ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2005/74
Karar Sayısı : 2005/73
Karar Günü : 26.10.2005
Resmi Gazete Tarih-Sayısı : 21.10.2006-26326
İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Üyeleri Haluk KOÇ, Oya ARASLI ve 116 Milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 30.6.2005 günlü, 855
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında
Karar'ın 1. maddesiyle 5.3.1973 günlü, 584 karar numaralı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün yeniden düzenlenen 91. maddesinin;
1- (a) bendinin;
a- Birinci paragrafının,
b- İkinci paragrafının ikinci tümcesinin,
c- Üçüncü paragrafının,
d- Dördüncü paragrafının,
2- (b) bendinin,
Anayasa'nın 2. ve 87. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve
yürürlüklerinin durdurulması istemidir.
II- İÇTÜZÜK VE ANAYASA METİNLERİ
A- İptali İstenen İçtüzük Kuralı
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 30.6.2005 günlü, 855 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında
Karar'ının 1. maddesiyle yeniden düzenlenen TBMM İçtüzüğü'nün iptali istenen
kuralları da içeren 91. maddesi şöyledir:
“Madde 91.- (30.6.2005 günlü, 855 sayılı Karar) a) Bir hukuk
dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde
genel ilkeleri içermesi; kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü
ilgilendirmesi; kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları
göstermesi, özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlaması, düzenlediği alan
yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması
zorunluluğunun bulunması; önceki yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve
oylama usulüne bağlı tutulması gibi özellikleri taşıyan kanunları ve İçtüzüğü
bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı veya
tekliflerin Genel Kurulda bölümler halinde görüşülmesine ve her bölümün en çok
otuz maddeyi geçmemek kaydıyla hangi maddelerden oluşacağına Hükümetin, esas
komisyonun veya grupların teklifi, Danışma Kurulunun oybirliği ile önerisi
üzerine Genel Kurulca karar verilebilir. Bu takdirde bölümler, maddeler
okunmaksızın maddenin görüşülmesindeki usule göre ayrı ayrı görüşülür ve
bölümdeki maddeler ayrı ayrı oylanır.
Milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri
verebilir. Milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri
dahil her madde için iki önerge verilebilir.
Bölümler üzerindeki soru-cevap süresi, onbeş dakika ile
sınırlıdır.
81 inci maddenin diğer hükümleri saklıdır.
b) Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamaması halinde siyasi parti
gruplarının önerisi üzerine de (a) bendinde belirtilen yasama yönteminin
uygulanmasına Genel Kurulca karar verilebilir”.
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Başvuruda, Anayasa'nın 2. ve 87. maddelerine dayanılmış, 68. ve
95. maddeleri ise ilgili görülmüştür.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Haşim KILIÇ,
Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN,
Mustafa YILDIRIM, Cafer ŞAT, A.Necmi ÖZLER, Ali GÜZEL ve Serdar ÖZGÜLDÜR'ün
katılmalarıyla 11.7.2005 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar
verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali
istenilen İçtüzük kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A- 91. MADDENİN (a) BENDİNİN İNCELENMESİ
1- Birinci Paragrafının Birinci Tümcesi
Dava dilekçesinde tümcenin, belirlilik, açıklık gibi niteliklerden
yoksun bir düzenleme olduğu, milletvekillerinin yasama etkinliklerine gereği
gibi katılmalarını engelleyeceği, tanımdaki esnekliğin uygulamanın
yaygınlaştırılmasına olanak tanıyacağı belirtilerek Anayasa'nın 2. ve 87.
maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.
Dava konusu kuralla, kanunları ve İçtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı
olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı ve teklifler, farklı görüşme ve
oylama yöntemine bağlı tutulmakta, bu tasarı ve tekliflerin, Genel Kurul'da
bölümler halinde görüşülmesine ve her bölümün otuz maddeyi geçmeyen hangi
maddelerden oluşacağına Hükümetin, esas komisyonun ve grupların teklifi,
Danışma Kurulu'nun oybirliğiyle önerisi üzerine Genel Kurul'ca karar
verilebileceği öngörülmektedir.
Tümce'de temel kanunun başlıca özellikleri sayılmıştır. 10.4.2003
günlü, 766 sayılı Karar'la düzenlenen İçtüzüğün 91. maddesindeki; “Temel
kanunları ve İçtüzüğü bütünü ile veya kapsamlı olarak değiştiren veya yürürlüğe
koyan tasarı veya tekliflerin Genel Kurulda bölümler halinde görüşülmesine ve
her bölümün hangi maddelerden oluşacağına, Hükümetin, esas komisyonun veya
grupların teklifi, Danışma Kurulunun önerisi üzerine Genel Kurulca karar
verilebileceği gibi, Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamaması halinde siyasi
parti gruplarının önerisi üzerine Genel Kurulca üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğunun oyu ile de karar verilebilir.” biçimindeki kural Anayasa
Mahkemesi'nin 29.4.2003 günlü, E.2003/30, K.2003/38 sayılı kararı ile “...bir
hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek
biçimde genel ilkeleri içermesi; kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü
ilgilendirmesi; kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları
göstermesi, özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlaması, düzenlediği alan
yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması
zorunluluğunun bulunması; önceki yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve
oylama usulüne bağlı tutulması gibi özellikleri taşıması bir yasanın temel yasa
olarak kabulünün göstergesidir. Bu tür kapsamlı yasal düzenlemelere ilişkin
tasarı ve tekliflerin madde sayılarının fazlalığı nedeniyle Genel Kurul
çalışmalarının aksamadan yürütülebilmesi için özel görüşme ve oylama usulüne
bağlı tutulmalarına gerek duyulabilir. Belirtilen durumlar dışında özel görüşme
ve oylama usulünün yaygınlaştırılmasına neden olabilecek düzenlemeler ise milletvekillerinin
yasama etkinliklerine gereği gibi katılmalarına olanak vermeyeceğinden
demokratik hukuk devleti anlayışı ile bağdaşmayacağı gibi Anayasa'nın Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin görev ve yetkileriyle ilgili 87. maddesi yönünden de
sakıncalar doğurur.” gerekçesi ile iptal edilmiştir.
