ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı :2011/54
Karar Sayısı : 2011/142
Karar Günü :
20.10.2011
R.G. Tarih-Sayı :
29.12.2011-28157
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1- Eskişehir Çocuk Mahkemesi (Esas Sayısı:
2011/54)
2- Şişli 14. Asliye Ceza Mahkemesi (Esas
Sayısı: 2011/57)
3- Kilis 2. Asliye Ceza Mahkemesi
(Esas Sayısı: 2011/66)
4- Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Esas
Sayısı: 2011/69)
5- Nazilli Ağır Ceza Mahkemesi (Esas Sayısı:
2011/91)
İTİRAZLARIN KONUSU: 31.03.2011 günlü, 6217
sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 12. ve 13. maddelerinin Anayasa'nın 2., 5., 10.,
11., 12., 13., 17., 19., 36., 38., 40., 65. ve 141. maddelerine aykırılığı
savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Farklı suçlardan açılan kamu davalarının yargılamaları sonucu
verilen mahkûmiyet kararlarına karşı temyiz başvurularında harç alınması
nedeniyle taraflarca ileri sürülen Anayasa'ya aykırılık savının ciddi olduğu
kanısına varan Mahkemeler, iptal istemi ile başvurmuşlardır.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
1- 31.03.2011 günlü, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 12. maddesi
şöyledir:
'2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan 'açılan davalar'
ibaresinden sonra gelmek üzere 've kanun yolu başvuruları ile ceza
mahkemelerinden verilen kararlara karşı kanun yolu başvuruları,' ibaresi
eklenmiştir'.
2- 6217 sayılı Kanun'un 13. maddesi şöyledir:
'492 sayılı Kanunun (1) sayılı Tarifesinin 'A- Mahkeme Harçları'
bölümünün 'Hukuk ve ticaret davalarıyla, idarî davalarda ihtilafsız yargı
konularında ve icra tetkik mercilerinde' başlığında yer alan 'Hukuk'
ibaresinden sonra gelmek üzere ', ceza' ibaresi eklenmiş, 'IV. Temyiz ve
itiraz harçları' kısmı başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
aynı Kanunun (2) sayılı Tarifesinin 'II- Maktu harçlar' bölümünün (11) numaralı
bendine 'miras taksim mukaveleleri,' ibaresinden sonra gelmek üzere 'mirasçılık
belgesi,' ibaresi eklenmiştir.
'IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları:
a) Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 90
TL
b) Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz
başvurularında 40 TL
c) Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında 90 TL
d) Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar dahil olmak üzere
bölge idare mahkemelerine itirazen yapılacak başvurularda 50 TL
e) Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine yapılacak istinaf
yolu başvurularında 50 TL
f) Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine yapılacak istinaf
yolu başvurularında 20 TL
g) İdarî yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen
son karara karşı itirazen yapılacak başvurularda 20 TL
h) İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak
başvurularda 20 TL''.
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında, Anayasa'nın 2., 5., 10., 11., 12., 13., 17.,
19., 38, 40., 65. ve 141. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
A- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince
2011/66 Esas sayılı dosyada 30.6.2011 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu üzerinde durulmuştur.
Anayasa'nın 152. maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada
uygulanacak bir kanun veya kanun
hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse veya taraflardan
birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa,
ilgili kural ya da kuralların iptali için Anayasa Mahkemesi'ne
başvurmaya yetkilidir. Ancak bu hükümler uyarınca, bir mahkemenin Anayasa
Mahkemesi'ne başvurabilmesi için, yöntemince açılmış, mahkemenin görevine giren
bakmakta olduğu bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın da bu davada
uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural ise, bakılmakta olan davanın
değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı
sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kanun veya
kanun hükmünde kararnamelerdir.
Mahkeme, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 12. ve 13. maddelerinin
iptali istemiyle başvurmuştur.
6217 sayılı Kanun'un 12. maddesiyle, 2.7.1964 günlü, 492 sayılı
Harçlar Kanunu'nun 13. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan
'açılan davalar' ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen 've kanun yolu
başvuruları ile ceza mahkemelerinden verilen kararlara karşı kanun yolu
başvuruları,' ibaresi, Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan kanun yolu
başvurularının harçtan istisna tutulmasıyla ilgili olup, itiraz başvurusuna
konu dosyada Cumhuriyet savcısı tarafından yapılmış kanun yolu başvurusu
bulunmadığından, bakılmakta olan davada uygulanacak kural değildir.
