ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2011/6
Karar Sayısı : 2012/16
Karar Günü : 26.1.2012
R.G. Tarih-Sayı :
21.07.2012-28360
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 1. İdare
Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 20.11.1981
günlü, 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5.6.1986 günlü, 3305 sayılı Kanun'un 2.
maddesiyle değiştirilen 23. maddesinin birinci fıkrasının ikinci
cümlesinde yer alan '...%10'dan aşağı olmayacak nispetinde bir kâr
oranı esas alınır.' ibaresinin, Anayasa'nın 2. maddesine
aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Üst sınırı belirsiz bir kârlılık oranını suyun maliyet bedeline
ilave etmek suretiyle hazırlanan tarife ile suya fahiş oranda zam yapıldığından
bahisle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına
varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
20.11.1981 günlü, 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi
Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5.6.1986 günlü, 3305
sayılı Kanun'un 2. maddesiyle değiştirilen itiraz konusu kuralın da yer aldığı
23. maddesi şöyledir:
'Tarife tespit esasları:
Madde 23 ' (Değişik: 5/6/1986 - 3305/2 md.)
Su satışı, kanalizasyon tesisi bulunan yerlerdeki kullanılmış
suların uzaklaştırılması, septik çukurların boşaltılması giderleri için ayrı
tarifeler yapılır. Bu tarifelerin tespitinde, yönetim ve işletme giderleri ile,
amortismanları doğrudan gider yazılan (aktifleştirilmeyen) yenileme, ıslah ve
tevsi masrafları ve %10'dan aşağı olmayacak nispetinde bir kâr oranı
esas alınır.
Tarifelerin tespiti ile tahsilâtla ilgili usul ve esaslar bir
yönetmelik ile belirlenir.'
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 2. maddesine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi hükmü uyarınca Haşim
KILIÇ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar
ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN,
Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal
TERCAN'ın katılımlarıyla 10.2.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında;
1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili
gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme'nin çalışıp çalışamayacağına ilişkin
ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme'nin çalışmasına bir engel
bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ
ile Celal Mümtaz AKINCI'nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE,
karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- 2560 Sayılı Kanun'un 23. Maddesinin Birinci Fıkrasında
Yer Alan ''%10'dan aşağı olmayacak nispetinde'' İbaresinin
İncelenmesi
Başvuru kararında, itiraz yoluna başvuran Mahkemece itiraz
konusu kuralın su tarifelerinin belirlenmesinde dikkate alınan kârlılık oranına
ilişkin ''%10'dan aşağı olmayacak nispetinde bir kâr oranı esas
alınır.' şeklindeki cümlesinde sadece kârlılık oranının alt
sınırına yer verilerek, üst sınırının gösterilmediği, oysa hukuki güvenlik ve
belirlilik ilkesi gereği kârlılık oranının üst sınırının da gösterilmesinin
gerektiği, idarelerin söz konusu su tarifelerindeki kâr oranlarını belirlerken
hangi ölçütleri esas alacaklarının açık, belirgin ve somut olarak Kanun'da yer
almadığından kuralın belirli ve öngörülebilir olmadığı ve bu durumun
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan 'Hukuk Devleti' ilkesine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 'Tarife
tespit esasları' başlıklı 23. maddesinin birinci fıkrasında, suların
satışı, kanalizasyon tesisi bulunan yerlerdeki kullanılmış suların
uzaklaştırılması ve septik çukurların boşaltılması için ayrı ayrı tarifelerin
yapılacağı, ikinci fıkrasında ise bu tarifelerin tespitinde, yönetim ve işletme
giderleriyle, amortismanları doğrudan gider yazılan (aktifleştirilmeyen)
yenileme, ıslah ve tevsi masraflarının yanı sıra %10'dan aşağı olmayacak
nispetinde bir kâr oranının esas alınacağı kural altına alınmıştır.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, her türlü
işlem ve eylemi hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı
amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına dayanan,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren devlettir.
