ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 2011/110
Karar Sayısı : 2012/79
Karar Günü : 24.5.2012
R.G. Tarih-Sayı :
21.07.2012-28360
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Zonguldak İdare
Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4.6.1985 günlü, 3213
sayılı Maden Kanunu'nun 26.5.2004 günlü, 5177 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle
değiştirilen Ek 1. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer
alan '...bu Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen hükümler ile...' ibaresinin,
Anayasa'nın 5. ve 56. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Davacı kuruma verilen idari para cezası ve faaliyetin durdurulması
kararının iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu ibarenin Anayasa'ya
aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 26.5.2004 günlü, 5177
sayılı Kanun'un 23. maddesiyle değiştirilen, itiraz konusu ibareyi de içeren Ek
1. maddesi şöyledir:
'Ek Madde 1'(Ek: 30/7/1999 - 4424/1 md.; Değişik: 26/5/2004 '
5177/23 md.)
3867 sayılı Ereğli Kömür Havzasındaki Ocakların Devletçe
İşlettirilmesi Hakkında Kanun ile Devletçe işlettirilmesi kararlaştırılan
Ereğli Kömür Havzasındaki madencilik faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tâbidir.
Ruhsat süresi bu Kanunla getirilen süre sınırlamasına tâbi
değildir.
Sınırları Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen Ereğli Kömür
Havzasındaki taşkömürlerini işletmeye ve hukuku uhdesinde kalmak şartıyla
işlettirmeye Türkiye Taşkömürü Kurumu yetkilidir.
Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü için kamu tarafından
yürütülecek faaliyetler bu Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen hükümler
ile bu Kanunun hak düşürücü ve malî hükümlerine tâbi değildir. Teminat
ve Devlet hakkından muaftır. Ancak taşkömüründen özel idare payı, diğer
madenler için yürütülen faaliyetlerden de Devlet hakkı ve özel idare payı
alınır.
3303 sayılı Taşkömürü Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına
Dair Kanun ile maden işletmeciliğine tanınan haklar, Ereğli Kömür Havzası
içerisindeki taşkömürü madenciliği için geçerlidir.
Ereğli Kömür Havzasının imtiyaz alanının Bakanlar Kurulu kararıyla
küçültülmesi sonucu serbest kalan alanlar, koordinatları Genel Müdürlükçe
belirlenerek bu Kanunun 30 uncu maddesine göre ihale edilir.'
B- İlgili Yasa Kuralı
3213 sayılı Maden Kanunu'nun ilgili görülen 7. maddesi şöyledir:
'Madencilik faaliyetlerinde izinler
Madde 7 ' (Değişik: 26/5/2004 ' 5177/3 md.)
(İptal birinci fıkra: Anayasa Mahkemesi'nin 15/1/2009 tarihli ve
E.: 2004/70, K.: 2009/7 sayılı Kararı ile.; Yeniden düzenleme: 10/6/2010-5995/3
md.) Madencilik faaliyetlerinin yapılması ve ruhsatlandırma
işlemlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak yeni verilecek ruhsat alanlarına
maden işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge, madenin cinsi, yapılacak
yatırımın çevresel etkileri, şehirleşme ve benzeri hususlar dikkate alınarak,
temdit talepleri dahil ruhsat verilen alanlarda kazanılmış haklar korunmak
kaydıyla, ilgili kurumların görüşleri alınarak Bakanlık tarafından kısıtlama
getirilebilir. İlk müracaat veya ihale yolu ile yapılacak ruhsatlandırmalarda
müracaatın yapılacağı alanlar diğer kanunlar ile getirilen kısıtlamalar
gözönüne alınarak Bakanlıkça ruhsat müracaatına kapatılabilir. Kısıtlama gerekçesi
ortadan kalkan alanlar ihale yoluyla aramalara açılır. Bu Kanun dışında
madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak yapılacak her türlü kısıtlama ancak
kanun ile düzenlenir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Özel
çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme
sahaları, muhafaza ormanları, 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa
göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000
ölçekli imar plânı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları ile
madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş
verilen elektrik santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve
jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatlar ilgili kurumlar
