır.
6223 sayılı Kanun ile kamu hizmetlerinin düzenli, süratli,
etkin, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere; kamu
hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesi
amacıyla Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verilmiştir.
Bu yetkinin ise;
1) Mevcut bakanlıkların birleştirilmesi veya kaldırılması, yeni
bakanlıklar kurulması, anılan bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkileri,
2) Mevcut bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesi veya bunların mevcut,
birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak
yeniden düzenlenmesi,
3) Mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıkların
görev, yetki, teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesi, taşrada ve yurt dışında
teşkilatlanma esasları,
konularında kullanılması öngörülmüştür.
Buna göre, Yetki Yasası, bakanlıkların bağlı ilgili ve ilişkili
kuruluşlarının mevcut olmaları koşulu ile bağlılık ve
ilgilerinin yeniden belirlenmesi veya bunların mevcut, birleştirilen veya yeni
kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesi
konularında olmak üzere Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisivermektedir.
658 sayılı KHK'nin 'Amaç ve kapsam' başlıklı 1. maddesindeki
düzenlemeden, anılan KHK ile kamu tüzel kişiliğini haiz Türkiye Su Enstitüsü
isimli yeni bir teşkilatın kurulduğu ve bu teşkilatın
Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na bağlandığı anlaşılmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yetkilerinin yeniden
belirlenmesi sırasında çıkartılan, 658 sayılı Türkiye Su Enstitüsünün
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 6223 sayılı Yetki
Yasasının belirlediği yetki kapsamı aşılarak kamu tüzel
kişiliğini haiz Türkiye Su Enstitüsü isimli yeni bir
kamu kurumunun oluşturulması, Anayasa'nın 91. maddesine aykırıdır.
Açıklanan nedenle 658 sayılı KHK'nin tümünün iptali gerekir.
KARŞIOY GEREKÇESİ
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Yetki Kanunu'nun 1. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi 'Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam
edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer kamu
görevlilerinin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere, bunların atanma, nakil,
görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevkedilme
usul ve esaslarına' ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere, Bakanlar
Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermektedir. 658 sayılı
KHK'nin 10. maddesinin (5), (6), (7) ve (8) numaralı fıkralarında ise memuriyet
statüsüne alınmaya ilişkin düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Oysa yukarıda
ifade edildiği üzere 6223 sayılı Yetki Kanunu'nun belirtilen hükmü salt 'istihdam
edilen' kamu görevlileri bakımından bir düzenleme yapılabilmesi konusunda yetki
vermektedir. Diğer bir deyişle, söz konusu kural Yetki Kanunu kapsamı dışında
kalmakta ve bu mahiyeti itibariyle de Anayasa'nın 91. maddesine aykırı
düşmektedir.
Açıklanan nedenle, anılan kuralların iptali gerektiği
değerlendirmesiyle, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Burhan ÜSTÜN
|
KARŞIOY YAZISI
1- Reddi hakim talebinin kötü niyetle yapıldığı gerekçesiyle
DİSİPLİN PARA CEZASI UYGULANMASINA yer olmadığına dair KARŞIOY:
İptal davasını açan Parti tarafından Başkan Haşim KILIÇ'ın reddi
talebinin kötü niyetle yapıldığına ve 6216 sayılı Kanun'un 60. maddesinin (5)
numaralı fıkrası gereğince disiplin para cezası uygulanmasına ilişkin çoğunluk
kararına aşağıdaki nedenlerle katılmıyorum:
6216 sayılı Kanun'un 60. maddesinin (5) numaralı fıkrasında 'Ret
talebinin kötü niyetle yapıldığının anlaşılması ve esas yönünden kabul
edilmemesi halinde, talepte bulunanların her birine Mahkemece beşyüz Türk
Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası verilir' denilmiş;
(6) numaralı fıkrasında 'Bu Kanun anlamında disiplin para cezasından
maksat, bireysel başvuru hakkını veya ret talebini açıkça kötüye
kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine verilen ' para cezası' olduğu
belirtilmiştir. Buna göre para cezası verilebilmesi için öncelikle talebin
esastan reddedilmesi gerekli olmakla birlikte yeterli değildir. Talepte kötü
niyet olup olmadığı talebin yerinde olup olmadığı hususundan bağımsız olarak
ayrıca incelenecek, varlığı açıkça saptanmışsa kötü niyete
ilişkin para cezasına hükmedilebilecektir.
