ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2000/36
Karar Sayısı : 2002/198
Karar Günü : 12.12.2002
Resmi Gazete tarih/sayı:25.04.2003/25089
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kartal 1. İş
Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 8.5.1985 günlü, 3201 sayılı
"Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin
Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"un 3.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...yurda kesin dönüş yapanlar,
kesin dönüş...", 6. maddesinin (A) paragrafının birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan "...kesin dönülmüş...", (B) paragrafının ikinci
fıkrasında yer alan "kesin dönüş yapanlar..." ve "...kesin
dönüş..." bölümlerinin, Anayasa'nın 10., 49., 60. ve 62. maddelerine
aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
1.1.1993 tarihinde kesin dönüş yaptığını beyan ederek, ödenmesi
gereken prim borcunu döviz cinsinden yatırmak suretiyle yaşlılık aylığı
bağlanmasını sağlayan davalının, 1.1.1992 ile 30.9.1993 tarihleri arasında yurt
dışından işsizlik aylığı aldığının ve böylece kesin dönüş şartını
gerçekleştirmediğinin anlaşılması üzerine, borçlanma ve tahsis işlemini iptal
eden Sosyal Sigortalar Kurumu, ödediği yaşlılık aylıklarının faizleri ile
birlikte iadesi için açtığı davada, davalı taraf, borçlanma ve tahsisin iptali
ve aylığın iadesinin dayanağını oluşturan 3201 sayılı Yasa'nın 3. ve 6.
maddelerindeki kesin dönüş şartının Anayasa'ya aykırılığını iddia etmiş,
Mahkemece iddia ciddi bulunduğundan iptali için başvurulmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
22.5.1985 günlü ve 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un itiraz konusu bölümleri de içeren 3. ve 6.
maddeleri şöyledir:
1-"Madde 3- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten sonra yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş tarihinden itibaren;
a) Sosyal güvenlik kuruluşlarından hiç birine tabi bulunmamaları
halinde, Sosyal Sigortalar Kurumuna,
b) Ev kadınları Bağ - Kur'a,
c) Prim, kesenek ve karşılık ödediği sosyal güvenlik kuruluşuna,
Yazılı istekte bulunma ve yurt dışında geçen sürelerin tamamını
veya dilediği kadarını döviz olarak ödemek şartıyla borçlanabilir. Borçlanılan
süreler ilgili sosyal güvenlik kanunlarındaki esaslar dahilinde
değerlendirilir.
Yurda kesin dönüş yapmış olanların borçlanmayla ilgili yazılı
isteklerini sosyal güvenlik kurumuna kesin dönüş tarihinden itibaren en geç 2
yıl içinde yapmaları gerekir.
Yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan
sonra iki yıllık müracaat süresi içerisinde ölenlerin hak sahipleri de ölüm
tarihinden itibaren iki yıllık süre içerisinde ilgili sosyal güvenlik kurumuna
müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar."
2- "Madde 6- A) Bu Kanuna göre
değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için;
a) Yurda kesin dönülmüş olması,
b) Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması,
c) Döviz borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte
bulunulması,
Şarttır.
Yukardaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların
aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden aybaşından itibaren başlatılmak
üzere ilgili sosyal güvenlik kurumu kanunu hükümlerine göre bağlanır.
B) Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık
bağlananlardan tekrar yurt dışında çalışmaya başlayanların çalışmaya
başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren aylıkları kesilir.
Bunlardan yeniden kesin dönüş yapanların, bu hizmetlerini 4 üncü
madde hükümleri gereğince borçlanmaları şartıyla aylıkları bu süreler de
dikkate alınarak yeniden hesaplanır. Bu borçlanmayı yapmayanların eski
aylıkları yurda kesin dönüş tarihini takip eden aybaşından itibaren
müracaatları üzerine tekrar ödenmeye başlanır."
