ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1995/28
Karar Sayısı : 1996/2
Karar Günü : 18.1.1996
R.G. Tarih-Sayı :22.07.2000-24117
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Hatay Ağır Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 7.1.1932 günlü, 1918
sayılı "Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun"un Ek 2. maddesinin
III numaralı fıkrasının birinci bendinin, Anayasa'nın 2., 7. ve 38. maddelerine
aykırılığı savı ile iptali istemidir.
I-OLAY
İthaline olanak bulunmayan otomobilin ithal edilmesi nedeniyle
açılan davada Mahkeme, 1918 sayılı Yasa'nın Ek 2. maddesinin III numaralı
fıkrasının birinci bendinin Anayasa'ya aykırı olduğu yolundaki savı ciddi
bularak iptali istemi ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
III-YASA METİNLERİ
A-İptali İstenen Yasa Kuralı
1918 sayılı "Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun"un
ek 2. maddesinin III numaralı fıkrasının birinci bendi şöyledir:
"Gümrük Kanununun 19 ve 20 nci maddelerine dayanılarak çıkarılan
hükümet kararlarına aykırı olarak herhangi bir madde ve eşyayı memlekete ithal
edenler veya memleketten çıkaranlar veya bu fiillere teşebbüs edenler bir
seneden beş seneye kadar hapis ve yüzbin liradan on milyon liraya kadar ağır
para cezasiyle cezalandırılırlar."
B- İlgili Yasa Kuralları
a- Gümrük Kanunu'nun İlgili Görülen Kuralları Şunlardır:
1- "Madde 19- 1. İç ve dış emniyetin
sağlanması, halkın hayvanların, bitkilerin ve ürünlerin hastalıklardan korunması,
tarih ve sanat eserlerinin memleketten çıkarılmasının önlenmesi maksadıyla veya
malî ve iktisadî zaruretler halinde ve ülke çıkarları göz önünde
bulundurularak; eşyanın giriş, çıkış, transit ve aktarma serbestliğini
kısıtlamaya veya kaldırmaya; ithal edilecek gemilerin gümrük işleri ile ilgili
özel hükümler koymaya,
2. Bu Kanunun 10 uncu maddesinin 7 nci fıkrasında belirtilen eşya
ile ilgili muafiyetin kısmen veya tamamen kaldırılmasına veya bu eşyanın bir
kısmına veya tamamına bu Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca tek ve maktu tarife
uygulamaya,
Bakanlar Kurulu yetkilidir."
2- "Madde 20- "Türkiye Cumhuriyeti hükümeti
ile ticaret andlaşması akdetmiyen veya akdedilmiş ticaret andlaşmalarını
vaktinden evvel tek taraflı olarak kısmen veyahut tamamen hükümsüz bırakan,
Türk kara, hava ve deniz nakil vasıtalarına karşı yasaklık ve kısıntı hükümleri
koyan veya bunlar hakkında farklı işlemler uygulayan memleketlerin malları ile
kara, hava ve deniz nakil vasıtalarına karşılık olmak üzere yasaklık ve
kısıntılar koymaya ve farklı işlemler ve tarifeler tatbik etmeye Bakanlar
Kurulu yetkilidir."
b- 1918 sayılı Kanun'un İlgili Görülen 27. Maddesi Şöyledir:
"Kaçakçılık suçu, kaçakçılık maksadıyla teşekkül vücuda getirenler
ile idare edenler veya teşekküle mensup olanlar tarafından işlenirse failler
hakkında on seneden onbeş seneye kadar ağır hapis cezasına hükmolunur.
Birinci fıkradaki hal dışında iki veya daha fazla kimselerin toplu
olarak kaçakçılık yapmaları halinde sekiz seneden oniki seneye kadar ağır hapis
cezasına hükmolunur.