Anayasa'nın 127. maddesinin birinci fıkrasında mahallî
idarelerin il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları kanunda
gösterilen ve seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri
oldukları, üçüncü fıkrasının son cümlesinde Kanunla büyük yerleşim merkezleri
için özel yönetim biçimleri getirilebileceği, aynı maddenin son fıkrasının
son cümlesinde ise mahalli idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynakları
sağlanacağı belirtilmiştir.
2560 sayılı Kanun'un 23. maddesinde su tarifesi hazırlanmasında
ilke olarak alınacak esaslar düzenlenmiştir. Buna göre tarifenin
belirlenmesinde birinci unsur gider ve maliyetler, ikinci ise itiraz konusu
kuralda yer alan kârlılık oranıdır.
Yasa koyucu tarafından itiraza konu olan kuralda sadece kârlılık
oranına ''%10'dan aşağı olmayacak nispetinde bir kâr oranı'' şeklinde
bir alt sınır getirilmiş, üst sınır ise belirlenmemiş ve idarenin takdirine
bırakılmıştır.
Anayasa'nın 127. maddesinin üçüncü fıkrasındaki hükme
dayanılarak, ülkemizde halen büyükşehir belediyesine dönüştürülmüş on altı
belediye bulunmaktadır. Bunlar arasında nüfus, yüz ölçüm, sanayileşme, su alt
yapı sorunları veya gelir kaynakları açısından farklılıkların olması doğaldır.
Ancak Anayasa'da bu verilere bağlı bir görev ve gelir kaynağı teminine dair
ayrıntıya yer verilmemiştir. Bu durumda, mahalli idarelerin görevleri ile
orantılı gelir sağlama ve verilen hizmetler karşılığında elde edilecek
gelirlerde kârlılık oranını belirleme konusunda, ölçülü ve adil olmak
ve anayasal ilkelere bağlı kalmak koşuluyla takdir hakkının bulunması
gerekir.
Ülkemizdeki büyükşehir belediyelerinin nüfus artışı, büyüme hızı,
yapılaşması, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimi, sanayileşme düzeyi ile su
üretim- tüketim kapasitesi ve maliyeti tamamen birbirinden farklıdır. Ayrıca su
ihtiyacı zamana ve değişen şartlara göre de değişkenlik gösterebilir. Bu
faktörlere bağlı olarak büyükşehir belediyelerinin herkese kaliteli ve
erişilebilir su sağlanması amacıyla şartlara bağlı olarak ihtiyaç duyulacak
suyun tedariki için yeni altyapı tesisleri inşa etme durumları da aynı
değildir.
Bu nedenle her büyükşehir belediyesinin yerine getirmek durumunda
olduğu su hizmetlerinin nitelik ve nicelik itibarıyla farklılık göstereceği kuşkusuzdur.
Dolayısıyla, büyükşehir belediyelerinin anılan farklılıklara paralel olarak
sunacakları hizmetlere göre elde edecekleri gelirler ve bu gelirlerdeki
kârlılık oranı da değişebilecektir. Ancak, kanunlarda alt ve üst sınırları
belirlenmiş kârlılık oranları öngörüldüğünde durumları tamamen birbirinden
farklı olan idarelerin gereksinim duyduğunda bu oranların altında veya üstünde
bir kârlılık oranı belirlemesine imkân bulunmamaktadır. İdareler hizmet
sunarken zamana ve değişen şartlara göre daha önceden kanun ile alt ve üst
sınırı belirlenmiş kârlılık oranının üstünde veya altında bir kârlılık oranı
uygulanmasına ihtiyaç duyabilirler. Bu itibarla, idarece sunulacak su
hizmetinin zaman içinde değişen şartlara göre farklı kârlılık oranlarını
gerektirebilmesi nedeniyle su bedelinin tespitinde uygulanacak kârlılık
oranının belirlenmesi ölçülü ve adil olmaları koşuluyla idarenin takdirine
bırakılması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralda yer alan ''%10'dan
aşağı olmayacak nispetinde''ibaresi Anayasa'nın 2. maddesine
aykırıdır. İptali gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN ile Zehra Ayla PERKTAŞ, bu
sonuca değişik gerekçe ile katılmışlardır.