Diğer taraftan 6217 sayılı Kanun'un 13. maddesiyle, 492 sayılı
Kanun'un (2) sayılı Tarifesinin 'II- Maktu harçlar' bölümünün (11) numaralı
bendine 'miras taksim mukaveleleri,' ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen
'mirasçılık belgesi,' ibaresi, mirasçılık belgesi düzenlenmesi biçimindeki
noterlik işleminden alınacak harçlarla; değiştirilen 'IV. Temyiz, istinaf ve
itiraz harçları' kısmının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) fıkraları ise
Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvuruları dışındaki kanun yolu
başvurularıyla ilgilidir. Davanın noterlik işlemleriyle herhangi bir ilgisi
bulunmadığından ve yargılama sonucu verilen karar da itiraz veya istinaf yoluna
değil, Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz kanun yoluna tabi olduğundan,
söz konusu ibare ve fıkralar uygulanacak kural değildir.
Bu nedenlerle,
31.3.2011 günlü, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un:
1- 12. maddesiyle, 2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun
13. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan 'açılan davalar' ibaresinden
sonra gelmek üzere eklenen 've kanun yolu başvuruları ile ceza mahkemelerinden
verilen kararlara karşı kanun yolu başvuruları,' ibaresinin,
2- 13. maddesiyle, 492 sayılı Kanun'un;
a- (2) sayılı Tarifesinin 'II- Maktu harçlar' bölümünün (11)
numaralı bendine 'miras taksim mukaveleleri,' ibaresinden sonra gelmek üzere
eklenen 'mirasçılık belgesi,' ibaresinin,
b- Değiştirilen 'IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları' kısmının
(a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) fıkralarının,
itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada
uygulanma olanağı bulunmadığından, bu fıkralar ve ibarelere ilişkin başvurunun
Mahkeme'nin yetkisizliği nedeniyle reddine oybirliğiyle karar verilmiştir.
B- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince
2011/54 Esas sayılı dosyada 2.6.2011 gününde, 2011/57 Esas sayılı dosyada
9.6.2011 gününde, 2011/66 Esas sayılı dosyada 30.6.2011 gününde, 2011/69 Esas
sayılı dosyada 7.7.2011 gününde ve 2011/91 Esas sayılı dosyada 22.9.2011
gününde yapılan ilk inceleme toplantılarında başvurularda eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- BİRLEŞTİRME KARARLARI
2011/57 Esas sayılı itiraz başvurusunun 9.6.2011 gününde, 2011/66
Esas sayılı itiraz başvurusunun 30.6.2011 gününde, 2011/69 Esas sayılı itiraz
başvurusunun 7.7.2011 gününde ve 2011/91 Esas sayılı itiraz başvurusunun
22.9.2011 gününde aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2011/54 Esas sayılı
dava ile birleştirilmesine, esaslarının kapatılmasına, esas incelemenin 2011/54
Esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
VI- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu kurallar, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- 6217 sayılı Kanun'un 13. Maddesiyle 492 sayılı Kanun'un (1)
sayılı Tarifesinin 'A) Mahkeme Harçları' Bölümünün Başlığına Eklenen ', ceza'
İbaresinin İncelenmesi
İtiraz yoluna başvuran mahkemeler tarafından kuralın Anayasa'ya
aykırılığına ilişkin doğrudan bir gerekçe gösterilmemiş ise de itiraz konusu
diğer kuralla ilgili gerekçeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde,
niteliği gereği ceza yargılamasında harç alınamayacağı gerekçesiyle Anayasa'nın
2. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
492 sayılı Kanun'un (1) sayılı Tarifesinin 'A) Mahkeme Harçları'
bölümünün 'Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda
ihtilafsız yargı konularında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda ve icra
tetkik mercilerinde' biçimindeki başlığı, mahkeme harçlarına ilişkin genel
bir başlık olup, bu bölüm altında kısımlar hâlinde yer alan harçların hangi
yargı alanlarındaki hizmetlerden alınacağını ifade etmektedir. Dolayısıyla bir
yargı alanında mahkeme harcı niteliğinde harç düzenlemesi yapılmak
istendiğinde, öncelikle söz konusu başlığa, ilgili yargı alanına ilişkin bir
ibare eklenmekte, daha sonra o yargı alanındaki somut bir yargı hizmetinden
alınmak istenen harç veya harçlar ile bunların miktar ve oranlarına, türüne
göre başlık altındaki kısımlarda ('I. Başvurma harcı', 'II. Celse harcı', 'III.
