ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı . 1998/2
Karar Sayısı . 1998/1
Karar Günü . 9.1.1998
R.G. Tarih-Sayı :22.02.1998-23266
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN . Siyasî Parti Kapatılması Dâvasına Bakan
Mahkeme Sıfatıyla Anayasa Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU . 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler
Kanunu'nun 28.3.1986 günlü, 3270 sayılı Yasa'nın 18. maddesi ile değiştirilen
103. maddesinin ikinci fıkrasının, Anayasa'nın 69. maddesinin altıncı fıkrasına
aykırılığının incelenmesidir.
I- OLAY
Refah Partisi'nin kapatılması hakkındaki davaya bakmakta olan
Anayasa Mahkemesi, 8.1.1998 günlü toplantıda, davada uygulama durumunda
bulunduğu 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 3270 sayılı Yasa ile değişik
103. maddesinin ikinci fıkrasının, Anayasa'nın 69. maddesinin altıncı fıkrasına
aykırılığı konusunun incelenmesine Anayasa'nın 152. maddesi ve 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve YargılamaUsulleri Hakkında Kanun'un 28.
maddesi uyarınca karar vermiştir.
II- YASA METİNLERİ
A.İtiraz Konusu Yasa Kuralı
22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun, itiraz
konusu ikinci fıkra hükmünü içeren 28.3.1986 günlü, 3270 sayılı Yasa'nın 18.
maddesi ile değiştirilen 103. maddesi şöyledir:
"MADDE 103.- Bir siyasî partinin, bu Kanunun 78 ilâ 88 ve 97
nci maddeleri hükümlerine aykırı fiillerin işlendiği bir mihrak haline
geldiğinin sübuta ermesi halinde, o siyasî parti Anayasa Mahkemesince
kapatılır.
Bir siyasî partinin yukarıdaki fıkrada yazılı fiillerin mihrakı
haline geldiği, 101 inci maddenin (d) bendinin uygulanması sonucunda bu
fiillerin o partinin üyelerince kesif bir şekilde işlenmiş olduğunun ve bu
fiillerin kesif olarak işlenmesinin o partinin büyük kongre, merkez karar ve
yönetim kurulu veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu yahut
bu grubun yönetim kurulunca zımnen veya sarahaten benimsendiğinin sübuta
ermesiyle olur."
B. llgili Yasa Kuralı
2820 sayılı Yasa'nın konu ile ilgili 101. maddesi şöyledir .
"MADDE 101.- Anayasa Mahkemesince bir siyasî parti hakkında
kapatma kararı:
a) Parti tüzüğünün veya programının yahut partinin faaliyetlerini
düzenleyen ve yetkili parti organları veya mercilerince yürürlüğe konulmuş olan
diğer parti mevzuatının bu Kanunun dördüncü kısmında yer alan hükümlerine
aykırı olması,
b) Parti büyük kongresince, merkez karar ve yönetim kurulunca veya
bu kurulun iki ayrı kurul olarak oluşturulduğu hallerde ilgili kurulca veya
Türkiye Büyük Millet Meclisi grup yönetim veya grup genel kurullarınca bu
Kanunun dördüncü kısmında yer alan maddeler hükümlerine aykırı karar alınması
veya genelge veya bildiriler yayınlanması veya karar alınmamış olsa bile bu
kurullar tarafından aynı hükümlere aykırı faaliyette bulunulması veya parti
genel başkanı veya genel başkan yardımcısı veya genel sekreterinin sözü edilen
bu maddeler hükümlerine aykırı olarak sözlü ya da yazılı beyanda bulunması,
c) Parti merkez karar ve yönetim kurulunca Yüksek Seçim Kuruluna
partiyi temsilenkonuşma yapacağı bildirilmiş olan kimsenin, radyo veya
televizyonda yaptığı konuşmanın bu Kanunun dördüncü kısmında yer alan maddeler
hükümlerine aykırı olması, Hallerinde verilir.
d) 1- (28.3.1986-3270) (b) bendinde sayılanlar dışında kalan parti
organı, mercii veya kurulu tarafından bu Kanunun 4üncü kısmında yer alan
maddeler hükümlerine aykırı fiilin işlenmesi halinde, fiilin işlendiği tarihten
başlayarak iki yılı geçmemiş ise, Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu organ,
merci veya kurulun işten el çektirilmesini yazı ile o partiden ister. Parti
üyeleri 4 üncü kısımda yer alan maddeler hükümlerine aykırı fiil ve
konuşmalarından dolayı hüküm giyerler ise, Cumhuriyet Başsavcılığı bu üyelerin
partiden kesin olarak çıkarılmasını o partiden ister.
