ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
Karar Günü : 18.11.1995
R.G. Tarih-Sayı :21.11.1995-22470
İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri Ankara
Milletvekili O. Mümtaz SOYSAL, Zonguldak Milletvekili Bülent ECEVİT ve 91
Milletvekili.
İPTAL DAVASININ KONUSU : 27.10.1995 günlü, 4125 sayılı
"Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Siyasî
Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun"un 3., 8., 11., 12., 16., 17., 20., 21., geçici 2., 4., 5. 7.
maddelerinin, 9. maddenin birinci ve son fıkralarıyla 13. maddenin (b) ve (d)
bentlerinin Anayasa'nın Başlangıç'ının üçüncü paragrafına, 2., 7., 10., 11.,
67., 68., 69., 76. ve 80. maddelerine aykırı olduğu savıyla iptali ile Yasa'nın
tümünün yürürlüğünün durdurulması istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
27.10.1995 günlü, 4125 sayılı Yasa'nın iptali istenen kuralları ve
bölümleri içeren maddeleri şöyledir:
1. "MADDE 3.- 298 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bu Kanunun uygulanmasında herkes, nüfus kütüğünde yazılı bulunan
doğduğu ay ve güne göre işleme tabi tutulur. Ancak, o yıl seçim yapılması
durumunda seçmen listeleri hazırlanırken on sekiz yaşın doldurulmuş olmasının
hesabında seçim günü (o gün dahil) esas alınır."
2. "MADDE 8.- 10.6.1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili
Seçimi Kanununun 3 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Milletvekili sayısı ve dağılımı
Madde 3.- ........ Bunun 100'ü ülke seçim çevresi milletvekili
olarak seçilir. Ülke seçim çevresinden seçilen milletvekilleri, her parti
bakımından her il için birden fazla olmamak kaydıyla, partilerin yetkili
kurulları kararıyla belirli iller ile ilişkilendirilir."
3. "MADDE 9.- ......
Son genel nüfus sayımı ile belli olan Türkiye nüfusu, geri kalan
milletvekili sayısına bölünmek suretiyle bir sayı elde edilir. il nüfusunun bu
sayıya bölünmesiyle her ilin ayrıca çıkaracağı milletvekili sayısı tesbit
olunur."
4. "MADDE 11.- 2839 sayılı Kanunun 20 inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Siyasî partilerin genel merkezleri, seçime katılacakları seçim
çevrelerine ait aday listeleri ile ülke seçim çevresi milletvekilleri aday
listelerini Yüksek Seçim Kuruluna ayrı ayrı alındı belgesi karşılığında ön
seçim gününden en geç on gün sonraki gün, saat 17.00'ye kadar verirler."
5. "MADDE 12.- 2839 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bağımsız milletvekili adaylığı için yapılacak başvuru, adayın
milletvekili seçilmek istediği çevrenin il seçim kurulu başkanlığı'na, bu
Kanunun adaylık için aradığı şart ve nitelikleri taşıdığını belirten bir yazı
ile ön seçim gününden bir gün önce saat 17.00'ye kadar yapılır. Kurul
başkanlığı başvurunun alındığına ilişkin bir belge verir ve derhal Yüksek Seçim
Kuruluna duyurur. Yüksek Seçim Kurulu bu başvuruları, il seçim kurulları da
kendi çevrelerine ait olanları, alışılmış araçlarla geçici listeler halinde
ilan ederler."
6. "MADDE 13.- 2839 sayılı Kanunun 26 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 26.- Milletvekili seçimlerinde kullanılacak siyasî
partilerin birleşik oy pusulaları ile bağımsız adayların oy pusulaları
aşağıdaki esaslar dahilinde hazırlanır:
a) Oy pusulaları, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin (1) numaralı bendindeki esaslara
uygun olarak kağıdında "Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu"
fligranı bulunan kağıtlara Yüksek Seçim Kurulu tarafından bastırılır.
b) Birleşik oy pusulasının en üstüne "Siyasî Partiler"
ibaresi yazılır. Bu ibarenin altına seçime katılan siyasî parti temsilcileri
huzurunda Yüksek Seçim Kurulu tarafından çekilen kura sırasına göre, en başta
ve ortada partinin özel işareti, özel işaretinin altında kısaltılmış adı, onun
altında da tam yazı halinde adı, onun altında koyu renkli harflerle parti genel
başkanının adı ve soyadı, belirli bir aralık veya çizgiden sonra çapı iki
santimetre olan bir boş daire basılır vebütün bunların altı çizilir. Bu
çizginin altına o partinin kesinleşen aday listesinde yer alan adayların ad ve
soyadları, aldıkları sıra numarasına göre yazılır. Siyasî partilerin ülke seçim
çevresi milletvekilleri aday listelerine oy pusulasında yer verilmez.
c) Siyasî parti sütunları arasında yarım (0,5) cm ve iki çizgi ile
belirlenmiş bir aralık bırakılır.
d) Bağımsız adaylar oy pusulalarını Yüksek Seçim Kurulunun tayin
edeceği ebat, şekil ve miktarda kendileri bastırarak ilan edilen süre
içerisinde il seçim kurullarına teslim ederler."
7. MADDE 16.- 2839 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bir seçim çevresinde kullanılan geçerli oyların toplamının o
çevreden çıkacak milletvekili sayısına bölünmesiyle elde edilecek sayıdan az oy
alan siyasî partilere ve bağımsız adaylara milletvekili tahsis edilmez. Ancak,
iki ve üç milletvekili çıkaran seçim çevrelerinde bu oran yüzde yirmibeş olarak
uygulanır ve bu seçim çevrelerinde kullanılan geçerli oyların yukarıda
belirtilen oranlardan azını alan siyasî partilere ve bağımsız adaylara
milletvekilliği tahsis edilmez."
8. "MADDE 17.- 2839 sayılı Kanuna 34 üncü maddeden sonra
gelmek üzere aşağıdaki 34/A maddesi eklenmiştir.
Siyasî partilerin çıkaracakları ülke seçim çevresi milletvekili
sayısının hesabı
MADDE 34/A.- Seçime katılmış ve 33 üncü maddede belirtilen yüzde
onluk ülke barajını aşmış olan siyasî partilerin adları alt alta ve aldıkları
geçerli oy sayıları da hizalarına yazılır. Siyasî partilerin oy sayıları önce
bire, sonra ikiye, sonra üçe... ila ülke seçim çevresi milletvekili sayısına
ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar en büyükten en küçüğe doğru
sıralanır. Seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısı kadar bu payların
sahibi olan partilere sayıların büyüklük sırasına göre milletvekilleri tahsis
olunur.
Son kalan milletvekilliği için birbirine eşit rakamlar bulunduğu
takdirde, bunlar arasında ad çekilmek suretiyle tahsis yapılır.
Seçime katılan siyasî partilerden hiçbirisi birinci fıkrada
gösterilen oranda oy alamamışlarsa ülke seçim çevresi milletvekilleri, seçime
katılan siyasî partiler arasında ikinci fıkra hükümlerine göre paylaştırılır.
Bu maddeye göre siyasî partilerin çıkaracakları ülke seçim çevresi
milletvekili sayısının hesabı Yüksek Seçim Kurulunca yapılır.
Milletvekilliği ara seçimlerinde boşalan üyelikler arasında ülke
seçim çevresi milletvekilliklerinin de bulunması halinde, ara seçim yapılan
seçim çevrelerinde siyasî partilerin çıkaracağı ülke seçim çevresi milletvekillerinin
sayısı, bu seçim çevrelerindeki geçerli oyların toplamı üzerinden bu madde
hükümlerine göre hesaplanır. Ayrıca seçim yapılmaz."
9. "MADDE 20.- 2839 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Milletvekili seçimi sonucunda bağımsız adayın aldığı oy
seçilmesine yetmezse emanete alınan para Hazineye gelir yazılır."
10. "MADDE 21.- a) 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun
12 nci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi, 27 nci maddesinin dördüncü
fıkrasının son cümlesi, 30 uncu maddesi, 31 inci maddesinin ikinci cümlesi, 32
nci maddesinin (g) ve (h) bentleri, 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının son
cümlesi,
b) 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 37 nci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "Bu Kanunun 38 inci maddesinde yazılı kontenjan
adaylığı ile" ibaresi, 38 inci maddesi, 46 ncı maddesinin üçüncü
fıkrasındaki "kontenjan adayları hariç" ibaresi,
Yürürlükten kaldırılmıştır."
11. "GEÇİCİ MADDE 2.- Bu Kanunun yayımından sonra yapılacak
ilk milletvekili genel seçimi için yurt dışında mukim vatandaşlarımızın
oturdukları ülkelerde oy kullanmaları, serbest, eşit, gizli, tek dereceli,
genel oy açık sayım ve döküm esaslarına göre Yüksek Seçim Kurulunun yönetiminde
gerçekleştirilir.
Yüksek Seçim Kurulu bu seçimin gerçekleşmesi için, gerekli gördüğü
hallerde uygun gördüğü yurtdışındaki Dışişleri Bakanlığı personelini
görevlendirebilir.
Bu seçimler için Yüksek Seçim Kurulunun öngördüğü hususlar
Dışişleri Bakanlığınca uygulanır.
Bu seçimlerin yurtdışında gerçekleştirilmesi konusunda fiili veya
hukuki herhangi bir engelin veya sair zorunlu hallerin görülmesi durumunda
26.4.1961 tarih ve 298 sayılı Kanunun gümrük kapılarında oy vermeye ilişkin 94
üncü maddesi hükmü uygulanır."
12. "GEÇİCİ MADDE 4.- XX nci dönem milletvekili genel
seçiminde, ülke seçim çevresi milletvekilleri adayları, siyasî partilerin
merkez adaylarını belirlemeye yetkili organlarınca tespit edilir."
13. "GEÇİCİ MADDE 5.- XX nci dönem milletvekili genel
seçiminde propaganda amacıyla bayrak, flama ve benzeri malzemeler, cadde, sokak
ve mahallelere asılamaz. Siyasî parti teşkilat binalarının önleri ve miting
yapılan meydanlar, sadece miting süresince bu hükmün dışındadır. Bu fıkra
hükmüne aykırı hareket edenler hakkında 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri
ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 151 inci maddesinin birinci fıkrası hükmü
uygulanır."
14. "GEÇİCİ MADDE 7.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra yapılacak milletvekili seçimi için oy verme günü 24 Aralık 1995
tarihidir.
Seçim döneminin başlangıç tarihi Yüksek Seçim Kurulunca yukarıdaki
fıkrada belirtilen oy verme günü esas alınarak tespit ve ilan edilir."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İptal gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1. "Başlangıç üçüncüparagraf
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız
Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;"
2. "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
3. "MADDE 7.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
4. "MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
5. "MADDE 11.- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını,
idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz."
6. "MADDE 67- Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun
olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî
faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.
Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel
oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında
yapılır. Ancak yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını
kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler.
Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına
katılma haklarına sahiptir.
Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.
Silâh altında bulunan er ve erbaşlar ile, askerî öğrenciler, ceza
infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamazlar. Ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinde bulunan tutukluların seçme haklarını kullanmalarında, oyların
sayım ve dökümünde seçim emniyeti açısından alınması gerekli tedbirler Yüksek
Seçim Kurulu tarafından tespit edilir ve görevli hâkimin yerinde yönetim ve
denetimi altında yapılır.
Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini
bağdaştıracak biçimde düzenlenir."
7. "MADDE 68.- Vatandaşlar, siyasi parti kurma ve usulüne
göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi
olabilmek için onsekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir.
Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez
unsurlarıdır.
Siyasi partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve
kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.
Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin
bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına,
eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik
Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya
herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç
işlenmesini teşvik edemez.
Hâkimler ve savcılar, Sayıştay dahil yüksek yargı organları
mensupları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri,
yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri,
Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasi partilere
üye olamazlar.
Yüksek öğretim elemanlarının siyasi partilere üye olmaları ancak
kanunla düzenlenebilir. Kanun bu elemanların, siyasi partilerin merkez
organları dışında kalan parti görevi almalarına cevaz veremez ve parti üyesi
yüksek öğretim elemanlarının yüksek öğretim kurumlarında uyacakları esasları
belirler.
Yüksek öğretim öğrencilerinin siyasi partilere üye olabilmelerine
ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
Siyasi partilere,Devlet, yeterli düzeyde ve hakça mali yardım
yapar. Partilere yapılacak yardımın, alacakları üye aidatının ve bağışların
tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir."
8. "MADDE 69.- Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi
düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin
uygulanması kanunla düzenlenir.
Siyasi partiler, ticari faaliyetlere girişemezler.
Siyasi partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması
gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince
siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun
tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak
yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine
getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda
vereceği kararlar kesindir.
Siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının
açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.
Bir siyasi partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin
dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı
verilir.
Bir siyasi partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine
aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki
fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit
edilmesi halinde karar verilir.
Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.
Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya
faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin
temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazetede gerekçeli olarak
yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi,
yöneticisi ve deneticisi olamazlar.
Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk
uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi
partiler temelli olarak kapatılır.
