"...
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
İptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren
8.10.2003 günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“I. OLAY
12.08.2003 tarih ve 25197 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan
4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun, çeşitli kanunlarda değişiklik yapmıştır. 4969 sayılı Kanunun, 2380
sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanun'da, 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'da,
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nda ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda yaptığı değişiklikler Anayasa'ya
aykırılıklar içermektedir.
Anayasa'ya aykırı olan bu hükümlerin iptali ve
uygulanmaları durumunda giderilmesi olanaksız hukukî durum ve zararlar ortaya
çıkacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulması
istemi ile Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açılmıştır.
Aşağıda önce, 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun söz konusu dava çerçevesinde
iptali istenen hükümlerine yer verildikten sonra, iptali istenen hükümlerle
ilgili olarak Anayasa'ya aykırılık gerekçeleri açıklanmıştır.
II. İPTALİ İSTENEN HÜKÜMLER
1) 4969 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin 02.02.1981 tarih ve
2380 sayılı Kanuna eklediği Geçici Madde 4
4969 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi aynen aşağıdaki gibidir:
“MADDE 6.- 02.02.1981 tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere
ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 4. - 2003 yılının sonuna kadar, 1 inci maddede
yer alan “% 6” pay oranı “% 5” olarak uygulanır.”
İptali istenen hüküm, Geçici Madde 4'tür.
2) 4969 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin 27.06.1984 tarih ve
3030 sayılı Kanuna eklediği Geçici Madde 9
4969 sayılı Kanunun 7 nci maddesi aşağıdaki gibidir:
“MADDE 7.- 27.06.1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyük Şehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 9. - 2003 yılının sonuna kadar, 18 inci
maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan ve halen “% 4.1” olarak
uygulanan “% 3” pay oranı “% 3.5” olarak uygulanır.”
İptali istenen hüküm, Geçici Madde 9'dur.
3) 4969 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (a) fıkrasının
4749 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin sonuna eklediği fıkranın üçüncü cümlesi
4969 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (a) fıkrasının 4749
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin sonuna eklediği fıkra şöyledir:
“Türkiye Cumhuriyeti adına, yabancı ülke ve kuruluşlara
yapılacak savunma ve güvenlik amaçlı hibe ve yardımlarla ilgili görüşmelerde
bulunmaya ve andlaşmalar imzalamaya, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yetkileri
saklı kalmak kaydıyla, Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek kişi ve
kuruluşlar yetkilidir. Yabancı ülkelere bu amaçla verilecek hibe ve yardım
karşılıkları Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır. Söz
konusu andlaşmalar Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girer. Andlaşmada belirtilen
nakdi hibe ve yardımlar bütçeye gider kaydedilerek T.C. Merkez Bankasında
ilgili ülke adına döviz cinsinden açılacak hesaba aktarılabilir. Ödemeler,
andlaşma hükümleri çerçevesinde ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek esaslar
dahilinde ilgili hesaptan yaptırılır.”
İptali istenen; “Söz konusu andlaşmalar Bakanlar Kurulu
Kararı ile yürürlüğe girer” cümlesidir.
4) 4969 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (c) fıkrasının
değiştirdiği 4749 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (B) fıkrasının birinci
paragrafındaki “05.05.1969 tarihli ve 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin
Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun ile 31.05.1963 tarihli ve 244
sayılı Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayımlanması ile Bazı
Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun”
ibaresi
4969 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (c) fıkrasının
değiştirdiği 4749 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (B) fıkrasının birinci
paragrafı şöyledir:
“05.05.1969 tarihli ve 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin
Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun ile 31.05.1963 tarihli ve 244
sayılı Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayımlanması ile Bazı
Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun
ile ilgili yılı bütçe kanunlarının bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.”
İptali istenen; “05.05.1969 tarihli ve 1173 sayılı
Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun ile
31.05.1963 tarihli ve 244 sayılı Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve
Yayımlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki
Verilmesi Hakkında Kanun” ibaresidir.
5) 4969 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin (c)
fıkrasıyla 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 17 nci maddesine eklenen “C” fıkrası
4969 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (c) fıkrasıyla 4749
sayılı Kanunun 17 inci maddesine eklenen “C” fıkrası aynen şöyledir:
“C) Bu Kanun gereği imzalanan andlaşmalar 23.05.1928
tarihli ve 1322 sayılı Kanun hükümlerinden muaf olup Resmi Gazetede
yayımlanmaz.”
6) 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici Madde 3'ünün ikinci fıkrası
4969 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki gibidir:
“2003 yılı sonuna kadar, 29.07.1970 tarihli ve 1319 sayılı
Emlak Vergisi Kanununun geçici 19 uncu maddesinde yer alan “% 5” pay oranı “%
4.5” olarak uygulanır.”
