ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1999/7
Karar Sayısı : 1999/31
Karar Günü : 13.7.1999
R.G. Tarih-Sayı :26.10.2000-24212
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Bozüyük Asliye Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 9.6.1932 günlü, 2004 sayılı "İcra ve İflâs
Kanunu"nun 89. maddesinin beşinci fıkrasının ikinci tümcesinde yer alan
"...borçluya karşı..." sözcüklerinin Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 10.,
11., 36. ve 40. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
İcra Müdürlüğünün "üçüncü şahıs" olarak takibe geçerek
iki kez haciz ihbarnâmesi gönderdiği Belediyenin bu ihbarnâmelere süresinde
itiraz etmemesi sonucu takibin kesinleşmesi ve bankadaki hesabına haciz konması
nedeniyle alacaklı ve borçlu aleyhine açtığı menfi tespit davasında, davacı
Belediyenin Anayasa'ya aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varan Mahkeme,
İcra ve İflâs Kanunu'nun 89. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan
"...borçluya karşı..." sözcüklerinin Anayasa'ya aykırılığı savıyla
iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
9.6.1932 günlü, 2004 sayılı "İcra ve İflâs Kanunu"nun
iptali istenen sözcükleri de içeren 89. maddesi şöyledir:
"Madde 89- Hâmiline ait olmıyan veya cirosu kabil bir senede
müstenit bulunmıyan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü
şahıs elindeki menkul bir malı haczedilirse icra memuru; borçlu olan hakiki
veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödiyebileceğini ve
takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde
bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle menkul malı ancak icra dairesine
teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın
bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir (haciz ihbarnamesi).
Bu haciz ihbarnamesinde, ayrıca 2, 3 ve 4 üncü fıkra hükümleri de üçüncü
şahsa bildirilir.
Üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya
haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borç ödenmiş veya mal istihlâk edilmiş
veya kusuru olmaksızın telef olmuş veya malın borçluya ait olmadığı veya malın
kendisine rehnedilmiş olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş
olduğu gibi bir iddiada ise, keyfiyeti, haciz ihbarnamesinin kendisine
tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine yazılı veya sözlü olarak
bildirmeye mecburdur.
Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren
yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve bu
durum üçüncü şahsa ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ihbarnamede ayrıca,
üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde
icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde takip alacaklısı aleyhine bir menfi
tesbit davası açabileceği, açmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra
dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi
istenir. Üçüncü şahıs, müddeti içinde menfi tesbit dâvası açarsa, dâva açtığını
tevsik eden evrakı aynı müddet içinde icra dairesine ibraz etmeye mecburdur. Bu
halde, üçüncü şahıs dava neticesine kadar zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya
yedinde sayılan malı teslim etmeye zorlanamaz. Bu dâvada üçüncü şahıs
takip borçlusuna borçlu bulunmadığını veya malın takip borçlusuna ait
olmadığını ispat etmeye mecburdur. Üçüncü şahıs, açtığı menfi tesbit davasını
kaybederse, mahkemece dava konusu şeyin yüzde kırkından aşağı olmamak üzere bir
tazminat ile de mahkûm edilir.
Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse,
alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini tetkik merciinde ispat ederek
üçüncü şahsın 338 inci maddenin 1 inci fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını
ve ayrıca tazminata mahkûm edilmesini isteyebilir. Tetkik mercii, tazminat
hakkındaki dâvayı genel hükümlere göre halleder.
Üçüncü şahıs, kusuru olmaksızın bir mâni sebebiyle müddeti içinde
haciz ihbarnamesine itiraz etmediği takdirde 65 inci madde hükmü uygulanır. Her
halde, üçüncü şahsın genel hükümlere göre borçluya karşı müracaat ve tazminat
hakkı saklıdır.
Malın teslimi mümkün olmazsa, alacaklı tetkik merciine müracaatla
değerini üçüncü şahsa ödetmek hakkını haizdir.
Haciz ihbarnamesi, bir hükmi şahsın veya müessesenin merkez
ve şubelerinden hangisine tebliğ edilmiş ise, beyanda bulunma mükellefiyeti
yalnız ihbarnameyi tebellüğ eden merkez veya şubeye aittir.
