ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2010/32
Karar Sayısı : 2011/105
Karar Günü
: 16.6.2011
R.G. Tarih-Sayı
: 27.10.2011-28097
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1- Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Eğitim Komutanlığı
Askeri Mahkemesi (E.2010/32)
2- Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi (E.2010/110)
İTİRAZLARIN KONUSU: 26.10.1963 günlü, 357
sayılı Askeri Hâkimler Kanunu'nun 25. ve 26. maddelerinin, Anayasa'nın 2., 10.,
36., 138., 139., 140. ve 145. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Görevi ihmal, resmi belgede sahtecilik, resmi belgede sahtecilik
suçuna iştirak suçlarından birinci sınıf askeri hâkimler hakkında açılan
davalarda, itiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan
Mahkemeler iptalleri için başvurmuşlardır.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu'nun itiraz
konusu kuralları içeren 25. ve 26. maddeleri aşağıdaki gibidir:
'Madde 25- Soruşturma
Millî Savunma Bakanı, soruşturma yapmaya memur edilen askeri
adalet müfettişince düzenlenen ve düşüncesini de kapsayan evrakı inceler, elde
edilen sonuca göre hazırlık soruşturması yapılması için izin verilmesi veya
disiplin cezası tayinine yahut kovuşturma yapılmasına lüzum görmezse evrakın
işlemden kaldırılmasına karar verir.
Millî Savunma Bakanınca hazırlık soruşturması açılmasına izin
verildiği takdirde düzenlenmiş olan evrak gereği yapılmak üzere ilgilinin
görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemenin savcısına gönderilir.
Bir suçtan dolayı yapılacak ceza soruşturması disiplin cezası
uygulanmasına engel olmaz.'
'Madde 26- Soruşturma Sonucu
Askeri adalet müfettişince düzenlenen evrak kendisine gönderilen
askeri savcı, suç, Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin
Suç ve Cezaları hakkındaki Kanunda yazılı olsa bile, Askeri Mahkemeler Kuruluşu
ve Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemi yapar. Disiplin
Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin suç ve Cezaları hakkındaki
Kanunun 2 nci kısmında yer alan disiplin suç ve cezalarına ait hükümler askeri
mahkemeler tarafından da uygulanır.
Askeri adalet müfettişince yapılan soruşturma
hazırlık soruşturması olarak kabul edilebilir.'
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında, iptali istenilen kuralların Anayasa'nın 2.,
10., 36., 138., 139., 140. ve 145. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
A- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, E.2010/32
sayılı dosyada 9.4.2010 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle
uygulanacak kural sorunu üzerinde durulmuştur.
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine göre, bir davaya bakmakta
olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde
kararnamenin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse veya taraflardan birinin
ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırsa, o hükmün iptali
için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca
bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilmesi için, elinde yöntemince
açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen
kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak yasa kuralları,
bakılmakta olan davayı yürütmeye, uyuşmazlığı çözmeye, davayı sona erdirmeye
veya kararın dayanağını oluşturmaya yarayacak kurallardır.
Başvuran Mahkeme, 26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler
Kanunu'nun 25. ve 26. maddelerinin iptalini istemiştir.
357 sayılı Kanunun 25. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile
26. maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesi ve ikinci fıkrasında, yargılama
öncesi safhaya ilişkin usuller düzenlendiğinden itiraz başvurusunda bulunan
Mahkeme'nin uygulayacağı kural değildir.
26. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi, 16.6.1964 günlü,
477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve
Cezaları Hakkındaki Kanunun ikinci kısmında yer alan disiplin suç ve cezalarına
ilişkin hükümlerin askeri mahkemeler tarafından da uygulanacağına ilişkindir.
Bakılmakta olan davada sanığın görevi ihmal eylemi, 477 sayılı Kanunun ikinci
kısmında yer alan suç ve cezalar kapsamında yer almadığından maddenin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi de davada uygulanacak kural niteliğinde değildir.