Karar ve ilam harcı' ve 'IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları') yer
verilmektedir. Kanun koyucu tarafından ceza yargılaması alanında da mahkeme
harcı alınması öngörülmüş ve kuralla söz konusu başlığa ', ceza' ibaresi
eklenmek suretiyle, genel olarak ceza yargılaması alanında mahkeme harcı
alınabilmesi sağlanmıştır. Bu nedenle, kuralla ilgili Anayasa'ya aykırılık
sorunu, kategorik olarak ceza yargılamasında harç alınıp alınamayacağına
ilişkindir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında
sayılan 'hukuk devleti', insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, konulan kurallarda adalet ve
hakkaniyet ölçülerini göz önünde tutan, hakların elde edilmesini kolaylaştıran
ve hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran devlettir.
Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında 'Herkes, meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir'
hükmüne yer verilmiştir. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü ve
adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının yanında,
diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların
korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir.
Devletin harç alma yetkisinin dayanağını oluşturan Anayasa'nın 73.
maddesinin üçüncü fıkrasında 'Vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.'
denilmektedir.
Harç, kamu kurum ve kuruluşlarının sunduğu hizmetlerden
yararlananlardan, bu yararlanmaları karşılığı alınan bedeldir. Yargı hizmetleri
de, kuşkusuz kamu kurumlarının sunduğu en önemli hizmetlerden biridir.
Anayasa'da herhangi bir yargı hizmetinin, ücretsiz olarak verileceğine ve
kategorik olarak devletin harç alma yetkisi dışında tutulduğuna dair hüküm
bulunmamaktadır.
Ceza yargılamasının her aşamasında harç alınmasını düzenleyen
önceki mevzuatı yürürlükten kaldıran 492 sayılı Kanun'un gerekçesinde 'ceza
dâvalarının bir harç mevzuu ve sebebi yapılması harçların dayandığı prensip ile
bağdaştırılamamış, Devletin âmme menfaatine kullandığı ceza, tedip ve ıslah
hakkının suçlulara yönelen bir harç mükellefiyeti getiremeyeceği neticesine
varılmıştır.' biçimindeki ifadeye yer verilmişse de, ceza
yargılaması hizmetlerinden harç alınmasından vazgeçilmesi de, daha sonra tekrar
harç alınması da, kanunla yapılmak koşuluyla kanun koyucunun takdirindedir.
Kaldı ki somut olayda aynı husustaki kanuni düzenlemeler farklı içeriktedir.
Kanun koyucu, düzenleme yapma konusunda Anayasa kuralları ile bağlı olup,
yukarıda açıklandığı üzere kategorik olarak ceza yargısı hizmetlerinden harç
alınması bakımından Anayasal engel bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa'nın 2. ve 36.
maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Mehmet ERTEN bu görüşe katılmamıştır.
B- 6217 sayılı Kanun'un 13. Maddesiyle 492 sayılı Kanun'un
(1) sayılı Tarifesinin 'A) Mahkeme Harçları' Bölümünün Değiştirilen 'IV.
Temyiz, istinaf ve itiraz harçları' Kısmının (b) Fıkrasının İncelenmesi
Başvuru kararlarında, ceza alma risk ve tazyiki altında bulunan
sanığa devletin hizmet sunduğundan bahsedilemeyeceği, ceza yargılamasında
re'sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu, kendi iradesi dışında hakkında kamu
davası açılan kişiden harç alınamayacağı, yargı kararlarına karşı bir üst yargı
merciine müracaat etmenin adil yargılanma hakkının gereği olduğu, ekonomik
durumu iyi olmayanlar yönünden hukuk yargılamasındaki adlî yardım hükümlerinin
uygulanmasını sağlayacak düzenleme yapılmamış olduğu, amaçlananın aksine harç
alınmasının yargılamayı hızlandırmayacağı ve ek yargılama prosedürü oluşturarak
yargılamanın uzamasına neden olacağı, ekonomik güçlük içinde olması nedeniyle
kendisine müdafi tayin edilen sanıklardan temyiz harcı alınmasının devletin
temel amaç ve görevleriyle bağdaşmadığı, savunma hakkının kullanılabilmesi ve
suçsuzluğun ispat edilebilmesi için harç ödenmesinin masumiyet karinesini ve
Cumhuriyet savcısından harç alınmayarak taraflar arasında harç alınması
konusunda farklılık oluşturulmasının eşitlik ilkesini ihlâl ettiği
gerekçeleriyle kuralın, Anayasa'nın 2., 5., 10., 11., 12., 13., 17., 19., 36.,
38., 40., 65. ve 141. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
6217 sayılı Kanun'un 13. maddesiyle, 492 sayılı Kanun'un (1)
sayılı Tarifesinin 'A) Mahkeme Harçları' bölümünün 'IV. Temyiz, istinaf ve
itiraz harçları' kısmı tüm fıkralarıyla birlikte değiştirilmiş; ceza
yargılaması alanındaki kanun yolu başvurularından da harç alınması
düzenlenmiştir. Bu kapsamda, kuralla Yargıtay ceza dairelerine
yapılacak temyiz başvurularından 40 TL harç alınması hükme
bağlanmıştır.