Siyasi partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenme ve
kapatılmaları ile siyasi partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usulleri
yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir."
9. "MADDE 76.- Otuz yaşını dolduran her Türk milletvekili
seçilebilir.
En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu
askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetlerinden yasaklılar, taksirli
suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm
giymiş olanlar; zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibiyüz kızartıcı suçlarla,
kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını
açığa vurma, ideolojik veya anarşik eylemlere katılma ve bu gibi eylemleri
tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalarbile
milletvekili seçilemezler.
Hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim
kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve
kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından
işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri ve Silahlı Kuvvetler mensupları,
görevlerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler."
10. "MADDE 80.- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri,
seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil
ederler."
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN,
Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL ve Mustafa YAKUPOĞLU'nun
katılmalarıyla 9.11.1995 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğün durdurulması
konusunun düzenlenecek rapordan sonra değerlendirilip karara bağlanmasına
oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi, iptali istenilen yasa kurallarıyla dayanılan
Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri, öbür yasama belgeleri ve işin esasına
ilişkin rapor okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacılar, 4125 sayılı "Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun İle Siyasî Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un 28.10.1995 gününde Resmî
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini; bu Yasa'nın, 4121 sayılı Yasa ile
yapılan Anayasa değişikliklerininde gerektirdiği hakların kullanımını
sağlayacak düzenlemeleri içermediğini ve kimi anayasal hakların kullanımını
engelleyecek bir seçimi amaçladığını, ayrıca Anayasa'nınçeşitli maddelerinde
öngörülen ilkelere ters düştüğü için Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüşler
ve Anayasa'ya aykırılık savlarını maddeler yönünden ayrı ayrı belirtmişlerdir.
İnceleme 4125 sayılı Yasa'nın maddelerinin sırasına göre
yapılacaktır.
A- 4125 Sayılı Yasa'nın 3. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
4125 sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle, 298 sayılı Yasa'nın 34.
maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılmış ve "Bu kanunun
uygulanmasında herkes, nüfus kütüğünde yazılı bulunan doğduğu ay ve güne göre
işleme tabi tutulur. Ancak, o yıl seçim yapılması durumunda seçmen listesi
hazırlanırken, on sekiz yaşın doldurulmuş olmasının hesabında seçim günü (o gün
dahil) esas alınır." kuralı getirilmiştir.
Dâva dilekçesinde 26.7.1995 günlü, 4121 sayılı Yasa'yla yapılan
Anayasa değişikliklerinde, 67. maddede de değişiklik yapıldığı ve seçme yaşının
20'den 18'e indirildiği, böylece 18 yaşını dolduran her yurttaşın seçme hakkına
kavuşturulduğu, bu yeni seçmenlerin seçmen kütüklerine kaydında 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 33. maddesi
hükümlerinin uygulanması gerektiği, halbuki bu seçimler için Yasa'nın
"sandık seçmen listelerine itiraz "la ilgili kuralının uygulandığı,
bunun için de Yüksek Seçim Kurulu'nca10 gün süre tanındığı, bunun seçim
tarihinden kaynaklandığı, aslolanın seçmenlerin seçmen kütüğüne kamu
makamlarınca yazılması olduğu, Yasa'nın eski seçmenlere göre yeni seçmenlere
külfet yüklediği, anayasal bir hakkın kullanılmasının, itiraz durumlarındakullanılması
gereken bir yönteme bağlanamayacağı, bu nedenle 4125 sayılı Yasa'nın 3.
maddesinin, Anayasa'nın Başlangıç Bölümü'nün üçüncü fıkrası ile 2. ve 67.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa'nın konu ile doğrudan ilgili kuralı, 67. maddesinin üçüncü
fıkrasıdır. Bu fıkrada "onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme
ve halkoylamasına katılma haklarına sahiptir. Bu hakların kullanılması kanunla
düzenlenir." denilmiştir.
4125 sayılı Yasa'nın 3. maddesinde, onsekiz yaşın doldurulmasında
uygulamanın nasıl olacağı hükme bağlanmıştır.
Buna göre, bu Yasa'nın uygulanmasında herkes, nüfus kütüğünde
yazılı bulunan doğduğu ay ve güne göre işleme tabi tutulacak, ancak, o yıl
seçim yapılması durumunda seçmen listeleri hazırlanırken onsekiz yaşın
doldurulmuş olmasının hesabında seçim günü (o gün dahil) esas alınacaktır.
Maddede, davacıların dilekçelerinde ileri sürdükleri gibi, onsekiz
yaşını dolduranların seçmen listelerine yazılmalarına ilişkin bir kural
bulunmamaktadır. Yasa değişikliği sonucu onsekiz yaşını doldurup seçmen
konumuna gelen kişilerin seçmen kütüklerine yazılma biçimini belirleme yetkisi
Yüksek Seçim Kurulu'nundur.
Dava dilekçesinde doğrudan onsekiz yaşını dolduranlara oy verme
hakkının tanınmasına değil, seçim tarihi olan 24 Aralık 1995 günü yönünden, bu
tarihe kadar seçmen kütüklerine yazılamaması olasılığı gözetilerek Anayasa'ya
aykırılık savında bulunulmuştur. Anayasa'nın 67. maddesinin üçüncü fıkrasıyla
onsekiz yaşını dolduran vatandaşlara tanınmış oyverme hakkını engelleyen bir
durum söz konusu değildir. Yazım başlangıcıyla oy verme günü arasındaki sürenin
kısalığı Yasa'nın Anayasa'ya aykırılığını değil uygulama güçlüklerini gündeme
getirir. Kaldıki Yüksek Seçim Kurulu'nca yazım için belirlenen on günlük süre
de bu sorunu çözmeye yeterlidir.
Bu nedenlerle 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Yasa'nın 34. maddesinin üçüncü fıkrasını değiştiren 4125
sayılı Yasa'nın 3. maddesinde Anayasa'nın 67. maddesine bir aykırılık
bulunmamaktadır. Bu nedenle istemin reddi gerekir.
Davacılar iptal isteminde ayrıca Anayasa'nın 2. ve Başlangıç
Bölümünün üçüncü fıkrasına da dayanmışlardır. Anayasa'nın 2. maddesinde
Cumhuriyetin nitelikleri belirtilmiş ve Türkiye Cumhuriyetinin ... başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik ... bir hukuk Devleti olduğu
vurgulanmış, Başlangıç Bölümünün üçüncü fıkrasında da "Millet iradesinin
mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve
bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınanhiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada
gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni
dışına çıkamıyacağı" hükme bağlanmıştır.
Dava konusu kuralın Anayasa'nın belirtilen maddeleriyle doğrudan
bir ilgisi bulunmamaktadır. Bumaddeler yönünden de istemin reddi gerekir.
Samia AKBULUT ile Yalçın ACARGÜN bu görüşlere katılmamışlardır.
B- 4125 sayılı Yasa'nın 8. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
Yasa'nın bu maddesiyle, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasası'nın
3. maddesi, başlığıyla birlikte değiştirilerek 550 milletvekilinden 100'ünün
"ülke seçim çevresi milletvekili" olarak seçilmesi öngörülmüştür. Bu
milletvekilliğiyle ilgili kimi kurallar ayrı maddelere serpiştirilmiştir.
Davacılar, "ülke seçim çevresi milletvekilliği"ni
öngören 3. maddenin ikinci tümcesinin, Anayasa'nın Başlangıç bölümünün üçüncü
parağrafı ile 2., 6., 69., 80. ve 87. maddelerine aykırılığı savıyla iptalini
istemişlerdir.
Anayasa'nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşunu
düzenleyen 75. maddesinde 4121 sayılı Yasa'yla yapılan değişiklikle
milletvekili sayısı 550'ye çıkarılmıştır. "Milletvekili seçilme
yeterliliği" başlıklı 76. maddede de seçilme yaşı belirtilmiş, seçilme
engelleri sayılmıştır.
Anayasa'nın 80. maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin seçildikleri bölgeyi ya da kendilerini seçenleri değil, tüm milleti
temsil edeceği açıklığı bulunmaktadır. Maddede, milletvekillerinin bölgelerden
seçilecekleri, seçim bölgesinin milletvekili olarak yasama organı üyeliğine
gelecekleri, ancak, yere ve seçmene bağımlı olmadan tüm ulusu temsil edecekleri
belirtilmektedir. Seçimde aranan bölge ve seçmen ölçüsü, seçim sonrasında ulus
boyutuna dönüşmektedir. Bu açılım "temsil" ilkesine uygun bir
oluşumdur. Yasama organında sınırsız bir çalışma yapma ve ulusal egemenliği yasama
alanında kullanma, ulus adına davranma, ulusu temsil etmekle olanaklıdır.
Ancak, bu durum seçilmede bölge bağını, seçildiği bölge milletvekili olarak
çağrılmasını etkilememekte ve engellememektedir.
Bir seçim bölgesinden seçilmemiş bir kişinin, partisinin aldığı oylara
dayanılarak partisinin yetkili kurulları kararıyla bir ille ilişkilendirilmesi
Anayasa dışı bir bağın kurulmasıdır. Milletvekili, Anayasa'da olanak veren bir
kural bulunmadığından bölgesiyle ilişkili olur ve ancak bölgesinden aldığı
oylarla seçilir. Anayasa'nın 80. maddesi başka bir ilgiye açık olmadığı gibi
75. maddesi de milletvekillerini sınıflandırıp değişik biçimde adlandırmaya
elverişli değildir. Milletvekillerinin bir ya da birkaçını bir başka adla
seçmek ve ayırmak Anayasa katında geçerli olamaz. Anayasa'nın başka bir
maddesinde de 550 milletvekilinin kendi içinde ayrımına ilişkin hiçbir açıklık
yoktur.
Seçmenin adını bilmediği, önceden hangi bölgeden olduğu belirsiz
adayı seçmiş sayılması da düşünülemez.
Bu milletvekillerinin parti yetkili kurullarınca seçmenin istenci
dışında bir İl'le ilişkilendirilmesi demokratik ilkelerle bağdaşamaz. Demokrasi
olup bittileri dışlar, seçmen istencini temel edinir.
Seçmenle seçim bağı bulunmayan milletvekilinin durumu ayrı bir
değerlendirmeyi gerektirmekle birlikte seçim olgusunun doğasına aykırılığı
nedeniyle yargı denetiminin konusudur. Demokratik hukuk devleti kavramına da
ters düşen düzenleme Anayasa'nın 80. ve 75. maddelerine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, 4125 sayılı Yasa'nın 8. maddesi ile
değiştirilen 2839 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin ikinci ve üçüncü tümceleri
iptal edilmelidir.
Haşim KILIÇ bu görüşe katılmamıştır.
C- 4125 Sayılı Yasa'nın 9. Maddesi'nin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu
Bu maddeyle 2839 sayılı Yasa'nın 4. maddesi değiştirilerek her
ilin çıkaracağı milletvekili sayısının saptanmasında son genel nüfus sayımı ile
belli olan Türkiye nüfusunun gözetileceği öngörülmüştür. Böylece 1990 genel
nüfus sayımına dayanılarak illere milletvekili verilmesi gerçekleştirilecektir.
Davacılar, bu uygulamanın kimi illere hak ettiğinden çok, kimi
illere ise az milletvekili verilmesine yolaçarak haksızlığa neden olacağı
savıyla kuralın iptalini istemişlerdir.
Oy vermeye güçlük çıkaran ve bu hakkı kullanmayı olanaksız kılan
düzenlemeler seçimin özünü zedeler. Seçmen sayısının ve katılımın yadsınmaz
önemi açık olmakla birlikte belirlenen oyverme gününden önce yeni bir genel
nüfus sayımına olanak bulunmadığı da bellidir. Sayımla seçim arasındaki sürenin
uzadıkça sakıncaların artacağı da açıktır.
Türkiye'de genel nüfus sayımının her 10 yılda bir yapılacağı
Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki 219
sayılı KHK'nin 2. maddesinin (d) bendi gereğidir. Bu konuda başka bir düzenleme
de yoktur. İllerin nüfus hareketleri kimi bilimsel yöntemlerle tahmin edilse de
resmî bir bağlayıcılığı bulunmadığından milletvekili dağılımında esas alınacak
bir sağlıklılığı taşımamaktadır. Her seçim öncesinde nüfus sayımı yapılmasının
güçlüğü deaçıktır.
Bu durumda il nüfusu ve milletvekili sayısı ilişkisinin resmî
sayım sonuçlarıyla belirlenmesi doğal olup bu uygulamayı öngören kuralın
Anayasa'nın 67. maddesine aykırılığı savı yerinde bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle 4. maddenin ikinci fıkrasına yönelik iptal
isteminin reddi gerekir.
D- 4125 Sayılı Yasa'nın 12. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu
Bu maddeyle, 2839 sayılı Yasa'nın 21. maddesinin birinci fıkrası
değiştirilmiş ve maddenin birinci tümcesinde "Bağımsız milletvekili
adaylığı için yapılacak başvuru, adayın milletvekili seçilmek istediği çevrenin
il seçim kurulu başkanlığına, bu Kanunun adaylık için aradığı şart ve
nitelikleri taşıdığını belirten bir yazı ile ön seçim gününden bir gün önce
saat 17.00'ye kadar yapılır." kuralı getirilmiştir.
