"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
"4081 sayılı Yasa'nın 10. maddesinde istisnalar dışında koruma ve ihtiyar meclislerinin bu Yasa hükümlerine göre verecekleri kararlar aleyhine ilgilisi tarafından kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde murakabe heyetine başvurularak itirazın yapılabileceği açıklanmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin 15.11.1963 tarihli ve 1963/97 esas ve 272 karar sayılı kararı ile murakabe heyetlerince itiraz üzerine verilen kararlar aleyhine yargı yolunun kapalı tutulması şeklindeki metin iptal edilmiştir.
Koruma ve ihtiyar meclisleri tarafından bu Yasa gereği verilen kararlara itiraz edilmesi halinde iptal edilen metin gereği yargı yolu açıktır. Görevli yetkili mahkeme, süresi v.b. konularda açıklık yoktur.
Yukarıda anılı merciler tarafından verilen kararlara 10 günlük sürede itiraz edilmez ise karar kesinleşecek olup KORUMA VE İHTİYAR MECLİSLERİNİN kararlarına karşı, itiraz yerinin MURAKABE YERİ OLMASI İTİRAZ SÜRESİNİN SUSKUN GEÇİRİLMESİ İLE, KESİNLEŞMEYİ SAĞLAYARAK, YARGI DENETİMİNE İLK İTİRAZ YERİ OLARAK OLANAK VERİLMEMESİ ANAYASA'NIN 125. MADDESİNDEKİ "İDARENİN HER TÜRLÜ EYLEM VE İŞLEMLERİNE KARŞI YARGI YOLU AÇIKTIR.." ilkesine aykırıdır.
Esasen maddenin tamamının dava konusu edilip edilmediği, yukarıda anılı 1963/272 karar sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı oluşturulurken de tartışılmış ancak sonuçta aykırılık iddiasının yalnızca murakabe heyetlerince verilen kararlara karşı yargı yolunun kapatılması noktasında olduğu kanısına varılmış idi.
4081 sayılı Yasa'nın 25/1. maddesinde zararın oluştuğunun iddia edilmesi halinde inceleme yöntemini belirlemektedir.
Bir zarar ileri sürüldü ise,
Korunma veya ihtiyar meclisi bir bilirkişi seçecek,
Olayı haber veren bekçi ile birlikte bilirkişi olay yerine gidecek,
Zararın miktarını ve hangi şartlar altında oluştuğunu tahmin ve tespit edecek, bir tutanak tanzim edecek,
Önemli işlerde ise bu heyete koruma veya ihtiyar meclisi üyelerinden birisi veya birkaçı da katılabilecek,
HUYY; 275. madde de "Mahkeme çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." şeklinde düzenleme mevcuttur. Aynı Yasa'nın 368. maddesi ise kanıtların tespitinden bunun mahkemece yerine getirilmesinden söz etmektedir.
4081 sayılı Yasa'nın 25. maddesinde tanımlanan işlemde kanıt tespitidir. İleriki aşamalarda (Dava aşamasında) sağlıklı değerlendirme yapılabilmesi bakımından delillerin tespitinin de noksansız, işten anlayan bilirkişilerce yerine getirilmesi ve teknolojik imkanlarında bu saptama da kullanılması zorunludur ve esasen çağdaş yargılamanın bir gereği olarak yanların huzurunda tespitlerin yapılması asıldır.
Anayasa'nın 36. maddesinde "Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." temel ilkesine yer verilmiştir. (Aynı paralelde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 6)
Korunma ve ihtiyar meclisinin seçeceği bilirkişi tarafından (ya da bilirkişiler) verilen raporlar baz alınarak ileriki aşamalarda (bilirkişilerin idari mercilerce atanması dikkate alınıp) kanıtlar toplandıktan sonra kaybolacak olup dava edilen miktarların milyarlarla ifade edildiği konularda (miktar küçük bile olsa) adil yargılanma hakkından yoksun kalındığı da bir gerçektir. Bu yukarıya alınan 25. madde de Anayasa'nın 36. maddesine açıkça aykırıdır.
4081 sayılı Yasa'nın 26. maddesi
1. madde de yazılı bulunan çiftçi mallarına verilen ve miktarı 50 lirayı geçmeyen zararların tazminine yönelik işleri koruma ve ihtiyar meclisleri köy yasasındaki usul dairesinde çözüme bağlar.
Ödence isteminin reddine ya da 20 liraya kadar olan kararlara karşı 5 gün içinde sulh hakimine itiraz edebilir. (Sulh hakiminden kasıt sulh hukuk hakimi) Mahkemece 7 gün içinde evrak üzerinde inceleme yapılıp karar değiştirilir ya da aynen onaylanır.