Yargı harçlarına ilişkin genel düzenleme niteliğinde olan 492
sayılı Kanun'un 27. maddesinin üçüncü fıkrası ve 32. maddesinin birinci
fıkrasında, harcın ödenmemesi hâlinde müteakip işlemlerin yapılmayacağı hükme
bağlanmış, 1412 sayılı Kanun'un 316. maddesinde ise, temyiz talebini takip eden
işlemler; temyiz dilekçesinin karşı tarafa tebliği, dosyanın Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından tebliğname düzenlenmesi ve bunun ilgililere tebliği olarak
gösterilmiştir. Söz konusu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, temyiz
harcının ödenmemesi hâlinde, temyiz incelemesinin yapılmayacağı sonucu
çıkmaktadır.
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan 'sosyal hukuk devleti', insan
haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını
güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir
denge kurabilen, millî gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken
önlemleri alan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal
dengeleri gözeten devlettir.
Anayasa'nın 5. maddesinde, kişilerin hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya çalışmak, devletin temel amaç ve
görevleri arasında sayılmaktadır.
Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında 'Herkes, meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir'
hükmüne yer verilmiştir.
Harç, kamu kurum ve kuruluşlarının sunduğu hizmetlerden
yararlananlardan, bu yararlanmaları karşılığı alınan bedeldir. Ceza
yargılamasında re'sen araştırma ilkesi geçerli ve ilgilinin kendi rızası
dışında hakkında kamu davası açılması söz konusu ise de, Yargıtay ceza
daireleri tarafından verilen temyiz incelemesi biçimindeki yargı hizmeti, harca
tabi olmayan on beş sene ve daha fazla hapis cezalarına hükmedilmesi hâli
dışında, temyiz hakkı bulunanın kendi iradesiyle yaptığı temyiz başvurusu
üzerine verilmektedir. Söz konusu hizmeti talep edenlerden, bunun karşılığında
harç alınması, harçlara ilişkin genel prensiplere aykırı değildir.
Kanun koyucunun yargı hizmetlerinin verilmesi karşılığında harç
alınması biçiminde düzenleme yapma yetkisi bulunmakla birlikte, bunun
Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında bulunan mahkemeye erişim hakkını
engellememesi için, 'harcın miktarının makul olması', 'harcın alınmasında haklı
bir amacın olması', 'ulaşılmak istenen amaç ile harç miktarı arasında orantı
olması' ve 'ödeme gücü olmayanlar bakımından etkili adlî yardım sisteminin
olması' kriterlerine uyulması gerekir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatları da bu yöndedir (Tolstoy-Miloslavsky/İngiltere, 13.6.1995,
No: 18139/91; Kreuz/Polonya, 18.6.2001, No: 28249/95; Bakan/Türkiye,
12.6.2007, No: 50939/99; Ülger/Türkiye, 26.6.2007, No: 25321/02).
Ödeme gücü olmayanlara etkili adlî yardım sağlayacak bir sistem
itiraz konusu kuralla birlikte düzenlenmediği gibi, genel olarak ceza
yargılaması alanında da, harçlar dâhil 'yargılama giderlerinden muafiyet'
sağlayan adlî yardım düzenlemesi bulunmamaktadır. Yine hukukumuzda adlî yardıma
ilişkin tek düzenleme olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
ilgili hükümlerinin, kuralla getirilen temyiz harcı bakımından da uygulanmasını
sağlayacak herhangi bir atıf yapılmamıştır. Dolayısıyla kural, ödeme gücü
olmayanlar bakımından mahkemeye erişim hakkını engelleyecek niteliktedir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2., 5. ve 36. maddelerine
aykırıdır. İptali gerekir.