tarafından Genel Müdürlüğe bildirilir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Bu
alanlara yapılan ruhsat müracaatlarının hak sağlaması halinde iki ay içinde
harç ve teminatın yatırılmasından sonra bu alanlara ilişkin ilgili kurumlardan
izin alınması için müracaat sahibine bir yıl süre verilir. Bu süre içinde izin
alınması durumunda Kanunun 16 ncı maddesine göre ruhsat düzenlenir, izin
alınamaması halinde müracaat reddedilir. Müraacat alanının bir kısmının bahse
konu alanlarla çakışması halinde, çakışan alan dışındaki serbest alana ilişkin
olarak iki aylık süre içinde Kanunun 16 ncı maddesine göre müracaatta
bulunulması halinde ruhsat düzenlenir. Aksi halde tüm müracaat alanı bu süre
sonunda müracaatlara açık hale gelir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Devlet
ormanları içinde yapılacak maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu
faaliyetler için zorunlu ve ruhsat süresine bağlı olarak yapılan geçici
tesislere 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre izin
verilir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Yaban
hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile
bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme
raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler
dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Uygulanan
yöntem, teknoloji ve derinliğe bağlı olarak projesi Genel Müdürlükçe uygun
bulunan yeraltı madencilik faaliyetlerinin tekabül ettiği yüzey alanı için
herhangi bir izin alınmaz. Yeraltı madencilik faaliyetlerine bağlı olarak
gerekli olan yerüstü tesisleri veya galeri ağzının isabet ettiği alan için
gerekli izinlerin alınması zorunludur.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Madencilik
faaliyeti yapılan alanların, izne tâbi alan olmaları halinde, ilgili olduğu
kanun hükümlerine göre gerekli izinlerin alınması zorunludur. Ancak, Genel
Müdürlükçe işletme ruhsatı verildikten sonra, işletme ruhsat alanının diğer
kanunlara göre izne tâbi alan haline gelmesi durumunda ilgili kanunların
öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirilmesi suretiyle kazanılmış haklar
korunarak faaliyetler sürdürülür. Diğer kanunlara göre izne tâbi alanlar, Genel
Müdürlüğün görüşü alınarak belirlenir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Kazanılmış
haklar korunmak kaydıyla içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su
seviyesinden itibaren 1000-2000 metre mesafe genişliğindeki şeritte galeri
usulü patlatma yapılmaması, alıcı ortama arıtma yapılmadan doğrudan su deşarj
edilmemesi şartıyla çevre ve insan sağlığına zarar vermeyeceği bilimsel ve
teknik olarak belirlenen maden arama ve işletme faaliyetleri ile altyapı
tesislerine izin verilir. 2000 metreden sonraki koruma alanı içinde çevresel
etki değerlendirmesi raporuna göre yapılması uygun bulunan maden istihracı ve
her türlü tesis yapılabilir. Ancak faaliyet sırasında alıcı ortama yapılacak
deşarjlarda ilgili yönetmelikte belirtilen limitlere uyulması zorunludur.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Maden
üretim faaliyetleri ile bu faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için
işyeri açma ve çalışma ruhsatları il özel idareleri tarafından verilir. Bu
ruhsatların verilmesi sırasında 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu
hükümlerine göre belediyelerin tahsil ettiği işyeri açma izni harcı il özel
idaresi tarafından tahsil edilir. Bu bedelin % 50'si ruhsatın bulunduğu
bölgeyle sınırlı olarak altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere, doğrudan
ilgili ilçe veya ilçelerin Köylere Hizmet Götürme Birlikleri hesabına
aktarılır. Bu alanların belediyelerin mücavir alanı içerisinde kalması durumunda
tahsil edilen harcın % 50'si ilgili belediyenin hesabına aktarılır.
İlgili bakanlıkların mevzuatı gereği yapacakları inceleme ve
denetimlerde; ruhsat alanlarında ilgili Kanun esaslarına uygun çalışılmadığının
tespiti halinde, mevzuat çerçevesinde yapılacak işlemler Genel Müdürlüğe
bildirilir. Çevre ve insan sağlığına zarar verdiği tespit edilen madencilik
faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar durdurulur.
Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre ve Orman Bakanlığı
tarafından, diğer izinlere ilişkin işlemler de ilgili bakanlıklar ve diğer kamu
kurum ve kuruluşlarınca çevresel etki değerlendirmesi sürecinde en geç üç ay
içinde bitirilir. Bakanlık ve diğer bakanlıkların mevzuatının gerektirdiği
maddî yükümlülükler ruhsat sahibi tarafından karşılanır.
(Değişik dördüncü fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) İmar
alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin
alınarak yapılır. Ruhsat alındıktan sonra imar alanları içine alınan maden
sahalarına bu hüküm uygulanmaz. İmar plânı bulunmayan alanlarda yapılan veya
yapılacak olan madencilik faaliyetleri ile bu faaliyetlere bağlı geçici
tesisler ve bunların müştemilatı için imar plânı yapılmaz. İşletme ruhsatları
çevre düzeni ve imar plânları notuna işlenir. İmarsız alanlarda yürütülen
madencilik faaliyetleri için gerekli olan geçici tesisler ve bunların
müştemilatı, inşaat ve yapı kullanma iznine tâbi değildir. Ancak, yapıların fen
ve sağlık kurallarına uygun olması ve ilgili il özel idaresine bildirilmesi
zorunludur. İmarsız alanlarda yürütülen madencilik faaliyetleri için gerekli
olan geçici tesisler ve bunların müştemilatı niteliğindeki yapıların, ruhsat
sahibi tarafından madencilik faaliyetinin sonlandırılmasını müteakip bir yıl
içinde kaldırılması, bunlardan çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı
alınmış olanların, çevresel etki değerlendirmesi raporunda belirtildiği şekli
ile her iki alanda da yol, su, haberleşme, enerji nakil hattı, bant konveyör,
havai hat ve kuyu tesislerinin ilgili idarenin onayı ve talebi doğrultusunda
bedelsiz olarak kalmasına izin verilebilir. Diğerlerinin ise süresinde yerinden
kaldırılması veya çevre ile uyumlu hale getirilmesi zorunludur. Ruhsat
sahibinin bu yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, çevre ve insan
sağlığı bakımından sorumlulukları devam eder. Ruhsat sahibi tarafından
yapılması gereken işlemler valilik veya ilgili idare tarafından yerine
getirilerek yapılan masraflar 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Kamu hizmeti veya umumun yararına ayrılmış yerlere ve bu tür
tesislere 60 metre mesafe dahilinde madencilik faaliyetleri Bakanlığın,
binalara 60 metre, özel mülkiyete konu araziye 20 metre mesafe dahilinde ise
mülk sahibinin iznine bağlıdır. Bu mesafeler, ihtiyaç halinde madencilik
faaliyetlerinin boyutu, emniyet tedbirleri ve arazinin yapısı dikkate alınarak
Bakanlıkça artırılabilir. Mesafeler yatay olarak hesaplânır.
Maden arama faaliyetleri, bu Kanunda sayılanlar dışında herhangi
bir izne tâbi değildir. İşletme faaliyetleri ise, bu Kanuna göre Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmeliğe göre yürütülür.
(Değişik yedinci fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Madencilik
faaliyetleri ile Devlet ve il yolları, otoyollar, demir yolları, havaalanı,
liman, baraj, enerji tesisleri, petrol, doğalgaz, jeotermal boru hatları, su
isale hatları gibi kamu yararı niteliği taşıyan yatırımların birbirlerini
engellemesi, maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, yatırım için
başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ve
yatırımla ilgili karar, Kurul tarafından verilir.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Herhangi
bir yatırım yapılmamış I. Grup madenler, mıcır, kaba inşaat, baraj, gölet,
liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddeleri için verilen
ruhsatlar ile görünür rezervi belirlenmemiş diğer grup maden ruhsat sahaları
ile çakışan aynı yerdeki diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilir.
