ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 2008/87
Karar Sayısı: 2011/95
Karar Günü : 9.6.2011
R.G. Tarih-Sayı :
28.12.2011-28156
İPTAL DAVASINI AÇAN: Anamuhalefet (Cumhuriyet
Halk) Partisi TBMM Grubu adına Grup Başkanvekili Hakkı Suha OKAY
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Danıştay 6. Dairesi
İPTAL ve İTİRAZIN KONUSU: 24.7.2008 günlü ve
5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun'un;
1) 3. maddesi ile değiştirilen 14.6.1973 günlü ve 1739 sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 51. maddesinin dördüncü fıkrasının,
2) 7. maddesi ile değiştirilen 2.3.1984 günlü ve 2985 sayılı
Toplu Konut Kanunu'nun 4. maddesinin birinci fıkrasının ikinci, üçüncü ve
dördüncü tümcelerinin,
3) 15. maddesi ile değiştirilen 3.5.1985 günlü ve 3194 sayılı İmar
Kanunu'nun ek 3. maddesinin;
a) Birinci tümcesindeki '' ve bu Kanunun 8 inci maddesinde yer
alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak '' ibaresinin,
b) 'Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plân ve imar
plânlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci
maddesinin (a) bendinin ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümler
uygulanmaz.' biçimindeki beşinci tümcesinin,
c) Yedinci tümcesinde yer alan '' ve 19 uncu maddede belirtilen
ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak kesinleşir ve yürürlüğe girer. ''
ibaresinin,
4) 42. maddesiyle değiştirilen 22.2.2005 günlü ve 5302 sayılı İl
Özel İdaresi Kanunu'nun 6. maddesinin ikinci fıkrasının,
5) 43. maddesiyle değiştirilen 21.4.2005 günlü ve 5335 sayılı Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 32.
maddesinin son fıkrasının ilk iki tümcesinin,
Anayasa'nın 2., 5., 6., 7., 8., 10., 36., 63., 123., 125., 127. ve
153. maddelerine aykırılığının ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin
durdurulmalarına karar verilmesi istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- Dava ve İtiraz Konusu Yasa Kuralları
24.7.2008 günlü, 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un iptali istenilen kuralları
da içeren maddeleri şöyledir:
'MADDE 3- 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı
Milli Eğitim Temel Kanununun 51 inci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
'Milli Eğitim Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki
taşınmazların Milli Eğitim Bakanlığı ile mutabık kalınarak tahsislerini
kaldırmaya ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 46 ncı
maddesine bağlı olmaksızın satışına Maliye Bakanı yetkilidir. Ayrıca bu
taşınmazlardan Milli Eğitim Bakanlığınca uygun görülenler, Maliye Bakanlığı
tarafından, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları
Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde özelleştirilmek üzere Özelleştirme
İdaresi Başkanlığına bildirilir. Bunun üzerine söz konusu taşınmazlar
Özelleştirme Yüksek Kurulunca özelleştirme kapsam ve programına alınır.
Özelleştirme uygulamasına ilişkin iş ve işlemler 4046 sayılı Kanuna göre
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yürütülür.
4046 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde taşınmazların
özelleştirilmesi sonucu elde edilecek gelirler, özelleştirme giderleri
düşüldükten sonra Hazineye aktarılır. Bu taşınmazların satışından elde edilen
gelirleri, bir yandan genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yandan
ihtiyaç duyulan yerlerde okul yapımı ve onarımı amacıyla kullanılmak üzere
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Sermaye ödenekleri yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.'
MADDE 7- 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
'Başkanlık, gecekondu dönüşüm projesi uygulayacağı alanlarda veya
mülkiyeti kendisine ait arsa ve arazilerde veya valiliklerce toplu konut iskan
sahası olarak belirlenen alanlarda çevre ve imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde
her tür ve ölçekteki planlar ile imar planlarını yapmaya, yaptırmaya ve tadil
etmeye yetkilidir. Bu planlar; büyükşehir belediye sınırları içerisinde
kalan alanlar için büyükşehir belediye meclisi tarafından, il ve ilçe belediye
sınırları ile mücavir alanları içerisinde kalan alanlar için ilgili belediye
meclisleri tarafından, beldelerde ve diğer yerlerde ilgili valilik tarafından,
planların belediyelere veya valiliğe intikal ettiği tarihten itibaren üç ay
içerisinde aynen veya değiştirilerek onaylanır. Belediyeler ve valilik
tarafından üç ay içerisinde onaylanmayan planlar Başkanlık tarafından re'sen
onaylanır. Belediyeler, valilik veya Başkanlık tarafından onaylanan bu planlar;
askı, ilan ve itiraza dair kararlar da dahil olmak üzere 3194 sayılı İmar
Kanunu hükümlerine göre belediyeler ve ilgili kamu kurumları tarafından
yapılacak tüm işlemler Başkanlık tarafından re'sen yapılmak suretiyle yürürlüğe
konur.'
MADDE 15- 3194 sayılı Kanunun ek 3
üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
'EK MADDE 3- Özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya
kuruluş lehine irtifak ve/veya kullanım hakkı alınmış arsa ve araziler ile özel
kanunları uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve
arazilerin, 3621 sayılı Kıyı Kanunu veya 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu
kapsamında kalan yerler dahil olmak üzere genel ve özel kanun hükümleri
kapsamında yer alan tüm alanlarda imar planlarını yapmaya ve onaylamaya yetkili
olan kurum veya kuruluşlardan görüş alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak
her tür ve ölçekte plan, imar planı ile değişiklik ve revizyonları müellifi
şehir plancısı olmak üzere Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
yapılarak veya yaptırılarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak ve Resmi Gazetede
yayımlanmak suretiyle kesinleşir ve bu Kanunun 8 inci maddesinde yer
alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak yürürlüğe girer. İlgili
kuruluşlar bu madde kapsamında yapılan planları devir tarihinden itibaren beş
yıl süreyle değiştiremezler. Bu süre içerisinde imar planlarına ilişkin olarak,
verilecek mahkeme kararlarının gereklerinin yerine getirilmesini teminen
yapılacak imar planı değişikliğine ilişkin iş ve işlemler Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca bu maddede belirtilen usul ve esaslara göre gerçekleştirilir.
İlgili kuruluşlar görüşlerini onbeş gün içinde bildirirler. Bu madde
kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar planlarında 2863 sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci maddesinin (a) bendinin ikinci ve
sekizinci paragrafındaki hükümler uygulanmaz. Özelleştirme sürecinde
ihtiyaç duyulması halinde, bu planlara göre yapılacak imar uygulamasına ilişkin
parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılır veya
yaptırılır. Bu parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
onaylanır ve 19 uncu maddede belirtilen ilan ve askıya dair hükümlerden
muaf olarak kesinleşir ve yürürlüğe girer. Bu planlara göre yapılacak
yapılarda her türlü ruhsat ve diğer belgeler ile izinler, ilgili mevzuat çerçevesinde
yetkili kurum ve kuruluşlarca verilir.'
MADDE 42- 22/2/2005 tarihli ve 5302
sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
'Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları; yapım, bakım ve
onarım işleri, devlet ve il yolları, içme suyu, sulama suyu, kanalizasyon,
enerji nakil hattı, sağlık, eğitim, kültür, turizm, çevre, imar, bayındırlık,
iskân, gençlik ve spor gibi hizmetlere ilişkin yatırımlar ile bakanlıklar ve
diğer merkezi idare kuruluşlarının görev alanına giren diğer yatırımları, kendi
bütçelerinde bu hizmetler için ayrılan ödenekleri il özel idarelerine aktarmak
suretiyle gerçekleştirebilir. Aktarma işlemi ilgili bakanın onayıyla yapılır ve
bu ödenekler tahsis amacı dışında kullanılamaz. İş, il özel idaresinin tabi
olduğu usul ve esaslara göre sonuçlandırılır. İl özel idareleri de bütçe
imkanları ölçüsünde bu yatırımlara kendi bütçesinden ödenek aktarabilir. Bu
fıkraya göre, bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları tarafından
aktarılacak ödenekler ile gerçekleştirilecek yatırımlar, birinci fıkrada
öngörülen görev alanı sınırlamasına tabi olmaksızın bütün il sınırları içinde
yapılabilir.'
