logo
Norm Denetimi Kararları Kullanıcı Kılavuzu

(AYM, E.2000/21, K.2000/16, 06/07/2000, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

 

 

Esas Sayısı : 2000/21

Karar Sayısı : 2000/16

Karar Günü : 6.7.2000

R.G. Tarih-Sayı :29.11.2000-24245

 

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 4369 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 21. maddesinin Anayasa'nın 38. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY

1995 yılında işlediği vergi kaçakçılığı suçundan mahkûm olan sanığın cezasının infazı aşamasında, mahkûmiyetine esas alınan yasa maddesinde 22.7.1998 günlü, 4369 sayılı Yasa ile yapılan lehte değişiklik nedeniyle kararın hüküm fıkrasının tavzihi için açılan davada, 213 sayılı Yasa'nın Geçici 21. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı savını ciddî bulan Mahkeme iptali istemiyle başvurmuştur.

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

İtiraz konusu kural şöyledir:

"Geçici Madde 21- Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş fiiller hakkında kesilecek cezalarda, bu fiillerin işlendiği tarihte 213 sayılı Vergi Usul Kanununun yürürlükte bulunan vergi cezalarına ait hükümleri; hükmolunacak cezalar hakkında ise, bu fiillerin işlendiği tarihte yürürlükte bulunan hükümler ile bu Kanun hükümlerinden lehe olanı uygulanır. Şu kadar ki, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesinleşmiş mahkûmiyet kararları hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz."

B- İlgili Yasa Kuralı

Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesinin ilgili görülen ikinci fıkrası şöyledir:

"Bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşir olunan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise failin lehinde olan kanun tatbik ve infaz olunur."

C- Dayanılan Anayasa Kuralı

İtiraz gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralı şöyledir:

"MADDE 38.- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.

Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.

Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.

Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.

Ceza sorumluluğu şahsîdir.

Genel müsadere cezası verilemez.

İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.

Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez."

D- İlgili Anayasa Kuralları

İlgili görülen Anayasa kuralları şöyledir:

1- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."

2- "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY ve Tülay TUĞCU'nun katılımlarıyla 5.4.2000 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle sınırlama sorunu üzerinde durulmuştur:

Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Yasa'nın 28. maddelerine göre, Anayasa Mahkemesi'ne yapılacak başvurular itiraz yoluna başvuran Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralları ile sınırlıdır. Bakılmakta olan davada tavzih istemi yasanın yürürlüğe girmesinden önce kesinleşmiş mahkûmiyet kararı hakkında olduğundan, 213 sayılı "Vergi Usul Kanunu"nun 4369 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 21. maddesine ilişkin itirazın esasının incelenmesinin, maddenin son tümcesiyle sınırlı olarak yapılmasına 5.4.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen ve ilgili görülen yasa kurallarıyla aykırılık savına dayanak yapılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun Geçici 21. maddesiyle ilgili olan "Kaçakçılık Suçları ve Cezaları" başlıklı 359. maddesi suçun unsurları ve yaptırımı yönünden zaman içinde değişikliğe uğramıştır. 213 sayılı Yasa'ya 22.7.1998 günlü 4369 sayılı Yasa ile itiraz konusu son tümcenin de bulunduğu Geçici 21. madde eklenmiştir. Vergi Usul Yasası'nın 359. maddesinin (2). bendinde sayılan vergi kaçakçılığı suçunu işleyenler için öngörülen 3 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis cezası, 4369 sayılı Yasa ile 18 aydan 3 yıla kadar ağır hapis cezası olarak sanıklar lehine değiştirilmiştir. Ancak, Geçici Madde 21'in son tümcesinde "Şu kadar ki, bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesinleşmiş mahkumiyet kararları hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz" kuralına yer verilmiştir. Buna göre, 213 sayılı Yasa'da değişiklik yapan 4369 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten önce kesinleşmiş mahkumiyet kararları için lehdeki bu değişiklik uygulanamayacaktır.

B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu

Mahkeme, başvuru kararında, Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca suç tarihindeki kuralın değişmesi halinde sanık lehine olan hükmün uygulanması gerekeceğini, bunun ceza hukukunun genel ilkelerinden biri olduğunu, Anayasa'nın 38. maddesinin de bu genel ilkeye uygun olarak düzenlendiğini, 213 sayılı Yasa'nın 359. maddesinin 4369 sayılı Yasa ile değiştirildiğini, aynı Yasa ile getirilen Geçici 21. madde uyarınca kesinleşmiş mahkumiyet kararlarına bu kanun hükümlerinin uygulanamamasının Anayasa'nın 38. maddesine aykırılık oluşturduğunu ileri sürmüştür.