Ruhsatlı sahalarda görünür rezervi belirlemek üzere yapılan sondaj, kuyu,
galeri, desandre gibi işler için yapılan yatırımların ve maden varlığının
belgelenmesi durumunda tespit edilen görünür rezerv alanı dışındaki alanlar
için, diğer yatırımların madencilik faaliyetlerini engellemeyeceğine Genel
Müdürlükçe karar verilmesi halinde diğer yatırım için izin verilir. Bu
alanlarda ruhsat sahibi tarafından yapılmış yatırımı etkileyen bir husus var
ise bu alanla ilgili karar Kurul tarafından verilir. İşletme ruhsat alanı
içerisinde ancak işletme izni veya görünür rezerv alanı dışındaki bir alanda
diğer yatırımlara Genel Müdürlükçe izin verilebilir. Yatırımın işletme izni
veya görünür rezerv alanı ile çakışması durumunda, Kurul tarafından karar
verilir. Arama ruhsatı döneminde hiçbir yatırım yapılmamış ise diğer
yatırımlara engel teşkil etmez.
(İptal sekizinci fıkra: Anayasa Mahkemesi'nin 15/1/2009 tarihli ve
E.: 2004/70, K.: 2009/7 sayılı Kararı ile.; Yeniden düzenleme: 10/6/2010-5995/3
md.) Kurul, Devlet Plânlama Teşkilatının bağlı olduğu bakanın
başkanlığında Enerji ve Tâbii Kaynaklar Bakanı, diğer yatırımcı kurum ya da
kuruluşun bağlı olduğu bakan/bakanlar ve yatırım kararına onay veren kurumun
ilgili olduğu bakan olmak üzere asgari üç kişiden oluşur. Ancak, yatırımcı
kuruluşun Devlet Plânlama Teşkilatının bağlı olduğu Bakanlığa veya Bakanlığa
bağlı ilgili veya ilişkili bir kurum ve katılımcı sayısının üçün altında olması
halinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Kurula katılır. Kurul, Enerji ve Tâbii
Kaynaklar Bakanı veya ilgili taraf bakanlardan herhangi birinin daveti üzerine
toplânır ve kararlarını üye tamsayısının salt çoğunluğuyla alır. Kurul
tarafından alınan karar, kamu yararı kararı yerine geçer. Kurulun sekretaryası,
Genel Müdürlük tarafından yürütülür.
(Değişik dokuzuncu fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Kurul
tarafından verilecek kararlarda; görünür rezerv alanı ile diğer yatırımın
çakışması halinde öncelikle madenin makul bir sürede üretilebilme imkânının
olup olmadığı, ara ve uç ürüne yönelik madenciliğe dayalı sanayi tesislerinin
hammadde ihtiyacını karşılayan ruhsatlı sahalarda, tesisin hammadde ihtiyacını
karşılayacak şekilde alternatif alanların bulunup bulunmadığı dikkate alınarak değerlendirme
yapılır.
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Kurul
tarafından gerekli görülmesi halinde hazırlatılan rapor, danışmanlık ücretleri,
yolluk, gündelik ve benzeri tüm harcamalar yatırımcı tarafından karşılanır.
Ayrıca, yatırımlar nedeniyle Kurul kararı ile faaliyeti kısıtlanan maden
işletmecisinin yatırım giderleri, lehine karar verilen tarafça tazmin edilir.
Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı tesisler
için verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerlidir.
(Değişik onbirinci fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Çevresel
etki değerlendirmesi ile ilgili karar, işyeri açma ve çalışma ruhsatı, mülkiyet
izni olmadan veya on üçüncü fıkraya aykırı faaliyette bulunulduğunun tespiti
halinde ruhsat teminatı irad kaydedilerek bu alandaki faaliyet durdurulur. Bu
ihlallerin üç yıl içinde üç kez yapıldığının tespiti halinde ise teminat irad
kaydedilerek ruhsat iptal edilir.'
C- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 5. ve 56. maddelerine dayanılmış,
2. maddesi ise ilgili görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Haşim KILIÇ,
Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Fettah OTO, Serdar
ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin
YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN'ın
katılımlarıyla 3.11.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu ibare, ilgili yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları
ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A- İtiraz Konusu İbarenin Anlam ve Kapsamı
3213 sayılı Maden Kanunu'nun Ek 1. maddesinin birinci fıkrasında;
3867 sayılı Ereğli Kömür Havzasındaki Ocakların Devletçe İşlettirilmesi
Hakkında Kanun ile Devletçe işlettirilmesi kararlaştırılan Ereğli Kömür
Havzasındaki madencilik faaliyetlerinin 3213 sayılı Maden Kanunu hükümlerine
tâbi olduğu, ikinci fıkrasında, ruhsat süresinin Maden Kanunu ile getirilen
süre sınırlamasına tâbi olmadığı belirtilmektedir. Üçüncü fıkrasında ise 'Sınırları
Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürlerini
işletmeye ve hukuku uhdesinde kalmak şartıyla işlettirmeye Türkiye Taşkömürü
Kurumu yetkilidir.' denilmek suretiyle, Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenen alanda Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun yetkilerinin devam ettiği hüküm
altına alınmaktadır.