Davacılar, yapılan düzenlemeyle bağımsızların daha önce "önseçim
gününden on gün sonra" olan adaylık başvuru süresinin "önseçim
gününden bir gün önceye" alındığını, bu suretle özellikle partilerden
seçilemiyecek bir yer veya sırada aday gösterilenlerle, hiç aday
gösterilmeyenlerin bağımsız aday olma hakkının sınırlanmış olacağını bunun da
Anayasa'nın 10., 67. ve 76. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Anayasa'nın 67. maddesinde, vatandaşların Yasa'da gösterilen
koşullara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti
içinde siyasî faaliyette bulunma ve halk oylamasına katılma hakkına sahip
olduğu hükme bağlanmıştır.
Maddede, seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakkı sadece
bir parti içinde siyasî faaliyette bulunanlar için öngörülmemiş, aynı zamanda
bağımsız olarak siyasî faaliyette bulunmak isteyenler için de tanınmıştır.
Anayasa'nın 76. maddesinde ise, otuz yaşını dolduran her Türk'ün
milletvekili seçilebileceği öngörülmektedir.
Anayasa'da, seçimler ve halkoylamasının serbest, eşit, gizli, tek
dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve
denetimi altında yapılacağı kurala bağlanmıştır. Böylece seçme ve seçilme
hakkının kullanılmasında demokratik yöntemler benimsenmiştir.
Serbest oy esasına göre yapılan seçim, seçmenin oyunu baskıya ve
bir müdahaleye uğramadan kullanabildiği bir seçimdir. Serbest oy esasının
zedelenmesi için baskının mutlaka maddi ya da manevi olması gerekmez.
Serbestlik ilkesi, aynı zamanda seçmen iradesini dolaylı yollardan etkileyecek
bir durumun yaratılmamasını da zorunlu kılar.
Yasa'nın 12. maddesi ile bağımsız milletvekilliği için yapılacak
başvuru süresi "önseçim gününden bir gün önce saat 17.00'ye kadar"la
sınırlandırılmıştır. 2839 sayılı Yasa'nın 21. maddesinin birinci fıkrasının
önceki düzenlemesinde bu süre "önseçim gününden on gün sonra" olarak
tesbit edilmişti. Yeni düzenlemeyle, süre yönünden, bağımsız olarak adaylığını
koymak isteyenler aleyhine bir sınırlama getirilmiş, dolayısıyle Anayasa'nın
67. maddesindeki bağımsız olarak siyasî faaliyette bulunma hakkı, bir siyasî
parti içinde siyasî faaliyette bulunanlara göre kısıtlanmıştır.
Ayrıca siyasî partilerce belirlenen aday listesinde yer almayan ya
da yerini uygun görmeyerek bağımsız aday olmak isteyenlerle doğrudan bağımsız
aday olanlar için başvuru süresi yönünden ortaya çıkan bu ayrıcalık Anayasa'nın
10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesiyle de bağdaşmaz.
Bu nedenle 4125 sayılı Yasa'nın 12. maddesi ile değiştirilen 2839
sayılı Yasa'nın 21. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "önseçim
gününden bir gün önce saat 17.00'ye kadar" tümcesi Anayasa'nın 10. ve 67.
maddelerine aykırıdır ve iptali gerekir.
Getirilen düzenlemenin, Anayasa'nın "otuz yaşını dolduran her
Türk Milletvekili seçilebilir" hükmünü içeren 76. maddesi ile doğrudan bir
ilişkisi görülmemiştir.
E- 4l25 sayılı Yasa'nın l3. Maddesi'nin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu
Bu maddeyle 2839 sayılı Yasa'nın 26. maddesinde değişiklik
yapılmıştır.
Dâva dilekçesinde 26.maddenin (b) bendinin son tümcesiyle (d)
bendinin Anayasa'nın 67., 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu savıyla iptali
istenmiştir.
1- 26. Maddenin (b) Bendinin Son Tümcesinin İncelenmesi
26. maddenin (b) bendinin son tümcesinde "Siyasi Partilerin
ülkeseçim çevresi milletvekilleri aday listelerine oy pusulalarında yer
verilmez." hükmü yer almaktadır. Davacılar, ülke seçim çevresi
milletvekili adaylarının birleşik oy pusulalarında yer almasının
engellendiğini, oy sandıklarında bu adayların listelerinibulundurma
zorunluluğuna ilişkin herhangi bir düzenlemenin yasa ile getirilmediğini, bu
nedenle de seçmenin hangi milletvekili adayına oy verdiğini bilemiyeceğini, bu
durumun Anayasa'nın "Seçme Hakkı" ve "Serbest Oy" hakkının
kullanılmasını kısıtlayan birdüzenleme olduğunu, ve bu nedenlerle anılan
kuralın Anayasa'nın 67. ve 2. maddelerine aykırı bulunduğunu ileri
sürmüşlerdir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında
"demokratik hukuk devleti" sayılırken, "seçme, seçilme ve siyasi
faaliyette bulunma" haklarını düzenleyen 67. maddesinin birinci fıkrasında
"vatandaşların, yasada gösterilen şartlara uygun olarak seçme ... hakkına
sahip" olduğu; ikinci fıkrasında da seçimlerin "serbest, eşit, gizli,
tek dereceli, genel oy... esaslarına göre" yapılacağı hükme bağlanmıştır.
4l25 sayılı Yasa'nın l3. maddesiyle değiştirilen 2839 sayılı
Yasa'nın 26. maddesinin (b) bendinde Milletvekili seçimlerinde kullanılacak
birleşik oy pusulalarının hangi esaslara göre hazırlanacağı gösterilmiştir.
Maddenin aday isimleriyle ilgili bölümü şöyledir: " ... Bu çizginin altına
o partinin kesinleşen aday listesinde yer alan adayların ad ve soyadları,
aldıkları sıra numarasına göre yazılır."
Bu genel kurala karşın, maddenin son tümcesinde, siyasi partilerin
ülke seçim çevresi milletvekilleri aday listelerine oy pusulasında yer
verilmeyeceği biçiminde ayrık bir kural getirilmiştir.
Böylece seçimlerin serbest ve eşit oy ilkesine uygun olarak
yapılacağını belirleyen Anayasa'nın 67. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı bir
kural getirilmiş olmaktadır.
Seçme ve seçilme hakkı demokratik devlet yönetiminin "olmazsa
olmaz" koşullarındandır. Bu nedenle seçim özgürlüğünün, Anayasanın ve ona
uygun olarak çıkarılacak yasanın belirleyeceği zorunlu durumlar dışında
kısıtlanmaması gerekir. Serbest seçme hakkı, her türlü siyasal, ekonomik etki
ve baskıdan uzak olarak oy kullanılmasını kapsar. Serbest oy ilkesine göre
yapılan seçimde, seçmen oyunu açık ya da kapalı hiçbir baskıya ve bir
müdahaleye uğramadan kullanır.
Dava konusu kural, "siyasi partilerin ülke seçim çevresi
milletvekilleri aday listelerine oy pusulasında yer verilmez." biçimindedir.
Burada âdeta aday bilinmeden, doğrudan bir siyasi partiye oy verilmesi söz
konusu olmaktadır. Serbest seçim hakkı her şeyden önce,seçmenin tüm partileri
ve adayları bilerek seçim yapmasını ve oyunu kullanmasını gerektirir.
Listelere çok sayıda aday yazılırsa bunun oy kullanılmasında
güçlükler yaratabileceği yolundaki savlar geçerli olamaz. Çünkü her sistemin
kendi uygulama olanaklarını da beraberinde getirmesi gerekir.
Sonuç olarak Anayasa'nın 67. maddesinin Seçme hakkını düzenleyen
birinci fıkrası ve seçimlerin "serbest ve eşit" bir biçimde
yapılacağını öngören ikinci fıkrası ile Anayasa'nın "demokratik hukuk
devleti" ilkesini içeren 2. maddesi karşısında dava konusu 26. maddenin
(b) bendinin son tümcesinde yer alan (siyasi partilerin ülke seçim çevresi
milletvekilleri aday listelerine oy pusulasında yer verilmez.) kuralı
Anayasa'ya aykırıdır ve iptali gerekir.
Güven DİNÇER bu sonuca ayrı gerekçeyle katılmıştır.
2- 2839 sayılı Yasa'nın 26. Maddesinin (d) Bendinin İncelenmesi
Sözkonusu (d) bendi şöyledir: "Bağımsız adaylar; Oy
pusulalarını Yüksek Seçim Kurulunun tayin edeceği ebat, şekil ve miktarda
kendileri bastırarak ilan edilen süre içerisinde İl Seçim Kurullarına teslim
ederler."
Dâvacılar, bu kuralın bağımsız adaylara eşitliği bozucu ek bir mali
yük getireceğini, ayrıca oy kullanılması sırasında çeşitli güçlükler
doğacağını, birleşik oy pusulası ile bağımsız adayların oy pusulası arasındaki
kalınlık farkının gizliliği bozacağını, böylece kimi aksaklıkların
yaşanabileceğini, bununda bağımsız adaylığın güçleştirilmek istenmesinden başka
bir anlamı olamıyacağını ileri sürmüşler ve Anayasa'nın l0. ve 67. maddelerine
aykırıolduğu savında bulunmuşlardır.
Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı
olacağı anlamında mutlak bir eşitlik olmayıp, haklı nedenlerin bulunması
durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir. Durum ve konumlardaki
farklılık, hukuki statülerdeki özellikler, kimi kişiler, ya da topluluklar için
değişik kurallar ve değişik uygulamaları gerekli kılar. Aykırılıklara dayandığı
için haklı olan nedenler, ayrı düzenlemeyi aykırı değil, geçerli kılar.
Anayasa'nın 68. maddesinde "Siyasî Partiler demokratik siyasî
hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır." denilerek, siyasal partilere özel bir
önem verilmiştir. Bu düşünceye uygun olarak Anayasa'nın bazı maddeleri ile
siyasal partileri destekleyici veya kısıtlayıcı kurallar getirilmiştir.
Siyasî partiler için, 68. maddenin son fıkrasında malî yardım
yapılması öngörülmüş, 69. maddede ise ceza yaptırımlarını kapsayan özel kurallar
konulmuştur. Siyasal partiler için geçerli olan bu özel Anayasa kurallarının
bireysel politik faaliyette bulunan ve seçimlerde bağımsız aday olanlara
uygulanması söz konusu değildir.
Aynı şekilde seçimleri düzenleyen yasa kurallarında da siyasal
partiler ve bağımsız adaylar için özelliklerine uygun değişik kurallar
konulması doğaldır.
Siyasal faaliyetlerini bir düşünce ve eylem etrafında birlikte,
örgütlü ve ülke çapında uygulayan siyasal partiler için konulan oy pusulasının
düzenlenmesi ilgili kuralların bağımsız adaylar için de uygulanması
düşünülemez.
Dava konusu düzenleme, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı
değildir.
Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrasında, "vatandaşlar,
kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak
veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına
katılma hakkına sahiptir." denilmektedir.
İptali istenilen kuralla, bağımsız adayların, Anayasa'nın 67.
maddesi hükmüne aykırı olarak siyasi faaliyette bulunmaları engellenmemektedir.
Yasal koşulları taşıyan her vatandaş bağımsız aday olabilir ve bağımsız olarak
siyasi faaliyette bulunabilir. Ancak her faaliyetin kimi koşulları olabileceği
gibi, bağımsız adaylar için de yasayla kimi yükümlülükler getirilebilir.
Bu nedenle incelenen kuralın Anayasa'nın 67. maddesine aykırı bir
yönü yoktur. İptal isteminin reddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN,Selçuk TÜZÜN, Ahmet NSEZER, Yalçın ACARGÜN ile
Ali HÜNER bu görüşe katılmamışlardır.
F- 4125 Sayılı Yasa'nın 16. Maddesi'nin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu
Bu maddeyle 2839 sayılı Yasa'nın "Bir seçim çevresinde siyasî
partilerin ve bağımsız adayların elde edecekleri milletvekili sayısının
hesabı" başlıklı 34. maddesinin ikinci fıkrası değiştirilerek, çevre
barajında ikili uygulama getirilmiş ve bir seçim çevresinde kullanılan geçerli
oyların toplamının o çevreden çıkacak milletvekili sayısına bölünmesiyle elde
edilecek sayıdan az oy alan siyasî partilere ve bağımsızlara milletvekilliği
verilmeyeceği, iki ve üç milletvekili çıkaracak seçim çevrelerinde, kullanılan
geçerli oyların toplamının o çevreden çıkacak milletvekili sayısına
bölünmesiyle elde edilecek sayının yüzde yirmibeş olarak uygulanacağı
öngörülmüştür. Böylece % 10'luk ülke barajı dışında yeni ve ikinci bir baraj
oluşturulmuştur.