Hukuk devleti, siyasal iktidarı hukukla sınırlayarak ve devlet
etkinliklerinin düzenli sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı
oluşturarak aynı zamanda istikrara da hizmet eder. Bu istikrarın özü hukuki
güvenlik ve öngörülebilirliktir. Bunun sağlanabilmesi ise, kuralların genel,
soyut, açık ve anlaşılabilir olmalarına bağlıdır. Meclis çalışmalarını
düzenleyen İçtüzük kurallarının da bu nitelikleri taşıması, hukuk devletinin
bir gereği olduğu kadar, kuşkusuz, milletvekillerinin Anayasa'nın 87.
maddesinde belirtilen görevlerini yerine getirebilmeleri ve yetkilerini
kullanabilmelerinin de ön koşuludur.
Kapsamlı yasal düzenlemelere ilişkin tasarı ve tekliflerin, madde
sayılarının fazlalığı nedeniyle Genel Kurul çalışmalarının aksamadan
yürütülebilmesi amacıyla özel görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulmalarına
gerek duyulabilir. Bu durumda temel yasa kavramına ilişkin ölçütlerin önceden
belirlenmiş olması gerekir.
Dava konusu tümcede, Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen
kararı da gözetilerek temel yasa kavramını açıklayan niteliklere, soyut ve
öngörülebilir özelliklere yer verildiği, ayrıca temel yasa kavramı ile
benimsenen yöntemin, Yasama organı üyelerinin Anayasa'nın 87. maddesinde
belirtilen yetkilerini kullanmalarını ve görevlerini yerine getirmelerini
engellemeyeceği sonucuna varılmıştır.
İptal isteminin reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK ve Osman
Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamışlardır.
2- Birinci Paragrafının İkinci Tümcesi
Dava dilekçesinde, otuzar maddelik bölümler için maddelerin
görüşülmesindeki yöntem uygulanacağından, kısıtlı süre nedeniyle demokratik
katılımın engelleneceği, meclis iradesinin sağlıklı biçimde yansımayacağı
belirtilerek, tümcenin Anayasa'nın 2. ve 87. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Tümce'de, bölümlerin maddeler okunmaksızın maddenin
görüşülmesindeki usule göre ayrı ayrı görüşüleceği ve maddelerin ayrı ayrı
oylanacağı belirtilmektedir. Böylece maddelerin görüşülmesindeki yöntem
bölümler içinde geçerli kılınmakta, ancak maddeler ayrı ayrı oylanmaktadır.
Yukarıda değinilen Anayasa Mahkemesi'nin 29.4.2003 günlü, 38
sayılı kararında “...dava konusu düzenleme ile kimi tasarı ve
tekliflerin bölümler halinde oylanması öngörülerek maddenin ayrı ayrı oylanması
engellenmektedir. Böylece, milletvekillerinin bir bölüm içinde yer alan kimi
maddeler için ret ya da kabul yönünde oy kullanmalarına olanak tanınmamaktadır.
Oysa, oy kullanma yetkisi demokratik olmayan yöntemlerle sınırlandırıldığında
yasama işleminin amacı doğrultusunda yerine getirildiğinden söz edilemez.” denilmiştir.
Dava konusu düzenlemede de anılan kararın gereğinin yerine
getirilmesi amaçlanmış ve bölümler halinde oylama yerine maddeleri esas alan
bir usul benimsenmiştir. Böylece, yasama organı üyelerinin bölüm içindeki
maddelere ilişkin ayrı ayrı oy kullanmaları sağlanmış, demokratik bir yöntemle
yasama görevine katılım gerçekleştirilmiştir.
Maddelerin ayrı ayrı oylanmasına karşın okunmamasında ise,
demokratik ilkelerle çelişir bir yön yoktur. Çünkü özel görüşme yönteminde,
zamanın ekonomik kullanımı için, bilgiye önceden ulaşım olanağı bulunan
durumlarda yinelemelerden kaçınılması, başvurulabilecek çözümlerdendir.
Öte yandan, maddelerin ayrı ayrı okunmaması ve görüşülmemesi temel
yasaların özel yöntemle görüşülmesinin de doğal sonucu olduğu gibi, bölümler
üzerindeki görüşmeler sırasında üyelerin maddeler üzerinde görüşlerini
açıklamalarına da bir engel bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, düzenlemede Anayasa'nın 2. ve 87. maddelerine
aykırı bir yön yoktur.
Fulya KANTARCIOĞLU, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK ve Osman
Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamışlardır.
3- İkinci Paragrafın İkinci Tümcesi
Dava dilekçesinde, birinci tümcede milletvekillerinin, esas
komisyonun veya hükümetin önerge verebileceği belirtilmiş olmasına karşın,
iptali istenen ikinci tümcede milletvekilleri için önerge sayısı sınırlanarak,
önerge vermek bakımından milletvekilleri ile esas komisyon ve hükümet arasında
makul nedene dayanmayan bir eşitsizlik yaratıldığı milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katkı bakımından esas komisyon ve hükümetin gerisinde
tutulmamasının demokrasinin bir gereği olduğu belirtilerek Kural'ın Anayasa'nın
2. ve 87. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. maddesinde, Anayasa Mahkemesi'nin taleple bağlı kalmak
kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebileceği
açıklandığından, Anayasa'nın 68. ve 95. maddeleri yönünden de inceleme
yapılmıştır.