Bu nedenle,
26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanun'un;
1- 25. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile 26. maddesinin,
itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada uygulanma
olanağı bulunmadığından, bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkeme'nin
yetkisizliği nedeniyle reddine,
2- 25. maddesinin ikinci fıkrasının ise dosyada
eksiklik bulunmadığından esasının incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B- Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi hükmü
gereğince, E.2010/110 sayılı dosyada 7.12.2010 gününde yapılan
ilk inceleme toplantısında;
1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili
gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme'nin çalışıp çalışamayacağına ilişkin
ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme'nin çalışmasına bir engel
bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ
ile Celal Mümtaz AKINCI'nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine,
OYBİRLİĞİYLE,
karar verilmiştir.
V- BİRLEŞTİRME KARARI
26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu'nun 25.
maddesinin ikinci fıkrasının iptaline karar verilmesi istemiyle yapılan itiraz
başvurusuna ilişkin E.2010/110 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat
nedeniyle 2010/32 esas sayılı dava ile birleştirilmesine, esasının
kapatılmasına, esas incelemenin 2010/32 esas sayılı dosya üzerinden
yürütülmesine, 7.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.
VI- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile
diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Genel Açıklama
353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanunu'nun 'Askeri Hâkimler ve Savcılar Hakkında Soruşturma' başlıklı
104. maddesinde askeri hâkimler ile askeri savcılar veya yardımcıları
hakkında özel kanuna göre soruşturma yapılacağı belirtilmiştir.
Askeri hâkimler ve askeri savcıların soruşturma ve kovuşturmaları,
357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu'nun Beşinci Bölümünde, 23. ve 29. maddeler
arasında düzenlenmiş, 24., 25., 26., 27. ve 28. maddelerde 'mahkeme' ve 'dava'
kavramlarına yer verilmiştir. Kanun'da, askeri hâkimler ve savcıların
geçirdikleri soruşturmalar sonucunda yargılanmalarına karar verilmesi halinde,
davanın hangi mahkemede görüleceği üzerine özel bir düzenleme bulunmamaktadır.
Davanın görüleceği mahkeme, 25. maddenin itiraz başvurusuna konu olan ikinci
fıkrasındaki düzenlemeden anlaşılmakta; Millî Savunma Bakanınca hazırlık
soruşturması açılmasına izin verildiği takdirde düzenlenmiş olan evrakın,
gereği yapılmak üzere ilgilinin görevli bulunduğu yere en yakın askeri
mahkemenin savcısına gönderilmesi, soruşturmayı yapacak olan savcıyla
birlikte, davanın görüleceği mahkemeyi de göstermektedir.
Askeri ceza yargısı, adli yargı gibi, iki derecelidir. Bu yargı
kolunun ilk derece mahkemeleri, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri, üst
mahkemesi ise Askeri Yargıtay'dır. Askeri yargı, Anayasa'nın 145. maddesinde,
askeri mahkemelerin kuruluşu da 353 sayılı Kanun'da düzenlenmiştir.
353 sayılı Kanun'un 6. maddesine göre, teşkilatında askeri mahkeme
kurulan her kıta komutanı veya askeri kurum amirinin refakatinde bir askeri
savcı ile yeteri kadar askeri savcı yardımcı olarak bulunur.Askeri savcının
yetkisi, 353 sayılı Kanuna göre, teşkilatında bulunduğu askeri mahkemenin
yetkisi ile sınırlı olduğundan, askeri savcının bu askeri mahkemenin dışında
bir askeri mahkemeye dava açması mümkün değildir. İtiraz başvurusuna konu
edilen 25. madde kapsamındaki görev suçlarında, yetkili ve görevli mahkeme,
hakkında soruşturma açılan askeri hâkim ve savcının görevli bulunduğu yere en
yakın askeri mahkemedir.