Siyasî parti,tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde istem
yazısında belirtilen hususu yerine getirmediği takdirde, Cumhuriyet
Başsavcılığı Anayasa Mahkemesinde o siyasî partinin kapatılması hakkında dava
açar. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenmiş iddianamenin tebliğinden itibaren
otuz gün içinde ilgili siyasî parti tarafından söz konusu parti organı, mercii veya
kurulunun işten el çektirilmesi ve parti üyesi veya üyelerinin partiden kesin
olarak çıkarılmaları halinde, o partinin kapatılması hakkındaki dava düşer.Aksi
takdirde Anayasa Mahkemesi dosya üzerinde inceleme yaparak ve gerekli gördüğü
hallerde Cumhuriyet Başsavcısının ve siyasî parti temsilcilerinin sözlü
açıklamalarını ve konu üzerinde bilgisi olanları da dinlemek suretiyle açılmış
bulunan davayı kararbağlar.
2- (1) numaralı bend gereğince bir siyasî partiden kesin olarak
çıkarılan veya çıkarılmayıp da bir siyasî partinin kapatılmasına sebep olan
üyeleri, çıkarma kararının veya Anayasa Mahkemesinin kapatma kararının
kendilerine yazı ile bildirilmesinden başlayarak on yıl süre ile başka hiçbir
siyasî partiye alınamaz, parti kurucusu olamaz, seçimlerde parti listelerinde
bağımsız aday da gösterilemez ve milletvekilliği için aday olamazlar. Aksi
takdirde bu gibileri üye kaydeden veya parti kurucusu olarak kabul eden veya
seçimlerde bağımsız aday gösteren siyasî partiler hakkında da (1) numaralı bend
hükümleri uygulanır.
Bir siyasî parti üyesinin, bu madde gereğince partisinden kesin
olarak çıkarılması veya çıkartılmayıp da partinin kapatılmasına sebep olması
halinde, hakkında ayrıca genel hükümlere göre işlem yapılır.
95 inci madde hükmü saklıdır."
C- Dayanılan Anayasa Kuralı
İtiraza dayanak oluşturan altıncı fıkrayı da içeren Anayasa'nın
69. Maddesi şöyledir:
"MADDE 69.- Siyasî partilerin faaliyetleri, partiiçi
düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin
uygulanması kanunla düzenlenir.
Siyasî partiler, ticarî faaliyetlere girişemezler.
Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması
gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince
siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun
tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak
yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi,bu denetim görevini yerine
getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda
vereceği kararlar kesindir.
Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının
açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.
Bir siyasî partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin
dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı
verilir.
Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine
aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki
fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit
edilmesi halinde karar verilir.
Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.
Bir siyasî partinin temelli kapatılmasına beyan veya
faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin
temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazetede gerekçeli olarak
yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi,
yöneticisi ve deneticisi olamazlar.
Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk
uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzelkişîlerden maddî yardım alan siyasî
partiler temelli olarak kapatılır.
Siyasî partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenme ve
kapatılmaları ile siyasî partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usulleri
yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir."
III. ESASIN İNCELENMESİ
Ahmet N. SEZER, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Samia AKBULUT, Haşim
KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL
ve Fulya KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 9.1.1997 gününde yapılan toplantıda
Anayasa Mahkemesi: 1997/1 (SPK) esas sayılı davanın 8.1.1998 günlü
görüşmesinde, 2820 sayılı Yasa'nın 3270 sayılı Yasa ile değiştirilen ve böylece
Anayasa'nın Geçici 15. maddesi kapsamından çıkan 103. maddenin ikinci
fıkrasının Anayasa'ya aykırılığının incelenmesi yolunda Haşim KILIÇ'ın karşıoyu
ve oyçokluğu ile verilen karar üzerine işin esasının incelenmesine ve
görüşmenin, içtüzükte yazılı sürelere uyulmaksızın Başkanlıkça belirlenecek
günde yapılmasına oybirliğiyle karar vermiştir.