Birinci ve ikinci fıkralarda hükmolunacak ağır hapis cezasıyla
beraber tekel maddeleri için CIF değeri ile birlikte hususî kanunlarındaki para
cezaları veya resim tutarının, eşya kaçakçılığı için de gümrüklenmiş değerinin
dört mislinden ve yasak eşya ve maddeler için de bunların değerinin altı
mislinden aşağı olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur. Kaçak eşya ve
maddeler de müsadere edilir.
(Ek : 5/6/1985 - 3217/4 md.) İkinci fıkranın uygulanmasını
gerektiren durumlarda; mal veya eşyanın özel kanunlarla veya (...)(2) ihracat
rejimi kararlarıyla memlekete ithal veya ihracı yasaklanmamış olmakla birlikte
gümrüklenmiş piyasa değerinin otuz milyon (beşyüzaltmışbeşmilyon) lirayı
geçmemesi ve tekele tabi maddelerden olmaması halinden, ikinci fıkradaki ağır
hapis cezasına hükmedilmeyip sadece üçüncü fıkraya göre ağır para cezasına ve
mal veya eşyanın müsaderesine karar verilir. Bu fıkradaki miktarı, Başbakanlık
Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayınlanan "Toptan Eşya
Fiyatları Yıllık İndeksi"ndeki artışlar oranında artırmaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir. Bu kararlar Resmi Gazete'de yayımlanır.
Eşya ve maddelerin müsadere edilememesi veya yasak eşya ve
maddelerden sayılması veya bunlar için hususî kanunlarında para cezası tayin
edilmemiş olması hallerinde hükmolunacak para cezasına bunların gümrüklenmiş
piyasa değerinin dört misli ve yasak eşya ve maddeler için de bunların piyasa
değerinin altı misli miktarınca meblâğ ilâve olunur.
Bu Kanunun 20, 25 ve 26 ncı maddeleriyle bu maddede yazılı
suçların kaçakçılığın men, takip ve tahkikiyle mükellef memurlar tarafından
işlenmesi veya işleyenlere yardım veya bilerek müsamaha edilmesi hallerinde
mezkûr maddelerde yazılı olan cezalar bir misli ve bunlar haricinde kalan diğer
memur ve müstahdemler tarafından işlenmesi halinde yarı nispetinde artırılır."
C- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz başvurusunda dayanılan Anayasa maddeleri şunlardır:
1- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 7.- Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki
devredilemez."
3- "MADDE 38.- Kimse, işlendiği zaman
yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz;
kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır
bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda
da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla
konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir
beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsîdir.
Genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir
müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla
istisnalar getirilebilir.
Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Yekta Güngör
ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet Necdet SEZER,
Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER ve
Nurettin TURAN'ın katılmalarıyla 27.6.1995 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali
istenilen ve ilgili görülen yasa kuralları, Anayasa'ya aykırılık savına dayanak
yapılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile öteki yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Anlam ve Kapsam
7.1.1932 günlü, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair
Kanun'un Ek 2. maddesinin III numaralı fıkrasının iptali istenen birinci
bendine göre, Gümrük Kanununun 19 ve 20 nci maddelerine dayanılarak çıkarılan
hükümet kararlarına aykırı olarak herhangi bir madde ve eşyayı memlekete ithal
edenler veya memleketten çıkaranlar veya bu fiillere teşebbüs edenler bir
seneden beş seneye kadar hapis ve yüzbin liradan on milyon liraya kadar ağır
para cezasiyle cezalandırılırlar.
