ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 2011/44
Karar Sayısı : 2012/99
Karar Günü : 21.6.2012
R.G. Tarih-Sayı : 13.03.2013-28586
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet
Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri M. Akif
HAMZAÇEBİ ile Muharrem İNCE
İPTAL
DAVASININ KONUSU : 15.2.2011 günlü, 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un:
1-
7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin,
2-
8. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
a-
(i) bendinde yer alan '' haber niteliği dışında '' ibaresinin,
b-
(n) bendinin,
3-
18. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ''
üç gün içinde '' ibaresinin,
4-
19. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinin birinci cümlesinde yer
alan '' yüzde ellisini ''ibaresinin,
5-
26. maddesinin;
a-
(4) numaralı fıkrasında yer alan '' en az bir yıl '' ibaresinin,
b-
(8) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan '' tek bir verici
tesis ve işletim şirketince ''ibaresinin,
6-
36. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (f), (g) ve (ğ) bentlerinin,
7-
37. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (u) bendinin,
8-
38. maddesinin (4) numaralı fıkrasının,
9-
39. maddesinin (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ''
Başbakan veya görevlendireceği bakan tarafından '' ibaresinin,
10-
43. maddesinin;
a-
(6) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin,
b-
(9) ve (10) numaralı fıkralarında yer alan '' Başkan tarafından '' ibarelerinin,
11-
45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan '' ilgili Bakanlığa '' ibaresinin,
12-
Geçici 1. maddesinin;
a-
(3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin '' diğerleri Başkan
tarafından üç ay içinde Üst Kurulda durumlarına uygun kadrolara atanırlar' bölümünün,
b-
(5) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin,
Anayasa'nın
Başlangıç'ı ile 2., 5., 7., 14., 28., 32., 48., 90., 128., 133. ve 138.
maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
II-
YASA METİNLERİ
A-
İptali İstenilen Yasa Kuralları
15.2.2011
günlü, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri
Hakkında Kanun'un dava konusu kuralların
da yer aldığı maddeleri şöyledir:
'MADDE
7- (1)
Savaşlar, terör amaçlı saldırılar, doğal afetler ve benzeri olağanüstü
durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında da ifade ve haber alma özgürlüğü
esas olup, yayın hizmetleri önceden denetlenemez ve yargı kararları saklı
kalmak kaydıyla durdurulamaz. Ancak, millî güvenliğin açıkça gerekli
kıldığı hâllerde yahut kamu düzeninin ciddî şekilde bozulmasının kuvvetle
muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya görevlendireceği bakan geçici yayın
yasağı getirebilir.
MADDE
8- (1)
Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla bu
fıkrada yer alan ilkelere uygun olarak sunarlar. Yayın hizmetleri;
a)
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlık ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılâplarına aykırı olamaz.
b)
Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve
düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.
c)
Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz.
ç)
İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz,
kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı
veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.
d)
Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez,
terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte
olamaz. Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet
eder şekilde sunamaz.
e)
Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, özürlülük, siyasî ve felsefî düşünce,
mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları
içeremez ve teşvik edemez.
f)
Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması
ilkesine aykırı olamaz.
g)
Suç işlemeyi, suçluyu ve suç örgütlerini övücü, suç tekniklerini öğretici
nitelikte olamaz.
ğ)
Çocuklara, güçsüzlere ve özürlülere karşı istismar içeremez ve şiddeti teşvik
edemez.
h)
Alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı madde kullanımı ile
kumar oynamayı özendirici nitelikte olamaz.
ı)
Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce
kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri
çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin
olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal
sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya
canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan
haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur.
i)
Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez
veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber
niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler
nitelikte olamaz.
j)
Haksız çıkarlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açan unsurlar içeremez.
k)
Siyasî partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek yönlü veya taraf tutar
nitelikte olamaz.
l)
Genel sağlığa, çevrenin ve hayvanların korunmasına zarar verecek davranışları
teşvik edemez.
m)
Türkçenin, özellikleri ve kuralları bozulmadan doğru, güzel ve anlaşılır
şekilde kullanılmasını sağlamak zorundadır; dilin düzeysiz, kaba ve argo
kullanımına yer verilemez.
n) Müstehcen
olamaz.
o)
Kişi veya kuruluşların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olmak zorundadır.
ö)
Bilgi iletişim araçları yoluyla yarışma veya lotarya içeremez, dinleyici ve
seyircilere ikramiye verilemez veya ikramiye verilmesine aracılık edemez.
p)
Medya hizmet sağlayıcı tarafından yapılan veya yaptırılan anket ve kamuoyu
yoklamalarının, hazırlık aşamasından sonuçların ilânına kadar noter nezaretinde
gerçekleştirilmesi zorunludur.
r)
Kişileri fal veya batıl inançlar yoluyla istismar edemez.
s)
Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik
eden ve kadını istismar eden programlar içeremez.
ş)
Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz.
MADDE
18- (1)
Gerçek ve tüzel kişiler, kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici
veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, yayın tarihinden itibaren altmış
gün içinde, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmamak ve
suç unsuru içermemek kaydıyla, düzeltme ve cevap yazısını ilgili medya hizmet
sağlayıcıya gönderir. Medya hizmet sağlayıcılar, hiçbir düzeltme ve ekleme
yapmaksızın, yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde, cevap ve
düzeltmeye konu yayının yapıldığı saatte ve programda, izleyiciler tarafından
kolaylıkla takip edilebilecek ve açıkça anlaşılabilecek biçimde düzeltme ve
cevabı yayınlar. Düzeltme ve cevap hakkı doğuran programın yayından
kaldırıldığı veya yayınına ara verildiği durumlarda, düzeltme ve cevap hakkı,
yedi günlük süre içinde anılan programın yayın saatinde kullandırılır. Düzeltme
ve cevapta, buna neden olan yayın belirtilir.
(2)
Düzeltme ve cevabın birinci fıkrada belirtilen süre içinde yayınlanmaması
hâlinde bu sürenin bitiminden; birinci fıkra hükümlerine aykırı şekilde
yayınlanması hâlinde düzeltme ve cevabın yayınlandığı tarihten itibaren on gün
içinde ilgili kişi, mahkemeden cevap ve düzeltmenin birinci fıkra hükümlerine
uygun olarak yayınlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Yetkili ve görevli
mahkeme; başvuru sahibinin ikamet ettiği yerdeki sulh ceza mahkemesi, başvuru
sahibinin yurt dışında ikamet etmesi hâlinde Ankara Sulh Ceza Mahkemesidir.
(3)
Sulh ceza hâkimi, istemi üç gün içinde duruşma yapmaksızın
karara bağlar. Bu karara karşı tebliğden itibaren yedi gün içinde yetkili
asliye ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Asliye ceza mahkemesi itirazı üç iş
günü içinde inceleyerek kesin karara bağlar.
(4)
Hâkim tarafından düzeltme ve cevabın yayınlanmasına karar verilmesi hâlinde,
birinci fıkradaki yedi günlük süre, sulh ceza hâkiminin kararına itiraz edilmemişse
kararın kesinleştiği tarihten; itiraz edilmişse asliye ceza mahkemesi kararının
tebliği tarihinden itibaren başlar.
(5)
Düzeltme ve cevap hakkına sahip olan kişinin bu hakkı kullanmadan ölmesi
hâlinde, bu hak mirasçılarından biri tarafından kullanılabilir. Bu durumda,
ölümün altmış günlük düzeltme ve cevap hakkı süresi içinde gerçekleşmiş olması
kaydıyla, kalan düzeltme ve cevap hakkı süresine otuz gün ilâve edilir.
(6)
Gerçek ve tüzel kişilerin kişilik haklarını ihlâl eden yayın hizmetlerinden
doğan maddi ve manevi zarardan dolayı, medya hizmet sağlayıcı kuruluş ile
birlikte programın yapımcısı müştereken ve müteselsilen sorumludur.
(7)
İlgili kişi birinci fıkrada belirtilen cevap ve düzeltme hakkını, aynı süreler
içinde doğrudan sulh ceza mahkemesinden isteyebilir.
MADDE
19- (1)
Özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşların şirket yapıları ve hisse oranları ile
ilgili uymaları gereken hususlar şunlardır:
a)
Yayın lisansı, münhasıran radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmeti
sunmak amacıyla Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş anonim şirketlere
verilir. Aynı şirket ancak bir radyo, bir televizyon ve bir isteğe bağlı yayın
hizmeti sunabilir. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, yayın lisansının
verilmesinden sonra da ana sözleşmelerine bu maddedeki esaslara aykırı hükümler
koyamazlar. Ana sözleşme değişiklikleri bir ay içinde Üst Kurula bildirilir.
b)
Siyasî partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, birlikler,
dernekler, vakıflar, mahallî idareler ve bunlar tarafından kurulan veya
bunların doğrudan veya dolaylı ortak oldukları şirketler ile sermaye piyasası
kurumları ve bunlara doğrudan veya dolaylı ortak olan gerçek ve tüzel kişilere
yayın lisansı verilemez. Bu kuruluşlar, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara
doğrudan veya dolaylı ortak olamaz.
c)
Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların hisseleri nama yazılı olmak zorundadır.
Herhangi bir kişi lehine intifa senedi ihdas edilemez.
ç)
Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye
Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde sermaye piyasası araçlarını
ihraç ve halka arz edebilirler. Bu durumda mevzuat gereği Sermaye Piyasası
Kurulunda kayda alınmadan önce Üst Kurulun onayının alınması zorunludur. Halka
açık hisselerde nama yazılı olma şartı aranmaz.
d)
Bir gerçek veya tüzel kişi doğrudan veya dolaylı olarak en fazla dört karasal
yayın lisansına sahip medya hizmet sağlayıcı kuruluşa ortak olabilir. Ancak,
birden çok medya hizmet sağlayıcıya ortaklıkta bir gerçek veya tüzel kişinin
doğrudan veya dolaylı hisse sahibi olduğu medya hizmet sağlayıcı kuruluşların
yıllık toplam ticarî iletişim geliri, sektörün toplam ticarî iletişim gelirinin
yüzde otuzunu geçemez. Toplam ticarî iletişim geliri bu oranı aşan gerçek veya
tüzel kişiler, Üst Kurul tarafından verilen doksan günlük süre içinde bu oranın
altına inecek şekilde medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardaki hisselerini
devreder. Verilen süre içinde Üst Kurul kararının gereğini yerine getirmeyen
gerçek veya tüzel kişi hakkında, kararın gereğini yerine getirmediği her ay
için Üst Kurulca dörtyüzbin Türk Lirası idarî para cezası uygulanır. Bu bendin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Üst Kurul tarafından belirlenir.
e)
Gerçek kişiler için eşler ile üçüncü derece dâhil olmak üzere üçüncü dereceye
kadar kan ve kayın hısımlara ait hisseler de aynı kişiye aitmiş gibi
değerlendirilir.
f)
Bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşta doğrudan toplam yabancı sermaye payı,
ödenmiş sermayenin yüzde ellisini geçemez. Yabancı bir
gerçek veya tüzel kişi en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan
ortak olabilir. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların ortağı olan şirketlere
yabancı gerçek veya tüzel kişilerin iştirak ederek yayın kuruluşlarına dolaylı
ortak olmaları hâlinde, yayıncı kuruluşların yönetim kurulu başkanı, başkan
vekili ile yönetim kurulu çoğunluğu ve genel müdürünün Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olması ve ayrıca yayıncı kuruluş genel kurullarında oy çoğunluğunun
Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetini haiz gerçek veya tüzel kişilerde bulunması
zorunludur. Şirket ana sözleşmelerinde bu hususları sağlayan düzenlemeler
açıkça belirtilir.
g)
Yerli veya yabancı hissedarlar hiçbir şekilde imtiyazlı hisse senedine sahip
olamaz.
MADDE
26- (1)
Üst Kurul, millî frekans planında karasal radyo ve televizyon yayınları için
5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 36 ncı
maddesine göre Üst Kurula tahsis edilen frekans bantları çerçevesinde
televizyon kanal ve radyo frekans planlamalarını yapar veya yaptırır. Frekans
planlarında ulusal, bölgesel ve yerel karasal yayın ağlarının sayıları ve
türleri ile sayısal yayınlar için multipleks sayıları belirlenir.
(2)
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, karasal ortamdan gerçekleştireceği yayın
hizmetlerinin sayısını ve kapsama alanlarını Üst Kurula bildirir. Bu taleplerin
hangi oranda karşılanacağına frekans planları çerçevesinde Üst Kurulca karar
verilir. Karasal televizyon ve karasal radyo yayınları için uygun görülen kanal
ve frekanslar ile karasal sayısal yayınlar için bir multipleksten az olmamak
üzere uygun görülen sayıda multipleks kapasitesi, Türkiye Radyo-televizyon
Kurumuna tahsis edilir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna tahsis edilen frekans
ve multipleks kapasitesi ile en az dört karasal televizyon ve dört karasal
radyo yayını yapılır. Tahsis tarihinden itibaren iki yıl içinde kullanılmayan
veya kullanımına son verilen kanal, frekans ve multipleks Üst Kurul tarafından
yeniden değerlendirilir. Tahsisten sonra, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun
ilave karasal yayın ihtiyacının ortaya çıkması hâlinde, kapasite imkânları
ölçüsünde bu husus da yukarıdaki çerçevede değerlendirilir.
