"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
"Dava, 3395 sayılı Kanunla değişik 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79 uncu maddesinin 8 inci fıkrasına dayanan, hizmet tespiti davasıdır.
Söz konusu 79 uncu maddenin 1 inci fıkrasında işverene yanında çalıştırdığı işçisini S.S.K.na bildirme mecburiyeti getirilmiş; 3 üncü fıkrasında bu mecburiyete uymadığı taktirde aynı Kanunun 140 ıncı maddesinde düzenlenen cezai hükümlerin uygulanacağı belirtilmiş; 5., 6. ve 7 inci fıkralarında kurum kendiliğinden sigortasız işçi çalıştırdığını tespit ederse ölçümleme yolu ile primleri tahakkuk ettirileceği belirtilmiş ve iptale konu 8 inci fıkra hükmü ile de ayrıca işçinin, işyerinden ayrılmasından itibaren 5 yıl içinde sigortasız çalıştığı geçmişteki hizmet süresinin tespit davası ile tespit ettirebileceği bu şekilde borçlanma işleminin yapılabileceği hükmü getirilmiştir.
Davada uygulanacak kural olan 3395 sayılı Kanunla değişik 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79 uncu maddesinin 8 inci fıkrasının şu şekilde Anayasanın 2, 60 ve 65 inci maddelerine aykırı olduğu Mahkememizce düşünülmektedir.
Anayasaya Aykırılık Sebepleri :
1- Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmaktadır. Sosyal devlet güçsüzleri koruyan, sosyal adaleti sağlamaya çalışan bu amaçla ekonomik ve sosyal alanlarda değişiklikler yapan devlettir. Yoksa sosyal devlet haketmeyen kişilere bağışlar yapan devlet değildir.
Anayasanın 65 inci maddesinde devletin sosyal hizmet görevlerinin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği belirtilmektedir. Aksi halde plansız yapılan harcamalar devleti zayıflatacak ve hiçbir sosyal hizmetin yapılamamasına sebep olacaktır.
Anayasanın 60 ıncı maddesinde devletin, sosyal güvenlik hizmeti yapacak kurumlarını kurup teşkilatlandırmak görevi bulunmaktadır. Şüphesiz ki devlet; sosyal hizmetlerini, öncelikle sosyal güvenlik kurumları ile yerine getirecektir. Bu nedenle, öncelikle sosyal güvenlik kurumlarının sağlıklı çalışması gerekmektedir. Aksi halde borç batağı ve ekonomik kriz içine sokulmuş bir sosyal güvenlik kurumunun insanlarına sosyal hizmette bulunmasına imkan olmayacaktır.
a) S.S.K., devletimizin en büyük sosyal güvenlik kurumudur. 30'a yakın kalemde insanlarımıza sosyal hizmetler sunmaktadır. Bu sosyal hizmetlerden yararlanabilmek için belli sayıda prim ödemek gerekmektedir.
Ödenecek primler bazı sigorta dallarında sadece işveren, bazılarında ise hem işveren ve hem de işçi tarafından birlikte ödenmektedir. İşçi ile birlikte ödendiği hallerde de ağırlık işverenin üzerinde olduğundan mümkün olduğunca işverenler prim ödemek için sigortasız işçi çalıştırmayı tercih etmektedirler.
İptale konu 79 uncu maddenin 8 inci fıkrası hükmü prim ödeme sayıları yetmeyenlere hizmet tespiti davası açarak geçmiş hizmetlerini borçlanma imkanı getirmektedir. Fıkra hükmü çok geniş kapsamlı olarak yazılmıştır. Bu hükmün daha fazla zaruret halinde olanları kapsayacak şekilde dar tutulması kuşkusuz daha iyi olurdu. Ancak, fıkra hükmüyle herkese borçlanma imkanı getirilmiştir.
Herkese borçlanma imkanı getirilince adeta sosyal güvenlik kurumu olan S.S.K. üzerinde önemli bir yara açılmış olmaktadır. Bu yaraya sosyal güvenliğe muhtaç insanlarımızın saldırması istenmektedir. İnsanlarımız, S.S.K.nın zararına olmak üzere hizmet tespiti kararları alarak borçlanma işlemleri yaptırmaktadırlar.
S.S.K.nın ekonomik sıkıntısının ne derece büyük olduğu zaman zaman günlük basın ve yayın kurumlarının haberlerine konu yapılmaktadır. Bu sıkıntının atlatılması için kanun tasarıları hazırlanmaktadır. Hatta bazen çok vahim bir düşünce olarak S.S.K.nın özelleştirilmesi savunulmaktadır. Şüphesiz ki böyle bir durum sosyal güvenliği muhtaç halkımızın dertlerine çare olamayacaktır. Çünkü özel sigortaların amacı kamu hizmeti olmayacak, daha fazla para kazanmak olacaktır.
