"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararındaki gerekçe şöyledir:
"Sanığın sürücü belgesiz araç kullanması nedeni ile hakkında 06.02.1998 tarihli Kaş İlçesi Emniyet Amirliği Trafik Tescil ve Denetleme Büro Amirliğince hakkında tutanak tutulmuş ve 2918 S. Yasa'nın 36. maddesine göre ceza tayini için hakkında dava açılmıştır.
Sanık savunmasında suçlamayı kabul etmiştir.
Sanığa 06.02.1998 tarihinde TCK'nun 119. maddesine göre ön ödeme önerisinde bulunulmuş, sanık ön ödeme önerisinde bildirilen miktarı 17.03.1998 tarihli vezne alındısı ile yatırmıştır.
Sürücü belgesiz araç kullanma suçu için 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın değişik 36. maddesinde ilk tespitte bir aydan iki aya kadar hafif hapis cezası ile 7.200.000.TL hafif para cezası öngörülmektedir. Aynı Yasa'daki ceza artışına ilişkin maddede yeniden değerleme oranında hafif para cezasında artış öngörülmekte olup bu miktar 1998 yılı için 12.900.000.TL.dir.
T.C.Y.nın 119. maddesinde düzenlenen ön ödeme sınırları içerisinde bulunan hafif hapis cezasının günlüğü 647 sayılı Yasanın 4. maddesine göre 3000.TL.den hesap edilip paraya çevrilerek, doğrudan hafif para cezası ile toplanarak, sanıklara ön ödeme önerisinde bulunup bildirilen miktarı 10 gün içinde yatırdığı takdirde kamu davasının ortadan kaldırılmasına, aksi takdirde verilecek cezayı yarı oranında artırılarak hükmolunmaktadır.
Ülkemizdeki Hukuksal, Sosyal ve Siyasalproblemlerin kaynağında aşağıda belirtilen iki husus önemli yer tutmaktadır.
1-Ülkemizdeki bilimsellik anlayışı ve bu anlayışın sorgulanmaması;
2- Hukukun tanımlanmasındaki yetersizlik.
3- Ülkemizdeki bilimsellik anlayışını tarihsel süreç içerisinde değerlendirecek olur isek sonuna geldiğimiz Y.Y.'ın başında Edebiyatımızda sanat anlayışı hakkında ortaya konulan ikilem bize önemli bir ışık tutacaktır.
Y.Y.'ın başında Edebiyatımızda sanat sanat içindir - sanat insan ve toplum içindir ikilemi yaşanmış ve sanat sanat içindir anlayışı önemli bir yer kazanmıştır... Bu anlayış günümüzde her ne kadar bu şekilde isimlendirilmese de Üniversitelerimizde kendini bilim bilimsellik içindir şeklinde göstermektedir. Bilimin asıl hedefinin insan olması gerektiği açıktır. Veesasen şu anda Üniversitelerimizde bilimin asıl hedefinin insan olduğu bildirilmekte ise de bilimsel çalışmaların hedefinin insan mı' Yoksa bilimsellik mi' Olduğu şeklinde sorgulama yeterince yapılmamaktadır.
Bilimsellik anlayışındaki bu çarpıklık ya da yetersizlik kendini Hukuk Sahasında da Göstermektedir. Hukuk sahasında Hukukun da Hukuksallık için mi' Yapılıp yapılmadığı yeterince sorgulanmamaktadır. Hukukun da asıl hedefinin insan ve toplum olduğunun devamlı olarak gözönünde bulundurulduğu rahatlıklasöylenememektedir.
Bahsedilen sorgulama eksikliğini herkesin anlayacağı şekilde izah etmek gerekirse bilimsel çalışmalardaki asıl hedefte şaşma olunca bu çalışmalar dostlar alışverişte görsün atasözümüzü çağrıştırmaktadır.
4- Hukukun tanımlanmasında gösterilen yetersizliğe gelince hukukun çok boyutlu olarak değerlendirilmesinin yapılmasından kaçınmak ya da yapamamaktır.