Gümrük Yasası'nın 19. maddesinde, kimi nedenlerle yurt dışından
gelecek eşyanın giriş, çıkış, transit ve aktarma serbestliğini kısıtlama veya
kaldırma, kimi eşyalarla ilgili özel hükümler koyma, yasada belirtilen
eşyalarla ilgili muafiyeti kısmen veya tamamen kaldırma veya tek ve maktu
tarife uygulama konularında Bakanlar Kurulu'na yetki verilmektedir. Yasa'nın
20. maddesinde ise, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile ticaret andlaşması yapan
veya yapılmış olan andlaşmayı süresinden önce tek taraflı olarak kısmen
veya tamamen hükümsüz bırakan, Türk kara, hava ve deniz ulaşım araçlarına karşı
yasak ve kısıntı koyan veya farklı işlemler uygulayan ülkelere karşılık olmak üzere,
yasak ve kısıntılar koyma ve farklı işlem ve tarife uygulama konularında
Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.
İptali istenen kuralda da, Gümrük Kanunu'nun yukarıda belirtilen
maddelerine dayanılarak Bakanlar Kurulu'nca çıkarılan kararnamelere aykırı
olarak herhangi bir madde veya eşyayı ülkeye ithal edenler ve ülkeden
çıkaranlarla bu eylemlere teşebbüs edenlere verilecek cezalar gösterilmektedir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
1- Anayasa'nın 38. Maddesi Yönünden İnceleme
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Anayasa'daki "Kanunsuz suç ve
ceza olmaz" ilkesi uyarınca suçların her yönü ile Yasa'da saptanması
gerektiğini, bu nedenle yürütmenin düzenleyici işlemleri ile suç
oluşturulmasına olanak sağlayan itiraz konusu kuralın, Anayasa'nın 38. maddesine
aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Anayasa'nın 38. maddesinin ilk fıkrasında, "Kimse kanunun suç
saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz" denilerek "suçun
yasallığı", üçüncü fıkrasında da, "ceza ve ceza yerine geçen güvenlik
tedbirleri ancak kanunla konulur" denilerek, "Cezanın
yasallığı" ilkesi getirilmiştir. Bu ilkeler hukuk devletinin önde
gelen unsurlarındandır.
Anayasa'nın 91. maddesinde TBMM'nce Bakanlar Kurulu'na kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilirken KHK ile düzenlenemeyecek konular
da sayılmaktadır. Anayasa'nın "suç ve cezalara ilişkin esaslar"
başlığını taşıyan 38. maddesi de, bu yasak kapsamına girmektedir. Bu durumda
suç ve cezaların KHK'lerle oluşturulmasına izin verilmediği halde,
çıkarılmaları KHK'lere göre çok daha kolay olan idarî düzenlemelerle kimi
eylemlerin suç sayılması düşünülemez.
Anayasa'da öngörülen suçta ve cezada yasallık ilkesi, özgürlük ve
insan haklarının gelişerek bireyin öne çıktığı günümüzde, ceza hukukunun da
temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Anayasa'nın 38., Türk Ceza
Kanunu'nun 1. maddesinde yer alan "Kanunsuz suç ve ceza olmaz
ilkesi", hangi eylemlerin yasaklandığının ve bu yasak eylemlere verilecek
cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yasada gösterilmesini,
kuralın "açık", "anlaşılır" ve "sınırlarının belli
olması"nı zorunlu kılmaktadır. Bu ilke, kişilerin yasak eylemleri önceden
bilmeleri düşüncesine dayanmakta, böylece temel hak ve özgürlükler güvence
altına alınmaktadır.
İtiraz konusu kuralla, Bakanlar Kurulu'nca Gümrük Kanunu'nun 19.
ve 20. maddelerine dayanılarak çıkarılan kararlara aykırı olarak bir eşyanın
yurda ithali yasaklanmaktadır. Böylece, Bakanlar Kurulu kararıyla suç
oluşturulmaktadır. Bu nedenle kural, Anayasa'nın 38. maddesine aykırıdır.
İptali gerekir.
2- Anayasa'nın 2. ve 7. Maddeleri Yönünden İnceleme
Mahkeme, itiraz konusu kuralla uygulanmasında bir malın ithalinin
yasaklanması ya da bu kapsamdan çıkarılması hususunda idareye verilen yetkiyle
suç oluşmasına olanak tanındığını, bunun da yasama yetkisinin devri anlamına
geldiğini, suçların ancak yasa ile konulup kaldırılabileceğini, bu nedenle
Anayasa'nın 2. ve 7. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmektedir.