Türkiye Devleti'nin biçiminin bir Cumhuriyet olarak belirlendiği
Anayasa'da, Cumhuriyetin değiştirilemeyeceği öngörülen nitelikleri de
demokratik düzenin seçildiğini göstermektedir. Devletin anayasal yapısı ulusal
egemenliğe dayanmakla, bunun kaynağı olarak ulusal istenç, aracı olarak da
özgür seçimler benimsenmektedir. Anayasa'nın değişik maddelerinde vurgulanan bu
yeğleme, "Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakları"
başlıklı 67. maddede yoğunlukla ve ayrıntılı biçimde belirginleşmiştir. Maddenin
değişik altıncı fıkrası, seçim yasalarının "temsilde adalet" ve
"yönetimde istikrar" ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenleneceğini
öngörmektedir. Amaç, seçmen istencinin yasama organına olabildiğince uygun
yansımasıdır. Toplumsal istemlerin ve yeğlemelerin yasama organına tam olarak
yansımasını sağlayacak yöntemleri içeren sistemlerin en uygununu, en
doyurucusunu,başka bir anlatımla hiçbir yakınmaya yol açmayanını edinmek
olanaksız ise de yakınmaya en az neden olanı yeğlemek olanaklıdır. Seçimlerde
ideal bir sistem bulunmamış olmakla birlikte ülke koşulları ve anayasal
gerekler karşısında yasal düzenlemeleri gerçekleştirerek Anayasa'ya en uygununu
almak ya da aykırı olanını bırakmak gerekir. Az oyla çok temsilci getiren,
böylece sağladığı fazla milletvekilleriyle aşırı temsil durumunu getiren sistem
Anayasa'nın temsilde adalet ilkesiyle bağdaşmaz.
Temsilî demokrasilerin değişik alanlardaki yansıması, etkileriyle
belli olmaktadır. İstikrar sağlayacağı sanılarak getirilen adaletsiz
sistemlerin, toplumsal gelişmeleri önemli ölçüde engelleyen sonuçları olduğu
bilimsel araştırmalarla açıklanmaktadır. Temsilde adaletinağırlığı, yönetimde
istikrarın temel koşuludur. Adalet, istikrar sağlar. Yalnızca istikrar
düşüncesi, adalet olmayınca istikrarsızlık yaratır. Anayasa'nın gözetilmesini
istediği "temsilde adalet ilkesi" serbest, eşit, gizli, tek dereceli,
genel oy, açık sayım ve döküm ögeleriyle özetlenmekte ve oyla orantılı temsilci
sayısıyla yaşama geçirilmektedir. "Yönetimde istikrar ilkesi" ise,
yürütmenin güçlü olmasını sağlayacak biçimde oyları yasama organına yansıtacak
yöntemler olarak algılanmaktadır. "Baraj" olarakadlandırılan
yeterlilik oranıyla sağlanmak istenen yönetimde istikrar, temsilde adalet gibi
4121 sayılı Yasa'yla gerçekleştirilen değişiklikle Anayasa'da yeralmıştır. Kimi
durumlarda birbirinin karşıtı gibi görünen bu iki ilkenin demokrasinin doğal
aracısayılan seçimlerde birbirini dengeleyecek ve tümleyecek biçimde
birlikteliğine önem verilmelidir. Bunun için en az yakınılan seçim sisteminin
uygulanması gerekmektedir. Bu iki ilkeyi her yönüyle olmasa da genelde
bağdaştırmak, ülkelere göre değişmesi olağan bir durumdur. Bunu seçmek yasama
organının yetkisinde olmakla birlikte bu yetki, yasanın biçimsel düzenlemesiyle
değil, özüyle Anayasa'ya uygun olarak yaşama geçirmekte kullanılmalıdır.
Dava konusu kuralın, "temsilde adalet" ilkesi yönünden
uygunluğu savunulamaz. Bu kuralla ülke barajına ek olarak "çevre
barajı" getirilmektedir. Ayrıca, iki ve üç milletvekili çıkaracak iller
için oranın % 25'den az olmayacağı öngörülmüştür. Nüfusu fazla olan illerin
(seçim bölgelerinin) çıkaracakları milletvekili sayısı fazla olacağından
buralarda çevre barajı düşecek, nüfusu az olan seçim bölgelerinde ise tersine
yükselecektir. Böylece, bir seçim çevresinde daha düşük oranla bir siyasal
partinin ya da bağımsız adayın kazanma olasılığına karşılık, iki ya da üç
milletvekili çıkaracak bir çevrede kazanabilmek için % 25'lik oran aranacaktır.
Seçim bölgeleri arasındaki adaletsizlik, bu barajla dahada artacaktır. Alınan önlemler
temsilde adaleti sağlamaktan uzak olduğundan, adaletsizliğin olumsuz sonuçları
da sistemi ve ülkedüzenini etkileyecektir. Verilen oylarla çıkarılan
milletvekili sayısı arasındaki oransızlık sonucu ortaya çıkan adaletsizlik,
uygulanan yöntemin ürünü olacaktır.
Anayasa'nın amaçladığı "yönetimde istikrar ilkesi" için
milletvekili seçimlerinde bir ülke barajı öngörülmüşken, ayrıca her seçim
çevresi için yeni bir barajın getirilmesi "temsilde adalet" ilkesiyle
bağdaşmaz. Kaldıki uygulanmakta olan nisbî temsil sisteminin bir türü olan
D'Hondt sistemi de kendi içinde bir baraj taşımaktadır.
İncelenen kural Anayasa'nın 67. ve 76. maddelerine, bu yolla da 2.
maddesine aykırıdır. Konunun Anayasa'nın 68. maddesiyle doğrudan ilgisi yoktur.
Açıklanan nedenlerle 2839 sayılı Yasa'nın 34. maddesinin ikinci
fıkrası iptal edilmelidir.
Haşim KILIÇ ile Sacit ADALI bu görüşe katılmamışlardır.
G- 4125 Sayılı Yasa'nın 17. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu
Yasa'nın bu maddesiyle 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasası'na
34. maddeden sonra gelmek üzere "Siyasî partilerin çıkaracakları ülke
seçim çevresi milletvekili sayısının hesabı" başlıklı 34/A maddesi
eklenmiştir.
Dava dilekçesinde maddenin birinci fıkrasındaki "...33 üncü
maddede belirtilen yüzde onluk ülke barajını aşmış olan..." sözcükleriyle
son fıkrasının iptali istenmiştir.
1- Maddenin Birinci Fıkrasındaki "33 üncü maddede belirtilen
yüzde onluk ülke barajını aşmış olan..." Sözcükleri Yönünden İnceleme
Seçime katılan ve 2839 sayılı Yasa'nın 33. maddesinde öngörülen %
10'luk ülke barajını aşan siyasî partilere verilecek ülke seçim çevresi
milletvekilinin hesabında gözetilecek ölçünün yasama organının takdiriyle
yürürlüğe konulduğu açıktır. Seçim sistemlerinin anayasal ilkelere ödünsüz
uygunluğu yanında kimi zorunlu koşulları içermesi kaçınılmazdır. Sistemin
doğasından kaynaklanan ve yüzdelerle konulan barajlar, ülke yönünden, seçme ve
seçilme hakkını sınırlayıcı, olağandışı ölçülere varmadıkça uygulanabilir,
kabûl edilebilir ve aykırılığından sözedilemez belirlemelerdir. Yasama
organının anayasal çerçeveye bağlı kalarak takdir ettiği sınırlama ve aşırı
sayılmayacak düzeydeki baraja rakam ve oran olarak elatmak, yargısal denetimin
amacıyla bağdaşmaz. Kaldıki % 10'luk baraj yönetimde istikrar ilkesine uygundur
ve temsilde adalet ilkesiyle de bağdaşmaktadır.
Bu nedenle bu kurala yönelik iptal isteminin reddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER ile Ahmet N. SEZER bu görüşe
katılmamışlardır.
2- Maddenin Son Fıkrası Yönünden İnceleme
Maddenin son fıkrasında, yapılacak milletvekilliği ara
seçimlerinde, boşalan üyelikler arasında ülke seçim çevresi milletvekillerinin
de bulunması durumunda ayrıca seçim yapılmadan siyasî partilerin çıkaracağı
ülke milletvekili sayısının nasıl hesaplanacağı öngörülmektedir.
Seçimsiz demokrasi olamaz. Ülke milletvekilini seçimsiz edinme
yöntemini Anayasa ile bağdaştırmak olanaksızdır. Bu yolla yasama organını
oluşturmanın ulusal istenç ve ulusal egemenliğe ters düştüğü açıktır.
Bu nedenle madde Anayasa'nın 2. ve 80. maddelerine aykırıdır.
Dava dilekçesinde 2839 sayılı Yasa'ya eklenen son fıkranın
Anayasa'nın 2. ve 67. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptali istenilmiştir.
Ancak, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 29. maddesi hükmü gerğince Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya aykırılık
konusunda ileri sürülen gerekçeleredayanmak zorunda değildir. İstemle bağlı
kalmak koşuluyla başka bir gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı
verebilir.
Anayasa'nın 78. maddesinin üçüncü fıkrasında "Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeliklerinde boşalma olması halinde, ara seçime gidilir. Ara
seçim, her seçim döneminde bir defa yapılır ve genel seçimden otuz ay
geçmedikçe ara seçime gidilemez. Ancak boşalan üyeliklerin sayısı, üye
tamsayısının yüzde beşini bulduğu hallerde, ara seçimlerinin üç ay içinde
yapılmasına karar verilir." denilmektedir.
Oysa, 34. maddenin son fıkrasında ülke seçim çevresi
milletvekilliklerinden boşalma olması durumunda bunlar için ayrıca seçim
yapılmayacağı öngörülmekte böylece, boşalan üyeliklerin yüzde beşinin tümünün
ülke seçim çevresi milletvekillerinden olması durumunda, ara seçim yapılmasına
olanak verilmemekle Anayasa'nın 78. maddesine aykırılık oluşturulmaktadır.
Son fıkranın bu nedenlerle de iptali gerekir.
H- 4125 Sayılı Yasa'nın 20. Maddesi'nin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu
Maddeyle 2839 sayılı Yasa'nın 41. maddesinin birinci fıkrası
değiştirilerek milletvekili seçimine katılan bağımsız adayın, aldığı oyların
seçilmesine yetmemesi durumunda, aynı Yasa'nın 21. maddesinin ikinci fıkrası gereğince
adaylık için başvuru sırasında ilgili mal sandığına emaneten yatırdığı paranın
Hazine'ye gelir yazılacağı öngörülmüştür.
Dava dilekçesinde, 4125 sayılı Yasa'nın 20. maddesi ile getirilen
düzenlemeyle bağımsız adayların aldıkları oy oranları ne olursa olsun,
seçilemedikleri takdirde yatırdıkları paranın Hazineye gelir yazılmasının
Anayasa'nın 10., 67. ve 76. maddelerine aykırı olacağı savında bulunulmuştur.
Bağımsız milletvekili adayı olabilmek için kimi koşulların
yanısıra akçalı bir ödeminin de öngörülmesi gerekebilir. Getirilen bu düzenleme
gelişigüzel başvuruların önlenmesi yönünden de gereklidir. Kaldıki bu parasal
ödemenin miktarı yasa ile belirlenmiş olup, bağımsız olarak siyasî faaliyette
bulunmayı engelleyici boyutta değildir.
Seçilememe durumunda oranı önceden yasa ile belirlenmiş olan bir
paranın Hazine'ye gelir yazılmasında, Anayasa'nın 10., 67. ve 76. maddelerine
aykırılık görülmemiştir.
Bu nedenle, maddeye yönelik iptal isteminin reddi gerekir.
I- 4125 Sayılı Yasa'nın 21. Maddesi'nin Anayasa'ya Aykırılık
Sorunu
Maddede, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasası'yla 2820 sayılı
Siyasî Partiler Yasası'nın yeni düzenlemeler nedeniyle uygulanması gereksiz
kalan kimi kurallarının yürürlükten kaldırılması öngörülmektedir.
1- 21. maddenin (a) bendi ile 2839 sayılı Yasa'nın 27. maddesinin
dördüncü fıkrasının son cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükten
kaldırılan 27. maddenin dördüncü fıkrasının son cümlesinde "bu listelerde,
bağımsız adaylarda ayrı bir sütunda ve birleşik oy pusulasındaki sıraya göre
gösterilir." denilmektedir. Bu düzenlemeyle bağımsız adayların isimlerinin
sandık başı listelerinde bulunması önlenilmektedir. Anayasa'nın 67. maddesinin
vatandaşlara tanıdığı "...bağımsız olarak.. siyasî faaliyette
bulunma...hakkı..."nın doğal sonucu sayılacak sandık başı listelerinde
bağımsızadayların ayrı bir sütunda ve birleşik oy pusulasındaki sıraya göre
gösterilmelerinin önlenmesi ve bu haktan bağımsız adayların yoksun kılınması,
demokratik katılıma, Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrasına ve 76.
maddesine aykırıdır.
Bu nedenle 21. maddenin (a) bendinde yer alan, 2839 sayılı
Yasa'nın "... 27 nci maddesinin dördüncü fıkrasının son cümlesi ..."
sözcükleri iptal edilmelidir.