MADDE 43- 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
32 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı
maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş, son
fıkrasının ilk iki cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
'Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (TCDD) Genel
Müdürlüğünün mülkiyetindeki taşınmazlardan yatırım planları, işletmecilik
esasları ve bu konuda oluşturulacak komisyonun teknik değerlendirmesi dikkate
alınarak işletmecilik fazlası taşınmazların belirlenmesine ve bu taşınmazların
satışına karar verilmesine TCDD Yönetim Kurulu yetkilidir.
İmar planında TCDD alanı veya TCDD hizmet alanı olarak ayrılan
taşınmazlar ancak imar planı değişikliği yapılarak satışa konu edilebilir.
Satış bedelleri TCDD tarafından yeni demiryolu inşaatı ve mevcut
demiryollarının bakımı, onarımı ve iyileştirilmesi ile demiryolu araçlarının
temininde kullanılır.
Bu taşınmazların satışına ilişkin iş ve işlemler TCDD Genel
Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilir. Bu satışlarda 24/11/1994 tarihli ve 4046
sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 18 inci maddesinin birinci
fıkrasının (C) bendinin (c) alt bendinde sayılan ihale usullerinden biri
uygulanır. Bu ihalelerde hangi usulün uygulanacağına, taşınmazın niteliği ve
değer tespit sonuçları dikkate alınarak TCDD Yönetim Kurulunca karar verilir.
TCDD Yönetim Kurulu, Genel Müdürlükte taşınmazların idaresinden
sorumlu genel müdür yardımcısı ve daire başkanı, mali işler daire başkanı,
yatırım ve planlamadan sorumlu daire başkanı ve emlak şube müdüründen; bölge
müdürlüklerinde taşınmazlardan sorumlu bölge müdür yardımcısı, taşınmaz
idaresinden sorumlu müdür, yol müdürü, mali işler müdürü ve emlak şefinden
oluşan değer tespit komisyonunu, yedek üyeler de dâhil olmak üzere
görevlendirir. TCDD Yönetim Kurulu, Genel Müdürlükte mali işlerden sorumlu
genel müdür yardımcısı, taşınmaz idaresinden sorumlu daire başkanı, hukuk
müşaviri, mali işler daire başkanı ve taşınmaz dairesi ihale şube müdüründen;
bölge müdürlüklerinde mali işlerden sorumlu bölge müdür yardımcısı, hukuk
müşaviri, taşınmaz idaresinden sorumlu müdür, mali işler müdürü ve taşınmaz
ihale birim şefinden oluşan ihale komisyonunu, yedek üyeler de dâhil olmak
üzere görevlendirir.
Değer tespit komisyonu, 4046 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin
birinci fıkrasının (B) bendinin (b) alt bendinde belirtilen usul ve esaslara
göre çalışır. Komisyon, aynı maddenin birinci fıkrasının (B) bendinin (c) alt
bendinde belirtilen değer tespit yöntemlerinden en az birini uygulamak suretiyle
değer tespiti yapar. Değer tespiti TCDD Yönetim Kurulu onayı ile kesinlik
kazanır. İhale komisyonu, 4046 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci
fıkrasının (C) bendinin (b) alt bendinde belirtilen usul ve esaslara göre
çalışır. İhale komisyonu, belirlenen ve ilan edilen ihale usulü çerçevesinde
ihaleyi gerçekleştirir. İhale komisyonunca alınan ihale kararı, TCDD Yönetim
Kurulunun onayı ile kesinlik kazanır. Kesinleşen ihale kararı kamuoyuna
duyurulur.
İşletmecilik fazlası taşınmazların kamu kurum ve kuruluşlarına
ihale yöntemine tabi olmaksızın satışına ve satış bedelinin dörtte birini
peşin, kalan bedele kanuni faiz uygulanmak suretiyle iki yılı geçmemek üzere
taksitlendirilmesine ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye TCDD
Yönetim Kurulu yetkilidir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığına yapılan satışlarda
mülkiyetin devri TCDD tarafından takyidat konulmaksızın ve teminat alınmaksızın
peşinatın ödenmesinden sonra gerçekleştirilir.'
'Satışı ve değerlendirilmesi yapılacak taşınmazlar, TCDD Genel
Müdürlüğü tarafından çevre imar bütünlüğünü bozmamak kaydıyla yapılan veya
yaptırılan her ölçekteki imar ve parselasyon planları, büyükşehir belediye
sınırları içerisinde kalan alanlar için büyükşehir belediye meclisi tarafından,
il, ilçe ve belde belediye sınırları ile mücavir alanları içerisinde kalan
alanlar için ilgili belediye meclisleri tarafından, diğer yerlerde ilgili
valilik tarafından, planların belediyelere veya valiliğe intikal ettiği
tarihten itibaren üç ay içerisinde aynen veya değiştirilerek onaylanması
suretiyle yürürlüğe girer. Üç ay içerisinde onaylanmayan planlar Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı tarafından re'sen yürürlüğe konulur.'
'Ayrıca, TCDD'ye ait işletmecilik fazlası taşınmazlardan TCDD
Yönetim Kurulunca uygun görülenler 4046 sayılı Kanun çerçevesinde
özelleştirilmek üzere Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilir. Bunun
üzerine söz konusu taşınmazlar Özelleştirme Yüksek Kurulunca özelleştirme
kapsam ve programına alınır. Özelleştirme uygulamasına ilişkin iş ve işlemler
4046 sayılı Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yürütülür.
Özelleştirme uygulamaları sonucunda elde edilecek gelirler, özelleştirme
giderleri düşüldükten sonra tahsilini izleyen onbeş gün içerisinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığınca TCDD Genel Müdürlüğüne aktarılır.'
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde ve başvuru kararında Anayasa'nın 2., 5.,
6., 7., 8., 10., 36., 63., 123., 125., 127. ve 153. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, E.2008/87
sayılı dosyanın 18.9.2008 günü ve E.2010/13 sayılı dosyanın 25.2.2010 gününde
yapılan ilk inceleme toplantılarında başvurularda eksiklik bulunmadığından işin
esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma istemlerinin esas inceleme
aşamasında karara bağlanmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- BİRLEŞTİRME KARARI
E.2010/13 sayılı itiraz başvurusuna ilişkin davanın, aralarındaki
hukuki irtibat nedeniyle 2008/87 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,
esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2008/87 esas sayılı dosya üzerinden
yürütülmesine, 25.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi, başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin
raporlar, dava konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun'un 3. Maddesiyle Değiştirilen 14.6.1973 Günlü, 1739
Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 51. Maddesinin Dördüncü Fıkrasının
İncelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenen kural ile Milli Eğitim
Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki taşınmazların satılması konusunda
somut ve objektif kriterler konulmadan, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu'nun 46. maddesinden muaf olacak şekilde Maliye Bakanına yetki
tanımasının keyfi uygulamalara yol açabileceği ve yasama organına ait aslî
düzenleme yetkisinin yürütmeye devredilmesi niteliğinde bulunduğu; ayrıca bu
taşınmazların millî emlak müdürlükleri tarafından ilânen açık artırma usulü ile
değil Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca özelleştirme adı altında satılmasının
ve bunlardan elde edilecek gelirin il özel idareleri yerine Hazineye
verilmesinin kamu yararı ile bağdaşmadığı, bu nedenlerle kuralın
Anayasa'nın 2., 6., 7. ve 8. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Dava konusu kuralda, Milli Eğitim Bakanlığına tahsisli Hazine
mülkiyetindeki taşınmazların Milli Eğitim Bakanlığı ile mutabık kalınarak
tahsislerini kaldırmaya ve 5018 sayılı Kanun'un 46. maddesine bağlı olmaksızın
satışına Maliye Bakanının yetkili olduğu; bunlardan Millî Eğitim Bakanlığınca
uygun görülenlerin özelleştirilmek üzere Özelleştirme İdaresi Başkanlığına
bildirileceği ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun hükümleri
çerçevesinde özelleştirme kapsam ve programına alınıp özelleştirilecekleri
düzenlenmektedir. Ayrıca bu taşınmazların malî ve hukukî yönden özelleştirmeye
hazırlanması ve özelleştirme uygulamasına ilişkin işlemlerin anılan Kanun
çerçevesinde görevli kuruluşlar tarafından yürütülmesi öngörülmüştür.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve
işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup
bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan,
hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün
kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa'nın 6. maddesinde 'Egemenlik kayıtsız şartsız
Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre,
yetkili organların eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette
hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz'; 7. maddesinde 'Yasama
yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki
devredilemez.'; 8. maddesinde 'Yürütme yetkisi ve görevi,
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun
olarak kullanılır ve yerine getirilir.' denilmiştir.