İtiraz konusu ibarenin bulunduğu dördüncü fıkranın ilk cümlesinde
ise, Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü için kamu tarafından yürütülecek
faaliyetlerin bu Kanunun 7. maddesinde belirtilen hükümler ile bu Kanunun hak
düşürücü ve mali hükümlerine tâbi olmadığı öngörülmektedir.
Maden Kanunu'nun 2. maddesinde madenler tanımlanmış ve altı gruba
ayrılmıştır. Taşkömürü ise IV. Grup Madenler içerisinde sayılmıştır. Kanun'un
7. maddesi ise madencilik faaliyetlerinde izinler ile ilgili genel
düzenlemeleri içermektedir. İtiraz konusu '...bu Kanunun 7 nci maddesinde
belirtilen hükümler ile...' ibaresinin bulunduğu kural, Kanun'un 7.
maddesinde öngörülen usul ve esaslara ve izin alınacak yere ve iznin niteliğine
göre diğer kanunlarda yer alan hükümlere uyulma zorunluluğunun ortadan
kaldırılması anlamını taşımaktadır.
Kanun'un 7. maddesinde belirtilen hükümler, madencilik
yapılamayacak yerlerde madencilik yapılmasını engelleme, madencilik
yapılabilecek yerlerde de doğaya ve çevreye en az zararı vermek suretiyle
çıkarılacak kaynaktan yararlanmayı sağlamaktadır.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararında, itiraz konusu ibarenin bulunduğu kural sonucu
Maden Kanunu'nun 7. maddesinin, Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü için kamu
tarafından yürütülecek faaliyetlerde uygulanmayacağı, bu durumun ise çevrenin
geliştirilmesi, korunması ve bu yolla da çevre kirliliğinin önlenmesi ödevinin
yerine getirilmesi amacıyla bağdaşmadığı, taşkömürü faaliyetinin çevresel etkileri
değerlendirilmeden yürütülmesi nedeniyle Ereğli Kömür Havzasındaki canlı
yaşamının ve anılan yerdeki halkın refah ve huzurunun ve bireylerin maddi ve
manevi gelişiminin olumsuz etkilenebileceği, bu nedenle, itiraz konusu ibarenin
Anayasa'nın 5. ve 56. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu ibare
Anayasa'nın 2. maddesi yönünden de incelenmiştir.
Kanunların, kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması,
genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi ve
kazanılmış hakları ihlâl etmemesi Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde
kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet
ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
Anayasa'nın 5. maddesinde, 'Devletin temel amaç ve
görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.' denilmektedir.
Anayasa'nın 'Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması' başlıklı 56.
maddesinde de, 'Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini
önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir'' hükmü yer almaktadır.
Anayasa'nın 5. maddesiyle kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlama ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlama ödevi Devlete verilirken, 56. maddesiyle de herkesin
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek, bu
hakkı korumanın yine devletin ve vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır.
Devlete verilen bu görevlerin yaşama geçirilmesi bakımından, Maden
mevzuatıyla getirilen düzenlemeler büyük önem taşımaktadır. Anayasa'nın 5. ve
56. maddeleri ile Devlete verilen görevlerin yerine getirilmesi, madencilik
faaliyetlerinin belli bir plan ve program çerçevesinde yapılması ve bu
faaliyetlerin gözetimi ve denetimi ile gerçekleşebilir. Anayasa'da yer
alan 'sağlıklı ve dengeli çevre' kavramına, doğal
güzelliklerin korunduğu, kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve su
kirlenmesinin önlendiği bir çevre kadar, işin niteliğine göre belirli esaslara
uygun olarak madencilik faaliyetlerinin gerçekleştirildiği çevrenin de gireceği
kuşkusuzdur.
