"...
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
İptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren 27.2.2004
günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“I. OLAY
Hükümetin hazırlayarak parlamentoya sunduğu, ekonomik
olayları etkileyebilecek, vergilemede basitlik ve adaleti sağlamaya yönelik
düzenlemeleri içeren Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı parlamentoda görüşülerek kabul edilmiştir.
5035 sayılı Kanunda yer alan düzenlemelerin bir bölümü,
motorlu taşıtlar vergisi ile ilgilidir.
5035 sayılı Kanun, motorlu taşıtların, değerlerinin göz
önünde tutularak vergilendirilmesini esas alan düzenlemeler getirmemiştir. 5035
sayılı Kanun ile motorlu taşıtlar vergisinde yapılan yeni düzenlemelerle, vergi
yükünün dağılımındaki adaletsizlik ortadan kalkmamıştır.
Bu düzenlemeler yanında, Kanunun yürürlüğü ile ilgili madde
de, hukukun temel ilkelerinden olan kanunların geriye yürümezliği ilkesine
aykırıdır.
Özet olarak ifade etmek gerekirse, söz konusu düzenlemeler
hukukun temel ilkelerine ve Anayasa'ya aykırılıklar içermektedir.
Anayasa'ya aykırı olan bu hükümlerin iptali ve
uygulanmaları durumunda giderilmesi olanaksız hukukî durum ve zararlar ortaya
çıkacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulması
istemi ile Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açılmıştır.
Aşağıda önce, 5035 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun söz konusu dava çerçevesinde iptali istenen
hükümlerine yer verildikten sonra, iptali istenen hükümlerle ilgili olarak
Anayasa'ya aykırılık gerekçeleri açıklanmıştır.
II. İPTALİ İSTENEN HÜKÜMLER
(...)
III. GEREKÇE
1. 5035 Sayılı Kanunun 23 üncü Maddesi ile Değiştirilen 197
Sayılı Kanunun 5 inci Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Motorlu taşıtlar vergisi, emlak vergisi gibi servet
üzerinden alınan vergidir. 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun
kapsamına giren taşıtlar, Kanunun 5 ve 6 ncı maddesindeki (I), (II), (III) ve
(IV) sayılı tarifelere göre vergilendirilmektedir.
5035 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi, 197 sayılı Motorlu
Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun 5 inci maddesini değiştirerek, otomobil,
kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerleri ile motosikletlerin vergilendirildiği
(I) sayılı tarifeyi yeniden düzenlemiştir.
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun 5 inci maddesinde
yapılan değişiklikler; mükelleflerin ödeme gücünü esas almak suretiyle mevcut
adaletsiz yapıyı değiştirmediği gibi, kimi yönlerden daha da adaletsiz bir
durumun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Yapılan düzenlemeyle, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun
(I) sayılı tarifesinde yer alan otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve
benzerleri ile motosikletlerin vergilendirilmesindeki net ağırlık uygulamasına
son verilmekte, motor silindir hacmi ve yaş esasını baz alan bir vergi
uygulaması getirilmektedir.
Buna göre, taşıtların silindir hacimleri, 1300 cm3ve
aşağısı; 1301 - 1600 cm3; 1601 - 1800 cm3; 1801 - 2000 cm3;
2001 - 2500 cm3; 2501 - 3000 cm3; 3001 - 3500 cm3;
3501 - 4000 cm3; 4001 cm3ve yukarısı olarak dokuz farklı
grupta derecelendirilmiştir.
Ayrıca bu derecelendirme de kendi içinde 1-3 yaş, 4-6 yaş,
7-11 yaş, 12-15 yaş, 16 ve yukarı yaş olmak üzere 5 ayrı gruba ayrılmıştır.
Taşıtın motor silindir hacmi arttıkça ödenecek motorlu
taşıtlar vergisinin tutarı da artmakta; taşıtın yaşı büyüdükçe ödenecek motorlu
taşıtlar vergisinin tutarı azalmaktadır.