B- Dayanılan ve İlgisi Görülen Anayasa Kuralları
İtiraz konusu kuralların, Anayasa'nın 10., 49., 60. ve 62.
maddelerine aykırılığı ileri sürülmüş ve 65. maddesi ile ilgisi görülmüştür.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca, Mustafa BUMİN,
Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY ve Tülay TUĞCU'nun
katılmalarıyla 15.6.2000 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında uygulanacak
kural sorunu üzerinde durulmuştur. Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Yasa'nın 28.
maddelerine göre, Anayasa Mahkemesi'ne yapılacak başvurular itiraz yoluna
başvuran Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralları ile
sınırlıdır."Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun"un 6. maddesinin (B) paragrafının ikinci fıkrasında yer alan "...kesin
dönüş yapanlar..." ve "...kesin dönüş..." bölümleri, yurda ilk
defa kesin dönüş yaparak yaşlılık aylığı bağlananların, işsizlik sigortası
almak ya da çalışmak üzere tekrar yurt dışına çıkmaları halini kapsamaktadır.
Oysa bakılmakta olan dava, aynı Yasa'nın 3. maddesinin birinci fıkrası ile 6.
maddesinin (A) paragrafının birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan
"...yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş..." ve "yurda kesin
dönülmüş olması"na ilişkin şartların gerçekleştirilmemesine, başka bir
ifadeyle davalının tekrar yurt dışına çıkmasına değil, yurda kesin dönüş
yapmamış olmasına dayanmaktadır.
Bu nedenle yurda ikinci kez kesin dönüş yapanlarla ilgili, 3201
sayılı Yasa'nın 6. maddesinin (B) paragrafının ikinci fıkrasında yer alan,
"...kesin dönüş yapanlar..." ve "...kesin dönüş..."
bölümleri, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada
uygulayacağı kurallar olmadıklarından, bunlara ilişkin itirazın Mahkeme'nin
yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, aynı Yasa'nın 3. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan, "...yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş..." ve 6.
maddesinin (A) paragrafının birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan,
"...kesin dönülmüş..." bölümlerine ilişkin itirazın ise, dosyada
eksiklik bulunmadığından esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
I. ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz
konusu Yasa kuralları, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile
bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, 3201 sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"un 3. maddesinin birinci fıkrası ve 6.
maddesinin (A) paragrafının birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yurt dışında
çalışılan sürelerin sosyal güvenlik bakımından değerlendirilmesinin talep
edilebilmesi ve aylık tahsisin yapılabilmesi için yurda kesin dönüş koşulu
aranmasının, Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine, çalışma hakkına
ilişkin 49. maddesine ve sosyal güvenlik hakkını düzenleyen 60. ve 62.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, yasaların, kanun
hükmünde kararnamelerin, TBMM İçtüzüğü'nün Anayasa'ya aykırılığı konusunda
ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir.
İstemle bağlı kalmak koşuluyla, başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık
kararı verebileceğinden, itiraz konusu kurallarla ilgisi nedeniyle, konu
Anayasa'nın 65. maddesi yönünden de incelenmiştir.
A- Yasa'nın 3. Maddesinde Yer Alan İtiraz Konusu Bölümün
İncelenmesi
3201 sayılı Kanun'un 3. maddesinde, bu Kanundan yararlanmak
isteyen vatandaşların başvurabilecekleri ilgili kuruluşlar ve başvuru koşulları
gösterilmektedir. Maddenin itiraza konu edilen kısmı ise, borçlanmayı
düzenleyen hükmünden yararlanmak isteyen vatandaşların ilgili kuruluşlara
başvuruda bulunabilmeleri için öncelikle gerçekleştirmeleri gereken "yurda
kesin dönüş" yapılmış olmasına ilişkin koşuldur. Yurt dışında çalışan Türk
vatandaşlarının, yurt dışında geçen sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından
değerlendirilmesini talep edebilmeleri için, öncelikle, yurda kesin dönüş
yapmaları gerekmektedir. Ancak bu şartı gerçekleştirenler, yazılı istekte
bulunarak, yurt dışında geçen sürelerinin tamamını veya diledikleri kadarını
döviz olarak ödemek suretiyle borçlanabilirler.
Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesi,
birbirleriyle aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve
ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemek amacına hizmet eder
ve aynı durumda olanlar için yapılan farklı düzenlemeler Anayasa'nın eşitlik
ilkesine aykırılık oluşturur.
3201 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin birinci fıkrası ile yurt
dışında geçen sürelerin yurt içinde sosyal güvenlik açısından
değerlendirilebilmesi için, başvuruda bulunabilme koşulu olarak getirilen
"yurda kesin dönüş", bu başvuruda bulunanlar yönünden aktif çalışma
hayatlarına son verme anlamını taşımaktadır. Oysa, yurt içinde çalışmakta olan
vatandaşların, 506 sayılı Yasa'nın Geçici 8. ve 5434 sayılı Yasa'nın Ek. 8.
maddeleri uyarınca, geçmiş hizmet sürelerini borçlanarak sosyal güvenlikleri
yönünden değerlendirilmesini talep edebilmeleri için, aktif çalışma hayatına
son vermeleri koşulu bulunmamaktadır. Bu nedenle, yasalar önünde aynı hukuksal
konumda bulunan, yurt içinde çalışıp da bu hizmetlerini sosyal güvenlikleri
açısından borçlanmak suretiyle değerlendirmek isteyenler ile yurt dışında geçen
hizmetlerini aynı şekilde değerlendirmek isteyenlerin eşit haklara sahip
olmaları ve yasalar tarafından eşit koruma görmeleri gerekir. Temelinde, adil
bir hukuk düzeni kurup, bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan bir hukuk
devletinde aynı hukuksal konumda bulunanlar arasında böyle bir ayrıma yer
verilemez.
Anayasa'nın 60. maddesinde, "Herkes, sosyal güvenlik hakkına
sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilâtı
kurar", 62. maddesinde, " Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk
vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel
ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının
korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri
alır" denilmektedir. Bu kurallarla öngörülen sosyal ve ekonomik haklar
Anayasa'nın 65. maddesine göre Devletin malî kaynaklarının yeterliliği
ölçüsünde yerine getirilecektir.
Türkiye'de mevcut sosyal güvenlik kuruluşları, yaşlılık aylığı da
dahil olmak üzere, sigorta türlerinden sigortalıları yararlandırabilmek için
prim sistemi esasına dayalı olarak çalışmaktadırlar. Bu sistemde sosyal
güvenlik kuruluşlarının, iştirakçilerden alınan primler ve kurumlardan alınan
karşılıklar gibi iki temel geliri bulunmaktadır. Böylece, aktif sigortalıların
(çalışmakta olanların) ödedikleri primler ile kurumların ödedikleri karşılıklar
uzun vadede pasif sigortalıları finanse etmekte ve zaman içinde
dengeli bir paylaşım modeli oluşmaktadır.
3201 sayılı Yasa'nın 3. maddesinde, sadece yurtdışında geçen
sürelerin sosyal güvenlik yönünden değerlendirilmesi için başvuruda bulunma,
başka bir anlatımla borçlanmayı talep hakkı düzenlenmektedir. Bu olanaktan
yararlanmak isteyen kişi, maddede belirtilen kuruluşlara yazılı istekte
bulunarak, borcunu döviz cinsinden ödemek suretiyle yurt dışında geçirdiği
sürelerin sosyal güvenliği açısından değerlendirilmesini isteyebilecektir. Prim
ödeme (borçlanma) aşamasında henüz sosyal güvenlik kuruluşları açısından bir
yükümlülük doğmayacağından, bu kuruluşların aktuaryal dengelerinin ve dolayısıyla
da sistemin olumsuz etkilenmesi söz konusu olmayacaktır.
Bu durumda, Anayasa'nın 65. maddesinde öngörüldüğü biçimde,
Devlet'in malî kaynaklarının yetersizliği ileri sürülemeyeceği gibi, 60.
maddesinde de sınırlamaya olanak veren bir kural bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 10., 60., 62. ve 65. maddelerine
aykırı biçimde sosyal güvenlik hakkını sınırlayan itiraz konusu kuralın iptali
gerekir.