Üçüncü şahsın beyanı hiçbir harç ve resme tabi değildir.
Bu madde hükmü, memuriyeti hasebiyle hakikate muhalif beyanda
bulunan memurlar hakkında da uygulanır."
B- İlgili Yasa Kuralı
İcra ve İflâs Kanunu'un ilgili görülen 72. maddesi şöyledir :
"Madde 72- Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında
borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit dâvası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit dâvasına bakan mahkeme,
talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek
teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir
kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit dâvasında ihtiyati
tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu
gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı
olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla
icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar.
Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyatî tedbir dolayısıyla
alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır.
Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu
zarar herhalde yüzde kırktan aşağı tayin edilemez.
Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlâmın
kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra
kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya
zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine,
borçlunun davası sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline
karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu
alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz.
Borçlu, menfi tesbit dâvası zımnında tedbir kararı almamış ve borç
da ödenmiş olursa, dâvaya istirdat dâvası olarak devam edilir."
C- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır :
1- "Başlangıç
Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin
bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu,
ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı
ve O'nun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;
Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi
olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedî varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu
ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız
Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk millî menfaatlerinin, Türk
varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve
manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve
medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği
olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle
karıştırılamayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu
yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî
sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve
külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin
hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik
duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde,
huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde
saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan
ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur."
2- "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
3- "MADDE 11.- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz."
4- "MADDE 36.- Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma
hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınamaz."
5- MADDE 40.- Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl
edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını
isteme hakkına sahiptir.
Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu
uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan
ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."
D- İlgili Görülen Anayasa Kuralı
İlgili görülen Anayasa kuralı şöyledir:
"MADDE 13.- Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî
güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve
genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde
öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla
sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç
dışında kullanılamaz.
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve
hürriyetlerin tümü için geçerlidir."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Ahmet Necdet
SEZER, Güven DİNÇER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI,
Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK ve Rüştü
SÖNMEZ'in katılmalarıyla 16.2.1999 günü yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyadaki eksiklik giderildiğinden işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE
karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali
istenilen ve ilgili görülen yasa kurallarıyla, Anayasa'ya aykırılık savına
dayanak yapılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları, bunlarla ilgili gerekçeler
ile dosyada bulunan tüm belgeler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı
İcra ve İflâs Kanunu'nun, "Alacaklar ve üçüncü şahıs elinde
haczedilen mallar hakkında:" başlığını taşıyan 89. maddesi, borçlunun üçüncü
kişilerdeki mal ve alacaklarının haczinde, alacaklı, borçlu ve üçüncü kişi
arasındaki menfaat dengesini sağlamak amacıyla konulmuştur.
Borçlunun, kendi elindeki malları gibi üçüncü kişilerdeki mal ve
alacakları da takip alacaklısının talep etmesi üzerine haczedilebilir.
89. maddenin ilk fıkrasında sözü geçen alacak, borçlunun, hamiline
ait olmayan veya cirosu kabil bir senede dayanmıyan alacaklardır. Bu fıkrada,
üçüncü şahsa gönderilecek birinci haciz ihbarnamesinde, ne gibi kayıtların
bulunacağı yer almaktadır.
İkinci fıkrada, kendisine birinci haciz ihbarnamesi gönderilen
üçüncü şahsın, 7 gün içinde icra dairesine itiraz etme olanağına sahip olduğu
belirtilmektedir.
Üçüncü fıkrada ise, haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz
edilmemesinin sonuçlarına değinilmektedir. Birinci haciz ihbarnamesine
süresinde itiraz etmeyen üçüncü şahsın, mal yedinde veya borç zimmetinde
sayılacaktır. Bu durum ikinci bir ihbarname ile üçüncü şahsa bildirilir. Öte
yandan, bu ihbarnameyle üçüncü şahsın 7 gün içinde icra takibinin yapıldığı yer
mahkemesinde takip alacaklısı aleyhine bir menfi tesbit davası açabileceği,
açmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde
sayılan malı teslim etmesi istenir. Üçüncü şahıs, süresinde menfi tesbit davasını
açarsa, yedindeki malı veya zimmetindeki borcu icra dairesine teslime veya
ödemeye zorlanamaz. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu
bulunmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını kanıtlamak zorundadır.
