"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme'nin gerekçesi şöyledir :
"3100 sayılı Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun'un Mükerrer 8. maddesinin 2 numaralı fıkrasında yer alan, "Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca belirlenip açıklanan usul ve esaslara uymayan, üretici veya ithalatçı kuruluşlar, bunların satış, bakım-onarım servislerinde görevli elemanları ile ödeme kaydedici cihazları kullanma mecburiyeti bulunan mükellefler hakkında; her bir tespit için ayrı ayrıolmak üzere, Vergi Usul Kanunu'na bağlı usulsüzlük cezalarına ait cetvelde yer alan birinci derece usulsüzlük cezalarının beş katı uygulanır" kuralına dayanılarak Maliye Bakanlığı'nca düzenlenen 3100 sayılı Kanun'a ilişkin 27 seri numaralı tebliğde öngörülen, aldıkları ödeme kaydedici cihazları
alış faturasının düzenlendiği tarihten itibaren onbeş gün içerisinde vergi dairesine kayıt ettirme zorunluluğuna uymayıp, bu süre geçtikten sonra başvuruda bulunduğu gerekçesiyle davalı Kızılbey Vergi Dairesi Müdürlüğü'nce davacı Feza Tarım İlaçları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına kesilen 18.000.000- lira tutarındaki usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle Mahkememizde açılan işbu davada uygulanacak kural olduğunda duraksama bulunmayan anılan Yasa kuralınınöncelikle Anayasa'ya uygunluk bakımından re'sen irdelenmesi Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesi uyarınca gerekli görüldüğünden konunun bu yönden incelenmesine geçildi:
Kanunsuz suç ve cezanın olamayacağı yolundaki genel hukuk kuralı, demokrasiyi yönetim biçimi olarak benimsemiş tüm uygar ülkelerde genel kabul görerek evrensel bir kural haline gelmiş olup, aynı ilkeyi benimseyerek pozitif hukuk alanına taşıyan 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlıklı 38. maddesinin ilk fıkrasında, "kimse, kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz" kuralına yer verilerek "suçun yasallığı", üçüncü fıkrasında da "ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur" kuralına yer verilerek "cezanın yasallığı" ilkeleri getirilmiştir. "Suç ve cezanın yasallığı" ilkesi; Anayasa'nın yasaklayıcı ve buyurucu kuralları ile gerek toplum yaşamı, gerek kişi hak ve özgürlükleri yönlerinden getirdiği güvencelere aykırı olmamak koşuluyla bu konuda gerekli düzenlemeleri yapma yetkisinin yalnız yasa koyucuya ilişkin olmasını zorunlu kılar.
Anayasa hukukunun temel ilkelerinden birini oluşturan suç ve cezada yasallık ilkesi, özgürlük ve insan haklarının gelişerek bireyin öne çıktığı günümüzde, ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Günümüzde bu ilkeye uluslararası hukukta ve insan hakları belgelerinde de yer verilmektedir.
Anayasa'nın 38. maddesine göre hangi eylemlerin suç sayılacağı ancak yasayla öngörülebilir. Anayasa'nın 7. ve 87. maddeleri gereğince yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ait olup, bu yetki devredilemez. Anayasadaki açıklık karşısında
yürütmenin suç oluşturabilmesi olanaklı değildir.
Anayasa'nın 91. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce Bakanlar Kurulu'na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin verilebileceği öngörülmekte ve kanun hükmünde kararname ile düzenlenemeyecek konular sayılmaktadır. Anayasa'nın "suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlığını taşıyan 38. maddesi, kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyecek yasak alan kapsamına girmektedir. Yürütme organının kanun hükmünde kararname ile suç oluşturmasına Anayasa'da izin verilmez iken, düzenleme olanakları ve biçimlerikanun hükmünde kararnamelere göre çok daha kolay olan ve hukuk kuralları hiyerarşisinde daha sonra gelen idari düzenelemelerle kimi eylemlerin suç sayılması değinilen Anayasa kurallarına aykırı düşer.
"Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesinin esası, yasa tarafından suçun, yani ne gibi eylemlerin yasaklandığının hiçbir şüpheye yer verilmeyecek biçimde belirtilmesinden ve buna göre cezanın yasayla belirlenmesinden ibarettir. Kişinin, kanunla yasaklanan eylemleri ve bunların cezalarını önceden bilmesi gerekir.Bu durum, kişinin temel hak ve özgürlüklerinin güvencesidir. Bu nedenle de Anayasa'nın kişinin temel hak ve ödevlerine ilişkin bulunan ikinci bölümünde bu güvenceye yer verilmiştir.
