"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Mahkeme'nin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“8.3.1995 günlü, 22221 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanıp yayımı tarihinden 6 ay sonra yürürlüğe giren, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 25. maddesinin üçüncü fıkrasında “16 ncı maddeye aykırı hareket edenler hakkında 200.000.000.- lira para cezası uygulanır. 16 ncı maddeye aykırılık, ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel vesair araçlar ile gerçekleşmiş ise, cezanın on katı uygulanır. Bakanlık ayrıca ticari reklam veya ilanın durdurulması ve/veya aynı yöntemle düzeltilmesini ilgililerden ister. Bu isteğe rağmen 16 ncı maddeye aykırılığın devamı halinde, Bakanlık ticari reklam veya ilanın durdurulması ve/veya aynı yöntemle düzeltilmesi talebi ile tüketici mahkemesine başvurabilir” hükmü yer almaktadır.
Anılan hükümde yer verilen 200.000.000.- lira tutarındaki ceza miktarı, 4421 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme sonucu 2001 yılı için 3.796.416.000.- liraya ulaşmış, dolayısıyla ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel vesair araçlar ile gerçekleşmiş aykırılıklar için bu miktar 37.964.160.000.- lira olmuştur.
T.C. Anayasası'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devleti niteliği belirlenmiş, 5. maddesinde toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmış, 48. maddesinde, Devletin özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı belirtildikten sonra, 172. maddesinde, “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder” 173. maddesinde, “Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır” hükümlerine yer verilmiştir.
4077 sayılı Yasa'nın anılan hükümlerinde ihlâlin cezanın ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel vesair araçlar ile gerçekleşmesi halinde cezanın on katının uygulanacağı belirtilmektedir. Ancak, belirtilen türdeki araçların sayı ve çeşitliliğinin oldukça artmış olması nedeniyle bu tür herhangi bir araçla yayınlanan reklamın ulaşabileceği toplum kesimleri ve insan sayısı düşük bir düzeyde de kalabilmek, reklamın ulaşabileceği insan sayısı ve reklamın etkinliği ise, ceza miktarının belirlenmesinde dikkate alınamamaktadır. Dolayısıyla, Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihteki reel değerini sürdürmekle birlikte ekonomik krizler nedeniyle gelir düzeyindeki gerileme sonucu nispi bedeli artmış olan cezada, asgari-azami sınırlar belirtilmediğinden 16. maddeye aykırılığın ağırlık derecesine göre, uygulayıcı idare ile yargının suçla ceza arasındaki adil denkliği gözettiği takdir hakkı kullanması mümkün olamamaktadır.
Öte yandan, anılan maddenin üçüncü cümlesi, Bakanlığın ayrıca ticari reklam veya ilanın durdurulması ve/veya aynı yöntemle düzeltilmesini ilgililerden isteyeceği, bu isteğe rağmen 16. maddeye aykırılığın devamı halinde ticari reklam veya ilanın durdurulması ve/veya aynı yöntemle düzeltilmesi talebi ile tüketici mahkemesine başvurulabileceğini hükme bağladığından Yasa'nın amaç bakımından çok daha etkin sonuçlar yaratacak bu yolun uygulanabilmesi için de para cezasının miktarı önem taşımaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 25. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasa'nın anılan maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından, Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına, 28.1.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.”
"
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2003/16
Karar Sayısı : 2005/65
Karar Günü : 12.10.2005
R.G. Tarih-Sayı :31.01.2006'da tebliğ edildi.
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 7. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 23.2.1995 günlü, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 25. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci tümcelerinin Anayasa'nın 2., 5., 48., 172. ve 173. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Görülmekte olan davada, 4077 sayılı Yasa'nın 16. maddesine aykırılık nedeniyle, idari para cezası verilmesini öngören itiraz konusu tümcelerin Anayasa'ya aykırı oldukları kanısına varan Mahkeme, iptalleri için re'sen başvurmuştur.
III- İTİRAZ KONUSU YASA KURALI
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 25. maddesinin üçüncü fıkrasının itiraz konusu birinci ve ikinci tümceleri şöyledir :
“16 ncı maddeye aykırı hareket edenler hakkında 200.000.000 lira para cezası uygulanır. 16 ncı maddeye aykırılık, ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel vesair araçlar ile gerçekleşmiş ise, cezanın on katı uygulanır.”
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Enis TUNGA ve Mehmet ERTEN'in katılımlarıyla 11.3.2003 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
14.3.2003 günlü, 25048 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan, 6.3.2003 günlü, 4822 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 33. maddesiyle itiraz konusu kuralların da yer aldığı 4077 sayılı Yasa'nın 25. maddesi yeniden düzenlenmiştir. 4822 sayılı Yasa'nın 38. maddesine göre, söz konusu değişiklik Yasa'nın yayımı tarihinden itibaren üç ay sonra yürürlüğe girmiştir.