III. ANAYASA'YA AYKIRILIK İDDİALARININ GEREKÇESİ
1) 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6 ncı Maddesinin 02.02.1981 tarih ve 2380
Sayılı Kanuna Eklediği Geçici Madde 4'ün Anayasa'ya Aykırılığı
2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe
Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanuna 4969 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesiyle eklenen geçici madde ile, 2003 yılının sonuna kadar, 2380 sayılı
Kanunun 1 inci maddesinde yer alan Genel Bütçe vergi gelirleri tahsilat
toplamının “% 6”sına tekabül eden pay oranının “% 5” olarak uygulanması hükme
bağlanmıştır.
Bilindiği gibi, 2003 Mali Yılı Bütçe Kanununun 51.
maddesinin (v) fıkrasında yapılan düzenleme ile 2003 yılı Şubat ayı
gelirlerinin dağıtımından başlamak üzere 02.02.1981 tarihli ve 2380 sayılı
Kanunun 1 inci maddesinde yer alan “% 6” pay oranının “% 5” olarak uygulanması
hükme bağlanmıştır.
Ancak CHP, Bütçe Kanununun bu hükmünün Anayasa'ya
aykırılığını ileri sürerek bu maddenin yürürlüğünün durdurulmasını ve iptalini
talep etmiş ve Anayasa Mahkemesi de, E. 2003/41, K. 2003/8 (Yürürlüğü Durdurma)
ve 17.7.2003 tarihli kararı ile 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nun 51 inci
maddesinin (v) fıkrasının yürürlüğünü durdurmuştur.
Anayasa Mahkemesi'nin bu kararından sonra 12.08.2003 tarih
ve 25197 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun; 6 ncı maddesinin
2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden
Pay Verilmesi Hakkında Kanuna eklediği Geçici Madde 4 ile, tekrar 2003 yılının
sonuna kadar, 1 inci maddede yer alan Genel Bütçe vergi gelirleri tahsilat
toplamının “% 6”sına tekabül eden pay oranının “% 5” olarak uygulanması esası
getirilmiştir.
Anayasa'nın 127 nci maddesinin son fıkrasında “yerel
yönetimlere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır” ilkesi yer
almaktadır.
Bu ilke yerel yönetimlerin yerine getirmek zorunda
oldukları kamu hizmetleri ile orantılı, sürekli ve düzenli gelir kaynakları
sağlamayı, merkezi yönetim için bir ödev haline getirmektedir.
Söz konusu “Geçici Madde 4”te yapılan düzenleme ise, yerel
yönetimlerin gelir kaynaklarını azaltmak suretiyle onların görevleri ile
orantılı gelir kaynaklarına sahip olmasını engellemekte ve dolayısı ile
Anayasa'nın 127'nci maddesinin son fıkrasına aykırı bir nitelik taşımaktadır.
Bütçelerini ve yatırımlarını mevcut gelir kaynaklarını göz
önünde tutarak planlayan yerel yönetimlerin gelirlerinde azalma meydana
getirecek uygulamalar ve yeni yasal düzenlemeler, yerel yönetimlerin yerine
getirmek zorunda oldukları kamu görevlerinde aksamalara neden olacaktır.
Yerel yönetimlerin üstlendikleri yükümlülükleri zamanında,
uygun bir şekilde yerine getirmesinin ve gelirlerinin sürekliliği ile
düzenliliğinin yaşamsal önemi vardır. Yerel yönetimlere yeterli mali kaynak
sağlanması anayasal bir zorunluluktur.
Diğer yandan yerel yönetimlerin bütçelerini ve
yatırımlarını mevcut yasalarda gösterilen gelir kaynaklarına dayanarak
planlamalarından ve bunları uygulamaya koymalarından sonra, aynı bütçe yılı
içinde yasalarda bu görevleri azaltıcı değişiklikler yapılması, Anayasa'nın 2
nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin temel unsurları olan hukuk
güvenliği ve hukuk istikrarına da aykırı bir durumdur.
Merkezî yönetim, yerel yönetimlerin görevlerini gereği gibi
yerine getirebilmelerini sağlamada onlara yardımcı olmalıdır. Merkezi yönetim
ile yerel yönetimlerin karşılıklı bağ ve ilişkilerinin bu doğrultuda
düzenlenmesi, yerel yönetimlere yerine getirmek zorunda oldukları kamu
hizmetleri ile orantılı, sürekli ve düzenli gelir kaynaklarının sağlanması
gerekmektedir.
Anayasa'da yer alan hukuk devleti ilkesi, Anayasa'nın temel
ilkelerinden biridir. Hukuk devleti; yönetilenlere hukuk güvenliği sağlayan,
adaletli bir hukuk sistemine dayanan devlet düzeninin adıdır. Hukuka güvenin,
kamu düzeninin ve istikrarın korunması hukuk devleti ilkesine bağlılık ile
mümkündür.