20 liradan yukarı olan ödence kararlarına karşın ilgilisi 5 gün içinde sulh yargıcına itiraz eder, inceleme umumi hükümler gereği yerine getirilir.
Koruma ve ihtiyar meclislerinin itiraz olunmayan kararları ile sulh hakimlerinin itiraz üzerine verecekleri kararlar kesindir.
Dikkat edileceği gibi miktara göre sulh yargıcı bir kısım ödence kararlarını duruşmasız, bir kısmını da umumi hükümler dairesinde duruşma yaparak inceleyebilecektir. HUYY'nın 440. maddesi hangi türden kararların, Yargıtay incelemesine açık olduğunu bildirmiştir. 4081 sayılı Yasa'nın 26. maddesi sulh yargıcının verdiği kararları miktarı ne olursa olsun Yargıtay denetimine kapatmıştır. Bu durum HUYY 440. maddesi ile de çelişmektedir.
4081 sayılı Yasa'nın 25. maddesi uyarınca kanıtların toplanış yöntemi bunun adil yargılanma kuralına aykırı oluşu, uygulamada milyarlarla ifade edilen zarar giderimi kararlarının Yargıtay denetiminden geçirilmemesi, bu yolun kapalı tutulması hak arama özgürlüğü ile de bağdaşmamaktadır.
Bu itibarla 4081 sayılı Yasa'nın 10., 25/1. ve 26/son maddelerinin Anayasa'nın 125. ve 36. maddelerine aykırılığı sebebi ile iptali gerektiği kanısına varılarak davacı yanın anılı maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğu tezi ciddi görülüp konunun incelenmesi yönünden arz olunur.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2004/43
Karar Sayısı : 2008/56
Karar Günü : 7.2.2008
R.G. Tarih-Sayı :19.03.2008-26821
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 2.7.1941 günlü, 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun'un 10. maddesinin, 25. maddesinin birinci fıkrasının ve 26. maddesinin son fıkrasının Anayasa'nın 36. ve 125. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Dâvâcının çiftçi malına zarar vermesi nedeniyle bu zararın tazmini konusunda Çiftçi Mallarını Koruma Meclis Başkanlığı tarafından verilen karara karşı yapılan itirazın incelenmesi sırasında itiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırılığı savını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun'un itiraz konusu kuralları da içeren 10., 25. ve 26. maddeleri şöyledir:
"Madde 10 - Bu kanunda yazılı istisnalar dışında koruma ve ihtiyar meclislerinin bu kanun hükümlerine tevfikan verecekleri kararlar aleyhine alâkalılar tarafından kararın kendilerine tebliği tarihinden itibaren on gün zarfında murakabe heyetine müracaat ve itiraz olunabilir. Müddeti zarfında aleyhine itiraz edilmeyen kararlar katileşir. Bu suretle katileşen veya ... ve bunlar derhal icra olunur."
"Madde 25 - Koruma veya ihtiyar meclisinin seçeceği vukuf ehli fiili haber veren bekçi ile birlikte en geç yirmi dört saat zarfında vaka mahalline giderek zararın miktarını ve hangi şartlar altında yapıldığını tahmin ve tesbit ve bunu bir zabıt varakasile tevsik eder. Mühim işlerde vukuf heyetine koruma veya ihtiyar meclisi azasından bir veya bir kaçı katılır.
Tutulacak zabıt varakaları ve işe mütaallik evrak derhal koruma veya ihtiyar meclisine tevdi olunur.
Zarar ve ziyanın tesbitine taallûk eden tetkikler Köy Kanunu hükümlerine göre yapılır."
"Madde 26 - Birinci maddede yazılı çiftçi mallarına iras edilen ve miktarı elli lirayı geçmiyen zararların tazminine mütaallik işleri koruma ve ihtiyar meclisleri Köy Kanunundaki usule göre tetkik ve hallederek bir karara bağlar.
Tazminat talebinin reddine ve yirmi liraya kadar olan kararlara karşı beş gün içinde sulh hâkimine itiraz edilebilir. Şu kadar ki, zararı yapan tarafından vukubulan itirazlarda tazminine karar verilen paranın koruma sandığına aynı müddet içinde depo edilmesi şarttır. Bu fıkraya taallûk eden işlerde mahkeme, tetkikatını evrak üzerinde icra ve itiraz olunan kararı tadil veya tasdik suretile işi bir hafta içinde intaç eder. Maddî hata vukuu veya sahtelik iddiası halinde mahkeme, lüzum görürse duruşma yapabilir.
