"...
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI
İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
Dava dilekçesinin yürürlüğü durdurma bölümünü de içeren gerekçesi
şöyledir:
"III. İPTALİ İSTENEN İŞLEMLERİN ANAYASAYA AYKIRILIK
GEREKÇELERİ
1. Eylemli bir İçtüzük düzenlemesi olarak oluşturulmuş bulunan,
"Cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri gönderilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanunların ikinci
görüşmede tümünün veya maddelerinin aynen kabulü için gereken karar
yetersayısının Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu
olduğu" hükmünün ve bu İçtüzük düzenlemesinin ayrılamaz parçası olan,
TBMM'nin 5660 sayılı Kanunun 1 inci maddesini kabul kararının Anayasaya
aykırılığı
Anayasanın 175 inci maddesi, Anayasa değişikliği tekliflerinin
kabulü ve onaylanması bakımından kademeli bir usul öngörmüştür. Bu kademeli
usul, Anayasa değişikliği tekliflerinin kabulü için Türkiye Büyük Millet
Meclisi üye tamsayısının beşte üçü ya da üçte ikisi biçiminde iki farklı karar
yetersayısının ve bunlara bağlı zorunlu ya da ihtiyari halkoylamasının
öngörülmüş olmasının sonucu olarak doğmuştur. İki defa görüşülme (bir başka
deyişle ivedilikle görüşme yasağı) ve gizli oy ilkeleri, söz konusu usulün her
aşamasında geçerli olan ilkelerdir.
Bu kademeli usulün ilk aşamasında, Anayasa değişikliği teklifinin
kabulü için TBMM üye tamsayısının en az beşte üç çoğunluğunun oyu
gerekmektedir. Bununla birlikte, söz konusu Anayasa değişikliği teklifinin
birinci aşamada üye tamsayısının beşte üçünden ve hatta üçte ikisinden fazla
bir çoğunlukla kabul edilmesi de olanaklıdır.
Anayasanın 175 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre,
"Meclisçe üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul
edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise
iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmi Gazete'de
yayımlanır." Bir başka deyişle, Anayasa değişikliğine ilişkin Kanunun
TBMM'de beşte üçle üçte iki arasında bir çoğunlukla kabul edilmiş olması
durumunda, Cumhurbaşkanının önünde iki seçenek vardır: Söz konusu Anayasa
değişikliğine ilişkin Kanunu, bir daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri göndermek
ya da halkoylamasına sunmak. Bu durum ve aşamada, gidilecek halkoylaması, "mecburi
halkoylaması" niteliğini taşımaktadır.
Bu ilk aşamada, Anayasa değişikliğine ilişkin bir Kanunun Meclis
üye tamsayısının üçte ikisiyle ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilmiş
olması durumunda ise, Cumhurbaşkanının önünde bulunan seçenek sayısı üçe
çıkmaktadır: Söz konusu Anayasa değişikliğine ilişkin Kanunu Resmi Gazete'de
yayımlamak, bir daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri göndermek ya da
halkoylamasına sunmak.Bu durumda yapılacak halkoylaması, isteğe bağlı -
ihtiyari bir niteliktedir.
Anayasanın 175 inci maddesinin Anayasa değişikliklerine ilişkin
olarak öngördüğü kademeli usulün ikinci aşaması ise, Anayasa değişikliğine
ilişkin kanunun, bir daha görüşülmek üzere Cumhurbaşkanınca TBMM'ye geri
gönderilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, Anayasa değişikliği sürecinin
devam edebilmesi için, TBMM'nin söz konusu Anayasa değişikliğine ilişkin kanunu
üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul etmesi gerekmektedir. Bu,
Anayasanın "Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları bir
daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir. Meclis,
geri gönderilen Kanunu, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul
ederse Cumhurbaşkanı bu kanunu halkoyuna sunabilir." şeklindeki 175 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü bir zorunluluktur. Kaldı ki,
"Doğrudan veya Cumhurbaşkanının iadesi üzerine, Meclis üye tamsayısının
üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya
gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir.
Halkoylamasına sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili
maddeler Resmi Gazete'de yayımlanır." düzenlemesini getiren Anayasanın 175
inci maddesinin beşinci fıkrasının amir hükmü de, aynı zorunluluğu
tekrarlamaktadır.