2- Maddenin (a) bendinin kalan bölümüyle (b) bendinin Anayasa'ya
aykırı bir yönü yoktur. Bu kurallarla, Yasa'nın genel düzenlemesi karşısında
uygulanmasına gerek kalmayan kurallar yürürlükten kaldırılmaktadır.
Bu nedenle iptal edilen tümce dışında 2839 ve 2820 sayılı
Yasaların belirtilen maddelerini yürürlükten kaldıran kurala yönelik iptal
isteminin reddi gerekir.
İ- 4125 sayılı Yasa'nın Geçici 2. Maddesi'nin Anayasa'ya
Aykırılığı Sorunu
Bu maddede 4125 sayılı Yasa'nın yayımından sonra yapılacak
milletvekili seçimlerinde yurtdışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
Anayasa'nın 67. maddesinin değişik ikinci fıkrasının ikinci tümcesi gereğince
oy haklarını kullanabilmeleri öngörülmektedir.
Vatandaşların yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve
geliştirme haklarına eşdeğer düzeyde anlam taşıyan seçme, seçilme, bağımsız
olarak ya da bir siyasal parti içinde siyasal çalışmalarda bulunma hakkı,
Anayasa'nın 67. maddesiyle tanınmıştır. Onsekiz yaşını bitirenlerin seçme ve
halkoylamasına katılma hakkının kullanılmasının yasayla düzenleneceğini öngören
Anayasa, yurtdışındaki vatandaşların oy haklarını kullanmak amacıyla
"uygulanabilir" önlemlerin yasayla alınması kuralı getirmiştir.
Anayasa'nın 67. maddesinde 4121 sayılı Yasa'yla yapılan
değişiklikten önce, 23.5.1987 günlü, 3377 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyle
yurtdışındaki vatandaşlara tanınan oy verme hakkı, bu kez anayasal dayanağa
kavuşmuştur. Seçimlerin serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık
sayım ve döküm esaslarına uygun olarak yapılması ilkesi, yurtiçindeki ve
yurtdışındaki vatandaş ayrımı gözetilmeksizin tüm yurttaşları kapsayan anayasal
bir haktır. Bu hakkı yurtiçinde olanların kullanmaları nasıl tartışmasız bir
olgu ise, yurtdışında olanların kullanmalarını sağlamak da demokrasinin
yadsınması olanaksız bir gereğidir. Demokrasinin koşullarından birisi olan
katılım, seçmen niteliğini taşıyanher yurttaşın oyunu kullanmasına olanak
vermek ve bunu sağlamakla anlam kazanır. Oy kullanmayı güçleştirme, sınırlama,
kimi koşullara bağlama, az ya da tümüyle olanaksız kılarak yoksun bırakma,
hukuksallıkla asla bağdaşmaz. Devletin, yurtiçindekilerin olduğu kadar,
yurtdışındakilerin de oy verme haklarını kullanmaları için gereken çalışmaları
yapması kaçınılmaz bir görevidir.
Maddenin içeriği, Anayasa'nın yüklediği bu görevin yerine
getirilmesi doğrultusundadır. Devlet, vatandaşlarının herhangibir nedenle
bulunduğu yabancı ülkelerde oy kullanmalarını sağlayacak önlemleri alacaktır.
Bunlar Anayasa'nın nitelediği biçimde "uygulanabilir" olacaktır.
Uygulanma olanağı, yabancı ülkelerin antlaşmalar ya da anlaşmalarla kabûl ettiği
uluslararası kurallara, kendiulusal kurallarına, günün koşullarına,
karşılıklılık ilkesine ve düzenlenecek protokol gereklerine bağlanabilir.
Ayrıntıları tümüyle yasalaştırmanın güçlüğü açıktır.
l- Maddenin birinci fıkrasındaki "... mukim ..." sözcüğü
"ikamet eden" anlamıyla uzun süreli ya da yerleşmek amacıyla oturmayı
öngörmektedir. 298 sayılı Yasa'nın yürürlükteki 94. maddesinin değişik II. a
bendinde geçen "... ikamet eden ..." sözcükleri, Yüksek Seçim
Kurulu'nun 30.10.1995 günlü, 343 sayılı kararına ekli Genelge'nin 3. maddesinin
(b) bendinde de yinelenmiştir. Oysa, Anayasa'nın 67. maddesinin ikinci
fıkrasında "... yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının ..."
açıklığı yeralmaktadır. Anayasa yasalara göre değil, yasalar Anayasa'ya göre değerlendirileceğinden
önceki Yasa'daki "ikamet eden" sözcüklerinin Anayasa'daki
"bulunan" sözcüğüne göre anlamlandırılıp uygulanması zorunludur.
Seçmen yeterliğini taşıyan Türk vatandaşlarından hangi neden ve süreyle olursa
olsun yurtdışında bulunanların hepsine oy verme hakkının kullandırılmasıgerekmektedir.
Bu nedenle Anayasa'nın 67. maddesine aykırı düşen "...mukim..."
sözcüğü iptal edilmelidir.
Güven DİNÇER ile Sacit ADALI bu görüşe katılmamışlardır.
2- Yüksek Seçim Kurulu'nun, seçimin gerçekleşmesi için gerekli gördüğü
durumlarda Dışişleri Bakanlığı'nın yurtdışındaki personelini görevlendirmesi,
devletlerarası görüşmelerin sonuçları alınıp konuya özgün yasal düzenlemeler
yapılıncaya kadar seçimlerin yurt dışında gerçekleştirilmesi konusunda fiili ya
da hukuki bir engelin veya sair zorunluhallerin görülmesi durumunda, 298 sayılı
Yasa'nın 94. maddesinin uygulanmasının Anayasa'ya aykırılığı yoktur. Bu
düzenleme bir yetki devri ve sınırlama niteliğinde de değildir.
Maddenin kalan bölümleri, anayasal öngörüleri gerçekleştirmeye
yönelik düzenlemelerdir. Seçimler konusunda görevli ve yetkili olan Yüksek
Seçim Kurulu'nun 24 Aralık 1995 oy verme gününü gözeterek yapacağı çalışmaları
içermektedir. Bu durumların Anayasa'nın 7. maddesindeki yetki devri, 11.
maddesindeki yasaların Anayasa'ya aykırıolmaması, 2. maddesindeki demokratik
hukuk devleti ilkeleriyle, 67. maddesindeki seçme, seçilme ve siyasal
çalışmalarda bulunma haklarına aykırı bir yanı saptanmamıştır.
Geçici 2. maddenin "mukim" sözcüğü dışında kalan
bölümlerine yönelik iptal istemi bunedenle reddedilmelidir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet NSEZER, Samia AKBULUT ile Yalçın ACARGÜN
bu görüşe katılmamışlardır.
J- 4125 sayılı Yasa'nın Geçici 4. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu
Bu maddeyle, XX. dönem milletvekili genel seçiminde, ülkeseçim
çevresi milletvekilleri adaylarının siyasî partilerin merkez adaylarını
belirlemeye yetkili organlarınca tespit edileceği öngörülmektedir.
Siyasal partileri kendi tüzüklerine göre davranmaktan alıkoyup
belli bir yöntemi uygulamak zorunda bırakan bu kural, Anayasa'nın "siyasî
partilerin uyacakları esaslar" başlıklı 69. maddesinin birinci
fıkrasındaki "siyasî partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve
çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur" açıklığıyla bağdaşmamaktadır.
Siyasî PartilerinAnayasa'ya ve Siyasî Partiler Yasası'na uygun olmak koşuluyla
istedikleri uygulamaları yapmalarını engelleyen bu kural demokrasi esaslarını
dışlamaktadır.
Bu nedenle geçici 4. madde Anayasa'nın 69. maddesine aykırı
olduğundan iptal edilmelidir.
K- 4125 sayılı Yasa'nın Geçici 5. Maddesi'nin Anayasa'ya
Aykırılığı Sorunu
Geçici 5. maddenin birinci ve ikinci cümlelerinde, "XX nci
dönem milletvekili genel seçiminde propaganda amacıyla bayrak, flama ve benzeri
malzemeler, cadde, sokak ve mahallelere asılamaz. Siyasî parti teşkilat
binalarının önleri ve miting yapılan meydanlar, sadece miting süresince bu
hükmün dışındadır." kuralı getirilmiştir.
Davacılar, yapılan bu düzenleme ile bağımsızların kendi seçim
bürolarının önlerine bile propaganda malzemesi asamaz duruma getirildiklerini
ve bu şekilde propaganda yapmalarının önlendiğini, bu durumun ise Anayasa'nın
67. maddesine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Anayasa'nın 67. maddesi, sadece bir siyasî parti içinde siyasî
faaliyette bulunmayı değil, aynı zamanda bağımsız olarak siyasî faaliyette
bulunmayı da anayasal bir hak olarak güvenceye almıştır.
Geçici 5. madde ile "...siyasî parti teşkilat binalarının
önleri" için, propaganda amacıyla bayrak, flama ve benzeri malzemelerin
asılmasında bir ayrıcalıkgetirilmektedir.
Duvar ilanı ve afişle propaganda yasağı 298 sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Yasa'nın 60. maddesinde yer
almaktadır. Bu yasada her hangi bir değişiklik yapılmadan 4125 sayılı Yasa'nın
geçici 5. maddesi ile XX. dönem Milletvekili genel seçimlerinde uygulanmak
üzere, bu seçime özgü bir kural konulmuştur. Dava konusu kuralla siyasî
partilerin teşkilat binalarının önlerine propaganda malzemesi asabilecekleri
belirtilirken, aynı hak bağımsız, olarak siyasî faaliyette bulunan adaylardan
esirgenmiştir. Bu husus Aanayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrasında
ifadesini bulan bağımsız olarak siyasî faaliyette bulunma hakkı ile bağdaşmaz.
Bu nedenle 4125 sayılı Yasa'nın Geçici 5. maddesinin ikinci
cümlesinde yer alan "Siyasî parti teşkilat binalarının önleri ve"
tümcesinin Anayasa'nın 67. ve 76. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali
gerekir.
Maddenin kalan bölümlerinin Anayasa'ya aykırı yönü
bulunmamaktadır.
Güven DİNÇER bu görüşe katılmamış, Samia AKBULUT ile Yalçın
ACARGÜN ise "Maddenin tümüyle iptali gerekeceği"ni belirtmişlerdir.
L- 4125 sayılı Yasa'nın Geçici 7. Maddesi'nin Anayasa'ya
Aykırılığı Sorunu
XX. dönem milletvekili genel seçimi için oy verme gününü 24 Aralık
1995 olarak belirleyen bu madde, seçimi gerçekleştirmek üzere yapılan
düzenlemenin doğal sonucu niteliğindedir. Seçimin yapılmasını sağlayacak
kurallar dizininde öngörülen hususların yerine gelmesi durumunda, seçim gününün
saptanması kaçınılması olanaksız bir zorunluluktur. Yasa'nın tümlüğü içinde
seçim günü, gözardı edilmesi olanaksız bir koşuldur.
Anayasa yargısının amacı, Anayasa'ya uygunluk denetimi işlevini
yerine getirerek Anayasa'ya aykırılıkları önlemektir. Yasama organının
Anayasa'ya aykırı düşmeyen tercih haklarına herhangi bir nedenle ya da
yerindelik denetimi sayılabilecek bir yaklaşımla ilişilemez. Yasama organının
uygun bulduğu bir günde seçimin yapılması asıldır. Günü belirlenmeyen seçim
olamaz. Anayasa'nın 77. maddesindeki olağan ve yenilenen, 78. maddesindeki ara
seçim, 116.maddesindeki Cumhurbaşkanınca yenilenmesi türlerinde bir hedef
olarak seçim gününün belirlenmesi, düzenlemeyi tamamlayan temel bir öğe olarak
ele alınacaktır. Başlıbaşına seçim gününe ilişkin maddenin Anayasa'nın herhangi
bir kuralına aykırılığı söz konusuolmadığı gibi Yasa'nın öbür kurallarıyla,
örneğin onsekiz yaşını tamamlayarak seçme hakkı verilenlerin yazılmalarıyla
bağlantılı biçimiyle de Anayasa'ya aykırı yönü yoktur. Katılımın olabildiğince
gerçekleşmesi için tanınan zamanın, gerçekleşmeyi sözde yada olanaksız
bırakacak biçimde sınırlayıp daraltmak, ön işlemlerin tamamlanmasını
gözetmeyecek ölçüde sınırlamak durumlarında aykırılığı irdelenebilir. Yasa
tümüyle incelendiğinde de seçim gününe ilişkin maddenin bir aykırılık
oluşturduğu saptanmamıştır.
4121 sayılı Yasa'yla yapılan Anayasa değişikliklerinin zorunlu
kıldığı kimi yasaların çıkarılmamış ya da çıkarılamamış, kimi organ, kurul ve
oluşumların gerçekleşmemiş olmasının demokrasinin en gerçekçi ve sağlıklı
göstergesi, hukuksal kanıtı olan özgürseçimleri engelleyecek bir boyutu yoktur.