Taşıtın motor silindir hacmi ve yaşı ise, verginin konusunu
oluşturan taşıtın değerini, yani servet unsurunun değerini doğrudan doğruya
yansıtmamaktadır. Aynı silindir hacmi ve yaştaki, değeri birbirinden çok farklı
taşıtlar için aynı verginin öngörülmesi, eşitlik görünümünde fakat aslında
Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı bir durumun ortaya çıkmasına neden
olmaktadır.
Anayasa'nın “Vergi ödevi” başlıklı 73 üncü maddesinin
birinci fıkrasında, “herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne
göre, vergi vermekle yükümlüdür” denilmektedir.
Fıkrada, verginin genel olması, mali güce göre olması ve
kamu giderlerini karşılamak üzere alınması öngörülmüştür.
Genellik ilkesi, sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin
herkesin elde ettiği gelir, servet ya da harcamalar üzerinden vergi ödenmesini
amaçlar.
Mali güce göre vergilendirme ise, verginin kişilerin
ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır. Bu ilke, mali gücü fazla
olanın, mali gücü az olana oranla daha fazla vergi ödemesi gereğini belirler.
Mali gücün tanımı Anayasa'da bulunmamakla birlikte genellikle ödeme gücü anlamında
kullanılmaktadır. Kamu maliyesi yönünden ise gelir, servet ve harcamalar mali
gücün göstergeleridir.
Verginin mali güce göre alınması aynı zamanda vergide
eşitlik ilkesinin uygulama aracıdır. Vergide eşitlik ilkesi, yükümlülerin vergi
ödeme güçlerinin dikkate alınmasını gerektirir.
Vergilendirmede adalet ve eşitlik; verginin mali güce göre
ödenmesi ve herkesin vergi ödemesi ilkesi ile hayata geçer. Vergi yükünün
adaletli ve dengeli dağılımı bu ilkelere dayanılarak sağlanır. Vergide eşitlik
ilkesi, mali gücü aynı olanların aynı, mali gücü farklı olanların ise farklı
oranlarda vergilendirilmesini gerektirir.
Anayasa'nın 73 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında, vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımının
sağlanması amaçlanmıştır. Sermaye iratlarının ücretlere göre farklı
değerlendirilmesi, en az geçim indirimi, artan oranlı vergilendirme gibi uygulamalar,
vergi yükünün adalete uygun ve sosyal amaçlı dağıtımının araçlarıdır.
Yasakoyucu, Anayasal kurallara uymak koşuluyla gelir,
servet ya da harcamanın vergilendirilmesinde konulara, nitelik veya miktarlara
göre değişik ölçütler getirebilir. Ancak, bu ölçütlerin de Anayasa'nın 73 üncü
maddesinde ifadesini bulan verginin mali güce göre alınması ve genel olması
ilkelerine ve Anayasa'nın diğer hükümlerine uygun olması gerekir.
5035 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin değiştirdiği 197
sayılı Kanunun 5 inci maddesinde yapılan düzenlemede ise, bir servet vergisi
olan motorlu taşıtlar vergisinin miktarının, vergi konusu olan taşıtın değerine
göre belirlenmediği görülmektedir. Bunun yerine, motor silindir hacmine ve
taşıtın yaşına göre vergilendirme esası benimsenmiştir. Bu da, vergi yükünün
adaletsiz ve eşitlik ilkesine aykırı bir biçimde dağılımına yol açmıştır.
5035 sayılı Kanunun gerekçesinde, aracın değeri ile
bağlantılı bir vergileme için en uygun ölçünün aracın sigorta değerinin olduğu
açıkça ifade edilmiştir. Yani, motor silindir hacmi ve taşıtın yaşı gibi
ölçütlerin taşıtların gerçek değerini yansıtmadığı, bu ölçütlere göre vergi
alındığında, vergi yükünün adaletsiz dağılımına neden olunacağı ve
mükelleflerden ödeme güçlerini aşan miktarda vergi alınacağı, kanun koyucu
tarafından dolaylı olarak kabul edilmektedir.
Nitekim bu kabul, 5035 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle
değiştirilen 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun 5 inci maddesinin
son fıkrasında açıkça görülmektedir.