IV. ANAYASA'YA AYKIRILIK SORUNU
İtirazın esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı ile
dayanılan Anayasa kuralı, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri; konu
ile ilgili diğer metinler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın 3270 sayılı Yasa ile
değişik 103. maddesinin ilk fıkrasında "Bir siyasî partinin, bu Kanunun 78
ilâ 88 ve 97 nci maddeleri hükümlerine aykırı fiillerin işlendiği bir mihrak
haline geldiğinin sübuta ermesi halinde, o siyasî parti Anayasa Mahkemesince
kapatılır" kuralına yer verilmiş ikinci fıkrasında da "Bir siyasî
partinin yukarıdaki fıkrada yazılı fiillerin mihrakı haline geldiği, 101 inci
maddenin (d) bendinin uygulanması sonucunda bu fiillerin o partinin üyelerince
kesif bir şekilde işlenmiş olduğunun ve bu fiillerin kesif olarak işlenmesinin
o partinin büyük kongre, merkez karar ve yönetim kurulu veya Türkiye Büyük
Millet Meclisindekigrup genel kurulu yahut bu grubun yönetim kurulunca zımnen
veya sarahaten benimsendiğinin sübuta ermesiyle olur." denilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasıyla göndermede bulunulan 101. maddenin (d)
bendinin konuyla ilgili 1 numaralı alt bendine göre, "(b) bendinde sayılanlar
(Parti büyük kongresi, merkez karar ve yönetim kurulu veya bu kurulun iki ayrı
kurul olarak oluşturulduğu hallerde ilgili kurul, Türkiye Büyük Millet Meclisi
grup yönetim veya grup genel kurulları, parti genel başkanı, genel başkan
yardımcısı ve genel sekreter) dışında kalan parti organı mercii veya kurulu
tarafından bu Kanunun 4 üncü kısmında yer alan maddeler hükümlerine aykırı
fiilin işlenmesi halinde, fiilin işlendiği tarihten başlayarak iki yıl geçmemiş
ise, Cumhuriyet Başsavcılığı sözkonusu organ, mercii veya kurulun işten el
çektirilmesini yazı ile o partiden ister. Parti üyeleri 4 üncü kısımda yer alan
maddeler hükümlerine aykırı fiil ve konuşmalarından dolayı hüküm giyerler ise,
Cumhuriyet Başsavcılığı bu üyelerin partiden kesin olarakçıkarılmasını o
partiden ister. Siyasî parti, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde istem
yazısında belirtilen hususu yerine getirmediği takdirde, Cumhuriyet
Başsavcılığı Anayasa Mahkemesinde o siyasî partinin kapatılması hakkında dava
açar. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenmiş iddianamenin tebliğinden itibaren
otuz gün içinde ilgili siyasî parti tarafından söz konusu parti organı, mercii
veya kurulunun işten el çektirilmesi ve parti üyesi veya üyelerinin partiden
kesin olarak çıkarılmaları halinde,o partinin kapatılması hakkındaki dava
düşer. Aksi takdirde Anayasa Mahkemesi dosya üzerinde inceleme yaparak ve
gerekli gördüğü hallerde Cumhuriyet Başsavcısının ve siyasî parti
temsilcilerinin sözlü açıklamalarını ve konu üzerinde bilgisi olanları da
dinlemek suretiyle açılmış bulunan davayı karara bağlar."
Siyasî Partiler Yasası'nın bu hükümleri birlikte
değerlendirildiğinde; bir siyasî partinin Yasa'nın 78 ilâ 88 ve 97. maddeleri
hükümlerine aykırı fiillerin işlendiği bir "mihrak" haline geldiğinin
sübuta ermesi nedeniyle 103. maddenin birinci fıkrası uyarınca
kapatılabilmesinin, ikinci fıkrasındaki koşulların gerçekleşmesine bağlı olduğu
görülmektedir. Ancak ikinci fıkrayla yollamada bulunulan 101. maddenin (d)
bendinin uygulanmasında;
Parti üyelerinin, Yasa'nın 78 ilâ 88 ve 97. maddeleri kapsamına
giren eylemlerden kimilerine yaptırım öngören, Türk Ceza Yasası'nın 141., 142.
ve 163. maddelerinin 12.4.1991 günlü 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası ile
yürürlükten kaldırılması nedeniyle parti üyelerinin,103. maddenin birinci
fıkrasında belirlenen yasaklara aykırı eylemleri Türk Ceza Yasası'nda suç
olmaktan çıkarılmıştır. Böylece, partinin yasak eylemlerin işlendiği bir mihrak
haline geldiğinin saptanmasında, maddenin 2. fıkrasının uygulanma olanağı
kalmamıştır.
Bakılmakta olan siyasî parti kapatma davasında, davalı Parti
savunmalarında "hüküm giyme" koşulunun 2820 sayılı Yasa'nın 117.
maddesine göre gerçekleşebileceğini, bu bağlamda 103. maddenin 2. fıkrasının
uygulanabileceğini ileri sürmüştür.
Yasa'nın 117. maddesinde, "Bu Kanun'un dördüncü kısmında
yazılı yasak fiilleri işleyenler, fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği
takdirde, altı aydan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılırlar"
denilmektedir. Yasa'nın "Ceza Hükümleri" başlığı altındayer alan diğer
maddelerinde, suç sayılan eylemler, duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça
belirlendiği halde, 117. madde aynı açıklığı taşımamaktadır.