Maden hukukuna ilişkin kurallar esas olarak Maden Kanunu'nda yer
almaktadır. Maden Kanunu'nun amacı 3213 sayılı Kanun'un birinci
maddesinde; 'madenlerin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi
olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenlemek' olarak
açıklanmıştır. Bu amacın gerçekleşebilmesi de Kanun'un 7. maddesinde ve diğer
hükümlerinde belirtilen hususların yerine getirilmesi ile mümkün olacaktır.
Ayrıca, sağlıklı ve dengeli bir çevre yaratılması, öncelikle yapılacak
madencilik faaliyetinin denetlenmesini gerektirir. Bu denetimin etkin
araçlarından biri de Kanun'un 7. maddesinde düzenlenen izinlerdir. 7. maddede
belirtilen kurallar, madencilik yapılmasının esas ve usullerine uyulup
uyulmadığı ve madencilik faaliyetinin yapılmasının kamuya yararlı olup olmadığı
bakımlarından denetimi sağlamaktadır. Denetim bu yönüyle hem hukuksal, hem de
yerindelik işlevine sahiptir.
İtiraz konusu ibarenin bulunduğu kural sonucu, Ereğli Kömür
Havzasındaki taşkömürü için kamu tarafından yürütülecek faaliyetlerin, Maden
Kanunu'nun 7. maddesinde belirtilen hükümlere tabi olmaması, bu faaliyetlerin
çevreye uygunluğunun idare tarafından denetimini olanaksız kılmakta, madencilik
açısından denetimsiz bir alan oluşturmakta ve bu da Devletin bu konudaki
gözetim ve denetim görevini yerine getirmesine engel olmaktadır.
Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, getirilecek kuralın,
ekonomik, bürokratik ve fiili yükümlülüklere yol açacağı ve üretim
faaliyetlerinin etkileneceği gerekçeleriyle vazgeçilecek haklardan değildir.
İnsanın, toplumun ve çevrenin varlık, sağlık ve güvenliği ile bu konuda
Anayasa'nın Devlet'e yüklediği görev göz önünde bulundurulduğunda, itiraz
konusu ibare ile Ereğli Kömür Havzasındaki Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun
yürüteceği taşkömürü faaliyetlerinin Maden Kanunu'nun 7. maddesine tabi
olmaması kabul edilemez.
Anayasa'nın 5. ve 56. maddelerinde belirtilen ödevlerin somut
tedbirlerle nasıl yerine getirileceği yasa koyucunun takdirinde ise de söz
konusu ödevler yerine getirilirken Ereğli Kömür Havzasında taşkömürü için kamu
tarafından yürütülecek faaliyetlere ayrıcalık tanınarak Maden Kanunu'nun 7.
maddesinde belirtilen hükümlere tâbi olmaktan çıkarılması, Anayasa'nın hukuk
devleti ilkesine uygun olmadığı gibi 5. ve 56. maddeleri ile de bağdaşmaz.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu '...bu Kanunun 7 nci
maddesinde belirtilen hükümler ile...' ibaresi, Anayasa'nın 2., 5. ve
56. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
VI- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında 'Kanun,
kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez' denilmekte, Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 66. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır.
4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Kanunu'nun 26.5.2004 günlü,
5177 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle değiştirilen Ek 1. maddesinin dördüncü
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan '...bu Kanunun 7 nci maddesinde
belirtilen hükümler ile...' ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak
hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın
153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince bu ibareye ilişkin iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VII- SONUÇ
1- 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun, 26.5.2004 günlü,
5177 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle değiştirilen Ek 1. maddesinin dördüncü
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan '' bu Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen
hükümler ile '' ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Serdar
ÖZGÜLDÜR'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- 3213 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesinin dördüncü fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan '' bu Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen hükümler
ile '' ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa'nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu
ibareye ilişkin İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN
BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
24.5.2012 gününde karar verildi.