Bu düzenlemelerden görüldüğü gibi, Anayasa koyucu tarafından,
Anayasa değişikliğinin kabulü bakımından, bu kademeli usulün ilk aşamasında
TBMM üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu, kabul yetersayısı olarak yeterli
görülmüşken; Cumhurbaşkanınca bir daha incelenmek üzere geri gönderme durumunun
söz konusu olduğu ikinci aşamada, kabul yetersayısının üye tamsayısının üçte
ikisi olduğu açıkça hükme bağlanmıştır.
Anayasa değişikliklerinin teklif, görüşme ve kabulüne ilişkin
esaslar, Anayasanın 175 inci maddesinin yanısıra, TBMM İçtüzüğünün 93 üncü ve
94 üncü maddelerinde de düzenlenmiştir. Bunlardan "Anayasa değişiklik
tekliflerinin kabulü" başlıklı 94 üncü madde de, "Anayasa değişiklik
tekliflerinin birinci ve ikinci görüşmelerinde maddelerin kabulü ile ikinci
görüşmenin sonunda tümünün kabulü üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyu ile
mümkündür" kuralı konulmuştur.
Bu düzenlemede göze çarpan ilk özellik, Anayasa değişiklikleri
için gerekli olan kabul yetersayısının hem değişiklik teklifinin tümü, hem de
her bir madde için ayrı ayrı aranmasıdır. Burada dikkati çeken bir diğer husus
ise, İçtüzüğün, Anayasa değişiklikleri için gerekli kabul yetersayısını
yalnızca yukarıda değinilen kademeli usulün ilk aşaması bakımından düzenlemiş,
ikinci aşamadaki, yani Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilmesi üzerine bir
daha görüşülmesi sırasındaki kabul yetersayısı konusunda sessiz kalmış
olmasıdır.
Ancak, ikinci aşamadaki kabul yetersayısı, yukarıda açıkladığımız,
Anayasanın 175 inci maddesinin üçüncü ve beşinci fıkralarının amir hükümleri
uyarınca, TBMM üye tamsayısının üçte ikisi olmak zorundadır. Buna göre, bir
daha görüşülmek üzere Cumhurbaşkanınca geri gönderilen Anayasa
değişikliklerinin TBMM'de görüşülmesi sürecinde, maddelerinin ve tümünün kabulü
için İçtüzüğün 94 üncü maddesinde, beşte üç olarak belirtilmiş olan
yetersayının, üçte iki olması, Anayasanın 175 inci maddesinin amir hükmü
gereğidir.
Anayasa değişikliklerinde teklifin tümü için olduğu gibi
maddelerin kabulünde de aynı nitelikli kabul yetersayısının aranacağı hususu,
TBMM İçtüzüğünün yanısıra, Anayasa Mahkemesinin E.1970/1, K.1970/31 sayılı kararında
da açıklığa kavuşturulmuştur. Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında aynen şu
değerlendirmeleri yapmıştır:
"Bir kanun teklifinin, tüm maddeleriyle birlikte bir bütün
teşkil ettiğinde kuşku yoktur.Anayasanın, bir kanunun kabulü için, 86 ncı
maddedeki genel kuraldan ayrılarak özel bir yetersayı öngörmesi hallerinde
kanunun maddeleri arasında bir ayırım yaparak bir kısmı hakkında genel
nitelikteki yetersayısının, diğer bir kısmı hakkında da özel nitelikteki
yetersayısının uygulanması nasıl söz konusu olamazsa, kanunun tümünün
görüşülmesi ve kabulü ile maddelerin görüşülmesi ve kabulünde değişik
yetersayıların aranması da düşünülemez.
Bu maddede geçen (teklifin kabulü) deyiminin, kanun teklifinin,
maddeler dedahilolmak üzere bütününü kapsadığında şüphe yoktur.Zira yukarıda da
açıklandığı gibi, bir teklifin maddeleri kabul edilmedikçe, tümünün kabul
edilmiş olmasının bir mana ve değeri bulunmayacağı ve teklifin kanunlaşmasının
mümkün olamayacağı gibi, tümü oylanıp kabul edilmedikçe, sadece maddelerin
oylanıp kabul edilmiş olmasının da bir mana ve değeri bulunmaz ve böyle bir
işleme tabi tutulan teklif de kanun niteliği kazanamaz.
Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere bir kanun teklifinin kabulü
için Anayasada özel bir yetersayının öngörülmesi hallerinde, teklifin kabulü
işlemini oluşturan ve sonunda kanun niteliğini kazanmada vazgeçilmez bir unsur
olan her oylamada söz konusu özel yetersayısının aranmasının zorunlu olduğu
üzerinde en küçük bir kuşkuya bile düşmek mümkün değildir. (Aynı yöndeki
değerlendirme için Bkz. Anayasa Mahkemesinin E.1973/19, K.1975/87, K.T.
15.04.1975 sayılı kararı)
Anayasanın 175 inci maddesinin üçüncü ve beşinci fıkraları, TBMM
İçtüzüğünün 94 üncü maddesi ve yukarıda anılan Anayasa Mahkemesi kararı
doğrultusunda, Anayasa değişikliğine ilişkin kanunun Cumhurbaşkanınca, bir daha
görüşülmek üzere TBMM'ye geri gönderildiği durumda, bu kanunun tümünün yanında,
maddelerinin de tek tek Meclisin üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen
kabul edilmesinin, Anayasayı değiştirme sürecinin devam edebilmesi için bir
zorunluluk olduğu açıktır.Bu zorunluluk, üçte iki çoğunlukla kabul edilmeyen
maddelerin reddedilmiş sayılarak, Kanun metninden çıkarılmasını gerektirir.
Yukarıda kabul yeter sayıları konusunda belirtilen husus, öğretide
bazı yazarlarca Anayasayı değiştiren kanunun tümüyle kabulü ile maddelerinin
kabulü bakımından bir ayrım yapılmamak suretiyle örtülü olarak (Özbudun, Ergun,
Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yay.,7. Baskı, Ankara, 2002, s. 154; Tanör,
Bülent/Yüzbaşıoğlu, Necmi, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, Beta
Yay., 8. Bası, İstanbul, 2006, s.273; Gönenç, Levent, Anayasa Değişikliklerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisine Geri Gönderilmesi ve Halkoyuna Sunulması,
Yaşayan Anayasa, s. 1-2); bazı yazarlarca da bu ayrım yapılarak açıkça kabul
görmüştür (Teziç, Erdoğan, Türk Parlamento Hukukunun Kaynakları ve İlgili
Anayasa Mahkemesi Kararları, İÜHF Yay., İstanbul, 1980, s. 173-175; Teziç,
Erdoğan, "Cumhurbaşkanının Geri Gönderme Yetkisi", Anayasa Yargısı,
S. 3, Ankara, 1987, s. 83-105; Onar, Erdal, 1982 Anayasasında Anayasayı
Değiştirme Sorunu, Ankara, 1993, s. 90 vd.)
Cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri gönderilen "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" un 31.05.2007
tarihindeki ikinci görüşme ve kabulü aşamasındaki oylamada, Anayasanın 77 nci
maddesinde değişiklik yapan birinci madde için 366 kabul oyu kullanılmış olup;
bu durum karşısında yukarıda açıkladığımız, Anayasanın 175 inci maddesinin
üçüncü ve beşinci fıkraları ile Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda, söz
konusu maddenin reddedilmiş sayılması gerekirdi. Buna karşın, oturumu yöneten
TBMM Başkanı, açılan usul tartışmasında, Cumhurbaşkanı tarafından bir daha
görüşülmek üzere geri gönderilen Anayasa değişikliğine ilişkin Kanunların kabul
edilebilmesi için üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun oyunun gerekmediğini;
kabul için gerekli karar yetersayısının her durum için Anayasanın 175 inci
maddesinin birinci fıkrasında belirtilen üye tamsayısının beşte üçü olduğunu
ifade ederek, 366 kabul oyu verilmiş bulunan birinci maddenin kabul edilmiş
olduğunu açıklamıştır.
TBMM İçtüzüğünde Cumhurbaşkanınca tekrar görüşülmek üzere Meclise
geri gönderilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanunların aynen kabulünde
uygulanacak karar yetersayısı ile ilgili bir düzenleme bulunmadığı için, söz
konusu Anayasa değişikliğine ilişkin 5660 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin 366
kabul oyu ile ve kabul yetersayısının Meclis üye tamsayısının beşte üçü olduğu
açıklaması yapılarak kabul edilmesi, eylemli olarak yeni bir içtüzük hükmü
oluşturulması anlamına gelmektedir.