Adli ve idari yargıda görev yapan hâkim ve savcıların görevleriyle
ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlar nedeniyle haklarında
yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda, hâkimin ilk derece mahkemesi hâkimi
veya yüksek mahkemede görev yapmasına göre farklı muhakeme usulü kabul
edilmiştir. İlk derece mahkemesi hâkimleri bakımından 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu hükümleri, yüksek mahkemelerde görev yapan hâkimler bakımından
ise kendi özel kanunlarında yer alan soruşturma ve kovuşturma usulleri geçerli
olmaktadır.
2802 sayılı Kanunda, adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının
görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri suçlar nedeniyle son
soruşturma mercilerinin belirlenmesinde, son soruşturma kararının verildiği
tarihteki 'meslek sınıfları' ve 'görev sıfatları' esas alınmıştır. Buna göre;
'birinci sınıfa ayrılmış bulunanlar' ile 'ağır ceza mahkemesi heyetine dâhil
bulunanlar' bakımından Yargıtay'ın görevli ceza dairesi, bunların dışında kalan
hâkim ve savcılar bakımından da yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza
mahkemeleri görevlidir. Adli ve idari yargı hâkim ve savcıları hakkında, özel
bir kovuşturma usulü belirlenmişken, askeri hâkim ve savcıların soruşturma ve
kovuşturma usulünü düzenleyen 353 sayılı Kanunun itiraz konusu kuralı
nedeniyle, tüm askeri hâkim ve savcılar, görevlerinden doğan veya görevleri
sırasında işledikleri suçlardan dolayı, hiçbir ayrım ve ölçüt gözetilmeksizin,
görevli bulundukları yere en yakın ve eşit derecelerdeki askeri mahkemede
yargılanmaktadırlar. Kurala göre, birinci sınıfa ayrılmış bir askeri
hâkimin ve savcının, en yakın askeri mahkemede birinci sınıfa ayrılmamış olan
hâkimler tarafından yargılanması mümkündür.
357 sayılı Kanun'un 'Genel Yargıya Tabi Şahsi Suçlar' başlıklı 28.
maddesinde ise askeri hâkim ve savcıların kişisel suçlarından dolayı
soruşturmalarının, adli ve idari yargı hâkim ve savcıları gibi ağır ceza
mahkemesi savcılığınca, kovuşturmalarının ise ağır ceza mahkemesince yapılması
öngörülmüştür.
2- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararlarında, Anayasa'da adli ve idari yargı
hâkimleri ile askeri hâkimler arasında bir ayrım yapılmadığı, aynı anayasal
yargı fonksiyonunu yerine getiren birinci sınıfa ayrılmış askeri hâkim ve
savcıların, adli ve idari yargı hâkim ve savcılarından farklı olarak,
birinci sınıfa ayrılmamış hâkimlerden oluşması mümkün bulunan mahkemede
yargılanmalarının haklı bir sebebinin bulunmadığı, Anayasa'dan askerlik
hizmetinin gerekleri sözcüklerinin çıkarıldığı, askeri hâkim ve savcılar
hakkında yapılacak yasal düzenlemelerin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına, hukuk devleti, eşitlik ve adil yargılanma ilkelerine uygun
olması, soruşturma ve kovuşturma mercilerinin hakkında soruşturma veya
kovuşturma yapılan kişilerin hal ve sıfatına göre belirlenmesi gerektiği, askeri
hâkim ve savcıların görev suçlarından dolayı yargılanmaları yönünden yeterli
teminata sahip olmamalarının aynı zamanda askeri yargı fonksiyonunun da yeterli
derecede korunmaması sonucunu yaratacağı, askeri hâkim ya da savcının
yargılanacağı en yakın askeri mahkemenin idari bir tasarrufla değiştirilmesinin
mümkün bulunduğu, bu hususun mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve
adil yargılanma ilkelerini zedeleyeceği, bu nedenlerle itiraz konusu kuralın,
Anayasa'nın 2., 10., 36., 138., 139., 140. ve 145. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu'nun itiraz konusu kuralı içeren
25. maddesinin ikinci fıkrasında, askeri hâkim ve savcılar
hakkında Millî Savunma Bakanınca hazırlık soruşturması açılmasına izin
verildiği takdirde, düzenlenmiş olan evrakın gereği yapılmak üzere ilgilinin
görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemenin savcısına gönderileceği
belirtilmek suretiyle madde kapsamındaki görev suçlarında, yetkili ve görevli
mahkeme, hakkında soruşturma açılan askeri hâkim ve savcının görevli bulunduğu
yere en yakın askeri mahkeme olarak öngörülmüştür.