Söz konusu fıkra aynen şöyledir: (I) sayılı tarifede yer
alan otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerlerine ait vergi
tutarlarının Türkiye Sigorta ve Reasürans Birliği tarafından her yılın Ocak
ayında ilan edilen kasko sigortası değerlerinin % 6'sını aşması halinde, aynı
yaş grubunda bulunan taşıtlara ait vergi tutarlarını, bir alt kademedeki
taşıtlara isabet eden vergi tutarı olarak belirlemeye, bu oranı % 4'e kadar
indirmeye ve kanuni oranına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Bu fıkra da göstermektedir ki, 5035 sayılı Kanunun 23 üncü
maddesiyle getirilen ve taşıtlar için ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisinin
hesabında dikkate alınan kriterler, taşıtın yani servetin gerçek değerini
ortaya koymamaktadır. Bu nedenle de mali güce göre vergilendirme ve vergi
yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımı ve eşitlik ilkeleriyle,
dolayısıyla Anayasa'nın 10 uncu ve 73 üncü maddeleriyle bağdaşmamaktadır.
Diğer taraftan, 5035 sayılı Kanun'un 23 üncü maddesiyle 197
sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun 5 inci maddesine eklenen fıkra ile,
mali gücü aşan ve vergi yükünün adaletsiz dağılımına neden olacak vergilendirme
durumlarını önlemek üzere tedbir alabilmesi için Bakanlar Kurulu'na yetki
verilmiştir. Bu yetkilendirme; yetkinin sınırları çok geniş olduğu için
Anayasa'nın yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine aykırıdır. Kaldı ki
böyle bir yetkilendirme, keyfi uygulamalara yol açabilecek, ölçüsüz bir
yetkilendirme niteliğini de taşımaktadır.
5 inci maddenin son fıkrasına göre, (I) sayılı tarifede yer
alan taşıtların kasko değerinin % 6'sından fazla miktarda vergi ödemeleri, mali
gücü aşan oranda vergilendirme olarak kabul edilmektedir.
Taşıtların kasko değerinin % 6'sından fazla miktarda vergi
ödemeleri halinde Bakanlar Kurulu vergi tutarını bir alt kademedeki taşıtlara
isabet eden tutara indirebilecektir. Örneğin, motor silindir hacmi 4001 cm3'ten
büyük ve 3 yaşından küçük bir taşıt için ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi
tutarı (9 milyar TL.), aynı taşıtın kasko değerinin % 6'sını aşarsa, Bakanlar
Kurulu bu yaş grubundaki taşıtların motorlu taşıtlar vergisini bir alt
kademedeki taşıtlar için belirlenen tutara indirebilecektir. Yani, (5 milyar
500 milyon TL'ye). Bunun anlamı, Bakanlar Kurulu'na verilen yetki ile taşıtın
vergi tutarının % 39 oranında azaltılabilecek olmasıdır.
Bakanlar Kurulu bu yetkisini aynı anda tüm kademeler için
kullanabilir. Bu durumda 3 yaş ve altındaki taşıtlar için ödenecek olan motorlu
taşıtlar vergisi tutarı 9 milyar TL'den 250 milyon TL'ye düşebilir. Bakanlar
Kurulu bu durumda motorlu taşıtlar vergisi tutarını % 97 oranında
azaltabilecektir.
Bireylerin sosyal ve ekonomik durumlarını etkileyecek keyfi
uygulamalara neden olunmaması için vergilendirmede, vergiyi doğuran olayın;
vergilerin matrah ve oranlarının alt ve üst sınırlarının; tarh, tahakkuk ve
tahsil usullerinin; yaptırımlarının ve zamanaşımı gibi belli başlı temel
öğelerinin yasalarla belirlenmesi gerekir. Ancak, yasa ile her konuyu bütün
kapsam ve ayrıntılarıyla düzenlemenin olanaklı olmadığı durumlarda yürütme
organına açıklayıcı ve tamamlayıcı nitelikte idari işlem yapma yetkisi
verilebilir.
Nitekim, Anayasa'nın 73 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında
yer alan hükme göre; “vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği
yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna
verilebilir.”