Anayasa'nın 7. maddesinde, "Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez." denilmektedir.
Buna göre, Anayasa'da yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda
yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi
olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağlı
bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasa'da öngörülen ayrık durumlar dışında, yürütme
organına yasalarla düzenlenmemiş bir alanda genel nitelikte kural koyma yetkisi
verilemez. Ayrıca, yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının
Anayasa'nın 7. maddesine uygun olabilmesi için temel ilkelerin konulması,
çerçevenin çizilmesi, sınırsız, belirsiz, geniş bir alanın bırakılmaması
gerekir.
Anayasa'nın 38. maddesindeki "kanunsuz suç olmaz" ilkesi
gereğince hangi eylemin suç sayılacağının yasa ile belirlenmesi zorunludur.
İtiraz konusu kuralla kimi malların ithali konusunda Bakanlar Kurulu'na yetki
verilerek idarî düzenlemelerle suç oluşturulmasına olanak tanınması yetki devri
niteliğinde olduğundan Anayasa'nın 2. ve 7. maddelerine aykırıdır. İptali
gerekir.
Güven DİNÇER, Yalçın ACARGÜN, Lütfi F. TUNCEL ile Fulya
KANTARCIOĞLU bu görüşlere katılmamışlardır.
VI-SONUÇ
A- 7.1.1932 günlü, 1918 sayılı "Kaçakçılığın Men ve Takibine
Dair Kanun"un Ek 2. maddesinin sınırlama kararı uyarınca incelenen III
numaralı fıkrasının birinci bendinin "Gümrük Kanunu'nun 19. maddesine
dayanılarak çıkarılan hükümet kararlarına aykırı olarak herhangi bir eşyayı
memlekete ithal edenler" yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
Güven DİNÇER, Yalçın ACARGÜN, Lütfi F. TUNCEL ile Fulya KANTARCIOĞLU'nun
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- İptal kararıyla doğan hukuksal boşluk kamu yararını bozacak
nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü, 2949 sayılı
Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince kararın, Resmî
Gazete'de yayımlanmasından başlayarak BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
OYBİRLİĞİYLE, 18.1.1996 gününde karar verildi.
|
|
|
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
|
|
|
Üye
Samia AKBULUT
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
|
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
İptali istenen Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun'un Ek 2.
maddesinin üçüncü fıkrasının birinci bendi hükmüne göre, "Gümrük Kanununun
19. ve 20. maddelerine dayanılarak çıkarılan hükümet kararlarına aykırı olarak
herhangi bir madde ve eşyayı memlekete ithal edenler veya memleketten
çıkaranlar veya bu fiillere teşebbüs edenler ... cezalandırılırlar".
İtiraz yoluna başvuran Mahkemece bu hükmün Anayasa'nın 38.
maddesinde suç ve cezaların yasayla konulması gerektiği yolunda yer alan
ilkeye, "Anayasa'nın 7. maddesindeki yasama yetkisinin devredilmezliği
ilkesine ve Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu belirten
Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olduğunu ileri sürmektedir.
Hangi hareketlerin suç oluşturacağını ve suçlulara uygulanacak
cezaların yasayla konulup, kaldırılması ve değiştirilmesi şeklinde kısaca
tanımlanabilecek olan suç ve cezaların yasallığı ilkesi çağdaş ceza hukukunun
temel ilkelerinden biridir. Bu konuda herhangi bir şüphe ve tereddüte yer
yoktur. İnsanlık tarihi içinde hükümdarların ve yöneticilerin keyfi ceza
uygulamalarından büyük acılar çekilmiş, milyonlarca insan çektiği onca acıdan
ve uğranılan haksızlıktan sonra insanlığın kazanımı olan bu ilkenin titizlikle
korunması gerektiği konusunda herhangi bir şüpheye yer yoktur.