Anayasa'nın, 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin 'demokratik,
lâik ve sosyal bir hukuk Devleti' olduğu, 'Yargı yetkisi' başlıklı 9.
maddesinde, yargı yetkisinin Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağı belirtilmiş, 36. ve 37. maddelerinde de 'hak arama hürriyeti' ve
'kanunî hâkim güvencesi' hakların korunmasıyla ilgili hükümler arasında
sayılmıştır.
Anayasa'nın 138. maddesinde 'Mahkemelerin bağımsızlığı', 139.
maddesinde 'Hâkimlik ve savcılık teminatı' ilkeleri yer almış; 140. maddesinin
ikinci fıkrasında, hâkimlerin görevlerini, mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı esaslarına göre yerine getirecekleri, üçüncü fıkrasında,
hâkim ve savcıların haklarında görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında
işledikleri suçlardan dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar
verilmesinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenleneceği, 145. maddesinin dördüncü fıkrasında ise, askeri yargı
organlarının kuruluşu, işleyişi, askeri hâkimlerin özlük işleri askeri savcılık
görevlerini yapan askeri hâkimlerin mahkemesinde görevli bulundukları
komutanlık ile ilişkilerinin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Hukuk devleti ilkesinin temel bileşenlerinden olan yargı
bağımsızlığı, insan haklarının ve özgürlüklerinin başlıca ve en etkin
güvencesidir. Mahkemelerin bağımsızlığı, genellikle hâkimlerin bağımsızlığı
kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmakta ve biri diğerinin nedeni ve doğal
sonucu olarak anlaşılmaktadır. Hâkimlerin görevlerine ilişkin bağımsızlığı,
onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp, bunun amacı adaletin dolaylı dolaysız her
türlü etki, baskı, yönlendirme ve kuşkudan uzak dağıtılacağı yolundaki güven ve
inancı yerleştirmektir. Yargının bir karakteri olan bağımsızlık, hâkimin,
çekinmeden ve endişe duymadan, Anayasa'nın öngördüğü gereklerden başka herhangi
bir dış etki altında kalmadan, yansız tutumla, özgürce karar verebilmesidir.
Hâkim bağımsızlığının yalnız yürütme organına karşı değil, demokratik bir
toplumda, devlet yapısı içinde tüm kurum ve kuruluşlar ile kişilere karşı da
düşünüp sağlanması gerekir.