B - 2560 Sayılı Kanun'un 23. Maddesinin Birinci Fıkrasında Yer
Alan ''bir kâr oranı esas alınır.' İbaresinin İncelenmesi
Başvuru kararında, Kanun'un değiştirilen 23. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan ''%10'dan aşağı olmayacak nispetinde'' biçimindeki
ibareye ilişkin gerekçelerle kuralın, Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
2560 sayılı Kanun'a 5.6.1986 günlü, 3305 sayılı Kanun'un 3.
maddesiyle eklenen ek 5. maddede, bu Kanun'un diğer Büyükşehir Belediyelerinde
de uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Kanun'un 13. maddesinde İSKİ'nin ve bu
Kanun'a tabi tüm büyükşehir belediyelerinin gelirlerine ilişkin kaynaklara yer
verilmiş ve maddenin (a) bendinde de su satışı ve kullanılmış suların
uzaklaştırılmasına karşılık, tarifesine göre abonelerden alınacak ücretler,
belediyelerin gelir kaynakları arasında sayılmıştır. Kanun'un 23. maddesinde
ise tarifenin unsurları olarak gider ve maliyetler ile itiraz konusu
kuralda yer alan kârlılık oranına yer verilmiştir.
2560 sayılı Kanun kapsamında idarenin kişilere verdiği su hizmeti
karşılığında alacağı bedelin niteliği Anayasa Mahkemesinin 14.2.1991 gün ve
E.1990/18, K.1991/4 sayılı kararında açıklanmıştır. Söz konusu kararla; su
bedelinin su satışı ve kullanılmış suların uzaklaştırılması karşılığında
yapılan tarifeye ve abonman sözleşmesine göre alındığı, bu şekilde idare ile
birey arasında özel hukuk ilişkisi kurulduğu ve ödenecek
bedelin maliyet-kâr esasına göre belirlendiği, dolayısıyla idarece verilen
bir hizmet karşılığında tarifeye göre saptanarak alınan bedelin vergi, resim,
harç ve benzeri mali yüküm olmadığı, ücret niteliğini haiz olduğu
belirlenmiştir.
Anayasa'nın 127. maddesinde, yerel yönetimlere görevleri ile
orantılı gelir kaynakları sağlanacağı öngörülmüş olup, büyükşehir
belediyelerinin su hizmetlerini verimli bir şekilde sürdürebilmesi, daha
kaliteli ve etkin bir şekilde hizmet sağlayabilmesi, yatırımlarda bulunabilmesi
için ihtiyaç duyduğu malî kaynağın bulunması gerekmektedir. Bu kapsamda
büyükşehir belediyelerince sunulan hizmetlere karşılık talep edilen bedele
ölçülü ve adil olarak belirlenen bir kâr oranının ilave edilmesinde Anayasaya
aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu itibarla, idarenin su tedariki ve suların uzaklaştırılması
yönünde yaptığı hizmete karşılık ölçülü ve adil olarak belirleyeceği bir kâr
oranını su tarifelerinin tespitinde esas alması ve bu tarifeye göre ücret
istemesinde hukuk devleti ilkesi ile çelişen bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2560 sayılı Kanun'un 23. maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan ''bir kâr oranı esas
alınır.' ibaresi Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU ile Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe
katılmamıştır.