Yalçın ACARGÜN, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU ve
Ahmet AKYALÇIN bu görüşlere katılmamışlardır.
Konunun, Anayasa'nın 49. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
B- Yasa'nın 6. Maddesinde Yer Alan İtiraz Konusu Bölümün
İncelenmesi
3201 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin (A) paragrafının birinci
fıkrasının (a) bendinde, bu Yasa'ya göre değerlendirilen sürelere dayanılarak
aylık tahsisi yapılabilmesi için, yurda kesin dönülmüş olması koşulu
getirilmektedir.
Türkiye'de mevcut tüm sosyal güvenlik kurumlarının yasalarında
belirtilen yaşlılık aylığı tahsisi ile ilgili kuralların incelenmesinden,
yaşlılık sigortasının, uzun süreli yardım yapan bir sigorta türü olduğu, belli
bir yaşa ulaşılması nedeniyle çalışma gücü azalan sigortalıya iş hayatından
çekilerek, çalışmadan yaşamını sürdürmesini ve bu aşamadaki gelir kaybının
giderilmesini amaçladığı anlaşılmaktadır. Esasen, emeklilik veya yaşlılık
aylığı bağlanabilmesi için, diğer sigorta türlerinden farklı olarak, aktif
çalışma hayatının sona erdirilmesi gerekmektedir.
506 sayılı "Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu" ile 5434
sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu"na tabi
çalışanların yaşlılık veya emekli aylığına hak kazanabilmeleri için belli yaş,
prim, sigortalılık süresi ile başvuru zorunluluğu yanında işten ayrılma koşulu
da aranmaktadır.
Bu yasalarda olduğu gibi, itiraz konusu kuralda yer alan yaşlılık
aylığı tahsisi için yurda kesin dönülmüş olması ortak koşuluyla, yurt dışındaki
aktif çalışma hayatının sona erdirilmesi amaçlanmaktadır.
2926 sayılı "Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu"na tabi sigortalılarla 1479 sayılı "Esnaf ve
Sanatkâ rlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu"na tabi çalışanlar için bu yasalarda işten ayrılma koşulu
getirilmemesi ise, bu Kurumlara bağlı olarak çalışanların kendi işlerini
yapmalarından kaynaklanmaktadır.
Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesi, yasaların
uygulanmasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve
mezhep ayrılığı gözetilerek eşitsizliğe yol açılmasını yasaklamaktadır. Bu
ilkeyle, birbirleriyle aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanması ve
ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir. Yasa önünde
eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez.
Durum ve konumlardaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik
kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumda olanların aynı,
ayrı hukuksal durumda olanların da ayrı kurallara bağlı tutulmaları Anayasa'da
öngörülen eşitlik ilkesini zedelemez.
3201 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin (A) paragrafının birinci
fıkrasının (a) bendi ile yaşlılık aylığı tahsisi için getirilen yurda kesin
dönüş koşulu, işten ayrılma yönünden yurt içinde ve dışında çalışanlar arasında
bir ayırıma neden olmadığından Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık
bulunmamaktadır.
Anayasa'nın 60. maddesi ile herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip
olması ve bu güvenliği sağlayacak tedbirleri alması ve teşkilâtını kurması
hususunda Devlet'e verilen görev, 65. maddede öngörülen malî kaynakların
yeterliliği ile sınırlı tutulmuştur. Bu durumda, 3201 sayılı Yasa ile yurt
dışında çalışanların hizmetlerinin sosyal güvenlikleri yönünden
değerlendirilerek yaşlılık aylığı tahsis edilebilmesinin yurda kesin dönüş
koşuluna bağlanmasında, sosyal güvenlik kurumlarının aktuaryal dengelerinin ve
65. maddedeki malî kaynakların yeterliği ölçütünün gözetildiği sonucuna
varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 10., 60. ve 65.
maddelerine aykırı değildir. İstemin reddi gerekir.