Kural Anayasa'nın 2., 5. ve 36. maddelerine aykırı
görülerek iptal edildiğinden, ayrıca 10. ve 141. maddeler yönünden
incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa'nın 11., 12., 13., 17., 19., 38., 40. ve 65.
maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Mehmet ERTEN, bu sonuca farklı gerekçeyle katılmıştır.
Alparslan ALTAN ve Burhan ÜSTÜN, bu görüşe katılmamışlardır.
VII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında 'Kanun,
kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez' denilmekte, 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un
66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır.
31.3.2011 günlü, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 13. maddesiyle,
2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun (1) sayılı Tarifesinin 'A)
Mahkeme Harçları' bölümünün değiştirilen 'IV. Temyiz, istinaf ve itiraz
harçları' kısmının 'Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında
40 TL' biçimindeki (b) fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa'nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak
altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT ve Mehmet ERTEN bu görüşe
katılmamışlardır.
VIII- SONUÇ
31.3.2011 günlü, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 13. maddesiyle,
2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun;
1- (1) sayılı Tarifesinin 'A- Mahkeme Harçları' bölümünün
'Hukuk ve ticaret davalarıyla, idarî davalarda ihtilafsız yargı konularında ve
icra tetkik mercilerinde' başlığında yer alan 'Hukuk' ibaresinden sonra gelmek
üzere eklenen ', ceza' ibaresinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın
REDDİNE, Mehmet ERTEN'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Değiştirilen 'IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları'
kısmının 'Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 40 TL'
biçimindeki (b) fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Alparslan ALTAN
ile Burhan ÜSTÜN'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
3- Değiştirilen 'IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları'
kısmının (b) fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa'nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince İPTAL
HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA
YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Mehmet ERTEN'in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
20.10.2011 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Fettah
OTO
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|
KARŞIOY YAZISI
Harçlar Kanunu'nun değiştirilen 'IV. Temyiz, istinaf ve itiraz
harçları' kısmının (b) fıkrası, Anayasa'nın 2., 5. ve 36.maddelerine aykırı
bulunarak iptal edilmiştir.
Hukuk devleti ilkesine ve adil yargılanma hakkına aykırılığı
saptanan bir yasa kuralının uygulanmasına derhal son verilmesi gerekirken,
iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı ay
sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Bu nedenle Anayasa'ya aykırı olan
kural altı ay daha hükmünü sürdürecek ve kişilerin adil yargılanma hakkını
haleldar edecektir. Bunun haklı bir gerekçesi yoktur. Her ne kadar devletin
gelirlerinde öngörülmeyen bir azalmaya yol açılmaması düşünülebilirse de,
Anayasa'ya aykırılığın saptanmasından itibaren, bu gelirler Anayasa'nın 73.
maddesi bağlamında yasal dayanağı olan gelirler kabul edilemeyeceğinden, gelir
kaybından da söz edilemez. Süre verilmek suretiyle Devletin Anayasa'ya aykırı
olarak gelir toplamasına izin verilmiş olmaktadır.
Bu nedenle altı ay süre verilmesine katılmıyorum.
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
KARŞIOY VE FARKLI GEREKÇE
I- 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun; (1) sayılı Tarifesinin;
1- A) Mahkeme harçları başlığında yer alan 'ceza' ibaresi
ile
2- IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları başlığının (b) bendinde
yer alan 'Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 40 TL'
biçimindeki cümlenin, Anayasaya uygunluk açısından incelenmesi.
İtiraz konusu düzenlemeler, ceza mahkemesi kararlarına karşı Yargıtay
Ceza Dairelerine yapılacak temyiz (kanun yolu) başvurularında, sanıkları da
kapsar biçimde harç alınmasını öngörmektedir.
Devletin, kanunla düzenlediği ve hükümle de uygulanmasını
sağladığı cezanın genel amacı, işlenen suç ile bozulan kamu düzenini yeniden
tesis etmek ve suç işleyenleri ıslah ederek topluma kazandırmaktır.