Bu nedenle, sosyal güvenlik hizmeti veren S.S.K.nın yaralarının sarılması, sağlıklı çalışır hale getirilmesi devletimizin anayasal bir görevidir. İptale konu hüküm S.S.K.ya zarar verdiği için iptali gerekmektedir.
b) Diğer taraftan sigortasız işçi çalıştırma ile en etkin mücadelenin hakkı ihlal edilen işçi tarafından yapılması gerekmektedir. Çünkü S.S.K., milyonlarca iş ilişkisinde kimin ne şekilde çalıştığını bilemez ve takip edemez. Ancak, kanunla hizmet tespiti davası açma imkanı getirildiğinden işçi sigortasız çalıştırılmasına karşı koyamamaktadır. İleride dava açarım düşüncesiyle itiraz edememektedir. Bu şekilde kanun hükmü görünüşte işçilere verilmiş bir imkan gibi dururken gerçekte işverenlerin işçilere karşı kullandığı bir silah haline gelmektedir. Çünkü işverenler, daha rahat olarak sigortasız işçi çalıştırabilmektedirler.
Açıklanan bu sebeplerle iptale konu hükmün Anayasanın 2, 60 ve 65 inci maddelerine aykırı olduğu düşünülmektedir.
2- Diğer taraftan iptale konu hükmün şu şekilde hukuk devleti ilkesine de aykırı olduğu düşünülmektedir.
a) Sigortasız işçi çalıştırmak suçtur. Kanunun suç saydığı bir ilişki içine giren tarafların bu ilişkinin nimetlerinden yararlandıkları gibi külfetlerine de katlanmaları gerekir. Ancak, iptale konu hükümle bütün külfet taraflara değil, üçüncü kişi durumunda olan S.S.K.ya yüklenmiş bulunmaktadır.
b) Kanunun başlangıçta suç saydığı bir ilişki üzerine sonradan meşru haklar inşa edilemez. Yüksek Anayasa Mahkemesi pekçok K.H.K.yi; sadece K.H.K.nin geçerli olmasının hukuk devleti ilkesine aykırı olacağından esasını incelemeden iptal etmiştir. Yüksek Mahkemenin kararlarına aynı gerekçelerle ve saygıyla katılıyoruz. Dayanağı olmayan bir zemin üzerine nasıl yeni haklar kurulamazsa; haksız ve kanunsuz bir ilişkiye dayanan temel üzerine de yeni haklar kurulamamalıdır.
c) Ayrıca bu tür iş ilişkileri, taraflar arasında tamamıyla şifai olarak kurulduğundan hizmet tespitinin kesin delillerle kanıtlanmasına imkan bulunmamaktadır. Davacı iddialarını tanıkla kanıtlayacaktır. Tanıkların ise uzun zaman önce yapılmış iş ilişkisini net olarak bilmelerine fiilen imkan bulunmamaktadır. Böyle olunca herşey davacının ve tanıkların insafına kalmıştır. Bundan böyle herkesin dilediği kadar hizmet tespiti kararı almaları mümkündür. Hatta evvelce hizmeti olmayanların bile tanık ifadeleri ile hizmet tespiti kararı almaları mümkündür.
Yukarıda açıklanan sebeplerle; iptale konu hüküm hukuk devleti ilkesine de aykırı bulunduğundan iptali gerekmektedir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle;
Davada uygulanacak kural olan 3395 sayılı Kanunla değişik 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79 uncu maddesinin 8 inci fıkrasının; Anayasanın 2, 60 ve 65 inci maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptali için Anayasa Mahkemesi Başkanlığına müracaat edilmesine ve karar sonucuna kadar dosyanın bekletilmesine Mahkememizce karar verilmiş olup, dosya suretleri ekte sunulmuştur.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1997/18
Karar Sayısı : 1998/42
Karar Günü : 30.6.1998
R.G. Tarih-Sayı :06.12.2000-24252
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Vezirköprü İş Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 17.7.1964 günlü, 506 sayılı "Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 3395 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle değiştirilen 79. maddesinin sekizinci fıkrasının Anayasa'nın 2., 60. ve 65. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü'yle işverene karşı açılan hizmet tespiti davasında, 506 sayılı Yasa'nın değişik 79. maddesinin sekizinci fıkrasını Anayasa'ya aykırı bulan mahkeme, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 3395 sayılı Yasa ile değiştirilen ve iptali istenen sekizinci fıkrayı da içeren 79. maddesi şöyledir:
"Madde 79-
İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalının sigorta primleri hesabına esas tutulan kazançlar toplamı ve prim ödeme gün sayıları ile sigorta primlerini gösteren ve örneği yönetmelikle belirlenen prim belgelerini ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar kuruma vermekle ve bu belgelerin muhteviyatını doğrulayacak muteber işyeri kayıtlarını Kurumca istenilmesi halinde ibraz etmekle veya sigortalı çalıştırmadığı takdirde, bu hususu yazılı olarak önceden Kuruma bildirmekle yükümlüdür.