Konunun, Anayasa'nın 49. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
VI- SONUÇ
8.5.1985 günlü, 3201 sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"un;
A- 3. maddesinin birinci fıkrasında yer alan " ... yurda
kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş ..." sözcüklerinin Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, Yalçın ACARGÜN, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay
TUĞCU ile Ahmet AKYALÇIN'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 6. maddesinin (A) paragrafının birinci fıkrasının (a) bendinde yer
alan "... kesin dönülmüş ..." sözcüklerinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 3. maddesinin birinci fıkrasında yer alan " ... yurda kesin
dönüş yapanlar, kesin dönüş ..." sözcüklerinin iptali nedeniyle aynı
maddenin uygulanma olanağı kalmayan birinci fıkrasındaki "... tarihinden
itibaren" sözcükleri ile ikinci fıkrasının, 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinin
ikinci fıkrası gereğince İPTALİNE, Fulya KANTARCIOĞLU'nun karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
12.12.2002 gününde karar verildi.
|
|
|
Başkan
Mustafa BUMİN
|
Başkanvekili
Haşim KILIÇ
|
Üye
Samia AKBULUT
|
|
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
|
|
|
Üye
Ertuğrul ERSOY
|
Üye
Tülay TUĞCU
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
|
|
Üye
Enis TUNGA
|
Üye
Mehmet ERTEN
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
3201 sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt
Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi
Hakkında Kanun"un 3. maddesinde, Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra
yaşlılık aylığı alabilmek için başvurulacak sosyal güvenlik kuruluşları ile
başvuru şartları; 6. maddesinde, aylık tahsisi ve başlama tarihi ile kuralları
düzenlenmiş ve her iki halde de "yurda kesin dönüş" koşulu öngörülmüş
olup, yurt dışında çalışan ve yaşlılık aylığı almak isteyenlere yasada öngörülen
koşulları yerine getirmesi ve kesin dönüş yapması halinde aylık bağlanması
yapılabilecektir.
Düzenlemeyle, yurt dışında çalışan Türk vatandaşların sosyal
haklarının, çalıştıkları ülkelerle yapılacak anlaşmalarla sağlanması öncelikli
olmakla birlikte oradaki çalışmaları değerlendirilerek çalıştıkları süreleri
borçlanmaları ve hizmet birleştirilmesi yapılması halinde kendilerine sosyal
güvenlik sağlanması imkanı getirilmiştir.
Anayasa'nın eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesinde amaçlanan,
mutlak değil hukuksal eşitlik olup, durum ve konumlarındaki özellikler, kimi
kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir.
Buna göre, yurda kesin dönüş yaparak toptan primleri ödemesi
halinde yaşlılık aylığına hak kazananlar ile yurt içinde çalışarak Yasa'da
öngörülen prim miktarı ve çalışma gününü tamamlamak zorunda olanların farklı
hukuksal konumda bulunmaları nedeniyle aralarında eşitlik karşılaştırılması
yapılamayacağı gibi yurda dönmek isteyenlerin sosyal güvenceye kavuşturulmaları
ve bunlar ile ülkedeki diğer çalışanlar arasında sosyal adalet ve toplumsal
dengeyi sağlama amacını gözeten itiraz konusu kuralın, Anayasa'ya
aykırılığından söz edilemez.
Bu nedenlerle, Yasa'nın itiraz konusu 3. maddesinin ilk
fıkrasındaki "yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş" sözcüklerinin
iptaline ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. 12.12.2002
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Ertuğrul ERSOY
|
|
|
Üye
Tülay TUĞCU
|
Üye
Ahmet AKYALÇIN
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
8.5.1985 günlü, 3201 sayılı "Yurt Dışında Bulunan Türk
Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun"un 3. maddesinin birinci fıkrasında, Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yurda kesin dönüş yapanların, kesin
dönüş tarihinden itibaren fıkrada belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına
yazılı istekte bulunmak ve yurt dışında geçen sürelerin tamamını veya dilediği
kadarını döviz olarak ödemek şartıyla borçlanabilecekleri, borçlanılan sürelerin
ilgili sosyal güvenlik kanunlarındaki esaslar dahilinde değerlendirileceği
belirtilmiştir. Başvuru kararında, bu kuralın, daha önce aynı konuyu düzenleyen
ancak yaşlılık aylığına esas alınan borçlanma için yurda kesin dönüş koşulu
aramayan 2147 sayılı Yasa ile farklılık içermesinin iki yasadan yararlananlar
arasında eşitsizliğe yol açtığı ve Anayasa'nın sosyal güvenlik hakkını
düzenleyen 60. maddesine de aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.