Paragrafın ilk tümcesinde milletvekilleri, Hükümet ve esas
komisyonun değişiklik önergesi verebilecekleri belirtilmiş, iptali istenen
ikinci tümcede, milletvekillerinin önerge verme hakkı Anayasa'ya aykırılık
önergeleri dahil her madde için iki önerge ile sınırlandırılmıştır.
Anayasa'nın 68. maddesinde, siyasî partilerin demokratik siyasi
hayatın vazgeçilmez unsurları olduğu, 95. maddesinde de, İçtüzük hükümlerinin
siyasî parti gruplarının meclisin bütün faaliyetlerine üye sayısı oranında
katılmalarını sağlayacak yolda düzenleneceği vurgulanmıştır.
Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak görevinin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Anayasa'nın 87. maddesinde öngörülen görev ve yetkileri
arasında öncelikli bir yeri bulunmaktadır. Belirtilen görevin yasama organı
üyelerince yerine getirilmesi sırasında siyasi parti gruplarının üye sayısı
oranında meclisin bütün faaliyetlerine katılmaları anayasal bir gerekliliktir.
Nitekim, İçtüzüğün 87. maddesinde, her siyasî parti grubuna mensup
milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklı tutulmuştur. İptali istenen
tümce ile siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin önerge verme hakkı
gözetilmeyerek sadece milletvekillerine böyle bir yetkinin tanınmış olması,
Anayasa'nın 2., 68., 87. ve 95. maddelerine aykırıdır. Kural'ın iptali gerekir.
4- Üçüncü Paragraf
Dava dilekçesinde, soru-cevap süresinin on beş dakika ile sınırlı
tutulmasının yasama işlevinin yerine getirilmesini engellediği, bu durumun,
demokratik hukuk devletine de uygun düşmediği belirtilerek, Anayasa'nın 2. ve
87. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu paragrafta, bölümlerle ilgili soru-cevap süresi on beş
dakika ile sınırlandırılmıştır.
İçtüzüğün 91. maddesinin getirilmesindeki amacın, maddede
belirtilen özellikleri taşıyan kanunları ve içtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı
olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı veya tekliflerin Genel Kurul'da
görüşülmesinin hızlandırılması olduğu gözetildiğinde, iptali istenen kuralda
bölümler üzerindeki soru cevap süresinin onbeş dakika ile sınırlandırılmasının
makul ölçüleri aşmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2. ve 87. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe
katılmamışlardır.
5- Dördüncü Paragraf
Dava dilekçesinde, 81. maddenin uygulanması halinde otuz maddeye
ulaşılabilecek bölümler için görüşme sürelerinin gruplar için on, şahıslar adına
konuşan milletvekilleri için beş dakikaya ineceği, bu sürelerin
milletvekillerinin yasama işlevini yerine getirmelerine elverişli olmadığı,
ayrıca bu kuralın Cumhurbaşkanı'nca geri gönderilen yasaların nasıl
görüşüleceği konusunda belirsizlik yarattığı, bu nedenle Anayasa'nın 2. ve 87.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Paragrafta İçtüzüğün 81. maddesinin diğer hükümlerinin saklı
tutulduğu belirtilmektedir. 81. madde, kanun tasarı ve tekliflerinin Genel
Kurul'da görüşülmesine ilişkin ilkeleri içermektedir. Bunlar arasında, siyasi
parti grupları, komisyon ve Hükümet adına tasarı ve teklifin tümü hakkında
yapılan konuşmaların yirmi, üyeler tarafından yapılan konuşmaların on dakika,
maddeler hakkındaki konuşma sürelerinin bunun yarısı kadar olduğunu belirten
kural ile Cumhurbaşkanı'nca yayımlanması uygun bulunmayıp geri gönderilen
yasaların görüşülmesiyle ilgili yöntemi düzenleyen kural da yer almaktadır.
İptali istenen kuralla, 91. madde ile düzenlenen hususlar dışında
kalan konularda 81. maddedeki diğer hükümlerin uygulanacağı öngörüldüğünden,
81. maddede düzenlenen hususlara ilişkin olarak, 91. maddede bir kural varsa,
doğal olarak önce özel yöntemi belirleyen 91. madde uygulanacak, 91. maddede
düzenlenmeyen hususlarda ise 81. maddedeki genel hükümler geçerli olacaktır.
Özel kuralların bulunmadığı durumlarda genel kuralların
uygulanacağı hukukun genel ilkelerindendir. Bu bağlamda, temel yasaların
görüşülmesi sırasında konuya ilişkin 91. maddede kural bulunmayan hallerde 81.
maddenin uygulanmasını öngören düzenlemenin milletvekillerinin yasama işlevini
sınırlamadığı ve demokratik katılımı engellemediği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, Cumhurbaşkanı'nca bir daha görüşülmek üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisine iade edilen temel kanun niteliğindeki düzenlemelerin de
İçtüzüğün 81. maddesinde belirtildiği biçimde sadece uygun bulunmayan
maddelerinin veya tümünün görüşülmesine karar verilmesine bağlı olarak yine
İçtüzüğün 91. maddesinde belirtilen usul ve esaslara göre görüşüleceği
kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle Kural, Anayasa'nın 2. ve 87. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Şevket APALAK bu gerekçeye katılmamıştır.
B- 91. MADDENİN (b) BENDİNİN İNCELENMESİ
Dava dilekçesinde, yasama organında çoğunluğu oluşturan bir siyasi
parti grubunun, uygun gördüğü tasarı ve teklifi özel görüşme yöntemine bağlı
tutabileceği ve böylece muhalefetin görüş bildirme olanağını kısıtlayacağı,
bunun demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı ve yasama işlevinin
gerçekleştirilmesini önleyeceği belirtilerek, bentteki düzenlemenin Anayasa'nın
2. ve 87. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.