Yirmi liradan yukarı olan tazmin kararlarına karşı alâkalılar, yukarıki fıkrada yazılı depo şartı olmaksızın beş gün içinde sulh hâkimine itiraz edebilir. Bu fıkraya göre yapılan itirazların tetkiki umumî hükümlere göre yapılır.
İtirazlar mahkemeye veya koruma ve ihtiyar meclislerine de yapılabilir.
Meclisler itiraz evrakını derhal salâhiyetli mahkemeye gönderir ve muterize bedava bir ilmühaber verir.
Koruma ve ihtiyar meclislerinin itiraz olunmıyan kararları ile sulh hâkimlerinin itiraz üzerine verecekleri kararlar kat'î olup bunlar aleyhine hiç bir kanun yoluna baş vurulamaz."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında Anayasa'nın 36. ve 125. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Cafer ŞAT, Fazıl SAĞLAM ve A. Necmi ÖZLER'in katılımlarıyla 17.6.2004 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dâvâda uygulanacak kural sorunu görüşülmüştür.
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Yasa'nın 28. maddelerine göre mahkemeler, bakmakta oldukları dâvâlarda uygulayacakları bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve görevine giren bir dâvâ bulunması ve iptali istenen kuralın da o dâvâda uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, dâvânın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya dâvâyı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
Başvuran Mahkemenin bakmakta olduğu dâvâ, Çiftçi Mallarını Koruma Meclis Başkanlığının kararına yapılan itiraza ilişkindir. İtiraz konusu kurallardan 4081 sayılı Yasa'nın 10. maddesi, bu kanunda yazılı istisnalar dışında koruma ve ihtiyar meclislerinin bu kanun hükümlerine göre verecekleri kararlar aleyhine murakabe heyetine müracaat ve itiraz ile ilgili konuları düzenlemekte, 25 maddesinin birinci fıkrası ise zarar tesbiti usulüne yönelik hükümler içermektedir. Söz konusu bu kurallar, dâvâ konusu ile ilgili olmayıp, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin dâvâda uygulayacağı kurallar değildir.
Belirtilen nedenlerle, 2.7.1941 günlü, 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun'un 10. maddesi ile 25. maddesinin birinci fıkrasının itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme'nin bakmakta olduğu dâvâda uygulanma olanağı bulunmadığından bu kurallara ilişkin başvurunun Mahkeme'nin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, dosyada eksiklik bulunmadığından 4081 sayılı Kanun'un 26. maddesinin son fıkrasının esasının incelenmesine,
oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, itiraz konusu kuralla sulh hakimlerinin itiraz üzerine verecekleri kararların Yargıtay denetimine kapatıldığı, bu durumun ise Anayasa'nın 36. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4081 sayılı Yasa'nın iptali istenen kuralı da içeren 26. maddesinde çiftçi mallarına verilen ve miktarı elli lirayı geçmeyen zararların tazminine ilişkin işleri koruma ve ihtiyar meclislerinin karara bağlayacağı ve bu kararlara karşı beş gün içinde sulh hakimine itiraz edilebileceği belirtilmiştir. Maddenin son fıkrasında yer alan itiraz konusu kuralda ise koruma ve ihtiyar meclislerinin itiraz olunmayan kararları ile sulh hakimlerinin itiraz üzerine verecekleri kararların kesin nitelikte olduğu ve bunlar aleyhine hiçbir kanun yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. Yasa'da belirtilen elli lira geçen süre içerisinde herhangi bir değişikliğe uğramamıştır. Dolayısıyla koruma ve ihtiyar meclisleri ancak 50 liraya kadar olan zararlar konusunda karar verebileceklerdir.
Hak arama hürriyetini düzenleyen Anayasa'nın 36. maddesinde, "Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz" denilerek yargı mercilerine dâvâcı ve dâvâlı olarak başvurabilme ve bunun tabiî sonucu olan iddia, savunma, âdil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Anayasa'nın 125. maddesinde de; "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." denilmektedir.
Anayasa'nın 141. maddesiyle yargıya, dâvâların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi verilmiş, 142. maddesiyle de, mahkemelerin kuruluşunun, görev ve yetkilerinin, işleyişinin ve yargılama usullerinin yasa ile düzenlenmesi öngörülmüş, usûl yasalarının Anayasa'ya uygun olmak koşulu ile düzenlenmesi yasakoyucunun takdirine bırakılmıştır. Yargı denetiminin bir yerde kesilmesi gerektiğinden yasakoyucu kanun yollarını dâvâların özelliklerine göre düzenleyip kimi kararların kesin olduğunu belirtebilir.