Hukuk devleti kavramını ortadan kaldırıcı nitelikte
sonuçlara yol açan uygulamalar Anayasa'nın 2 nci maddesinde açıklanan “Türkiye
Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir.” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi
toplumsal kararlılığı hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına
neden olur ve kabul edilemez. Anayasa'nın herhangi bir hükmüne aykırı bir
düzenlemenin Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerini ifade eden
Anayasa'nın 11 inci maddesi ile bağdaşması da beklenemez.
Bu düzenlemenin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına da
uygun olmadığı ortadadır. Bilindiği gibi, 3723 sayılı Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 08.05.1991
tarihinde kabul edilerek 21.05.1991 tarih ve 20877 sayılı Resmi Gazete'de
yayınlanmıştır. Bakanlar Kurulu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartını,
06.08.1992'de 92/3398 sayılı Karar ile onaylamış ve Bakanlar Kurulu Kararı
03.10.1992 tarih ve 21364 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Söz konusu Şartın, Yerel Makamların Mali Kaynakları
başlıklı 9 uncu maddesinde de; ulusal ekonomik politika çerçevesinde, yerel
makamlara kendi yetkileri dahilinde serbestçe kullanabilecekleri yeterli mali
kaynaklar sağlanacağına; yerel makamların mali kaynaklarının Anayasa ve kanunla
belirlenen sorumluluklarla orantılı olacağına ilişkin hükümler yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 2380 sayılı Belediyelere ve
İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanuna 4969 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle eklenen Geçici Madde 4, Anayasa'nın
2 nci maddesindeki hukuk devleti ve Anayasa'nın 11 inci maddesindeki
Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkelerine ve Anayasa'nın 127 nci
maddesinin son fıkrasının son cümlesindeki; mahalli idarelere görevleri ile
orantılı gelir kaynakları sağlanır ilkesine açıkça aykırı olup, iptali gerekir.
2) 4969 sayılı Kanunun 7 nci Maddesinin 27.06.1984 Tarih ve
3030 Sayılı Kanuna Eklediği Geçici Madde 9'un Anayasa'ya Aykırılığı
4969 sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle; 27.06.1984 tarihli ve
3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanuna eklenen Geçici Madde 9 ile,
2003 yılı Şubat ayı gelirlerinin dağıtımından başlamak üzere 3030 sayılı
Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan ve halen “%
4.1” olarak uygulanan “% 3” pay oranının “% 3.5” olarak uygulanması hükme
bağlanmıştır.
2003 Mali Yılı Bütçe Kanununun 51. maddesinin (y) fıkrası
ile; 2003 yılı Şubat ayı gelirlerinin dağıtımından başlamak üzere 3030 sayılı
Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan ve halen “%
4.1” olarak uygulanan pay oranının “% 3.5” olarak uygulanması hükme
bağlanmıştır.
CHP, Bütçe Kanununun bu hükmünün Anayasa'ya aykırılığını
ileri sürerek bu maddenin yürürlüğünün durdurulmasını ve iptalini talep etmiş
ve Anayasa Mahkemesi de, E. 2003/41, K. 2003/8 (Yürürlüğü Durdurma) ve
17.7.2003 tarihli Kararı ile 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nun 51 inci maddesinin
(y) fıkrasının yürürlüğünü durdurmuştur.
Bunun üzerine 12.08.2003 tarih ve 25197 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 7 nci maddesiyle 3030 sayılı Kanuna eklenen
“Geçici Madde 9” ile 2003 yılı Şubat ayı gelirlerinin dağıtımından başlamak
üzere 3030 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde
yer alan ve halen “% 4.1” olarak uygulanan pay oranının “% 3.5” olarak
uygulanması yolunda yeni bir düzenleme yapılmıştır.
Anayasa'nın 127'nci maddesinin son fıkrasının son
cümlesinde; mahalli idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır,
hükmü bulunmaktadır. Merkezî yönetimin, yerel yönetimlerin görevlerini gereği
gibi yerine getirebilmelerini sağlamada onlara yardımcı olması ve karşılıklı
bağ ve ilişkileri bu doğrultuda düzenlemesi ve onlara görevleri ile orantılı
gelir kaynakları bulması, bu hükmün gereğidir.
Söz konusu Geçici Madde 9'da yapılan düzenleme, yerel
yönetim gelirlerinde düşmeye yol açtığı için, yerel yönetimlerin yerine
getirmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin de aksamasına neden olacak
niteliktedir ve Anayasa'nın 127 inci maddesinin son fıkrasına aykırıdır.