Bent'de, Danışma Kurulu'nun temel kanunlarla ilgili özel görüşme
yönteminde oybirliği sağlayamaması halinde, siyasi parti gruplarının önerisi
üzerine özel yasama yönteminin uygulanmasına Genel Kurul'ca karar
verilebileceği belirtilmiştir.
Anayasa'nın 7. maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ait bulunduğu; 87. maddesinde kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmanın; 95. maddesinde İçtüzük yapmanın Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin görev ve yetkisinde olduğu, 96. maddesinde de, Anayasa'da
başka bir hüküm yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte
biri ile toplanacağı ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar
vereceği belirtilmektedir.
Buna göre, temel yasalara ilişkin özel görüşme yöntemi konusunda
Danışma Kurulu'nda oybirliği sağlanamaması halinde, konunun Meclis Genel
Kurulu'na bırakılması, yasama yetkisinin kullanılmasının doğal sonucudur. Aksi
halde, Danışma Kurulunda oybirliğinin sağlanamaması yasama faaliyetinin
kesilmesi ve Meclis'in temel görevlerinden olan ve hızla gerçekleştirilmesi
düşünülen işlevinden uzaklaştırılması sonucunu doğuracaktır.
Anayasa'nın 96. maddesine göre, Anayasa'da başka bir kural yoksa,
üye tamsayısının üçte biri ile toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, salt
çoğunlukla karar vereceğinden, dava konusu bentde nitelikli çoğunluğa yer
verilmemesi Anayasa'nın 2. ve 87. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin
reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe katılmamıştır.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
30.6.2005 günlü, 855 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında Karar'ın 1. maddesiyle 5.3.1973
günlü, 584 karar numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün yeniden
düzenlenen 91. maddesinin;
1- (a) bendinin;
a. Birinci paragrafının,
b. İkinci paragrafının ikinci tümcesinin,
c. Üçüncü paragrafının,
d. Dördüncü paragrafının,
2- (b) bendinin,
YÜRÜRLÜKLERİNİN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU'nun
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 26.10.2005 gününde karar verildi.
VI- SONUÇ
30.6.2005 günlü, 855 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında Karar'ın 1. maddesiyle 5.3.1973
günlü, 584 Karar numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün yeniden
düzenlenen 91. maddesinin:
1- (a) bendinin;
a- Birinci paragrafının,
aa- Birinci tümcesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK ile
Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
bb- İkinci tümcesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK ile
Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün “Tümcenin ‘...bölümler, maddeler okunmaksızın
maddenin görüşülmesindeki usule göre ayrı ayrı görüşülür ve...' bölümünün
iptali gerektiği yolundaki” karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b- İkinci paragrafının ikinci tümcesinin İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
c- Üçüncü paragrafının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU ile Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA,
d- Dördüncü paragrafının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- (b) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Fulya KANTARCIOĞLU'nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B) (a) bendinin ikinci paragrafının ikinci tümcesinin iptalinin
doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden,
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa'nın 53.
maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince BU TÜMCEYE İLİŞKİN İPTAL
HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMİ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY SONRA
YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, Fulya KANTARCIOĞLU'nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
26.10.2005 gününde karar verildi.
Başkan
Tülay
TUĞCU
|
Başkanvekili
Haşim
KILIÇ
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Mustafa
YILDIRIM
|
Üye
A.
Necmi ÖZLER
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket
APALAK
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 30.6.2005 günlü, 855
sayılı Kararla yeniden düzenlenen 91. maddesinin dava konusu (a) bendinin ilk
paragrafında, belirtilen nitelikleri taşıması nedeniyle kapsamları ve madde
sayıları gözetilerek yasalaşma sürecinin uzun zaman alacağı düşünülen tasarı ve
teklifler için özel görüşme ve oylama yöntemi öngörülmüştür. Yasakoyucunun,
toplumsal gereksinmelerin gecikmeden karşılanabilmesi, kimi teknik konularda
bütünlüğün, maddeler arasındaki bağlantının sağlanabilmesi amacıyla bu tür
düzenlemelere başvurması gerekebilir. Ancak getirilecek özel görüşme ve oylama
yönteminin, milletvekillerinin yasama etkinliklerine katılma görevlerini gereği
gibi yerine getirebilmelerini engelleyecek boyutlara vardırılması halinde hukuk
devletinin demokratik niteliğinden söz edilemez. Bu durumun muhalefetin
etkisizleştirilerek iktidarın hiç bir engelle karşılaşmadan istediği yasayı
maddede sayılan özelliklere sahip olduğu gerekçesiyle özel görüşme ve oylama
usulüyle çıkarabilme olanağına dönüşmesi ise kuşkusuz, demokratik hukuk devleti
ilkesinin daha ağır bir ihlâlini oluşturur. Çağdaş demokrasi anlayışındaki
gelişmeler, çoğunlukta olanların görüşleri kadar azınlıkta kalanların
görüşlerinin de yasama etkinliklerine yansımasını, kısacası bir uzlaşma
anlayışının etkili ve egemen olmasını zorunlu kılmaktadır. Yasama meclislerinde
çoğunluğu sağlayanların, kendi istekleri doğrultusunda her türlü yasal
düzenlemeyi gerçekleştirebilecekleri düşüncesi çok gerilerde kalmıştır. Bu
nedenle iktidarın, muhalefeti tümüyle etkisiz hale getirmesine izin verilemez.