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
Üye
Muammer
TOPAL
|
Üye
Zühtü
ARSLAN
|
KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Zonguldak-Ereğli Kömür Havzasındaki madenlerin işletilmesi
ve işlettirilmesi hakları 30.5.1940 tarih ve 3867 sayılı 'Ereğli Kömür
Havzasındaki Ocakların Devletçe İşletilmesi Hakkında Kanun' ve 4.6.1985 tarih
ve 3213 sayılı Maden Kanunu hükümleri gereğince Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel
Müdürlüğü'ne verilmiş olup; anılan kamu kurumunun, sınırları Bakanlar Kurulu
kararı ile belirlenmiş olan Ereğli Kömür Havzasında, kendisine tanınan hak,
yetki ve imtiyazlar çerçevesinde faaliyetlerini sürdürdüğü, anılan yasaların
ilgili hükümlerinin incelenmesinden ve 5177 sayılı Kanun'un gerekçesinden,
sınırları Bakanlar Kurulu kararı ile tespit edilen ve Türkiye Taşkömürü
Kurumu'nun (TTK) işletmeciliğine tahsis edilen alanın 3213 sayılı Maden
Kanunu'nun kısıtlayıcı hükümlerine tâbi olmadığı, bunun nedeninin de anılan
kurumun yasalardan kaynaklanan kadim haklarının korunması ve arzettiği nev'i
şahsına münhasır özellikler olduğu, yaklaşık yetmiş senedir taşkömürü çıkarma
faaliyeti bakımından Maden Kanunu kapsamında değerlendirilmeyen TTK'nun, son
dönemde uygulamadan kaynaklanan sıkıntılarını ve doğan tereddütleri aşmak
amacıyla 26.5.2004 tarih ve 5177 sayılı Kanunla 3213 sayılı Maden Kanunu'nun
Ek-1 nci maddesine iptal istemine konu '' bu kanun 7 nci maddesinde belirtilen
hükümler ile'' ibaresinin eklendiği, anlaşılmaktadır.
2. TTK, 3213 sayılı Kanun'un Ek-1. maddesi uyarınca, gerçek veya
tüzel kişilerden farklı olarak bir takım ayrıcalıklarla donatılmıştır. Bu
meyanda, Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü için kamu tarafından yürütülecek
faaliyetler, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 7. maddesinde belirtilen hükümler
(Madencilik faaliyetinde izin alınmasını gerektiren durumlar) ile bu Kanun'un
hak düşürücü ve mali hükümlerine tâbi tutulmamıştır. Bunun doğal sonucu olarak
da TTK'nun arama ruhsatı, ön işletme ruhsatı, işletme ruhsatı ve işletme izni
alması gerekmemektedir. Keza, 3213 sayılı Maden Kanunu, 2872 sayılı Çevre
Kanunu'na göre daha özel bir kanun olduğundan, 3213 sayılı Kanunun Ek-1.
maddesindeki ibare nedeniyle TTK, taşkömürü için yürüteceği faaliyetlerde Çevre
Kanun'un 10. maddesi hükmünden (ÇED raporu alma zorunluluğu) de muaf
bulunmaktadır.
İtiraz konusu ibarenin bulunduğu kural, Ereğli Kömür Havzasında
100 yılı aşkın süredir yürütülmekte olan taşkömürü üretim faaliyetlerinin mer'i
özel mevzuata göre yürütüldüğü, bu havzada faaliyette bulunma hak, yetki ve
sorumluluğu bulunan ve taşkömürü işletilmesine tekel olarak imtiyaz sahibi olan
kamu kuruluşunun (TTK'nun) Maden Kanunu'na tabiiyeti halinde, geçmişten gelen,
yerleşmiş bulunan düzenin altüst olacağı, yani ve bazıları tekrarlanacak olan
ekonomik, bürokratik ve fiili yükümlülüklerin üretim faaliyetlerini olumsuz
biçimde etkileyeceği ve kısıtlayacağı gerekçeleriyle çıkarılmıştır.