Bilindiği gibi hukuk norm, sosyal olgu ve ide (adalet) boyutlarından oluşmaktadır. Ülkemiz hukukçularının en büyük zaafiyeti Hukuku kural, (norm) olarak tanımlamalarıdır. Bu tanımlamayı yapabilmek için değil hukuk eğitimi görmeye okuma yazma bilmeye dahi gerek yoktur. Ülkemiz hukukçularının hukukun sosyal olgu ve ide boyutunu önemli ölçüde ihmal ettikleri, hatta norm boyutunu normun üstünbir iradenin eseri olması yönünden değerlendiren Hukuksal pizitivizm anlayışına dahi sahip olmadıkları söylenebilir. Ülkemizde Hukuk, norm boyutu ile kelsen pramiti arasında sıkışmış bir anlayış içerisinde değerlendirilmektedir.
Yasaların hazırlanmasında ve Yasalaştırma (Kodifikasyon) çalışmalarında zikredilen temel perspektif göz önünde bulundurulmadığında hedeflenen noktaya varılamayacağı açıktır.
Ülkemizdeki trafik problemi herkesin malumu olup, herkesçe gerekli önlemlerin alınması fikri paylaşılmaktadır.
Bu anlayışla Karayolları Trafik Yasası (K.T.Y.) ile düzenleme yapılmakla birlikte bu düzenleme uygulamadaki sıkıntılar ve problemler yeterince düşünülmeden yapılmıştır. Zira 2918 S.K.T.Y'nda önce 4199 S.Y. ile değişiklik yapılmış bu düzenleme ile sürücü belgesiz araç kullanmak Asliye Ceza Mahkemelerinin görevine girecek şekilde düzenlenmiş bu hususun gözden kaçtığı anlaşılınca 4262 S.Y. ile yeniden kısa bir aradan sonra değişikliğe gidilmiştir.
Yukarıda bahsedildiği gibi sonuç olarak 12.990.000. TL. hafif para cezasını 10 gün süre içerisinde yatıran sanık hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar vermek mecburiyeti vardır.
Sürücü belgesi olmayan sanıkların ön ödeme önerisini yerine getirmemesi ancak sanığın parasal ya da zihinsel yetersizliği halinde mümkün olacaktır.
Esasen sürücü belgesiz araç kullanmayı bu şekilde Adli bir suç haline dönüştürme düşüncesinin altında trafik polislerine güvensizlik şüphesini düşündürmektedir. Esasen trafik polislerince tutanak tutulmasının yargılama sürecini başlatan bir işlem olduğu açıktır. Ayrıca çağdaş devlet hangi kademede olursa olsun kamu görevlisine güven ve daha sonra gerekli denetimin yapılması ile olunabilir.
Trafik polislerince idari para cezası işlemi yapılabilecek bir durumda mahkemeler gereksiz yere meşgul edilmekte olup bu tür yasal düzenlemeler ile vatandaş arasında mahkemelerde sürünme şeklinde deyim oluşturulacak duruma maalesef gelinmiştir.
Yasa uygulamasında trafik polislerince sürücü belgesiz bir şahıs tespit edildiğinde mevcut olarak mahkemede hazır etmeleri gerekmekte olup, bu şekilde hareket edildiğinde yani bu yasal gerek yerine getirildiğinde ekip kontrol görevine son vermek durumunda kalmaktadır. Yetersiz olan araç personel ve ulaşım giderleri karşısında bu suçtan işlem yapmabu nedenle trafik polislerinin işini son derece zorlaştırmakta hatta olanaksız hale getirmektedir.
T.C.Y.mızdaki ön ödemeyi düzenleyen 119. maddesi zikredilen prosedür ve ceza miktarı karşısında mahkemelerin yapmış olduğu iş trafik polislerince verilecek idari para cezasına ilişkin işlemlerden mahiyet olarak hiçbir fark arz etmemesi nedeniyle sürücü belgesiz araç kullanma suçunu adli bir suç olarak bulundurmasının hiçbir mantıklı ve tutarlı tarafı bulunmamaktadır.