Ancak, muhalefetin de iktidarı sürekli engellemesi, meclis çalışmalarını bu
bağlamda tasarı ve tekliflerin yasalaşma sürecini olumsuz yönde
etkileyeceğinden demokratik hukuk devletinin zedelenmeden devamı için iktidarla
muhalefet arasında adil bir dengenin kurulması zorunludur.
Dava konusu düzenlemenin getiriliş nedenlerinden biri de, madde
sayısı fazla yasaların görüşülmelerinin uzun zaman almasıdır. Bu durumda, en az
kaç maddelik bir yasanın maddede sayılan özellikleri taşıyan yasa niteliğinde
bulunduğunun belirtilmemesi, maddenin getiriliş amacına uygun olmayan, madde
sayısı bakımından olağan usulle görüşülebilecek yasaların da özel yöntemle
yasalaşmasına yol açabilecektir. Bu yöntemin, uygulanmasının, çoğunluğun
kabulüne bağlı olup, hiç bir denetiminin bulunmaması belirtilen olasılığı
güçlendirmektedir. Maddede özel usulün uygulanabilmesi, Danışma Kurulu'nda
oybirliği sağlanması koşuluna bağlanmış ise de bu koşul, (b) bendinde yer alan
Danışma Kurulu'nda oybirliği sağlanamaması halinde siyasi parti gruplarının
önerisi üzerine (a) bendinde belirtilen yasama yönteminin uygulanmasına Genel
Kurulca karar verilebileceği yolundaki kuralla tümüyle etkisiz hale
getirilmiştir. Oysa değişiklikten önceki metinde, Danışma Kurulu'nda oybirliği
sağlanamaması halinde üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun oyu ile karar
verilebileceği öngörülerek iktidarla muhalefet arasındaki dengenin korunması
amaçlanmıştır.
Öte yandan, gerektiğinde madde sayısı 30'a ulaşabilecek bölümlerin
tek bir madde gibi görüşülmesinin, demokratik katılımın gereği gibi
sağlanmasına engel olacağı da bir gerçektir. Maddelerin bir kaç fıkradan
olaşabileceği de gözetildiğinde, 30 sayısının amaca uygun, kabul edilebilir
ölçüleri zorladığı açıktır. Bölümlerin, maddeler okunmaksızın maddenin
görüşülmesindeki usule bağlı tutulmasıyla bölümdeki madde sayısının 30'a
ulaşması halinde, bir madde için öngörülen süre, normal görüşme usulüne bağlı
tutulanlara göre otuzda bir oranında azalacaktır. Böylece, meclisteki grup ve
konuşan milletvekili sayısına göre, bölüm içinde yer alan maddeler için konuşma
süresi bir dakikanın da altına düşebilecektir. Bu koşullarda,
milletvekillerinin yasama etkinliklerine gereği gibi katılabilmelerinin
sağlanamayacağı kuşkusuzdur.
Bölümler üzerindeki soru-cevap süresinin, onbeş dakika ile
sınırlandırılmasının da bölümleri oluşturan madde sayısının özellikle, onun
üzerine çıkarak yirmiyi, otuzu bulması halinde milletvekillerinin yasalaşma
sürecine tam olarak katılmalarını engelleyeceği, bununda demokratik hukuk
devleti ilkesine zarar vereceği gözden uzak tutulamaz.
Madde'nin (b) bendinde, Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamaması
halinde siyasi parti gruplarının önerisi üzerine de (a) bendinde belirtilen
yasama yönteminin uygulanmasına Genel Kurulca karar verilebileceği
belirtilmektedir.
Anayasa'nın 96. maddesi uyarınca, Anayasa'da başkaca bir hüküm
yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile
toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar
yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az
olamaz. Buna göre, beşyüzelli milletvekilinin bulunduğu TBMM'de karar yeter
sayısı yüzotuzdokuzdur. Getirilen düzenleme, yüzotuzdokuz milletvekilinin oyu
ile bir yasanın özel görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulabilmesine olanak
vermektedir. Önceki düzenleme ile üye tamsayısının beşte üçü olarak kabul
edilen bu sayının yüzotuzdokuza indirilmesinin Madde'nin (a) bendi uyarınca
Danışma Kurulunda oybirliği sağlanmasını zorlaştıracağı, taraflar arasında
uzlaşmaya değil, uzlaşmamaya neden olacağı ve sonuçta bu yönden (a) bendini
işlevsiz hale getireceği açıktır.
91. maddenin, (a) bendindeki özel görüşme ve oylama usulünün
kabulüne muhalefetin katılımını engelleyen ve dengeleri tümüyle iktidar partisi
veya partileri yararına değiştiren söz konusu kuralların, demokratik hukuk
devleti ilkesiyle uyum için olduğu söylenemeyeceğinden, bu kurallara ilişkin
olarak iptal isteminin reddi yolundaki çoğunluk görüşüne katılmak olanaklı
değildir.
Maddenin (a) bendinin ikinci paragrafının ikinci tümcesinin
iptali, bu konuda İçtüzük'teki genel kuralların uygulanmasına engel
oluşturmayacağı, bu nedenle hukuksal boşluk da doğurmayacağından süre
verilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu durumda, iptal kararının sonuçsuz
kalmaması ve Anayasa'ya aykırılığı saptanan kuralın, uygulanmasının yol açacağı
telâfisi imkansız zararın önlenmesi amacıyla yürürlüğünün durdurulmasına karar
verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle belirtilen konulardaki çoğunluk görüşlerine
katılmıyoruz.
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Mustafa
YILDIRIM
|
AZLIK
OYU
Karara ilişkin karşı görüşlerim aşağıdaki bölümlerde açıklamıştır.