(3)
Kamu kurum ve kuruluşlarının ikaz, duyuru ve eğitim maksadıyla karasal radyo
veya televizyon yayını yapma talebinde bulunmaları halinde; bu talepler
yapılacak protokol çerçevesinde Türkiye Radyo ' Televizyon Kurumundan hizmet
alınarak karşılanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kanunlarında radyo ve
televizyon yayını yapabileceklerine ilişkin hüküm bulunan kamu kurum ve
kuruluşlarından Türkiye Radyo ' Televizyon Kurumu tarafından herhangi bir ücret
alınmaz. Türkiye Radyo ' Televizyon Kurumu haricindeki kamu kurum ve
kuruluşlarına kanal, frekans veya multipleks kapasitesi tahsisi yapılmaz.
(4)
Sıralama ihalesine, radyo ve televizyon yayın şirketi olarak kurulan, radyo ve
televizyon yayıncılık alanında en az bir yıl faaliyette
bulunan, ihale şartnamesinde belirtilen ön şartları yerine getiren ve Üst
Kuruldan ihaleye girmek için yeterlilik belgesi alan medya hizmet sağlayıcı
kuruluşlar katılabilir.
(5)
Karasal radyo yayınları için frekans planları esas alınarak yapılacak sıralama
ihalesi sonucuna göre medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara radyo frekansı veya
multipleks kapasitesi tahsis edilir. Sayısal televizyon frekans planı esas
alınarak yapılacak sıralama ihalesi sonucuna göre medya hizmet sağlayıcı
kuruluşlara multipleks kapasitesi tahsis edilir. Yapılan tahsiste sunulacak
yayın hizmetinin kapsama alanı, yayın türü ve kapasitenin yer alacağı
multipleks belirtilir. Karasal yayın lisansı alan kuruluşlar en geç iki yıl
içinde kendilerine tahsis edilen kanal, multipleks kapasitesi veya frekansların
tümünden yayına geçmek zorundadır.
(6)
Karasal ortamdan yapılacak radyo ve televizyon yayın hizmeti için tahsis
edilmiş kanal, multipleks kapasitesi ve radyo frekansları için kamu ve özel
medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardan yıllık kullanım ücreti alınır. Yıllık
kullanım ücreti, söz konusu yayının nüfusa bağlı kapsama alanı, türü, verici
gücü, frekansın bulunduğu bant ve yayının yapıldığı yerleşim biriminin ekonomik
gelişmişlik seviyesi gibi nesnel kıstaslar esas alınarak Üst Kurul tarafından
belirlenir.
(7)
Multipleks kapasitesi tahsis edilerek karasal yayın lisansı verilen medya
hizmet sağlayıcı kuruluşlar tarafından karasal ortamdan sunulacak radyo veya
televizyon yayın hizmetleri, multipleks işletmecisi tarafından iletilir. Aynı
multipleks içinde yer alan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, bir multipleks
işletmecisi üzerinde anlaşarak yayınlarını iletirler.
(8)
Özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, Üst Kurulca kendilerine tahsis edilen
televizyon kanalı, multipleks kapasitesi ile radyo frekanslarından yapacakları
yayınlarını, tek bir verici tesis ve işletim şirketince kurulan
ve işletilen radyo ve televizyon verici tesislerinden yapmak zorundadır. Ulusal
karasal yayın lisansına sahip kuruluşlarca ortak kurulan verici tesis ve
işletim şirketinin uyması gereken şartlar Üst Kurulca belirlenir ve şartları
yerine getiren tek bir verici tesis ve işletim şirketine yayın iletim yetkisi
verilir. Bu verici tesis ve işletim şirketine ortak olacakların hisse oranı
yüzde onu geçemez. Verici tesislerinden yararlanma usul ve esasları ile yıllık
kira bedelleri, verici tesis ve işletim şirketinin görüşü alındıktan sonra Üst
Kurulun onayıyla yürürlüğe konulur. Verici tesis ve işletim şirketi, Üst
Kuruldan karasal yayın lisansı almış tüm kuruluşlara tarafsızlık ve hakkaniyet
ölçülerinde, makul ve ayrımcılık içermeyecek koşullarda hizmet vermek
zorundadır. Kurulmasına izin verilen radyo ve televizyon verici tesislerinin,
bu Kanunda ve işletme izninde öngörülen amaçlar için kullanılıp kullanılmadığı
Üst Kurul tarafından denetlenir. Verici tesis ve işletim şirketinin izin
şartlarını ihlâl etmesi ve Üst Kurulca yapılan uyarıya rağmen aykırılığın
giderilmemesi durumunda şirket, ihlalin giderilmediği her ay için yüzbin Türk
Lirasından üçyüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.
(9)
Frekans planlarının uygulanmasına, karasal sayısal yayına geçiş ve sıralama
ihalesine ilişkin usul ve esaslar Üst Kurul tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
MADDE
36- (1)
Üst Kurul üyeleri, seçim sonuçlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten
itibaren onbeş gün içinde toplanarak kendi aralarından bir Başkan ve bir Başkan
Vekili seçer. Başkan ve Başkan Vekilinin görev süreleri iki yıldır. Başkan
Vekilliğine seçilen Üst Kurul üyelerinin Başkan Vekilliği görev süresi,
Başkanın görevde bulunduğu süreyle sınırlıdır. Herhangi bir şekilde Başkan veya
Başkan Vekilinin üyeliği sona erer veya Başkan veya Başkan Vekilliği boşalırsa,
Üst Kurul ilk toplantısında Başkan ve/veya Başkan Vekili için seçim yapar.
(2)
Üst Kurul, Başkan tarafından; Başkanın bulunmadığı hâllerde Başkan Vekili
tarafından yönetilir ve temsil edilir. Başkan ve Başkan Vekilliğinin aynı anda
boşalması durumunda en yaşlı üye Üst Kurula başkanlık eder.
(3)
Başkanın görev ve yetkileri şunlardır:
a)
Üst Kurul toplantılarının gündemini, gün ve saatini belirlemek, toplantıları
idare etmek, gündeme alınmayan başvurular hakkında gerekli işlemleri yapmak ve
bunlara ilişkin olarak Üst Kurula bilgi vermek.
b)
Üst Kurul kararlarının yayımlanmasını veya tebliğini sağlamak, bu kararların
gereğinin yerine getirilmesini temin etmek ve uygulanmasını izlemek.
c)
Hizmet birimlerinden gelen önerilere son şeklini vererek Üst Kurula sunmak.
ç)
Üst Kurulun belirlediği stratejilere, amaç ve hedeflere uygun olarak, Üst
Kurulun yıllık bütçesi ile malî tablolarını hazırlamak.
d)
Üst Kurul ile hizmet birimlerinin uyumlu, verimli, disiplinli ve düzenli bir
biçimde çalışmasının en üst düzeyde organizasyonu ve koordinasyonunu sağlamak,
hizmet birimleri arasında çıkabilecek görev ve yetki sorunlarını çözmek.
e)
Yıllık faaliyet raporlarını hazırlamak, amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine
göre faaliyetlerin değerlendirmesini yaptırmak ve bunları Üst Kurula sunmak.
f)
Üst Kurulun faaliyet gösterdiği alanda strateji, politikalar ve ilgili mevzuat
ile Üst Kurul ve personelin performans ölçütleri hakkında çalışma ve
değerlendirme yapmak.
g)
Üst Kurulun diğer kuruluşlarla ilişkilerini yürütmek ve Üst Kurulu temsil
etmek.
ğ)
Üst Kurul tarafından atanması öngörülenler dışındaki Üst Kurul personelini
atamak.
h)
Başkan adına imzaya yetkili personelin görev ve yetki alanını belirlemek.
ı)
İdarî konulardaki diğer görevleri yerine getirmek.
(4)
Başkan, Üst Kurula ilişkin olmayan görev ve yetkilerinden bir bölümünü,
sınırlarını açıkça belirlemek ve yazılı olmak kaydıyla, alt kademelere
devredebilir.
MADDE
37- (1)
Üst Kurulun görev ve yetkileri şunlardır:
a)
Yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce
çeşitliliğinin, Rekabet Kurumunun görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla
rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması, yoğunlaşmanın
önlenmesi ve kamu menfaatinin korunması amacıyla gerekli tedbirleri almak.
b)
Millî frekans planında karasal radyo ve televizyon yayınları için 5809 sayılı
Elektronik Haberleşme Kanunu hükümlerine göre Üst Kurula tahsis edilen frekans
bantları çerçevesinde televizyon kanal ve radyo frekans planlamalarını yapmak
veya yaptırmak ve uygulamak.
c)
Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yayın lisansı talebinde bulunabilmeleri
için gerekli idarî, malî ve teknik şartları belirlemek ve bu kuruluşlardan
şartları sağlayanlara yayın lisansı vermek, denetlemek ve gerektiğinde iptal
etmek.
ç)
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun görev ve yetkileri saklı kalmak
kaydıyla, platform, multipleks, altyapı işletmecileri ile verici tesis ve
işletim şirketinin radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin
iletimi faaliyetlerine ilişkin uymaları gereken idarî, malî ve teknik şartları
belirlemek, bunlara yayın iletim yetkisi vermek ve gerektiğinde iptal etmek.
d)
Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmeti sağlayıcı kuruluşlardan
alınacak yayın lisans ücretleri, karasal ortamdan sunulacak yayın hizmetleri
için yıllık televizyon kanal, multipleks kapasitesi ve radyo frekansı kullanım
ücretleri ile platform, multipleks, altyapı işletmecileri ve verici tesis ve
işletim şirketinden alınacak yayın iletim yetkilendirme ücretini belirlemek.
e)
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yerleşik medya hizmet sağlayıcılarının yayın
hizmetlerini, bu Kanun hükümlerine ve Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu
uluslararası andlaşmalara uygunluğu açısından izlemek ve denetlemek.
f)
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yerleşik olmayan, ancak Türkiye Cumhuriyeti
yargı yetkisi altında bulunan medya hizmet sağlayıcılarının yayın hizmetlerinin
bu Kanun hükümlerine ve Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası
andlaşmalara uygunluğunu gözetmek, gerekli hâllerde diğer devletlerin yetkili
kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği yapmak.
g)
Yayın hizmetlerinin izlenmesi ve denetlenmesi için gerekli izleme ve kayıt
sistemlerini, gerekli hâllerde yayıncı kuruluş stüdyolarına da cihaz
yerleştirerek kurmak.
ğ)
Medya hizmet sağlayıcılarının yayın hizmetlerinde yer verecekleri koruyucu
sembol sistemi ile ilgili usul ve esasları belirlemek.
h)
Medya hizmet sağlayıcılarının sunduğu yayın hizmetlerinde ve platform,
multipleks, altyapı işletmecileri ile verici tesis ve işletim şirketinin
sunduğu hizmetlerde bu Kanuna ve ilgili diğer mevzuata aykırılık tespit
edilmesi veya yayın lisansı şartlarına uyulmaması hâlinde gerekli müeyyideleri
uygulamak.
ı)
Yayın hizmetlerine ilişkin kamuoyu araştırmaları yapmak veya yaptırmak ve bu
araştırmaların sonuçlarını ilgili taraflar ve kamuoyuyla paylaşmak.
i)
Yayın hizmetlerinin izlenme ve dinlenme oranı ölçümlerinin yapılmasına ve
denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar ile bu usul ve esaslara uymayan şirket
ve kuruluşlara uygulanacak müeyyideleri belirlemek.
j)
5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri saklı
kalmak kaydıyla ve bireysel amaçlı iletişim yöntemleri hariç, teknolojik gelişmelere
bağlı olarak ortaya çıkan yeni yayın iletim yöntemleri de dâhil olmak üzere
yayın hizmetleri ile ilgili düzenlemeler yapmak ve deneme yayını izni vermek.
k)
Yayın hizmetleri ile ilgili gelişmeleri takip etmek, sektöre ilişkin genel
stratejileri, ortak denetim, özdenetim ve ortak düzenleme mekanizmalarını
belirlemek; yayın hizmetlerinin ülkemizde gelişmesini sağlayacak çalışma ve
teşviklerde bulunmak; medya hizmet sağlayıcılarının çalışanlarına yönelik
eğitim ve sertifika programları düzenlemek ve sertifika vermek.
l)
Yayın hizmetleri alanında hazırlanan mevzuat taslakları hakkında görüş
bildirmek.
m)
Görev alanına giren konularla ilgili ikincil düzenlemeleri yapmak.
n)
Dışişleri Bakanlığının ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun görev ve
yetkileri saklı kalmak kaydıyla, yayın hizmetleri ile ilgili uluslararası hukuk
tüzel kişiliğine sahip kuruluşlar nezdinde ülkemizi temsil etmek; medya hizmet
sağlayıcılarının üye olmadığı uluslararası hukuk tüzel kişiliğine sahip olmayan
uluslararası kuruluşlarda temsil görevini yerine getirmek ve bu bent gereğince
düzenlenen ve uluslararası andlaşma niteliği bulunmayan belgeleri ilgili
bakanlık ve kurumların görüşlerini de alarak usulüne göre imzalamak.
o)
Üst Kurulun stratejik planını hazırlamak, performans ölçütlerini, amaç ve
hedeflerini, hizmet kalite standartlarını belirlemek, insan kaynakları ve
çalışma politikalarını oluşturmak.
ö)
Özürlülerin ve yaşlıların yayın hizmetlerine ve yeni teknolojilere erişimini
kolaylaştırmak amacıyla gerekli tedbirlerin alınmasını teşvik etmek.
p)
Taşınmaz alımı, satımı, kiralanması ve tahsisi konularını karara bağlamak.
r)
Medya okuryazarlığının toplumun tüm kesimlerini içerecek şekilde
yaygınlaştırılması amacıyla, başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere diğer
kamu kurumları ile işbirliği yapmak.
s)
Medya hizmet sağlayıcılardan görevleri kapsamında her türlü bilgi, belge ve
kayıtları almak, medya hizmet sağlayıcıları yerinde denetlemek ve lisans
şartlarına uymayan cihazları mühürleyerek kapatmak.