VI- SONUÇ
20.11.1981 günlü, 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi
Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5.6.1986 günlü, 3305
sayılı Kanun'un 2. maddesiyle değiştirilen 23. maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde yer alan;
1- ''%10'dan aşağı olmayacak nispetinde'' ibaresinin Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- ''bir kar oranı esas alınır' ibaresinin Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU ile Osman Alifeyyaz
PAKSÜT'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
26.1.2012 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Başkanvekili
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
DEĞİŞİK GEREKÇE VE KARŞIOY GEREKÇESİ
2560 sayılı İstanbul Su Ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 'Tarife tespit esasları' başlıklı 23.
maddesinde, su satışı, kullanılmış suların uzaklaştırılması ve septik
çukurların boşaltılması tarifeleri belirlenirken, bunların tespitinde,
yapılacak masraflara ek olarak '% 10'dan aşağı olmayacak nispetinde bir kâr
oranı esas alınır' kuralına yer verilmiştir. Kural'ın '% 10'dan aşağı olmayacak
nispetinde bir' bölümü, kâr oranlarını belirlemenin Belediye'nin takdir alanı
içerisinde bulunduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Suyun, insan yaşamındaki vazgeçilmez önemi nedeniyle bir hak
olarak bir çok insan hakları metninde yer aldığı görülmektedir.
1992 yılında Dublin'de yapılan 'Su ve Sürdürülebilir Kalkınma
Konferansı'ndaki ekonomik temelli yaklaşım 3-14 Haziran 1992 tarihinde
düzenlenen Birleşmiş milletler Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'na da yansımış
ve su, doğal bir kaynak ve hem sosyal hem de ekonomik bir mal olarak
öngörülerek suyu kullanandan uygun ücret alınması ve sürdürülebilir yönetim
için her türlü planlama ve geliştirmede suyun tam maliyetinin esas alınması
önerilmiştir. Anılan Rio Konferansı sonrasında da İkinci Uluslar arası Su
Konferansı Amsterdam Deklarasyonu, 1994 Uluslar arası Nüfus ve Kalkınma Eylem
Planı, 2000 Lahey Su Güvenliği Bakanlar Deklarasyonu gibi metinlerde de su
hakkına yer verilmiştir. 6-8 Eylül 2000 tarihinde 189 ulus temsilcisinin katılımıyla
gerçekleşen Milenyum Zirvesi'nin sonucunda ortaya çıkan Milenyum Kalkınma
Hedefleri'nin bir başlığını da 'su' oluşturmuştur.[1]
Su, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesi'nin [2] 11. ve 12. maddelerinde yer alan yaşam ve sağlık
koşullarının yorumlandığı Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel
Haklar Komitesi'nin '15 No'lu Genel Yorum'unda da geniş olarak olarak yer almıştır.[3]
Anılan 15 No'lu Genel Yorum'da su ile ilgili genel yükümlülükler
(ayırımcılık yapmama ve eşit şekilde dağıtımı ile bu hakkın kullanımında
zorluklarla karşılaşanlara (örneğin; kadınlar, çocuklar, kırsal alanda
yaşayanlar, göçebe ve mülteciler, mahkûmlar ve hükümlüler vb. gibi) kişi ve
gruplara özel önem verici ve bunların haklarını güvence altına alıcı adımlar
atma konusunda yükümlülükler yüklerken, özel yükümlülükler kapsamında da su
hakkının kullanılmasında taraf devletlerin doğrudan veya dolaylı olarak
müdahaleden kaçınılmasını öngören 'saygı duyma yükümlülüğü', taraf devletlere
su hakkından faydalanmasını engellemeye yönelik üçüncü kişi (birey grup,
şirketler, kamu tüzel kişileri ve bunların otoritesi altında çalışanlar)
müdahalelerini önlemeyi içeren 'koruma yükümlülüğü' ile suyun kullanımını kolaylaştırıcı,
geliştirici ve sağlayıcı tedbirler alma yükümlülüğünü öngören 'yerine getirme
yükümlülüğü' gibi yükümlülükler getirmektedir. Ayrıca, taraf devletlerin suyu
ambargo veya ekonomik-siyasi baskı aracı olarak kullanmama gibi uluslar arası
yükümlülüklerine değinilerek, suyun yeterlilik, kalite ve erişebilirlik
unsurları üzerinde durulmuştur.