Reddi hakim talep etme hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan
hak arama hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının gereğince kullanılmasını güvence
altına alan bir hukuk müessesesidir. Temel hakların kötüye kullanılması
gerekçesi, çoğu kez hakkın özüne dokunacak nitelikte kısıtlayıcı düşüncelere
yönelebildiğinden, ihtiyatla kullanılmalı ve ancak açık, nesnel koşulların
oluşması halinde başvurulmalıdır. Bu nedenle reddi hakim talepleri yönünden de
kötü niyetin varlığı açık, somut ve nesnel delillere dayanmalıdır. Talebin
gerekçelerinin yetersiz olması, davacının daha önce de benzeri nitelikte, kabul
edilmeyen taleplerde bulunması, davacının mahkemeye ve hakime karşı
itimatsızlığının bilinmesi, tek başına kötü niyetin kanıtlarını oluşturamazlar.
Olayda davacının reddi hakim talebinde bulunmasının kendi
açısından hassasiyet yaratan bazı beyan ve olgulara dayandığı, bu bağlamda:
- Başkan Haşim KILIÇ'ın aleni bir konuşmada kullandığı ifadeler
siyaset alanına giren eleştirilerdir. İyi işleyen demokrasilerde yüksek yargı
başkanlarının siyaset alanına yönelik, ifade özgürlüğü kapsamında da olsa,
yorum veya değerlendirme yapmaları olağan değildir. Öte yandan, Anayasa'nın
150. maddesine göre iptal davası açma hakkı Cumhurbaşkanına, iktidar ve ana
muhalefet partisi Meclis gruplarına ve TBMM üye tamsayısının en az beşte biri
tutarındaki üyelere ait olup, bunlardan Cumhurbaşkanının dava açması
uygulamasına uzun süredir rastlanmadığı, iktidar partisinin dava açtığının ise
hiç görülmediği bilinmektedir. Bu durumda eleştirinin hedefinin ana muhalefet
olduğu açıktır.
- WIKILEAKS belgeleri her ne kadar hukuki bir işleme veya karara
esas alınabilecek nitelikte değillerse de bunlarda geçen anlatımların davalı
partide menfi yönde sübjektif kanaat veya kuşku uyandırmaya elverişli oldukları
anlaşılmaktadır.
Başkan Haşim KILIÇ'ınderdest olan davada tarafsız hareket
edemeyeceği yönünde somut bir ret nedeni bulunmamakla birlikte Sayın Başkan'dan
kaynaklanan nedenlerle davacıda bir hassasiyet doğmuş olduğu, dosyadaki
evraktan anlaşılmaktadır. Bu nedenle olayda açıkça kötü niyet bulunduğu
söylenemez. Para cezasına hükmedilmemesi gerekir.
II- KHK Kurallarına İlişkin Karşıoy Gerekçeleri:
A) KHK'nin 9. maddesi:
Maddede, Enstitü'nün başkan ve başkan yardımcılarının atanması
düzenlenmiştir. Kurallar, daha önce kamu hizmetinde bulunmayan kişilerin atanma
suretiyle kamu hizmetine girmelerine olanak vermektedir. 6223 sayılı Yetki
Kanunu'nda kamu hizmetine alınma konusunda bir yetki verilmemiştir. Bu nedenle
kural, yetki kanununa aykırılık nedeniyle iptal edilmelidir.
Öte yandan kamu hizmetine girme hakkı Anayasa'nın 70. maddesinde
düzenlenmiş olup, 91. maddenin birinci fıkrasına göre KHK ile düzenlenmesi
yasak olan alandaki temel haklardandır. Bu nedenle kural, yetki kanunu kapsamı
dışında olmasının yanında, yasak alana ilişkin olması nedeniyle de Anayasa'nın
91. maddesine aykırıdır, iptali gerekir.