İncelenen kuralın suç ve cezaların yasallığı ilkesine, dolayısıyle
Anayasa'nın 38. maddesine uygun olup olmadığı konusuna gelince:
İtirazen iptali istenen kural suç teşkil eden eylemi ve cezasını
tayin etmektedir. 1918 sayılı Yasa'nın Ek 2. maddesinin üçüncü fıkrasının
birinci bendindeki suçun cezası açıkça gösterilmiş olup bu yönde, yani
cezaların yasayla konulması gerektiği yönünden Anayasa'ya aykırılıktan söz
edilemez. Suçların yasallığı ilkesi yönünden ise anılan hükümle hangi eylemin
suç teşkil ettiği açıkça belirtilmiş olup bu suçun maddî unsurları yasayla
belirlenmiş bulunmaktadır. Madde ile cezalandırılması öngörülen suçun
maddî unsurları şu şekilde sıralanabilir:
- Gümrük Kanununun 19 ve 20. maddelerine dayanılarak çıkarılan
hükümet kararlarına aykırı olarak,
- Herhangi bir maddeyi veya eşyayı ithal veya memleket dışına
çıkarmak.
Suçun maddî unsurları bu şekilde yasayla belirlenmiş bulunmakla
beraber madde ceza tehdidi altına aldığı hükümet kararlarına aykırı davranma
eyleminin hangi hükümet kararlarına karşı olduğunu da açıkça göstermiş ve
bunların Gümrük Kanununun 19. ve 20. maddelerine dayanılarak çıkarılan hükümet
kararları olduğunu belirlemiş bulunmaktadır.
Gümrük Kanunu'nun 19. maddesine göre '1. İç ve dış emniyetin
sağlanması, halkın, hayvanların, bitkilerin ve ürünlerin hastalıklardan
korunması, tarih ve sanat eserlerinin memleketten çıkartılmasının önlenmesi
maksadıyla veya malî ve iktisadî zaruretler halinde ve ülke çıkarları gözönünde
bulundurularak; eşyanın giriş, çıkış, transit ve aktarma serbestliğini
kısıtlamaya veya kaldırmaya; ithal edilecek gemilerin gümrük işlemleri ile
ilgili özel hükümler koymaya,
2. Bu Kanunun 10. maddesinin yedinci fıkrasında belirtilen eşya
ile ilgili muafiyetin kısmen veya tamamen kaldırılmasına veya bu eşyanın bir
kısmına veya tamamen bu Kanunun 6. maddesi uyarınca tek ve maktu tarife
uygulamaya,
Bakanlar Kurulu yetkilidir."
Aynı Kanunun 20. maddesine göre ise;
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile ticaret andlaşması akdetmiyen
veya akdedilmiş ticaret antlaşmalarını vaktinden evvel tek taraflı olarak
kısmen veyahut tamamen hükümsüz bırakan, Türk kara, hava ve deniz nakil
vasıtalarına karşı yasaklık ve kısıntı hükümleri koyan veya bunlar hakkında
farklı işlemler uygulayan memleketlerin malların ile kara, hava ve deniz nakil
vasıtalarına karşılık olmak üzere yasaklık ve kısıntılar koymaya ve farklı
işlemler ve tarifeler tatbik etmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
İşte iptali istenen yasa kuralı ile bu iki yasa maddesine
dayanılarak çıkarılan hükümet kararlarına aykırı davranmak
cezalandırılmaktadır. Bu şekilde bir düzenlemeyle yasa koyucunun yasayla
belirlemesi gereken suçları Bakanlar Kurulu'nun düzenlemesine bıraktığı,
böylece hem Anayasa'nın 38. maddesindeki suçların yasallığı, hem yasama
yetkisinin devredilmezliğini öngören Anayasa'nın 7. ve Devletin bir hukuk
devleti olduğunu belirten Anayasa'nın 2. maddesine aykırılık oluştuğu kabul
edilemez.