Söz konusu düzenlemenin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı ile uyum halinde olduğu söylenemez. Bilindiği gibi, 3723 sayılı Avrupa
Yerel Yönetimler Özerklik Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
08.05.1991 tarihinde kabul edilerek 21.05.1991 tarih ve 20877 sayılı Resmi
Gazete'de yayınlanmıştır. Bakanlar Kurulu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartını, 06.08.1992'de 92/3398 sayılı Karar ile onaylamış ve Bakanlar Kurulu
Kararı 3.10.1992 tarih ve 21364 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Yerel Yönetimler Özerklik Şartının, Yerel Makamların Mali
Kaynakları başlıklı 9 uncu maddesinde de; ulusal ekonomik politika
çerçevesinde, yerel makamlara kendi yetkileri dahilinde serbestçe
kullanabilecekleri yeterli mali kaynakların sağlanacağı, yerel makamların mali
kaynaklarının Anayasa ve kanunla belirlenen sorumluluklarla orantılı olacağı
hükümleri yer almaktadır.
Geçici madde 9 ile getirilen düzenleme, yerel yönetim
gelirlerinde yerine getirmeleri zorunlu hizmetlerle orantılı gelir sağlanmasına
olanak bırakmayacak bir düşüşe neden olduğu için söz konusu şartın da
gereklerini yerine getirmemektedir.
Bütçelerini ve yatırımlarını mevcut gelir kaynaklarını göz
önünde tutarak planlayan ve uygulamaya başlayan yerel yönetimlerin aynı bütçe
yılında gelirlerinde azalma meydana getirecek uygulamalar ve yeni yasal
düzenlemeler, yerel yönetimlerin yerine getirmek zorunda oldukları kamu
görevlerinde aksamalara neden olacaktır.
Yerel yönetimlerin üstlendikleri yükümlülükleri zamanında,
uygun bir şekilde yerine getirmesinin ve gelirlerinin sürekliliği ile
düzenliliğinin yaşamsal önemi vardır. Yerel yönetimlere yeterli mali kaynak
sağlanması anayasal bir zorunluluktur. Geçici madde 9 ile bu anayasal
zorunluluğa aykırı bir düzenleme yapılmıştır.
Diğer yandan yerel yönetimlerin bütçelerini ve
yatırımlarını mevcut yasalarda gösterilen gelir kaynaklarına dayanarak
planlamalarından ve bunları uygulamaya koymalarından sonra, aynı bütçe yılı
içinde yasalarda bu gelir kaynaklarını azaltıcı değişiklikler yapılması,
Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin temel unsurları
olan hukuk güvenliği ve hukuk istikrarına da aykırı bir durumdur.
Anayasa'da yer alan hukuk devleti ilkesi, Anayasa'nın temel
ilkelerinden biridir. Hukuk devleti; yönetilenlere hukuk güvenliği sağlayan,
adaletli bir hukuk sistemine dayanan devlet düzeninin adıdır. Hukuka güvenin,
kamu düzeninin ve istikrarın korunması hukuk devleti ilkesine bağlılık ile
mümkündür.
Hukuk devleti kavramını ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara
yol açan uygulamalar Anayasa'nın 2 nci maddesinde açıklanan “Türkiye
Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir.” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi
toplumsal kararlılığı hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına
neden olur ve kabul edilemez. Anayasa'nın herhangi bir hükmüne aykırı bir
düzenlemenin Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerini ifade eden
Anayasa'nın 11 inci maddesi ile bağdaşması da beklenemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 3030 sayılı Büyük Şehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanuna 4969 sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle eklenen Geçici
Madde 9; Anayasa'nın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ve Anayasa'nın 11 inci
maddesindeki Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkelerine ve Anayasa'nın
127 nci maddesinin son fıkrasının son cümlesindeki; mahalli idarelere görevleri
ile orantılı gelir kaynakları sağlanır ilkesine açıkça aykırı olup, iptali
gerekir.
3) 4969 Sayılı Kanunun 10 uncu Maddesinin (a)
Fıkrasının 4749 Sayılı Kanunun 9 uncu Maddesinin Sonuna Eklediği Fıkranın
Üçüncü Cümlesinin Anayasa'ya Aykırılığı.
4969 Sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (a) fıkrasının 4749
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin sonuna eklendiği fıkranın üçüncü cümlesinde,
söz konusu fıkranın birinci cümlesinde belirtilen andlaşmaların Bakanlar Kurulu
Kararı ile yürürlüğe gireceği hükmü yer almaktadır.
Anayasa'nın 90 ıncı maddesine bakıldığında, milletlerarası
andlaşmaların onaylanması yetkisinin yasama ve yürütme organları arasında
paylaştırıldığı görülmektedir.
Andlaşmaları onaylamaya yetkili makam, Cumhurbaşkanıdır.
Anayasa'nın 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde, milletlerarası
andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak yetkisi Cumhurbaşkanının yetki ve
görevleri arasında sayılmaktadır.
Cumhurbaşkanının onay yetkisini kullanabilmesi, kural
olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına
bağlıdır.
90 ıncı maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında ise bu
kuralın istisnalarına yer verilmiştir.
90 ıncı maddenin ikinci fıkrasına göre, ekonomik, ticari
veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar,
Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin
yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak koşuluyla yayımlanma ile
yürürlüğe girer ve bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bilgisine sunulur.