Yasa'nın 117. maddesiyle göndermede bulunulan 4. Kısım'da Siyasî
Partilerle ilgili Yasaklar düzenlenmektedir: Bu kısımdaki yasak fiillerin
doğaları gereği ancak siyasî partilerce veya üyelerince işlenebileceği açıktır.
Bunların kişiler yönünden uygulanabilmeleri, özellikle hürriyeti bağlayıcı ceza
ile yaptırıma bağlanabilmeleri için Ceza hukukunun genel ilkeleri uyarınca,
uygulanma koşullarının yasa ile belirlenmesi gerektiğinde duraksamaya yer
yoktur. Bu durumda, 117. maddenin ne zaman ve nasıl uygulanacağının
belirlenmesi önem kazanmaktadır.
Madde yasalaşma evresinde, Danışma Meclisinde 28.2.1983 günlü 66.
birleşimde yapılan görüşmeler sırasında verilen bir değişiklik önergesinin
benimsenmesi sonucu 3.3.1983 günlü 67. birleşimde bu günkü içeriği ile kabul
edilmiştir. Bu değişikliğin 4. kısımdaki yasak fiillerin işlenmesi halinde
yalnız siyasî partilerin kapatılması ile yetinilmeyip özellikle buna neden
olanların da cezalandırılması amacıyla yapıldığı yasalaşma evresindeki görüşme
tutanaklarının incelenmesinden anlaşılmaktadır. Siyasî Partilerin kapatılmasına
neden olan fiiler ancak bir kapatma davasının sonuçlanması ile açıklık
kazanabileceğinden, getiriliş amacına da uygun olarak 117. maddenin bu aşamadan
sonra uygulanabileceğinin kabulü gerekmektedir.
Sonuç olarak, 117. maddenin, 103. maddenin ikinci fıkrası ile
göndermede bulunulan 101. maddenin (d) bendindeki "hüküm giyme"
koşulunun gerçekleştirilmesini sağlayacak nitelikte olmadığı ve Türk Ceza
Yasası'ndan 141., 142. ve 163. maddelerin kaldırılmasıyla yürürlükten doğan
boşluğu dolduramayacağı kanısına varılmıştır.
Anayasa'nın 68. maddesinin dördüncü fıkrasında, "Siyasî
partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına ülkesi
ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti
ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine
aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür
diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz. Suç işlenmesini teşvik
edemez" kuralına yer verilmiş, 69. maddesinin altıncı fıkrasında da,
"Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı
eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin
işlendiği odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesi'nce tespit edilmesi halinde
karar verilir" denilmiştir. Anayasa'nın bu hükümleri ile Siyasi Partiler
Yasası'nın 3270 sayılı Yasa ile değişik 103. maddesinin ilk fıkrasındaki
"Bir siyasî partinin bu Kanunun 78 ilâ 88 ve 97 nci maddeleri hükümlerine
aykırı fiillerin işlendiği bir mihrak haline geldiğinin sübuta ermesi halinde,
o siyasi parti Anayasa Mahkemesince kapatılır" biçimindeki kuralın koşut
düzenleme içerdikleri görülmektedir. Ancak, 103. maddenin ikinci fıkrasında,
101. maddenin (d) bendine göndermede bulunularak birinci fıkradaki "mihrak
haline gelme" durumunun oluşması için öncelikle, parti üyelerinin bu
fıkrada belirtilen söz ve eylemlerinden ötürü hüküm giymiş olmaları koşulunun
aranması, 103. madde ile parti kapatma nedeni sayılan kimi yasak fiillerin Ceza
Yasası'nda suç olmaktan çıkarılması nedeniyle yalnız 103. maddenin ilk
fıkrasının uygulanmasını değil buna dayanak oluşturan Anayasa'nın 69.
maddesinin altıncı fıkrasının da uygulanmasını olanaksız hale getirmiştir.
Açıklanan nedenlerle 2820 sayılı Yasa'nın 103. maddesinin itiraz
konusu ikinci fıkrası hükmü Anayasa'nın 69. maddesine aykırı olduğundan iptali gerekir.
V- SONUÇ
22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 3270
sayılı Yasa ile değişik 103. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
9.1.1998 gününde karar verildi.
Başkan
Ahmet N. SEZER
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
|
|
|
Üye
Samia AKBULUT
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
|
|
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
GEREKÇE
KARŞI OYU
Gerekçenin, 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler
Kanunu'nun 117. maddesindeki "Bu Kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak
fiilleri işleyenler, fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde, altı
aydan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılırlar" kuralının
kapatılma davasından sonra uygulanacağına ilişkin bölümüne katılmıyorum.