Anayasa'nın anılan maddeleri uyarınca yasayla düzenlenmesi
öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme
yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütme organına düzenleme yetkisi
veren bir yasa kuralının Anayasa'ya uygun olabilmesi için temel ilkeleri
koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı yönetimin
düzenlemesine bırakmaması gerekir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı,
tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasa'da öngörülen ayrık
durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel
nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Temel kuralları koymadan, ölçüsünü belirlemeden
ve sınırı çizmeden yürütmeye düzenleme yetkisi veren kural, Anayasa'nın 7.
maddesine aykırı düşer.
Millî Eğitim Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki
taşınmazlardan gerekli görülenlerin bu Bakanlıkla mutabık kalınarak tahsislerini
kaldırma ve satma konusunda Maliye Bakanına verilen yetki genel bütçe
kapsamındaki idarelerin sahip oldukları taşınmazlara ilişkindir. Bu
taşınmazların 1739 sayılı Kanun'un 51. maddesinin beşinci fıkrası gereğince
4046 sayılı Kanun hükümlerine göre özelleştirilmeleri sonucunda elde edilecek
gelirler özelleştirme giderleri düşüldükten sonra Hazineye aktarılmakta olup
ihtiyaç duyulan yerlerde okul yapımı ve onarımı amacıyla kullanılmak üzere
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine ödenek kaydedilmesi konusunda Maliye Bakanına
yetki verilmektedir. Satılacak taşınmazların tespitinin ise kuraldaki 'Millî
Eğitim Bakanlığı ile mutabık kalınarak' ibaresinden Millî Eğitim
Bakanlığı yetkilileri ile Maliye Bakanı tarafından birlikte yapılacağı
anlaşılmaktadır. Anayasa, 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve 1739 sayılı
Milli Eğitim Temel Kanunu'na göre kalkınma plân ve programları doğrultusunda
millî eğitim hizmetlerini yürütmek Milli Eğitim Bakanlığının görevi olup,
tahsisinin kaldırılması ya da satışına karar verilmesi gerekli olan
taşınmazların belirlenmesinde Millî Eğitim Bakanlığının mutabakatının aranması
belirtilen görev kapsamındadır. Bu nedenle kuralın temel ilkeleri koymadığından
ya da sınırlarının belirsizliğinden söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2., 6., 7. ve 8.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
B- Kanun'un 7. Maddesiyle Değiştirilen 2.3.1984 Günlü, 2985 Sayılı
Toplu Konut Kanunu'nun 4. Maddesinin Birinci Fıkrasının İkinci, Üçüncü ve
Dördüncü Cümlelerinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenen kural ile Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca belirli alanlara ilişkin olarak yapılan ya da yaptırılan her
ölçekteki plâna ilişkin olarak valilikler ya da belediyelere yalnızca onaylama
ya da değiştirilerek onaylama seçeneklerinin sunulduğu, buna karşılık plânların
geri çevrilmesi imkânının tanınmamasının yerinden yönetim ilkesi ile
bağdaşmadığı, bu durumun yerel yönetimlerin kendi yöreleri ile ilgili imar ve
parselasyon plânları konularında karar alma ve uygulama haklarını sınırlayıp
ortadan kaldırması ve ayrıca düzenlemenin kamu yararı amacını da taşımaması
nedeniyle kuralın Anayasa'nın 2., 123. ve 127. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Dava konusu kuralda, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının çevre ve
imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde her tür ve ölçekteki plânlar ile imar
plânlarını yapma, yaptırma ve tadil etme yetkisi bulunduğu gecekondu dönüşüm
projesi uygulayacağı alanlar veya mülkiyeti kendisine ait arsa ve araziler ya da
valiliklerce toplu konut iskân sahası olarak belirlenen yerlere ilişkin
hazırladığı ya da hazırlattığı plân ve imar plânlarının Büyükşehir belediye
sınırları ya da mücavir alanları içerisinde kalanların Büyükşehir belediye
meclisleri; il ve ilçe sınırları içerisindekilerin ilgili belediye meclisleri;
beldelerde ve diğer yerlerde ise valilikler tarafından, bunların kendilerine
intikal ettirilmesinden itibaren en geç üç aylık süre içinde aynen veya
değiştirilerek onaylanması öngörülmekte yerinden yönetim organlarınca
kendilerine intikal ettirilen bu plân ve imar plânlarının üç aylık süre içinde
onaylanmaması hâlinde Başkanlığa bunları resen onaylama ve yürürlüğe koyma
yetkisi tanınmakta, bu plân ve imar plânlarına ilişkin İmar Kanunu
çerçevesinde yapılması gereken her türlü askı, ilân, itiraz işleminin
Başkanlıkça resen yapılması hüküm altına alınmaktadır.
Anayasa'nın 123. maddesinde, idarenin kuruluş ve görevleriyle bir
bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği öngörüldükten sonra idarenin kuruluş ve
görevlerinin, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığı hükme
bağlanmıştır. İdarenin bütünlüğü, merkezi devlet modelinin yönetim alanındaki
temel ilkesi olup, bu ilkeyle, idarenin yerine getirdiği çeşitli görevlerle bu
görevleri yerine getiren kurumlar arasında birlik sağlanması ve idari yapı
içinde yer alan kurumların bir bütünlük içerisinde çalışması öngörülmüştür.
Mahalli idarelere ilişkin Anayasa'nın 127. maddesinin birinci
fıkrasında, bunların il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar
organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan
kamu tüzelkişileri oldukları, ikinci fıkrasında yerel yönetimlerin kuruluş ve
görevleri ile yetkilerinin, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenleneceği belirtilmiştir. Maddenin beşinci fıkrasında ise merkezi idarenin,
mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine
uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum
yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla
kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahip
olduğu belirtilmektedir.
Anayasa'da imar planlarına ilişkin yetkinin merkezi idare ya da
yerel yönetimlere ait olduğu konusunda bir kural yer almamakta olup ihtiyaçlara
göre bu hususun belirlenmesi Yasakoyucuya aittir.
Mahalli müşterek ihtiyaç, herhangi bir yerel yönetim biriminin
sınırları içinde yaşayan kişi, aile, zümre ya da sınıfın özel çıkarlarını
değil, aynı yörede birlikte yaşamaktan doğan somut durumların yarattığı,
yoğunlaştırdığı ve sürekli güncelleştirdiği, özünde etkinlik, ölçek ve
sağladığı yarar bakımından yerel sınırları aşmayan, bölünebilir ve rekabet
konusu olabilen yerel ve kamusal hizmet karakterinin ağır bastığı ortak
beklentileri ifade etmektedir. Anayasa'da il, belediye ya da köy halkının yerel
ortak ihtiyaçlarının neler olduğu belirlenmemiş, bunun saptanması kanuna
bırakılmıştır. Bu durumda kanun, kamu yararını gözeterek, Anayasa sınırları
içinde merkezi yönetimle yerel yönetim arasındaki görev sınırlarını
belirleyebilir. İdarenin bütünlüğü ilkesinden hareketle düzenlemenin yerel
yönetimleri ortadan kaldırma ya da etkisiz kılma amacına yönelik olmaması,
belirli alanlar bakımından belirli koşullara bağlı ve yerel yönetimlere bir yük
ya da borç getirmeden kimi görev ve yetkilerin merkezi yönetim birimine
bırakılması mümkündür.
Nazım plânlar, imar plânları ve uygulama plânlarının yapımı ve
değiştirilmesi, temelde belediyelerden başlayıp merkezi yönetime kadar çeşitli
düzeylerdeki karar verme süreci sonunda tamamlanır. Yerel ölçekteki
gereksinimlere getirilen çözümlerin aynı zamanda ülkenin genel ihtiyaçlarıyla
da uyumlu olması gerekmektedir. Bu yüzden söz konusu plânlar, merkezi yönetimin
vesayet yetkilerini kullanarak yerel yönetimlerle birlikte gerçekleştirdiği
siyasal, hukukî ve teknik belgelerdir. Bu plânların yapımı, merkezi yönetim ile
yerel yönetimler arasında anayasal, yasal ve teknik düzeyde işbirliği ve uyumu
gerektirebilir.