Gümrük Kanunu'nun 19. ve 20. maddeleri toplumun iç ve dış
güvenliğini ve hayati çıkarlarını koruyabilmek için alınması gereken tedbirler
konusunda hükümete yetki vermekte olup bu konuların yani hükümet tarafından
anılan maddelere dayanılarak konulan kısıtlama ve yasakların Anayasa'ya ve
yasalara toptancı bir yaklaşımla aykırı olduğundan söz edilemez. Bu kararlarda
yasaya ve Anayasa'ya aykırılık bahis konusu ise idarenin her türlü eylem ve
işleminin yargı denetimine tabi olduğu yolundaki Anayasa kuralı karşısında
böyle kararların ortadan kaldırılabileceği doğaldır. Anayasa'ya ve yasalara
uygun olarak ve kamu yararı mülahazalarıyla konulan yasakların bir yaptırımın
olmaması düşünülemez. Yaptırımsız bir kuralın hukuk kuralı olduğu da
söylenemez. Gümrük Kanunu'nun 19. ve 20. maddelerinde sayılan ve her biri ülke
çıkarları ile ilgili bulunan hallerin vukuunda ivedi tedbirler almak gerektiği
de yadsınamaz. Esasen gümrük mevzuatının mahiyeti ve tüm demokratik ülkelerdeki
uygulamaları da bütün bu tedbirlerin yasayla alınmasına olanak
bulunmadığını açıkça göstermektedir. Örneğin, anılan yasa kuralları insan ve
hayvan sağlığının korunması için eşya ve malların giriş-çıkışlarını kısıtlamaya
veya kaldırmaya hükümete yetki vermektedir. Komşu bir ülkede meydana gelen
insan veya hayvan varlığımızı tehlikeye düşüren bir salgın hastalığın
ortaya çıkması durumunda ne yapılacaktır. Elbetteki yasanın verdiği yetkiye
dayanılarak hükümetçe gerekli yasaklamaya veya kısıtlamalar getirilecektir.
Getirilen bu yasak ve kısıtlamalar bir yaptırımla desteklenmediği takdirde
alınan tedbirlerden beklenen kamu yararının sağlanması olanaksız kalacak,
ülkenin hayati çıkarları ve geleceği tehlikeye atılacaktır. Türk Devletinin ve
ulusunun geleceğini tehlikeye atabilecek hiçbir mülahaza anayasal himayeye
mazhar olamaz. Esasen Anayasa'nın başlangıç kısmında bu husus açıkça
belirtilmektedir. Gümrük mevzuatında yapılacak düzenlemenin bu konulacak suç ve
cezaların bu şekilde Anayasa'ya aykırı olmadığı kanaatimizce açıkça ortada
olmakla birlikte alınacak tedbirlerin başka türlü düzenlenmesi de olanaklı
değildir. Dünyadaki geçmiş ve bugünkü uygulamalar da bunu göstermektedir. Başka
türlü düzenlenmesine olanak bulunmayan ve açıklanan nedenlerden de Anayasa'ya
aykırı bulunmayan yasa hükmünün iptali isteminin reddine karar verilmesi
gerekirken, sınırlama kararındaki biçimiyle kısmen iptaline karar verilmesi
yolunda oluşan çoğunluk görüşüne karşıyız.
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
7.1.1932 günlü, 1918 sayılı "Kaçakçılığın Men ve Takibine
Dair Kanun"un Ek 2. maddesinin III numaralı fıkrasının itiraz konusu
birinci bendinde, Gümrük Kanununun 19 ve 20 nci maddelerine dayanılarak
çıkarılan hükümet kararlarına aykırı olarak herhangi bir madde ve eşyayı
memlekete ithal edenlerin veya memleketten çıkaranların veya bu fiillere
teşebbüs edenlerin bir seneden beş seneye kadar hapis ve yüzbin liradan on
milyon liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılacakları belirtilmiştir.