Çünkü,Anayasanın 88 inci maddesine göre, kanun tasarı ve
tekliflerinin TBMM'nde görüşülme usul ve esasları içtüzükle düzenlenmektedir ve
Anayasa Mahkemesine göre, İçtüzüğün bir kuralının değiştirilmesi ya da İçtüzüğe
yeni bir kural konulması niteliğinde olan TBMM işlem ve kararları, yeni bir
İçtüzük kuralı sayılmaktadır. (Bkz. Anayasa Mahkemesinin E. 1999/12, K. 1999/5,
K.t. 25.03.1999 sayılı kararı)
Kuşkusuz TBMM'nin, yapılan oylama ile oluşmuş bulunan 1 inci maddeyi
kabul doğrultusundaki kararı da, bu eylemli içtüzük düzenlemesinin ayrılamaz
bir parçasıdır.
Gerek oluşturulmuş bulunan söz konusu eylemli içtüzük hükmü
gerekse onun ayrılamaz bir parçası niteliğini taşıyan TBMM'nin, 1 inci maddeyi
kabule yönelik kararı, yukarıda açıkladığımız nedenlerle Anayasanın 175 inci
maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır ve iptal edilmeleri gerekmektedir.
2. "Cumhurbaşkanının bir daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri
gönderdiği Kanunların yapılan ikinci görüşmede usulüne uygun olarak kabul
edilmeyen veya reddedilen maddelerin kabul edilen maddeleri ile birlikte tümü
üzerindeki oylamaya taşınacağı ve Kanunun tümü Anayasanın öngördüğü yetersayı
ile kabul edilirse, bu kabul kararının geçerli sayılarak, tüm maddelerinin
kabul görmüş olacağı" hükmünün ve bu hükmün ayrılamaz parçası olan 5660
sayılı Kanunun tümünün kabulüne ilişkin 31.05.2007 tarihli TBMM kararının
Anayasaya aykırılığı
Yukarıda da belirtildiği gibi, bir kanun teklifinin, tüm
maddeleriyle birlikte bir bütün teşkil ettiğinde kuşku yoktur.
Teklifin kabulü deyiminin, kanun teklifinin maddeler dedahilolmak
üzere bütününü kapsadığı da tartışmasızdır.
Bir teklifin maddeleri kabul edilmedikçe, tümünün kabul edilmiş
olmasının bir mana ve değeri bulunmayacağı ve teklifin kanunlaşması mümkün
olamayacağı gibi, tümü oylanıp kabul edilmedikçe, sadece maddelerin oylanıp
kabul edilmiş olmasının da bir mana ve değeri bulunmaz ve böyle bir işleme tabi
tutulan teklif de kanun niteliğini taşımaz. (Bkz. Anayasa Mahkemesinin
E.1970/1, K.1970/31 sayılı kararı)
Diğer yandan, "maddeleri usulüne uygun olarak kabul edilmemiş
olan bir kanunun tümünün sonradan usulünce kabul edilmiş olması, o kanunun
usulünce kabul edilmemiş maddelerden oluşması nedeniyle bir anlam taşımaz........buaykırı
işlemleri İçtüzüğe ve Anayasaya uygun bir biçime dönüştürmeye olanak
vermez". (Bkz. Anayasa Mahkemesinin E.1975/145, K.1975/198, K.T.
14.10.1975 sayılı kararı)
5660 sayılı kanunun ikinci görüşmesinde ise, Anayasanın öngördüğü
karar yetersayısına ulaşan bir oyla yani usulüne uygun olarak kabul edilmemiş
olduğu için reddedilmiş dolayısı ile düşmüş sayılması, bu nedenle de Anayasa
değişikliğine ilişkin kanundan çıkarılması gereken birinci maddenin, kanunun
tümü için yapılan oylamayakatıldığı,ve Kanunun tümü hakkındaki oylamada
Anayasanın öngördüğü kabul yetersayısına ulaşıldığı için kanunun tümünün kabul
edildiğinin TBMM Başkanınca açıklandığı ve dolayısı ile birinci maddenin de
kanunlaştığı görülmüştür.
Söz konusu uygulamaile,eylemli bir içtüzük hükmü oluşturulduğunda
kuşku yoktur.
Ancak oluşturulan bu eylemli içtüzük hükmü Anayasanın 175 inci
maddesinin üçüncü fıkrasına, 153 üncü, 148 inci ve 87 nci maddelerine ve
yukarıda belirtilen E.1970/1, K.1970/31, K.T. 14.10.1975 sayılı Anayasa
Mahkemesi kararlarına aykırıdır.