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu'nun
Ek 1. maddesi gereğince kurulmuş Başbakanlığa bağlı ve tüzel kişiliğe sahip bir
kamu kuruluşudur. Yasa'da sayılan görev ve yetkileri incelendiğinde Başkanlığın
ülkemizdeki konut üretim sektörünün teşvik edilerek hızla artan konut talebinin
plânlı bir şekilde karşılanmasında önemli işlevler üstlendiği görülmektedir.
Ülkenin konut sorununu çözmek üzere kurulan Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına, gecekondu dönüşüm projesi uygulanacak alanlarla, toplu konut
alanlarıyla sınırlı olarak çevre ve imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde imar
plânı yapma yetkisinin verilmesi sosyal devlet ilkesi kapsamındadır. Toplu
Konut İdaresi Başkanlığına verilen imar plânı yapma yetkisi yerel yönetimleri
dışlamamakta; Kanun, belediye meclislerine veya valiliklere Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca yapılan ya da yaptırılan imar plânlarını üç ay içerisinde aynen
ya da değiştirerek onaylama yetkisini vermektedir. Üç aylık sürenin ise yerel
yönetimlerin plânı incelemeleri ve ilgili kuruluş ve tarafların görüşlerinin de
alınmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Kural ile ilgili belediye ya da valiliklerin onaylama işlemini
süresi içinde yapmayarak bu görevlerini ifadan kaçınmaları ya da çeşitli
nedenlerle bu işlemlerin gecikmesi durumunda Başkanlığa resen onay yetkisi
tanınması ve bu bağlamda söz konusu plânlara ilişkin İmar Kanunu çerçevesinde
yapılması gereken her türlü askı, ilan, itiraz işleminin Başkanlıkça resen
yapılmasına olanak tanınması, yerel yönetimlerin bu husustaki yetkilerinin
takdire bağlı olarak kaldırılması olarak nitelendirilemez. Buna göre, gecekondulaşmanın
önlenmesi ve toplu konut ihtiyacının karşılanması gibi kamu yararının gerekli
kıldığı hallerde belirli nitelikteki taşınmazlara ya da bölgeye ilişkin olarak
imar konusunda merkezi idare kuruluşlarına imar plânları yapma yetkisi
verilmesinde Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle kural, Anayasa'nın 2., 123. ve 127. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
C- Kanun'un 15. Maddesiyle Değiştirilen 3.5.1985 Günlü, 3194
Sayılı İmar Kanunu'nun Ek 3. Maddesinin Bölümlerinin İncelenmesi
1- Birinci Cümlenin 've bu Kanunun 8 inci maddesinde yer
alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak' İbaresi
Dava dilekçesinde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan ya
da yaptırılan ve Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanan imar plânı ve
parselasyon plânlarına ilişkin işlemlerin İmar Kanunu'nun 9. maddesinde
belirtilen askı sürelerine tâbi olmaktan çıkarılmasının ilgililerin bu
işlemlere süresinde itiraz imkânlarını fiilen ortadan kaldırarak yargı yolunu
ve hak arama özgürlüğünün kullanılmasını zorlaştırması ve ayrıca benzeri
nitelikteki yasal düzenlemelere yönelik Anayasa Mahkemesinin iptal
gerekçelerinin gözetilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 2., 36., 125. ve 153.
maddelerine aykırı olduğu; itiraz başvurusunda ise Özelleştirme Yüksek
Kurulunca onaylanan plânların ilan ve askıdan muaf olarak yürürlüğe girmesinin
bu plânlar bakımından ayrıcalıklı statü oluşturduğunu ve bunlardan
etkilenenlerin dava haklarını kullanmaları bakımından ortaya çıkan farklı durum
nedeniyle kuralın Anayasa'nın 5. ve 10. maddelerine aykırılık oluşturduğu ileri
sürülmüştür.
Dava konusu kuralda, özelleştirme programındaki kuruluşlara ait ya
da onlar lehine irtifak veya kullanım hakkı tesis edilmiş arsa ve araziler ile
özel kanunları uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan
arsa ve arazilere ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan ya da
yaptırılan imar plânları ile bunlara bağlı parselasyon plânlarının Yasa'nın 8.
maddesinde belirtilen ilan ve askı yükümlülüklerinden muaf olarak Özelleştirme
Yüksek Kurulunun onayı ve Resmî Gazete'de yayımlanmasıyla birlikte yürürlüğe
girmesi öngörülmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde hukuk devleti, 36. maddesinde hak arama
özgürlüğü, 125. maddesinde de idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolunun açık olduğu belirtilmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların
plân, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla
çıkarılmış olup, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan
yerlerde yapılacak plânlar ile inşa edilecek resmî ve özel bütün yapıları
kapsamaktadır. Kanun'un 8. maddesinde, imar plânlarının belediye
meclisince, belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak plânların
ise valilikçe onaylanacağı, her iki plânın 1 ay süre ile ilan edileceği, bir
aylık ilan süresi içinde yapılacak itirazların da 15 gün içinde kesin karara
bağlanacağı öngörülmüştür. Maddenin gerekçesinde de imar planlarının, 5 yıllık
kalkınma planı ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi ve fiziki planların
bütününde sosyo-ekonomik esasa dayalı düzenlemenin getirilmesi, bu suretle şehirlerin
gelişmesinin Bölge Planları ile yönlendirilmesi ile imar planlamalarında
sürenin asgariye indirilmesi ve aynı zamanda mahalli koşulların plana sağlıklı
olarak yansıması için Valilik ve Belediyelere plan yapma yetkisini tanıyan
hükmün getirildiği; ayrıca, halkın kendisi için yapılan imar planlarının
aleniyetinin sağlanmasının amaçlandığı vurgulanmıştır.
Bu durumda İmar Kanunu'nda ilanlar için öngörülen askı süresinin
imar plânlarının ve değişikliklerinin alenî olmasına dayandığı ve ilgililerin
idareye yapacakları itirazlar için getirildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu kuralla sözü edilen taşınmazlara ilişkin olarak İmar
Kanunu'nun 8. maddesindeki imar plânlarının onaylanmasının ardından kamuoyuna
mahalli araçlarla duyuru yapılarak aleniyetin sağlanması ve bu süre içinde
yapılan itirazlar sonucunda kesinleşmesi yönteminden vazgeçilmekte, imar
plânları ile bunlara bağlı parselasyon plânlarının Özelleştirme Yüksek
Kurulunca onaylanması ve Resmî Gazete'de yayımlanmalarının ardından idari
açıdan kesin ve uygulanması gereken bir işlem hâlini alması öngörülmekte, sözü
edilen plânlardaki yanlışlık ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla ilgililerce
idareye başvurulması ve idarenin de itiraza konu işlemi kaldırarak ya da değiştirerek
plânlardaki hukuka aykırılıkları giderebilmesinin yolu kapatılmaktadır. Bu
durumda, ilgililerin bu taşınmazlara ilişkin imar plânları ile bunlara bağlı
parselasyon plânlarındaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için yetkili ve
görevli idari yargı mercilerine dava açmak dışında, bir başvuru imkânı
kalmamaktadır. Kuralın imar plân ve değişikliklerini veya bunlara ilişkin onama
işlemlerini askı sürelerine tâbi kılmamakla, yargı yolunu ve hak arama
özgürlüğünün kullanılmasını zorlaştırdığı açıktır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2., 36. ve 125.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa'nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırı görülerek
iptal edilmiş olduğundan, ayrıca 5., 10. ve 153. maddeleri yönünden
incelenmesine gerek görülmemiştir.
2- Beşinci Cümle
Dava dilekçesinde, kuralın Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
yapılacak veya yaptırılacak her ölçekteki plân ve imar plânlarının yapımı
sürecinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları ve koruma amaçlı imar
plânlarını devre dışı bıraktığını, bu durumun kültür ve tabiat varlıklarını
tehlikeye düşüreceğini, ayrıca plânların hazırlanmasında meslek odaları, sivil
toplum kuruluşları ve plândan etkilenenlerin katılımıyla toplantılar
düzenlenmesi zorunluluğunun kaldırılmasının bu kişi ve kuruluşların bilgi
birikimleri ve deneyimleri ile gereksinimler gözetilmeden plânların
hazırlanmasına yol açacağı, düzenlemenin kamu yararına da dayanmaması nedeniyle
Anayasa'nın 2. ve 63. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kuralda, özelleştirme programındaki kuruluşlara ait arsa ve
arazilerle bu kapsamdaki alanlarda yetkili kurum ve kuruluşlardan görüş alarak
müellifi şehir plâncısı olmak üzere imar plânları yapmaya ya da yaptırmaya
yetkili olan Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, bu süreçte 2863 sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 17. maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinin ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümleri ile bağlı olmadığı esası
getirilmiştir. Düzenleme karşısında, sit alanı olarak ilan edilmiş olup
olmadığına bakılmaksızın, özelleştirme programındaki kuruluşlara ait ya da
onların lehine irtifak ya da kullanım hakkı alınmış taşınmazlara ilişkin
yapılacak her ölçekteki plân ve imar plânları, 2863 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinin anılan paragraflarındaki kısıtlamalara tâbi
olmaksızın Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılacak ya da
yaptırılabilecektir.