Yargının bağımsızlığı konusunda düzenlemeler yapılırken,
hâkimlerin yargı içi ve dışı her türlü etki ve kuşkudan uzak karar vermeleri
koşullarının hazırlanması kadar, tarafların ve toplumun yargıya olan güveninin
sağlanmasına da özen gösterilmelidir. Hâkimler, hâkimliğin gerektirdiği her
türlü yüksek nitelikleri taşısalar bile kamu vicdanında tarafsızlıkları
konusunda kuşku uyandıracak düzenlemelerden kaçınılmalıdır. Herhangi bir
baskının, etkinin yapılması kadar yapılabilme olasılığı da yargı bağımsızlığını
zedeler. Hâkimlerin bağımsızlığı, onların kararlarını verirken özgür olmaları,
her türlü kaygıdan, maddî ve manevî baskı ve etkiden uzak bulunmaları ile
mümkündür. Hak aranılan mahkemenin 'bağımsızlığı ve tarafsızlığı' adil
yargılanmanın koşulları arasındadır. Başka herhangi bir kişi, kurum veya
organdan emir almamak, yasamanın, yürütmenin ve diğer dış etkilerin etki
alanının dışında olmak, baskı altında olmamak şeklinde tanımlanan bağımsızlık,
tarafların etki alanının dışında kalmayı, dava taraflarına karşı bağımsızlığı
da kapsamaktadır. Anayasa'da öngörülen yargı bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatının, askeri yargı için de geçerli olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
357 sayılı Kanun'un 25. maddenin ikinci fıkrasında yapılan
düzenlemeye göre soruşturmayı yürüten askeri savcının, soruşturma sonunda
yetkisizlik ve görevsizlik kararı vermediği takdirde, teşkilatında bulunduğu
askeri mahkemede dava açma zorunluluğu göz önünde bulundurulduğunda,
yargılamanın da bu mahkemede yapılması gerekeceği açıktır. Yasayla kurulmuş
mahkeme, kuruluş, yetki, yargılama yöntemleri gibi konuların 'yargılamadan
önce' yasayla düzenleme anlamına gelir. Yasayla düzenleme ise 'belirliliği' ve
'öngörülebilirliği' içerir. 'En yakın yer' sözcükleri, somut ve açık olarak,
bağımsız ve tarafsız bir mahkemeyi tanımlamamaktadır. En yakın mahkemeyi kimin
nasıl belirleyeceği, bu konuda ortaya çıkan uyuşmazlıkların nasıl çözümleneceği
Yasa'da belli değildir. Askeri hâkim ve savcıların da, adli ve idari yargıda
olduğu gibi, sınıf ve görev sıfatları dikkate alınarak yargılama yapılmaması
hukuk devleti, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim teminatı ilkelerini ve adil
yargılanma hakkını zedeler.
Anayasayla güvence altına alınan, hâkimlerin bağımsızlığı,
hâkimlik ve savcılık güvencesi ilkeleri, demokratik hukuk devletinin olmazsa
olmazı 'yargı erki'nin nüfuz ve itibarını korumayı öngörürken, yasa koyucunun
da aynı ilkelere ve korumaya uygun davranması gerekir. Yargılanan taraf,
kendisinin adil yargılanabileceği bir mahkeme beklerken, yargılamayı yapan
yargıç da hiçbir etki altında kalmadan yargılama yapmalıdır. Hâkim ve
savcılara yargılanma bakımından tanınan teminat, onların kişiliğine getirilen
bir koruma olmayıp, hiçbir etki altında kalmaksızın adalet dağıtmalarını ve
vatandaşların bu teminat içinde adaletin dağıtıldığı inancı içerisinde
yaşamalarını sağlamaya yöneliktir. Taraflara karşı objektif davranamayan
hâkim, kararlarında da bağımsız ve tarafsız olamaz. Hâkimin, liyakat, kariyer
ve kıdemi kendisinden yüksek bir yargıç ve savcıyı yargılarken etki altında
kalmayacağı önlemler alınmalıdır. Bağımsız yargılamada ne taraflar ne de hâkim
kendisini en ufak etki altında hissetmemeli, 'önyargı sahibi' olmamalıdır.
Kaldı ki, en yakın mahkemede yargılamayı yapacak hâkim ile yargılanacak olan
hâkim ya da savcı arasında, önceden kaynaklanan farklı roller ya da ilişkilerle
karşılaşılabilmesi mümkündür.
İtiraz konusu kuralda, yargılamayı yapacak hâkime, yargılanan üst
sınıftaki hâkim ya da savcının etki etmesini önleyecek önlemler alınmadığı
gibi, yargıcın, kendisinden kıdemli yargıcı yargılarken, davaya gereken
tarafsızlıkla yaklaşamayacağına dair meşru korkuyu aşacak tarafsızlık önlemleri
de alınmamıştır. Yasa koyucu, davanın görüleceği mahkemeyi, hazırlık
soruşturmasını yürütecek savcıyla bağlantılı olarak gösterirken, yargılanacak
olan hâkim ya da savcının, sınıf ve görev sıfatıyla bağlantılı statüsünü göz
önünde bulundurarak özel bir düzenleme de yapmamıştır.