Anayasa
Mahkemesi Başkanı
Ahmet Necdet
SEZER
|
DEĞİŞİK
GEREKÇE
Anayasa'nın 63. maddesi 23.7.1995 günlü ve 4121 sayılı Yasa ile
değiştirilmiş ve madde bütünüyle yeniden düzenlenmiştir. Maddenin siyasal
partilerin kapatılmasıyla ilgili beşinci ve altıncı fıkralarında aynen şöyle
denilmektedir .
"Bir siyasî partinin tüzüğü ve programının 68. maddenin
dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı
verilir."
"Bir siyasi partinin 68. maddesinin dördüncü fıkrası
hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu
nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince
tespit edilmesi halinde karar verilir."
Beşinci fıkraya ve fıkrada atıfta bulunulan 68. madde
kurallarında, bir siyasî partinin tüzük ve programının, devletin
bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ve insan haklarına,
eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik
Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamayacağı, sınıf ve zümre diktatörlüğüne veya
herhangi bir diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamayacağı, suç
işlenmesini teşvik edemeyeceği öngörülmüş ve buna aykırılıkkapatma nedeni
sayılmıştır.
Altıncı fıkrada ise, bir siyasî partinin yukarıda yazılı esaslara
aykırı eylemlerden Anayasa Mahkemesi'nce kapatılabileceği, ancak kapatabilme
için bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin tesbiti
şartı getirilmiştir.
Lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırılık nedeniyle açılan davanın
karara bağlanmasında öncelikle "odak olma" kavramının incelenmesi ve
ifade ettiği anlamın belirlenmesi gerekir.
69. maddenin altıncı fıkrasında yazılı "odak olma"
sözcüğü Anayasamız bakımından yeni bir kavramı ifade etmektedir. Odak olma,
siyasî parti mensuplarınca tek tek ve toplu olarak değişik zaman ve mekanlarda
gerçekleştirilen ve 68. maddenin dördüncü fıkrasındaki yazılı eylemlerin
bütününü ifade eder. Anayasa değişikliği ile odak olma keyfiyeti belirli
olaylara hasredilmemiştir. Bu eylemlerin, 69. madde anlamında partiyi
bağlamaları için yoğun bir biçimde işlenmeleri gerekir. Bunun anlamı, bu eylemlerin
aynı yönde, süreklilik, kararlılık içinde tekrarlanmalarını gerektirir. Ayrıca
bu tarz eylemlerin partinin yönetici kademelerinde ve yetkili kurullarında
açıkca ve çeşitli biçimlerde zımnen benimsenmesi de gereklidir.
Anayasa, parti kapatma konusunda Siyasî Partiler Kanunu'na
bıraktığı düzenlemeyi 69. maddenin değişikliği ile kendisi kurala bağlamış ve
bir tek parti kapatma nedeni kabul ederek bunu da odaklaşma olgusuna
bırakmıştır. Anayasa'nın 69. maddesinin değişiklikten önceki esaslarına dayanan
101. ve 103. maddeler ceza kanunundaki suç ve ceza anlayışı içinde
düzenlenmiştir.Anayasa'nın 69. maddesindeki yeni düzenleme ise, odaklaşma adı
altında yeni bir anayasal yaptırım kavramı getirmiş ve bununla, ceza hukuku
esasından ayrılınmıştır. Nitekim kapatma kararında da bu anlayış içinde hareket
edilmiştir.
Anayasa'nın 69. maddesinin değiştirilmesi sonucunda aynı konuyu
düzenleyen Siyasî Partiler Yasası'nın 101. ve 103. maddelerinin geçerliği ve
uygulanabilirliği kalmamıştır. Zira, bu maddeler de odak olma ve parti kapatma
sebepleri belirli olaylara hasredilmiştir. Bu olayların 101.ve 103.
maddelerdeki biçimlerde gerçekleşmesi halinde parti kapatılabilir. 1995 yılında
yapılan Anayasa değişikliğinde yeniden düzenlenen 69. maddede ise,
Anayasakoyucu tarafından odak olma kavramı ile ilgili herhangi bir tanımlama
getirilmemiştir. Çünkü,odak olma münferit bir olaya veya birkaç olaya
bağlanamaz. Odak olma, belirli yönde, süreklilik, kararlılık içindeki siyasal
eylem ve söylemlerin bütünüdür. Bu nedenle de odak olmaya neden olan eylem ve
söylemler tek tek açıklanıp tasnif edilemez. Bu konudayasakoyucunun
yapılabileceği, odak olma kavramını, temel bir anayasal kavram olarak
açıklamakla sınırlıdır.