2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'nun 29. maddesine göre Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Anayasa'ya aykırılığı hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir. Anayasa Mahkemesi taleple bağlı kalmak kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebilir. Bu nedenle, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın yalnız 38. maddesi yönünden değil, ilgisi nedeniyle 2. ve 10. maddeleri yönünden de incelenmesi uygun görülmüştür.

Anayasa'nın 2. maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa'nın bulunduğu bilincinde olan ve hukuk güvenliğini sağlayan devlettir.

Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen "yasa önünde eşitlik ilkesi" hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz. Nitelikleri ve durumları özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz.

Bir ülkedeki toplumsal, ekonomik ve kültürel yapının, fail üzerindeki baskısını değerlendirerek hangi eylemlerin suç sayılacağını, bunların hangi tür ve ölçüde yaptırıma bağlanacağını saptamak yasakoyucunun takdir yetkisi içindedir. Ancak, yasama organı ceza hukuku alanında düzenleme yaparken anayasal sınırlar içinde hareket etmek ve ceza hukukunun genel ilkelerine bağlı kalmak zorundadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "kaçakçılık suçları ve cezaları" başlıklı 359. maddesinin 2. bendi uyarınca sahte fatura kullanarak vergi kaçırma suçunu işleyenlere yasakoyucunun öngördüğü 3 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis cezası, 22.7.1998 günlü, 4369 sayılı Yasa ile 18 aydan 3 yıla kadar ağır hapis cezası olarak değiştirilmiştir. Geçici 21. maddenin birinci tümcesinde "...hükmolunacak cezalar hakkında ise, bu fiillerin işlendiği tarihte yürürlükte bulunan hükümler ile bu kanun hükümlerinden lehe olan uygulanır." denilmesine karşın, itiraz konusu son tümcede "Şu kadar ki bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesinleşmiş mahkumiyet kararları hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz" kuralına yer verilmiştir.

Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesinin ikinci fıkrasında "Bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanun hükümleri birbirinden farklı ise failin lehine olan kanun tatbik ve infaz olunur" denilmektedir. Bu kuralın yalnız görülmekte olan davaları değil, infazı gereken mahkûmiyet kararlarını da kapsadığında duraksamaya yer yoktur. Ceza hukukunun bu ilkesi çağdaş hukukun temel ilkelerinden biri olduğu gibi adaletli bir hukuk düzeninin de gereğidir.

Aynı hukuksal durumda olan kişilerin, aynı tarihte sahte fatura kullanmak suretiyle kaçakçılık suçu işlemeleri halinde, haklarında açılacak kamu davalarının kimi nedenlerle farklı tarihlerde sonuçlanarak kesinleşmesi durumunda "fail lehine olan kanun tatbik ve infaz olunur" ilkesi, itiraz konusu kural kapsamına girenler için uygulanamayacağından bunların farklı cezalandırılmaları sonucu doğacaktır. Eşitlik ilkesine aykırılığı açık olan bu uygulamanın hukuksal eşitliği esas alan hukuk devleti ilkesiyle de bağdaştığı ileri sürülemez.

Açıklanan nedenlerle, kural, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

İtiraz konusu kuralın Anayasa'nın 38. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

VI- SONUÇ

4.1.1961 günlü, 213 sayılı "Vergi Usul Kanunu"nun 4369 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 21. maddesinin son tümcesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 6.7.2000 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

 

 

 

Başkan

Mustafa BUMİN

Başkanvekili

Haşim KILIÇ

Üye

Sacit ADALI

 

 

 

Üye

Ali HÜNER

Üye

Nurettin TURAN

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU 

 

 

Üye

Mahir Can ILICAK

Üye

Rüştü SÖNMEZ

Üye

Ertuğrul ERSOY

 

 

Üye

Tülay TUĞCU

Üye

Ahmet AKYALÇIN

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Dönemi 1982
Karar No 2000/16
Esas No 2000/21
İlk İnceleme Tarihi 05/04/2000
Karar Tarihi 06/07/2000
Künye (AYM, E.2000/21, K.2000/16, 06/07/2000, § …)    
Dosya Sonucu (Karar Türü) Esas - İptal
Başvuru Türü İtiraz
Başvuran (Genel) - Başvuran (Özel) Ağır Ceza Mahkemesi - Tarsus
Sınırlama Var
Resmi Gazete 29/11/2000 - 24245
Üyeler Haşim KILIÇ
Samia AKBULUT
Yalçın ACARGÜN
Sacit ADALI
Ali HÜNER
Fulya KANTARCIOĞLU
Mahir Can ILICAK
Rüştü SÖNMEZ
Ertuğrul ERSOY
Hatice Tülay TUĞCU

II. İNCELEME SONUÇLARI


213 Vergi Usul Kanunu Geçici 21 Esas - İptal Anayasaya esas yönünden aykırılık yok yok
4369 Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset Ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Ka 20 Esas - İptal Anayasaya esas yönünden aykırılık yok yok

T.C. Anayasa Mahkemesi