Anayasa'nın 90 ıncı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan
istisna ise, yürütme organını Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermek
yükümlülüğünden de kurtarmakta, hatta bazı durumlarda bir andlaşmayı
yayımlanmadan da yürürlüğe koyma imkanını vermektedir. 90 ıncı maddesi üçüncü
fıkrasına göre, “Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları
ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik ve
idari andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunmaları
zorunluluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticari veya özel
kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe
konulamaz.”
4969 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (a) fıkrasının 4749
sayılı Kanunun 9 uncu maddesine eklediği fıkranın üçüncü cümlesinde, söz konusu
fıkranın birinci cümlesinde belirtilen andlaşmaların Bakanlar Kurulu Kararı ile
yürürlüğe gireceği bildirilmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin andlaşmanın
onaylanmasını bir kanunla uygun bulmasına gerek bırakmayan bir düzenleme
yapılmıştır.
Ancak bu düzenleme, 90 ıncı maddenin birinci fıkrasındaki kuralın
istisnalarını gösteren Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkrasında belirtilen hallerle uyumlu değildir.
Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrasında belirtilen
istisna, savunma ve güvenlik amaçlı hibe ve yardımlar ile ilgili andlaşmaları
içermemektedir.
Bu nedenle 4749 sayılı Kanunun 9 uncu maddesine eklenen
fıkranın birinci cümlesinde yer alan andlaşmaların, Anayasa'nın 90 ıncı
maddesinin 3 üncü fıkrasında belirtildiği gibi, sadece Bakanlar Kurulu Kararı
ile yürürlüğe sokulabilmesi düşünülemez.
Bu tür andlaşmaların hibe ve yardım niteliğine dayanılarak
ekonomik bir karakter taşıdıklarının öne sürülmesi de Anayasa'ya uygunluğu
sağlamak bakımından durumda bir değişiklik yapmaz. Bunun nedeni, Anayasa'nın 90
ıncı maddesinin 3 üncü fıkrasında kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan
ekonomik nitelikteki andlaşmaların yayımlanmadan yürürlüğe konulamayacağının
bildirilmiş olmasıdır.
4749 sayılı Kanunun 9 uncu maddesine eklenen fıkranın
üçüncü cümlesine ise yayımla yürürlüğe girmekten değil, Bakanlar Kurulu Kararı
ile yürürlüğe girmekten söz edilmektedir.
4749 sayılı Kanunun 9 uncu maddesine eklenen fıkranın
üçüncü cümlesinde yer alan hükmün Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan istisnanın kapsamına girip giremeyeceği hususu
incelendiğinde, bunun da imkansız olduğu görülmektedir.
Çünkü, 90 ıncı maddenin ikinci fıkrasına giren hallerde de,
andlaşmanın yayımla yürürlüğe konulabileceği bildirilmiştir. Halbuki söz konusu
yeni fıkranın üçüncü cümlesinde, andlaşmanın yayımlanma ile yürürlüğe girmesi
ilkesinden uzaklaşılmış ve Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe girmesine
olanak tanınarak, 90 ıncı maddenin ikinci fıkrasındaki kuralın dışına
çıkılmıştır.
Diğer taraftan söz konusu yeni fıkranın getirdiği
düzenlemede, Türk kanunlarına değişiklik getiren andlaşmaların kapsam dışı
olduğuna ilişkin herhangi bir kayıt getirilmeyerek, bu tür andlaşmalar
açısından Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin 4 üncü fıkrasına aykırı düşecek
durumlara zemin hazırlanmıştır.
Bu tablo 4969 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (a)
fıkrasının 4749 sayılı Kanunun 9 uncu maddesine eklediği fıkranın üçüncü
cümlesinin, uluslararası andlaşmaların onaylanmasında uyulacak genel kuralı
gösteren Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin birinci fıkrası ile 104 üncü maddesinin
ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “milletlerarası andlaşmaları onaylamak
ve yayımlamak” cümlesine; Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin 1 inci fıkrası ile 104
üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki genel kuralın istisnalarını gösteren
Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına; Anayasa'nın 90
ıncı maddesinin 4 üncü fıkrasına aykırı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Anayasa'nın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin
Anayasa'nın 11 inci maddesinde yer alan Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı
ve dolayısı ile Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi ile
bağdaşması düşünülemez.
Anayasa'nın 2, 11, 90/1, 90/2, 90/3, 90/4 üncü maddelerine
ve 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendine aykırı olan söz konusu
fıkranın üçüncü cümlesinin iptali gerekmektedir.
