ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1996/66
Karar Sayısı : 1997/7
Karar Günü : 31.1.1997
R.G. Tarih-Sayı :28.10.1997-23154
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Yargıtay 10. Hukuk
Dairesi
İTİRAZIN KONUSU : 24.11.1994 günlü,
4046 sayılı özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un Geçici 15.
maddesinin, Anayasa'nın 10. ve 60. maddelerine aykırılığı savıyla iptali
istemidir.
I- OLAY
Sosyal Sigortalar Kurumu'nun, prim alacağı için başlattığı icra
takibinin, borçlu şirketin özelleştirme kapsamında bulunması nedeniyle iptaline
ilişkin Mahkeme kararının temyizi aşamasında, davalının ileri sürdüğü
Anayasa'ya aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varan Yargıtay 10. Hukuk
Dairesi, 4046 sayılı Yasa'nın Geçici 15. maddesinin iptali istemiyle
başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
4046 sayılı Yasa'nın itiraz konusu Geçici 15. maddesi şudur :
"Geçici Madde 15- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
özelleştirme kapsamında bulunan kuruluşlar ile bundan sonra özelleştirme
kapsamına alınacak kuruluşların taşınır ve taşınmaz her türlü mal, hak ve
alacakları, bu kuruluşlar özelleştirme kapsamında kaldığı sürece haczedilemez.
Konulmuş olan hacizler kalkar ve takipler düşer. Bu kuruluşların doğmuş veya
doğacak borçlarından dolayı uygulanacak faiz oranı, T.C. Merkez Bankası'nca
belirlenen (vade tarihindeki) reeskont faiz oranlarını geçemez."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında dayanılan Anayasa kuralları şunlardır :
1- "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
2- "MADDE 60.- Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak tedbirleri alır ve teşkilatı
kurar."
C- İlgili Anayasa Kuralları
İlgili Anayasa Kuralları Şunlardır
1- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 13.- Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, milli
güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve
genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde
öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla
sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç
dışında kullanılamaz.
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve
hürriyetlerin tümü için geçerlidir."
3."MADDE 36.- Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma
hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınamaz."
4- "MADDE 48.- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir. özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal
amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak
tedbirleri alır."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN,
Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL ve Fulya
KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 12.11.1996 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında; dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine,
sınırlama sorununun esas inceleme evresinde ele alınmasına oybirliğiyle
karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen yasa kuralı ile aykırılık savına dayanak yapılan
Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü; sınırlama yapılmasına gerek
görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi.
A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı
Geçici Madde 15'e göre, "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
özelleştirme kapsamında bulunan kuruluşlar ile bundan sonra özelleştirme
kapsamına alınacak kuruluşların taşınır ve taşınmaz her türlü mal, hak ve
alacakları, bu kuruluşlar özelleştirme kapsamında kaldığı sürece haczedilemez.
Konulmuş olan hacizler kalkar ve takipler düşer. Bu kuruluşların doğmuş veya
doğacak borçlarından dolayı uygulanacak faiz oranı, T.C. Merkez Bankası'nca
belirlenen (vade tarihindeki) reeskont faiz oranlarını geçemez."
4046 sayılı Yasa'nın 1. maddesinde, Yasa'nın uygulanmasında
"kuruluş" adı ile anılacak olanlar sayılmış, son fıkrasında da genel
ve katma bütçeli idarelerle bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların mal ve
hizmet üretim birimleri ve varlıklarının işletme haklarının verilmesi veya
kiralanması ile kamu iktisadî teşebbüsleri arasında yer alan ve 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname'de tanımlanmış bulunan "Kamu iktisadî
kuruluşları'nın ve bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme ve işletme
birimleri ve varlıklarının, mülkiyetin devri dışında kalan yöntemler ile
özelleştirilmesi de aynı Yasa'ya bağlı tutulmuştur. Bu maddede belirtilen
kuruluşlardan yasa yürürlüğe girdiği günde özelleştirme kapsamında bulunanlarla
bundan sonra özelleştirme kapsamına alınacak olanların taşınır ve taşınmaz her
türlü mal, hak ve alacaklarının bu kuruluşlar özelleştirme kapsamında
kaldığı sürece haczedilemeyeceği, konulmuş olan hacizlerin kalkacağı ve
takiplerin düşeceği, Geçici 15. madde ile kurala bağlanmıştır. Böylece, maddede
belirtilen kuruluşların borçlarını ödememeleri durumunda devletin yetkili icra organlarınca
borçlunun mamelekinin haciz yolu ile paraya çevrilerek alacaklının hakkına
kavuşması olanağı ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca, maddede, belirtilen
kuruluşların, doğmuş ya da doğacak borçlarından dolayı uygulanacak faiz
oranının, T.C. Merkez Bankası'nca vâde tarihinde belirlenmiş reeskont faiz
oranlarını geçemeyeceği de öngörülmüştür.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuruda, îtiraz konusu kuralın Anayasa'nın 10. ve 60.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 29. maddesine göre, Anayasa
Mahkemesi'nin gerekçe ile bağlı olmaması nedeniyle konunun, Anayasa'nın 2.,
13., 36. ve 48. maddeleri yönünden de incelenmesi uygun görülmüştür.