Siyasal partilerin iç yapılarındaki kimi eksiklik ve gecikmeler seçmenle,
oy'la, oy vermeyle ve seçim günüyle doğrudan ilgili olmadığı gibi, onu olumsuz
yönde etkileyecek nitelikte de değildir. Yasama organının temel ve doğal
yetkisi içinde, seçmenin beğenisine başvurularak ulusal istencin
belirtilmesini, bu yolla yönetimin geçerliğini amaçlayan seçim, oy verme
günüyle tamamlanacaktır.
"Oy verme" gününün doğrudan ya da bağlantılı biçimde
ulusal istence ve egemenliğe, hukuk devleti ilkesine, Anayasa'nın bağlayıcılığı
ve üstünlüğüne ters düşen, Anayasa değişikliğinin gerekli kıldığı yasaların
varlığını zorunlu kılan bir yanı yoktur. Dernek ve sendikaların kurumsal
çabalarını ve üyelerinin kişisel oy hakkını önleyicibir belirleme değildir.
İptal edilen kuralların seçimin yapılmasını olanaksız kılıp
kılmadığını belirlemek ise, Anayasa'nın 79. maddesi gereğince seçimin genel
yönetim ve denetimiyle görevli Yüksek Seçim Kurulu'nun yetkisindedir.
Yürürlükteki kurallar, Anayasa'ya uygun bir seçime elveriyorsa seçim
gerçekleştirilir, elvermiyorsa gerekenleri önermek, yaptırmak ve sağlamak
konusu gündeme gelir. Gerekiyorsa Yüksek Seçim Kurulu seçim için, yeni kurallar
ve yeni bir "oy verme günü"nün belirlenmesini isteyebilir. Bu gereği,
işlevi seçimler olan Yüksek Seçim Kurulu saptayacaktır. Seçimin gerçekleşmesini
olanaklı bulursa bunu, bulmazsa gerçekleştirme girişimlerini engellememek için,
Yasa'daki konumu karşısında, geçici 7. maddenin varlığına dokunulmaması
uygundur.Yüksek Seçim Kurulu seçim çalışmaları ve seçimin gerçekleşmesi için
Yasa'nın öngördüğü günün değişmesini gerekli bulunmuyorsa, şimdiki durumuyla
kalmasının bir sakıncası da yoktur. Tersine tutum, Anayasa Mahkemesi'nin özenle
kaçındığı yasakoyucu gibi davranarak yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde
hüküm kurmak görünüm ve eğilimine girdiği kuşkusunu yaratır. Yasama organının
Anayasa'ya aykırı olmayan demokratik açılımlarını engellemek, geciktirmek,
seçim yapma istemine karşı çıkmak, oy verme gününü yargı kararıyla belirlemek
düşünülemez. Yargı kararına göre düzenleme yapmak, yargı kararı gerektiriyorsa
oy verme gününü yeniden belirlemek, yalnız yasama organının yetkisindedir. Bu
yetki tartışılamaz.
Bu nedenlerle Geçici 7. maddenin Anayasa'nın Başlangıç bölümünün
üçüncü paragrafına, 2., 11., 33., 52., 67., 68., 69., 75., 84., 85., 93., 127.,
135., 149. ve 171. maddelerine aykırı bir yönü bulunmadığından iptali isteminin
reddi gerekir.
Samia AKBULUT ile Yalçın ACARGÜN bu görüşlerin kimi nedenlerine
katılmamışlardır.
M- 4125 sayılı Yasa'nın kendi maddelerinde ve değişiklik yaptığı
yasaların maddelerindeki iptaller nedeniyle;
1. Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında 298
sayılı Yasa'nın "Adaylığa itiraz" başlıklı 125. maddesine eklenen son
fıkranın;
2. Milletvekili Seçimi Hakkında 2839 sayılı Yasa'nın:
a. "Seçim çevreleri ve çıkaracağı milletvekili sayısı"
başlıklı değişik 4. maddesinin:
aa. Birinci fıkrasındaki "...100 milletvekili çıkarıldıktan
sonra kalan milletvekili sayısından...",
bb. İkinci fıkrasındaki "...geri kalan...",
cc. Üçüncü fıkrasındaki "...bu suretle hesaplanan
milletvekillerinin sayısı 450'yi bulmadığı takdirde..." sözcüklerinin;
b. "Bir seçim çevresinde siyasî partilerin ve bağımsız
adayların elde edecekleri milletvekili sayısının hesabı" başlıklı 34.
maddeden sonra gelmek üzere eklenen 34/A maddesinin iptal edilen son fıkrası
dışında kalan bölümünün tümüyle;
c. "Milletvekili seçilenlerin Yüksek Seçim Kuruluna
bildirilmesi ve tutanakların verilmesi" başlıklı 36. maddesinin değişik
ikinci fıkrasının "...ülke seçim çevresinden milletvekili seçilenlerin
tutanakları ise Yüksek Seçim Kurulu tarafından tanzim edilerek seçilenlere
verilir." biçimindeki ikinci tümcesinin uygulama olanağı kalmamıştır.
Belirtilen fıkra, sözcükler ve tümcelerin 2949 sayılı Yasa'nın 29.
maddesi gereğince iptal edilmesi gerekir.
N- 4125 sayılı Yasa'nın geçici 5. maddesinin iptal edilen bölümü,
XX. dönem milletvekili genel seçiminde siyasî partilerin binalarına bayrak,
flama ve benzeri malzemeler asılma olanağını veren ayrık bir kuraldır. Madde
tümlüğünün bu dönem için getirdiği yasaklamalardan siyasî parti binaları
bağışık tutulmuştur. Bağımsız adayları dışlayan bu düzenleme eşitlik ilkesine
aykırı görülüp iptal edilmekle, siyasal partiler çok doğal bir haktan yoksun
kalma durumuna düşmüşlerdir. Oysa amaçlanan, siyasal partilerin bu olanaktan
yoksun kalmaları değil, bağımsız adayları da içeren, bağımsız olarak siyasî
çalışmada bulunma hakkına uygun bir düzenlemedir. Siyasal partileri böyle bir
haktan yoksun bırakmak demokratik anlayışla bağdaşamaz. İptal kararının
yürürlüğü ertelenmezse, biçimsel sonucun doğuracağı hukuksal boşluk, kamu
düzenini olumsuz yönde etkiler. Bu seçim döneminde de haklarını kullanmaları
için kararın bu bölümününResmî Gazete'de yayımından başlayarak iki ay sonra
yürürlüğe girmesi uygun olacaktır.
O- Yürürlüğü Durdurma İstemi
Davacılar, kimi ayrık durumlarda ilk inceleme ile esasa ilişkin
incelemenin birlikte yapılarak konunun karara bağlandığına ilişkin örnekler
bulunsa bile, 24 Kasım 1995 gününe kadar kararın Resmî Gazete'de yayımlanması
güçlüğünden, denetlenecek Yasa'nın Anayasa'ya aykırı yönlerinin hukuksal
boyutlarından, Anayasa Mahkemesi'nin aradığı "hukuka aykırılık" ile
"giderilmesi güç ya da olanaksız zarar olasılığı" koşullarının
varlığından sözederek yürürlüğün durdurulmasına karar verilmesini
istemişlerdir.
Anayasa Mahkemesi'nin içtihadıyla Türk Anayasa Hukuku'na
kazandırılan yürürlüğü durdurma kurumu, iptal olasılığının ağırlık taşıdığı ve
uygulamanın ilerde giderilmesi güç ya da olanaksız zararlar getirebilmesi
durumlarında sözkonusudur. Doğrudan, gerekçeli kararın yayımının gecikmesi
olasılığı bu kurumun işlerliğinin koşulu değildir. Kararlar, eldeki işlerle
konunun gereği gözetilerek sonuçlandırılıp yayıma gönderilmektedir. Bu davada,
inceleme evrelerindeki çalışmaların hızı karar evresine de yansıyacağından,
ayrıca uygulamadan doğacak giderilmesi güç ya da olanaksız bir zarar olasılığı
bulunmadığından yürürlüğün durdurulmasına gerek görülmemiştir.
Bu nedenlerle, yürürlüğün durdurulması isteminin reddi gerekir.
V- SONUÇ
27.10.1995 günlü, 4125 sayılı "Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun İle Siyasî Partiler Kanunu ve Milletvekili
Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un;
A- 3. maddesiyle, 298 sayılı Yasa'nın 34. maddesinde yapılan
değişikliğin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Samia
AKBULUT ile Yalçın ACARGÜN'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 8. maddesiyle, 2839 sayılı Yasa'nın 3. maddesinde yapılan
değişikliğin "...Bunun 100'ü ülke seçim çevresi milletvekili olarak
seçilir. Ülke seçim çevresinden seçilen milletvekilleri, her parti bakımından
her il için birden fazla olmamak kaydıyla, partilerin yetkili kurulları
kararıyla belirli iller ile ilişkilendirilir." bölümünün Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C- 9. maddesiyle, değiştirilen 2839 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin
ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
D- 12. maddesiyle, 2839 sayılı Yasa'nın 21. maddesinin birinci
fıkrasının birinci tümcesinin "...ön seçim gününden bir gün önce saat
17.00'ye kadar..." bölümünün Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
E- 13. maddesiyle, değiştirilen 2839 sayılı Yasa'nın 26.
maddesinin,
1- (b) bendinin sonundaki "...Siyasî partilerin ülke seçim
çevresi milletvekilleri aday listelerine oy pusulasında yer verilmez."
tümcesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- (d) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Yalçın ACARGÜN ile
Ali HÜNER'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
F- 16. maddesiyle, değiştirilen 2839 sayılı Yasa'nın 34.
maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ
ile Sacit ADALI'nın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
G- 17. maddesiyle, 2839 sayılı Yasa'ya 34. maddeden sonra gelmek
üzere eklenen 34/A maddesinin,
1- Birinci fıkrasındaki "... 33 üncü maddede belirtilen yüzde
onluk ülke barajını aşmış olan..." sözcüklerinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptali isteminin REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER ile
Ahmet N. SEZER'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Son fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
H- 20. maddesiyle, değiştirilen 2839 sayılı Yasa'nın 41.
maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
I- 21. maddesinin,
1- (a) bendinde yer alan 2839 sayılı Yasa'nın "...27 nci
maddesinin dördüncü fıkrasının son cümlesi,..." sözcüklerinin Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- (a) bendinin kalan bölümü ile (b) bendinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
İ.Geçici 2. maddesinin,
1- Birinci fıkrasındaki "mukim..." sözcüğünün Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Güven DİNÇER ile Sacit ADALI'nın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2- Geçici 2. maddesinin kalan bölümlerinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet N. SEZER,
Samia AKBULUT ile Yalçın ACARGÜN'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
J- Geçici 4. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
K- Geçici 5. maddesinin ikinci tümcesindeki "...Siyasîparti
teşkilât binalarının önleri ve..." sözcüklerinin Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, Güven DİNÇER'in karşıoyu, Samia AKBULUT ile Yalçın
ACARGÜN'ün "Maddenin tümüyle iptali gerekir" görüşleri ve
OYÇOKLUĞUYLA,
L- Geçici 7. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Samia AKBULUT ile Yalçın ACARGÜN'ün karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
M- İptal edilen kurallar nedeniyle uygulama olanağı kalmayan,
1- 298 sayılı Yasa'nın 125. maddesine eklenen son fıkranın,
2- 2839 sayılı Yasa'nın değişik 4. maddesinin birinci fıkrasındaki
"...100 milletvekili çıkarıldıktan sonra kalan milletvekili
sayısından..." ikinci fıkrasındaki "...geri...", üçüncü
fıkrasındaki "...bu suretle hesaplanan milletvekillerinin sayısı 450'yi
bulmadığı takdirde..." sözcüklerinin,
3- 2839 sayılı Yasa'nın 20. maddesinin değişik birinci
fıkrasındaki "... ile ülke seçim çevresi milletvekilleri aday
listelerini..." sözcükleri ile "ayrı ayrı" sözcüklerinin,
4- 2839 sayılı Yasa'nın 34. maddeden sonra gelmek üzere eklenen
34/A maddesinin iptal edilen son fıkrası dışında kalan bölümünün tümüyle,
5- 2839 sayılı Yasa'nın 36. maddesinin değişik ikinci fıkrasının
"...ülke seçim çevresinden milletvekili seçilenlerin tutanakları ise
Yüksek Seçim Kurulu tarafından tanzim edilerek seçilenlere verilir."
biçimindeki ikinci tümcesinin,
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Yasa'nın 29. maddesi gereğince İPTALLERİNE, OYBİRLİĞİYLE,
N- 4125 sayılı Yasa'nın Geçici 5. maddesinin İptali nedeniyle
doğan boşluk kamu düzenini olumsuz yönde etkileyeceğinden Anayasa'nın 153.
maddesinin üçüncü ve 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü fıkraları
gereğince iptal kararının Resmî Gazete'de yayımından başlayarak iki ay sonra
YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
O- Yürürlüğü durdurma isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
18.11.1995 gününde karar verildi.
|
|
|
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
|
|
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Samia AKBULUT
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
|
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
4125 sayılı Yasa'nın Anayasa'ya uygunluk denetimi sonucunda oluşan
kararda kullandığım karşıoylarımın gerekçelerini aşağıda özetle açıklıyorum :
1. Öncelikle, ilgililerin yararlanarak Anayasa'ya aykırı işlem ve
oluşumlardan kaçınmaları, gerekiyorsa yeni düzenlemeleri hazırlamaları amacıyla
ve Anayasa'nın 153. maddesinin birinci fıkrasının anlatım düzeninin
gerektirmesi nedeniyle "açıklama" değil, "sonuç bildirme"
biçiminde kamuoyuna duyurulan "hüküm" bölümü sonundaki
"gün"ün kararın geciktirilmeden verildiğini kanıtladığına değinerek
yayımın ivediliği istemlerini gözetip karşıoylarımın gerekçelerini zaman
yitirmemek için özetle yazdığımı belirtiyorum.
