"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Bergama Asliye Ceza Mahkemesi'nin 17.4.2002 günlü başvuru kararı şöyledir:
"Bergama C. Başsavcılığının 16.9.1999 tarih 1999/544 Esas sayılı iddianamesi ile mahkememize kamu davası açılmış sanıkların yargılamasının yapılarak TCK 64/1 madde aracılığı ile 556 Sayılı Markaların Korunmasına Dair KHK'de değişiklik yapan 4128 sayılı Kanunun 6 l/b maddesi uyarınca cezalandırılmaları talep edilmiştir.
C. Savcısı mütalaasında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 3.12.2001 tarih 4709 S.Y.nın 15. maddesi ile 32. maddesine eklenen 7. fıkrasında hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir hükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonamaz hükmü getirilmiştir. 556 S. KHK'nin 61/A-C maddesinin Anayasanın 38. maddesine 4709 S. Y.nın 15. maddesi ile eklenen 7. fıkrasının son cümlesine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Sanıklar hakkında her ne kadar iddianamede 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin 4128 sayılı Kanunla değişik 6l/b maddesine göre kamu davası açılmışsa da; sanıkların eylemlerinin adı geçen Kanunun 61. maddesinin (d) bendinde "marka sahibi tarafından sözleşmeye dayalı lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları 3. kişilere devir etmek" şeklinde düzenlenen fiiline uygun düştüğü yine adı geçen Kanun Hükmünde Kararnamenin kanunla değişik ceza maddesi 61/A-C maddesine göre hukuki tavsifin yapılması gerektiği ve bu maddede sanıklara 2 yıldan, 4 yıla kadar hapis ve 600.000.000.-TL.den - 1 milyara kadar para cezasının öngörüldüğü, dolayısıyla sanıklara yapılan isnadın bu madde kapsamında kaldığı kabul edilmiştir. Bu sebeple sanıklara ek savunma hakkı tanınması yönüne gidilmiştir.
Ceza Hukukunun bir fonksiyonunda, diğer branşlardaki hukuki ilişkilerin hukuka uygun bir biçimde gelişmesini sağlayabilmek için, kendi sert müeyyidelerinden bu hukuk branşlarını da yararlandırmak olduğu ceza müeyyidesine başvuran bu hukuk branşları günümüzde öylesine çoğalmıştır ki adeta bu branşlar sayısınca ceza hukukunun özel bir takım kısımlarının ortaya çıktığı herkesçe bilinmektedir. Konumuzla ilgisi olması nedeniyle "Ticari Ceza Hukuku"terimi, ticaret hayati ile bir suretle ilişkisi olupta, ceza müeyyidesi ile korunan bütün hukuk kaidelerini kapsamına almaktadır. Böyle bir anlayış içerisinde vergi suçları, iş kanunları, sosyal sigortalar kanunlarında yer alan suçlar, bankalar kanunu, markalar kanunu gibi birçok kanunda düzenlen suçlar hep bu kategoriye girmektedir. Yine bu görüş sonucudur ki, ekonomik suçlar hukuki açıdan "ticari ve sınai bir işletmenin ticarî işlerinin hukuka uygun bir tarzda cereyan etmesi ve sözü geçen işletmenin bu işlerden doğan menfaatlerinin korunması maksadı ile cezalandırılan ve sadece böyle bir işletme mensupları tarafından islenilebilen fiiller" şeklinde, doktrinde tarif edilmiştir. (S. Erman, Ticari Ceza Hukuk, 1- Genel kısım. Sh. 4).
XIX yüzyılın kapitalizmi, liberal ekonomi esaslarına sadık kalarak, çalışma ve ticaret hayatını tamamı ile özel hukuk alanına bırakmış, sadece bu alana vaki hukuka aykırı tecavüzleri ceza tehdidi altına almakla yetinmiştir.