Anayasa'nın 2. ve 5. maddelerinde belirtilen sosyal hukuk
devleti, kişilerin, insan onuruna yaraşır biçimde refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak, kişinin temel hak ve özgürlüklerini, sosyal adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak biçimde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamakla yükümlüdür. Bu bağlamda, Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan
herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının da
güvencesidir. Anayasa'nın 56. maddesinde ise herkesin, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahip olduğu öngörülmektedir.
İnsan ve çevre sağlığı için suyun taşıdığı yaşamsal önem dikkate
alındığında, kişilerin olabildiğince uygun koşullarla suya ulaşımları
sağlanamadıkça söz konusu Anayasa kurallarının uygulamaya geçirilmesinin
olanaklı hale getirilemeyeceği açıktır.
İtiraz konusu kuralla su ve atık sulara ilişkin tarifeler
belirlenirken kâr oranının, % 10'un altında olmayacağı belirtilerek, sosyal
amaçlarla kârsız bir bedel tespitine izin verilmediği gibi üst sınır
gösterilmeyerek yüksek oranlara ulaşabilecek zam oranlarına karşı bir önlem de
alınmamıştır.
Hukuk devletinin en önemli yükümlülüklerinden biri de kuşkusuz,
adil ve öngörülebilir kurallarla kişilerin yarınlarından kuşku ve endişe
duymadan yaşayabilecekleri bir ortam yaratmaktır. Buna göre, yasal
düzenlemelerin, hem kişiler hem de idare yönünden belirlilik içerecek şekilde,
açık, net, anlaşılabilir ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin
keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir.
Belediyeler tarafından sunulan ve karşılığı da kamu gücüne
dayanılarak alınan, su, atık su ve benzeri hizmetler, tekel niteliğinde olup,
kişilerin özgür iradeleri ile başka kaynaklardan sağlayabilecekleri
hizmetlerden değildir. Bu durumda, anılan hizmetlere ilişkin kâr oranlarında
üst sınır saptanmaması, kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına ve kişiler
yönünden de belirsizliğe neden olacağından; kâr oranı bölümünün iptal
edilmemesi ise, hizmetin sosyal amaçlarla kâr alınmaksızın görülmesini
engelleyeceğinden, Anayasa'nın 2., 17. ve 56. maddeleriyle bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kararın Kural'ın iptaline ilişkin bölümüne
farklı gerekçe ile katılıyorum. Belediye'nin, sosyal amaçlarla kârdan
vazgeçebilmesine olanak vermeyen 'kâr oranı' sözcüklerinin ise iptali gerektiği
düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
DEĞİŞİK GEREKÇE
2560 sayılı Kanun'un 23. maddesinin birinci fıkrasında yer alan
ve Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen ''% 10'dan aşağı olmayacak
nispetinde '' şeklindeki ibarenin incelenmesi.
İtiraza konu ibare, 23. madde uyarınca belirlenecek tarife
tespitinde en az %10 nispetinden aşağı olmayacak bir kâr oranının
uygulanacağını öngörmekte, ancak, bu oranın üst sınırını belirleyen bir
düzenlemeye yer vermemektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde 'Türkiye Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir' denilmektedir.
Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri de hukuk güvenliğidir.
Bu ilke, eylem ve işlemler karşısında oluşacak hukuki sonuçların önceden
öngörülebilir şekilde düzenlenmesini gerekli kılar.