4822 sayılı Yasa'yla değiştirilen 4077 sayılı Yasa'nın 25. maddesinin sekizinci fıkrasında, iptal istemine konu kurallar korunmuş, fakat idari para cezası miktarında değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliğin, yerel Mahkemedeki davada lehe sonuç doğuracak nitelikte olması nedeniyle konusu kalmayan istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
Şevket APALAK bu görüşe katılmamıştır.
VI- SONUÇ
23.2.1995 günlü, 4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un 25. maddesi, 6.3.2003 günlü, 4822 sayılı Yasa'nın 33. maddesiyle değiştirildiğinden, 4077 sayılı Yasa'nın 25. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci tümcelerine ilişkin KONUSU KALMAYAN İSTEM HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, Şevket APALAK'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 12.10.2005 gününde karar verildi.
Başkan
Tülay TUĞCU
Üye
Sacit ADALI
Fulya KANTARCIOĞLU
Ahmet AKYALÇIN
Mehmet ERTEN
Mustafa YILDIRIM
A. Necmi ÖZLER
Serdar ÖZGÜLDÜR
Şevket APALAK
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
AZLIK OYU
İdari işlemler, yönetsel birimlerce alındıkları tarihte yürürlükte olan yasal kurallara göre yargısal denetime konu olurlar. Öğreti ve uygulamanın ortak kabulü olan bu idare hukuku ilkesi, kamu gücüne dayanılarak alındığı tarihteki hukuksal gerekler ve nedenlerin ürünü olarak ortaya çıkan idari işlemlerin yasallık ilkesiyle ilişkilidir. Gerçekten de yasallık ilkesi, işlem sırasında varolan hukuksal metinlerle sınırlı bir özellik içerir.
Yönetsel işlemi oluşturan ve sınırlayan hukuksal ortam, hiç kuşku yokki o işlemin yargısal değerlendirmesinde de etken olan yaklaşımdır. Tersi durumda, davaya konu yapılan işlemin, alınışına etken olan koşullar ve hukuki nedenler dışında ve işlemin idarece oluşturulmasından sonraki gelişmelerle irdelenmesi ve böylece yargı yerince yeni bir işlem yapılması sonucu doğar. Bu sonuç, idare hukuku ilkeleri ve idarenin yargısal denetiminin yapısıyla örtüşmez.
Öte yandan, mahkemelerce Anayasa Mahkemesi'ne başvurulduğunda alınacak kararlar uyuşmazlığı çözecek işlev taşıyacağından, bu kapsamdaki Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürüyecektir. İtiraz yönteminin bu özellikleri, anayasal denetime konu yapılan yasanın değişmesi durumunda da, Anayasa Mahkemesi'nce somut kural denetiminin sürdürülmesini kaçınılmaz kılacaktır.
Ulaşılan bu yaklaşım tüm idari işlemler için geçerlidir. Temelde aynı özellikler içeren yönetsel işlemler arasında, anayasa yargısı yönünden ayrım yapmak olanaksızdır. Tersi bir yaklaşım, soyut kurallara bakışa da yansır ve eşitlik ilkesi karşısında açıklamasız kalır. Somut olguda olduğu gibi, yasal kuraldaki değişiklik, idari işlemin oluşmasına etken ve yargılama sırasında değerlendirilecek olan kanunun Anayasa'ya uyum yönünden incelenmesini önlemez. Konuya ilişkin vazgeçilemez bir durumda, idari yargıcın, ceza veren ve böylece hukuksal tavrı ortaya çıkaran bir yargıç olmadığı, ceza veren idare ajanının yasalar içinde gerçekleşen iradesini denetleyen bir yargıç olduğudur. Başka bir aktarımla, ceza yargıcının cezalandırma yetkisini kullanırken gözeteceği tüm yasal gelişmeleri, idare hukuku kapsamında cezalandırma yetkisini kullanan idare organının dikkate alacağıdır. Belirtildiği gibi idari yargıç, yönetsel iradeyi denetleyecek ve o ortamla sınırlı bir yargılama yürütecektir.
Bu bakımdan, itiraz yoluna gelen yargı yerinde incelenen uyuşmazlığa neden yasal kuralın değişmesi, ilgili yasanın önceki kuralının, çekişmeyi çözümleme ve irdelenen işlemin hukuksal nedeni olma özelliğini etkilemediğinden, mahkemece uygulanacak yasal metin konumunun sürdüğü açıktır.
Aktarılan gelen açıklamalar doğrultusunda, uyuşmazlığa neden olan yasal kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu yolundaki başvurunun incelenmesi gerektiği oyuyla karara karşıyım.