İşlenen bir suçta maddi gerçeğe ulaşmak için başvurulan ceza
muhakemesi ise suç işlendiğinin öğrenilmesiyle başlayıp, açılan kamu davası ve
re'sen yapılan araştırma ile varılan yargılama sonucunda, sanık veya sanıklar
hakkında bir hüküm verilmesine kadar geçen süreci ifade eder. Bu sürece, ceza
mahkemesi kararına karşı Yargıtay ceza dairesine yapılacak temyiz
başvurularının da dâhil olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
492 sayılı Kanun'un gerekçesinde 'fertlerin özel menfaatlerine
ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında
yaptıkları ödemeler', harç olarak tanımlanmıştır. Ceza yaptırımı
uygulanabilmesi için açılan kamu davasının tehdidi altında bulunan sanığa,
Devletin, özel yarar amacıyla hizmet sunduğundan bahsedilemeyeceği açıktır. Bu
nedenle Devletin, kamu düzenini sağlayabilmek için kamu adına açtığı ceza davaları
aracılığıyla uyguladığı ceza, tedip (kınama) ve ıslah hakkı, ona tanınan kamu
gücünün bir gereği olup, bu durum, harç alınmasının sebebi olarak kabul
edilemez.
Anayasa Mahkemesi birçok kararında, Anayasa'nın 2. maddesinde ve
Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alan 'hukuk devleti' ilkesini, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve
işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, konulan kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerini göz
önünde tutan, hakların elde edilmesini kolaylaştıran ve hak arama özgürlüğünün
önündeki engelleri kaldıran devlet olarak tanımlamıştır.
Buna göre, yasa koyucunun, konulan kurallarda adalet ve hakkaniyet
ölçülerini göz önünde tutması ve adaletli bir hukuk düzeni kurması gerekir.
İtiraz konusu düzenlemeler ile Devletin, kamu düzenini sağlayabilmek için kamu
gücüne dayanarak re'sen açtığı kamu davasında sanıktan harç almak istemesi,
yapılan işin açıklanan özelliği ve sanığın kamu davası karşındaki konumu
gereğince adalet ve hakkaniyet ölçüleriyle bağdaşmaz.
Anayasa'nın 38. maddesinde, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar
kimsenin suçlu sayılamayacağı belirtilmiştir. Ceza hukukunun temel ilkelerinden
olan 'masumiyet karinesi', hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin, suçlu
olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade
etmektedir.
Kamu adına açılan davayla suçlanan kişinin, suçsuzluğunu ispat
edebilmesi için Devlete harç ödemesinin açıklanan masumiyet karinesi ile
bağdaştırılması da mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle sanıkları da kapsayan itiraz konusu
düzenlemelerden;
a)- 'ceza' ibaresinin Anayasa'nın 2. ve 38.
maddelerine aykırı olduğu için iptaline karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle
çoğunluğun redde ilişkin kararına,
b)- 'Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında
40 TL' harç alınmasına ilişkin cümlenin yine Anayasa'nın 2. ve 38.
maddelerine aykırılığı gerekçe yapılarak iptal edilmesi gerektiğini düşündüğüm
için de iptale katılmakla birlikte çoğunluğun iptal gerekçesine,
katılmadım.
II- 'Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında
40 TL' biçimindeki cümle, sonuçta çoğunluk görüşüyle Anayasa'ya aykırı
bulunarak iptal edildiği ve iptalin hukuksal boşluk doğurmamasına ve kamu
yararını ihlal edici nitelikte de bulunmamasına rağmen, kuralın
yürürlüğünün sürdürülmesine karar verilmesi, Anayasal denetimin amacına ve
buna bağlı olarak da hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Açıklanan nedenle çoğunluğun kuralın yürürlüğünün altı ay süreyle
uzatılması gerektiğine ilişkin kararına katılmadım.
KARŞIOY YAZISI
31.03.2011 günlü, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 13. maddesiyle,
2.7.1964 günlü, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13. maddesiyle değiştirilen 'IV.
Temyiz, istinaf ve itiraz harçları' fıkrasının 'Yargıtay ceza dairelerine
yapılacak temyiz başvurularında 40 TL' biçimindeki (b) bendi Anayasa'nın
2., 5. ve 36. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
İtiraz konusu kuralla, Harçlar Kanunu'na ibareler eklenmek
suretiyle ceza yargılaması alanında Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz
başvurularında mahkeme harcı alınması öngörülmüştür.
Harç, kamu kurum ve kuruluşlarının sunduğu hizmetlerden
yararlananlardan, bu yararlanmaları karşılığında alınan bedeldir. Resen temyize
tabi olup harçtan muaf bulunan onbeş sene ve daha fazla hapis cezalarına
mahkûmiyet hali dışında, Yargıtay ceza daireleri tarafından verilen temyiz
incelemesi biçimindeki yargı hizmeti temyiz hakkı bulunanın kendi iradesiyle
yaptığı temyiz başvurusu üzerine verilmektedir. Bu hizmeti talep edenlerden bu
hizmet karşılığında harç alınmasında Anayasa ve harçlara ilişkin genel
prensiplere aykırılık bulunmamaktadır. Nitekim çoğunluk görüşünde de bu husus
belirtilmiştir. Çoğunluğun Anayasa'ya aykırılık ve iptal gerekçesi münhasıran
'ödeme gücü bulunmayanlara adli yardım sağlanmamış olması' olgusuna
dayanmaktadır.