Anayasa'nın 69. maddesinin yeni kuralları, Siyasî Partiler Kanunu'nda
düzenlendiği gibi, Yasa'da sayılan ve sınırlı olaylara bağlanan bir odaklaşma
keyfiyetini değil, odaklaşma kavramının tarifine dayanan bir düzenlemeye izin
verir niteliktedir.
Anayasa'ya aykırılık incelemesine tabi tutulan 103. maddenin
ikinci fıkrasının yukarıda açıklanan nedenlerle iptali gerekir. Açıkladığım
gerekçelerle karara katılıyorum.
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
MUHALEFET
GEREKÇESİ
Refah Partisi'nin kapatılması davasında uygulanması gereken 2820
sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 103. maddesinin ikinci fıkrası Anayasa'ya
aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Aşağıda belirtilen nedenlerle çoğunluk
görüşüne karşıyım:
1- Kanun'un 103. maddesinin ikinci fıkrasında, bir si asî partinin
"Suç mihrakı haline" gelmesinin şartları belirtilmektedir. Fıkranın
atıf yaptığı 101. maddenin (d) bendi de gözönünde tutulduğunda suç mihrakı
şöyle oluşmaktadır.
a- Parti üyelerinin, parti yasaklarına aykırı davranışlarından
dolayı "hüküm giymiş" olması
b- Hüküm giymiş üyenin Başsavcılığın uyarısı üzerine partiden
ihraç edilmiş olması
c- Bu fiillerin kesif olarak işlendiğinin subutu
d- Kesif olarak işlenen bu fiillerin parti yetkili kurullarınca
zımnen ya da sarahaten benimsendiğinin subut bulması durumlarında siyasî
partiler kapatılacaktır.
Siyasi Partiler Kanunu'nun dördüncü kısmında yer alan 78 ilâ 88 ve
97. maddeleri kapsamına giren parti yasaklarına aykırı davranışta bulunmak,
yukarıda belirtilen şartların oluşması durumunda (suç mihrakı oluştuğundan)
partilerin kapatılma sebebi olmaktadır. Ancak, suç mihrakı oluşması için en
önemli unsur, parti üyelerinin "hüküm giymiş olması" koşuludur.
Kanunun dördüncü kısmında belirtilen yasaklara aykırı davranışlar
siyasî parti tüzelkişiliği için "kapatma" cezası öngörürken, bu
fiilleri gerçekleştiren partili üyeler de Türk Ceza Yasası'nda belirlenen kimi
cezalara çarptırılmaktadır. Parti yasaklarından bir bölümünün yaptırımı TCK'nun
141., 142. ve 163. maddelerinde öngörülmüş ancak, bu maddeler 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. Çoğunluk görüşünde,
"bu ceza maddelerinin kaldırılmış olması nedeniyle, parti yasaklarının bir
bölümü için Yasa'nın 103. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen "hüküm
giymiş olmak" şartı uygulanamaz hale gelmiştir" denilmektedir. Hemen
belirtmek gerekir ki, uygulanamaz duruma geldiği belirtilen "hüküm
giyme" bölümü iptal edilmesi gerekirken Anayasa'ya aykırı bulunmayan diğer
şartlarında içinde bulunduğu 103. maddenin ikinci fıkrasının tamamı iptal
edilmiştir. Kararda da "sadece hüküm giymiş olmak" koşulu için
gerekçe yazılmıştır.
Gerçekten, 103. maddenin ikinci fıkrasında öngörülen "hüküm
giymiş olmak" koşulu, Türk Ceza Yasası'nın 141., 142. ve 163. maddelerinin
kaldırılmış olması nedeniyle uygulanamaz duruma düşmüş müdür' Sorun burada
düğümlenmektedir.