Dördüncü fıkra, üçüncü şahsın, birinci haciz ihbarnamesine
süresinde itiraz etmesinin sonuçlarını düzenlemektedir.
İtiraz konusu sözcükleri de içeren beşinci fıkranın birinci
tümcesinde, üçüncü şahsın haciz ihbarnamesine kusuru olmaksızın bir engel
nedeniyle süresi içinde itiraz edememesi durumunda Yasa'nın 65. maddesinin
(gecikmiş itiraz yolunun) uygulanacağı, ikinci tümcesinde ise, bu yola
gidilememesi veya herhangi bir nedenle haciz ihbarnamesine karşı kendini
savunamaması halinde üçüncü şahsın, genel hükümler uyarınca borçluya karşı
müracaat ve tazminat hakkının saklı olduğu belirtilmektedir.
89. maddeye göre, yasal süreler içinde itiraz ve menfi tesbit
davası açma haklarını kullanmayan ve bu nedenle, borçlu olmadığı halde ödeme
yapmak zorunda kalan üçüncü kişinin, sadece borçluya karşı müracaat ve tazminat
isteme hakkı bulunmaktadır.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Mahkeme başvuru kararında, İcra İflâs Kanunu'nun 89. maddesinin
ikinci, üçüncü ve beşinci fıkralarına göre hakkında icra takibi yapılan ve bu
fıkralardaki sürelere uymadığı için borçlu olmamasına karşın alacaklıya ödeme
yapmak zorunda kalan üçüncü kişiye, genel hükümler uyarınca borçlu hakkında
dava açma olanağı tanındığı halde, alacaklıya karşı bu olanağın tanınmamasının,
ayrıca İcra ve İflâs Kanunu'nun 72. maddesinin birinci ve altıncı fıkralarında
borçluya tanınan dava hakkının, aynı Kanun'un 89. maddesinin beşinci fıkrasıyla
üçüncü kişiler için engellenmesinin Anayasa'nın 36. maddesinin birinci
fıkrasına aykırı olduğunu, öte yandan 89. maddenin beşinci fıkrasındaki "...borçluya
karşı..." sözcükleriyle alacaklıya karşı dava yolunun kapatılarak
alacaklının imtiyazlı duruma getirilmesinin Anayasa'nın 10. maddesindeki
"kanun önünde eşitlik" ilkesine, Anayasa'nın Başlangıç hükümleri ile
11. ve 40. maddelerine aykırılığını ileri sürerek "...borçluya
karşı..." sözcüklerinin iptalini istemiştir.
Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36.
maddesinde, herkesin meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı ve davalı kimliğiyle sav ve savunma hakkına sahip
olduğu, 13. maddesinde de temel hak ve özgürlüklerin, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî
güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın
ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasa'nın özüne ve
ruhuna uygun olarak yasa ile sınırlanabileceği, bu sınırlamaların demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı olamıyacağı ve amaçları dışında
kullanamayacağı öngörülmüştür.
"Sav ve savunma hakkı", birbirini tamamlayan ve
birbirinden ayrılması olanaksız niteliğiyle hak arama özgürlüğünün temelini
oluşturur. Yaşam hakkına işlerlik ve anlam kazandıran önemiyle hak arama
özgürlüğü, yalnız toplumsal barışı güçlendiren dayanaklardan biri
değil aynı zamanda bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme,
haksızlığı giderme uğraşının da aracıdır. Ancak, Anayasa bu özgürlüğün de öteki
hak ve özgürlükler gibi 13. maddede sayılan nedenlerle ve koşullarla
sınırlandırılmasına olanak vermektedir.
İcra ve İflâs Kanunu'nun 89. maddesi, takip borçlusunun üçüncü
kişilerdeki mal ve alacaklarının haczinde, taraflar arasındaki menfaat
dengesini sağlamak amacıyla konulduğundan, 89. madde üçüncü kişilere de aşamalı
bir biçimde kendini savunma ve takipten kurtulma olanağı tanımıştır. Borçlunun üçüncü
kişideki mal ve alacağını haczeden icra dairesi, önce üçüncü kişiye birinci
haciz ihbarnamesini göndermektedir. Üçüncü kişinin yedi gün içinde birinci
haciz ihbarnamesine itiraz ederek takipten kurtulma olanağı bulunmaktadır.