3. Yasa koyucunun Anayasa'nın 5. ve 56. maddelerinde öngörülen
görevlerini yerine getirebilmesi bakımından, sağlıklı ve dengeli bir çevrenin
koşullarını yaratması, bu meyanda madencilik faaliyetlerini belli bir disiplin
altına alması ve denetlemesi doğal olup; Maden Kanunu'nun 7. maddesinde
düzenlenen izinler de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Ancak, itiraz konusu
kuralda olduğu gibi, yasa koyucunun bu kurala bir istisna getirmesi, TTK'nu
Ereğli Kömür Havzasında taşkömürü için yürüteceği faaliyetler sırasında 3213
sayılı Maden Kanunu'nun 7. maddesindeki bir takım kayıtlamalardan muaf
tutmasında da Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmayıp; bu husus yasa koyucunun
takdir hakkı çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Gerçekten, 'Sosyal ve ekonomik hakların sınırı' başlıklı
Anayasa'nın 65. maddesinde 'Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile
belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek, mali
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.' hükmünü öngörmektedir. Bu
maddenin gerekçesinde ise ''Madde hiç kimseye Devletten sosyal ve
ekonomik hakları gerçekleştirmesini isteme hakkı vermediğini, bu hakların
Devlete yüklenen ödevlerden ibaret olduğu belirlemektedir'' denilmektedir.
Anayasa'nın 56. maddesinde düzenlenen 'Çevre hakkı' ise bir 'Sosyal hak' olarak
Anayasa koyucu tarafından benimsenmiş olup; bu hakkın Devletin mali kaynaklarının
yeterliliği ile sınırlı ve bir isteme hakkı teşkil etmeyen, bu çerçevede
Devlete yüklenen bir ödev teşkil eden bir mahiyet arzettiği anlaşılmaktadır.
Devletin, kendisine Anayasa'nın 5. maddesi ile verilen 'İnsanın
maddi ve manevi varlığını geliştirmek için gerekli şartları hazırlamaya
çalışması', ancak ekonomisinin güçlü olması, gelir kaynaklarının artması,
refahın gelişmesi ve gayrisafi milli hasılasının yükselmesi gibi etkenlerle
doğrudan ilişkilidir. Ülke toprağında bulunan tabii servetler ve kaynaklar da
bu amaca hizmet yolunda bir gelir kalemi durumundadır. Dolayısıyla bu kalemin
de Devlete yüklenen Anayasal görevler bakımından çok iyi ve verimli bir biçimde
değerlendirilmesi gerekir. Ne var ki, salt gelir sağlama amacıyla, çevre ve
insan faktörlerini ikinci plana iten bir yasal düzenlemenin de işaret edilen
Anayasal ilkelerle bağdaşmayacağı açıktır. Şu halde 'Çevre-insan-insanın maddi
ve manevi varlığını geliştirme-ekonomik güç' kriterleri birlikte dikkate
alınmalı ve bu şekilde varılacak yorum ışığında bir yasal düzenlemeye
gidilmelidir.
4. Davanın somutunda, itiraz konusu kuralın (ibarenin)
değerlendirilmesinde; yasakoyucunun Anayasa'nın 2. maddesindeki 'Sosyal Devlet'
niteliğini ön plâna çıkararak, yaklaşık bir asırdır kömür çıkarılan Ereğli
Kömür Havzası'nda Devletçe (TTK'ca) yürütülen madencilik (taşkömürü)
faaliyetleri bakımından, 3213 sayılı Maden Kanununun 7. maddesindeki
kayıtlamalardan, ilgili kamu kurumu olan TTK'nu muaf tutması, bunu yaparken de
11.000 maden işçisi ile onların bakmakla yükümlü olduğu ailelerini, neredeyse
bütünüyle bu madencilik (kömür çıkarma) faaliyetlerine ekonomik bakımdan
bağımlı olan bir coğrafi bölgede yaşayanları gözetmesi olguları ile yapılan
masraf ve harcamalar ile elde edilen kömür cevheri miktarı dikkate alındığında,
dosya kapsamından zararda olan bir kamu kurumunun bu durumunu dahi göz ardı
ederek insan unsurunu bu havzada maden arama (taşkömürü çıkarma) bakımından
genel kurala (3213 S.K. Md. 7) istisna getirmesinde, yukarıda açıklanan
Anayasal ilkelerin ışığında sahip olduğu takdir hakkını yine insan-çevre
dengesini gözeterek kullandığı, ülkenin doğal kaynaklarının salt çevre
değerleri gözetilerek hiç değerlendirilmemesi gibi bir önceliğin Anayasa'da yer
almadığı, dolayısıyla kuralın Anayasa'ya aykırı bir yönünün bulunmadığı ve
iptal isteminin reddi gerektiği kanaatindeyim.
Açıklanan nedenlerle, kuralın iptali yönündeki çoğunluk kararına
katılmıyorum.