Kanaatimce 103. maddenin ikinci fıkrası uygulanamaz hale
gelmemiştir. Çünkü; Siyasî Partiler Kanunu'nun 117. maddesinde "BU KANUNUN
DÖRDÜNCÜ KISMINDA YAZILI YASAK FİİLLERİ İŞLEYENLER, FİİL DAHA AĞIR BİR CEZAYI
GEREKTİRMEDİĞİ TAKDİRDE ALTI AYDAN AZ OLMAMAK ÜZERE HAPİS CEZASI İLE
CEZALANDIRILIRLAR" denilmektedir. Madde gayet açıktır. Laiklik ilkesine
aykırı davranışlar da dahil olmak ( üzere Siyasî Partiler Kanunu'nun dördüncü
kısmında yer alan yasakları ihlâl eden bir parti üyesinin fiili, diğer yasalar
daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde 6 aydan az olmamak üzere hapis
cezası ile tecziye edilecektir. Kanun'un I17. maddesinde öngörülen bu ceza
kuralı neden konmuştur' Siyasi Partiler Kanunu'nun dördüncü kısmında yer alan
parti yasaklarının bir bölümü için Türk Ceza Kanunu'nda bazı cezalar
öngörülmesine rağmen, bazı yasaklar için ise hiçbir cezaî müeyyide
getirilmemiştir. Ceza yaptırımı olmayan fiiller için doğan boşluk 117. madde
ile doldurulmuştur. 117. maddenin lafzi yorumundan nasıl uygulanacağı açıkça
belli olmasına karşın, çoğunluk, açıklık olmadığı gerekçesiyle maddenin Danışma
Meclisinin 28.2.1983 günlü 66. birleşiminde yapılan konuşmalardan
"amacı"nı tesbit etmeye çalışmıştır. Sonuçta, 117. maddenin ancak
siyasî partinin kapatılmasından SONRA, buna sebep olan partililerin
cezalandırılması amacıyla getirildiği kanaatine varılmıştır. öncelikle
belirtmek gerekir ki, Yasa'nın lâfzından açıkça bir sonuç çıkarılmadığı
takdirde "gerekçesine" ya da "meclis görüşme tutanaklarına"
bakılır. Oysa, 117. maddenin ne demek istediği gayet açıktır. Madde metninden
"siyasî partinin kapatılmasından sonra"uygulanabileceğini çıkartmak
hiç mümkün değildir. Böyle bir amaç öngörülseydi "bu kanunun dördüncü
kısmında yazılı yasak fiilleri işleyerek PARTİNİN KAPATILMASINA NEDEN OLANLAR
... altı aydan az olmamak üzere cezalandırılır." şeklinde yasalaştırılması
gerekirdi. Yasakoyucunun amacı 117. maddenin parti kapatıldıktan SONRA
uygulanması değildir. Danışma Meclisinin belirtilen oturumunda yapılan
konuşmalardan böyle bir sonuç çıkarmak, amacı saptırmaktan başka bir şey
olamaz.
Siyasi Partiler Kanunu'nun dördüncü kısmında belirtilen yasak
fiilleri ihlâl edenler için iki tür ceza getirilmiştir. Birincisi, Türk Ceza
Kanunu'nda öngörülen cezalar. İkincisi de, partinin "Kapatılması"
cezasıdır. Ancak, Türk Ceza Kanunu'nda Siyasî Partiler Kanunu'nun 4. kısmında
yer alan kimi yasak fiilleri ihlâl edenler için hiçbir yaptırım öngörülmemiştir.
Bu boşluğun doldurulması için de 117. madde getirilmiştir. Görüşmelerde açıkça
bu ifade ediliyor. Eğer 117. maddenin Parti kapatıldıktan sonra uygulanacağı
kabul edilirse, Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen hapis cezalarının da Parti
kapatıldıktan sonra uygulanması gerekir sonucu çıkar ki bu mümkün olamaz. Türk
Ceza Kanunu'ndaki hapis cezaları gibi, SPK'nun 117. maddesinde öngörülen hapis
cezası da Partinin kapatılmasından önce ya da sonra uygulanabilecek nitelikte
bir kuraldır. Çünkü, maddede partinin kapatılmasına neden olanlar değil, sadece
"Bu Kanunun dördüncü kısmında yazılı yasak fiilleri işleyenler..."
koşulu vardır. Bundan amaçlanan, münhasıran siyasi partilerin kapatılmasına
sebep olanların cezalandırılması olmayıp, Kanun'un 4. kısmındaki parti yasaklarına
aykırı hareket edenlerin cezalandırılmasıdır. Kuşkusuz bu kapsam içinde
partinin kapatılmasına sebep olanlarda bulunacaktır.
Bu nedenle, TCK'ndan 163. maddenin kaldırılmasıyla siyasf parti
mensuplarının laik ilkeye aykırı davranışları yaptırımsız kaldı denilerek
Siyasî Partiler Kanunu'nun 103. maddesinin ikinci fıkrası ve bunun göndermede
bulunduğu 101. maddenin (d) bendinde öngörülen "Hüküm giymiş olmak"
koşulunun uygulanamaz hale geldiği görüşü isabetli değildir.
2- Kaldı ki, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, TCK'nun 141.,
142. ve 163. maddelerini yürürlükten kaldırmış ve düşünceyi ifade özgürlüğünü
TERÖR'le ilgili cebir ve şiddete dayanan yıkıcı eylemlerle sınırlandırmıştır.