Anayasa'nın 63. maddesinin birinci fıkrasında tarih, kültür ve
tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlamak, bu amaçla
destekleyici ve teşvik edici tedbirleri almak görevi Devlete verilmiş, ikinci
fıkrasında ise, bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara
getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve
tanınacak muafiyetlerin kanunla düzenleneceği esası getirilmiştir. Maddenin
gerekçesinin ilgili bölümünde ise 'Devlet, tarih ve kültür
varlıklarının korunmasını temin etmelidir. Devlet, bu varlıkların toplanmasını,
bulunmasını, restorasyonunu, müzelerde teşhirini sağlamalı; tahriplerini, yurt
dışına kaçırılmalarını önlemeli; yurtdışına taşınmış olanların yurda iadesini
mümkün kılacak girişimlerde bulunmalıdır. Kanun koyucu, tarih ve kültür
varlıklarını koruyucu tedbirleri ihtiva eden mevzuatı geliştirmelidir. (')' ifadeleri
yer almaktadır.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılacak olan taşınmazın
özelleştirilmesinde başarılı ve etkin olunabilmesi, her şeyden önce
özelleştirmeye konu varlıkların hukuksal durumlarının bütün yönleriyle açıklığa
kavuşturulması, bu varlıkların özelleştirilmesini engelleyebilecek ve
erteletebilecek yapısal, hukuksal, malî, teknik vb. sorunların belirlenmesi ve
bunların süratle çözümlenmesine bağlıdır. Bu nedenle özelleştirme altyapısının
titizlikle oluşturulması, daha sonraki aşamalarda karşılaşılabilecek sorunların
önceden tespiti ve o konuda gerekli önlemlerin alınması, uygulamada hız ve
verimliliğin artırılmasına katkı sağlamanın yanı sıra kamu aleyhine sorumluluk
doğurabilecek durumları önemli ölçüde ortadan kaldıracaktır. Dolayısıyla koruma
bölge kurulunca sit ilan edilen özelleştirme programına dâhil taşınmazlar
yönünden her türlü plânların kısa sürede tamamlanması, özelleştirmenin
etkinliği açısından gereklidir.
Koruma amaçlı imar plânlarının hazırlanması sürecinde ilgili
meslek odaları plândan etkilenen hemşehriler ve sivil toplum örgütleriyle
toplantılar düzenlenmesi; alanın konumu ve sit statüsü ve özellikleri göz
önünde tutularak Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenecek mimar, restoratör
mimar, sanat tarihçisi, arkeolog, sosyolog, mühendis, peyzaj mimarı gibi meslek
gruplarından belirlenecek uzmanlar tarafından hazırlanması yükümlülüğü Anayasal
bir zorunluluk olmayıp 2863 sayılı Kanun ile getirilmiş düzenlemelerdir. Yasama
yetkisinin aslî bir yetki olması ve Türk hukukunda yasayla düzenleme alanının
konu itibariyle sınırlandırılmaması nedeniyle yasama organı dilediği alanı
kuşkusuz Anayasa ilkelerine uygun olmak koşuluyla düzenleme yetkisini haizdir.
Özelleştirme programına dâhil taşınmazlarla ilgili (sit alanı ilan
edilmiş olanlar da dâhil) her tür ve ölçekte plân, imar plânı ve değişiklik ile
revizyonlarını yapma konusunda görevli ve yetkili olan Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı, 4046 sayılı Yasa ile kurulmuş Başbakana bağlı, kamu tüzel
kişiliğine sahip, özel bütçeli bir kurumdur. Özelleştirme Yüksek Kurulu da aynı
Yasa gereğince kurulmuş olup Başbakanın başkanlığında, Başbakanın belirleyeceği
dört bakandan oluşmakta ve üyelerinin tamamının katılımı ile toplanıp oybirliği
ile karar almaktadır. İptali istenilen kurala göre özelleştirme programındaki
taşınmazlara ilişkin plânların onaylanması bu Kurulun görev ve yetkisindedir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılacak plânların müellifinin yani
plânlamadan sorumlu kişinin her durumda şehir plâncısı olması zorunluluğu
getirilmiş, ayrıca ilgili kuruluşlardan görüş alınması öngörülmüştür.
Başkanlığın, sit alanlarına yönelik her ölçekteki plânları yaparken iptali
istenilen cümledeki kural uyarınca bu alanlarda plânlar yapmaya ve onaylamaya
yetkili kurum ve kuruluşlar olan koruma bölge kurullarından görüş alma, tarih,
kültür ve tabiat varlıklarını ve değerlerini koruma ve çevre imar bütünlüğünü
bozmama, istisna tutulan 2863 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinin iki paragrafı dışındaki düzenlemelere uygun olarak anılan
Yasa'daki ilke ve yükümlülüklere uymak zorunda olduğu kuşkusuzdur. Dolayısıyla
Anayasa'nın 63. maddesinde Devlete verilen tarih, kültür ve tabiat
varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlamak, bu amaçla destekleyici ve
teşvik edici tedbirleri almak görevinin plânlama sürecinde yer alan organlar
aracılığıyla yerine getirilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2. ve 63. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe
katılmamışlardır.
3- Yedinci Cümlenin '' ve 19 uncu maddede belirtilen
ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak kesinleşir ve yürürlüğe
girer.' İbaresi
Dava konusu kuralla, özelleştirme programındaki kuruluşlara ait ya
da onlar lehine irtifak veya kullanım hakkı tesis edilmiş arsa ve araziler ile
özel kanunları uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan
arsa ve arazilere ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan ya da
yaptırılan imar plânlarına göre yapılacak imar uygulamalarına ilişkin Özelleştirme
İdaresi Başkanlığınca onaylanan parselasyon plânlarının Kanun'un 19. maddesinde
belirtilen ilan ve askı yükümlülüklerinden muaf olarak yürürlüğe girmesi
öngörülmektedir.
Birinci cümlenin yukarıda belirtilen've 19 uncu maddede belirtilen
ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak kesinleşir ve yürürlüğe
girer.' ibaresinin iptaline ilişkin gerekçelerle incelenen ibare
Anayasa'nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırıdır, iptali gerekir.
D- Kanun'un 42. Maddesiyle Değiştirilen 22.2.2005 Günlü, 5302
Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu'nun 6. Maddesinin İkinci Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, iptali istenilen fıkranın birinci cümlesindeki
kuralla bakanlık ve diğer merkezi idare kuruluşlarının, kendilerinin görev
alanına girdiği için yapmak durumunda oldukları yatırımları il özel idarelerine
devretmelerine ve bu konularda il özel idarelerini görevlendirmelerine olanak
tanınmasının yerinden yönetim ilkesi ile bağdaşmadığı, bu yolla il özel
idarelerinin karar verme yetkilerinin ortadan kaldırıldığı, özerkliklerinin
zedelendiği ve kuralın kamu yararına da dayanmadığı, bu nedenlerle Anayasa'nın
2., 123. ve 127. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, bakanlıklar ve diğer merkezi idare
kuruluşlarının; yapım, bakım ve onarım işleri, devlet ve il yolları, içme suyu,
sulama suyu, kanalizasyon, enerji nakil hattı, sağlık, eğitim, kültür, turizm,
çevre, imar, bayındırlık, iskân, gençlik ve spor gibi hizmetlere ilişkin
yatırımlar ile bakanlıkların ve diğer merkezi idare kuruluşlarının görev
alanına giren diğer yatırımların, kendi bütçelerinde bu hizmetler için ayrılan
ödenekleri il özel idarelerine aktarmak suretiyle gerçekleştirebilecekleri
esası getirilmektedir. Bu kapsamdaki yatırımlara ilişkin aktarma işleminin
ilgili bakanın onayıyla yapılacağı ve bu ödeneklerin tahsis amacı dışında
kullanılamayacağı; işlerin, il özel idaresinin tâbi olduğu usûl ve esaslara
göre sonuçlandırılacağı, il özel idarelerinin bütçe imkânları ölçüsünde bu
yatırımlara kendi bütçesinden ödenek aktarabilecekleri öngörülmekte; ayrıca
bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları tarafından aktarılacak ödenekler
ile gerçekleştirilecek bu kapsamdaki yatırımların, görev alanı sınırlamasına
tâbi olmaksızın bütün il sınırları içinde yapılabileceği ifade edilmektedir.