4) 4969 Sayılı Kanunun 10 uncu Maddesinin (c) Fıkrasının
Değiştirdiği 4749 Sayılı Kanunun 17 nci Maddesinin (B) Fıkrasının Birinci
Paragrafında Yer Alan “05.05.1969 Tarihli ve 1173 Sayılı Milletlerarası
Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun İle 31.05.1963
Tarihli ve 244 Sayılı Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması İle
Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında
Kanun” İbaresinin Anayasa'ya Aykırılığı
1173 ve 244 sayılı Kanunlar, Anayasa'nın 90 ve 104 üncü
maddelerinde sayılan esaslar dairesinde uluslararası andlaşmaların yapılmasına
ilişkin kuralları getirmekte; dolayısı ile Anayasa ilkelerini yasa düzeyinde
yaşama geçirmektedir. Bu Kanunların 4749 sayılı Kanuna aykırı hükümlerinin
uygulanmaması halinde, 4749 sayılı Kanuna dayanılarak yapılacak andlaşmaların
Anayasa'nın 90 ve 104 üncü maddelerine aykırı bir görünümde gerçekleşmesine
imkan açılacak ve özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kanunla
uygun bulunması gereği olmaksızın onaylanan andlaşmalar bakımından, onaylamayı
uygun bulan bir kanun olmadığından Anayasa yargısına başvurmak olanağı da söz
konusu olmayacağı için herhangi bir yargısal denetim yapılamayacaktır.
Bu durum, hukuk düzenimizin Anayasa'ya aykırı biçimde
yapılacak andlaşmalarla, Anayasa'ya aykırı bir görünüm almasına ve Anayasa'nın
2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti adı verilen yönetimin temeli olan
hukukun üstünlüğü ilkesi ile Anayasa'nın 11 inci maddesinde yer alan üstünlüğü
ve bağlayıcılığı ilkelerinin etkisizleştirilmesine neden olacaktır.
Anayasa'nın 90 ıncı maddesinde ifade edilen ilkelerin ve
104. maddesinin 2 nci fıkrasının (b) bendinde uluslararası andlaşmaların onayı
ve yayımı için Cumhurbaşkanına verilen yetkilerin yaşama geçmesini engelleyen,
bu suretle Anayasa'nın 90 ve 104 üncü maddelerinin uygulanma imkanını ortadan
kaldıran, Anayasa'nın 2 ve 11 inci maddelerindeki ilkelerin
etkisizleştirilmesine imkan hazırlayan söz konusu ibarenin iptali
gerekmektedir.
5) 4969 Sayılı Kanunun 10 uncu Maddesinin (c)
Fıkrasının 4749 Sayılı Kanunun 17 nci Maddesine Eklediği (C) Fıkrasının
Anayasa'ya Aykırılığı
4969 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (c) fıkrasının, 4749
sayılı Kanunun 17 nci maddesine eklediği (C) fıkrasında, 4749 sayılı Kanun
gereği imzalanan andlaşmaların Resmi Gazete'de yayımlanmayacağı belirtilmiştir.
Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin birinci fıkrasında
uluslararası andlaşmaların onaylanmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisince
onaylanmanın bir kanunla uygun bulunmasına bağlı olduğu kuralı yer almakta;
Anayasa'nın 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde ise, TBMM
andlaşmanın onaylanmasını bir kanunla uygun bulduktan sonra, andlaşmayı onay ve
yayım, yetki ve görevini Cumhurbaşkanına vermektedir.
Bu ana kuralın istisnaları ve bu bağlamda hangi tür
andlaşmalar için yayım zorunluluğu bulunduğu, Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin 2,
3 ve 4 üncü fıkralarında gösterilmiştir.
Örneğin, kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan
ekonomik, ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmaların,
Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrasına göre yayımlanmadan yürürlüğe
konulması düşünülemez. Aynı durum Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin 4 üncü
fıkrasında yer alan Türk kanunlarına değişiklik getiren andlaşmalar için de
geçerlidir.
Söz konusu (c) fıkrasında, 4749 sayılı Kanunun kapsamına
giren tüm andlaşmaların, Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü
fıkrasında yer alan ve yayımı zorunlu olan türdekiler dışlanmadan,
yayımlanmayacağının bildirilmesi, bu tür yayımı zorunlu andlaşmalar açısından
bu fıkrayı, Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrasına aykırı bir görünüme
taşımaktadır.
Anayasa'nın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin
Anayasa'nın 11 inci maddesinde yer alan Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
ilkeleri ve dolayısı ile Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti
ilkesi ile bağdaşması düşünülemez.
Uluslararası andlaşmaların onaylanması ve yayımı konusunda
genel kuralı koyan Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin 1 inci fıkrası ile 4 üncü
fıkrasına, 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendine ve 90 ıncı
maddenin 2 ve 3 üncü fıkralarında gösterilen yayım zorunluluklarına aykırı bir
düzenleme getiren söz konusu (C) fıkrasının iptali gerekmektedir.
6) 4969 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici Madde 3'ünün İkinci Fıkrasının
Anayasa'ya Aykırılığı
4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
ile, 2003 yılı sonuna kadar, 29.07.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi
Kanununun geçici 19 uncu maddesinde yer alan “% 5” pay oranının “% 4.5” olarak
uygulanması hükme bağlanmıştır.