ş)
Gerekli hâllerde geçici veya belli bir ihtisas gerektiren nitelikteki işler
için hizmet satın almak.
t)
Türkiye Radyo ' Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu üyeliği
için adayları belirlemek.
u)
Kurul üyeleri ile Kurum personelinin uyacakları meslekî ve etik ilkeleri
belirlemek.
ü)
Üst Kurulun ana stratejisi ile amaç ve hedeflerine uygun olarak hazırlanan
bütçesini görüşmek ve karara bağlamak.
v)
Seferberlik ve savaş ilânı hallerinde görev ve yükümlülükleri yerine getirmek
için ihtiyaç duyulan hususları, Milli Savunma Bakanlığı ile koordineli olarak
çıkarılacak bir yönetmelikle belirleyerek yayıncı kuruluşlara bildirmek ve
bunları denetlemek.
y)
Mevzuatla verilen diğer görevleri yapmak.
MADDE
38- (1)
Üst Kurul üyeleri ile üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın
hısımları, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri saklı kalmak
kaydıyla, yayın hizmetleri alanında Üst Kurulun görev ve yetki alanına giren
konularda herhangi bir taahhüt işine giremez, medya hizmet sağlayıcı
kuruluşlarda veya bu kuruluşların doğrudan veya dolaylı ortaklık bağı bulunan
şirketlerde ortak veya yönetici olamazlar.
(2)
Üst Kurul üyeleri, aslî görevlerini aksatmayan bilimsel amaçlı eser hazırlama,
ders ve konferans verme, jüri ve komisyon üyeliği yapma hariç, resmî veya özel
nitelikte hiçbir görev alamaz, özel veya kamu medya hizmet sağlayıcılarının
görev ve yetki alanına giren konularda doğrudan veya dolaylı olarak taraf
olamaz ve bu konularda hiçbir maddî menfaat sağlayamaz ve siyasî partiye üye
olamaz. Faaliyet alanı sosyal yardım ve eğitimle ilgili olan dernekler ve
vakıflarda yürütülen görevler ve kooperatif ortaklıkları bu hükmün dışındadır.
(3)
Üst Kurul üyeleri, göreve başlamadan önce mâliki oldukları, Hazine Müsteşarlığı
tarafından çıkarılan borçlanmaya ilişkin menkul kıymetler dışındaki, medya
hizmet sağlayıcı kuruluşlara ve yayın hizmeti yapan tüzel kişilere veya
bunların iştiraklerine ait her türlü hisselerini ya da menkul kıymetlerini
üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları
dışındakilere, görev sürelerinin başlamasından itibaren otuz gün içinde satmak
veya devretmek suretiyle elden çıkarmak zorundadır.
(4)
Üst Kurul üyeleri ve Kurum personeli, Kurumla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri
ve medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara ve yayın hizmeti yapan gerçek ve tüzel
kişilere ait her türlü sırları, görevlerinden ayrılmış olsalar bile
açıklayamaz, kendilerinin veya başkalarının menfaatine kullanamaz.
(5)
Üst Kurul üyeleri, kendileri veya üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan
ve kayın hısımlarıyla ilgili konularda müzakere ve oylamaya katılamazlar. Bu
durum karar metninde ayrıca belirtilir.
(6)
Bu maddede belirtilen esaslara aykırı davranan Üst Kurul üyeleri görevlerinden
çekilmiş sayılır. Bu husus Üst Kurul tarafından resen veya yapılacak müracaatın
değerlendirilmesi sonucunda karara bağlanır ve gereği için Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına bildirilir.
MADDE
39- (1)
Üst Kurul üyelerine Başbakanlık Müsteşarı için belirlenen her türlü ödemeler
dâhil malî haklar tutarında aylık ücret ödenir. Başbakanlık Müsteşarına
ödenenlerden, vergi ve diğer yasal kesintilere tabi olmayanlar bu Kanuna göre
de vergi ve diğer kesintilere tabi olmaz. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu ve diğer mevzuat uyarınca en yüksek Devlet memurunun
yararlanmış olduğu sosyal hak ve yardımlardan, Üst Kurul üyeleri de aynı usul
ve esaslar çerçevesinde aynen yararlanırlar.
(2)
Kamu görevlileri, Üst Kurul üyeliğinde bulundukları görev süresince
kurumlarından ücretsiz izinli sayılır ve bu görevde geçirdikleri süreler
mesleklerinde geçmiş gibi değerlendirilerek mümtazen terfi etmiş sayılırlar.
(3)
Üst Kurul üyeleri, üyelikleri süresince Kuruldaki görevlerinden ve seçilerek
geldikleri görevlerinden alınamaz.
(4)
Üst Kurul üyeliklerine seçilenler 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılır. Üst Kurul Başkan ve
üyelerinin sigorta primine esas kazanç tutarları, Başkan ve üyeler için
bakanlık müsteşarı esas alınarak belirlenir. Bu görevleri sırasında 5510 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına girenlerin bu görevde geçen süreleri
makam tazminatı ile temsil tazminatı ödenmesi gereken süre olarak
değerlendirilir ve emeklilik yönünden Başkan ve üyeler bakanlık müsteşarı için
belirlenmiş olan ek gösterge, makam tazminatı ile temsil tazminatından aynı
usul ve esaslara göre yararlandırılır.
(5)
Sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden emekli aylığı almakta
olanlardan Üst Kurul üyeliklerine seçilenlerin, istekleri hâlinde emekli
aylıkları kesilir ve sigorta primleri 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında ödenir. Bu şekilde emekli aylıklarını
kestirmek suretiyle yeniden sigorta primi ödeyenlerin görev sürelerinin
bitiminde emekli aylıkları genel hükümlere göre yeniden belirlenir.
(6)
Üst Kurul üyelerinin görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen
suçlara ilişkin soruşturmalar 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna göre yapılır ve bunlar
hakkında soruşturma izni Başbakan veya görevlendireceği bakan
tarafından verilir. 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık
Kanununun 104 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları Üst Kurul üyeleri
hakkında da uygulanır.
(7)
Üst Kurul üyeleri, her yıl ocak ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına mal bildiriminde bulunurlar.'
MADDE
43- (1)
Üst Kurulun hizmet birimleri; daire başkanlıkları şeklinde teşkilâtlanmış ana
hizmet ve destek hizmet birimleri ile danışma hizmet biriminden oluşur.
(2)
Ana hizmet birimleri; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı, İzin ve
Tahsisler Dairesi Başkanlığı, Uluslararası İlişkiler Dairesi Başkanlığı,
Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi Başkanlığı, Strateji Geliştirme
Dairesi Başkanlığıdır. Destek hizmet birimleri; İnsan Kaynakları ve Eğitim
Dairesi Başkanlığı, Bilgi Teknolojileri Dairesi Başkanlığı ile İdarî ve Malî
İşler Dairesi Başkanlığıdır. Danışma hizmet birimi Hukuk Müşavirliğidir.
Başkana bağlı olarak Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği kurulur. İhtiyaç duyulması
halinde sayısı beşi geçmemek üzere yayıncılık faaliyetlerinin yoğun olduğu
bölge merkezlerinde Üst Kurul kararıyla temsilcilik açılabilir.
(3)
Başkana görevlerinde yardımcı olmak üzere iki başkan yardımcısı atanır. Başkan
yardımcılarının en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olmaları, Devlet
memuriyetinde oniki yıllık meslekî tecrübeye ve Devlet memuriyeti için aranan
koşullara sahip olmaları şarttır.
(4)
Hukuk, yayıncılık, yönetim ve finans ile iletişim teknolojileri alanlarında
ihtiyaca göre sayıları beşi geçmemek üzere başkanlık müşaviri
görevlendirilebilir.
(5)
Bu Kanun ile Üst Kurula verilen görevlerin gerektirdiği aslî ve sürekli görev
ve hizmetler, Üst Kurul uzmanları ile Üst Kurul uzman yardımcılarından oluşan
meslek personeli ve idarî personel eliyle yürütülür. Üst Kurul kadrolarına
atanacakların, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen şartları
taşımaları gerekir. Söz konusu kadrolara yapılacak atamalara ilişkin diğer
hususlar Üst Kurul tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
(6)
Üst Kurul personeli, kadro karşılığı sözleşmeli statüde istihdam edilir, ücret
ve malî haklar dışında her türlü hak ve yükümlülükler yönünden 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tabidir. Personelin ücretleri ile diğer malî
hakları toplamı, Üst Kurul üyeleri için yapılan ödemelerin toplamını geçmemek
üzere kurum içi hiyerarşi de gözetilerek Bakanlar Kurulunca belirlenen esaslar
çerçevesinde Üst Kurul tarafından tespit edilir.
(7)
Üst Kurul uzman yardımcılığına atanabilmek için; beşinci fıkrada belirtilen
şartları taşımak, türleri Üst Kurulca belirlenen en az dört yıllık
yükseköğretim kurumlarından mezun olmak, Kamu Personeli Seçme Sınavından Üst
Kurul tarafından belirlenen puan türlerinden asgarî puanı almış olmak, Kamu
Personeli Seçme Sınavında yabancı dil bölümündeki sorulardan en az yüzde
altmışına doğru cevap vermiş olmak veya Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi
Seviye Tespit Sınavından asgarî (D) düzeyinde ya da dil yeterliği bakımından
buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir
belgeye sahip olmak, yapılacak sınavda başarılı olmak, sınavın yapıldığı yılın
ocak ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış olmak gerekir. Üst Kurul uzman
yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalışmak, her yıl olumlu sicil almak ve
istihdam edildikleri birimlerce belirlenecek konularda hazırlayacakları
uzmanlık tezinin, oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi ve Kamu
Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgarî (C) düzeyinde
veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası
geçerliliği bulunan başka bir belgeye sahip olmaları kaydıyla yapılacak
yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini sunmayan veya
tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez hazırlamaları
için altı ayı aşmamak üzere ilave süre verilir. Yeterlik sınavında başarılı
olanların uzman kadrolarına atamaları yapılır. Sınavda başarılı olamayanlar
veya sınava girmeye hak kazandığı hâlde geçerli mazereti nedeniyle sınav
hakkını kullanamayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı verilir.
Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayanlar, ikinci defa hazırladıkları
tezleri kabul edilmeyenler, yabancı dil yeterlik şartını yerine getirmeyenler
ile ikinci sınavda da başarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar,
uzman yardımcısı unvanını kaybederler ve Üst Kurulda durumlarına uygun
kadrolara atanırlar. Uzman yardımcılığından Üst Kurul uzmanlığına atananlara
bir defaya mahsus olmak üzere bir derece yükseltilmesi uygulanır.
(8)
Üst Kurulun Üst Kurul uzman ve uzman yardımcılarının mesleğe alınmaları,
yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavları, çalışma
usul ve esasları ile diğer hususlar Üst Kurul tarafından yönetmelikle
belirlenir.
(9)
Başkan yardımcıları, I. Hukuk Müşaviri ve daire başkanları Başkanın teklifi
üzerine Kurul kararıyla, diğer personel Başkan tarafından atanır.
(10)
Üst Kurul personelinin görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen
suçlara ilişkin soruşturmalar, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna göre yapılır ve bunlar hakkında
soruşturma izni Başkan tarafından verilir.
(11)
Üst Kurul personeli sosyal güvenlik açısından 5510 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılır.
(12)
Emeklilik bakımından; başkan yardımcıları bakanlık genel müdürü, daire
başkanları bakanlık genel müdür yardımcısı, I. Hukuk Müşaviri bakanlık I. Hukuk
Müşaviri, Üst Kurul uzmanları Başbakanlık uzmanı, Başkanlık müşaviri Üst Kurul
müşaviri, uzman denetçi bakanlık müşaviri ile denk kabul edilir. Diğer
unvanlardaki personele 657 sayılı Kanundaki eşdeğer kadrolara ilişkin hükümler
uygulanır.
(13)
Üst Kurulun kadroları ekli (I) sayılı cetvelde gösterilmiştir. Anılan
cetveldeki toplam kadro sayısı geçilmemek ve anılan cetvelde yer alan kadro
unvanları ile 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı
olmak kaydıyla, dolu kadrolarda derece değişikliği ile boş kadrolarda sınıf,
unvan ve derece değişiklikleri Üst Kurul kararıyla yapılır.'
MADDE
45- (1)
8 inci maddede belirtilen yayın ilkeleri ile bu Kanunun yayın hizmetlerinde
ticarî iletişimi düzenleyen hükümleri, Türkiye Radyo ' Televizyon Kurumu
yayınları hakkında da uygulanır.
(2)
Söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde, Türkiye Radyo '
Televizyon Kurumu ihlâlin niteliği açıkça belirtilerek Üst Kurulca uyarılır ve
yükümlülüğün gereğinin yerine getirilmesi ilgili Bakanlığa bildirilir.
GEÇİCİ
MADDE 1- (1)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Üst Kurul üyeliğine seçilen ve bu
görevleri devam etmekte olanlardan halen 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü
maddesi kapsamına girmeksizin sigorta primi ödemekte olanlar, 5510 sayılı
Kanunun kamu personeli için uygulanmaya başlandığı 15/10/2008 tarihinden daha
önceki bir tarihi geçmemek kaydıyla, Üst Kurul üyesi olarak göreve başladıkları
tarihi takip eden ay başından itibaren geçen hizmet süreleri itibarıyla 5510
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında
sigortalı kabul edilirler. Bu süreye ait emekli keseneği veya sigorta primi
çalışan payı farkları kendileri tarafından, kurum karşılığı veya sigorta primi
işveren payı farkları Üst Kurul tarafından ödenir. Sigortalı hizmet sürelerinin
birleştirilerek aylık bağlanmasında, ilgisine göre mülga 24/5/1983 tarihli ve
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin
Birleştirilmesi Hakkında Kanun veya 5510 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
Sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden emekli aylığı almakta iken Üst
Kurul üyeliğine seçilen ve halen görevde olanların, istekleri halinde emekli
aylıkları kesilir ve sigorta primleri 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında ödenir ve bunların emekli aylıklarının
yeniden bağlanarak emekli aylığı tutarlarının belirlenmesinde genel hükümlere
göre işlem yapılır.