İptale konu fıkranın gerekçesi incelendiğinde yapılan değişiklikle
bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları tarafından yürütülen görev ve
hizmetlere ait yatırımlar ile Devlet ve il yollarının yapımı, iyileştirilmesi
ve diğer işlerin, il genelinde mahalli katkılar da sağlanmak suretiyle il özel
idareleri eliyle gerçekleştirilmesi ve sonuçlandırılmasının amaçlandığı
anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 127. maddesine paralel olarak 5302 sayılı İl Özel
İdaresi Kanunu'nun 3. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, il özel
idareleri, il halkının mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak
üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idari
ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişileri olarak tanımlanmıştır. Anayasa'da
merkezi yönetim - yerel yönetim ayrımının yapılması, yerel yönetimlerin
organlarının seçimle göreve gelmesinin öngörülmesi, seçimlerinin süreli olması,
kararlarını kendi organları eliyle alması ve uygulatması, kendilerine özgü
bütçelerinin bulunması gibi yetki ve ayrıcalıkların tanınmış olması, bu
idarelerin özerkliklerinin göstergeleridir. İdari özerklik, icrai karar alma
yetkisini de içermektedir. Merkezi idarenin bu kuruluşlar üzerindeki vesayet
yetkisi yerindelik ve hukukilik denetimleriyle sınırlı olup, ona yerinden
yönetim kuruluşları yerine geçerek icrai karar alma yetkisi vermez.
Buna karşılık, egemenliğin tekliği ve üniter devlet yapısının da
bir gereği olan 'idarenin bütünlüğü' ilkesi, merkezi idare kuruluşları ile
yerinden yönetim kuruluşlarının ve dolayısıyla da il özel idarelerinin
birbirinden bağımsız parçalı yapılar olmasını değil, toplumsal ve kamusal
yararı sağlayacak bir etkinliğe dönük işbirliği içinde bulunmalarını gerekli
kılabilir. İncelenen fıkrada sayılan il sınırları içindeki yapım, bakım ve
onarım işleri, devlet ve il yolları, içme suyu, sulama suyu, kanalizasyon,
enerji nakil hattı, sağlık, eğitim, kültür, turizm, çevre, imar, bayındırlık,
iskân, gençlik ve spor gibi hizmetlere ilişkin yatırımların mahalli niteliğinin
de bulunduğu görülmektedir. Bu da il sınırları içinde merkezi kuruluşlar ya da
il özel idareleri tarafından yürütülen hizmetlerin bütünlük ve uyum içinde
gerçekleştirilmesi için zorunlu olabilir.
Merkezi idare tarafından ödeneği karşılanan, kanun gereği merkezi
yönetimin görev alanına giren, fakat mahalli niteliği de bulunan il sınırları
içindeki yapım, bakım, onarım gibi kamusal ihtiyaçların karşılanmasına yönelik
birçok iş ve yatırımın, uygun şartlarda ve zamanında yapılmasını sağlamaya,
kamu kaynaklarının yerinde kullanılmasının teminine yönelik düzenlemenin, il
özel idaresinin karar organlarının o yörede oturanlar tarafından seçimle
işbaşına getirilmiş olmaları nedeniyle demokratik ilkelere aykırı olmadığı
sonucuna varılmıştır. Bakanlıklar ya da merkezi idare kuruluşları tarafından
kararlaştırılmış ve merkezi yönetimin görev alanına giren bu yatırımlara
ilişkin ödeneklerin, ilgili il özel idarelerine aktarılması ve bu yatırımın il
özel idarelerinin tâbi olduğu hükümlere göre yerine getirilmesi esası
benimsendiğinden kuralın yerinden yönetim ilkesine aykırılığından söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2., 123. ve 127.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
E- Kanun'un 43. Maddesiyle Değiştirilen 21.4.2005 Günlü, 5335
Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun'un 32. Maddesinin Onikinci Fıkrasının Değiştirilen Birinci ve İkinci Cümlelerinin
İncelenmesi
Dava konusu kuralla, TCDD Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde olup
işletmecilik fazlası taşınmazlarından satışına karar verilenlere ilişkin her
ölçekteki imar ve parselasyon plânlarının çevre imar bütünlüğünü bozmamak
kaydıyla, bu Kurum tarafından yapılacağı ya da yaptırılacağı, bu plânların
Kanun'a göre yetkili Büyükşehir belediye meclisleri, belediye meclisleri ya da
ilgili valilikler tarafından üç ay içinde aynen ya da değiştirilerek
onaylanacağı, bu plânları aynen ya da değiştirerek onaylamaya yetkili yerinden
yönetim organının üç ay içinde bu görevini yapmaması hâlinde onay işlemlerinin
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından re'sen yürürlüğe konulacağı
öngörülmektedir.
Bazı imar ve parselasyon plânlarının yapılması ya da
değiştirilmesi, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında anayasal, yasal
ve teknik düzeyde işbirliğini ve uyumu gerekli kılabilir. İmar Kanunu'nun 8.
maddesinde belediye ve mücavir alanlardaki imar plânlarının (nazım ve uygulama
imar plânları) belediye meclisince, belediye ve mücavir alan dışında
kalan yerlerde yapılacak plânların ise valilikçe onaylanması öngörülmüştür.
Bunlar için bir ay süre ile ilan ve bu süre içinde yapılacak itirazların
ise '15 gün içinde kesin karara bağlanması' prensip olarak
kabul edilmiştir. Anılan maddede, onaylanmış plânlarda sonradan yapılacak
değişiklikler de aynı usûle tâbi kılınmıştır.
Öte yandan, İmar Kanunu'nun 9. maddesinde, Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının re'sen onama yetkisi düzenlenmiş ve bu kapsamda 'Bir kamu
hizmetinin görülmesi maksadı ile resmi bina ve tesisler için imar plânlarında
yer ayrılması veya bu amaçla değişiklik yapılması gerektiği takdirde, Bakanlık,
valilik kanalı ile ilgili belediyeye talimat verebilir veya gerekirse imar
plânının resmi bina ve tesislerle ilgili kısmını re'sen yapar ve onaylar' kuralına
yer verilmiş, madde gerekçesinde de 'ülke çapında önem taşıyan
tesislerin yapımına imkan vermek, birden fazla belediyeyi ilgilendiren imar
plânlarının yapımında ve tasdik aşamasında doğabilecek ihtilafları çözüme
bağlamak ve teşkilat kanununda öngörülen hizmetleri vermesi amacı ile
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na resen plân yapmak ve yaptırmak yetkisi
tanınmasının gerekli görüldüğü' belirtilmiştir.
Anayasa'da il, belediye ya da köy halkının yerel ortak
ihtiyaçlarının neler olduğu belirlenmemiş, bunun saptanması yasaya
bırakılmıştır. Bu durumda yasakoyucu kamu yararını gözeterek, Anayasal
çerçevede merkezi yönetimle yerel yönetim arasındaki görev sınırlarını
belirleyebilir. Yerel yönetimleri ortadan kaldırma ya da etkisiz kılma amacına
yönelik olmaması ve belirli alanlar bakımından geçici bir süre için kimi görev
ve yetkilerin merkezi yönetim birimine bırakılması, yerinden yönetim ilkesine
aykırı olarak yorumlanamaz.
TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü, 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı
KHK'ya tâbi olan ve bu KHK çerçevesinde faaliyette bulunan bir kamu iktisadi
kuruluşudur. Bu itibarla diğer kamu iktisadi kuruluşları gibi sermayesinin
tamamı Devlete ait olup kamu hizmeti niteliği ağır basmaktadır. Kuruluşun
faaliyet alanını ise tekel niteliğindeki mal ve hizmet üretimi ve pazarlaması
oluşturmaktadır. TCDD tarafından yapılan hizmetler, bütün yurtta demiryolu ve
ulaşım alt yapısını gerçekleştirilmesini sağlayacak olan faaliyetleri
kapsamaktadır. Bu Kurum tarafından satış ve değerlendirmesi yapılacak
taşınmazlara ilişkin plân ve parselasyon işlemlerinin yerel yönetimlere bir yük
ve borç getirmeden yapılmasının kamu yararına aykırılık oluşturmadığı, imar
plânları ve bu plânları tamamlayacak parselasyon plânları yapılmadan inşaatlara
başlanamayacağı, değerlendirme ve satış konusunda hedeflenen amaçların
gerçekleştirilemeyeceği açıktır.
Kaldı ki, TCDD Genel Müdürlüğüne tanınan imar ve parselasyon plânı
yapma yetkisi yerel yönetimleri tamamen devreden çıkarıp dışlamamaktadır. Yasa,
belediye meclislerine veya valiliklere; çevre imar bütünlüğünü bozmamak
kaydıyla TCDD Genel Müdürlüğünce yapılan ya da yaptırılan imar plânlarını üç ay
içerisinde aynen ya da değiştirerek onaylama yetkisini vermektedir. Üç aylık
sürenin ise yerel yönetimlerin plânı incelemeleri ve ilgili kuruluş ve
tarafların görüşlerinin de alınmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Yine TCDD
Genel Müdürlüğü ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı plânların yapımında ve
yürürlüğe konulmasında İmar Kanunu'nda öngörülen diğer usûle dair işlemlerden
muaf tutulmadıklarından belediye ya da valiliklerce yapılması gereken askı,
ilan ve itiraza ilişkin tüm işlemlerin bu kurumlarca yapılacağı kuşkusuzdur.
Anayasa'da imar plânlarının yapımı ve onaylanmasında, hangi
idarenin yetkili olduğuna ilişkin bir kural bulunmadığından, kamu yararının
gerekli kıldığı hallerde belirli bir alan ya da bölge ile ilgili olarak imar
plânları yapılması konusunda merkezi idare kuruluşlarına ve Bayındırlık ve
İskan Bakanlığına yetki verilmesinde de Anayasa'ya aykırı bir yön
bulunmamaktadır. Ayrıca, kuralda TCDD Genel Müdürlüğünce imar ve parselasyon
plânları hazırlanırken imar bütünlüğünün bozulmaması koşulunun getirildiği,
İmar Kanunu hükümleri çerçevesinde bu plânlara dair ilgili kuruluşların
görüşlerinin alınacağı ve ilgili belediye organı ya da valiliğe bu plânların
onay için sunulacağı dikkate alındığında, bu konuda mahalli özerkliğin de
gözetildiği sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2., 123. ve 127.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
24.7.2008 günlü, 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un:
A- 15. maddesiyle, 3.5.1985 günlü, 3194 sayılı İmar
Kanunu'nun değiştirilen Ek 3. maddesinin;
1- Birinci cümlesinde yer alan '' ve bu Kanunun 8 inci maddesinde
yer alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak '' ibaresi,
2- Yedinci cümlesinde yer alan '' ve 19 uncu maddede belirtilen
ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak kesinleşir ve yürürlüğe girer.'
ibaresi,
9.6.2011 günlü, E. 2008/87, K. 2011/95 sayılı kararla iptal
edildiğinden, bu ibarelerin, uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç
veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz
kalmaması için kararın Resmî Gazete'de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜĞÜNÜN
DURDURULMASINA,
B- 1- 3. maddesiyle, 14.6.1973 günlü, 1739 sayılı Milli
Eğitim Temel Kanunu'nun 51. maddesinin değiştirilen dördüncü fıkrasına,
2- 7. maddesiyle, 2.3.1984 günlü, 2985 sayılı Toplu Konut
Kanunu'nun 4. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasının ikinci, üçüncü ve
dördüncü cümlelerine,
3- 15. maddesiyle, 3.5.1985 günlü, 3194 sayılı İmar
Kanunu'nun değiştirilen Ek 3. maddesinin 'Bu madde kapsamında yapılan her
ölçekteki plan ve imar planlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun 17 nci maddesinin (a) bendinin ikinci ve sekizinci
paragrafındaki hükümler uygulanmaz.' biçimindeki beşinci cümlesine,
4- 42. maddesiyle, 22.2.2005 günlü, 5302 sayılı İl Özel İdaresi
Kanunu'nun 6. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasına,
5- 43. maddesiyle, 21.4.2005 günlü, 5335 sayılı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 32.
maddesinin onikinci fıkrasının değiştirilen 'Satışı ve değerlendirilmesi
yapılacak taşınmazlar, TCDD Genel Müdürlüğü tarafından çevre imar bütünlüğünü
bozmamak kaydıyla yapılan veya yaptırılan her ölçekteki imar ve parselasyon
planları, büyükşehir belediye sınırları içerisinde kalan alanlar için
büyükşehir belediye meclisi tarafından, il, ilçe ve belde belediye sınırları
ile mücavir alanları içerisinde kalan alanlar için ilgili belediye meclisleri
tarafından, diğer yerlerde ilgili valilik tarafından, planların belediyelere
veya valiliğe intikal ettiği tarihten itibaren üç ay içerisinde aynen veya
değiştirilerek onaylanması suretiyle yürürlüğe girer. Üç ay içerisinde
onaylanmayan planlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından re'sen yürürlüğe
konulur.' biçimindeki birinci ve ikinci cümlelerine,
yönelik iptal istemleri, 9.6.2011 günlü, E. 2008/87, K. 2011/95
sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra ve cümlelere ilişkin YÜRÜRLÜĞÜN
DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE,
9.6.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
VII- SONUÇ
24.7.2008 günlü, 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un:
1- 3. maddesiyle, 14.6.1973 günlü, 1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Kanunu'nun 51. maddesinin değiştirilen dördüncü fıkrasının Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- 7. maddesiyle, 2.3.1984 günlü, 2985 sayılı Toplu Konut
Kanunu'nun 4. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasının ikinci, üçüncü ve
dördüncü cümlelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
3- 15. maddesiyle, 3.5.1985 günlü, 3194 sayılı İmar
Kanunu'nun değiştirilen Ek 3. maddesinin;
a- Birinci cümlesinde yer alan '' ve bu Kanunun 8 inci
maddesinde yer alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak '' ibaresinin
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b- 'Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar
planlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci
maddesinin (a) bendinin ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümler
uygulanmaz.' biçimindeki beşinci cümlesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU ile Zehra Ayla PERKTAŞ'ın
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
c- Yedinci cümlesinde yer alan '' ve 19 uncu maddede
belirtilen ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak kesinleşir ve yürürlüğe
girer.' ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
4- 42. maddesiyle, 22.2.2005 günlü, 5302 sayılı İl Özel
İdaresi Kanunu'nun 6. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
5- 43. maddesiyle, 21.4.2005 günlü, 5335 sayılı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 32.
maddesinin onikinci fıkrasının değiştirilen 'Satışı ve değerlendirilmesi
yapılacak taşınmazlar, TCDD Genel Müdürlüğü tarafından çevre imar bütünlüğünü
bozmamak kaydıyla yapılan veya yaptırılan her ölçekteki imar ve parselasyon
planları, büyükşehir belediye sınırları içerisinde kalan alanlar için
büyükşehir belediye meclisi tarafından, il, ilçe ve belde belediye sınırları
ile mücavir alanları içerisinde kalan alanlar için ilgili belediye meclisleri
tarafından, diğer yerlerde ilgili valilik tarafından, planların belediyelere
veya valiliğe intikal ettiği tarihten itibaren üç ay içerisinde aynen veya
değiştirilerek onaylanması suretiyle yürürlüğe girer. Üç ay içerisinde
onaylanmayan planlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından re'sen yürürlüğe
konulur.' biçimindeki birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
9.6.2011 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
3194 sayılı Kanun'un, 24.7.2008 günlü, 5793 sayılı Kanun'un 15.
maddesiyle değiştirilen Ek 3. maddesinde, özelleştirme programındaki
kuruluşlara ait veya kuruluş lehine irtifak ve/veya kullanım hakkı alınmış arsa
ve araziler ile özel kanunları uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme
programına alınan arsa ve arazilerin her tür ve ölçekte plân, imar plânı ile
değişiklik ve revizyonlarının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
yapılması veya yaptırılması öngörülmüş, aynı Madde'nin beşinci tümcesinde de bu
madde kapsamında yapılan her ölçekteki plân ve imar plânlarında 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 17 inci maddesinin (a) bendinin
ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümlerin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
2863 sayılı Yasa'nın 17 inci maddesinin (a) bendinin ilk paragrafında, bir
alanın koruma bölge kurulunca sit olarak ilânının, bu alanda her ölçekteki plân
uygulamasını durduracağı belirtilmekte, ikinci ve sekizinci paragraflarında ise
'Koruma amaçlı imar plânı yapılıncaya kadar, koruma bölge kurulu tarafından üç
ay içinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenir.