Anayasa'da tüm mahkeme kararlarının temyiz edileceğine ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. Öğretide de bu yönde bir zorunluluk olduğu kabul edilmemiştir. Anayasa Mahkemesi'nin konuya ilişkin kararları da, kamu yararı gerektirdiğinde ve hukuk devleti kavramı ile bağdaşmayacak sonuçlara yol açma olasılığının bulunmadığı durumlarda kimi kararlar için kanun yollarına başvurmanın önlenebileceği yönündedir.
İtiraz konusu hükmün de yer aldığı 4081 sayılı Yasa'nın 26. maddesi ile yasakoyucu, çiftçi mallarında meydana getirilen ve miktarı 50 lirayı geçmeyen zararların tazminini karara bağlama yetkisini koruma ve ihtiyar meclislerine vermiş, ancak kişilerin haklarını korumak amacıyla bu kararlara karşı sulh hakimlerine itiraz yolunu açmıştır. Koruma ve ihtiyar meclislerince verilen kararlara itiraz edildiğinde sulh hakimliklerince uyuşmazlık incelenmekte ve idarenin vermiş olduğu karar bir yargı faaliyeti sonucunda kesinlik kazanmaktadır. Yasama organının bu tür dâvâların görülmesinde ve sonuçlandırılmasında basit fakat hızlı bir usûl öngörerek genel hükümlerden ayrılmakta kamu yararı gördüğü anlaşılmaktadır.
İtiraz konusu kuralla verilebilecek tazminat miktarı da gözetildiğinde, koruma ve ihtiyar meclislerinin itiraz edilmeyen kararları ile bunlara itiraz üzerine sulh hakimliklerinin vermiş oldukları kararlara karşı, dâvâların hızlandırılması ve mahkemelerin iş yükünün azaltılması için kamu yararı amacıyla temyiz yoluna gidilmesine ilişkin sınırlamanın adalet duygusunu rencide ettiğinden ve hak arama özgürlüğünü kısıtladığından söz edilemez. Bununla birlikte, kişilerin kendi iradeleri ile koruma ve ihtiyar meclisleri tarafından verilen karara itiraz etmemeleri de kanun yolunun kapalı olduğu anlamına gelmez.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 36. ve 125. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Cafer ŞAT bu görüşe katılmamıştır.
VI- SONUÇ
2.7.1941 günlü, 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun'un 26. maddesinin son fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Cafer ŞAT'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 7.2.2008 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye
Sacit ADALI
Fulya KANTARCIOĞLU
Mehmet ERTEN
Cafer ŞAT
A. Necmi ÖZLER
Serdar ÖZGÜLDÜR
Şevket APALAK
Serruh KALELİ
Zehra Ayla PERKTAŞ
KARŞI OY
4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun’un 26. maddesinin son fıkrası hükmü şöyledir. “koruma ve ihtiyar meclislerinin itiraz olunmıyan kararları ile sulh hakimlerinin itiraz üzerine verecekleri kararlar kati olup bunlar aleyhine hiçbir kanun yoluna başvurulamaz.”
4041 Sayılı Yasanın 1. maddesi hükmüne göre korunacak çiftçi malları şunlardan ibarettir.
1- Ekili, dikili veya kendiliğinden yetişen bütün nebatlarla Orman Kanunun kapsamına girmeyen ağaçlar ve ağaçlıklar,
2- Ziraatte kullanılan veya ziraatle alâkalı olan her nevi menkul ve gayrimenkul mallar,
3- Su arkları, set ve bentlerle hendek, çit, duvar ve emsali manialar, tarla ve bahçe yollarıdır.
1. maddede yazılı çiftçi mallarına zarar verilmesi halinde zarara uğrayan çiftçinin günümüzün ulaşım imkanları da göz önünde tutulduğunda hakim huzuru ve uzman bilirkişiler marifetiyle uğradığı zararını tespit ettirip bunun tazmini için umumi hükümlere göre yargı yollarına başvurması Anayasanın 36. maddesinde ifadesini bulan hak arama hürriyetinin bir gereğidir.
Görüldüğü üzere 1941 yılında yürürlüğe giren ancak günümüzde artık uygulamada pratik bir faydada sağlamayan ve uygulama olanağı da kalmayan 4041 Sayılı Yasanın söz konusu hükmü Anayasanın 36. maddesine aykırı olup iptali gerekir.
Açıklanan nedenlerle çoğunluğun iptal isteminin reddine ilişkin görüşlerine katılmıyorum.