Davaların yoğunluğu araç gereç ve personel ve diğer tüm yetersizlikler gözönünde bulundurularak mahkemelerdeki iş yoğunluğunun arttırılmasından önemle kaçınmak gerektiği hatta azaltmanın yollarının bir an önce aranmasının gerektiği açıktır.
Dünyadaki çağdaş gelişim suçların adli olmaktan çıkartılıp idari hale dönüştürülmesi mahkemelerce ancak idari cezalara itirazların bakılması şeklindedir.
Yine dünyadaki kamu yönetiminin çağdaş prensiplerinin başında kurumsallaşma ile birlikte kamu görevlisine güven esası gelmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle sürücü belgesiz araç kullanma suçunun idari para cezasına dönüştürülmesi amacı ile adli suç olarak vasıflandırmayı gerektiren cezaların iptali gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesince yerindelik (Oportunite) denetimini yasaklayan herhangi bir Anayasa ya da yasa hükmü bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi en geniş denetim yetkisine sahip yargının sembolü yüksek mahkeme olup, her türlü Norm, Sosyal Olgu ve Adalet boyutu açısından denetim yapabilir ve haliyle yerindelik denetimi de yapabilir.
Anayasa Mahkemesinin yerindelik denetimi yapması Anayasamızın 153/2 maddesinde belirtilen kanun koyucu gibi hareket etme değildir.
Yukarıda belirtildiği gibi zikredilen suçun idari cezaya dönüştürülmesi amacıyla hüküm fıkrasında belirtilen yasa maddesi Anayasamızın 153/3 maddesi de gözönünde bulundurularak iptal kararı verilmesi için yasa maddesi Anayasamıza aykırı görülmüş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. (İptal başvurusunda mahkemelerce kullanılması gereken hukuksal terminoloji ile Türk Milleti adına karar verildiğinden aynızamanda her Türk vatandaşının da anlayacağı dil kullanılmıştır)
Hüküm : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Anayasamızın 152/1 maddesine göre; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Yasasının 4199 sayılı Yasanın 16. maddesi ile ve daha sonra 4262 sayılı Yasanın 4. maddesi ile değiştirilerek kabul edilen 36. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "İlk tespitte bir aydan iki aya kadar, .... hafif hapis cezası verilir", "7.200.000. TL hafif para cezası ile cezalandırılırlar." şeklindeki hükümlerini, Anayasamızın temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasının demokratik toplum gereklerine aykırı olamayacağına ilişkin 13/2 maddesine ve mahkemelerin ve hakimlerin bağımsızlığına ilişkin 138/1 maddesine aykırılığı kanaatine resen varıldığından bahsedilen, yasa maddesinin hükümlerinin iptaliiçin Anayasa Mahkemesine dava açılmasına,
Gereği için gerekçeli iptal başvurusuna ilişkin karar ve onaylı dosya suretinin Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğine gönderilmek üzere Kaş Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,
Bu nedenlerle, Anayasamızın 152/1 ve 3. maddesine göre duruşmanın 14.07.1998 günü saat 09.00'a bırakılmasına karar verildi.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1998/16
Karar Sayısı : 1998/88
Karar Günü : 28.12.1998
R.G. Tarih-Sayı :09.07.1999-23750
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kaş Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 13.10.1983 günlü, 2918 sayılı "Karayolları Trafik Kanunu"nun 4262 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile değişik 36. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "... ilk tesbitte bir aydan iki aya kadar, ... hafif hapis cezası verilir, ... 7.200.000.- lira hafif para cezasıyla da cezalandırılırlar..." kuralının Anayasa'nın 13. ve 138. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Sürücü belgesi olmadan motorlu araç kullanılması suçundan açılan davada Mahkeme, 2918 sayılı Yasa'nın 36. maddesinin üçüncü fıkrasındaki kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına vararak, iptal istemiyle doğrudan başvuruda bulunmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
2918 sayılı Yasa'nın itiraz konusu kuralı da içeren 36. maddesi şöyledir:
"Madde 36- Motorlu araçların, sürücü belgesi sahibi olmayan kişiler tarafından karayollarında sürülmesi ve sürülmesine izin verilmesi yasaktır.