İşveren, sigortalıların adını, soyadını, sigorta sicil numarasını ve çalıştığı süreyi gösteren ve örneği yönetmelikle belirlenen bir belgeyi işyerinde, birden ziyade işyeri olması halinde her işyerinde ayrı ayrı olmak üzere, işçiler tarafından da görülebilecek bir yere asmaya mecburdur.
Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen işverenler hakkında 140 ıncı madde hükümleri uygulanır.
140 ıncı maddenin uygulanması prim belgelerinin Kuruma verilmesine mani teşkil etmez.
Fiilen veya kayden çalıştığı tespit edilen sigortalılara ait olup bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca resen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir.
İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz tahsilatı, durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili mahkemeye başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması prim borcunun tahsil ve takibini durdurmaz.
Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde 80 inci maddenin prim borcuna ilişkin hükmü uygulanır.
Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde Mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.
Sigortalının çalıştığı bir veya birkaç işte, bu Kanunda yazılı prim ödeme şartını yerine getirmiş olmasına rağmen kendisi için verilmesi gereken kayıt ve belgeler işveren tarafından verilmediği veya verilen kayıt ve belgelerde kazançların veya prim ödeme gün sayılarının eksik gösterildiği Kurumca tespit edilirse, hastalık ve analık sigortalarından gerekli yardım yapılır."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 60.- Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilâtı kurar."
3- "MADDE 65.- Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek, malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince; Yekta Güngör ÖZDEN, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL, Mustafa YAKUPOĞLU ve Fulya KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 4.2.1997 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen Yasa kuralı ve aykırılık savına dayanak yapılan Anayasa kurallarıyla bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkeme, Anayasa'nın 2. maddesi ile benimsenen sosyal adalet ilkesinin güçsüzleri korumaya, ekonomik ve sosyal değişimi sağlamaya yönelik olduğunu; sosyal güvenlikten yararlanabilmek için belirli gün prim ödenmesinin gerektiğini; fıkranın ise bu gereğe uyulmadan herkese sonradan çeşitli yöntemlerle hizmet borçlanmasına gidebilme olanağını getirdiğini; sigortasız işçi çalıştırmanın teşvik edildiğini; sigortasız işçi çalıştırmanın yasalara aykırı olduğunu ve borçlanma yoluyla kanuna aykırı durumların bu ilişkiyi kuranlar lehine sonuçlandırılarak suç sayılan bir ilişki üzerine meşru hakların inşa edildiğini ve bütün bunların külfetinin Kurum'a yükletildiğini; ekonomik krize sokulmuş bir sosyal güvenlik kurumunun kendisine yüklenen anayasal görevleri yapamayacağını bu nedenle, kuralın Anayasa'nın 2., 60. ve 65. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini istemiştir.
Kişilerin sosyal hakları ve asgarî yaşam düzeyleriyle ilgilenerek onların refah, huzur ve mutluluk içinde yaşamalarını sağlamak Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen sosyal devletin temel amaç ve görevlerindendir.
Anayasa'nın "sosyal güvenlik hakkı" başlıklı 60. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olması öngörülmüştür. Sosyal güvenlik hakkı, çalışanların yaşamlarının ve yarınlarının güvencesidir. Sosyal güvenlik, bireylere, gelirleri ne olursa olsun yaşlılık, hastalık, kaza, ölüm ve malûllük gibi sosyal riskler karşısında asgarî bir yaşam düzeyi sağlama amacına yöneliktir. İkinci fıkra ile de Devlete sosyal güvenliği sağlayacak gerekli önlemleri almak ve teşkilatı kurmak görevi verilmiştir. T.C. Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumu, ülkemizde sosyal güvenliğin temelini oluşturan kurumlardır. Sosyal Sigortalar Kurumu, hizmet akdine dayanarak çalıştırılanlara, iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm hallerinde sosyal sigorta yardımları yapan sosyal güvenlik kuruluşudur. Kurum'un çalışmaları, sigorta esaslarına göre düzenlenmiştir.