Bu sebepledir kî, ceza müeyyidesine iktisadi ve ticari alanda ihtiyaç varsada, bunu kullanmakta büyük bir dikkat ve itina gösterme ve bu müeyyideleri sağlam nazari temellere dayandırmak gerekir. Herhalde nazari esaslardan yoksun ya da genel prensiplere sırt çeviren ya da yönetimle adliye arasında gerekli iş birliğini kurmayan bir tatbikat semere veremez yahut sakat neticelere götürür. Herhalde, kazanç maksadıyla işlenen ticari suçlarda, en uygun müeyyidenin hürriyeti bağlayıcı cezalar olmayıp ticarî faaliyetten men ve para cezaları olduğu ve nispi para cezalarına üstünlük vermenin yerinde olacağını göz önünde tutmak gerekir.
Bütün bunlara rağmen, bazı prensipleri ihmal etmek ve bir kenara atmak caiz değildir. Bir hukuk dalı, ceza hukukuna başvuruyorsa bu hukukun kaidelerini ve ana prensiplerini kabul etmek zorundadır. Ceza Hukukunun bir kısmı olur ve ceza hukukuna has ana prensiplere uygun bir biçimde tefsir ve tatbik edilir. Bu konuda yaşama yetkisinin de suistimal edilmekte olduğu göze çarpmaktadır. Ekonomik suçlarla mücadele için süratle hareket etmenin zorunlu olduğu bahanesiyle, kanun hükmünde olan ya da olmayan kararnamelerle bu alanın düzenlenmesine gidilmekte, meclisin bu konuda yasama fâaliyetini yerine getirmek hususunda ehliyeti ve yetkisi elinden alınmaktadır. Halbuki ceza hukuku alanında yasama organının verdiği yetki ferdi hürriyetin en temel bir prensibi ile açık çelişki halindedir. Gerçekten her suç ferdin suç haline getirilmiş olan fiili işlemek hürriyetini ortadan kaldırır ve sınırlar.
Suç konusu olayda olduğu şekilde, suç konusu fiil 556 sayılı KHK.nin 61. maddesinde düzenlenmiş, kanuni bir düzenleme yapılmamıştır. Ancak müeyyidesi ise kanunla 61/A-C maddesinde öngörülmüştür. Anayasanın 38. maddesinde ifâdesini bulan suç ve cezada kanunilik prensibi ihmal edilmiştir. Bu şekildeki yolun kabul edilmesi halinde çok daha sakıncalı ve tehlikeli olduğu şüphesizdir. Çünkü bu şekildeki bir atıf yetki devrine müncer olmakta, yürütme organına dilediği fiili suç hâline getirmek yetkisini veren "beyaz hükümler" ihtiva etmektedir. Bu şekildeki ikili durumda, suç konusu fiilin yürütme organının tanzim tasarruflarını ile suç ihda etmesine imkan tanımaktadır. Ancak bu durum, Anayasanın 7. maddesinde belirtildiği üzere TBMM'nin yasama yetkisinin başka bir organa devredileceği ve 13. maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla tahdit edilebileceğine, yine 33. maddesinde öngörülen suçların kanunla konulacağı ve 64. maddesindeki kanun yapmak yetkisinin TBMM'ne tanıdığı ve 91. madde KHK ile suç ihdas edilemeyeceği yönündeki Anayasa kurallarının ihlal anlamına gelmekte ve bu nedenle Anayasaya aykırı sayılmasını gerektirmektedir.
Ayrıca yukarıda sayılan hususlardan başka, 17 Ekim 2001 tarih ve 24556 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4709 sayılı Kanunun 15. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38. maddesine eklenen son fıkra uyarınca "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonamaz" hükmü ile getirilen düzenlemeye de iptali istenen KHK hükümleri aykırı bulunmaktadır. Söz konusu suç, sözleşme hukukundan doğmakta, sözleşmede öngörülen yükümlülük ihlalinden kaynaklanmaktadır. Sözleşmeden doğan borçlar kapsamına, para borcu, bir şeyi verme, yapma, yapmama gibi taahhütler de girmektedir. Buna göre, Anayasanın 38. maddesi sözleşmeden kaynaklanan borcunu yerine getirilmemesi durumunda hürriyetin kısıtlanamayacağı öngörülmekle, bu duruma engel olunmak istenmiştir. Dolayısıyla yeni değişiklikle getirilen düzenlemeye aykırılık sözkonusu olmaktır.