(2)
Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihte Üst Kurul üyesi olanların üyelikleri,
üyelerin üçte birinin iki yılda bir yenilenmesi saklı kalmak kaydıyla, görev
sürelerinin sonuna kadar devam eder.
(3)
Bu Kanunla yapılan yeni düzenlemeler nedeniyle kadro ve görev unvanı
değişmeyenlerden bu Kanunda öngörülen eğitim şartlarını taşıyanlar başka bir
işleme gerek kalmaksızın durumlarına uygun aynı unvanlı kadrolara atanmış
sayılır. Kadro ve görev unvanları değişen yahut kaldırılan veya anılan kadrolar
için aranan eğitim şartlarını taşımayan personelden; Teftiş Kurulu Başkanı,
Genel Sekreter, Daire Başkanı ve Bölge Müdürü kadrolarında bulunanlar Üst Kurul
Müşaviri kadrolarına, Başmüfettiş ve bölge müdür yardımcısı kadrolarında
bulunanlar uzman denetçi kadrolarına, başka bir işleme ve tebligata gerek
kalmaksızın bu Kanunun yayımı tarihinde atanmış sayılır; diğerleri
Başkan tarafından üç ay içinde Üst Kurulda durumlarına uygun kadrolara
atanırlar. Bunlar atama işlemi yapılıncaya kadar Başkan tarafından
ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar, yeni bir kadroya
atanıncaya kadar, eski kadrolarına ait ücret ve diğer mali haklarını almaya
devam ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni kadroların aylık, ek
gösterge, sözleşme ücreti, bir aya isabet eden ikramiye, her türlü zam ve
tazminatlar (fazla çalışma ücreti hariç) diğer malî hakları toplam net
tutarının, atandıkları tarih itibarıyla eski kadrolarına ilişkin olarak en son
ayda aldıkları aylık, ek gösterge, sözleşme ücreti, bir aya isabet eden
ikramiye, her türlü zam ve tazminatlar (fazla çalışma ücreti hariç) diğer malî
hakları toplam net tutarından az olması hâlinde, aradaki fark, atandıkları
kadrolarda kaldıkları sürece, herhangi bir vergi ve kesintiye tabi
tutulmaksızın ve farklılık giderilinceye kadar kendilerine tazminat olarak
ödenir.
(4)
Bu Kanunun yayımı tarihinden sonra 43 üncü maddenin altıncı fıkrasına göre Üst
Kurul kadrolarında bulunan personel için belirlenecek ücretler ile diğer malî
haklar toplamının, bu Kanunun yayımı tarihinden önceki en son ayda Üst Kurul
kadroları için belirlenmiş olan aylık, ek gösterge, sözleşme ücreti, bir aya
isabet eden ikramiye, her türlü zam ve tazminatlar ile fazla çalışma ücreti
hariç diğer malî haklar toplamı net tutarından daha az olması hâlinde, aradaki
fark söz konusu personele, kadrolarında kaldıkları sürece, herhangi bir vergi
ve kesintiye tabi tutulmaksızın ve farklılık giderilinceye kadar tazminat
olarak ödenir.
(5) Üst
Kurul müşaviri ve uzman denetçi kadrosunda bulunanlar, Üst Kurulda Başkan
tarafından uygun görülen birim ve işlerde görevlendirilirler. Bu
Kanunun yayımı tarihinden itibaren Üst Kurulda yeni Üst Kurul müşaviri ve uzman
denetçi ataması yapılmaz ve bu kadrolarda herhangi bir şekilde boşalma olması
hâlinde, anılan kadrolar herhangi bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş
sayılır.
(6)
Üst Kurul uzmanı ve Üst Kurul uzman yardımcısı kadrolarından teknik hizmetler
sınıfında bulunanların hizmet sınıfı, genel idare hizmetleri olarak
değiştirilmiştir.
(7)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Üst Kurulda görev yapmakta olan personel,
bu Kanunun yayımı tarihinden önce yararlanmakta olduğu ek göstergelerden
kazanılmış hak olarak yararlanmaya devam eder.
(8)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Üst Kurulda görev yapan personelden;
a)
Fakülte veya dört yıllık yüksekokul mezunu olan,
b)
Üst Kurulda beş yıllık hizmet süresini tamamlayan,
c)
Son üç yıllık sicil not ortalaması seksen ve üzerinde olan,
d)
Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından en az (D) düzeyinde
puanı olan veya Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavından en az 60 puanı
olan veya dil yeterliği bakımından buna denk kabul edilen ve uluslararası
geçerliliği bulunan bir belgeye sahip olan,
e)
Hazırlayacakları tez, bu Kanunun 43 üncü maddesinin yedinci fıkrasına göre
kabul edilen veya doktora yapan ve Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
en geç üç yıl içinde aynı fıkraya göre yapılacak yeterlik sınavında başarılı
olanlar,
Üst
Kurul uzmanlığı kadrosuna atanabilirler.'
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 5., 7., 14., 28., 32., 48.,
90., 128., 133. ve 138. maddelerine dayanılmış, 124., 166. ve 168. maddeleri
ise ilgili görülmüştür.
III- İLK İNCELEME
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO,
Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan
ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve
Erdal TERCAN'ın katılımlarıyla yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine ve yürürlüğü durdurma
isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına 18.5.2011 gününde
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV-
ESASIN İNCELENMESİ
Dava
dilekçesi ve ekleri, Raportör Erhan TUTAL tarafından hazırlanan işin esasına
ilişkin rapor, iptali istenilen Yasa kuralları, dayanılan ve ilgili görülen
Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun'un 7. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, maddenin başlığının 'olağanüstü dönemlerde yayınlar'
olmasına rağmen kuralda yer alan 'olağanüstü durumlar' ibaresi ile 'milli
güvenliğin açıkça gerekli kıldığı haller' ve 'kamu düzeninin ciddi
şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlar' ibarelerinin soyut
ve belirsiz olduğu, geçici yayın yasağının çerçevesinin çizilmediği, dava
konusu kuralın belirsizliği nedeniyle Anayasa'nın 2. maddesinin ihlal edildiği,
ayrıca geçici yayın yasağı getirebilme yetkisinin Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu (RTÜK) yerine Başbakan veya görevlendireceği bir bakana verilmesinin
Anayasa'nın 14. ve 133. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un
dava konusu kuralın da yer aldığı 7. maddesinde, savaş, terör amaçlı saldırı,
doğal afet ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında
da ifade ve haber alma özgürlüğünün esas olduğu, yayın hizmetlerinin önceden
denetlenemeyeceği ve yargı kararları saklı kalmak kaydıyla durdurulamayacağı
ancak, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin
ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya
görevlendireceği bakan tarafından geçici yayın yasağı getirilebileceği kurala
bağlanmıştır.
Kanun'un
1. maddesinde, Kanun'un amacının, ''ifade ve haber alma özgürlüğünün
sağlanması' olduğu belirtilmiştir.
Kanun'un
7. maddesinin gerekçesinde konuyla ilgili olarak, kriz zamanlarında da ifade ve
haber alma özgürlüğünün esas olduğu, yayınların önceden denetlenemeyeceği ve
yargı kararları saklı kalmak kaydıyla durdurulamayacağı, Anayasa'nın 26.
maddesinde, ifade özgürlüğünün milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet
sırrı olarak usulünce belirlenmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret
ve haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut meslek sırlarının korunması veya
yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla
sınırlanabileceğinin ve haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına
ilişkin düzenleyici hükümlerin, bunların yayımını engellememek kaydıyla
düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlaması sayılamayacağının belirtildiği,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde de ifade özgürlüğünün mutlak
değil sınırlı bir hak olarak düzenlendiği ve ulusal güvenliğin, toprak
bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç
işlenmesinin önlenmesi gibi nedenlerle bu özgürlüğün sınırlanabileceğinin
belirtilmesinin kamu otoritelerinin bu hakka kanunlar çerçevesinde müdahalede
bulunabileceği anlamına geldiği, bu nedenlerle de belirli durumlarda Başbakana
veya görevlendireceği bakana geçici yayın yasağı getirme yetkisinin verildiği
ve bu yetkinin yargı denetimine tabi olduğu belirtilmiştir.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, her türlü
işlem ve eylemi hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı
amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına dayanan,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, yargı denetimine açık olan
devlettir.
Hukuk devleti ilkesi, yürütme organının faaliyetlerinin
yönetilenlerce belli ölçüde öngörülebilir olmasını, herkesin bağlı olacağı hukuk
kurallarını önceden bilmesini, ekonomik ve sosyal yaşamlarındaki tutum ve
davranışlarını buna göre düzene sokabilmesini gerektirir. Zira hukuk devletinin
gereği olan belirlilik ve hukuki güvenlik ilkesi, idarenin keyfi hareket
etmesini engeller. Bunu gerçekleştirmenin başlıca yolu ise kural konulmasını
gerektiren durumlarda bunların genel, soyut ve anlaşılabilir olmasını
sağlamaktır. Bu bakımdan, kanun koyucunun bir konuyu ayrıntılı şekilde
düzenleme yetkisi bulunmakta ise de, temel esasların ve çerçevenin belirlenmesi
koşuluyla, diğer ayrıntıların kanunda düzenlenmemesi hukuk güvenliği ve
belirlilik ilkelerine aykırılık oluşturmaz.
Kuralda
yer alan 'olağanüstü durumlar', 'milli güvenliğin açıkça gerekli
kıldığı haller' ve 'kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle
muhtemel olduğu durumlar' ibarelerinin içerik ve kapsamının kanun koyucu
tarafından önceden tek tek belirlenmesi mümkün değildir. Söz konusu ibarelere
doktrin, uygulama ve yargı kararlarıyla zaman içerisinde anlam kazandırılarak
ibarelerin genel çerçevesi belirlenmiş ve içeriği somutlaştırılmıştır. Bu
nedenle dava konusu kural ile geçici yayın yasağı getirilebilmesi için gerekli
durum ve şartların temel esasları ve çerçevesi belirlenmiş olduğundan, dava
konusu kuralın hukuk güvenliği ve belirlilik ilkelerine aykırı bir yönü yoktur.
Dava
konusu kuralda, 'olağanüstü durumlar', 'milli güvenliğin açıkça
gerekli kıldığı haller' ve 'kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının
kuvvetle muhtemel olduğu durumlar' hızlı ve seri karar alınmayı gerektiren
bir özellik arz etmesi nedeniyle geçici yayın yasağı getirme yetkisi, Kurul
yerine ilişkili olduğu için Başbakan veya görevlendireceği bir bakana verilmesi
kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır.
Yasaklama
kararında yer alan sebep, kapsam ve ölçütlerin de yargı denetimine tabi olacağı
açıktır. Bununla birlikte, dava konusu kuralla geçici yayın yasağı getirme
tedbirine başvurulması durumunda bunun kapsam, sınır ve ölçütlerinin açık ve
somut bir biçimde yasaklama kararında, yargı denetimine olanak verecek şekilde
belirlenmesi gerekmektedir. Aksi halde Kanun'un amaçladığı 'istisna'
hali ortadan kalkacaktır. Ayrıca, maddede yer verilen kriz zamanlarının sona
ermesi halinde de geçici yayın yasağın kendiliğinden ortadan kalkacağı
tabiidir.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 2. maddesine aykırı
değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Fulya
KANTARCIOĞLU ile Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamışlardır.
Dava
konusu kuralın, Anayasa'nın 14. ve 133. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
B-
Kanun'un 8. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (i) Bendinde Yer Alan ''haber
niteliği dışında'' İbaresinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, getirilen kuralla haber niteliği gerekçesiyle yayın yapılmasına
olanak sağlanmasına karşın yapılacak yayınların yargılama sürecini ve
tarafsızlığını etkiler nitelikte olup olmadığının yayından sonraki
değerlendirmelere bırakıldığı, etkilemenin niteliğinin ve etkileme olup
olmadığının belirsiz olduğu, haber niteliği ibaresi ile ilgili somut ölçütler
bulunmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2. ve 138. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un
dava konusu kuralın da yer aldığı 'Yayın hizmeti ilkeleri' başlıklı 8.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde, yayınların, yargı organlarına
intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama
sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamayacağı kurala bağlanmıştır.
Böylece dava konusu kural ile yargı organlarına intikal eden konularda sadece
haber verme amacıyla yayın yapılmasına imkân sağlanmıştır.
Kamuoyu
adına görev yapan basında, kanunlara uygun olarak, haber alma ve haber verme
gibi her türlü konunun konuşulup irdelenmesi doğaldır. Bu çerçevede, dava
konusu kural ile yayınların, yargıya intikal eden konularda yargılama
süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler
nitelikte olamayacağı öngörülerek bir yandan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının
güçlendirilmesi, diğer yandan basının haber alma ve verme hakkının güvence
altına alınması amaçlanmıştır. Nelerin 'haber niteliği' taşıdığının
kanun koyucu tarafından önceden belirlenmesine olanak bulunmadığı gibi
yapılacak yayınların haber niteliği taşıyıp taşımadığının da öncelikle RTÜK,
sonrasında ise yargı denetimine tabi olduğu açıktır.