Bilindiği gibi, 2003 Mali Yılı Bütçe Kanununun 51.
maddesinin (y) fıkrasında yapılan düzenleme ile 29.07.1970 tarihli ve 1319
sayılı Kanunun geçici 19 uncu maddesinde yer alan “% 5” pay oranının “% 4.5”
olarak uygulanması hükme bağlamıştır.
CHP, Bütçe Kanununun bu hükmünün Anayasa'ya aykırılığını
ileri sürerek bu maddenin yürürlüğünün durdurulmasını ve iptalini talep etmiş
ve Anayasa Mahkemesi de, E. 2003/41, K. 2003/8 (Yür.Dur.) ve 17.7.2003 tarihli
Kararı ile 2003 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nun 51 inci maddesinin (y) fıkrasının
yürürlüğünü durdurmuştur.
Bunun üzerine 12.08.2003 tarih ve 25197 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun; Geçici Madde 3'ün ikinci fıkrasında
yapılan düzenlemeyle, 1319 sayılı Kanunun geçici 19 uncu maddesinde yer alan “%
5” pay oranının “% 4.5” olarak uygulanması doğrultusunda yeni bir düzenleme
yapılmıştır.
Anayasa'nın 127 nci maddesinin son fıkrasının son
cümlesinde; mahalli idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır,
hükmü bulunmaktadır. Anılan idarelerin yerine getirmek zorunda oldukları kamu
hizmetleri için sürekli ve düzenli gelir kaynaklarına kavuşturulmaları şarttır.
Merkezî idarenin, mahallî idarelerin görevlerini gereği gibi yerine
getirebilmelerini sağlamada onlara yardımcı olması ve karşılıklı bağ ve
ilişkileri bu doğrultuda düzenlemesi ve onlara görevleri ile orantılı gelir
kaynakları bulması gerekmektedir.
Geçici Madde 3'ün ikinci fıkrası ile getirilen düzenleme bu
gereği karşılayamadığı için Anayasa'nın 127 nci maddesinin son fıkrasına
aykırıdır.
Söz konusu düzenlemenin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartına da uygun olduğu söylenemez. Bilindiği gibi, 3723 sayılı Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
08.05.1991 tarihinde kabul edilerek 21.05.1991 tarih ve 20877 sayılı Resmi
Gazete'de yayınlanmıştır. Bakanlar Kurulu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartını, 06.08.1992'de 92/3398 sayılı Karar ile onaylamış ve Bakanlar Kurulu
Kararı 03.10.1992 tarih ve 21364 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Yerel Yönetimler Özerklik Şartının, Yerel Makamların Mali
Kaynakları başlıklı 9 uncu maddesinde; ulusal ekonomik politika çerçevesinde,
yerel makamlara kendi yetkileri dahilinde serbestçe kullanabilecekleri yeterli
mali kaynaklar sağlanacağı, yerel makamların mali kaynaklarının Anayasa ve
kanunla belirlenen sorumluluklarla orantılı olacağı hükümleri yer almaktadır.
Yapılan düzenleme, yerel yönetimlerin gelirlerini yerine
getirmekle görevli oldukları hizmetleri yerine getirmelerine olanak
bırakmayacak ölçüde azalttığı için söz konusu şarta aykırı bir nitelik
taşımaktadır.
Bütçelerini ve yatırımlarını mevcut gelir kaynaklarını göz
önünde tutarak planlayan yerel yönetimlerin gelirlerinde azalma meydana
getirecek uygulamalar ve yeni yasal düzenlemeler, yerel yönetimlerin yerine
getirmek zorunda oldukları kamu görevlerinde aksamalara neden olacaktır.
Diğer yandan yerel yönetimlerin bütçelerini ve
yatırımlarını mevcut yasalarda gösterilen gelir kaynaklarına dayanarak
planlamalarından ve bunları uygulamaya koymalarından sonra, aynı bütçe yılı
içinde yasalarda bu gelir kaynaklarını azaltıcı değişiklikler yapılması,
Anayasa'nın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin temel unsurları
olan hukuk güvenliği ve hukuk istikrarına da aykırı bir durumdur.
Anayasa'da yer alan hukuk devleti ilkesi, Anayasa'nın temel
ilkelerinden biridir. Hukuk devleti; yönetilenlere hukuk güvenliği sağlayan,
adaletli bir hukuk sistemine dayanan devlet düzeninin adıdır. Hukuka güvenin,
kamu düzeninin ve istikrarın korunması hukuk devleti ilkesine bağlılık ile
mümkündür.