Yasa'nın 8. maddesinde, sadece "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan yazılı ve sözlü
propaganda" yasaklanarak cezai müeyyide getirilmiştir. Buna göre, TCK'nun
141., 142. ve 163. maddeleri yürürlükteyken,parti mensubu ya da sade vatandaş
ayrımı yapılmadan herkese eşit uygulandığına göre, yürürlükten kaldırıldıktan
sonra da belirtilen bu ayrımı yapmadan bu özgürlüğü herkese tanımak gerekir.
Terörle Mücadele Kanunu'nda çizilen terör bağlantılı, cebir ve şiddete dayanan
sınırla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Komisyon ve Divan kararlarında ifade
özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğüne getirilen sınır tam anlamıyla
çakışmaktadır. AİH Divanı, sözleşmenin ifade özgürlüğü ile örgütlenme
özgürlüğünü düzenleyen 10. ve11. maddelerine ilişkin yorumlarında terör ve
şiddetle bağlantısı somut delillerle kanıtlanmadığı sürece düşünceyi ifade ve
örgütlenme (siyasî parti) özgürlüğünün sınırlandırılamayacağını birçok
kararında açıkça belirtmiştir. Divanın yargı yetkisini kabuletmiş olan
Türkiye'nin bunu gözardı etmesi düşünülemez. Bir siyasî partinin
"eylemlerinden" dolayı kapatılmasını öngören Anayasa'nın 69. maddesi
ile yasak eylemlerin belirtildiği 68. maddesini sözleşmelerdeki
"ulusalüstü standart"lara uygun olarak yorumlamak sözleşmeye atılan
imzadan doğan bir yükümlülüktür. Bu nedenle, Anayasa'nın 68. ve 69. maddeleri
ulusalüstü standart normlarla birlikte düşünüldüğünde Türk Ceza Kanunu'ndan
141., 142. ve 163. maddelerinin kaldırılması bir boşluk olarak
nitelendirilemez.Tam aksine, getirilen Terörle Mücadele Kanunu ile uluslararası
ölçülere uygunluk sağlanmıştır. Bütün bunlar gözardı edilerek 141., 142. ve
163. maddelerin kaldırılması nedeniyle boşluk doğduğunu, bu sebeple de Siyasî
Partiler Kanunu'nun 103. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanamaz konuma
düştüğünü belirtmek, terör bağlantılı cebir ve şiddete dayanmayan düşüncelerin
ve örgütlenmelerin sınırlandırılması anlamına gelir.
3- Siyasî Partiler Kanunu'nun 103. maddesinin ikinci fıkrasında,
partilerin "suç mihrakı haline" gelmesinin şartları belirlenmiştir.
Bu fıkranın iptal edilmesiyle kamu düzenini tehdit edecek "hukuksal
boşluk" doğacağından, TBMM'de yeniden yasalaşmasına olanak vermek gerekir.
Bu nedenle, Anayasa'nın 153. maddesi ile 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesi
gereğince, iptal kararının yürürlüğe gireceği günün ertelenmesi gerekirdi.
FARKLI
GEREKÇE
Anayasamızın 23.7.1995 tarih ve 4121 sayılı Kanun'la değiştirilen
69. maddesinin altıncı fıkrasına göre; "Bir siyasî partinin 68. maddenin
dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına,
ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği odak haline geldiğinin, Anayasa
Mahkemesi'nce tespit edilmesi halinde karar verilir." denilmektedir.
Anayasa'nın 69. maddesinde yapılan bu değişiklikle, bir siyasî
partinin kapatılmasını gerektirecek eylemlerin odağı haline gelip gelmediğinin
tespiti açıkça Anayasa Mahkemesi'ne bırakılmış bulunmaktadır. Henüz
kanunlaşmamış olmasına rağmen Anayasa değişikliği ile ilgili olarak hazırlanan
uyum yasası tasarısının Komisyon'ca benimsenen metinin de, aynı düşünce ve
sistem korunmuştur. Anayasamızın 69. maddesinin son fıkrasına göre,
"Siyasî Partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetleme ve kapatılmaları ile
siyasî partilerin ve adaylarınseçim harcamaları ve usulleri YUKARIDAKİ ESASLAR
ÇERÇEVESİNDE kanunla düzenlenir." denilmektedir. Bu fıkradan siyasî partilerin
kapatılmasına ilişkin çıkarılacak yasa kurallarının 69. maddenin altıncı
fıkrasındaki esaslara uygun olması gerektiği açıkca görülmektedir.
Bu hukukî durum karşısında, Anayasa'nın 69. maddesinin altıncı
fıkrasını işlemez hale getiren, 2820 sayılı Siyasî Partiler Yasası'nın 103.
maddesinin ikinci fıkrası açıkca Anayasa'ya aykırı düşmekte olup, bu nedenle
iptali gerekir.