İçtüzüğün 91. maddesinin (a) bendinin,
1- Birinci Paragrafının Birinci Tümcesi
Önceki İçtüzük kuralını iptal eden Anayasa Mahkemesi 2003/38
sayılı kararında “Temel Yasa” kavramını tanımlarken “göstergesidir” sözcüğünü
kullanmaktadır. Tanımda yer alan aktarımlar, temel yasa kavramının kesin ve
sınırlanmış anlatımlardan çok, olması gerekene yönelik açıklamalar olmalıdır.
Çünkü, Anayasa Yargısının işlevi anayasal uygunluk denetimi içinde gelişir ve
yeniden düzenleme alanını gösterir. Bu karar ışığında temel yasa ölçütleri açık
ve belirgin olarak ortaya çıkacaktır.
Anayasa Mahkemesi'nin İçtüzükle ilgili anılan ve daha önceki
kararlarında, İçtüzük kurallarının açık, belirgin ve öngörülebilir olması
gerektiği üzerinde durulmaktadır.
İptali istenen kuralda ise;
İlk ölçüt olarak sunulan “hukuk dalı” anlatımıyla yapılan
belirleme, farklı sonuçlara ve yaklaşımlara neden olabilir. Bilimsel bir
disiplin olarak hukukta ilk ayrım kamu hukuku-özel hukuk alanlarından oluşur.
Akademik ortamda bu ayrımın, bölümlere, anabilim ve bilim dallarına ayrıldığı görülür.
Daha öte bir görüş, her düzenleyici kurallar içeren yasaların birer dal olarak
nitelenebileceğidir.
Bu bakımdan; “hukuk dalı” anlatımında, açıklayıcı ve
belirginleştirici tanım eksikliği izlenmektedir.
İkinci ölçüt olan kişisel ve toplumsal ilgililik, kamu yararına
yönelik olan yasalar kapsamında yaygın bir niteliktir. Bu olgu, “temel yasa”
kavramına bağlanan özel oylama yönteminin genelleşmesine etken olur.
Diğer ölçütlere de; “özel kanun”, “ahenk”, “bağlantıların
korunması” düşüncesinin etken olduğu, bunlarında açıklama ve somutlaştırmayı
gerektirdiği anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan, temel yasa tanımının farklı yorumlara neden
olabilecek niteliği, yasal düzenlemelerde aranan belirginlik ve açıklık
ilkesinin, incelenen metne tam olarak yansımasını gerektirmektedir.
2- Birinci Paragrafın İkinci Tümcesi
Kurul ve meclis gibi, ortak görüşün kararlara neden olacağı irade
açıklamalarında, oylamaların tutanaklara geçirilmesi ve oylanan konunun ne
olduğunun görülmesi; hukuksal işlemlerin konu ögelerinin bilgiye yansıması
yanında, oyların hangi konuya ilişkin olduğunun ve nasıl oluştuğunun açıkça
ortaya konması yönünden zorunludur.
Yasama organı da yasa ve içtüzük düzenleme yetkisini sıkı ve
özenli bir disiplin altında yürüttüğünden, okunmadan bir metnin oylanması
yeterli bir yöntem olmayacaktır. Maddelerin ayrı ayrı oylanması gerekliliği,
ayrı ayrı okunmasının da nedenidir. Ayrıca, “madde”, “bölüm”e dönüştüğünden,
bölüm için özel görüşme yöntemi getirilmemesi katılım ilkeleriyle çelişecektir.
3- Dördüncü Paragrafı
Yasalarda olduğu gibi düzenleyici bir yasama tasarrufu niteliği
taşıyan İçtüzük maddelerinde de diğer maddelere yollama yapılması bir
yasalaştırma tekniğidir. Bu teknik, uygulamacılara yasal boyut içinde bir
saptama ödevi verir. İlgili maddede yer almayan bir konu, yollama yapılan
kuraldaki sözel biçimiyle uygulanabileceği gibi, sözdeki farklılık durumunda,
düzenlemenin özü değerlendirilerek uygulama gerçekleştirilir.
Bu belirleme ve dava dilekçesinde dayanılan savlar kapsamında
somut metne bakıldığında olağan tasarılardaki “madde” kavramının 91. madde
boyutunda “bölüm” adıyla yer değiştirmiş olduğudur. Bölüm otuz madde
olabileceği gibi daha az da olabilir ve Genel Kurul'ca belirlenir. Bu iki ölçüt
ve birinci paragraf bağlamında Mahkememizce ulaşılan sonuç gözönünde
tutulduğunda, madde için öngörülen ilkelerin artık bölüm için geçerli olmasının
doğal sonuç özelliği taşıyacağıdır.
Öte yandan Cumhurbaşkanı'nca bir daha görüşmek üzere geri
gönderilen yasalar yönünden belirsizlik oluşması güçtür. Çünkü yollama
maddesine başka bir maddeden getirilen kural, geldiği maddenin özel amacı
doğrultusunda uygulama alanı bulacaktır. Cumhurbaşkanı'nca geri gönderilen
yasaların yeniden görüşülmesi sırasında, önceki görüşmelerdeki bölüm ayrımları
ve 91. maddedeki ilkelerin gözetileceği de açıktır. Kaldı ki, maddenin (a)
paragrafında temel yasa tanımında yer alan önceki yasalaşma evrelerinde özel
görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulmuş olma ölçütü, duraksamayı önleyecektir.
Bu nedenle kuralda, Anayasa'ya aykırılık yoktur.
Yukarıda açıklanan görüş doğrultusunda, kararın İçtüzüğün 91.
maddesinin (a) bendinin birinci ve ikinci tümceleriyle ilgili kısmına esastan,
dördüncü paragrafıyla ilgili bölümüne gerekçe yönünden karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
1) Temel kanunlar ve İçtüzüğün bütünüyle veya kapsamlı olarak
değiştirilmesinde özel görüşme ve oylama usulü izlenmesinin haklı nedenleri
olup olmadığı açısından:
Her hukuk kuralı, toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklanır.