HÜKÜM yukarıda yazılı nedenlerle:
Belirtilen nedenlerle 556Sayılı Kamın Hükmünde Kararnamenin 6l. maddesinin (d) bendi ile buna dayalı olarak 4128 sayılı Kanunla değişik 61/A-C maddesi, Anayasanın 7-13-33-38-64 ve 91. maddelerine aykırı olduğu sonucuna varıldığından 2949 sayılı Yasanın 28. maddesinde öngörülen belgelerle birlikte Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, Anayasanın 152/1 maddesi gereğince Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına l7.4.2002 tarihinde karar verildi.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2002/92
Karar Sayısı : 2004/25
Karar Günü : 2.3.2004
Resmi Gazete tarih/sayı: 14.5.2004/25462
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Bergama Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 24.6.1995 günlü, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 61. maddesinin (d) bendinin ve aynı kararnameye 4128 sayılı Yasa ile eklenen 61/A maddesinin (c) bendinin, Anayasa'nın 7., 13., 33., 38., 64. ve 91. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri istemidir.
I- OLAY
Sanıkların, şirketleri adına marka kullanma belgesi ve yetkisi olmaksızın müşteki şirket adına tescilli markayı kullanarak marka hakkını izinsiz genişletmek eyleminden dolayı açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme iptalleri için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Kurallar
24.6.1995 günlü, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin itiraz konusu kuralları da içeren 61. maddesiyle 61/A maddesinin (c) bendi şöyledir:
"Madde 61 - Aşağıda yazılı fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) 9 uncu maddenin ihlali,
b) Marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek,
c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak,
d) Marka sahibi tarafından sözleşmeye dayalı lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devir etmek,
e) (a) ila (c) bendlerinde yazılı fiillere iştirak veya yardım veya bunları teşvik etmek veya hangi şekil ve şartlarda olursa olsun bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak,
f) Kendisinde bulunan ve başkası adına tescilli bir markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini taşıyan ürünün veya ticaret alanına çıkarılan malın nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak."
"Madde 61/A- (Ek: 3/11/1995 - 4128/5 md)
c) 61 inci maddede yazılı fiillerden birini işleyenler hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına ve altıyüz milyon liradan bir milyar liraya kadar para cezasına, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten men edilmelerine, hükmolunur.
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında Anayasa'nın 7., 13., 33., 38., 64. ve 91. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi hükmü uyarınca Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Nurettin TURAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN ve Enis TUNGA'nın katılımlarıyla 28.5.2002 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kurallar, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Sınırlama Sorunu
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi'ne itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralları ile sınırlı tutulmuştur.
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme 24.6.1995 günlü, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 61. maddesinin (d) bendi ile 4128 sayılı Yasa'nın 5. maddesiyle eklenen 61/A maddesinin (c) bendinin Anayasa'ya aykırılığını ileri sürerek iptalini istemektedir.
Ancak, davada uygulanacak olan 61/A maddesinin (c) bendi, 61. maddede bentler halinde belirtilen eylemlerin tümü için geçerli ortak kural niteliği taşımaktadır. Somut olayda dava, 61. maddenin (d) bendinde belirtilen eyleme ilişkin bulunduğundan 61/A maddenin (c) bendinin esasına ilişkin incelemenin 61. maddenin itiraz konusu (d) bendi yönünden sınırlı olarak yapılması gerekir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuran Mahkeme, kanun hükmünde kararnamelerle suç oluşturulamayacağını ve sözleşmeden doğan borç için hapis cezası öngörülemeyeceğini ileri sürerek, 24.6.1995 günlü, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 61. maddesinin (d) bendi ve aynı Kararnameye, 4128 sayılı Yasa ile eklenen 61/A maddenin (c) bendinde yer alan kuralların, Anayasa'nın 7., 13., 33., 38., 64. ve 91. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini istemiştir.