Gümrük Kanunu'nun 19. ve 20. maddelerinde de bir malın ithalinin
yasaklanması veya kapsamdan çıkarılması ile kimi yabancı ülke uygulamalarına
karşılık yasak ve kısıntı koyma veya farklı işlem ve tarife uygulama
konularında Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir.
Anayasa'nın 7. maddesine göre, "Yasama yetkisi Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez". Anayasa
Mahkemesi'nin birçok kararında belirtildiği gibi bu kural uyarınca Yasama
organı, herhangi bir alanı anayasal sınırlar içinde düzenleyebilir. Kişinin ve
toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmekle görevli olan devlet,
gerektiğinde demokratik hukuk devleti kurallarından ayrılmamak ve temel hak ve
özgürlükleri zedelememek koşuluyla ekonomik alanda düzenlemeler yapabilir.
Ancak, ekonomik olayların niteliğine, zamanın gereklerine göre sık sık değişik
önlemler alınmasına veya alınan önlemlerin kaldırılmasına ve yerine göre tekrar
konulmasına gerek görülen durumlarda, yasama organının, yapısı bakımından ağır
işlemesi ve günlük olayları izleyerek zamanında önlemler almasının güçlüğü
karşısında temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare tekniğine
ilişkin hususların düzenlenmesi için yürütme organını görevlendirmesi de yasama
yetkisinin kullanılmasıdır. Bu gibi durumlar, yasama yetkisinin devri anlamına
gelmez.
İtiraz konusu kuralla yasakoyucu yürütmenin hangi düzenleyici
işlemlerine aykırı eylemin suç sayılacağını açıklamıştır. Bu nedenle,
Anayasa'nın 7. maddesine aykırılıktan söz edilemez.
Öte yandan, Türk Ceza Yasası'nın 1. maddesinde, Anayasa'nın 38.
maddesine koşut olarak düzenlenen, "kanunsuz suç ve ceza olmaz"
ilkesi, yasa tarafından, ne tür eylemlerin suç sayılacağının hiç bir kuşkuya
yer vermeyecek şekilde belirtilmesini ve buna göre de cezanın yasayla
belirlenmesini gerektirir. Suç sayılan eylemleri ve bunların cezalarını önceden
bilmesi kişinin temel hak ve özgürlüklerinin güvencesidir.
Sınırlama kararı uyarınca, itiraz konusu kurala göre suçun yasal
unsuru Gümrük Kanunu'nun 19. ve 20. maddelerine dayanılarak çıkarılan hükümet
kararlarına aykırı olarak herhangi bir madde veya eşyanın yurda ithalidir. Bu
nedenle, suçun yasallığı ilkesine aykırılık yoktur.
Anayasa Mahkemesi kararlarına göre yasakoyucu tarafından suçun
unsurları saptandıktan ve suç oluşturan eylem ve cezası yasada açıkça
belirtildikten sonra ayrıntılarla uzmanlık ve yönetim tekniğine ilişkin
konuların düzenlenmesi için yürütmeye yetki verilmesi, kararla suç oluşturma
anlamına gelmez ve yasallık ilkesi de zedelenmez. Kaldı ki, Bakanlar Kurulu
kararı daha önce Resmî Gazete'de yayımlanarak kişilere hangi eylemlerin
yasaklandığı duyurulmakta ve böylece kişinin güvencesi sağlanmaktadır. İtiraz
konusu kuralla, ceza da yasa ile gösterildiğinden kararname ile suç
oluşturulması söz konusu değildir. Bu durumda kuralın Anayasa'nın 38. maddesine
aykırı olduğu kabul edilemez.
Açıklanan nedenlerle, kuralın iptali yolundaki çoğunluk görüşüne
katılmıyorum.