İtiraz konusu kurala ilişkin madde gerekçesinde, yargı
mercilerine yapılacak itiraz, istinaf ve temyiz yolu başvurularında harç
alınması ile yargılamayı uzatmaya yönelik olarak yapılan başvuruların önlenmesi
ve bu suretle yargı mercilerindeki iş yükünün azaltılmasının amaçlandığı
belirtilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adil yargılama hakkı kapsamında
bulunan mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını ve doğası gereği Devlet'in
bu hususta düzenleme yapma yetkisi bulunduğunu kabul etmektedir. (AİHM,
Bakan/Türkiye, 12.6.2007 T., No: 50939/99). Mahkeme bu açıdan, 'harcın
alınacağı yargılama aşaması', 'harcın miktarının makul olması', 'harcın
alınmasında haklı bir amacın olması', 'ulaşılmak istenen amaç ile harç
arasındaki orantı olması' ve 'ödeme gücü olmayanlar bakımından etkili adlî
yardım sisteminin olması' biçimindeki kriterleri dikkate almaktadır. (AİHM,
Kreuz/Polonya, 18.06.2001 T., No: 28249/95; Bakan/Türkiye, 12.6.2007 T., No:
50939/99; Ülger/Türkiye, 26.06. 2007 T., No: 25321/02; Tolstoy-Miloslavsky/İngiltere,
13.06.1995 T., 18139/91). Bu kriterler gözetilerek itiraz konusu kurala
bakıldığında şu sonuçlara varılmaktadır:
- Harcın, yargılamanın ilk derece aşamasında veya kanun yolu
aşamasında alınması farklı değerlendirilmektedir. Yargılamanın ilk derece
aşamasında alınacak bir harcın mahkeme önünde iddia ve savunmayı hiç dile
getirememe sonucunu doğurabileceği ve bu nedenle bu aşamada harç alınmasının
daha sıkı koşullara bağlanması gerektiği kabul edilmektedir. Yargılamanın kanun
yolu aşamasında harç alınması bakımından ise, daha önce iddia ve savunmanın bir
mahkeme önünde dile getirilmesine imkân tanınmış olduğundan, üye devletlerin,
daha geniş bir düzenleme yetkisi bulunduğu benimsenmektedir. (AİHM,
Bakan/Türkiye, 12.6.2007 T., No: 50939/99: Tunç/Türkiye, 11.2.2008 T., No:
20400/03; Eyüp Kaya/Türkiye, 23.9.2008 T., No: 17582/04; Bek/Türkiye, 20.4.2010
T., No: 23522/05). İtiraz konusu kuralla öngörülen temyiz harcı, yargılamanın
ilk derece aşamasının bitmesinden, ilgililerin iddia ve savunmalarını bir
mahkeme önünde dile getirmesinden sonraki bir aşama olan kanun yolu aşamasında
alınmaktadır. Bu nedenle itiraz konusu kural kapsamında, kanun koyucunun yargı
hizmetine harç biçiminde bir mali yükümlülük getirme bakımından daha geniş
yetkisinin bulunduğunun kabul edilmesi gerekir.
- Harcın miktarının makul olması, mahkemeye erişim hakkını
engelleyecek kadar yüksek olmaması gerektiği belirtilmektedir. AİHM
kararlarında yargılama giderleri ve harç miktarlarının yüksek olup olmadığı
belirlenirken, asgari ücret miktarı dikkate alınmaktadır. Ülkemizde brüt en
yüksek aylık asgari ücret, 1 Ocak-30 Haziran 2011 tarihleri arasında 796,50 TL
ve 1 Temmuz-31 Aralık 2011 tarihleri arasında 837 TL olarak tespit edilmiştir.
İtiraz konusu kuralla getirilen 40 TL'lik harç ise bunun yaklaşık yirmide biri
tutarında olup oldukça düşük miktardadır.