Tüm bunlar suç ve cezaların yalnızca yasayla konulup kaldırılmasının yeterli olmadığı, konulan kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belirli olması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Yasayı bilmemenin özür sayılamayacağı bir ceza hukuku ilkesi olduğuna göre, yasanın herkesçe anlaşılacak ölçüde açık olması da bunun doğal sonucudur.
Dava konusu olayda uygulanan 3100 sayılı Yasanın Mükerrer 8. maddesinin 2 numaralı fıkrasında yer alan kural ile Maliye Bakanlığı'nca belirlenip açıklanan usul ve esaslara uyulmasının idari suç oluşturacağı belirtilmektedir. Böylece Maliye Bakanlığı'nın anılan Yasa kapsamında yaptığı bir idari düzenlenmeye aykırı davranılması başlıbaşına bir suç sayılmakta, 3100 sayılı Yasa ile suç belirlenmemekte, bir eylemin suç olma niteliği Maliye Bakanlığı'nın alacağı bir idari karara bırakılmaktadır. Bunun ise Anayasa'nın 38. maddesinde öngörülen ve idari suçlar için de uygulanacağında duraksamaya yer olmayan "suçun yasallığı" ilkesine aykırılığı açıktır.
Öte yandan, Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başlangıç'ta belirtilen temel ilkelere dayanan bir Devlet olduğu vurgulanmış, 176. maddesi ile Anayasa metni içinde olduğu açıklanan "Başlangıç" bölümünde ise, güçler ayrılığı ilkesine yer verilmiştir. Bu ilke gereği yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kullanacak organlar Anayasa'nın 7., 8. ve9. maddelerinde gösterilmiştir. Bu bağlamda, Anayasa'nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisince kullanılacağı ve devredilemeyeceği kurala bağlanmıştır.
Bu kural karşısında, Anayasa'da yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına yasal ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasa'da öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez.
Yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının Anayasa'nın 7. maddesine uygun olabilmesi için temel ilkeleri koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir. Temel kuralları koymadan, ölçüsünü belirlemeden ve sınırını çizmeden yürütmeye düzenleme yetkisi veren kural, Anayasa'nın 7. maddesine aykırı düşer.
Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi gereğince hangi eylemin suç sayılacağının yasayla belirlenmesi zorunludur. 3100 sayılı Yasanın Mükerrer 8.maddesinin 2 numaralı fıkrası uyarınca ölçüsü belli olmayan düzenleme yetkisine sahip bulunan Maliye Bakanlığı bu yolla hangi eylemlerin idari suç sayılıp sayılmayacağını belirlemiş olmaktadır. Bunun ise Anayasa'nın 2. ve 7. maddelerine aykırılığı açıktır.
Nitekim 22.9.1995 günlü ve 22412 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan E: 1993/42, K: 1994/72 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı da bu görüşü doğrulamaktadır.
Belirtilen nedenlerle 3100 sayılı Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanma Mecburiyeti Hakkında Kanun'un Mükerrer 8. maddesinin 2 numaralı fıkrası Anayasa'nın 2., 7. ve 38. maddelerine aykırı görüldüğünden, Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına ve anılan Yasa maddesinde belirtilen belgelerin tasdikli örneklerininAnayasa Mahkemesi Başkanlığı'na gönderilmesine karar verildi.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1996/11
Karar Sayısı : 1997/4
Karar Günü : 29.1.1997
R.G. Tarih-Sayı :30.06.2001-24448
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara İkinci Vergi Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 6.12.1984 günlü, 3100 sayılı "Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun"un mükerrer madde 8'inin 2 no'lu paragrafının, Anayasa'nın 2., 7. ve 38 maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Satın almış olduğu ödeme kaydedici cihazı, 3100 sayılı Yasa uyarınca çıkartılan Tebliğde öngörülen süre içinde kaydettirmemesi nedeniyle verilen cezanın kaldırılması için açılan dâvâda, Mahkeme, mükerrer madde 8'in 2 no.lu paragrafının Anayasa'ya aykırılığı savıyla, iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
6.12.1984 günlü, 3100 sayılı Yasa'nın mükerrer madde 8'inin 2 no.lu paragrafı şöyledir:
"2. Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenip açıklanan usul ve esaslara uymayan, üretici veya ithalatçı kuruluşlar, bunların satış, bakım-onarım servislerinde görevli elemanları ile ödeme kaydedici cihazları kullanma mecburiyeti bulunan mükellefler hakkında; her bir tespit için ayrı ayrı olmak üzere, Vergi Usul Kanununa bağlı "Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel'de yer alan birinci derece usulsüzlük cezalarının beş katı uygulanır."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme'nin itiraz gerekçesinde dayandığı Anayasa kuralları şunlardır :
1- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 7.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
3- "MADDE 38.- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini veya kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsîdir.
Genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.
Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL ve Fulya KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 19.3.1996 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, iptali istenilen Yasa kuralı, aykırılık savına dayanak yapılan Anayasa maddeleri ile bunların gerekçeleri ve dosyada bulunan tüm belgeler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A- Sınırlama Sorunu
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Yasa'nın 28. maddelerine göre, Anayasa Mahkemesi'ne yapılacak başvurular, itiraz yoluna başvuran Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada uygulayacağı Yasa kuralları ile sınırlıdır.
Uygulanacak yasa kurallarından amaç, dâvanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya dâvayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan ya da tarafların istek ve savunmaları çerçevesinde bir karar vermek için gözönünde tutulması gereken kurallardır.
Bakılmakta olan dâvâda dâvâcı, ödeme kaydedici cihazları kullanma mecburiyetinde olan mükelleftir. Bu nedenle incelemenin, itiraz konusu 2 no'lu paragrafın "ödeme kaydedici cihazları kullanma mecburiyetinde bulunan mükellefler" tümcesiyle sınırlı olarak yapılmasına karar verilmiştir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararında, hangi eylemlerin idarî suç sayılacağının belirlenmesi konusunda Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na yetki verildiği ileri sürülerek itiraz konusu Yasa kuralının, Anayasa'nın 2., 7. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk Devleti olduğu belirtildikten sonra, 7. maddesinde, "Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez"; 38. maddesinin birinci fıkrasında, "kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz", sekizinci fıkrasının ilk tümcesinde de, "idare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz" denilmektedir.
İtiraz konusu yasa kuralı ile ödeme kaydedici cihazları kullanırken Bakanlıkça çıkarılan usul ve esaslara uymayanların cezalandırılması öngörülmüştür.
Vergi ve benzeri malî yükümlülüklere ilişkin uygulamaya yönelik kuralların idarî düzenleyici metinlere bırakılması yasama organının takdir alanı içindedir. Yasakoyucu bu tür kuralları kendisi ayrıntılı biçimde düzenleyeceği gibi, çerçevesini belirleyerek ayrıntıları idarenin düzenlemesine de bırakabilir. Anayasa'nın 115. ve 124. maddelerine göre idare, yasa ile yetkili kılındığı konularda objektif düzenleyici kurallar koyabilir. 115. maddeye göre, kanunların uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere Bakanlar Kurulu'nca tüzük, 124.maddeye göre de, Başbakanlık, Bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerince, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak koşuluyla yönetmelikler çıkarılabilir.
İtiraz konusu kuralla Bakanlığa tanınan düzenleme yetkisi, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülük getirilmesine ilişkin olmadığı gibi, yasama yetkisinin devri niteliğinde de değildir.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca belirtilen süre içerisinde, ödeme kaydedici cihazı vergi dairesine kaydettirmeyen davacı hakkında usulsüzlük cezası verilmesini öngören yasa kuralında, Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasıyla, sekizinci fıkrasının ilk tümcesine aykırılık bulunmamaktadır. Çünkü, mükelleflerin ödeme kaydedici cihazları bulundurma ve vergi dairesine kaydettirme konusunda Yasa ile Maliye Bakanlığı yetkili kılınmış, bu gereğe uymayanlar hakkında da usulsüzlük cezası öngörülmüştür. Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci paragrafında yer alan, idarenin kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir yaptırım uygulayamayacağı biçimindeki kuraldan açıkça anlaşılacağı gibi, yasayla yetkili kılındığı sürece idarece para cezası verilebilir. Nitekim, bu kural uyarınca idarelerce bir çok konuda re'sen idari para cezası uygulanabilmektedir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2.,7. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
VI- SONUÇ
6.12.1984 günlü, 3100 sayılı "Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun"un mükerrer 8. maddesinin 2 no.lu paragrafının, sınırlama kararı uyarınca incelenen, "... ödeme kaydedici cihazları kullanma mecburiyeti bulunan mükellefler..." bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN ile Ahmet N. SEZER'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 29.1.1997 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör ÖZDEN
Başkanvekili
Güven DİNÇER
Üye
Selçuk TÜZÜN
Ahmet N.SEZER
Haşim KILIÇ
Yalçın ACARGÜN
Mustafa BUMİN
Sacit ADALI
Ali HÜNER
Lütfi F. TUNCEL
Fulya KANTARCIOĞLU
KARŞIOY GEREKÇESİ
Vergiye ilişkin "usulsüzlük cezası"da olsa, suçun yasaca değil, Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca belirlenmesine (saptanmasına) ilişkin düzenleme Anayasa'nın 2., 7. ve 38. maddelerine aykırıdır.