Anayasanın 175 inci maddesi Cumhurbaşkanı tarafından bir daha
görüşülmek üzere TBMM'ne geri gönderilen Anayasa değişikliğine ilişkin
kanunların aynen kabulü için, TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu olan bir
karar yetersayısı öngörmüştür.
Belirtilen uygulama ve bunun sonucunda oluşturulan eylemli İçtüzük
hükmü ile Anayasanın öngördüğü üçte iki yetersayı ile yani usulüne uygun olarak
kabul edilmemiş, bir başka deyişle reddedilmiş ve dolayısı ile düşmüş olan ve
bu nedenle kanun metninden çıkarılması gereken maddenin, kanun metninde
muhafaza edilerek, kanunun tümü için yapılan oylamaya taşınması, Anayasanın 175
inci maddesinde öngörülen özel kabul yetersayısının etkisiz hale getirilmesi
anlamını taşımakta ve bu açıdan Anayasanın 175 inci maddesinin üçüncü fıkrasına
aykırı düşmektedir.
Diğer yandan Anayasanın 175 inci maddesine aykırı olarak kabul
edilmiş veya bir başka deyişle usulüne uygun olarak kabul edilmemiş bir
maddenin, kanunun tümünün oylamasına katılması halinde, kanunun tümü için
Anayasanın öngördüğü kabul yetersayısı ile kabul kararı alınsa dahi, bu kabul
kararı, maddelerin ayrı ayrı kabulü ile tümüyle kabulü arasındaki, Anayasa
Mahkemesinin yukarıda yer verdiğimiz kararlarında da vurgulanan "birlikte
mana ve değer kazandıkları" doğrultusundaki olmazsa olmaz hukuki bağ
nedeniyle de, Anayasanın 175 inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı düşmekte
ve geçerlilik kazanamamaktadır.
Ayrıca Kanunun tümü üzerinde yapılan oylamada, Anayasanın öngördüğü
çoğunlukla bir kabul kararına ulaşılması, reddedilmiş olan maddenin kanun
metninden çıkarılmamış bile olsa, kabul edilmiş olduğu sonucunu
doğurmamaktadır.
Çünkü,yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararlarından
anlaşıldığı gibi, bir kanunun bir maddesinin usulüne uygun olarak kabul
edilmemesinden doğan Anayasaya aykırı durum, kanunun tümünün oylamasında
varılan kararın da geçerlilik kazanmasını engellemektedir.
Belirtilen bu hususlara rağmen, oluşturulan eylemli İçtüzük
düzenlemesi ile usulüne uygun olarak kabul edilmemiş, bir anlamda reddedilmiş
olan bir maddenin kanun metninden çıkartılmayarak kanunun tümü üzerindeki
oylamaya katılmasına ve tümü üzerindeki oylamada Anayasada öngörülen yetersayı
ile kabul kararına ulaşılması durumunda kanunun reddedilmiş veya usulüne uygun
olarak kabul edilmemiş tüm maddelerinin, kabul edilmiş maddeleri ile birlikte
kabul görmüş konumuna geçirilmesineimkantanınması; Anayasanın 175 inci
maddesinin yanısıra, yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararlarına ve
dolayısı ile Anayasanın 153 üncü maddesinde belirtilen Anayasa Mahkemesi
kararlarının bağlayıcılığı ilkesine de aykırı bir durumun ortaya çıkmasına yol
açmıştır.
Söz konusu eylemli İçtüzük düzenlemesinin Anayasanın 148 inci
maddesi karşısındaki konumuna gelince; burada öncelikle Anayasanın 148 inci
maddesinin, kanunların şekil bakımından Anayasaya uygunluk denetimini,
"son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı" ile
sınırlandırırken, Anayasa değişikliklerinde "teklif ve oylama çoğunluğuna
ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı" hususları ile
sınırlandırmak suretiyle, Anayasa değişikliklerinin şekil denetimini
kanunlardan daha kapsamlı tuttuğu söylenmelidir.Bu noktada, kanunların şekil
denetimi sadece son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı ile
sınırlanmışken, Anayasa değişikliklerinde "oylama çoğunluğuna" uyulup
uyulmadığı ile sınırlanmış olmasının bir başka ayırt edici ve dikkat çekici
özellik olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Bu doğrultuda Anayasa koyucu, Anayasa değişikliklerinde, Genel
Kurulda yapılan birinci ve ikinci görüşmelerde, Anayasanın 175 inci maddesinde
öngörülen çoğunluklara maddelerin oylanmasında da uyulup uyulmadığını Anayasa
uygunluk denetimi kapsamı içinde tutmuş olmaktadır. Ayrıca Anayasanın 175 inci
maddesi ve Anayasa Mahkemesinin yukarıdaki kararı doğrultusunda, Anayasa
değişikliklerinde son oylamadan anlaşılması gerekenin, ikinci görüşme sonunda
maddelerle ilgili hem ayrı ayrı, hem de tümü için yapılan oylamalar olduğunda
kuşku yoktur.
Yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararlarına göre ise, bu
oylamalar arasında da bir birlik ve bütünlük bulunmakta ve birisinde söz konusu
olan Anayasaya aykırı bir durum, diğerinin de Anayasaya aykırı bir görünüm
almasına ve geçerlilik kazanamamasına yol açmaktadır.
Bu açıklamalar, Anayasa değişikliklerinde son oylama kavramı
kapsamında düşünülen oylamalardan birisi olan "kanunun tümü" üzerindeki
oylamada da kabul için Anayasada öngörülen üçte iki çoğunluğun mutlaka
sağlanması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Ancak Anayasanın 148 inci maddesinde ifade edilen, "öngörülen
çoğunlukla oylama yapılması" koşulunun yerine getirilebilmesi için;
öncelikle Kanunun tümü üzerinde, Anayasanın 148 inci maddesinin öngördüğü
biçimle bir oylama yapılmış olması gerekmektedir.
Sözü geçen İçtüzük düzenlemesinin ise, usulüne uygun olarak kabul
edilmemiş olan, bu nedenle reddedilmiş sayılan ve Kanun metninden düşürülmesi
gereken bir maddeyi Kanunun tümü üzerindeki oylamaya taşıması, "kanunun tümü"
üzerinde Anayasanın öngördüğü biçimde bir oylama yapıldığını tartışmaya açık
hale getirmiştir.
Çünkü Kanun metninden düşürülmesi gereken bir madde Kanunun tümü
üzerindeki oylamaya taşınmıştır ve içinde reddedilmiş bir maddenin yer aldığı
metin ile yer almadığı metin bir ve aynı şeyler değildir. Bu metinler üzerine
Kanunun tümüne ilişkin oylama yapılırken, TBMM üyelerinin farklı
değerlendirmeler yapabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Şöyle ki; bir
milletvekili reddedilen maddeye karşı olduğu için, bu maddenin düştüğü bir
teklifin veya Kanunun tümü üzerindeki oylamada kabul oyu kullanabileceği gibi;
bir başka milletvekili de desteklemesi nedeniyle, söz konusu madde teklif veya
Kanun metninde yer aldığı için, tümü üzerindeki oylamada kabul oyu kullanmak
isteyebilecektir.
Bu nedenle "Kanunun veya teklifin tümü" nün kapsamına
neyin alındığı çok önemlidir.
Söz konusu eylemli İçtüzük düzenlemesinde ise, kabul edilmeyen, bu
nedenle de Kanun metninden düşürülmesi gereken maddenin Kanunun tümü üzerindeki
oylamaya taşınmasınaimkanverilerek, "kanunun tümü" kavramının
içeriğinin belirsiz hale gelmesine yol açılmıştır.
Kanun metninden düşmesi gereken maddeye kabul oyu veren
milletvekilleri ile reddeden milletvekilleri, içinde bu maddenin de yer aldığı
bir bütünü değerlendirerek oy vermek durumunda bırakılmıştır.
Böylesi bir durumda, Kanunun tümü üzerinde yapılan oylamada oy
kullanan milletvekillerinin sağlıklı bir değerlendirme yapması beklenemez ve
Kanunun tümü üzerindeki oylamanın, Anayasanın 148 inci maddesinde belirtilen
anlamda bir son oylama niteliği taşıdığı ve Anayasanın 148 inci maddesi ile
uyum halinde olduğu söylenemez.
