ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2000/24
Karar Sayısı : 2004/82
Karar Günü : 17.6.2004
Resmi Gazete Tarih-Sayısı : 01.03.2005 - 25742
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEMELER :
1-
|
Sarıkamış Asliye Ceza
Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/24)
|
2-
|
Mersin 2. Sulh Ceza
Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/4)
|
3-
|
Ankara Trafik İşlerine
Bakmaya Yetkili 6. Sulh Ceza Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/7)
|
4-
|
Şanlıurfa 1. Asliye Ceza
Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/9)
|
5-
|
Kalkandere Asliye Ceza
Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/11)
|
6-
|
Kara Kuvvetleri
Komutanlığı 3 ncü Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/29)
|
7-
|
Emirdağ Asliye Ceza
Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/31)
|
8-
|
Kütahya 1. Sulh Ceza
Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/32)
|
9-
|
Kara Kuvvetleri
Komutanlığı 5 nci Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, Çorlu
|
(Esas:
|
2000/41)
|
10-
|
Vezirköprü Asliye Ceza
Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/46)
|
11-
|
Kulu Sulh Ceza Mahkemesi
|
(Esas:
|
2000/84)
|
12-
|
Sarıgöl Sulh Ceza
Mahkemesi
|
(Esas:
|
2001/384)
|
13-
|
Sivas 2. Sulh Ceza
Mahkemesi
|
(Esas:
|
2002/37)
|
İTİRAZLARIN KONUSU : 28.7.1999 günlü, 4421 sayılı
Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun'un;
A- 5. maddesiyle değiştirilen 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
Ek 2. maddesinin,
B- 6. maddesiyle 765 sayılı Yasa'nın Ek 4. ve Ek 5. maddelerinde
yapılan değişikliğin,
C- 7. maddesiyle 765 sayılı Yasa'ya eklenen Ek 6. maddenin,
D- 8. maddesiyle 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 5.
maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümleler ile altıncı ve dokuzuncu
fıkralarında yapılan değişikliğin,
Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 6., 7., 8., 10., 11., 12., 13.,
38., 87., 91. ve 138. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Bakmakta oldukları davalarda, 4421 sayılı Yasa'nın kimi
kurallarının Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan ya da tarafların
Anayasa'ya aykırılık savlarını ciddi bulan Mahkemeler iptalleri için
başvurmuşlardır.
III- YASA METİNLERİ
A- 4421 sayılı Yasa'nın İptali İstenilen Kuralları Şöyledir:
MADDE 5. – Türk Ceza Kanununun Ek 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Ek Madde 2. – a) Ek 1 inci madde kapsamına giren,
b) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yürürlüğe giren,
c) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra kabul edilen,
Kanunlardaki para cezaları, her takvim yılı başından geçerli olmak
üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer
298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme
oranında artırılarak uygulanır.
MADDE 6. – Türk Ceza Kanununun Ek 4 üncü ve Ek 5 inci maddelerinde
yer alan “Ek 2 nci maddeye göre bulunacak birim sayısıyla” ibaresi “Ek 2 nci
maddeye göre uygulanan yeniden değerleme oranıyla” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 7. – Türk Ceza Kanununa aşağıdaki Ek 6 ncı madde
eklenmiştir.
EK MADDE 6. – Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (1) numaralı bendi ile 5 inci maddesinin altı ve dokuzuncu
fıkralarındaki miktarlar için de Ek 2 nci madde hükmü uygulanır.
MADDE 8. – Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin
dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş ve bu maddenin altı ve dokuzuncu
fıkralarında yer alan “onbin lira” ibaresi “üçmilyon lira” olarak
değiştirilmiştir.
Para cezası, Türk Ceza Kanununun 19 uncu maddesinin alt sınırında
gösterilen miktarın, Türk Ceza Kanununun Ek 2 nci maddesine göre uygulanan
yeniden değerleme oranı ile çarpılması sonucu elde edilen miktarı geçmediği
takdirde bu cezanın taksitle ödenmesine hükmedilemez. Ancak, hükümlünün isteği
üzerine para cezasının taksitle ödenmesine ilişkin bu maddenin sekizinci
fıkrası hükmü saklıdır.