Araçlar, bu Kanunda sınıfları belirtilen sürücü belgelerine sahip sürücüler ile iki veya çok taraflı anlaşmalara göre sürücü belgesi bulunan veya geçerli uluslararası sürücü belgesi olan kişilerce sürülebilir.
Sürücü belgesi sahibi olmadan araç süren ve sürülmesine izin verenler, beşbin liradan onbin liraya kadar hafif para ve onbeş günden iki aya kadar hafif hapis cezası, tekrarında onbin liradan yirmibin liraya kadar hafif para ve iki aydan altı aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılırlar.
Aynı Kanunun 36 ncı maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(Ek: 17/10/1996-4199/16 md.) Geçerli sürücü belgesi olmadan trafiğe çıkanlara ilk tespitte (1) ay, tekrarı halinde (3) ay hapis cezası verilir. 18 yaşından küçükler için bu ceza, ilk tespitte (1) ay, tekrarı halinde (3) ay çocuk ıslahevlerinde ıslah edilmek suretiyle yerine getirilir. Bu kişilerin kazaya neden olması halinde bu cezaların uygulanması diğer cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez.
36 ncı maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları birleştirilmek suretiyle üçüncü fıkra olarak :
(Ek : 21.5.1997- 4262/4 md.) Sürücü belgesi sahibi olmadan trafiğe çıkanlara ilk tespitte bir aydan iki aya kadar, tekrarı halinde iki aydan üç aya kadar hafif hapis cezası verilir. Ayrıca bu kişiler her defasında 7 200 000 lira hafif para cezasıyla da cezalandırılırlar. Bu kişilerin kazaya neden olması halinde bu cezaların uygulanması diğer cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez. Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dayanılan Anayasa kuralları şunlardır :
1- "MADDE 13.- Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz.
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerlidir."
2- "MADDE 138.- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
C- İlgili Anayasa Kuralı
"MADDE 7.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Ahmet N. SEZER, Güven DİNÇER, Samia AKBULUT, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL, Fulya KANTARCIOĞLU ve Mahir Can ILICAK'ın katılmalarıyla 5.5.1998 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen yasa kuralı ve dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
Mahkeme, itiraz konusu kuraldaki suçun yaptırımının idarî para cezası olması gerektiği halde, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı biçimde adlî yargı yetkisine giren suç olarak kabul edilmesinin Anayasa'nın 13. maddesinin ikinci fıkrasına ve 138. maddesinin birinci fıkrasına aykırılık oluşturduğunu ileri sürmüştür.
Anayasa'nın 7. maddesine göre, yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Yasakoyucu, ceza hukuku alanında toplumsal gereksinmelerin zorunlu kıldığı yasal düzenlemeleri yaparken, Anayasa'nın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, hangi eylemlerin suç sayılıp sayılmayacağı, suç sayılmaları durumunda da yaptırımlarının hürriyeti bağlayıcı ceza mı, yoksa para cezası mı olması gerekeceği ve nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici neden olarak kabul edileceği konularında takdir yetkisine sahiptir.
Bu nedenle, kural Anayasa'ya aykırı değildir.
İtiraz konusu kuralın, Anayasa'nın 13. ve 138. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
İptal isteminin reddi gerekir.
VI- SONUÇ
13.10.1983 günlü, 2918 sayılı "Karayolları Trafik Kanunu"nun 36. maddesinin 4262 sayılı Yasa ile değiştirilen üçüncü fıkrasındaki "... ilk tespitte bir aydan iki aya kadar, ... hafif hapis cezası verilir. ... 7.200.000 lira hafif para cezasıyla da cezalandırılırlar" kuralının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 28.12.1998 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Ahmet Necdet SEZER
Üye
Samia AKBULUT
Haşim KILIÇ
Yalçın ACARGÜN
Sacit ADALI
Ali HÜNER
Lütfi F. TUNCEL
Mustafa YAKUPOĞLU
Fulya KANTARCIOĞLU
Mahir Can ILICAK
Rüştü SÖNMEZ