İtiraza konu ibare, uygulanacak kâr oranının sadece alt sınırını
göstermekte, üst sınırı göstermediği için sınırsız hale gelen üst sınırının
belirlenmesi takdire terk edilmiş olmaktadır. Buna göre, takdire dayalı olarak
belirlenecek üst sınır kâr oranının uygulanması sonucu oluşacak tarifelerin,
önceden öngörülmesi olanaksız hale gelmektedir. Hukuk kurallarının önceden
öngörülebilecek şekilde düzenlenmesi hukuk güvenliğinin gereğidir. İtiraza konu
ibare, tarifelerin önceden öngörülmesini imkânsızlaştırdığı için kişilerin
hukuki güvenliklerini ihlâl etmektedir.
Bu nedenle tarifenin belirlenmesinde alt sınırı tanımlayan ''
% 10'dan aşağı olmayacak nispetinde '' nın esas alınmasını
öngören ibare, tek başına hukuk güvenliğini sağlamaya yeterli olmadığından
Anayasa'nın 2. maddesine aykırıdır.
İptali gerekir.
İptale ilişkin çoğunluk kararına, bu gerekçeyle katılıyoruz.
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
KARŞIOY YAZISI
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un, 3305 sayılı Kanunla değiştirilen 23.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan ''bir kar oranı esas alınır' ibaresi,
Belediyelerin verdiği su hizmeti karşılığında alacakları ücret üzerinden
mutlaka belli bir oranda kar sağlamalarını yasal bir zorunluluk haline
getirmektedir.
Su kullanımı ve suya erişim hakkı, Birleşmiş Milletler
belgelerinde de yer aldığı üzere, insan olmanın doğal bir sonucudur.
Anayasa'nın 56. maddesinde yer alan herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı,
kişiler için temel bir sağlık kaynağı olan suyun kullanımın kolaylaştırılmasını
da devlete bir görev olarak vermektedir. Günümüzde demokratik ve yüksek yaşam
kalitesi standartlarına erişmiş ülkelerin çoğunda su ücretsizdir.
İdare ve birey arasında özel hukuk ilişkisi kurulduğu
gerekçesiyle su kullanımında ücretin kar-maliyet esasına göre belirlenmesi
Anayasa'nın 2. maddesinde tanımlanan sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmaz. Su
kaynaklarının sınırlı olması karşısında suyun ücret karşılığı verilmesi belli
ölçülerde zorunluluk sayılabilirse de, yerine göre ücretin sadece maliyet
karşılığı hatta bir kısmı devletçe karşılanarak maliyetin altında tespit
edilmesi de mümkündür. Su arzının ve talebinin dengelenmesi yanında sosyal
boyutu da gözetilerek, ücretin tespiti, yerel koşulları ve kaynakları en iyi
değerlendirebilecek olan ilgili mahalli idarelerin takdirine bırakılmalıdır.
Ancak itiraz konusu ibare bu yolda bir uygulamayı önlemekte ve sudan mutlaka
kar sağlanmasını mahalli idarelere dayatmaktadır. Suyun mutlaka bir kar
gözetilerek temin edilmesi yönündeki bir yasa kuralı Anayasa'ya aykırıdır.
Anayasa'nın 2. ve 56. maddelerine aykırı olan ibarenin
iptali gerekir.
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
[1]ŞİRİN, Tolga, Uluslar arası Su Hakkı Sempozyumu, Diyarbakır 5-6
Kasım 2010 s-51
[2]Söz konusu sözleşme Türk Cumhuriyeti 15/8/2000 tarihinde New
York'ta imzalanmış ve 4./6/2003 tarih ve 4867 sayılı Kanun'la onaylanmış olup,
anılan Yasa'da 11/8/2003 gün ve 25142 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Sözleşmenin orijinal metni, maddeleri ve onay kanunu hakkında detaylı bilgi
için bkz. htpp://www.inhak-bb.adalet. gov.tr/uametin/eshus.pdf,
[3]15 no'lu Genel Yorum hakkında detaylı bilgi için bkz. 'UYAR,
Lema, Birleşmiş Milletler'de İnsan Hakları Yorumları, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı İstanbul, Eylül 2006, s- 264-287