Parlamentolar gibi, çalışmaları ve kararları açık tartışmaya, iknaya ve
demokratik kurallar çerçevesinde geniş destek sağlamaya dayalı organlarda,
halkın ve ulusun sorunlarına çözüm getirecek, yeni düzenlemeler yaparak toplumu
ileriye taşıyacak yasama faaliyetlerinin bazan zaman sınırlamasının baskısı
altında kaldığı da, hayatın deneyimleriyle bilinen bir keyfiyettir.
Öte yandan, yasama organının uzun yıllar toplum ve ülke hayatına
damgasını vuracak, reform niteliğinde, çoğu kere geniş kapsamlı düzenlemeleri
gerçekleştirmesi sözkonusu olduğunda, bu yasama belgelerinin hazırlık, görüşme
ve oylama safhalarında dikkatle düşünülmüş, tartışılmış, gerekliliği ve
yerindeliği konusunda mümkün olan en geniş uzlaşmanın sağlanmış olması
beklenir. Bu temel demokratik gereklilik, kısıtlı olan zamanın en iyi şekilde
kullanılması gereği ile her zaman bağdaşmayabilirse de, yasamada sürat ve
etkinlik gerekçesi, açık ve serbest tartışma olanağını ortadan kaldırmanın
nedeni olamaz.
İçtüzüğün iptal davasına konu edilen 91. maddesindeki ifadeyle,
bir hukuk dalını sistematik olarak veya bütünüyle veya kapsamlı olarak
değiştirecek genel ilkeleri içeren; kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir
bölümünü ilgilendiren; kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel
kavramları gösteren; özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlaması,
düzenlediği alan yönünden bütünlüğün ve maddeler arasındaki bağlantıların
korunması zorunluluğu bulunan; önceki yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve
oylama usulüne bağlı tutulan veya bunlar gibi özellikleri taşıyan kanunların ve
İçtüzüğün bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirilmesi veya yürürlüğe konması,
Parlamento tarafından gerekli görüldüğü takdirde, özel görüşme ve oylama
usulüne tabi tutulabilir.
Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, özellik taşıyan yasama
belgelerinin özel görüşme ve oylama usulüne tabi tutulması demek, mutlaka ve
her zaman bunların görüşme sürelerinin kısaltılarak alelacele ve toptan
oylanmaları demek değildir. Nitelikleri Anayasamızın 2. maddesinde
belirtilen Cumhuriyetimizin bugününü ve geleceğini etkileyebilecek temel
kanunlar kadar, bu kanunların yapılışındaki demokratiklik ve dolayısıyla
muhtevaya tesir bakımından hayati önemi haiz bir belge olan İçtüzüğün kapsamlı
değişikliklerinde bazı durumlarda, görüşme süresinin kısaltılması
değil, bilakis artırılması da gerekebilir. Nitekim, 424 sayılı kararla kabul
edilen eski 91. madde, özel görüşme ve oylama usulünü önceden belirlememiş,
ihtiyaca ve şartlara göre sürelerin gerekirse uzatılmasına da olanak verecek
şekilde, Danışma kurulunun oybirliği ile önerisi üzerine, buna Genel Kurulun
karar verebileceğini belirtmişti. İvediliği gerektiren her bir durum
farklıdır, bazı hallerde bu bir toplumsal ihtiyaçtan, bazen uluslar arası
şartlardan kaynaklanabilir; ancak sözkonusu yasalar yüzlerce veya binlerce
maddeyi içermiyorsa, en azından olağan görüşme ve oylama yöntemlerine sadık
kalınması, demokratik istikrarın bir gereğidir.
İptali istenen İçtüzük kuralı, demokratik istikrarın gereği olarak
önceden bilinen, benimsenen ve uygulanagelen kurallardan zaruret olmadıkça
ayrılınmaması yolundaki temel ilkeyi göz ardı etmekte, yasa metinlerinin
uzunluğu veya bütünlüğü gerekçesiyle, iktidar grubu yönetimine, salt çoğunluğa
dayanarak, demokratik katılım, serbest ve ayrıntılı tartışma imkanını
muhalefetin, hatta iktidar milletvekillerinin elinden alma imkanı
vermektedir. Temel kanunun tarifi de İçtüzükte tam olarak
yapılmadığından ve esasen yapılamayacağından, böyle bir usul hükmü belirsizlik
yaratır. Belirsizlik ise hukuk güvencesi ilkesine aykırıdır. Bu
nedenle, yapılan düzenleme, Anayasamızın 2. maddesine ters düşmektedir.
2) Milletvekillerinin görev ve yetkileri açısından:
Anayasamızın 80. maddesine göre ”Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti
temsil ederler”.
Her milletvekili, görevini yaparken, Anayasanın 81. maddesinde
yazılı olan milletvekili andı ile bağlı olup, milletvekilleri arasında temsil,
görev ve yetki açısından hiçbir ayrım gözetilemez. Bu nedenle, yasama
faaliyetlerine katılım ve katkı yapma yönünden, parti ve grup disiplini
gerekçeleriyle milletvekilleri üzerine fiilen getirilen kısıtlamalar mümkün
olduğunca azaltılmalı ve demokrasinin vazgeçilmez koşulu olan muhalefetin yanı
sıra, iktidar grubuna veya gruplarına mensup milletvekillerine de azami söz
hakkı verilmelidir. Temel kanunların, özellikle İçtüzüğün kapsamlı
değişiklikleri sözkonusu olduğunda, ayrıntılı görüşme ve tartışma olanağı
vermeyecek derecede kısıtlanmış önerge sayısı, konuşma ve soru-cevap süresi ve
maddeleri okumadan oylama gibi yöntemler; Anayasanın 80. ve 81. maddeleriyle
çerçevesi çizilen milletvekili görev ve sorumluluklarına kısıtlama
getirdiğinden, Anayasaya aykırıdır.