Anayasa'da Bakanlar Kurulu'na tanınan yetkinin sınırları
bellidir. Bu sınırlar içinde kalarak Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesi
Anayasa'ya uygundur. Ancak Bakanlar Kurulu'na, vergilerin kanunla konulup,
kaldırılması, değiştirilmesi ve vergilerin yasallığı ilkesini zedeleyecek
ölçüde geniş yetkiler verilirse, bu yetkilendirme Anayasa'ya aykırı olur.
Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında belirtildiği gibi,
yürütme organına; asli, genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz ve
takdir yetkisinin çok geniş olarak kullanılmasına yol açabilecek düzenleme
yetkisi verilemez. Bunun nedeni, böyle bir yetkilendirmenin yürütmeye yasama
yetkisinin devredilmesi anlamına gelmesi ve böyle bir yetki devrine Anayasa'nın
7 nci maddesinin imkan tanımamasıdır.
Anayasa'nın 8 inci maddesinde, yürütme yetkisi ve görevi,
Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir biçiminde
tanımlanan “idarenin kanuniliği” ilkesi de, bir konuda yapılacak düzenlemenin,
yasama yetkisinin devrine yol açmayacak belirginlikte olmasını gerektirir.
Oysa, dava konusu 5035 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin
değiştirdiği 197 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle Bakanlar Kurulu'na takdir
yetkisinin çok geniş olarak kullanılmasına yol açabilecek düzenleme yetkisi
verilmiştir. İdareye tanınan bu geniş yetkinin açık bir yetki devri
oluşturduğunda duraksamaya yer yoktur.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi'nin E. 2001/36 sayılı kararında
aynen şöyle denilmektedir:
“Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun yetki başlıklı 10 uncu
maddesine göre, vergi miktarları yeniden değerleme oranında her yıl artmakta ve
bu usulle maktu vergilerin zamanla aşınması önlenmektedir. Ancak, dava konusu
kuralla belirtilen artışın yeterli olmaması veya değişen ekonomik koşullara
uygunluğun sağlanması amacıyla Bakanlar Kurulu'na yeniden değerleme oranının %
50 fazlasını geçmemek, % 20'sinden az olmamak üzere yeni oranlar belirleme
yetkisi de verilmiştir. Buna ek olarak Bakanlar Kurulu'na bir de bu tutarları
yirmi katına kadar artırma yetkisinin verilmiş olması, yasama yetkisinin
devrine yol açan ve vergi adaleti ile bağdaşmayan ölçüsüz bir düzenlemedir.
İptali istenilen kuralla vergi miktarının, taşıtların teknik özellikleri
ve/veya kullandıkları yakıt türleri, kullanım amaçlarına göre ayrı ayrı veya
topluca yirmi katına kadar arttırılabilmesi için Bakanlar Kurulu'na yetki
verilmesi, keyfi bir uygulamaya neden olabileceğinden hukuk güvenliği ilkesi
ile de bağdaşmamaktadır”
5 inci maddenin son fıkrasında Bakanlar Kuruluna verilen
yetki, keyfi uygulamalara yol açacak kadar geniş ve belirsiz olduğu için, hukuk
güvenliğini sarsacak ve Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti
ilkesiyle çelişecektir.
Öte yandan, Anayasa'ya aykırı hükümlerin hukukun üstünlüğü
ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşeceği de açıktır.
Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti, bütün
işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu
sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu
geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen
gösteren, yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasakoyucunun da uymak
zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile Anayasa'nın bulunduğu bilinci olan
devlettir.
Anayasa'ya aykırı bir hükmün Anayasa'nın 11 inci
maddesindeki Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da
düşünülemez. Bu yüzden söz konusu düzenleme Anayasa'nın 11 inci maddesine de
aykırıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 5035 sayılı Kanunun 23 üncü
maddesiyle değiştirilen 197 sayılı Kanunun 5 inci maddesi, Anayasa'nın 2 nci
maddesindeki hukuk devleti ilkesine; 7 nci maddesindeki yasama yetkisinin, Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu, bu yetkinin
devredilemeyeceği kuralına; 8 inci maddesindeki, yürütme yetkisi ve görevi,
Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir biçiminde
tanımlanan idarenin kanuniliği ilkesine; 10 uncu maddesindeki kanun önünde
eşitlik ilkesine; 11 inci maddesindeki Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
ilkesine ve 73 üncü maddesindeki vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılması ve
herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi ilkelerine aykırı olup, iptali
gerekmektedir.