1- Maddenin Birinci ve İkinci Tümcelerinin İncelenmesi
a- Anayasa'nın 36. ve 13. Maddeleri Yönünden İnceleme
Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36.
maddesinde, herkesin, geçerli araç ve yollardan faydalanarak yargı yerlerinde
dâvacı veya davalı olarak sav ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Kişiye, hukuka uygun araç ve yollardan yararlanarak hakkına kavuşması olanağı
tanınmasının, hukuk devletinin vazgeçilmez bir gereği olduğu tartışmasızdır.
İtiraz konusu Geçici Madde 15 ile 4046 sayılı Yasa'nın yürürlüğe
girdiği günde özelleştirme kapsamında bulunan kuruluşlarla bundan sonra
özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşların taşınır ve taşınmaz her türlü mal,
hak ve alacaklarının, bu kuruluşlar özelleştirme kapsamında kaldığı sürece
haczedilemeyeceği, konulmuş olan hacizlerin kalkacağı ve takiplerin düşeceği
öngörülmüştür. Bu düzenleme, kesinleşmiş haciz kararına karşın, alacaklının
hakkına kavuşmasını engellemektedir. Oysa, hak arama özgürlüğünün sadece
haklılığın saptanması ile değil, bunun kişi yönünden bir sonuç doğurması ile
sağlanabileceği açıktır. Borçlunun, icra yoluyla izlenmesi ve borcun ödenmemesi
durumunda da borçlunun bunu karşılayacak miktarda malının haczedilip satılarak
borcun ödenmesi, hak arama özgürlüğünün yaşama geçirilişinin somut bir
örneğidir.
Kişilere hukuk devleti güvencesi sağlayan, hukukun üstünlüğünün
gerçekleştirilmesinde vazgeçilmez bir yeri olan hak arama özgürlüğü de kuşkusuz
sınırsız değildir. Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen genel nedenlerle
sınırlandırılabilir. Bu maddede sayılan nedenlerden ise yalnız "kamu
yararı" konu ile doğrudan ilgilidir. Bu bağlamda, itiraz konusu kuralla
hak arama özgürlüğüne getirilen sınırlama ancak "kamu yararı" amacına
yönelikse kabul edilebilir.
4046 sayılı Yasa'nın 1. maddesinde tanımlanan kuruluşlardan Geçici
Madde 15 kapsamına girenlerin, ekonomik değeri olan tüm varlıkları için hiçbir
ayırım yapılmadan haciz ve takip yasağı getirilmiştir. Bu kuruluşların,
ekonomik değer taşıyan varlıklarının hukuksal statüsü kuşkusuz aynı değildir.
Kimileri kamu malları, kimileri de özel hukuk rejimi içinde yer alırlar.
Doğal nitelikleri gereği herkesin ortak yararlanmasına açık olan
sahipsiz mallar ile kamu tüzelkişileri tarafından herkesin ya da halkın bir
kısmının yararlanmasına ayrılan orta malları ve kamu hizmeti niteliğindeki
etkinliklerin konusu ve aracı olan mallar, kamu malı olarak tanımlanabilir.
özellikleri gereği veya kamu hizmetinin ögesini oluşturacak biçimde ona
bağlanmış olmaları nedeniyle kamu mallarının haczedilmelerinin engellenmesinde
kamu yararının varlığından söz edilebilirse de, özelleştirme kapsamına alınan
kuruluşların özel malları için aynı gerekçeye dayanılamaz.