506 sayılı Yasa'nın 79. maddesinde, sigortalıların sigorta primlerinin hesabına esas tutulan kazanç toplamı ve prim ödeme gün sayılarının hangi belgelerle düzenleneceği açıklanmıştır.
Çeşitli ekonomik, toplumsal ve kayıt düzenindeki kimi eksiklikler nedeniyle çalışanların fiili çalışma sürelerinin bir bölümünün Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarına intikal etmediği gözetilerek maddenin sekizinci fıkrasıyla, prim belgeleri işveren tarafından Kuruma verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca saptanamayan sigortalılara, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak kanıtlamaları koşuluyla çalıştıklarını tesbit olanağı getirilmiştir. Böylece, sigortalıların prim belgeleriyle belgelendiremedikleri fiili hizmet süreleri, mahkeme kararıyla kanıtlanma koşuluyla değerlendirilebilecektir. Burada zamanında sigortaya bildirilmeyen ve Kurum'ca saptanamayan geçmiş hizmetin değerlendirilmesi sözkonusudur. Bunun saptanabilmesi için de gerçeğe ulaşma konusunda her türlü inceleme ve araştırma olanağına sahip olan bağımsız ve tarafsız yargı organının görevlendirilerek çalışanların Anayasa'nın 62. maddesinde açıklanan sosyal devlet ilkesine koşut olarak 60. maddesinde belirtilen sosyal güvenlik haklarından yararlandırılmalarına olanak sağlanmıştır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'ya aykırı değildir. İstemin reddi gerekir.
Konunun Anayasa'nın 65. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
Haşim KILIÇ bu görüşe katılmamıştır.
VI- SONUÇ
17.7.1964 günlü, 506 sayılı "Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 3395 sayılı Yasa ile değiştirilen 79. maddesinin sekizinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Haşim KILIÇ'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 30.6.1998 gününde karar verildi.
Başkan
Ahmet Necdet SEZER
Başkanvekili
Güven DİNÇER
Üye
Samia AKBULUT
Haşim KILIÇ
Yalçın ACARGÜN
Mustafa BUMİN
Sacit ADALI
Ali HÜNER
Lütfi F. TUNCEL
Fulya KANTARCIOĞLU
Mahir Can ILICAK
KARŞIOY YAZISI
506 Sayılı Yasa'nın 79. maddesinin dava konusu sekizinci fıkrasında, kimi eksiklikler nedeniyle çalışanların fiili çalışma sürelerinin bir bölümünün SSK kayıtlarına intikal etmemesinden doğan boşluğun, mahkeme kararıyla ispat edilmesi koşuluyla geçmiş hizmet olarak değerlendirilme olanağı sağlanmıştır.
Yasa'da öngörülen borçlanmaya ilişkin esas ve usullerin çerçevesi çizilmemiştir. Mahkeme kararıyla da olsa borçlanmaya esas alınacak hizmet süresinin ne kadar olacağı belirtilmediği gibi, borçlanma koşulları ile ödeme şekli konusunda herhangi bir kural öngörülmemiştir. Oysa, 1479 sayılı Yasa'ya bağlı olan bağımsız çalışanlarla 657 sayılı Yasa'ya tabi olan devlet memurları için de borçlanma imkanı getirilmiş ancak, buna ilişkin ayrıntılar yasalarda açıkça belirtilmiştir. İptali istenen fıkraya göre, çalışanların borçlanmaları gereken sürelerine ilişkin herhangi bir sınır konulmadığından, nasıl ve ne şekilde ispat edileceği belli olmayan bir yöntemle Sosyal Sigortalar Kurumu yükümlülük altına sokulmaktadır. Böyle bir sınırsızlık ve ilkesizlik S.S.K'nu işlevini yapamaz konuma düşürür. Anayasa'nın 60. maddesinde herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, bunun en iyi biçimde yürütülmesi için gerekli tedbirler alma görevi de Devlet'e yüklenmiştir. Kimi çalışanlara sınırı belli olmayan imtiyazlar tanımak, Devlet'in Sosyal Güvenlikle ilgili önlemini olumsuz yönde etkiler. SSK bağlı çalışanlara kayıtlara geçemeyen çalışma sürelerinin mahkeme kararıyla sınırsız şekilde tesbit edilerek borçlanma olanağı verilmesi, Anayasa'nın 2. ve 60. maddelerine aykırı olduğundan çoğunluk görüşüne katılmadım.