Yinelemekte yarar görüyorum; anayasal yargı, çağdaş hukuk
devletinin en sağlıklı güvencesi olarak yasaların Anayasa'ya uygunluğunun
denetimi işlevidir. Başlıca ölçüt, yasaların içeriğinin, amaç, anlam ve anlatım
yönünden Anayasa'ya uygunluğudur. Hukukun, Anayasa'ya aykırı yasalardan
arındırılıp hukuk devleti niteliğinin güçlendirilmesi, demokrasinin en özgün
göstergeleri olan siyasal partiler ve seçimler konusundaki düzenlemelerle
çoğulcu katılıma, kurallar ve kurumlar düzeninin her alanda gerçekleştirilmesi
yargısal denetimin ereğidir. Yasaların yararlı ya da zararlı, gerekli ya da
gereksiz, iyi ya da kötü, zamanlı ya da zamansız gibi değerlendirilmesi Anayasa
Mahkemesi'nin görevi dışında kalan "yerindelik" sonucudur. Anayasa
Mahkemesi, yasa kurallarının Anayasa kurallarıyla çatışıp çatışmadığını incelemekle
yükümlüdür. Bu da hukuksal denetimin özgün niteliği kurallar ilişkisi ve
çelişkisiyle sınırlıdır.
2. Demokrasinin bir yönetim türü, siyasal yapılanma yöntemi ve
düzeni, bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi, özde bir eğitim, öğretim ve
çağdaş dünya görüşü olarak algılanmasına engel değildir. Haklar ve yetkilerle
ödevler ve sorumlulukları dengeleyen bu disiplin, özgür siyasal partiler ve
özgür seçimlerle yaşamageçirilir. Seçimler demokrasinin, oylar da seçimlerin
geçerlik aracı ve onurudur. Siyasal partilerle bağımsız adaylar arasında
"tüzelkişi" - "gerçek kişi" ayrımından başlayarak kimi
yapısal değişikliklerin varlığı sıralanabilirse de "demokratik
yarışma" sayılan seçimlerde hukuksal konum değişikliğine bağlı ayrıcalık
asla savunulamaz. Örgüt gücü, Hazine yardımı gibi sayısız olanaklara sahip
siyasal partileri, her yönden tam eşitliği zorunlu kılan seçimlerde, bağımsız
adaylardan öncelikli düşünmek "siyaset" kavramının içtenlikli
değerlendirilmesiyle bağdaşmaz. Siyasal partiler için tanınan devlet olanaklarının
bağımsız adaylar için 2839 sayılı Yasa'nın 26. maddesinin (d) bendindeki
koşullarla Yüksek Seçim Kurulu'nca, liste biçiminde bastırılıp sandık kurullarıönünde
bulundurularak uygulanması seçimin anlam ve amacına daha uygun düşerdi. Katılım
öğesini güçlendirecek yerde güçlük çıkaran düzenleme Anayasa'nın 2. ve 67.
maddelerine aykırıdır.
3. Milletvekili Seçimi Yasası'na 4125 sayılı Yasa'nın 17.
maddesiyle eklenen "34/A" maddesinin birinci fıkrasındaki "% 10
luk ülke barajı" ülke gerçekleri ve demokratik ilkelerle bağdaşmamaktadır.
Sayısal barajlar bir düzen sağlamak amacından çok, öznel nedenlerle bir önlem
niteliğinde getirilmektedir. Yasama organının saygıyla karşıladığımız ve
tartışmasız benimsediğimiz siyasal tercih ve takdir hakkı, Anayasa'ya aykırı düşmemek
koşuluyla geçerlidir. Anayasa'nın 67. maddesinin öngördüğü, hak ve
özgürlükleriyle kişiliği anlam kazanıp tümlenen bireylerde oluşan ulusun
egemenliğini sağlayacak özgür seçim, adalet ve istikrarı gözeten seçim
yasalarıdır. Amaç, seçmen istencinin yasama organına olabildiğince gerçeğe
yakın yansıması, seçimlerde kullanılan oyların yasama çalışmalarındaki oy
gücüyle benzeşmesidir. "% 10 luk ülke barajı" bu yansımayı
engellemekten ötede çarpıtacak sonuçlara neden olmaktadır. Demokrasilerde seçim
yasaları, Anayasa düzeyindeki metinlerdir. Sık sık ve yasama organındaki oylama
gücüne dayanılarak değiştirilmesi, yasa çıkarma olanağına sahip olanların
siyasal amaçlarının-çıkarlarının aracı durumuna indirgenmesi, rejimin ırasını
(karakterini) bozucu anlayış ve tutumlara da neden olabilir. Sayısız
sakıncaları bulunan siyasal amaçlı düzenlemeler, demokrasinin ve seçimin
doğasına aykırıdır. "Yönetimde istikrar"anayasal bir kavram durumuna
getirilmeden de yasalarla alınan hangi yöntem türü önlemlerle eylemli biçimde
yaşama geçirilip uygulanmış, özlenen sonuç, yine de elde edilememiştir.
Tersine, temsilde adalet ilkesi zedelenmiş, rejimin yozlaşması tartışmaları
sözkonusu olabilmiştir. Oysa, Anayasa'da vurgulanan nitelikleriyle Türkiye
Cumhuriyeti'nin sonsuza değin varlığını sürdürmesi demokrasinin aydınlığıyla
daha anlamlı, daha değerli ve daha olanaklıdır. Yasama organı "mâkul"
oranı saptayabilir. Barajlı seçim,barajlı demokrasidir. Demokratik nitelikler
yönünden nice çelişki, aykırılık ve engeli gizlemek çabası, öncelikle seçim
konusundaki içtenlik ve gerçekçilikle anlam kazanır. Küçük partileri dışlama
amacı demokrasinin özüyle bağdaşmaz.
Bu konuda, Anayasa Mahkemesi'nin Esas 1987/23, Karar 1987/27
sayılı kararında kullandığım karşıoylarımın gerekçelerini (Resmî Gazete,
14.10.1987, Sayı 19604, Sayfa 45 ve sonrası) anlam, amaç ve kavram bağlamında
şimdiki karşıoylarım için de yineliyorum.
Yeni düzenlemeyi Anayasa'nın 2. ve 67. maddelerine aykırı
buluyorum.
4. İncelenen 4125 sayılı Yasa'nın geçici 2. maddesinin birinci
fıkrasındaki "...mukim..." sözcüğünün iptali yeterli olmamıştır.
Anayasa'nın 67. maddesinin ikinci fıkrasının 4121 sayılı Yasa'yla değişik yeni
biçimi, yurtdışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanmaları
amacıyla Yasa'nın uygulanabilir önlemleri belirleyeceğini öngörmektedir. 4125
sayılı Yasa'nın bu tür önlemleri getirmesi, uygulama görevini de başta
seçimlerin anayasal sorumlusu Yüksek Seçim Kurulu olmak üzere konusuna ve
alanına göre ilgili kurum, kurul, makam ve görevlere bırakması gerekirdi. Yasa,
24 Aralık 1995'in yakınlığı nedeniyle olacak, genellik taşıması gereken
düzenlemeyi XX. dönem milletvekili genel seçimleri için özelleştirmişçesine
geçiştirmiş ve kendi yapması gerekenleri Yüksek Seçim Kurulu'na bırakmıştır.
Kurul'un yoğun olan işlerini de artıran bu düzenlemede bir önlem
görülmemektedir. 298 sayılı Yasa'nın yürürlükteki 94. maddesini yinelemek önlem
sayılamaz. Yurtdışındaki vatandaşların oylarını özgürce ve olabildiğince
kullanmalarını sağlamak gerekirken yetersiz kurallar kimi aykırılıklara ve
olumsuzluklara da neden olabilir.
Demokrasiyi tam anlamıyla kurumlaştırmak gerekir. Hukuku
siyasallaştırmak yerine siyaseti hukuksallaştırmak, ulusal egemenliğin
demokratik düzende en az yakınılır biçimde yansıması ve gerçekleşmesi amacını
da kapsar. Yargının bağımsız yapısı ve yansız tutumu bu konuda en sağlıklı
güvencelerin başında gelmektedir. Kendi yanlış ve amaçlı görüşlerinde
direnenlerin hukuksal konuları siyasallıkla niteleyip değerlendirmeleri önemli
değildir. Önemli olan, yargı kararlarının doyuruculuğu ve hukuksal gücüdür.
Yaptırım gücü olmasa da anlam ağırlığıyla tuttuğu ışık toplumsal barış ve
ulusal uzlaşma için önemlidir. Bu nedenle konuyu daha geniş açıdan
değerlendirmek, yetki devrine engel olmak, daha uygun düşerdi. Maddeyi
Anayasa'nın 67. ve 6. maddelerine açıkça aykırı buluyorum. 18.11.1995
|
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
KARŞIOY
VE DEĞİŞİK GEREKÇE
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
A- Karşıoy
1- 17. madde ile ilgili:
Anayasa Mahkemesi'nin önüne getirilen Anayasa'ya aykırılık
iddiaları, bazen bir tek kural, bazen de birden çok maddelere serpiştirilmiş
bir kurallar bütününe karşı yapılmaktadır.
1. Dava konusu olayda "Ülke seçim çevresi
milletvekilliği" birden çok kanunun çeşitli maddelerinde düzenlenmiştir.
Dava konusu yapılan bu müessese temelde iptal edilince konuyla ilgili ikincil
hükümler de temel hüküm ile birlikte iptal edilmelidir. Zira, Anayasa'ya aykırı
düzenleme bir bütündür. Müessesenin temeli iptal edildikten sonra ayrıntı ve
uygulamayı düzenleyen kurallar ayrı ayrı ve bağımsız olarak Anayasa'ya
aykırılık incelemesine tabi tutulamaz. Bu hükümlerin bağımsız olarak Anayasa'ya
aykırılığı sözkonusu olmayabilir.
2. 2949 sayılı Kanun'un 29. maddesinin düzenleniş nedeni, dava
konusu edilmeyen kurallardan iptal davası sonucu geçersiz kalanlarının
yasalardan ayıklanması ve bu konuda Mahkeme'nin resen hareket edebilmesi
gereksinmesine dayanır. Dava edilen kural Anayasa'ya aykırılık teşkil eden bir
bütün içinde ise onun davacı istemi çerçevesinde ele alınıp iptali gerekir.
Bu nedenle kanunun dava edilen 17. maddesi ile 2839 sayılı Yasa'ya
eklenen 34/A maddesinin birinci fıkrasındaki "... 33. maddede belirtilen
yüzde onluk ülke barajını aşmış olan ..." ibaresinin, yukarıda açıklanan
anlayışımıza uygun olarak konunun esası iptal edilmiş bulunduğundan Anayasa'ya
aykırılığı sebebiyle iptali gerekir.
2- Geçici 2. Madde İle İlgili
Yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarına seçime katılma imkanının
tanınması ve seçme hakkının düzenlenmesi, Anayasa'nın 67. maddesi gereğidir. Bu
konu, 67. maddede yapılan değişiklik ile anayasal buyruk haline getirilmiştir.
Anayasa'da yapılan değişikliklerin hazırlık aşamasında ve TBMM
müzakerelerinde konu, genelde yurtdışında çalışan işçiler ve aileleri başta
olmak üzere yabancı ülkelerde sürekli oturanlar için ele alınmıştır. Yabancı
ülkelerde oturma amacını taşımayan, iş ve turizm amaçlı süreli gezilernedeniyle
yabancı ülkelerde bulunma Anayasa'nın düzenleme amacı dışındadır. İşte bu
yüzden yasakoyucu, Anayasa'da kullanılan ve hukuk dilinde özel bir terim
olmayan "bulunma" kelimesi yerine, hukukî bir anlamı olan ve medenî
hukukta tanımı yapılmış bir hukuk terimi olan "mukim" kelimesini
kullanmıştır.
Sürekli yurt dışında oturmayan Türk vatandaşlarının yabancı
ülkelerde geçici olarak bulundukları yerlerinin tesbiti ve bunlara oy verme
imkanı tanınması uygulamada gerçekleşme şansı olmayan bir düşüncedir. Bu yüzden
Anayasa'nın yurt dışında bulunanlara tanıdığı imkanların, yasalarla, yabancı
ülkelerde sürekli oturanlar biçiminde anlaşılması ve düzenlenmesi doğaldır.