Öte yandan, özelleştirme kapsamına giren kuruluşların, ekonomik
değer taşıyan varlıklarına haciz yasağı konulmasının, bunların özelleştirilmelerinde
daha yüksek gelir sağlayabileceği, devlet gelirlerindeki bu artışın ise dolaylı
da olsa kamu yararını olumlu yönde etkileyebileceği düşünülebilir. Ancak, kişi
hakları karşısında böyle dolaylı bir kamu yararı düşüncesine öncelik verilemez.
Çünkü hukuk devletinde asıl olan temel hak ve özgürlüklerin korunmasıdır.
Bu durumda hak aramaözgürlüklerinin sınırlandırılması nedeniyle alacaklarını
elde edemeye kişilerin haklarına kavuşmalarının sağlanması hak arama
özgürlüğünün olduğu kadar hukuk devleti olmanın da ön koşuludur. Kamu yararı
amacıyla da olsa, hak arama özgürlüğünü etkisiz hale getiren bir düzenleme
demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacağından Anayasa'ya uygun
bir sınırlama olarak kabul edilemez.
Bu nedenlerle, itiraz konusu kurallar Anayasa'nın 36. ve 13.
maddelerine aykırıdır.
b- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme
Başvuruda, özelleştirme kapsamına alınmayan kamu iktisadî
teşebbüsleri ve iktisadî devlet teşekküllerinin de bulunduğu, bunların icra
takibine uğrayabilecekleri ve mallarının da haczedilebileceği, özelleştirme
kapsamına alınan kuruluşlara, Geçici 15. maddenin hedeflediği amaçla bir
ayrıcalık tanımanın, haklı bir neden sayılamayacağı ileri sürülerek Anayasa'nın
10. maddesine aykırılık savında bulunulmuştur.
Anayasa'nın 10. maddesinin birinci fıkrasında, "Herkes, dil,
ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin Kanun önünde eşittir" denilmiş, ikinci
fıkrasında ise bu ilkenin doğal sonucu olarak "Hiçbir kişiye, aileye,
zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz" açıklığı getirilmiştir.
Yasa önünde eşitlik, mutlak olarak herkesin her yönden aynı
kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Hukuksal durumları aynı olanlara aynı
kuralların, değişik hukuksal durumda olanlara da, ayrı kuralların uygulanması
eşitlik ilkesinin doğal sonucudur. Kimi özel durumlar, kişiler ya da
topluluklar için değişik kuralları ve farklı uygulamaları gerektirebilir. Bu
durumda eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilemez. Aynı durumda olanlar için
ayrı düzenleme, aykırılık oluşturur. Anayasa'da amaçlanan mutlak değil,
hukuksal eşitliktir. Bu, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar
arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamayacağı
anlamına gelir. Durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklara, kamu yararı
ya da başka haklı nedenlere dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar
getirilmesi Anayasa'nın eşitlik ilkesini zedelemez.
İtiraz konusu kural, 4046 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği günde
özelleştirme kapsamında bulunan kuruluşlar ile bundan sonra özelleştirme
kapsamına alınacak kuruluşların taşınır ve taşınmaz her türlü mal, hak ve
alacaklarının, bu kuruluşlar özelleştirme kapsamında kaldığı sürece haczini
engellemekle, özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlarla alınmayanların
alacaklıları arasında eşitlik ilkesi ile bağdaşmayan farklı bir uygulamaya
neden olmaktadır. Bu uygulamanın özelleştirilecek kuruluşlar yönünden, koşulların
çekici hale getirilerek, izlenecek fiat politikalarıyla daha olumlu sonuçlar
almak amacına yönelik olduğu, devlet gelirlerinde sağlanacak artışın kamu
yararına katkısının, dolaylı da olsa, yadsınamayacağı savunulabilir. Ancak, bu
yolla sağlanması düşünülen kamusal yarar, kişinin alacak hakkının güvencesiz
bırakılmasının haklı nedeni olamaz. Bu bağlamda, Geçici Madde 15 ile
getirilen haciz yasağı, madde kapsamındaki kuruluşların alacaklıları ile bu
kapsamda olmayanların alacaklıları arasında haklı görülemeyecek bir eşitsizliğe
neden olmaktadır.