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz konusu kuralların Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 6., 7.,
8., 10., 11., 12., 13., 38., 87., 91. ve 138. maddelerine aykırılığı ileri
sürülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, birleştirilen
dosyalarla ilgili değişik tarihlerde yapılan ilk incelemeler sonunda,
dosyalarda eksiklik bulunmadığından işlerin esaslarının incelenmesine karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Birleştirme kararına konu başvuru kararları ve ekleri, işin
esasına ilişkin raporlar, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa
kuralları, bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten
sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Birleştirme Kararı
28.7.1999 günlü, 4421 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un kimi kurallarının iptali
istemiyle yapılan itiraz başvurularına ilişkin davaların 2000/4, 2000/7,
2000/9, 2000/11, 2000/29, 2000/31, 2000/32, 2000/41, 2000/46, 2000/84,
2001/384, 2002/37 Esas sayılı davaların aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle
2000/24 Esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esaslarının kapatılmasına,
incelemenin 2000/24 Esas sayılı dava dosyası üzerinden yürütülmesine,
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
B- Davada Uygulanacak Kural Sorunu
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta
oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname
kurallarını Anayasa'ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü
aykırılık savının ciddî olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa
Mahkemesi'ne başvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir
mahkemenin Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış
ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın da
o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın
değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı
sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki
kurallardır.
Başvuran Mahkemelerin iptalini istedikleri;
28.7.1999 günlü, 4421 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'nun 8. maddesiyle, 647
sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'nun 5. maddesinin dördüncü fıkrasına
eklenen cümlelerden, “Ancak, hükümlünün isteği üzerine para cezasının
taksitle ödenmesine ilişkin bu maddenin sekizinci fıkrası hükmü saklıdır.” biçimindeki
cümle ile altıncı ve dokuzuncu fıkralarında yapılan değişikliğin, infaz
aşamasında uygulanacak hükümler olması nedeniyle itiraz başvurusunda bulunan
mahkemelerin bakmakta oldukları davalarda uygulanma olanağı bulunmadığından,
bunlara ilişkin başvuruların mahkemelerin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
oybirliğiyle karar verilmiştir.
C- İtiraz Konusu Kuralların Anlam ve Kapsamı
1- 4421 Sayılı Yasa'nın 5. Maddesiyle Değiştirilen 1.3.1926 Günlü,
765 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Ek 2. Maddesi
Bu madde ile para cezalarının ileriye dönük olarak “yeniden değerleme” oranında
artırılması öngörülmektedir.
Maddenin gerekçesinde bu değişikliğin nedeni şöyle
açıklanmaktadır:
“Madde ile halen uygulanmakta olan
para cezalarında katsayı esasına göre artış yerine; enflasyona paralel olacak
ve para cezalarının makul bir düzeyde artışını sağlayacak Vergi Usul Kanununun
mükerrer 298 nci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden
değerleme oranının temel alınacağı hükmü getirilmektedir.”
Türk Ceza Kanunu'nun Ek. 1. maddesi kapsamına giren ve sözü edilen
maddenin değişik (a) ve (b) bentlerinde yazılı şekilde misil artırmasına tabi
tutulan para cezaları, bu düzenleme uyarınca artırıma tabi tutulacaktır. Buna
göre, sözü edilen para cezaları, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o
yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci
maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında
artırılarak uygulanacaktır.
2- 4421 Sayılı Yasa'nın 6. Maddesiyle Değiştirilen 1.3.1926 Günlü,
765 Sayılı Türk Caza Kanunu'nun Ek 4. Ve Ek 5. Maddeleri
Madde, Türk Ceza Kanunu'nun Ek 4. ve Ek 5. maddelerinde yer
alan “Ek 2 nci maddeye göre bulunacak birim sayısıyla” ibaresini, “Ek
2. maddeye göre uygulanan yeniden değerleme oranıyla” şeklinde
değiştirmektedir.
Yasa maddelerinde alt ve üst sınırları belirtilmeyen para
cezalarından ağır para cezalarının alt ve üst sınırlarını Türk Ceza Kanunu'nun
19. maddesi, hafif para cezalarının alt ve üst sınırlarını ise, Türk Ceza
Kanunu'nun 24. maddesi belirlemektedir.
Buna göre, Ek 4. madde ile para cezasının alt sınırının, Ek 5.
madde ile de üst sınırının yasa maddesinde gösterilmemiş olması halinde
hükmedilecek ağır ve hafif para cezalarının, bu Kanun'un 19.ve 24.
maddelerindeki alt ve üst sınırları gösteren miktarların her yıl tesbit edilen
yeniden değerleme oranıyla çarpımı sonucu elde edilecek miktarlardan az
olamayacağı öngörülmektedir.