1- 61. Maddenin (d) Bendinin İncelenmesi
61. maddenin itiraz konusu (d) bendinde, "marka sahibi tarafından sözleşmeye dayalı lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devir etmek" marka hakkına tecavüz sayılan fiiller arasında gösterilmiştir.
61/A maddenin (c) bendinde de, "61 maddede yazılı fiillerden birini işleyenler hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına ve altıyüzmilyon liradan bir milyar liraya kadar para cezasına, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten men edilmelerine hükmolunur" denilmiştir.
Yasakoyucu, ceza hukuku alanında yetkisini kullanırken Anayasa'ya ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla, toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç sayıldıkları takdirde hangi çeşit ve ölçülerde ceza yaptırımları ile karşılanmaları gerektiği ve hangi hal ve hareketlerin ağırlaştırıcı veya hafifletici neden olarak kabul edileceği konularında takdir yetkisine sahiptir.
Zaman içinde toplumsal gereksinimleri karşılamak, kişi ve toplum yararının zorunlu kıldığı düzenlemeleri yapmak, toplumdaki değişikliklere koşut olarak alınan önlemlerin etkisini artırmak ya da bunları hafifletmek veya ortadan kaldırmak yetkisi yasakoyucuya aittir.
Anayasa'nın 38. maddesinde, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik önlemlerinin ancak yasayla konulacağı belirtilmiş, 91. maddesinin ilk fıkrasında da, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Bakanlar Kurulu'na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebileceği, ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa'nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği öngörülmüştür.
İtiraz konusu 556 sayılı KHK'nin 61. maddesinde, 61/A maddesinde ceza öngörülen eylemler düzenlenmektedir. Suç ve cezalara ilişkin esasları düzenleyen 38. madde Anayasa'nın ikinci kısmının ikinci bölümünde yer aldığından bu konudaki düzenlemelerin kanun hükmünde kararname ile yapılması olanaklı değildir.
Bu nedenle, itiraz konusu 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 61. maddesinin (d) bendi Anayasa'nın 91. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Bu görüşe Mustafa BUMİN, Mehmet ERTEN ve Fazıl SAĞLAM katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa'nın 13 ve 38. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
2- 61/A Maddesinin (c) Bendinin İncelenmesi
Kanun Hükmünde Kararname'nin 61/A maddesinin (c) bendi, 4128 sayılı Yasa ile eklendiğinden Anayasa'nın cezaların yasa ile düzenlenmesine ilişkin 38. maddesine uyulmuştur. Ayrıca, Anayasa'da Kanun Hükmünde Kararnamelerin yasayla değiştirilmesini veya bunlara madde eklenmesini engelleyen bir kural da bulunmamaktadır.
Öte yandan 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin "Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller" başlığını taşıyan 61. maddesinin (d) bendi delaletiyle, 61/A maddesinin itiraza konu (c) bendinde düzenlenen marka hakkına tecavüz suçu bakımından, yasakoyucunun suç kabul ederek yaptırıma bağladığı eylem, Anayasa'nın 38. maddesinde yazılı "bir kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamayacağı"na ilişkin kural kapsamında görülemez. Zira Yasa'nın 61. maddesinin (d) bendinde tarif edilen eylem, sözleşmeye dayalı lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek suçunu oluşturduğundan, 61-A maddenin (c) bendindeki ceza da sözleşmeden doğan bir suça ilişkin olmayıp, yasada belirtilen suça ilişkindir.
Açıklanan nedenle, 556 sayılı KHK'nin 61. maddesinin (d) bendi yönünden incelenen itiraz konusu 61/A maddesinin (c) bendi Anayasa'nın 38. maddesine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
İtiraz konusu maddenin Anayasa'nın 7., 33. ve 64. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
C- İptal Kararının Yürürlüğe Gireceği Gün Sorunu
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, "Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez" denilmekte, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. Maddenin beşinci fıkrasında ise, Anayasa Mahkemesi'nin, iptal halinde meydana gelecek hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici mahiyette görürse yukarıdaki fıkra hükmünü uygulayacağı belirtilmiştir.