İtiraz konusu kurallar, açıklanan nedenlerle, Anayasa'nın 10.
maddesine aykırıdır.
c- Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme
Çağdaş demokratik rejimlerin temel ilkelerinden biri olan
"hukuk devleti", Anayasa'nın 2. maddesinde "Cumhuriyetin
nitelikleri" arasında sayılmıştır.
Kişilerin, devlete güven duymaları, maddî ve manevî varlıklarını
korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri
ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde
gerçekleşebilir.
Bu bağlamda hukuk devleti, temel hak ve özgürlüklere saygı
gösteren, onları koruyan, güçlenmelerine olanak sağlayan, adaletli bir hukuk
düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, eylem
ve işlemlerine karşı yargı yolu açık olan devlettir.
Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği,
kişilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde etmeleri için
gereken her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar.
Yasalara göre bir alacağın, cebri icra yoluyla elde
edilmesinin engellenmesi ve ödeme şekli ve zamanı belirtilerek başka bir
güvenceye de kavuşturulmaması hukuk güvenliğini zedeler.
İtiraz konusu kurallar, bu nedenle Anayasa'nın 2. maddesine
aykırıdır.
d- Anayasa'nın 60. Maddesi Yönünden İnceleme
Başvuruda, Anayasa'nın 60. maddesinde herkesin sosyal güvenlik
hakkına sahip olduğu açıklanarak, Devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli
önlemleri alması ve örgütlerini kurması buyruğuna yer verildiği; maddenin
gerekçesinde de, "sosyal güvenlik hakkı çalışanların yarını ve
güvencesidir" denildiği; bu güvencenin Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar
Kurumu ve Bağ-Kur tarafından sağlandığı; bu kurumların gelirlerinin temelini
primlerin oluşturduğu; bunların elde edilmesinde en etkili yöntem olan icra ve
haciz yollarının kaldırılmasının sosyal güvenlik hizmetlerinin yerine
getirilmesini engelleyeceği, bu nedenlerle itiraz konusu kuralın 60. maddeye
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa'nın 60. maddesinde, devlete verilen görevin, 65. maddede
belirtildiği biçimde "mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde"
yerine getirilebileceği açıktır. Ancak, devlet sosyal güvenliği sağlamak için,
kurumsal bir yapılanmayı gerçekleştirmişse, bunu korumak ve geliştirmekle
yükümlüdür. Bu doğrultuda devlete düşen görev, sosyal güvenlik
kurumlarının gücünün zayıflamasına neden olabilecek düzenlemelerden
kaçınmaktır.
İtiraz konusu kuralla, sosyal güvenlik kurumlarının, 4046 sayılı
Yasa yürürlüğe girdiği günde özelleştirme kapsamında bulunan kuruluşlar ile
bundan sonra özelleştirme kapsamına alınacak kuruluşların alacaklarına karşı,
haciz yolunun kapatılması, sosyal güvenlik hizmetinin sağlanmasında gereksinim
duyulan mali kaynakları olumsuz yönde etkileyeceğinden maddenin birinci ve
ikinci tümceleri Anayasa'nın 60. maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Bu
nedenle iptalleri gerekir.
2- Maddenin Son Tümcesinin İncelenmesi
Başvuruda, maddenin son tümcesindeki "Bu kuruluşların doğmuş
veya doğacak borçlarından dolayı uygulanacak faiz oranı, T.C. Merkez
Bankası'nca belirlenen (vade tarihindeki) reeskont faiz oranlarını
geçemez" biçimindeki kuralın, özellikle anılan kuruluşlardan alacaklı olan
sosyal güvenlik kurumlarını zarara uğratacağı, bunun da Anayasa'nın 60.
maddesine aykırılık oluşturacağı ileri sürülmüştür.
Geçici Madde 15'de belirtilen kuruluşların borçlarına
uygulanacak faiz oranlarına sınır getiren son tümcedeki kural, bu kuruluşların
yapmış oldukları sözleşmelerde kararlaştırılmış olan faiz oranlarını
uygulanamaz hale getirerek bu sözleşmelere taraf olan kişilerin Anayasa'nın 48.
maddesi ile güvence altına alınmış
olan sözleşme özgürlüklerinin zedelenmesine yol açacaktır.