3- 4421 Sayılı Yasa'nın 7. Maddesiyle 1.3.1926 Günlü, 765 Sayılı Türk
Ceza Kanunu'na Eklenen Ek 6. Maddesi
Ek 6. madde ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında
Kanun'un “Kısa süreli Hürriyeti Bağlayıcı Cezalar Yerine
Uygulanabilecek Ceza ve Tedbirler” başlıklı 4. maddesinin, birinci fıkrasının
(1) nolu bendinde yer alan miktarlar için de Türk Ceza Kanunu'nun Ek 2. madde
hükmünün uygulanacağı öngörülmektedir. Böylece, kabahat ve cürümlerden kısa
süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkumiyet halinde, bu mahkumiyetin bir günün
karşılığı olan para cezasının miktarı, her yıl tesbit edilen yeniden değerleme
oranına göre artırılacaktır.
647 sayılı Yasa'nın “Para cezalarının tarifi, tesbiti ve
yerine getirilmesi” başlıklı 5. maddesinin altıncı ( 7.1.2003 günlü,
4786 sayılı Kanun uyarınca yedinci) ve dokuzuncu (7.1.2003 günlü, 4786 sayılı
Kanun uyarınca onuncu) fıkralarındaki miktarlar da her yıl yeniden değerleme
oranına göre artırılacaktır.
Altıncı (yedinci) fıkrada, para cezalarının süresinde ödenmemesi
halinde bir gününün kaç liradan hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrileceği,
dokuzuncu (onuncu) fıkrada ise, para cezasını süresinde ödemediği için para
cezası hapse çevrilenlerin, cezaevinde iken kalan para cezasını ödemek
istemeleri halinde, cezaevinde kalınan sürenin para cezası olarak karşılığının
saptanması düzenlenmektedir.
4- 4421 Sayılı Yasa'nın 8. Maddesiyle 13.7.1965 Günlü, 647 Sayılı
Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 5. Maddesinin Dördüncü Fıkrasına Eklenen İlk
Cümle
Madde ile dördüncü fıkraya eklenen ilk cümlede;
Tayin edilen sonuç para cezasının, Türk Ceza Kanunu'nun 19.
maddesinin alt sınırında gösterilen miktarın yeniden değerleme oranın
uygulanması suretiyle elde edilen miktarı geçmemesi halinde, sözü edilen para
cezasının hakim tarafından taksitle ödenmesine hükmedilemeyeceği,
öngörülmüştür.
D- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararlarında, 4421 sayılı Yasa'nın itiraz konusu
kurallarında yer alan yeniden değerleme oranının tatbik edilmesi halinde,
hukuka uygun ve adaletli sonuç elde edilemeyeceği, aynı cezaya mahkum olanların
infaz sırasında farklı ceza çekmelerine neden olunacağı, idari makamların her
yıl çıkaracağı tebliğ esas alınarak ceza belirlemenin yasama yetkisinin devri
anlamına geleceği, cezanın, yasama organı tarafından ve kanunula konulacağına
ilişkin kuralın ihlal edileceği, bu şekilde tesbit edilen cezada kanunilik
unsurunun bulunmadığı, gerekçesiyle sözü konusu kuralların, Anayasa'nın
Başlangıç'ı ile 2., 6., 7., 8., 10., 12., 13., 38., 87., 91. ve 138.
maddelerine aykırı olduğu belirtilerek iptalleri istenilmiştir.
İtiraz konusu kuralların, Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlarda yer
alan para cezaları ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un kısa
süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesine ilişkin 4. ve
para cezalarının tarifi, tesbiti ve yerine getirilmesine ilişkin 5.
maddelerinde yer alan para cezası miktarlarını, ekonomik verilere uygun, yıla
göre değişen ve her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranına göre,
yeni bir yasa çıkarmadan, ileriye yönelik olarak tespit etmek ve uygulanmasını
sağlamak için getirildiği, bununla, para cezası içeren yasa hükümlerinin
değişen enflasyon oranlarına göre yaptırım gücünün korunmasının, dolayısıyla da
arzu edilen kamu yararının sürekliliğinin sağlanmasının amaçlandığı, paranın,
sık sık değer değişikliğine uğramasının sonucu olarak, suç ile ceza arasında
kurulan hassas dengenin bozulmasının, genel kurala ayrık kurallar konulması
zorunluluğunu ortaya çıkardığı anlaşılmaktadır.
Hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli
bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini
gerçekleştiren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm
devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde
Anayasa'nın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu
bilincinde olan devlettir.
Hukuk devleti ilkesine uygun olmak koşulu ile kamu yararını
sağlamak için ceza belirlemede değişik ölçütleri seçmek yasakoyucunun
takdirindedir. Yasakoyucunun, anayasal sınırları aşmadan takdir yetkisini
kullanarak düzenlediği itiraz konusu kuralların, yukarda açıklanan hukuk
devleti ilkesine aykırı bir yanı bulunmamaktadır.
Anayasa'nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” denilmektedir.
Artırılacak olan para cezalarının, daha önce kanunla düzenlenmiş olması,
yeniden değerleme oranının niteliğinin ve uygulanış biçiminin de Yasama Organı
tarafından sınırları çizilerek kanunla belirlenmesi nedeniyle yasama yetkisinin
yürütmeye devrinden söz edilmesi mümkün değildir.
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi, Anayasa'nın 38. maddesinde yer
almıştır. Yasakoyucu, ceza alanında yasama yetkisini kullanırken Anayasa'nın ve
ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla, toplumda belli
eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç sayılanların hangi tür ve ölçüdeki ceza
yaptırımıyla karşılanmaları gerektiği, nelerin ağırlaştırıcı ya da hafifletici
öge olarak kabul edileceği konularında takdir yetkisine sahiptir.
İtiraz konusu kurallar, daha önce yasalarda var olan para
cezalarının ve bunların alt ve üst sınırları ile bir günün karşılığı olan para
cezası miktarının, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından bilimsel verilere
dayalı olarak saptanıp, Vergi Usul Kanunu'nun 298. maddesi gereğince, her yıl
Aralık ayında Maliye Bakanlığı'nca Resmî Gazete ile ilân edilen yeniden
değerleme oranında artırılacağına ilişkindir. Bu husus, keyfî ve takdirî
uygulamalara yol açmayacak biçimde çerçevesi yasakoyucu tarafından çizilerek
kanunla düzenlenmiştir. Kaldı ki yeniden değerleme oranına göre yapılan
artırma, Yasama Organı tarafından kanunla düzenlenmiş olan para cezaları
üzerinden yapılmakta ve suç işlendiği zaman o suç için öngörülen ceza, suç
gününden önce belirgin hale gelmektedir. İtiraz konusu kuralların kanunilik
ilkesine ve Anayasa'nın 38. maddesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle istemin reddi gerekir.
İtiraz Konusu Kuralların, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 6., 8., 10.,
11., 12., 13., 87., 91. ve 138. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.
VI- SONUÇ
28.7.1999 günlü, 4421 sayılı “Türk Ceza Kanunu ile Cezaların
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un;
A- 5. maddesiyle değiştirilen 1.3.1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza
Kanunu'nun Ek 2. maddesinin,
B- 6. maddesiyle 765 sayılı Yasa'nın Ek 4. ve Ek 5. maddelerinde
yapılan değişikliğin,
C- 7. maddesiyle 765 sayılı Yasa'ya eklenen Ek 6. maddenin,
D- 8. maddesiyle 13.7.1965 günlü, 647 sayılı Cezaların İnfazı
Hakkında Kanun'un 5. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümlelerden “Para
cezası, Türk Ceza Kanununun 19 uncu maddesinin alt sınırında gösterilen
miktarın, Türk Ceza Kanununun Ek 2 nci maddesine göre uygulanan yeniden
değerleme oranı ile çarpılması sonucu elde edilen miktarı geçmediği takdirde bu
cezanın taksitle ödenmesine hükmedilemez.” biçimindeki cümlenin “yeniden
değerleme oranı” yönünden,
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Fazıl SAĞLAM ile
A. Necmi ÖZLER'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 17.6.2004 gününde karar verildi.
Başkan
Mustafa
BUMİN
|
Başkanvekili
Haşim
KILIÇ
|
Üye
Sacit
ADALI
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
Üye
Ertuğrul
ERSOY
|
Üye
Tülay
TUĞCU
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Cafer
ŞAT
|
Üye
Fazıl
SAĞLAM
|
Üye
A.
Necmi ÖZLER
|
KARŞI
OY YAZISI
Suç ve cezada kanunilik, ceza hukukunun evrensel ilkelerindendir.