Öte yandan, Anayasa'nın 36. maddesindeki 'Hak arama
hürriyeti', sadece mahkemelere başvurma hakkından ibaret olmayıp 'adil
yargılanma hakkını' da kapsamaktadır. Mahkemelerin ve hâkimlerin
bağımsızlığı, adil yargılanmanın en temel unsurudur. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasında da, adil yargılanma hakkı
tanımlanmış ve herkesin, 'yasal, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme' tarafından
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Hâkimin tarafsızlığı yeterli
değildir. Aynı zamanda tarafsızlığından kuşku da duyulmamalıdır.
Anayasa'nın 36. maddesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
6. maddesinin koruması altında olan, içerik olarak adil bir karar verilip
verilmediğiyle birlikte, adil bir karar verilebilmesi için gerekli koşulların
sağlanıp sağlanmadığıdır. Yargının hiyerarşik organizasyonu, kıdem, sınıf veya
derece farkları hiçbir biçimde yargıcın etki altında kalmadan, özgürce karar
vermesine yönelik bir müdahaleye dönüşmemelidir. İtiraz konusu kuralda, sadece
'en yakın askeri mahkeme' sözcüklerinin kullanılmasıyla davanın görüleceği
mahkeme belirlenerek, yargılanacak hâkim ve savcı ile yargılamayı yapacak
hâkim yönlerinden adil yargılanma hakkı korunmamıştır.
Ayrıca, mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığı ilkesi, adli,
idari ve askeri, hiçbir ayrım gözetilmeksizin tüm mahkemeler ve hâkimler için
söz konusudur. Nitekim Anayasa'nın 145. maddesinden, bağımsızlığı zayıflatan
'askerlik hizmetlerinin gerekleri' sözcükleri çıkarılmak suretiyle bu durum
netleştirilmiştir. Bağımsız mahkemelerde adil yargılanma bakımından, tüm hâkim
ve savcılar aynı durumdadır. Aynı anayasal yargı fonksiyonunu yerine
getiren askeri hâkim ve savcıların da adli ve idari yargı hâkim ve savcıları
ile aynı teminatlara sahip olması gerekmektedir. Hâkim ve savcıların,
görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı
soruşturma ve kovuşturma usulü, yargı erkinin niteliği ve bu görevin yerine
getirilmesinden beklenen kamu yararı nedeniyle diğer kamu görevlilerinden
farklı olmakla birlikte, bu farklılığın, adli, idari veya askeri yargı
alanlarında görev yapan hâkim ve savcıların kendi aralarında bulunması
Anayasa'nın 10. maddesiyle de bağdaşmaz.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural, Anayasa'nın 2., 10.,
36., 138., 139., 140. ve 145. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
VII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında 'Kanun,
kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi İptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez' denilmekte, Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun'un 66. maddesinin
üçüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır.
357 sayılı Kanun'un itiraz konusu 25. maddesinin ikinci fıkrasının
iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk nedeniyle yeni yasal
düzenleme yapılması amacıyla, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün, kararın
Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi
uygun görülmüştür.
VIII- SONUÇ
1- 26.10.1963 günlü, 357 sayılı Askeri Hâkimler Kanunu'nun
25. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2- 357 sayılı Kanun'un 25. maddesinin ikinci fıkrasının iptal
edilmesi nedeniyle, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ
GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
16.6.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
Başkanvekili
Serruh
KALELİ
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Fettah
OTO
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üye
Alparslan
ALTAN
|
Üye
Burhan
ÜSTÜN
|
Üye
Engin
YILDIRIM
|
Üye
Nuri
NECİPOĞLU
|
Üye
Hicabi
DURSUN
|
Üye
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Üye
Erdal
TERCAN
|