3201 sayılı Yasa'nın 3. maddesinde, yaşlılık aylığına esas
alınacak borçlanma için yurda kesin dönüş yapılması koşulunun aranması, aynı
konunun düzenlendiği başka bir yasada ise böyle bir koşulun öngörülmemesi,
aralarında benzerlik olsa da her iki yasadan yararlananların aynı konumda
bulunmamaları nedeniyle eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz.
Öte yandan, Yasa'nın yabancı ülkelerden yurda kesin dönüş
yapanları güvencesiz bırakmamak amacına yönelik olduğu gözetildiğinde, yurt
içinde çalışanlar bakımından borçlanmanın çalışma sırasında sürdürülebilmesi,
yurt dışında çalışanlar için kesin dönüş koşulu aranmasının, eşitlik ilkesine
aykırılık oluşturduğu savının da kabulü olanaklı değildir. Çünkü bu iki durumda
sosyal güvenlik hakkı tanınmasındaki amaçlar farklı olduğu gibi, yurt içinde
çalışarak yasada öngörülen prim miktarı ve çalışılacak gün sayısını tamamlamak
zorunda olanlarla yurda dönerek yasada öngörülen toplam primlerini ödemek
koşuluyla yaşlılık aylığına hak kazananlar, aynı hukuksal konumda
bulunmadıklarından bunlar arasında eşitlik karşılaştırması yapılarak
Anayasa'nın 10. maddesine aykırılıktan söz edilemez.
Anayasa'nın 60. maddesinde, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip
olduğu; devletin, bu güvenliği sağlayacak, gerekli tedbirleri alacağı ve
teşkilâtı kuracağı; 65. maddesinde de devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda
Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri
gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği
belirtilmektedir.
Devletin sosyal güvenlik alanındaki düzenlemeleri aktuaryal
dengeleri gözeterek mali olanakları çerçevesinde yapacağında duraksanamaz.
Devletin yurt dışında çalışarak oradaki mevzuata göre sosyal güvenlik hakkından
yararlanabilecek vatandaşları ile yurt içinde sosyal güvenlikten yoksun
vatandaşlarına karşı yükümlülüklerinin aynı olduğu ileri sürülemeyeceğinden
mali kaynakların tahsisindeki önceliğin yurt içindeki vatandaşlara tanınmasında
Anayasa'nın 60. maddesine aykırılık bulunmamaktadır. Prim kesme aşamasında
devlet yönünden yerine getirilecek mali bir yükümlülüğün bulunmaması ileride
sosyal güvenlik hakkı doğduğunda devletin üstleneceği mali yükü ortadan
kaldırmayacağından böyle bir neden, kuralın Anayasa'ya aykırılığı için gerekçe
oluşturmaz. Kaldı ki zaman içinde devletin mali kaynaklarındaki iyileşmelere
bağlı olarak aynı olanaklardan yurt dışında çalışan vatandaşların da
yararlandırılmalarına Anayasal bir engel bulunmamaktadır.
Yasa'nın 3. maddesindeki itiraz konusu ibarelerin iptaline bağlı
olarak 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesi uyarınca uygulanma olanağını kaybettiği
gerekçesi ile aynı maddenin ikinci fıkrasının iptali ise kararın yürürlüğe
gireceği gün için süre verilmemesi nedeniyle yasa koyucunun iradesi dışında ve
onun yerine geçerek karar verme niteliği taşıdığından Anayasal gereklerle
bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.