Açıklanan
nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
Dava
konusu kuralın, Anayasa'nın 138. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
C-
Kanun'un 8. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (n) Bendinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, kuralda yer alan müstehcenlik kavramının kişiden kişiye değişen
soyut bir kavram olduğu ve belirsizlik içerdiği, söz konusu belirsizliğin keyfi
uygulamalara neden olacağı, ayrıca kuralın Avrupa Sınır Ötesi Televizyon
Sözleşmesi'ne ve Anayasa'nın 2. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Dava
konusu kuralda, yayınların, müstehcen olamayacağı belirtilmiştir.
Doktrinde
müstehcenlik kavramıyla ilgili birçok tanıma yer verilmektedir. Müstehcenlik
kavramının herkesin ortak olarak kabul edebileceği bir tanımının yapılması
olanaklı olmayıp, yapılan tanımlarda, 'şehvet hissine yönelik', 'şehvet
hissini tahrik', 'ar ve haya duygusunu tahrik eden' gibi ortak
olarak kullanılan bazı unsurları bulunduğu anlaşılmaktadır.
Gerek mukayeseli hukukta gerekse milli hukukumuzda müstehcenlik
ile ilgili getirilen hükümlerde korunmak istenen başlıca hukuki menfaat,
toplumun 'ar ve haya duyguları'dır. Başka bir değişle 'genel ahlak'tır.
Anayasa Mahkemesi'nin pek çok kararında belirtildiği üzere genel ahlak, belli
bir zamanda, toplumun büyük bir çoğunluğunca benimsenmiş bulunan ahlak
kurallarıyla ilgili hareketleri gösteren ve kolayca anlaşılan bir anlam
taşımaktadır.
Sürekli değişen toplumsal yapı karşısında müstehcen yayınların
neler olduğunun önceden kanun koyucu tarafından belirlenmesindeki güçlük göz
ardı edilemez. Bununla birlikte 'müstehcenlik' kavramına zaman içinde
doktrin, uygulama ve yargı kararlarıyla içerik ve anlam kazandırıldığı da bir
gerçektir. Bu nedenle, dava konusu kuralın belirsizliğinden söz edilemez.
Öte yandan, Türkiye'nin de imzaladığı Avrupa Sınır Ötesi
Televizyon Sözleşmesi'nde, televizyon programlarının genel ahlak kuralları ve
edebe aykırı olmaması, saldırgan davranışları ve şiddet eylemlerini
kışkırtmaması, pornografi içermemesine dair ilkeler bulunmaktadır. Anılan
Sözleşme'nin 'Yayıncının Sorumlulukları' başlıklı bölümünde yer alan 7.
maddesi, 'program hizmetleri edebe aykırı olmayacak ve pornografi içermeyecektir.'
şeklindedir. Bu nedenle dava konusu kural, Avrupa Sınır Ötesi Televizyon
Sözleşmesi ile de uyum içerisindedir.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 2. ve 90. maddelerine aykırı
değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
D-
Kanun'un 18. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer
Alan ''üç gün içinde'' İbaresinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, getirilen üç günlük sürenin Anayasa'nın 32. maddesinde yer
alan yedi günlük süreyi kısalttığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 32. ve
138. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un
'Düzeltme ve cevap hakkı' başlıklı 18. maddesinin dava konusu kuralın da
yer aldığı (3) numaralı fıkrasında, düzeltme ve cevap hakkının kullanılması
için mahkemeye başvurulması halinde sulh ceza hakiminin talebi duruşma
yapmaksızın üç gün içinde karara bağlayacağı belirtilmiştir.
Anayasa'nın
32. maddesinde 'Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve
şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar
yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir. Düzeltme ve cevap
yayımlanmazsa, yayımlanmasının gerekip gerekmediğine hâkim tarafından ilgilinin
müracaat tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde karar verilir.' denilmiştir.
Maddenin gerekçesinde ise ''maddenin 2. fıkrasına, düzeltme ve cevap
yayınlanmadığı takdirde yayınlanmasına gerek olup olmadığının Hâkim tarafından
en geç 7 gün içinde karar verilmesi hükmü getirilmek suretiyle düzeltme ve
cevap hakkının kullanılmasının sürüncemede kalmaması öngörülmüştür' denilmek
suretiyle buradaki amacın söz konusu hakkın kullanımının sürüncemede kalmasının
önlenmesi olduğu ortaya konulmuştur.
Anayasal
bir hak olan düzeltme ve cevap hakkının sürüncemede kalmaması için Anayasa'da
belirlenen en geç yedi günlük karar verme süresi azami süredir. Bir başka
ifadeyle Anayasa'da yer alan 'en geç'ifadesinden de anlaşılacağı
gibi, kanun koyucuya yedi günlük süreyi geçmeyecek bir süre belirlemede takdir
yetkisi verildiği açıktır. Dolayısıyla, dava konusu kuralda belirtilen süre,
bir hakkın kısıtlanması olarak değerlendirilemez.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 32. maddesine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
Kuralın,
Anayasa'nın 138. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
E-
Kanun'un 19. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (f) Bendinin Birinci Cümlesinde
Yer Alan ''yüzde ellisini'' İbaresinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, yabancıların çok miktarda radyo ve televizyon kuruluşlarına
sahip olmalarının, bulundukları devletin egemenliği üzerinde olumsuz etki
yaratabileceği düşüncesi ile yabancıların medya hizmet sağlayıcı kuruluşta
sermaye paylarına sınırlama getirilmesini gerekli kıldığı, yabancı sermaye
payının yüzde elliye çıkarılmasının haksız rekabete yol açacağı ve ulusal
çıkarları zedeleyebileceği, karşılıklılık ilkesinin yasal güvence altına
alınmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 5. ve
133. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava
konusu kuralda, bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşta doğrudan toplam yabancı
sermaye payının, ödenmiş sermayenin yüzde ellisini geçemeyeceği belirtilmiştir.
Anayasa'nın
5. maddesinde, 'Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin
bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve
demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır.' denilmiştir.
Anayasa'nın
133. maddesinde ise 'Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek
kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir. Radyo ve televizyon
faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu dokuz üyeden oluşur. Üyeler, siyasi parti gruplarının üye sayısı
oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar
arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri
ve görev süreleri kanunla düzenlenir. Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak
kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören
haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır.'
denilmiştir.
Demokratik
ülkelerde, dünyadaki ekonomik gelişmelere paralel olarak, girişim özgürlüğünü
yasaklamak yerine haksız rekabeti önleyici denetim sistemlerinin geliştirilmesi
yaygınlaştırılmıştır.
4875
sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu'nun 3/a maddesine göre, uluslararası
anlaşmalar ve özel kanun hükümleri aksini öngörmedikçe, Türkiye'de doğrudan
yabancı yatırım yapılması serbesttir ve yabancı yatırımcılar yerli
yatırımcılarla eşit muameleye tabi tutulurlar.
Kanun'un
19. maddesindeki, yabancıların, bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşa iştirak
etmelerine ve yayıncılık faaliyetinde bulunmalarına izin veren hükümde yer alan
yabancı sermaye payının 'yüzde elli' ile sınırlandırılması yasamanın genelliği
ilkesinin bir sonucudur. Başka bir deyişle bir oran koyma ve söz konusu oranın
miktarını belirlemede takdir yetkisi kanun koyucuya aittir.
Radyo,
televizyon ve isteğe bağlı yayıncılık faaliyetlerinin yerli yabancı ayrımı
olmaksızın 4054 sayılı Rekabet Kanunu'ndaki sınırlamalara tabi olduğu,
yayıncılık yapan şirketlerin rekabeti engelleyecek şekilde tekelleşmeleri ve
piyasaya hakim durum oluşturarak bunu kötüye kullanmaları yasaklanmıştır. Bu
konudaki denetimlerin Rekabet Kurulu tarafından yapılacağı, 6112 sayılı
Kanun'un yayın izni, lisans verilmesi gibi sınırlayıcı hükümleri ve buna bağlı
çıkartılan yönetmelikler ile diğer düzenleyici işlemlerin, lisans sahibi
bulunan doğrudan ve dolaylı yabancı sermaye payları için de uygulanacağı göz
önünde bulundurulduğunda yasama yetkisinin genelliği kapsamında dava konusu
kuralla getirilen sınırlamada Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, 2., 5. ve 133. maddelerine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
Kuralın,
Anayasa'nın Başlangıç'ı ile ilgisi görülmemiştir.
F-
Kanun'un 26. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasında Yer Alan ''en az bir
yıl'' İbaresinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, sıralama ihalesine, radyo ve televizyon yayın şirketi olarak
kurulan, radyo ve televizyon yayıncılık alanında en az bir yıl faaliyette
bulunma koşulu getirilerek halen yayıncılık faaliyeti yürüten kuruluşlara
ayrıcalık tanındığı, 'en az bir yıl' ibaresinin belirsiz olduğu,
sıralama ihalesine yayıncılık alanına girmek isteyen bütün kuruluşların eşit
olarak katılması gerektiği, herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetine sahip olduğu ve çalışma özgürlüğü için bir sınırlama nedeni
öngörülmediği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2. ve 48. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un
dava konusu kuralın da yer aldığı 26. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, RTÜK
tarafından kanal ve radyo frekans planlaması yapıldıktan sonra
gerçekleştirilecek sıralama ihalesine katılacak medya hizmet sağlayıcı
kuruluşların yayıncılık alanında en az bir yıl faaliyette bulunmaları gerektiği
kurala bağlanmıştır.
Anayasa'nın 168. maddesinde, 'Tabiî servetler ve
kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve
işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek
ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve
işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan
gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda
gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim,
denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.' kuralı
yer almaktadır.
Radyo
ve televizyon yayınları, yeryüzünün atmosfer tabakası aracılığıyla yapılan
iletişimle gerçekleştirilmektedir. Devletin tam ve münhasır egemenlik hakkına
sahip olduğu hava sahasının, özellikleri itibariyle tabii bir servet niteliği
taşıdığı ve Anayasa'nın 168. maddesi kapsamında Devletin hüküm ve tasarrufunda
bulunduğu açıktır.
Anayasa
Mahkemesi'nin birçok kararında da belirtildiği üzere, Devletin hüküm ve
tasarrufunda bulunan yerlerin özel mülkiyete konu olması mümkün değildir.
Devletin, özel sektöre ancak belirli sürelerle yapacağı tahsisler karşılığında
işletme izni ve hakkı vermesi söz konusu olup, bu iznin kime ve hangi şartlarla
verileceğini belirleme yetkisi kanun koyucuya aittir.
Mülga
3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanun'un yürürlüğe girdiği 1994 yılından bu yana frekans ihalesi çeşitli nedenlerle
yapılamamıştır. Dava konusu kuralın da yer aldığı madde gerekçesinde konuyla
ilgili olarak, ''kıt kaynak olan frekansların daha etkin kullanılması
amaçlanmıştır'' denilmektedir. Bu doğrultuda hem daha önceden kurulmuş
ve yayın hayatına başlamış yayın kuruluşlarının sektörde uzun süredir
faaliyette bulunmaları hem de kıt kaynakların bulunduğu bu alanda tecrübeli
yayıncıların faaliyette bulunmalarını sağlamaya ve kamu yararının
gerçekleştirilmesine yönelik olduğu anlaşılan söz konusu hükmün Anayasa'nın 2.
maddesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Anayasa'nın 'Çalışma ve Sözleşme
Hürriyeti' başlıklı 48. maddesinde,'Herkes, dilediği alanda çalışma ve
sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet,
özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun
yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri
alır.' madde gerekçesinde ise 'Hürriyet
temeline dayalı bir toplumda irade serbestliği çerçevesinde ferdin sözleşme
yapma, meslek seçme ve çalışma hürriyetlerinin garanti altına alınması
tabiîdir. Ancak, bu hürriyetler, kamu yararı amacı ile ve kanunla
sınırlanabilir. (') Devlet, kamu yararı olan hallerde ve mili ekonominin
gerekleri ve sosyal amaçlarla özel teşebbüs özgürlüğüne sınırlamalar
getirebilir'' denilmiştir.
Çalışma
özgürlüğü, herkesin dilediği mesleği seçmede özgür olduğunu ve hiç kimsenin
zorla çalıştırılamayacağını ifade etmektedir. Birey bu özgürlüğünü kullanarak
dilediği alanı ve işi seçebilir. Çalışma hakkı ise bireyin özgür iradesiyle
seçtiği mesleği veya işi icra etmesi, devletin de çalışmak isteyenlere iş temin
etmek için gereken tedbirleri alması olarak tanımlanabilir.