Bu ilke, Anayasa'nın 38. maddesinin ilk üç fıkrasında;
“Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı
bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç
için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zaman aşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları
konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla
konulur.”, Türk Ceza Kanunu'nun 1. maddesinin birinci fıkrasında da “Kanunun
sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez. Kanunda yazılı
cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz.” denilerek
somutlaştırılmıştır.
Anayasa'nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” hükmüne yer
verilmiştir.
Para cezalarının etkinliğinin ve işlerliğinin sağlanması amacıyla
belirli zamanlarda çıkarılan misil kanunlarının, son yıllardaki aşırı enflasyon
nedeniyle beklenen sonucu sağlayamaması üzerine bu sorunun giderilmesi amacıyla
para cezalarının belirlenmesinde 7.12.l988 günlü, 3506 sayılı Kanun'la bütçe
kanunları ile saptanan “memur maaş katsayısı” sistemi esas alınmış, daha sonra
bu sistem sonucu para cezalarının yüksek meblağlara ulaştığı belirtilerek para
cezalarındaki artışın enflasyona paralel olarak makul bir düzeyde
gerçekleşmesini sağlayacağı gerekçesiyle 28.7.l999 günlü, 4421 sayılı Kanun'la
para cezalarının hesaplanmasında 4.1.l961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu'nun mükerrer 298. maddesinde düzenlenmiş olan “yeniden değerleme oranı”
ölçütü getirilmiştir. Bu oranın belirlenmesi ve ilanı anılan maddede belirtilen
idari birimlere aittir.
İtiraz konusu kurallarda yer alan “yeniden değerleme oranı” ,
nispi nitelikteki vergi ve resim cezaları, nispi para cezaları ve tazminat
kabilinden olup mütezayit nispete tabi bulunan para cezaları hariç olmak üzere
kanunlarda yazılı bütün para cezalarının hesaplanmasıyla ilgili bir kural
olduğundan bu para cezaları, her yıl yeniden değerleme oranında artırılmış
olacaktır. Dolayısıyla bu yolla para cezaları her yıl idari bir işlemle
değiştirilmiş ve doğrudan belirlenmiş olmaktadır.
Oysa, Anayasa'nın 38. maddesi uyarınca böyle bir yaptırım ancak
kanunla konulabilir. Zira, kanunilik ilkesinin en önemli sonucu belirliliktir.
Dolayısıyla sadece suçun tanımı değil, suça öngörülen cezanın da net ve açık
olarak kanunla belirlenmesi gerekir. Bu nedenle ceza hukukunda kanunilik ilkesi
diğer hukuk alanlarından, örneğin vergi hukukundan daha kesin ve farklı
olduğundan, ceza konusunda bir kanunun, yürütme organı tarafından belirlenen ve
vergi usulü için öngörülen bir yönteme yollama yapması, yaptırımın kanunla
düzenlenmesi koşulunu karşılamamaktadır. Kanun, yaptırımı ya kendisi
düzenlemeli veya bir başka kanunla belirlenmiş ölçütü esas almalıdır. Nitekim,
Anayasa'nın 73. maddesinin son fıkrasında vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülükler konusunda Bakanlar Kurulu'na belli esaslar çerçevesinde yetki
verilebileceğinin öngörülmesine karşın 38. maddesinde cezalar için yasa
koyucuya böyle bir olanağın tanınmaması ceza hukukunda kanunilik ilkesinin bu
özelliğini açıkça ortaya koymaktadır. 4421 sayılı Kanun'la getirilen “yeniden
değerleme oranı” ölçütü ile, idare yasama organı yerine geçirilmiştir. Nitekim
TBMM Adalet Alt Komisyonu'nda kabul edilen “Türk Ceza Kanunu Tasarısı'nın 52.
maddesinin gerekçesinde, para cezalarının belirlenmesinde “memur maaş
katsayısı” veya “yeniden değerleme oranı” gibi ölçütlerin ceza hukuku
ilkeleriyle bağdaşmadığı açık olarak vurgulanmıştır.
Bu nedenlerle, itiraz konusu kurallar, Anayasa'nın suç ve cezalara
ilişkin esasları düzenleyen 38. maddesi ile yasama yetkisinin
devredilemeyeceğini öngören 7. maddesine aykırı olduğundan iptalleri gerekir.
Aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Üye
Fazıl
SAĞLAM
|
Üye
A.Necmi
ÖZLER
|