Belediyeler, valilikler ve ilgili kurumlar söz konusu alanda ilgili meslek
odaları, sivil toplum kuruluşları ve plândan etkilenen hemşerilerin katılımı
ile toplantılar düzenleyerek koruma amaçlı imar plânını hazırlatıp, incelenmek
ve sonuçlandırılmak üzere koruma bölge kuruluna vermek zorundadır. İki yıl
içinde koruma amaçlı imar plânı yapılmadığı takdirde, geçiş dönemi koruma
esasları ve kullanma şartlarının uygulanması, koruma amaçlı imar plânı
yapılıncaya kadar durdurulur.'; 'Koruma amaçlı imar plânları; müellifi şehir
plâncısı olmak üzere; alanın konumu, sit statüsü ve özellikleri göz önünde
bulundurularak mimar, restoratör mimar, sanat tarihçisi, arkeolog, sosyolog,
mühendis, peyzaj mimarı gibi meslek gruplarından Bakanlıkça belirlenecek
uzmanlar tarafından hazırlanır.' denilmektedir. Buna göre, özelleştirme
programına alınan yerler bakımından, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulları devre dışı bırakılmakta, koruma amaçlı imar plânı yapılmasına kadar
azami iki yıl süreyle geçerli olacak geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma
şartlarının belirlenmesi yükümlülüğü kaldırılmaktadır. Ayrıca, sit alanı olarak
ilân edilmiş yerlere ilişkin koruma bölge kurulunun, koruma amaçlı imar plânı
hazırlanıncaya kadar geçerli olmak üzere geçiş dönemi koruma esasları ve
kullanma şartlarını belirleme yetkisi bulunmadığından bu konuda hukuksal
bir boşluk da doğmaktadır. 2863 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin (a) bendinin
ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümlerin uygulanmaması sonucunda,
Başkanlıkça yapılacak veya yaptırılacak plânların hazırlanmasında, bazı kurum
ve kuruluşların katılımıyla toplantılar düzenlenerek görüş oluşturulması ve sit
alanının konumu, statüsü ve özellikleri gözetilerek mimar, restoratör mimar,
sanat tarihçisi, arkeolog, sosyolog, mühendis, peyzaj mimarı gibi meslek
gruplarından Bakanlıkça belirlenecek uzmanların görev alması zorunluluğu da
ortadan kaldırılmaktadır.
Anayasa'nın 63. maddesinin ilk fıkrasında, 'Devlet, tarih, kültür
ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla
destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır' ikinci fıkrasında da bu varlıklar
ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu
nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunlar
düzenlenir.' denilmektedir. Bu kuralı uygulamaya geçiren 2863 sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 1. maddesinde, bu Kanun'un amacının,
korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili
tanımları belirlemek, yapılacak işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda
gerekli ilke ve uygulama kararlarını alacak teşkilâtın kuruluş ve görevlerini
tespit etmek olduğu, 2. maddesinde de bu Kanun'un, korunması gerekli taşınır ve
taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili hususları ve bunlarla ilgili
gerçek ve tüzelkişilerin görev ve sorumluluklarını kapsadığı belirtilmektedir.
2863 sayılı Yasa'nın diğer maddelerinin de bu amaç ve kapsam doğrultusunda
düzenlendiği kuşkusuzdur. Yasa'nın ortaya çıkan yeni durum ve koşullara
göre yasa koyucunun tercihleri doğrultusunda değiştirilebilmesi olanaklı ise de
bu düzenlemeler yapılırken özelleştirmeyi kolaylaştırmak ve hızlandırmak
amacıyla aynı konumda olan diğer kişilerin elinde bulunan taşınmazlara
tanınmayan ayrıcalıkların özelleştirme kapsamındaki taşınmazlara tanınması,
bunların bazı koruma tedbirlerinin dışında tutularak imtiyazlı hale
getirilmesi, eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi, adil bir hukuk düzeni kurup
bunu sürdürmekle yükümlü olan hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmaz.
Öte yandan, Anayasa, tahrip edildiklerinde geri dönüşü olmayan
veya çok zor olan tarih, kültür ve tabiat varlıklarını özel bir düzenlemeyle
koruma altına almıştır. Bu bağlamda, ekonomik nedenlerle yapılan özelleştirme
uygulamalarının, söz konusu varlıkların korunmasındaki kamu yararı ve Anayasal
güvencelerin göz ardı edilmesi sonucunu doğurmaması gerekir. Oysa dava konusu
kuralla ekonomik tercihlere öncelik verildiği, tarih, kültür ve tabiat
varlıklarının korunmasına ilişkin Anayasa kuralının dikkate alınmadığı
anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu beşinci tümcenin Anayasa'ya
aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
24.07.2008 günlü, 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanunun 15. maddesi ile 03.05.1985
günlü 3194 sayılı İmar Kanunu'nun değiştirilen ek 3. maddesinin beşinci
cümlesinde; 'Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar planlarında
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 17. maddesinin (a)
bendinin ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümler uygulanmaz' denilmektedir.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 17.
maddesinin (a) bendinin ikinci paragrafında; koruma amaçlı imar planı
yapılıncaya kadar, koruma bölge kurulu tarafından üç ay içinde geçiş dönemi
koruma esasları ve kullanma şartlarının belirleneceği; belediyeler, valilikler
ve ilgili kurumların söz konusu alanda ilgili meslek odaları, sivil toplum
kuruluşları ve plandan etkilenen hemşerilerin katılımı ile toplantılar
düzenleyerek koruma amaçlı imar planını hazırlatıp, incelemek ve sonuçlandırmak
üzere koruma bölge kuruluna vermek zorunda olduğu; iki yıl içinde koruma amaçlı
imar planı yapılmadığı takdirde, geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma
şartlarının uygulanmasının, koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar
durdurulacağı hükme bağlanmıştır. Sekizinci paragrafında ise koruma amaçlı imar
planlarının; müellifi şehir plancısı olmak üzere; alanın konumu, sit statüsü ve
özellikleri göz önünde bulundurularak mimar, restoratör mimar, sanat tarihçisi,
arkeolog, sosyolog, mühendis, peyzaj mimarı gibi meslek gruplarından Bakanlıkça
belirlenecek uzmanlar tarafından hazırlanacağı ifade edilmektedir.
Anayasa'nın 'Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması' başlıklı
63. maddesinin birinci fıkrasında; 'Devlet, tarih, kültür
ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla
destekleyici ve teşvik edici tedbirler alır.' hükmü yer almıştır. Maddenin
gerekçesinde ise; Devlet, tarih ve kültür varlıklarının korunmasını temin
etmeli, bu varlıkları koruyucu tedbirleri ihtiva eden mevzuatı geliştirmeli
denilmek suretiyle devlete tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve
desteklenmesi konusunda gerekli tedbirleri alma görevi verilmiştir.
Dava konusu kuralda ise özelleştirme programına dahil edilmiş
taşınmazlarla ilgili (sit alanı ilan edilmiş olanlar da dahil) olarak 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17. maddesinin (a)
bendinin ikinci ve sekizinci paragrafında belirtilen ilke ve yükümlülüklere
uyma zorunluluğu kaldırılmak suretiyle her ölçekteki plan ve imar planlarının
yapılması sürecinde kültür ve tabiat varlıklarını Koruma Kurulları ve koruma
amaçlı imar planlarının devre dışı bırakıldığı gözetildiğinde bu alanların
amacı dışında kullanımının kolaylaştırıldığı açıktır.
Açıklanan nedenle kural, Anayasa'nın 63. maddesine aykırı olup,
iptali gerektiği düşüncesi ile verilen karara karşıyım.