Dava
konusu ''en az bir yıl'' ibaresi ile sıralama ihalesine
katılacak kuruluşların bu alanda tecrübeli olmaları şartının aranması suretiyle
kıt kaynak olan frekansların kullanımında en yüksek fayda ve verimin
alınmasının hedeflenmesi ve dolayısıyla kamu yararının sağlanması amaçlanmakta
olup, çalışma ve sözleşme yapma özgürlüğüne aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 2. ve 48. maddelerine aykırı
değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
G-
Kanun'un 26. Maddesinin (8) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer
Alan ''tek bir verici tesis ve işletim şirketince'' İbaresinin
İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, tek bir verici tesis ve işletim şirketinin ekonomik ve
işletmecilik açısından etkin ve verimli olabileceği ancak, söz konusu şirketin
belirlenmesi için kanunda herhangi bir düzenleme öngörülmediği, şartların RTÜK
tarafından belirlenerek tek bir şirkete yetki verilmesinin haksızlık ve
eşitsizlik yaratacağı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 28. ve
48. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un
dava konusu kuralın da yer aldığı 26. maddesinin (8) numaralı fıkrasında, özel
medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yapacakları yayınları tek bir verici tesis
ve işletim şirketince kurulan verici tesislerinden yapacakları, karasal yayın
lisansına sahip kuruluşlarca ortaklaşa kurulacak verici tesis ve işletim
şirketinin uyması gereken şartların RTÜK tarafından belirleneceği, birlikte
kurulacak şirkete ortak olacakların hisse oranının yüzde onu geçemeyeceği,
verici tesislerden yararlanma ve ilgili diğer hususların şirketin görüşü
alındıktan sonra RTÜK onayıyla yürürlüğe gireceği, şirketin, yayın lisansına
sahip bütün kuruluşlara tarafsızlık ve hakkaniyet ölçülerinde ayrımcılık
içermeyecek şekilde hizmet vermek zorunda olduğu, verici tesislerinin
denetiminin RTÜK tarafından yapılacağı, izin şartlarının ihlali halinde para
cezasına hükmolunacağı belirtilmiştir. Madde gerekçesinde konuyla ilgili
olarak, ''Verici tesisleri yayıncılar tarafından kurulacak tek bir
verici tesis ve işletim şirketince inşa edilecektir. Bu sayede mevcut verici
tesislerinin oluşturduğu görüntü kirliliği önlenecek ve şehirlerin sembolü
niteliğinde verici kulelerinin tesisine imkân tanınacaktır.' denilmiştir.
Anayasa'nın
166. maddesinde, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin
ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde, hızla gelişmesini, ülke
kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde
kullanılmasını plânlamak bu amaçla gerekli teşkilâtı kurmak devlete görev olarak
verilmiş, plânda millî tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve
dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliştirici tedbirlerin
öngörüleceği; yatırımlarda toplum yararları ve gereklerinin gözetileceği;
kaynakların verimli şekilde kullanılmasının hedef alınacağı belirtilmiştir.
Tek
bir verici tesis ve işletim şirketi tarafından kurulacak vericinin, frekans
plânlarının uygulama maliyetinin düşürülmesi, istasyon ve yayın güvenliğinin
daha kolay sağlanması, işletme, personel ve yedek malzemeden tasarruf
edilebilmesi gibi nedenlerle ekonomik ve işletmecilik açısından daha etkin ve
verimli olacağı, Kanun'un 26. maddesinin (8) numaralı fıkrasında belirtildiği
gibi söz konusu şirketin karasal yayın lisansına sahip kuruluşlarca ortaklaşa
kurulacağı, yayın lisansına sahip bütün kuruluşlara tarafsızlık ve hakkaniyet
ölçülerinde ayrımcılık içermeyecek şekilde hizmet vermek zorunda olduğu
açıktır.
Düzenlemenin,
madde gerekçesinde de belirtildiği gibi mevcut verici tesislerinin oluşturduğu
görüntü kirliliğinin önlenmesi ile Anayasa'nın 166. maddesine uygun olarak kamu
kaynaklarının daha verimli kullanılması amacıyla getirildiği anlaşıldığından
dava konusu kural Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin
reddi gerekir.
Kuralın,
Anayasa'nın 28. ve 48. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
H-
Kanun'un 36. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının (f), (g) ve (ğ) Bentlerinin
İncelenmesi
1-
Fıkranın (f) Bendinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, Anayasa'da RTÜK içinde bir başkanlık sisteminden söz edilmediği,
Kurul'un faaliyet alanı ile ilgili çalışma ve değerlendirmenin Başkan
tarafından yapılmasının Kurul'un yetkisinin Başkan'a verilmesi anlamına
geldiği, Başkan'a verilen yetkilerin Kurul'un yetki ve faaliyetlerini
kısıtladığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 133. maddesine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
Radyo
ve televizyon kuruluşlarına yayın izni ve lisans vermek, yayınların kanun ve
milletlerarası andlaşmalara uygunluğu açısından izlenerek denetimlerini yapmak,
kanuna aykırı ve tahsis şartlarına uymayan yayınlar için yaptırım uygulanmasına
karar vermek, bu alandaki çalışma ve faaliyetlerle ilgili düzenlemeleri
hazırlamak gibi temel işlevler üstlenen RTÜK, idarenin bütünlüğü içerisinde yer
alan, kamu tüzel kişiliğini haiz, radyo ve televizyon yayınları alanında kamu
hukuku ilke ve düzenlemelerine bağlı kalarak kamu yararı amacıyla işlemler
yapan bir kuruldur.
6112 sayılı Kanun'un 34. maddesine göre,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Anayasa'nın 133. maddesinin 2. fıkrası uyarınca
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce seçilen dokuz üyeden oluşur. 6112 sayılı
Kanun'un 35. maddesine göre görev süreleri altı yıl olan Kurul üyelerinin
üçte biri iki yılda bir yenilenir. Kanun'un 36. maddesine göre, Üst Kurul
üyeleri, kendi aralarından bir başkan ve bir başkan vekili seçer. Başkanlık
süresi iki yıldır.
Dava konusu kuralda, Üst Kurul'un
faaliyet gösterdiği alanda strateji, politikalar ve ilgili mevzuat ile Üst
Kurul ve personelin performans ölçütleri hakkında çalışma ve değerlendirme
yapmak görev ve yetkisi Başkan'a verilmiştir. Kurum'un düzenli, verimli ve eş
güdüm içerisinde çalışmasını sağlamayı amaçlayan bu yetki, Kurum'u temsil eden
ve başkanlık yapan kişiye tanınan idari nitelikli bir yetki olup, Üst Kurul
yetkilerinin Başkan'a devri anlamına gelmeyeceği gibi Kurul'un yetkilerinin
sınırlandırılması sonucunu da doğurmaz.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 133. maddesine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
2-
Fıkranın (g) Bendinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, Üst Kurul'un görev ve yetkileri göz önünde bulundurulduğunda,
diğer kuruluşlarla ilişki ve temsilin Başkan'ın Üst Kurul'u protokol anlamında
temsilinin ötesinde genel bir yetkiyi işaret ettiği belirtilerek kuralın,
Anayasa'nın 133. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava
konusu kuralda, Üst Kurul'un diğer kuruluşlarla ilişkilerini yürütmek ve Üst
Kurulu temsil etmek görevinin başkana ait olduğu belirtilmiştir.
Temsil,
genel olarak 'adına hareket etme' anlamına gelmektedir. Ülkemizdeki
idari yapı incelendiğinde de görüleceği üzere sayısız birçok kurum ve kuruluşun
temsili görevi o kurum veya kuruluşun başkanına verilmiştir. İdari hiyerarşinin
sonucu olarak idari nitelikte bir yetki olan temsil görevinin o kurum veya
kuruluşun başkanınca yerine getirilmesi doğal olduğundan, dava konusu
kuralda Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 133. maddesine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
3-
Fıkranın (ğ) Bendinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, kimi personelin atamalarının üst kurula bırakılıp kimi personel
atamalarının Başkan'a bırakılmasının kurul olarak çalışma düzeni ve Kurul için
Anayasa'da öngörülen sistemle uyuşmadığı, bu durumun başkanı tek yetkili hale
getireceği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 133. maddesine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Dava
konusu kuralda, Üst Kurul tarafından atanması öngörülenler dışındaki Üst Kurul
personelinin atama işleminin Başkan tarafından yapılacağı belirtilmiştir.
Kanun'un 43. maddesinin 9. fıkrasına göre, başkan yardımcıları, 1. hukuk
müşaviri ile daire başkanlarının Başkan'ın teklifi ile Üst Kurul tarafından
atanacağı kurala bağlanmıştır.
Dava
konusu kuralla Başkan'a verilen atama yetkisi idari nitelikte bir yetki olup,
başkan yardımcıları, 1. hukuk müşaviri ile daire başkanları dışındaki Üst Kurul
personelini kapsamaktadır. RTÜK'ün idari teşkilatlanmasında başkanlık, Kurum'un
sıralı en üst karar merciidir. Bu nedenle Üst Kurul'un düzenli ve eşgüdüm
içerisinde çalışmasını sağlamaya yönelik idari nitelikteki atama yetkisinin
kanun koyucunun takdiri doğrultusunda Başkan'a verilmesi Anayasa'da yer alan
memurlara ve kamu görevlilerine sağlanan güvenceleri ihlal eder nitelikte
değildir.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 133. maddesine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
I-
Kanun'un 37. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (u) Bendinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, mesleki ilkelerin Kurul tarafından belirlenmesinin çoğunluğun
azınlık üzerinde baskısına neden olacağı, bu ilkelerin kanun koyucu tarafından
belirlenmesi gerektiği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 7. ve 14.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava
konusu kuralda, Kurul üyeleri ile Kurum personelinin uyacakları mesleki ve etik
ilkelerin belirlenmesi hususu, Üst Kurul'un görev ve yetkileri arasında
sayılmıştır.
Anayasa'nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği
öngörülmüştür. Anayasa'nın 124. maddesinde de, 'Başbakanlık,
bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren
kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak
şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Hangi yönetmeliklerin Resmî Gazetede
yayımlanacağı kanunda belirtilir.' denilmiştir.
Kamu görevlilerinin genel olarak uyacakları meslekî ve etik ilke
ve kuralları belirlemek, bunların uygulanmasını gözetmek, kamu görevlilerinin
görevlerini eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak yapmalarını
sağlamak ve etik davranışları yerleştirmek amacıyla, 5176 sayılı Kamu
Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunla 'Kamu Görevlileri Etik Kurulu' kurulmuştur. Anılan
Kanun'un 1. maddenin ikinci fıkrasında ise Kanun'un, Üst Kurul çalışanları ile
üst kurul başkan ve üyeleri dahil tüm personeli kapsayacağı belirtilmiştir.
Özel olarak da, 6112 sayılı Kanun'un 34. maddesine göre idari ve
mali özerkliğe sahip tarafsız bir kamu tüzel kişisi olan RTÜK'ün, özel durumu
nedeniyle Anayasa'nın 124. maddesince verilen yetki çerçevesinde ve 5176 sayılı
Kanun'da öngörülen hükümleri dikkate almak suretiyle kendi kurumunda
uygulayacağı mesleki ve etik kuralları tespit etmesi doğaldır. Açıklanan
nedenlerle kural, Anayasa'nın 2. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
Kuralın,
Anayasa'nın 14. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
J-
Kanun'un 38. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, kuralda yer alan 'gizlilik taşıyan bilgiler' ve 'her
türlü sırlar' ifadelerinin belirsiz ve soyut olduğu, görev ve yetki alanına
giren hangi konuların gizli ve sır olduğunun anlaşılamadığı belirtilerek
kuralın, Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun
ile RTÜK'ün tarafsızlığının sağlanabilmesi için birtakım tedbirler alınmıştır.
Kanun'un 38. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Üst Kurul üyeleri ile bunların
yakın akrabalarının, yayın hizmetleri alanında Üst Kurul'un görev ve yetki
alanına giren konularda herhangi bir taahhüt işine giremeyeceği, medya hizmet
sağlayıcı kuruluşlarda veya bu kuruluşların doğrudan veya dolaylı ortaklık bağı
bulunan şirketlerde ortak veya yönetici olamayacakları; (2) numaralı fıkrasında,
Üst Kurul üyelerinin, resmî veya özel nitelikte hiçbir görev alamayacağı, özel
veya kamu medya hizmet sağlayıcılarının görev ve yetki alanına giren konularda
doğrudan veya dolaylı olarak taraf olamayacağı ve bu konularda hiçbir maddî
menfaat sağlayamayacakları, üyelerin siyasî partiye üye olamayacakları; (3)
numaralı fıkrasında, Üst Kurul üyelerinin, göreve başlamadan önce maliki
oldukları, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara ve yayın hizmeti yapan tüzel
kişilere veya bunların iştiraklerine ait her türlü hisselerini ya da menkul
kıymetlerini üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları
dışındakilere, görev sürelerinin başlamasından itibaren otuz gün içinde satması
veya devretmesi zorunluluğunun getirildiği ve dava konusu kuralda ise Üst Kurul
üyeleri ve kurum personelinin, kurumla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve
medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara ve yayın hizmeti yapan gerçek ve tüzel
kişilere ait sırları, görevlerinden ayrılsalar dahi açıklama ve bu bilgileri
kendileri veya başkaları menfaatine kullanmalarının yasak olduğu
belirtilmiştir.
'Gizlilik
taşıyan bilgi' ve 'her türlü sır' kavramlarının kapsamının ve neleri
içerdiğinin önceden kanun koyucu tarafından
belirlenerek kanun metninde tek tek sayılması mümkün olmadığı gibi anılan
ibarelerin RTÜK'ün kanunla düzenlenmiş görev ve yetkileri kapsamında olan
konuları içerdiği açıktır. Bu nedenle dava konusu kuralın belirsiz
ve soyut olduğundan söz edilemez.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
K-
Kanun'un 39. Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer
Alan ''Başbakan veya Görevlendireceği Bakan Tarafından'' İbaresinin
İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, RTÜK'ün anayasal bir kurum olarak özerk ve bağımsız olduğu,
yürütme organı ile hiyerarşik bir bağının bulunmadığı, Anayasa'nın Üst Kurul
için öngördüğü güvencelerin üyeler için de geçerli olduğu belirtilerek kuralın,
Anayasa'nın 133. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 39.
maddesinin dava konusu kuralın da yer aldığı (6) numaralı fıkrasında,
Üst Kurul üyelerinin görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen
suçlara ilişkin soruşturmaların 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'a göre yapılacağı ve bunlar hakkında
soruşturma izninin, 'Başbakan veya görevlendireceği bakan tarafından' verileceği
kurala bağlanmıştır.