2. 5035 Sayılı Kanunun 24 üncü Maddesi ile Değiştirilen 197
Sayılı Kanunun 6 nci Maddesinde Yer Alan (II), (III) ve (IV) Sayılı Tarifelerin
Anayasa'ya Aykırılığı
5035 sayılı Kanunun 24 üncü maddesiyle değiştirilen 197
sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun 6 ncı maddesinin (II) sayılı
tarifesinde, minibüs; otobüs ve benzerleri; kamyonet, kamyon, çekici ve
benzerleri, (III) sayılı tarifesinde, yat; kotra ve her türlü özel tekneler,
(IV) sayılı tarifesinde ise, uçak ve helikopterler yer almaktadır.
5035 sayılı Kanunun 24 üncü maddesiyle bazı taşıtların
tarifeleri değiştirilmiş
ve kamyon, kamyonet, çekici, ve benzeri taşıtların vergileme kriterleri olarak
istiap
haddi uygulamasına son verilerek teknik belgelerinde yazılı azami toplam
ağırlık
esasına geçilmiştir.
Yeni düzenlemeyle panel van ve motorlu karavanlar da (II)
sayılı tarife kapsamına alınmıştır, (II) sayılı tarife kapsamına girecek
taşıtlar için ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisinin miktarı, minibüs; panel
van ve motorlu karavanlar; otobüs ile kamyon; kamyonet; çekici ve benzerleri
için farklı kriterler esas alınarak belirlenmiştir.
Örneğin, minibüsler için belirlenen tek kriter taşıtın
yaşıdır. Buna göre minibüsün yaşı büyüdükçe, ödenecek vergi azalmaktadır.
Minibüsler için ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi miktarını belirleyen
başkaca bir kriter bulunmamaktadır.
Panel van ve motorlu karavanlar için motor silindir hacmi
ve taşıtın yaşı olmak üzere iki kriter tespit edilmiştir. Taşıtın motor
silindir hacmi yükseldikçe ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı artmakta,
taşıtın yaşı büyüdükçe motorlu taşıtlar vergisi miktarı azalmaktadır.
Otobüsler için ise iki kriter belirlenmiştir. Otobüsteki
oturma yeri sayısı ve taşıtın yaşı. Otobüsteki oturma yeri sayısı arttıkça
ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı artmakta, taşıtın yaşı büyüdükçe
motorlu taşıtlar vergisi miktarı azalmaktadır.
Kamyon ve kamyonetler için ödenecek motorlu taşıtlar vergisi
taşıtın toplam ağırlığına ve yaşına bağlı olarak belirlenmektedir. Kamyon ve
kamyonetin yük azami toplam ağırlığı kg. olarak arttıkça ödenecek motorlu
taşıtlar vergisi miktarı artmakta, taşıtın yaşı büyüdükçe motorlu taşıtlar
vergisi miktarı azalmaktadır.
Motorlu deniz taşıtları (III) sayılı tarifeye göre
vergilendirilmektedir. (III) sayılı tarife kapsamına giren deniz taşıtları için
ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı, taşıtların motor gücü (BG) arttıkça
ödenecek motorlu taşıtlar vergisi miktarı artmakta, deniz taşıtının yaşı
büyüdükçe motorlu taşıtlar vergisi miktarı azalmaktadır.
Uçak ve helikopterler ise (IV) sayılı tarifeye göre
vergilendirilmektedir. Uçak ve helikopterler için ödenecek motorlu taşıtlar
vergisi miktarı, taşıtın azami kalkış ağırlığı ve yaşına göre belirlenmektedir.
Uçak ve helikopterin azami kalkış ağırlığı arttıkça ödenecek motorlu taşıtlar
vergisi miktarı artmakta taşıtın yaşı büyüdükçe motorlu taşıtlar vergisi
miktarı azalmaktadır.