Hukuk devleti kavramını ortadan kaldırıcı nitelikte
sonuçlara yol açan uygulamalar Anayasa'nın 2 nci maddesinde açıklanan “Türkiye
Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir.” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi
toplumsal kararlılığı hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına
neden olur ve kabul edilemez. Anayasa'nın herhangi bir hükmüne aykırı bir
düzenlemenin Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkelerini ifade eden
Anayasa'nın 11 inci maddesi ile bağdaşması da beklenemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, 2003 yılı sonuna kadar,
29.07.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun Geçici 19 uncu
maddesinde yer alan % 5 pay oranının % 4.5 olarak uygulanmasını hükme bağlayan
Geçici Madde 3'ün ikinci paragrafı, Anayasa'nın 2 nci maddesindeki hukuk
devleti ve Anayasa'nın 11 inci maddesindeki Anayasa'nın bağlayıcılığı ve
üstünlüğü ilkelerine ve Anayasa'nın 127 nci maddesinin son fıkrasının son
cümlesindeki; mahalli idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynakları
sağlanır ilkesine açıkça aykırı olup, iptali gerekir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Anayasa'ya açıkça aykırı olan 4969 sayılı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun;
- 6 ncı maddesinin, 02.02.1981 tarih ve 2380 sayılı Kanuna
eklediği Geçici Madde 4'ün,
- 7 nci maddesinin 27.06.1984 tarih ve 3030 sayılı Kanuna
eklediği Geçici Madde 9'un,
- Geçici Madde 3'ünün ikinci fıkrasının, uygulanması yerel
yönetim gelirlerinin önemli ölçüde azalmasına ve yerine getirilmesi gereken
kamu hizmetlerinin aksamasına yol açacak, sonradan giderilmesi güç veya
olanaksız durum ve zararlar doğacaktır. Bu tür durum ve zararların
önlenebilmesi için, söz konusu hükümlerin yürürlüğünün durdurulması gerekmektedir.
Diğer yandan 4969 sayılı Kanunun:
- 10 uncu maddesinin (a) fıkrasının 4749 sayılı Kanunun 9
uncu maddesinin sonuna eklediği fıkranın üçüncü cümlesinin,
- 10 uncu maddesinin (c) fıkrasının değiştirdiği 4749
sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (B) fıkrasının birinci paragrafındaki
“05.05.1969 tarihli ve 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve
Koordinasyonu Hakkında Kanun ile 31.05.1963 tarihli ve 244 sayılı Andlaşmaların
Yapılması,Yürürlüğü ve Yayımlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin
Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun” ibaresinin,
- 10 uncu maddesinin (c) fıkrasının 28.3.2002 tarihli ve
4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun
17 nci maddesine eklediği “C” fıkrasının, uygulanması Anayasa'ya aykırı
andlaşmaların yapılmasına ve bu şekilde giderilmesi güç veya olanaksız durum ve
zararlar doğmasına yol açacaktır. Bu tür zarar ve durumların önlenebilmesi için
bu hükümlerin yürürlüğünün durdurulması gerekmektedir.
V. SONUÇ VE İSTEM
31.07.2003 tarihli ve 4969 sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun:
1- (a) 6 ncı maddesinin 02.02.1981 tarih ve 2380 sayılı
Kanuna eklediği Geçici Madde 4'ün, Anayasa'nın; 2 , 11 ve 127 nci maddelerine,
(b) 7 nci maddesinin, 27.06.1984 tarih ve 3030 sayılı
Kanuna eklediği Geçici Madde 9'un, Anayasa'nın; 2 , 11 ve 127 nci maddelerine,
(c) 10 uncu maddesinin (a) fıkrasının 4749
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin sonuna eklediği fıkranın üçüncü cümlesinin,
Anayasa'nın 2 ve 11 inci maddelerine, 90 ıncı maddesinin 1, 2, 3 ve 4 üncü
fıkralarına, 104 üncü maddesinin 2 nci fıkrasının (b) bendine,
(d) 10 uncu maddesinin (c) fıkrasının değiştirdiği 4749
sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (B) fıkrasının birinci paragrafındaki
“05.05.1969 tarihli ve 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve
Koordinasyonu Hakkında Kanun ile 31.05.1963 tarihli ve 244 sayılı Andlaşmaların
Yapılması,Yürürlüğü ve Yayımlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin
Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun” ibaresi, Anayasa'nın 2, 11 ve
90 ıncı maddelerine ve 104 üncü maddesinin 2 nci fıkrasının (b) bendine,
(e) 10 uncu maddesinin (c) fıkrasıyla 28.3.2002 tarihli ve
4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun
17 nci maddesine eklenen “C” fıkrasının, Anayasa'nın 2 ve 11 inci maddelerine,
90 ıncı maddesinin 1, 2, 3 ve 4 üncü fıkralarına ve 104 üncü maddesinin 2 nci
fıkrasının (b) bendine,
(f)
Geçici Madde 3'ün ikinci fıkrasının, Anayasa'nın 2, 11 ve 127 nci maddesinin
son fıkrasına aykırı oldukları için iptallerine,
2- İptal davası sonuçlanıncaya kadar bunların yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesine ilişkin talebimizi saygı ile arz ederiz.”"