Anayasa'nın
133. maddesinde, radyo ve televizyon yayıncılığı faaliyetleri için özel
düzenlemeler yapılmış, bu faaliyetlerin düzenlenmesi ve denetlenmesi için RTÜK
kurulmuştur. RTÜK'ün düzenlediği ve denetlediği alanın ekonomik ve toplumsal
yaşam için hassasiyeti ile kamu kaynaklarını kullanması ve kamu adına karar
alma yetki ve sorumluluğu göz önüne alındığında mutlak anlamda bağımsızlığından
söz edilemez.
Merkezi
idarenin hiyerarşisi içerisinde yer almasa da 6112 sayılı Kanun'un 34.
maddesinin dördüncü fıkrasında RTÜK'ün Hükümet ile ilişkilerinin nasıl
yürütüleceği gösterilmek suretiyle merkezi idare ile ilişki kurulmuştur. Bu
bağlamda, kamu kurumu niteliğindeki RTÜK merkezi idareden ayrı
düşünülemeyeceğinden, Başbakanlık veya bir bakanlıkla ilişkilendirilerek
soruşturma izni verme yetkisinin Başbakan veya görevlendireceği bir bakana
verilmesinin Üst Kurul'un özerklik ve bağımsızlığını zedelediği ya da merkezi
idarenin hiyerarşisine tabi kılındığı söylenemez. Öte yandan, getirilen izin
mekanizması üyelerin lehine bir düzenleme olup, Kurul üyeleri açısından
koruyucu mahiyettedir.
Bu
nedenle, RTÜK üyeleri hakkında soruşturma izni verme yetkisinin, Kurul'un
merkezi idare ile ilişkisi nedeniyle Başbakan veya görevlendireceği bir bakana
verilmesinde Anayasa'nın 133. maddesine aykırılık bulunmamaktadır. İptal
isteminin reddi gerekir.
L-
Kanun'un 43. Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, RTÜK personeline ödenecek ücret ve sağlanacak mali haklara
ilişkin üst sınır belirlenmesine karşın alt sınırın belirlenmediği ve bu
yönüyle yasallık ilkesine uyulmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2. ve
128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava
konusu kuralda, RTÜK personelinin ücretleri ile diğer mali haklarının
toplamının, RTÜK üyeleri için yapılan ödemelerin toplamını geçmemek üzere kurum
içi hiyerarşi de gözetilmek suretiyle Bakanlar Kurulu'nca belirlenen esaslar
çerçevesinde RTÜK tarafından tespit edileceği belirtilmiştir.
Anayasa'nın 128. maddesinde, 'Devletin, kamu
iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına
göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve
sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların
ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir. Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri
saklıdır. Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel
olarak düzenlenir.' denilmiştir.
Dava konusu kural, RTÜK personelinin ücret ve mali
haklarına ilişkin düzenlemeler getirmektedir. İptali istenilen cümlenin yer
aldığı fıkranın birinci cümlesine göre, Üst Kurul personelinin kadro karşılığı
sözleşmeli statüde istihdam edildiği ve ücret ve mali haklar dışında her türlü
hak ve yükümlülükleri yönünden 657 sayılı Kanun'a tabi oldukları
belirtilmiştir.
Kadro
karşılığı sözleşmeli personel statüsü, personelin 657 sayılı Kanun ve 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında KHK çerçevesinde ihdas edilmiş bir 'memur'
kadrosuna sahip olduğu ancak, aynı zamanda sözleşme ile çalıştırıldığı bir
sözleşmeli personel statüsü alt istihdam biçimidir. Genel olarak kadro
karşılığı çalıştırılan sözleşmeli personel hakkında çalışma esaslarını
düzenleyen Bakanlar Kurulu kararı ve sözleşme hükümlerinde belirtilen
hususlar dışında 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaktadır.
Kadro
karşılığı sözleşmeli personel çalıştırmayla ilgili hüküm bulunan teşkilat
kanunlarında, hangi unvanların kadro karşılığı sözleşmeli çalıştırılacağı unvan
bazında sayılmıştır. Bu kadrolar, 657 sayılı Kanun kapsamında bulunan
memuriyetlerden olup bu kadrolara atanacak olanların nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işleri söz konusu kanun ile belirlenmiştir. Sözleşme ücreti, teşkilat
kanunlarındaki hükümler çerçevesinde Bakanlar Kurulu kararı ile tespit
edilmektedir. Sözleşme ücretinin gerek belirlenmesi ve gerekse artışı Bakanlar
Kurulu Kararı ile gerçekleştirilmektedir. Bakanlar Kurulu kararlarında
genellikle sözleşmeli personele ödenecek ücretlerin alt ve üst sınırları
belirlenmekte ve belirlenen bu limitler dâhilinde kalınmak kaydıyla ilgili
personel ile yetkili merci arasında sözleşme imzalanmaktadır.
Kanunla düzenleme ilkesi, düzenlenen alanda temel ilkelerin
kanunla konulmasını ve çerçevenin kanunla çizilmesini ifade etmektedir. Bu
niteliği taşıyan bir düzenleme ile uzmanlık gerektiren ve teknik konulara
ilişkin ayrıntıların belirlenmesi konusunda yürütme organına yetki verilmesi,
kanunla düzenleme ilkesine aykırılık oluşturmaz.
Dava konusu kural ile kanun koyucu, Üst Kurul personelinin
ücretleri ile diğer mali hakları toplamının, üyeler için yapılan ödemelerin
toplamını geçmeyecek şekilde Bakanlar Kurulu'nca belirlenen esaslar
çerçevesinde RTÜK tarafından belirlenmesini düzenlemiştir. Ücretler ile mali
haklar toplamına ilişkin taban oranın belirtilmemesi, tavan oranının altında
yapılacak ödemelerde takdir hakkının kullanılmasına imkan sağlamak amacıyla
olduğu açıktır.
Dava konusu kuralla, RTÜK personeline ödenecek
ücretlerle diğer mali hakların ödenmesine olanak tanınmasında ve kurum içi
hiyerarşi de gözetilmek suretiyle Bakanlar Kurulu'nca belirlenen esaslar
çerçevesinde tespit yetkisinin RTÜK'e bırakılmasında 'kanunla düzenleme
ilkesi'ne aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 2. ve 128. maddesine aykırı değildir.
İptal isteminin reddi gerekir.
M-
Kanun'un 43. Maddesinin (9) ve (10) Numaralı Fıkralarında Yer Alan ''Başkan
tarafından''İbarelerinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, personel atama ile söz konusu personele ilişkin soruşturma izni
verme yetkisinin Başkan'a verilmesinin Üst Kurul'un karar alma yetkisinin devri
anlamına geldiği belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 14. ve 133. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava
konusu kurallarla, RTÜK başkan yardımcıları, 1. hukuk müşaviri ve daire
başkanları haricindeki personelin Başkan tarafından atanacağı ve personelin
görevleriyle ilgili işledikleri ileri sürülen suçlarına ilişkin soruşturma
izninin Başkan tarafından verileceği öngörülmüştür.
Kuruluş,
görev ve yetkiler, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev sürelerine
ilişkin düzenleme yetkisi veren Anayasa'nın 133. maddesi doğrultusunda Üst
Kurul'un ve Başkan'ın görev ve yetkileri Kanun'da ayrı ayrı düzenlenmiştir.
Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında, 'Memurların
ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir' denilmiştir.
Anayasa'nın bu hükmü, memurların ve diğer kamu görevlilerinin anayasal ve yasal
güvence altına alınması amacını taşımaktadır. Dava konusu kurallarla getirilen
düzenlemeler memurların atanmaları ve soruşturma izinleriyle ilgili olup, bu
hususların kanunla düzenlenmesi Anayasa'nın 128. maddesi ile uyum
içerisindedir.
Atamaya
ilişkin dava konusu kuralda, Başkan yardımcıları, 1. hukuk müşaviri ve daire
başkanlarının Başkan'ın teklifi üzerine kurul kararıyla, diğer personelin ise
Başkan tarafından atanacağı belirtilmiş olup, RTÜK'ün idari teşkilatlanmasında
Başkan, Kurum'un idari yapısında en üst karar merciidir. Bu nedenle kanun
koyucunun bu konudaki takdiri Anayasa'nın 128. maddesinde memurlara ve kamu
görevlilerine sağlanan güvenceleri ihlal eder nitelikte görülmemiştir.
Kanun'da, Üst Kurul'un ve Üst Kurul Başkanı'nın görev ve
yetkilerinin ayrı ayrı sayılması suretiyle kurum içi yönetimi ile sektör
yönetimi ayrımı kriteri benimsenerek, kurum içi yönetimine ilişkin olan kurumun
organizasyonu, personelin seçimi, görevlendirmesi ve her türlü yönetimi, kuruma
ilişkin idari konularda Başkan'a yetki verilmiş, kurul üyelerinin ise sektörün
regülasyonuna ilişkin kararlar alabileceği hükme bağlanmıştır. Başka bir
deyişle, kurumun yönetimine ilişkin karar alma yetkisi Başkan'a, asıl görev
alanına ilişkin karar alma yetkisi ise Kurul'a verilmiştir. Dava konusu
kurallarla, idari nitelikteki atama ve soruşturma izni verme yetkisinin
Başkan'a verilmesi, Kurul'un karar alma yetkisinin devri olarak
değerlendirilemez. Kaldı ki Başkan'a tanınan bu yetkinin yargı denetimine tabi
olduğu da açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa'nın 133.
maddesine aykırı değildir. İptal istemlerinin reddi gerekir.
Kuralların,
Anayasa'nın 14. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
N-
Kanun'un 45. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasında Yer Alan ''ilgili
Bakanlığa'' İbaresinin İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, dava konusu kuralla RTÜK'e ait olan yaptırım kararı verme
yetkisinin Bakanlığa devredilerek Üst Kurul'un yetkilerinin sınırlandırıldığı
belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 133. maddesine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Kanun'un 'Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun Yükümlülüğü' başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Kanun'un 8.
maddesinde yer alan yayın ilkeleri ile yayın hizmetlerinde ticari iletişimi
düzenleyen hükümlerinin Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu'nun (TRT) yayınları
hakkında da uygulanacağı; dava konusu kuralın da yer
aldığı (2) numaralı fıkrasında ise anılan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi
halinde TRT'nin ihlalin niteliğinin açıkça belirtilmesi suretiyle uyarılacağı
ve yükümlülüğün gereğinin yerine getirilmesinin ilgili Bakanlığa bildirileceği
düzenlenmiştir.
TRT, kamu tarafından finanse edilen ve Anayasal
statüye sahip bir yayın kuruluşu olup, yükümlülükleri nedeniyle diğer radyo ve
televizyon kuruluşlarından farklı bir konumdadır. Dava konusu kuralda, kamusal
yayın yapmakta olan TRT'nin, Kanun'da yer alan yayın ilkeleri yönünden denetime
tabi tutulacağı ve maddede belirtildiği üzere yükümlülüklere aykırılık halinde
ihlalin gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle uyarılacağı belirtilmiştir.
Bununla birlikte yaptırım kararının gereğinin yerine getirilmesi için kararın
RTÜK'ün ilişkili olduğu bakanlığa bildirilmesi kabul edilmiştir. Söz konusu
bildirim, yaptırım kararının gereğinin yerine getirilmesi amacıyla yapılmaktadır.
Dolayısıyla, RTÜK'e ait olan bir yetkinin devri ya da sınırlandırılması söz
konusu değildir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın
133. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
O- Kanun'un Geçici 1. Maddesinin (3) Numaralı
Fıkrasının İkinci Cümlesinde Yer Alan ''diğerleri başkan tarafından üç
ay içinde üst kurulda durumlarına uygun kadrolara atanırlar.'Bölümü İle (5)
Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, atama ve görevlendirme hususunda
Başkan'a geniş ve takdire dayalı yetki verildiği, kurallarda yer alan 'durumlarına uygun kadro' ve 'uygun gördüğü birim ve işlerde görevlendirme'
ibarelerinin belirsiz olduğu, bu yetkilerin hangi ölçütlere göre kullanılacağının
kanunla güvence altına alınması gerektiği belirtilerek kuralların, Anayasa'nın
2., 128. ve 133. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un geçici 1. maddesinin dava
konusu kuralın da yer aldığı (3) numaralı fıkrasında, yeniden yapılandırılan
bir kurumun daha önceki kadrolarında görev yapanların yeni kadrolara aktarımına
ilişkin kurallar öngörülmüştür. Buna göre, Kanunla yapılan düzenlemeler
neticesinde kadro ve görev unvanı değişmeyenlerin durumlarına uygun aynı
unvanlı kadroya atanmış sayılacakları, kadro ve görev unvanı değişen ya da
kaldırılan veyahut da aranılan şartları taşımayan bir kısım personelin müşavir,
bir kısım personelin ise uzman denetçi kadrolarına Kanun'un yayımı ile birlikte
atanmış sayılacağı, fıkrada açıkça kadro ve görev unvanları yazılmayan bir
kısım personelin de Üst Kurul Başkanı tarafından üç ay içinde durumlarına uygun
kadrolara atanacakları belirtilmiştir.
Kanun'un geçici 1. maddesinin dava
konusu kuralın da yer aldığı (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde ise üst
kurul müşaviri ve uzman denetçi kadrosunda bulunanların Üst Kurul Başkanı
tarafından uygun görülen birim ve işlerde görevlendirileceği kurala
bağlanmıştır.
Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında,
memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve
yetkilerinin, haklarının ve yükümlülüklerinin, aylık ve ödeneklerinin ve diğer
özlük işlerinin kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.