Motorlu taşıtlar vergisi bir servet vergisidir ve servet
(taşıt) üzerinden alınmalıdır. Oysa, 5035 sayılı Kanunun 24 üncü maddesiyle
değiştirilen 197 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde, motorlu taşıtlar vergisinin
miktarı, verginin konusunu oluşturan taşıtların değerinden neredeyse bağımsız olarak
belirlenmektedir. Şöyle ki, söz konusu maddedeki (II), (III) ve (IV) sayılı
tarifelerde yer alan taşıtların motorlu taşıtlar vergisi miktarı, taşıtın
yaşına; silindir hacmine; oturma yeri sayısına; motor gücüne; azami toplam
ağırlığına ve azami kalkış ağırlığına bağlı olarak tespit edilmektedir.
Ancak bunlardan hiçbirisi verginin konusunu oluşturan
taşıtın yani servet unsurunun değerini doğrudan doğruya yansıtmamakta ve
taşıtlar üzerindeki motorlu taşıtlar vergisi yükünün birbirinden çok farklı ve
adaletsiz bir şekilde oluşmasına neden olmaktadır. Bu da, değeri birbirinden
çok farklı araçlar için ödenecek verginin aynı olması gibi, eşitlik görünümünde
fakat aslında Anayasa'nın 10 uncu maddesinde ifade edilen kanun önünde eşitlik
ilkesine aykırı bir durumun ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Anayasa'nın “Vergi ödevi” başlıklı 73 üncü maddesinin
birinci fıkrasında, “herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne
göre, vergi vermekle yükümlüdür” denilmektedir.
Fıkrada, verginin genel olması, mali güce göre olması ve
kamu giderlerini karşılamak üzere alınması öngörülmüştür.
Genellik ilkesi, sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin
herkesin elde ettiği gelir, servet ya da harcamalar üzerinden vergi ödenmesini
amaçlar.
Mali güce göre vergilendirme ise, verginin kişilerin
ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır. Bu ilke, mali gücü fazla
olanın, mali gücü az olana oranla daha fazla vergi ödemesi gereğini belirler.
Mali gücün tanımı Anayasa'da bulunmamakla birlikte genellikle ödeme gücü
anlamında kullanılmaktadır. Kamu maliyesi yönünden ise gelir, servet ve
harcamalar mali gücün göstergeleridir.
Verginin mali güce göre alınması aynı zamanda vergide
eşitlik ilkesinin uygulama aracıdır. Vergide eşitlik ilkesi, yükümlülerin vergi
ödeme güçlerinin dikkate alınmasını gerektirir.
Vergilendirmede adalet ve eşitlik; verginin mali güce göre
ödenmesi ve herkesin vergi ödemesi ilkesi ile hayata geçer. Vergi yükünün
adaletli ve dengeli dağılımı bu ilkelere dayanılarak sağlanır. Vergide eşitlik
ilkesi, malî gücü aynı olanların aynı, malî gücü farklı olanların ise farklı
oranlarda vergilendirilmesini gerektirir.
Anayasa'nın 73 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, vergi
yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımının sağlanması amaçlanmıştır.
Sermaye iratlarının ücretlere göre farklı değerlendirilmesi, en az geçim
indirimi, artan oranlı vergilendirme gibi uygulamalar vergi yükünün adalete
uygun ve sosyal amaçlı dağıtımının araçlarıdır.
Yasakoyucu, Anayasal kurallara uymak koşuluyla gelir,
servet ya da harcamanın vergilendirilmesinde konulara, nitelik veya miktarlara
göre değişik ölçütler getirebilir. Ancak, bu ölçütlerin de Anayasa'nın 73 üncü
maddesinde ifadesini bulan verginin mali güce göre alınması ve genel olması ilkelerine
uygun olması gerekir.
5035 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi ile değiştirilen 197
sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yer alan (II), (III) ve IV sayılı tarifeler,
yukarıda açıklanan nedenlerle Anayasa'nın vergi yükünün adaletli ve dengeli
dağılması, herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi ve kanun önünde eşitlik
ilkelerine, dolayısı ile Anayasa'nın 10 ve 73 üncü maddelerine aykırıdır.
Anayasa'nın bir maddesine aykırı olan bir düzenleme,
hukukun üstünlüğüne ve dolayısı ile, Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan
hukuk devleti ilkesine de aykırıdır.
Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti, bütün
işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu
sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek
sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren,
yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda
olduğu temel hukuk ilkeleri ile Anayasa'nın bulunduğu bilinci olan devlettir.
Anayasa'ya aykırı bir hükmün Anayasa'nın 11 inci
maddesindeki Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da
düşünülemez. Bu yüzden söz konusu düzenleme Anayasa'nın 11 inci maddesine de
aykırıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 5035 sayılı Kanunun 24 üncü
maddesi ile değiştirilen 197 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yer alan (II),
(III) ve (IV) sayılı tarifeler, Anayasa'nın 2 nci maddesindeki hukuk devleti
ilkesine; 10 uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine; 11 inci
maddesindeki Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine ve 73 üncü
maddesindeki vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılması ve herkesin mali
gücüne göre vergi ödemesi ilkelerine aykırı olup, iptal edilmeleri
gerekmektedir.
3. 5035 Sayılı Kanunun 50 nci Maddesinin (d) Fıkrasının
Anayasa'ya Aykırılığı
5035 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun” 02.01.2004 tarih ve 25334 sayılı (Mükerrer) Resmî Gazete'de
yayımlanmıştır.
5035 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (d) fıkrasında yer
alan düzenleme; (a), (b) ve (c) fıkralarında belirtilenlerin dışındaki
hükümlerin 02.01.2004 tarihinde ve 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere
yürürlüğe gireceğini göstermektedir.
Kanunların geriye yürümezliği ilkesi, hukukun temel
kurallarındandır. Bu kural genel olarak ceza hukukuna ilişkin olarak ifade
edilmekle birlikte vergi hukuku için de geçerli olan kuraldır. Kanunların
geriye yürümezliği ilkesi, bir hukuki eylem ya da davranışın, bir hukuki
ilişkinin vukuu bulduğu ya da meydana geldiği dönemdeki kanun hükümlerine tabi
kalmakta devam edeceğini ifade eder. Sonradan çıkan kanun, kural olarak
yürürlüğünden önceki olaylara ve ilişkilere uygulanamaz.
Vergi kanunları, kamu hukukuna ilişkin
yükümlülükler getirdiğinden, bu kanunların özellikle mali yükü artırıcı nitelikteki
hükümlerinin geçmişe yürütülmemesi hukuki güvenlik ilkesi açısından önem taşır.
Anayasa'nın 73 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında ifadesini bulan vergilerin
kanuniliği ilkesi de, hukukî güvenliği sağlama ilkesine yöneliktir ve vergiyi
doğuran olayın vukuu döneminde yürürlükte olmayan bir kanuna dayanılarak vergi
yükünün artırılmasına imkan vermez.
Hukuki güvenlik ilkesi, vergi yasalarının geçmişte meydana
gelen olaylara uygulanmamasını gerektirir. Kişiler gelecek döneme ilişkin
planlarını yürürlükteki vergi yasalarına göre yaparlar. Sonradan çıkartılan
yasalarla geçmiş dönemler için vergi yükünün artırılması, yükümlülerin devlete
ve hukuk düzenine olan güvenini sarsar.
Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti, bütün
işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu
sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu
geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya
aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren,
yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasakoyucunun da uymak zorunda
olduğu temel hukuk ilkeleri ile Anayasa'nın bulunduğu bilinci olan devlettir.
Devletin tüm işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygun
olması, kazanılmış haklara saygıyı da içerir. Vergide adaletin sağlanabilmesi
için kazanılmış haklara dokunulmaması gerekir. Anayasa Mahkemesi, kazanılmış
bir haktan bahsedilebilmesi için, bu hakkın yeni yasadan önce yürürlükte olan
kurallara göre bütün sonuçlarıyla eylemli biçimde elde edilmiş olmasının
aranacağını belirtmiştir. (E. 1995/6, K. 1995/29)
Anayasa Mahkemesi'nin aynı kararında; “vergide adalet de bu
anlamda kazanılmış haklara dokunulmamasını gerektirir. Vergi hukukunda geriye
yürümenin söz konusu olup olmadığının saptanabilmesi için vergiyi doğuran
olayın tanımının yapılması gerekir. Vergi Usul Kanunu'nun 19 uncu maddesine
göre; vergi alacağı, vergi yasalarının vergiyi bağladıkları olayın meydana
gelmesi veya hukuksal durumun oluşması ile doğar. Vergiyi doğuran olayın meydana
geldiği anda yürürlükte olan yasa uygulanacaktır. Vergiyi doğuran olay
tamamlandıktan sonra, bu olaya ilişkin vergi yükünün artırılması geriye yürüme
olarak nitelendirilebilir” denilmiştir.