3) Kuvvetler ayrılığı açısından:
Bilindiği gibi devlet sistemimiz, kuvvetler ayrılığına
dayanmaktadır. Bu bağlamda, Anayasamızın 7., 8. ve 9. maddelerinde devletin üç
temel fonksiyonu sayılarak, Cumhuriyetin Temel Organları başlıklı Üçüncü
Kısımda, yasama ve yürütme ayrı ayrı düzenlenmiştir.
Anayasanın 7. maddesine göre yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir ve bu yetki devredilemez. Anayasanın 8. maddesinde ise, yürütme
yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve
kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği belirtilmiştir.
Bu nedenle, her yasanın son maddesinde “Bu kanunu Bakanlar Kurulu
yürütür” denirken, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü hükümlerinin
uygulanması görevi, Hükümete değil, doğal olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiştir. Zira, Yüce Meclis, aynı zamanda Türk Milleti adına soru,
Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla
denetleme yetkisini kullanan makamdır. Bu yetkilerin kullanılması
sırasında başvurulacak usul hükümlerini de içeren İçtüzüğe ilişkin değişiklik
tekliflerinin özel usulle görüşülmesi ve oylanmasının Hükümetçe önerilmesi ve
buna bir siyasi partiden oluşan salt çoğunlukla karar verilmesi, kuvvetler
ayrılığı ilkesiyle bağdaşmaz. Şayet içtüzüğün 91. maddesi, eski şeklinde olduğu
gibi, böyle bir kararın verilmesi için Danışma Kurulunun oybirliği ile yapacağı
öneriyi gerekli görse veya hiç olmazsa Genel Kurulun kararını nitelikli
çoğunluğa (beşte üç) bağlasa idi, sonuç bu derece mahzurlu olmayacaktı. Ancak,
iptali istenen İçtüzük maddesi, denetim bakımından Meclise karşı sorumlu olan
Hükümete, bu denetimde uygulanacak İçtüzük kurallarının kapsamlı şekilde
değiştirilmesini önerme yetkisini vermekle, milletvekillerinin Hükümet
üzerindeki denetim olanaklarını zayıflatacak düzenlemelerin yolunu açmaktadır.
Bu nedenle, Anayasanın 7., 8., 98., 99. ve 100. maddelerine aykırıdır.
4) Türk Milletinin Demokratik Kazanılmış Haklarına aykırılık
açısından:
Anayasamız, Başlangıç bölümünde de vurgulandığı üzere, “dünya
milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye
Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş
medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde” , “her Türk vatandaşının…temel hak ve
hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür,
medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi
varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” “fikir,
inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak
sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere”, “demokrasiye aşık Türk evlatlarının
vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi” olunmuştur.
Anayasa metnine dahil bulunan bu ifadelerin edebi ve söylevsel
yönünün ötesinde, milli hedef ve ülkülere ulaşmak için sürekli
demokratik gelişimi öngören Cumhuriyeti tarif ettiği açıktır.
Demokrasimiz, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, bazı iniş-çıkışlara
rağmen, sürekli ilerlemeler kaydetmiştir. Demokratikleşme doğrultusundaki her
gelişmenin Türk Milleti için, demokrasi yönünde kazanılmış hak teşkil
ettiği kuşkusuzdur. Bu nedenle, demokrasimizin katılımcı çizgideki kazanımları,
geriye çevrilemez; çevrilmemelidir.
Anayasamızın 6. maddesine göre “Egemenlik, kayıtsız şartsız
Milletindir” ve “Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre
yetkili organları eliyle kullanır”.
Milli iradenin temsilcisi Yüce Meclisi oluşturan milletvekilleri
ne denli demokratik ve katılımcı bir ortamda görevlerini yaparlarsa, Milletin
demokratik kazanılmış hakları da o derece korunmuş olur. Tersine, Milletin
vekillerinin yasama ve denetim faaliyetleri ne denli kısıtlayıcı usul
hükümlerine bağlanırsa, iradenin asli sahibinin, yani Milletin hakları da o
ölçüde haleldar edilmiş olur.
İçtüzüğün 91. maddesi, muhalefet milletvekilleri bir yana, iktidar
milletvekillerinin dahi, temel kanunlar ve İçtüzükte önemli değişiklikler
yapılırken Hükümetin, esas komisyonun ve grupların karşısında ikinci plana
düşmelerine, katılımlarının sınırlandırılmasına yol açmaktadır. Bu tür bir özel
görüşme ve oylama yöntemine başvurulmasını Meclisteki gurupların mutabakatına
(Danışma Kurulunun oybirliğiyle önerisine) veya en azından nitelikli çoğunluğa
(beşte üç) bağlayan daha önceki İçtüzük hükümlerinin gerisine gidilerek yapılan
bu düzenleme, yasama organının düzenli ve etkin çalışma ihtiyacını ölçüsüz
biçimde aşan ve demokratik ilkelere ters düşen bir mahiyet taşımaktadır. Bu
nedenle, demokratik gelişim çizgisinden sapma ve Milletin
temsilcilerinin, dolayısıyla Milletin, demokrasi alanındaki kazanılmış
haklarını haleldar etme anlamına gelmektedir. Bu nedenle, Anayasanın
6. maddesine olduğu kadar Başlangıç metnine de aykırıdır.
İçtüzüğün 91. Maddesinin (a) bendinin birinci ve üçüncü
paragrafının ve (b) bendinin, Anayasa'nın Başlangıç bölümü ile pek çok
maddesine aykırı olduğu kanaatiyle, çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
Üye
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|