Suç sayılacak eylemin yasalarla belirlenmesi, Anayasa'nın 38. maddesinin gereğidir. Bir eylemin suç sayılması ancak yasa kuralıyla olabilir. Ayrı eylemin, başlangıç ve sonuç ilişkisi-bağlantısı içinde, cezasının yasada gösterilmesi suçunun gösterilmemesini geçerli kılamaz. Cezanın gösterilmesi gibi hangi eylemin suç sayıldığının da yasada gösterilmesi gerekir. Bakanlar Kurulu'na Anayasa'nın 73. maddesinin son fıkrasıyla tanınan yetki, belli konularda yasanın belirttiği alt ve üst sınırlar içinde değişiklik yapabilmektir. Bunun da ilgili yasada öngörülmesi koşuldur. TBMM'nin, Anayasa'nın 87. maddesi uyarınca yapacağı yasada, 38. madde gereğince belirlemesi gereken bir durumu Bakanlar Kurulu'nu aşarak Maliye ve Gümrük Bakanı'na bırakması Anayasa'nın 7. maddesine, bu tutum da sonuçta Anayasa'nın 2. maddesine aykırıdır.
Hiçbir belirleme yapmadan, yetkinin Bakanlığa devri, Anayasa katında geçerli görülemez. Yasa ilkeleri koymalı, çerçeveyi çizip sınırları belirlemeli idi. Bu koşullara uyarak Bakanlığın yetkilendirilmesi yasaya bağlılığı sağlamış olurdu. Eldeki işte suçu yasa
değil, Bakanlık belirlemektedir. Önceden açıklanmış, bilinir olması anayasal gereğe uyulmuş sayılmasına yeterli değildir. Yönetsel bir karar, yasal bir kural yerine geçmektedir. Kararla suç oluşturulması, Anayasa'ya uygun biçimde yasalarla verilen sınırlı yetkiyle olanaklıdır. Bu zorunluluğa aykırı olan kuralın iptal edilmesi gerektiği görüşüyle karşıoy kullanıyorum. 29.1.1997
KARŞIOY YAZISI
3100 sayılı "Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun"un, "Ceza ve sorumluluk" başlıklı, 3482 sayılı Yasa'yla değişik Mükerrer 8. maddesinin 2. fıkrasında, Maliye Bakanlığı'nca belirlenip açıklanan ilke ve yöntemlere uymayan ödeme kaydedici cihazları kullanma zorunluluğu bulunan yükümlüler hakkında, her bir saptama için ayrı ayrı olmak üzere, Vergi Usul Yasası'na bağlı "Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel"de yer verilen birinci derece usulsüzlük cezalarının beş katının uygulanacağı belirtilmiştir.
Maliye Bakanlığı'nca çıkarılan 27 seri sayılı tebliğde, yükümlülerin aldıkları ödeme kaydedici cihazları, alış faturasının düzenlendiği günden itibaren on beş gün içinde vergi dairesine kaydettirmek zorunda oldukları belirtilmiş; buna uymayanlara itiraz konusu kuralda belirtilen usulsüzlük cezasının uygulanacağı öngörülmüştür.
Anayasa'nın 38. maddesinde "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi getirilmiştir. Suç ve cezanın yasallığı ilkesi, Anayasa'nın yasaklayıcı ve buyurucu kuralları ile toplum yaşamı ve kişi hak ve özgürlükleri yönlerinden getirdiği güvencelere aykırı olmamak koşuluyla suç ve ceza konusundaki düzenlemeleri yapma yetkisinin yalnız yasakoyucuya ilişkin olmasını zorunlu kılar.
Yine bu ilke, suçun, yani ne gibi eylemlerin yasaklandığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde yasada belirtilmesini ve bu suçun cezasının da yine yasada gösterilmesini gerektirir. Kişinin, yasak eylemleri ve bu eylemlerin cezalarını önceden bilmesi, hak ve özgürlüklerinin güvencesidir.
Anayasa'nın 7. ve 87. maddeleri gereğince yasama yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ilişkin olup, devredilemez. Bu anayasal ilke karşısında yürütmenin suç oluşturabilmesi olanaksızdır.
Suç ve ceza konusunda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz düzenleme yetkisi veren yasa kuralı, Anayasa'nın yukarıda belirtilen ilkeleriyle bağdaşmaz.
Bu nedenle, temel kuralları koymadan, ölçüsünü belirlemeden ve sınırını çizmeden yürütmeye suç oluşturma yetkisi veren itiraz konusu kuralın, Anayasa'nın 38., 2., 7. ve 87. maddelerine aykırı olduğunu düşünüyor ve çoğunluk görüşüne katılmıyorum.