B) KHK'nin 10. maddesinin (5), (6), (7) ve (8) numaralı fıkraları:
Fıkralarda, personelin özlük haklarına ilişkin hükümler yer
almaktadır. 6223 sayılı Yetki Kanunu memurlar ve diğer kamu görevlilerinin
özlük haklarını kapsamadığından, Anayasa'nın 91. maddesine aykırı olan
kuralların iptali gerekir.
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
(Reddi Hakim)
6216 sayılı Kanun'un 60. maddesinin (5) numaralı fıkrasında red
talebinin 'kötü niyetle yapıldığının anlaşılması' ve 'esas yönünden kabul
edilmemesi' halinde talepte bulunanların her birine beşyüz Türk Lirasından
beşbin Türk Lirasına kadar 'disiplin para cezası' verileceği düzenlenmiştir.
Aynı maddenin (6) numaralı fıkrasında ise, bu Kanun anlamında disiplin para
cezasının bireysel başvuru hakkını veya red talebini 'açıkça kötüye kullandığı'
tesbit edilen başvurucular aleyhine verilen para cezası olduğu belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi disiplin para cezasına hükmedilebilmesi için red
talebinin kötü niyetle yapılması (açıkça kötüye kullanılması) ve talebin
esastan kabul edilmemesi koşullarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Bu durumda her somut olayda olayın özelliğine göre 'hakimin reddi
talebinin kötü niyetle yapıldığı' hususu mahkemece takdir edilecektir.
Davada, davacının hakimin reddi talebinin reddedildiği açıktır. Ancak
dosyanın incelenmesinden bu talebin kötü niyetle yapıldığı konusunda herhangi
bir belge ve bilgi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenle kararın 'hakimin reddi talebinin kötü niyetle
yapıldığının kabulü ile talepte bulunanlar hakkında disiplin para cezası
uygulanması' yolundaki kısmına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Anayasa'nın 7. maddesinde, 'Yasama Yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.' hükmü yer almıştır.
Anayasa'nın 87. maddesinde ise, 'Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek' Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Anayasa'nın 91. maddesinde'Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa'nın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri iledördüncü
bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle
düzenlenemez.' denilmektedir.
Yukarıya aynen alınan madde hükümlerinden yasama yetkisinin genel
ve asli bir yetki olup devredilemeyeceği, kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisinin ise kendine özgü istisnai bir yetki olduğu ve Anayasa'nın 91.
maddesinde belirtilen sınırlar içinde kullanılabileceği anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın'siyasi haklar ve ödevler' başlıklı Dördüncü bölümünde
yer alan 70. madde de ise 'Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir.
Hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka bir ayırım
gözetilemez.' hükmü yer almıştır. Madde hükmü ile kamu hizmetlerine girme hakkı
düzenlenirken, hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka bir
ayırım gözetilemeyeceği de belirtilmek suretiyle bu hakkın güvence altına alındığı
açıktır.
10.10.2011 günlü, 658 sayılı Türkiye Su Enstitüsünün Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 9. maddesinin ve 10. maddesinin
beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci fıkralarında yer alan düzenlemeler ile
kamu hizmetine alınmada bazı ölçütlere yer verilerek, Anayasa'nın 91. maddesine
göre kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyecekolan'siyasi haklar ve
ödevler' başlıklı bölümde yer alan kamu hizmetine girme hakkıyla ilgili 70.
madde kapsamındadüzenlemeler yapılmıştır. Bu durumda sözü geçen düzenlemeler
Anayasa'nın 91. maddesine göre kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi mümkün
olmayan yasak alan içindedir.
Açıklanan nedenle 10.10.2011 günlü, 658 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname'nin 9. maddesi ve 10. maddesinin beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci
fıkraları Anayasa'nın 7., 87. ve 91. maddelerine aykırı olduğu ve iptali
gerektiği düşüncesi ile çoğunluk görüşüne katılmıyorum.