Diğer yandan reddedilmiş bir maddenin Kanun metninden
düşürülmeyerek, Kanunun tümü hakkındaki oylamaya taşınması ve Kanunun tümünün
Anayasanın öngördüğü karar yetersayısı ile kabulü halinde, diğer maddelerle
birlikte kabul edilmiş sayılması doğrultusundaki bir uygulama ile ortaya çıkan
bu İçtüzük düzenlemesi, TBMM'nin reddedilen maddeyle ilgili olarak oluşmuş
bulunan iradesinin de yok sayılması sonucunu verecek ve Anayasanın 87 nci
maddesinde TBMM'ne ve dolayısı ile milletvekillerine tanınmış olan kanun
koymak, değiştirmek, kaldırmak yetkilerinin, Anayasanın 87 nci maddesinin
gereğine uygun biçimde yerine getirilmesini engelleyecek; bu bakımdan
Anayasanın 87 nci maddesine de aykırı bir görünüm taşıyacaktır.
Söz konusu eylemli içtüzük hükmü ve onun ayrılamaz bir parçası
niteliğini taşıyan TBMM'nin 5660 sayılı Kanunun tümü hakkındaki 31.05.2007
tarihli kabul kararı, belirtilen nedenlerle Anayasanın 175, 148, 153 ve 87 nci
maddelerine aykırı oldukları için, birlikte iptal edilmeleri gerekmektedir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
İptali istenen eylemli İçtüzük hükümlerinin yürürlüğünün durdurulmaması
halinde, 5660 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişiklikleri, Cumhurbaşkanınca
onaylanarak Resmi Gazete'de ilan edilmekle yürürlüğe girecek veya
halkoylamasına sunulabilecektir.
5660 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliklerinin
Cumhurbaşkanı seçiminde getirdikleri yöntemin, siyasal yaşantımızda kuvvet
ilişkilerini ve dengelerini değiştirecek ve Anayasanın benimsediği parlamenter
sistemi başkalaştıracak büyük boyutlu etkileri olabilecektir.
Bu etkilerin, yasalaşma süreci Anayasaya aykırı eylemli İçtüzük
değişiklikleri çerçevesinde tamamlanmış bir yasa ile gerçekleştirilmesi ise,
hem hukuki hem de siyasi bakımdan kabul edilemez; hukuk devleti ilkesi ile
bağdaştırılamaz ve bundan doğacak toplumsal boyuttaki zarar ve olumsuzlukların
ileride giderilmesi beklenemez.
Bu gerekçelerle ve verilecek iptal kararının geriye yürümemesi
nedeniyle sonuçsuz kalmaması için, iptali istenen söz konusu eylemli İçtüzük
hükümleri ile bunların ayrılamaz parçası olan TBMM kararlarının, iptal kararı
yürürlüğe girinceye kadar yürürlüklerinin durdurulmasının da istenmesine gerek
duyulmuştur."
...
VII. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle Anayasaya aykırı olan:
1.TBMM'nin 31.05.2007 tarihli 118 inci birleşiminde yapılan 5660
sayılı Kanunun ikinci görüşmesinde eylemli bir İçtüzük düzenlemesi olarak
oluşturulan;
a."Cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisine geri gönderilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanunların
ikinci görüşmede tümünün veya maddelerinin aynen kabulü için gereken karar
yetersayısının Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu
olduğu" hükmünün,
b.Bu eylemli İçtüzük düzenlemesinin ayrılamaz parçası olan, 5660
sayılı Kanunun 1 inci maddesinin kabulüne ilişkin 31.05.2007 tarihli TBMM
kararının,
2.TBMM'nin 31.05.2007 tarihli 118 inci birleşiminde yapılan 5660
sayılı Kanunun ikinci görüşmesinde eylemli bir İçtüzük düzenlemesi olarak
oluşturulan;
a."Cumhurbaşkanının bir daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri
gönderdiği Kanunların yapılan ikinci görüşmede usulüne uygun olarak kabul
edilmeyen veya reddedilen maddelerinin kabul edilen maddeleri ile birlikte,
tümü üzerindeki oylamaya taşınacağı ve Kanunun tümü Anayasanın öngördüğü
yetersayı ile kabul edilirse, bu kabul kararının geçerli sayılarak tüm
maddelerinin kabul görmüş olacağı" hükmünün,
b.Bu eylemli İçtüzük düzenlemesinin ayrılamaz bir parçası olan, 5660
sayılı Kanunun tümünün kabulüne ilişkin 31.05.2007 tarihli TBMM kararının,
iptallerineve iptal kararı yürürlüğe girinceye kadar
yürürlüklerinin durdurulmasına ilişkin talebimizi saygı ile arz ederiz.""