Buna
göre, bir kamu kurum veya kuruluşundaki kadronun kaldırılıp kaldırılmayacağına,
yani kadronun varlığını sürdürmesinde kamu yararının bulunup bulunmadığına, bu
konuda kamu hizmetinin gereğinin ne olduğunun tespitine karar verme yetkisi,
kamu görevlileri açısından özlük haklarının gözetilmesi koşuluyla, kadronun ait
olduğu kamu kurum veya kuruluşunun hukuksal niteliğine bağlı olarak,
kuruluşların kanun ile yetkilendirilmiş organlarına ya da kanun koyucuya
aittir. Dolayısıyla kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurların,
yeniden yapılanma veya rotasyon gibi durumlarda kanunun verdiği yetkiye dayalı
olarak mükteseplerine uygun başka bir göreve atanmaları Anayasa'ya aykırılık
oluşturmaz.
Öte
yandan, dava konusu kuraldaki 'durumlarına uygun' ifadesi ile
devlet memurlarının eski sınıflarındaki derecelerine uygun, diğer bir deyimle
buna eşit veya daha üst derecedeki yeni bir kadroya atanmalarının zorunlu
kılındığı anlaşıldığından bir hak kaybı söz konusu değildir.
Ayrıca,
Kanun'un 43. maddenin (9) ve (10) numaralı fıkralarının incelendiği
bölümde belirtilen gerekçeler, dava konusu kurallar yönünden de
geçerlidir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa'nın 2., 128. ve
133. maddesine aykırı değildir. İptal istemlerinin reddi gerekir.
V-
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
15.2.2011 günlü, 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un:
1- 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine,
2- 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde yer
alan '' haber niteliği dışında '' ibaresi ile (n) bendine,
3- 18. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan '' üç gün içinde '' ibaresine,
4- 19. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinin
birinci cümlesinde yer alan '' yüzde ellisini ''ibaresine,
5- 26. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan ''
en az bir yıl '' ibaresi ile (8) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinde yer alan '' tek bir verici tesis ve işletim şirketince '' ibaresine,
6- 36. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (f), (g) ve (ğ)
bentlerine,
7- 37. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (u) bendine,
8- 38. maddesinin (4) numaralı fıkrasına,
9- 39. maddesinin (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan '' Başbakan veya görevlendireceği bakan tarafından '' ibaresine,
10- 43. maddesinin (6) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi ile
(9) ve (10) numaralı fıkralarında yer alan '' Başkan tarafından '' ibarelerine,
11- 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan ''
ilgili Bakanlığa '' ibaresine,
12- Geçici 1. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci
cümlesinin '' diğerleri Başkan tarafından üç ay içinde Üst Kurulda
durumlarına uygun kadrolara atanırlar.' bölümü ile (5) numaralı
fıkrasının birinci cümlesine,
yönelik iptal istemleri, 21.6.2012 günlü, E.2011/44, K.2012/99
sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra, bent, cümle, bölüm ve ibarelere
ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE, 21.6.2012 gününde
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI-
SONUÇ
15.2.2011 günlü, 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un:
A- 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU ile
Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
1- (i) bendinde yer alan '' haber niteliği dışında '' ibaresinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- (n) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 18. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan '' üç gün içinde '' ibaresinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D- 19. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinin
birinci cümlesinde yer alan '' yüzde ellisini ''ibaresinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
E- 26. maddesinin;
1 - (4) numaralı fıkrasında yer
alan '' en az bir yıl '' ibaresinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- (8) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ''
tek bir verici tesis ve işletim şirketince ''ibaresinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
F- 36. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (f), (g) ve (ğ)
bentlerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
G- 37. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (u) bendinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
H- 38. maddesinin (4) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
I- 39. maddesinin (6) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan '' Başbakan veya görevlendireceği bakan tarafından '' ibaresinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
J- 43. maddesinin;
1- (6) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- (9) ve (10) numaralı fıkralarında yer alan ''
Başkan tarafından '' ibarelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
K- 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan ''
ilgili Bakanlığa '' ibaresinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
L- Geçici 1. maddesinin;
1- (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin ''
diğerleri Başkan tarafından üç ay içinde Üst Kurulda durumlarına uygun
kadrolara atanırlar.' bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
21.6.2012 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
Zühtü
ARSLAN
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
15.2.2011
günlü, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluşu ve Yayın Hizmetleri
Hakkında Kanun'un 'Olağanüstü dönemlerde yayınlar'ı, düzenleyen 7. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilk tümcesinde, 'Savaşlar, terör amaçlı saldırılar,
doğal afetler ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz
zamanlarında da ifade ve haber alma özgürlüğü esas olup, yayın hizmetleri
önceden denetlenemez ve yargı kararları saklı kalmak kaydıyla durdurulamaz';
dava konusu ikinci tümcesinde ise 'Ancak, millî güvenliğin açıkça gerekli
kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle
muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya görevlendireceği bakan geçici yayın
yasağı getirebilir' denilmiştir. Böylece ilk tümce ile tanınan ifade ve haber
alma özgürlüğü ikinci tümce ile getirilen yayın yasağı ile sınırlandırılmıştır.
Anayasa'nın
13. maddesi uyarınca, temel hak ve özgürlükler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz.
Anayasa'nın
26. maddesinde düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne kitle
iletişim araçlarının etkili bir kullanım alanı sağladığı kuşkusuzdur. Bu
nedenle kitle iletişim araçlarından yararlanma özgürlüğünün, bu alandaki
teknolojik gelişmeler de gözetildiğinde ifade özgürlüğünün bir yansıma biçimi
olan basın özgürlüğünü de kapsayacak bir üst kavram haline geldiği
görülmektedir.
Anayasa'nın
basın özgürlüğüne ilişkin 28. maddesinin ikinci fıkrasında, basın özgürlüğünün
sınırlanmasında Anayasa'nın 26. ve 27. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı
belirtilmiş, 26. maddenin konuya ilişkin ikinci fıkrasında ise aralarında
'milli güvenlik' ve 'kamu düzeni' kavramlarının da bulunduğu sınırlama
nedenlerine yer verilmiştir. Dava konusu kuralda, milli güvenliğin açıkça
gerekli kıldığı veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle
muhtemel olduğu durumlar sınırlama nedenleri olarak kabul edilmiş, ancak bu
nedenlerin, ne zaman gerçekleşmiş sayılacağına ilişkin hiçbir somut açıklamaya
yer verilmeyerek yayın durdurmanın nerede başlayıp nerede biteceği konusunda
belirsizlik yaratılmıştır. Ayrıca, yayın yasağının, bir süreye de bağlanmamış
olması, bu belirsizliğin artmasına yol açmış, Anayasa'nın 13. maddesi yönünden
yapılması gereken denetimi olanaksız hale getirerek ifade ve haber alma
özgürlüğünün özüne dokunulmasına neden olmuştur.
Demokratik
bir toplumda, hak ve özgürlüklerin güvenceye alınabilmesi için bunlara
getirilen sınırlamaların, belirli, öngörülebilir ve ölçülü olması gerekir.
Hukuk devletinin göstergelerinden birini oluşturan yargı denetiminin objektif
ve adil koşullarda gerçekleşebilmesi de yasalarda gerekli açıklığın ve ölçünün
bulunmasına bağlıdır. Takdire dayanan denetimlerin yerindeliğe yol açması
olasılığı göz ardı edilemeyeceğinden yasa ile getirilmeyen ölçütler
özgürlüklerin güvencesini oluşturamaz.
Açıklanan
nedenlerle dava konusu kuralın Anayasa'nın 13., 26. ve 28. maddelerine aykırı
olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
6112
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un
7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilk cümlesinde 'Savaşlar, terör
amaçlı saldırılar, doğal afetler ve benzeri olağanüstü durumların ortaya
çıkardığı kriz zamanlarında da ifade ve haber alma özgürlüğü esas olup, yayın
hizmetleri önceden denetlenemez ve yargı kararları saklı kalmak kaydıyla
durdurulamaz'denilmiş, iptal istemine konu ikinci cümlesinde ise 'Ancak,
milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi
şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya
görevlendireceği bakan geçici yayın yasağı getirebilir' kuralına
yer verilmiştir.
İptal
istemi Anayasa'nın 2. ve 14. maddelerine dayandırılmıştır. Ancak 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 43.
maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre Mahkemenin, Kanunların, Kanun Hükmünde
Kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğü'nün Anayasa'ya aykırılığı hususunda ileri
sürülen gerekçelere dayanma zorunluluğu yoktur. Mahkeme, taleple bağlı kalmak
şartıyla başka gerekçeyle de Anayasa'ya aykırılık kararı verebilir. Bu nedenle
iptal istemine konu kuralın ilgisi nedeniyle Anayasa'nın 22. ve 26. maddeleri
yönünden incelenmesi gerekmektedir.
Anayasa'nın
2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devleti olduğu belirtilmiş, 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların Anayasa'nın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Anayasa'nın
haberleşme hürriyetini düzenleyen 22. maddesi şöyledir:
'Herkes,
haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Milli
güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel
ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim
kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri
bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine
dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin
onayına sunulur. Hakim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde,
karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların
uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.'
Anayasa'nın,
düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetine ilişkin 26. maddesi şu şekildedir:
'Herkes,
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi
makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek
serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema
veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel
değildir.
Bu
hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez
bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet
sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret
veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek
sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine
getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber
ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler,
bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve
usuller kanunla düzenlenir.'
Yukarıda
nakledilen Anayasa maddelerinden açıkça görüleceği gibi, haberleşme özgürlüğü
yargı güvencesi altındadır. Televizyon yayıncılığını da kapsayan haber veya
fikir almak ya da vermek hürriyetinin sınırlanması da, nihai olarak yargı
denetimine tabi olup, idarece yapılacak engellemelerde Anayasa'nın 13.
maddesindeki ilkelerin geçerli olacağı anlaşılmaktadır.
İptali
istenen kuralın 26. maddedeki düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetiyle ilgili
olduğu, dolayısıyla hakim kararı olmadıkça engellenemeyecek olan 22. maddedeki
haberleşme özgürlüğünün kapsamı dışında imiş gibi değerlendirilebileceği bir an
için akla gelebilir ise de, Anayasa'nın sözü ve ruhu karşısında böyle bir
anlayış geçerli olamaz. Şöyle ki:
Anayasa
kuralları arasında üstünlük sıralaması olmayıp, anayasa kuralları bir bütün
halinde, temel hak ve özgürlükleri koruma anlayışı içinde birbirini tamamlayıcı
şekilde yorumlanmalıdırlar.
22.
maddede güvence altına alınan haberleşme özgürlüğü, öncelikle klasik anlamda
mektup ve telefon haberleşmesini içermekte ise de bununla sınırlı değildir.
Gelişen teknoloji ve bunun sağladığı daha geniş özgürlük alanı içerisinde,
haberleşme özgürlüğünün sadece mektup göndermek veya telefon görüşmesi yapmak
şeklinde anlaşılması, çağın icaplarına aykırı olur. Bugün gelişen teknolojiler
kişiye cep telefonu, dizüstü bilgisayar veya tablet bilgisayar kullanımı
yoluyla sadece özel muhaberatını yapmak değil, her türlü yazılı ve görsel
medyayı izlemek, haber ve görüşlere interaktif olarak katılarak kendini ifade
etmek, kısacası haberleşme hürriyeti kapsamında meşru olarak kullanabileceği
her türlü haberleşme araçlarıyla 'haber veya fikir almak ya da vermek' hakkını
kullanmak olanağını vermektedir.
Günümüzde,
elektronik ortamın bilgi, fikir ve haber alma amaçlı kullanımı sonucunda
haberleşme hürriyeti ile düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti birbirinden
ayrılamayacak şekle iç içe geçmiş bulunmaktadır. Kişinin özel bilgilerini de
vermek suretiyle internet sunucusuyla yaptığı anlaşma gereğince bilgisayarından
veya telefonundan izlediği televizyon yayınları o kişinin Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınmış olan özel haberleşmesi hükmündedir.
Anayasa'nın
26. maddesindeki hürriyetin sadece televizyon yayıncısının hürriyetini değil, o
yayını izleyen kişinin de hürriyetini güvence altına aldığı açıktır. Maddede,
yayın yoluyla düşünceyi açıklama hürriyetinin 'resmi makamların müdahalesi
olmaksızın haber veya fikir almayı' da kapsadığı belirtilmiştir. Bu
nedenle yayıncıya yapılacak her müdahale, o yayının, yani 26. maddede
güvence altına alınan hürriyetten 'haber veya fikrin alıcısı' olarak yararlanan
kişinin de temel bir hakkına müdahale anlamına gelir. Kişi bu hürriyetini
Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme özgürlüğü
kapsamında kullandığı müddetçe, gönderilen haber veya bilgiye yapılan müdahale,
22. maddedeki hürriyete de yapılmış bir müdahale niteliğindedir.
Kural,
hakim kararı olmaksızın, İdarenin başı olan Başbakana veya görevlendireceği
bakana geçici yayın yasağı koymak suretiyle kişilerin haberleşme özgürlüğüne
müdahale etmek yetkisini verdiğinden, Anayasa'nın 22. ve 26. maddelerindeki
hürriyetleri haleldar edici niteliktedir.
Kuralda
geçici yayın yasağının ne şekilde ortadan kalkacağı belirtilmemiştir. Geçici
yayın yasağının süre içermemesi ve yasağa neden olarak kabul edilen olguların
sona ermesinden sonra dahi yasağın kendiliğinden ortadan kalkmayacak olması,
hukuk devletinde bulunması gereken ölçülülük ve öngörülebilirlik kıstaslarına
da uymamaktadır.
Açıklanan
nedenlerle Anayasa'nın 2., 22. ve 26. maddelerine aykırı olan kuralın iptali
gerektiği düşüncesindeyim.
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|