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 9 uncu maddesine göre,
motorlu taşıtlar vergisi, taşıtların kayıt ve tescilinin yapıldığı yerin vergi
idaresi tarafından her yıl Ocak ayının başında yıllık olarak tahakkuk
ettirilmiş sayılır. Yani 1 Ocak 2004 itibariyle vergiyi doğuran olay
tamamlanmış olmasına rağmen, 2 Ocak 2004 tarihinde yayınlanan 5035 sayılı
Kanun, geriye yürür bir şekilde düzenlenmiştir.
5035 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (d) fıkrasında geriye
yürür bir şekilde yapılan düzenleme nedeniyle ise, başta motorlu taşıtlar
mükellefleri olmak üzere mükelleflerin vergi yükünün artırıldığı çok açıktır.
Yukarıdaki açıklamalar, 5035 sayılı Kanunun 50 nci
maddesinin (d) fıkrasındaki düzenlemenin, geriye yürür nitelikte olması
bakımından Anayasa'nın 73 üncü maddesindeki vergilerin kanuniliği ilkesine;
kazanılmış hakları korumaması ve geriye yürür nitelik taşıması dolayısı ile,
hukuki güven duygusunu sarsması bakımından hukukun genel ilkelerine ve
Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırı düştüğünü
ortaya koymaktadır.
Anayasa'ya aykırı bir hükmün Anayasa'nın 11 inci
maddesindeki Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşması da
düşünülemez. Bu yüzden söz konusu düzenleme Anayasa'nın 11 inci maddesine de
aykırıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle 5035 sayılı Kanunun 50 nci
maddesinin (d) fıkrası, kanunların geriye yürümezliği ve kazanılmış hakların
korunması ilkelerine dolayısı ile Anayasa'nın 2 nci maddesindeki hukuk devleti
ilkesine, 11 inci maddesindeki Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine
ve 73 üncü maddesindeki vergilerin kanuniliği ilkesine aykırı olduğu için
iptali gerekmektedir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
25.12.2003 tarih ve 5035 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi ile
değiştirilen 197 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin, 5035 sayılı Kanunun 24 üncü
maddesi ile değiştirilen 197 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yer alan (II),
(III) ve (IV) sayılı tarifelerin ve 5035 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (d)
fıkrasının uygulanması halinde, giderilmesi olanaksız durum ve zararlar
doğacaktır.
Bu durum ve zararları önleyebilmek için, söz konusu
hükümlerin yürürlüklerinin durdurulması gerekmektedir.
V. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle:
1) (a) 5035 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle değiştirilen
18.02.1963 tarih ve
197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesi, Anayasa'nın 2, 7,
8,
10, 11 ve 73 üncü maddelerine,
(b) 5035 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi ile değiştirilen
197 sayılı Kanunun 6
ncı maddesinde yer alan (II), (III) ve (IV) sayılı tarifeler, Anayasa'nın 2,
10, 11 ve 73
üncü maddelerine,
(c) 5035 sayılı Kanunun 50 ncı maddesinin (d) fıkrası
Anayasa'nın 2, 11 ve 73
üncü maddelerine, aykırı olduğu için iptallerine,
2) (a) 5035 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle değiştirilen
197 sayılı Kanunun 5 inci maddesi; 5035 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi ile
değiştirilen 197 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yer alan (II), (III) ve (IV)
sayılı tarifeler ve 5035 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (d) fıkrası açıkça
Anayasa'ya aykırı olduğu ve uygulanmaları halinde giderilmesi olanaksız zarar
ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar bu hükümlerin
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile
arz ederiz.”"