- Haklı bir amaca ulaşılmak
için harç alınması gerektiği kabul edilmektedir. İlgili kanunların
gerekçelerinde, kanun yolu harçlarının alınmasındaki amaç, 'gereksiz ve
kötü niyetli kanun yolu başvurularını engellemek ve böylelikle kanun yolu
mercilerinin zaman ve emek kaybının önüne geçmek, iş yükünü azaltmak'olarak
gösterilmiştir. Gereksiz başvurular nedeniyle mahkemelerin artan iş yüklerinin
azaltılması, tüm dünyada çözümü aranan en önemli yargılama sorunlarından biri
olup, bunun haklı bir amaç olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
- Harç alınan işlem ve harç miktarı ile ulaşılmak istenen amaç
arasında orantısızlık bulunmaması gerektiği ifade edilmektedir. Gereksiz temyiz
başvuruları önlenerek, temyiz merciinin iş yükünün azaltılması amacı ile
yargılamanın ilk derece safhası geçtikten, iddia ve savunmaların bir mahkeme
önünde dile getirilmesinden sonra alınacak 40 TL gibi oldukça düşük miktardaki
temyiz harcı arasında orantısızlık bulunmadığı açıktır.
- Adil yargılanma hakkı kapsamında bulunan mahkemeye erişim hakkı
bakımından, üye devletlerin mali bir yükümlülük getirebilecekleri kabul
edilmekle birlikte, bu hakkın engellenmemesi için ödeme gücü olmayanlara etkili
bir adlî yardım sağlayacak sistemin varlığı aranmaktadır. Dava masrafı çok
yüksek ise ve adli yardım verilmemişse, mahkemeye ulaşma hakkının özü
zedelenebilir, mahkemeye ulaşma hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirilmiş
olabilir. Masraf çok yüksek tutularak, yargı yerine ulaşma hakkının özü zedelenmemeli,
yargı yerine ulaşma hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirilmemelidir. (Kreuz v.
Polonya, 19.06.2001, para. 62-67: Ait-Mouhoub v. Fransa, para
57-58). Ancak AİHM, devletin kamu kaynaklarından sadece gerçekten
ihtiyacı olan davacılara adli yardım yapmak istemesini meşru bir kaygı olarak
kabul etmektedir. (Tunç/Türkiye, 11.2.2008 T., No: 20400/03). Devletlerin
kaynaklarının sınırlılığı dikkate alınarak, bazı durumlarda, adli yardım
verilmemesi haklı ve meşru görülmektedir.
Ülkemizde ceza kanun yolu açısından özel bir adlî yardım sistemi
düzenlememiştir. Hukuk yargılaması dışındaki yargı alanlarına ilişkin usul
yasalarında, hukuk yargılamasındaki adlî yardım hükümlerine yapılan atıflardan,
kanun koyucu tarafından, adlî yardıma ilişkin bu hükümlerin tüm yargılama
alanları bakımından ortak hüküm niteliğinde görüldüğü sonucu çıkmaktadır. Ancak
ceza yargılamasında hakları genişletici kıyas serbest olduğundan, ceza
mahkemeleri kararlarına karşı temyiz başvurusunda bulunacak olan, ancak harcı
ödeme gücü bulunmayanlar bakımından hukukumuzda adlî yardıma ilişkin tek
düzenleme niteliğindeki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 334-340.
maddelerinin, burada kıyasen uygulanması olanağı bulunmaktadır. Nitekim
uygulamada da bu yönde kararlar verildiği görülmektedir. Ayrıca 10.6.2011
günlü, 27960 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile
Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik'le, temyiz, istinaf ve itiraz harçlarının müdafiler
tarafından ödenmesi hâlinde, bunların herhangi bir kesintiye tabi olmadan
müdafilere ödeneceğine dair değişiklik yapılmak suretiyle, dolaylı bir adlî
yardım düzenlemesine yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere Anayasa'ya aykırı olmayan itiraz konusu ibare ile
getirilen düzenlemenin AİHS sistemine ve AİHM içtihatları ile ortaya konulan
ilkelere de aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz
başvurularından 40 TL harç alınmasını düzenleyen kuralın, münhasıran, bu
miktarı ödeyemeyecek bulunanlar için açıkça adli yardım sağlanmaması olgusuna
dayalı olarak Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline karar verilmesi adil
yargılanma hakkı, mahkemeye erişim hakkı ve adli yardım kurumu ile ilgili
olarak kabul edilen standart ve yaklaşımlarla bağdaşmamaktadır.
Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kurala yönelik iptal
isteminin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle kuralın iptaline
yönelik çoğunluk görüşüne katılmadık.
Üye
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|