61. maddenin iptal edilen (d) bendinin doğuracağı hukuksal boşluk kamu düzenini tehdit edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VI- SONUÇ
24.6.1995 günlü, 556 sayılı "Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin;
A- 61. maddesinin (d) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Mustafa BUMİN, Mehmet ERTEN ve Fazıl SAĞLAM'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 4128 sayılı Yasa ile eklenen 61/A maddesinin (c) bendinin, 61. maddenin (d) bendi yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 61. maddesinin iptal edilen (d) bendinin doğuracağı hukuksal boşluk kamu düzenini tehdit edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMİ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2.3.2004 gününde karar verildi.
Başkan
Mustafa BUMİN
Başkanvekili
Haşim KILIÇ
Üye
Sacit ADALI
Ali HÜNER
Fulya KANTARCIOĞLU
Aysel PEKİNER
Ertuğrul ERSOY
Tülay TUĞCU
Ahmet AKYALÇIN
Mehmet ERTEN
Fazıl SAĞLAM
KARŞIOY YAZISI
İtiraz konusu 24.6.1995 günlü, 556 sayılı "Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin 61. maddesinin itiraz konusu (d) bendinde marka hakkına tecavüz sayılan fiil, bu Kararname'nin 61. maddesinden sonra gelmek üzere 3.11.1995 günlü, 4128 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile eklenen 61/A maddesinin yine itiraz konusu (c) bendinde ise bu fiil için tayin edilecek cezalar düzenlenmiştir.
Markalar hakkına tecavüzle ilgili suç sayılan fiilin kararname ile düzenlenmesinin, suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırılık oluşturduğu ileri sürülerek söz konusu kuralların itirazen iptalleri istenilmektedir.
4128 sayılı Kanun'un 61/A maddesinin (c) bendinde "c) 61 inci maddede yazılı fiillerden birini işleyenler hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına ve altı yüzmilyon liradan bir milyar liraya kadar para cezasına, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten men edilmelerine hükmolunur" denilmektedir. Kanunla yapılan bu düzenleme dikkatle incelendiğinde, yasakoyucunun, "61. maddede yazılı fiillerden birini işleyenler..." sözcüklerine madde içinde yer vererek yaptığı yollamayla marka hakkına tecavüzle ilgili suç sayılan fiilleri de ceza öngören madde içine aldığı, böylece hem suç sayılan fiilleri ve hem de bunlara ilişkin cezaları kanunla düzenleyerek, suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin gereklerini yerine getirdiği görülmektedir.
Yasakoyucunun, Kanun'un itiraz konusu 61/A maddesinin (c) bendini düzenlerken, Kararname'nin 61. maddesine "61. maddede yazılı fiillerden birini işleyenler..." biçiminde yollama yapması ile maddede sayılan,
"a) 9 uncu maddenin ihlali,
e) (a) ila (c) bentlerinde yazılı fiillere iştirak veya yardım veya bunları teşvik etmek veya hangi şekil ve şartlarda olursa olsun bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak,
tarzındaki marka hakkına tecavüz fiillerini madde metnine tek tek yazması arasında fark bulunmamaktadır. Burada yasakoyucu yasa yapma tekniğine uygun davranmış, tekrardan kaçınarak 61. maddeye gönderme yapmakla yetinmiştir. Dolayısıyla yasakoyucunun, kararnamede marka hakkına tecavüz olarak sayılan fiillerin nelerden ibaret olduğunu bilerek bunlar için uygun gördüğü cezaları kanun ile belirlemek suretiyle bu fiillere de suç niteliği kazandırdığını kabul etmek gerekir. Aksine yorum yasakoyucunun açık iradesini benimsememek anlamını taşır.
Öte yandan anılan fiillerde sonradan KHK ile bir değişiklik yapılması farklı bir durum olup, ancak böyle bir durumda suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırılıktan söz edilebilir.
Bu nedenlerle çoğunluğun 24.6.1995 günlü, 556 sayılı "Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin 61. maddesinin (d) bendinde yer alan kuralın Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptal edilmesi gerektiğine ilişkin kararına katılmıyoruz.