Öte yandan, madde kapsamına giren kuruluşların borçlarına uygulanacak
faiz oranının sınırlandırılması, bunlardan alacaklı olan sosyal güvenlik
kurumlarının, gecikmiş prim alacakları için özel yasalarıyla belirlenmiş faiz
oranlarının, uygulanmasını engelleyerek gelirlerinin olumsuz yönde
etkilenmesine neden olacaktır. Bu durumda, Anayasa'nın 60. maddesi uyarınca
sosyal güvenlik hakkının sağlanmasına yönelik hizmetler gereği gibi yerine
getirilemeyecektir.
Açıklanan nedenlerle, Geçici 15. Madde'nin son tümcesi,
Anayasa'nın
48. ve 60. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Güven DİNÇER, Sacit ADALI, Ali HÜNER ve Lütfi F. TUNCEL bu görüşe
katılmamışlardır.
C- İptal Hükmünün Yürürlüğe Gireceği Gün Sorunu
Anayasa'nın 153. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesi uyarınca, kanun, kanun
hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü veya bunların
belirli madde veya hükümleri, iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı gün
yürürlükten kalkar. Ancak, Anayasa Mahkemesi, iptal kararı ile doğacak hukuksal
boşluğu, kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici nitelikte görürse,
boşluğun doldurulması için iptal kararının yürürlüğe gireceği günü ayrıca
kararlaştırabilir.
İtiraz konusu "Geçici Madde 15" hakkında iptal kararı
verilmesiyle doğan hukuksal boşluk, kamu yararını olumsuz yönde
etkileyeceğinden, gerekli düzenlemeleri yapması için yasama organına süre
tanımak amacıyla, iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak
üç ay sonra yürürlüğe girmesi uygun bulunmuştur.
VI- SONUÇ
A- 24.11.1994 günlü, 4046 sayılı "Özelleştirme
Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un geçici 15. maddesinin Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, birinci ve ikinci tümcelerinde OYBİRLİĞİYLE, son tümcede
Güven DİNÇER, Sacit ADALI, Ali HÜNER ile Lütfi F. TUNCEL'in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
B- İptal edilen maddenin doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını
ihlâl edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü
fıkrasıyla, 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları
gereğince İPTAL KARARININ, RESMİ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ÜÇ AY
SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
31.1.1997 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
|
|
|
Üye
Ahmet N.SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
|
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Dava konusu geçici 15. maddenin son cüm1esi; özelleştirme
kapsamında bulunan kuruluşların mevcut borçları ile özelleştirme kapsamına
alındıkları tarihten sonra doğacak borçları için uygulanacak faiz oranının, TC.
Merkez Bankası'nca belirlenen reeskont faizi alacağını öngörmüştür.
Reeskont faizi, kamu bankaları ve özel bankaların bir kısım
alacaklarını oluşturan ticarî senetlerin Merkez Bankası'nca reeskonta tâbi
tutulmalarında uygulanacak faizdir. Bu faizin nisbetinin, ülke ekonomisinin
gerçeklerine göre teşekkül etmesi doğaldır.
Kamu iktisadî teşebbüslerinin yeniden yapılanma ve
özelleştirilmesi sürecinde geçici bir dönem için kamu yararı nedeniyle faizin
normlaştırılması, yapılan idarî uygulamaların gereği ve bir parçasıdır. Aksi
halde, adı geçen kurumların borçlarının belirlenmesi ve durumlarının
saydamlaştırılması mümkün değildir. Esasen, istisnai durumlarda faizin
yasalarla belirlenmesi, hukukumuz için yeni bir olay da değildir. Çeşitli
yasalarımızda yollamada bulunulan "yasal faiz", özel bir yasa ile belirlenmiştir.
Bu nedenlerle ekonominin kamu kesiminde önemli değişiklikler
yapıldığı bir geçiş döneminde, özelleştirme süreci için gerekli geçici bir süre
için borç faizlerinin, sözleşme dışında ekonomik bazı göstergeleri gözönünde
bulundurma kaydıyla yasal normlara tâbi tutulmasında kamu yararı vardır ve
kararda söz edilen Anayasa kurallarına aykırılık yoktur.
Bu gerekçelerle kararın ilgili bölümüne katılmıyoruz.
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|