İtiraz etmezse borç zimmetinde sayılacak ve ikinci haciz ihbarnamesi
gönderilecektir. Üçüncü kişiye bu ihbarnamenin tebliğinden itibaren yedi gün
içinde menfi tesbit davası açma hakkı tanınmıştır. Aksi halde borcun zimmetinde
sayılmış olması kesinleşecektir. Gönderilen haciz ihbarnamelerine itiraz
etmeyen ve menfi tesbit davası açmayan üçüncü kişinin, kusuru olmaksızın bir
engel nedeniyle bu hakları kullanamadığı anlaşıldığı takdirde kendisine yeni
bir hak daha tanınarak, 65. maddede öngörülen gecikmiş itiraz yolundan
yararlanma olanağı verilmektedir. Bu yolu da kullanamayan üçüncü kişiye, genel
hükümlere göre borçluya karşı dava açıp her türlü sav ve savunmada bulunabilme
hakkı tanınmaktadır.
İcra ve İflâs Kanunu'nun 89. maddesiyle kendisine her aşamada
değişik haklar tanınan üçüncü kişinin, genel hükümlere göre sadece borçluya
karşı dava açabilecek olmasının Anayasa'nın 36. maddesinde belirtilen hak arama
özgürlüğünü ortadan kaldıran bir yönü bulunmamakta ise de, 89. maddede
belirtilen hakları kullanmayarak aslında borçlu olmadığı bir parayı ödemek
zorunda kalan üçüncü kişinin takip alacaklısına karşı geri verme (istirdat)
davası açamaması, hak arama özgürlüğüne getirilen bir sınırlama olarak kabul
edilebilir. Bu sınırlamanın amacı, uyuşmazlıkların uzun süre devam
etmesini engellemek olup kamu yararına yöneliktir. Hak arama özgürlüğüne
"kamu yararı" amacı ile getirilen bu sınırlama; demokratik toplum
düzeninin gereklerine de aykırı düşmemektedir.
Öte yandan, hukukun temel ilkeleri arasında yer alan eşitlik
ilkesine, Anayasa'nın 10. maddesinde yer verilmiştir. Buna göre, herkes, dil,
ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye,
zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları
bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.
"Yasa önünde eşitlik ilkesi" hukuksal durumları aynı
olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik
öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar
karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve
ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve
topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi
yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı
tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da
topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı
hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
89. maddeye göre, yasal süreler içinde haciz ihbarnamelerine
itiraz etmeyen ve menfi tesbit davası açma hakkını kullanmayan ve bu nedenle
takip borçlusuna herhangi bir borcu olmadığı halde, yasanın emredici kuralları
gereğince alacaklıya ödeme yapmak zorunda kalan üçüncü kişi, takip borçlusunun
sebepsiz zenginleşmesine neden olmaktadır. Borçlunun ödemesi gereken borç, üçüncü
kişinin mal varlığından ödendiği için sebepsiz (haksız) zenginleşen takip
borçlusudur. Alacaklı ise yasanın kendisine tanıdığı haktan yararlanmıştır,
haksız zenginleşmesi söz konusu değildir. Bu nedenle, sebepsiz
iktisap davası borçluya karşı açılmaktadır. Takip alacaklısı ile takip
borçlusu aynı hukuksal konumda bulunmadıklarından farklı durumda olanların aynı
kurallara bağlı tutulmamasında eşitlik ilkesine aykırılık yoktur.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 10., 13. ve
36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın, Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 11. ve 40. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
VI- SONUÇ
9.6.1932 günlü, 2004 sayılı "İcra ve İflâs Kanunu"nun
89. maddesinin beşinci fıkrasının ikinci tümcesinde yer alan "...borçluya
karşı..." sözcüklerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
13.7.1999 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Ahmet Necdet
SEZER
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
|
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
|
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
|
|
Üye
Mahir Can
ILICAK
|
Üye
Rüştü SÖNMEZ
|
|
|
|
|