Kaldı ki, bir temel hak olan seçme hakkı aynı zamanda görev olarak
anlaşılmalı ve kamu hizmetlerinin etkin biçimde yürütülebilmesi için gerekli
olan "katılım"a gereken önemi vermesi bizzat vatandaşın kendisinden
beklenmelidir. Seçimlere katılmayanlara para cezası verme, seçime katılma
bilincini, bir başka ifâdeyle, demokrasinin halka dayandığı,onu geliştirmenin
bir görev olduğu gerçeğini pekiştirmek içindir. Yurt dışına geçici maksatla
çıkarken, vatandaşların seçim tarihini nazarı dikkate almaları ve oy verme
haklarını kullanmada özen göstermeleri gereklidir.
Bu nedenle, kararın Yasa'nın geçici 2. maddesinde yer alan
"mukim" terimini iptal eden kısmına karşıyım.
3- Geçici 5. Madde İle İlgili
Parti binalarına bayrak asılmasına izin veren Yasa'nın geçici 5.
maddesi Mahkememizce Anayasa'nın 67. maddesine aykırılığı nedeniyle iptal
edilmiştir.
Anayasa'nın 68. maddesinde "siyasî partiler, demokratik
siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır." denilerek siyasal partiler özel
bir Anayasa kurumu haline getirilmişlerdir. Bu kuralın uygulaması olarak da
Anayasa'da, siyasî partileri "destekleyici" ve
"kısıtlayıcı" özel kurallar getirilmiştir. Siyasî partiler için
geçerli olan bu kuralların bireysel, politik faaliyette bulunup, seçimlerde bağımsız
aday olanlara uygulanması sözkonusu değildir.
Siyasal faaliyetleri bir düşünce ve eylem etrafında topluca,
birlikte ve örgütlü olarak yapma anlamında olan siyasal partilerin, genel
merkez, il ve ilçe örgütü binalarına bayrak asma gibi mütevazi eylemlerinin
Anayasa'ya aykırılıkla ilgilendirilmeleri kabul edilemez.
Bu nedenle iptal düşüncesine katılmıyorum.
B- Değişik Gerekçe
1- 8. Madde İle İlgili
298 ve 2839 sayılı Kanunların çeşitli maddelerinde yapılan
değişikliklerle "ülke seçim çevresi milletvekilliği" ihdas edilmiş ve
550 milletvekilliğinin 100'ü bu tür milletvekilliğine tahsis edilmiştir.
Ülke seçim çevresi milletvekilliğinin aşağıda açıklanan nedenlerle
Anayasa'ya aykırı olduğu görüşündeyim:
1. Anayasa'nın 126. maddesi, merkezi idarenin ülke çapında il
kuruluşları halinde teşkilatlanmasını öngörmüştür. 127. madde ise, kuruluşu
öngörülen mahallî idareleri de buna paralel olarak il yapısına göre
düzenlemiştir. "il", merkezi idarenin taşra teşkilatı olarak anayasal
bir kurumdur. Türk idaresinde teşkilatlanma bu anayasal temele göre olur.
Son yıllarda hızlı şehirleşme ile Ankara, İstanbul ve İzmir
illerindeki hızlı büyüme nedeni ile bu iller seçim uygulamasında bölgelere
ayrılmışlardır. Bu seçim bölgeleri de yine il sınırları esasına göredir.
Seçim yargısının teşkilatlanması da anayasal ilkeler çerçevesinde
il ve ilçe seçim kurulları şeklinde oluşmaktadır.
Bu nedenle il esasına aykırı bir milletvekilliği türünün
düzenlemesi, ülkenin temel anayasal kuruluş düşüncesine aykırıdır.
2. Anayasa'nın 67. maddesine göre vatandaşlar seçme ve seçilme
hakkına sahiptirler. Seçimlerde genel oy ilkesi geçerlidir.
Ülke seçim çevresi milletvekilliği seçimlerde seçmenin kimleri
kendi adına parlamentoya gönderdiğini bilme imkan ve hakkını elinden
almaktadır. Vatandaşın seçme hakkı, seçilenlere yöneliktir. Adayı ve gerçekte
kime verildiği belli olmayan oylara dayanan bir seçim sisteminde "seçme
hakkı" ve "genel oy" ilkesi ağır biçimde ihlal edilmiş olur.
3. Egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olduğunu tespit
eden Anayasa'nın 6. maddesi ile yasama alanında egemenliği kullanmakla Türkiye
Büyük Millet Meclisi'ni görevlendiren 7. madde kuralları, seçme ve seçilme
hakkını belirleyen 67. madde kuralları konumları yönünden birliktelik
göstermektedir. Egemenliğin ulusa ait olması siyasal uygulamada seçimle başlar.
Kimleri egemenliği kullanma ile görevlendirdiğini bilmeyen ve seçimdeki adaylar
arasında kişisel bir tercih imkanına sahip olmayan seçmen gerçekte siyasal
iradesini belirleyemez hale gelmiş demektir. Demokratik seçimin temeli,
seçmenin adayları değerlendirerek bilinçli bir biçimde bu tercihini oyuyla
göstermesi esasına dayanır. Seçimi, tümüyle belirsizliğe dayanan "ülke
seçim çevresi milletvekilliği" millî egemenlik ilkesine ve onun temel
temsilcisi olan yasama organının demokratik oluşumuna aykırıdır.
4. Ülke seçim çevresi milletvekilliği, doğası gereği partilerin
genel merkezlerince aday belirleme esasına dayanır.
Anayasa'nın 69. maddesi ilk fıkrası; siyasal partilere, parti için
demokrasiyi kurma görevini vermektedir. Bu düzenleme parti için demokrasiyi
kurma ve düzenleme imkanını yok edicidir. Esasen eğitim ve siyasal gelenekleri
parti için demokrasiyi kurmada yeterli olmayan ülkemiz, bu biçim seçim
düzenlemeleriyle demokrasiden uzaklaşmaktadır.
Dava konusu hükümler parti için demokrasiyi kurma yolundaki
Anayasa'nın 67. maddesi buyruğuna aykırıdır.
2- 13. Madde İle İlgili
Yasa'nın 13. maddesi ile değiştirilen 2839 sayılı Kanun'un 26.
maddesinin (b) bendinin son cümlesinde, "ülke seçim çevresi
milletvekilliği" ile ilgili olarak adaylara müşterek oy pusulasında yer
verilmeyeceği öngörülmektedir.
Dava konusu bu kuralın temeli olan ülke seçim çevresi
milletvekilliği iptal edildiğinden uygulama ile ilgili ikincil nitelikteki bu
kuralın da Yasa'nın 8. maddesindeki iptal gerekçeleri ile iptal edilmelidir.
Zira Anayasa'ya aykırı düzenlemeler bir bütündür. Müessesenin temeli iptal
edildikten sonra aynı konudaki ayrıntıları düzenleyen yasa kuralları,
Anayasa'ya uygunluk yönünden ayrı ve bağımsız bir denetime tabi tutulamaz.
Dava konusu kuralın açıklanan gerekçelerle iptali gerekir.
3- Geçici 4. Madde ile ilgili
Yasa'nın Geçici 4. maddesi ile ülke seçim çevresi milletvekili
adaylarının nasıl saptanacağı düzenlenmektedir.
Dava konusu kuralın 13. madde için yazılı gerekçelerle iptali
gerekir.
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
Kararın 4125 sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle değiştirilen 2839
sayılı Yasa'nın 26. maddesinin (d) bendinin "Anayasa'ya aykırı olmadığına
ve iptal isteminin REDDİNE" ilişkin kısmın belirteceğim nedenle
katılmıyorum.
Seçime katılacak siyasî partinin yer aldığı birleşik oy pusulası,
bütçeden ayrılan pay ile Yüksek Seçim Kurulu'nca bastırılmaktadır. Bağımsız
aday seçime katılabilmek için hem emanete alınmak üzere belirli bir miktar
parayı Yüksek Seçim Kurulu'na ödemek, hem de oy pusulalarını bastırmak
zorundadır. Seçime katılmanın malî koşulları açısından, siyasî partiler ile
bağımsız adaylar arasında eşitsizlik yaratıldığı ortadadır. Ayrıca bu eşitsizliği
haklı kılacak bir neden bulunmamaktadır. Diğer yandan, Anayasa'nın 67. maddesi
birinci fıkrasında, gerek bir siyasî parti içinde faaliyet gösteren kişilerle
gerekse bağımsız olarak siyasî faaliyette bulunan kişilere eşit ağırlık
tanınmıştır. Bu durumda bağımsız adayın seçime katılmasını malî külfet
nedeniyle engel olabilecek ya da güçleştirebilecek bu düzenleme Anayasa'nın 10.
ve 67. maddelerine aykırı bulunmaktadır.
Açıklanan nedenle Anayasa'ya aykırı olduğundan bu bendin iptaline
karar verilmesi gerektiği kanısındayım.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
1- 4125 sayılı Yasa'nın 13. Maddesiyle Değiştirilen 2839 Sayılı
Yasa'nın 26. Maddesinin (d) Bendi Yönünden
2839 sayılı Yasa'nın 26. maddesinin (d) bendinde, değişiklikten
önce birleşik oy pusulalarında siyasî parti sütunlarından sonra bağımsız
adaylara da yer verilmesi öngörülmüşken, 4125 sayılı Yasa'yla yapılan
değişiklik sonrası (d) bendinde "Bağımsız adaylar oy pusulalarını Yüksek Seçim
Kurulu'nun tayin edeceği ebat, şekil ve miktarda kendileri bastırarak ilan
edilen süre içersinde il seçim kurullarına teslim ederler." denilerek
bağımsız adayların oy pusulalarını kendilerinin bastırmaları kabul edilerek
bunların birleşik oy pusulalarında yer almalarından vazgeçilmiştir. Oysa, 13.
maddenin (a) bendinde siyasî partilerin birleşik oy pusulalarının Yüksek Seçim
Kurulu tarafından bastırılacağı belirtilmiştir. Böylece, bağımsız olarak siyasî
faaliyette bulunmak isteyen kişiler aleyhine eşitliğe aykırı ek bir parasal
külfet getirilmiştir. Budurumun, Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine
aykırılığı açıkça ortadadır.
Diğer yönden, bağımsız adaylara birleşik oy pusulalarında yer
verilmeyip ayrı oy pusulalarının olması, oy kullanmayı etkileyici kimi durumlar
yaratabileceğinden dava konusu kural Anayasa'nın 67. maddesindeki
"serbest" ve "gizli" oy ilkesine de aykırıdır.
Bu nedenlerle 26. maddenin (d) bendinin iptali gerekir.
2- 4125 Sayılı Yasa'nın 17. Maddesiyle 2839 Sayılı Yasa'ya Eklenen
34/A Maddesi Yönünden
Maddede, siyasî partilerin çıkaracakları ülke seçim çevresi
milletvekillerinin sayısının, seçime katılmış ve 33. maddede belirtilen yüzde
onluk ülke barajını aşmış olan partiler arasından "d'Hont" sistemine
göre hesaplanacağı belirtilmektedir. Böylece, 2839 sayılı Yasa'nın33.
maddesinde genel seçimlerde ve ara seçimlerde, geçerli oyların yüzde onu olarak
öngörülen "genel baraj" dava konusu kuralla ülke seçim çevresi
milletvekilliği için de getirilmektedir.
23.7.1995 günlü, 4121 sayılı Yasa ile Anayasa'nın 67. maddesine
eklenen altıncı fıkrada "Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde
istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir." denilerek seçim
yasalarında bu ilkelerin gözetilmesi zorunluluğu getirilmiştir.
"Temsilde adalet", siyasal partilerin parlamentodaseçimlerde
aldıkları oy oranında temsilci bulundurmaları olarak tanımlanabilir.
Öğretide, temsilde adaleti en iyi biçimde yansıtan sistemin
"d'Hont sistemi" olduğu kabul edilmektedir.
"Yönetimde istikrar" ise, partilerin aldıkları oy
oranında parlamentoda temsil edilmelerine, oyların partiler arasında aşırı
bölünmesinin yol açacağı istikrarsızlığı giderecek sınırlar getirilebilmesidir.
Ancak, bu sınırların öncelikle temsilde adalet ilkesini zedelememesi ve Anayasa'nın
2. maddesinde öngörülen demokratikhukuk devletine uygun olması zorunludur.
Oysa, ülke seçim çevresi milletvekilliğinde dava konusu kural ile
yönetimde istikrar için öngörülen yüzde onluk baraj, temsilde adalet ilkesi ile
bağdaşmamakta, bu ilkeyi önemli ölçüde zedelemektedir. Yüzde onluk yüksek baraj
partilere aldıkları oy oranında parlamentoda temsil hakkı vermediği için
Anayasa'nın 67. maddesinin altıncı fıkrasındaki temsilde adalet ilkesine
aykırıdır.
Bu nedenlerle, 34/A maddesinin birinci fıkrasının dava edilen
bölümünün iptali gerekir.
3- 4125 Sayılı Yasa'nın Geçici 2. Maddesi Yönünden
23.7.1995 günlü, 4121 sayılı Yasa ile Anayasa'nın 67. maddesinin
ikinci fıkrası değiştirilmiştir. Yapılan değişiklik sonucu fıkrada;
"Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy,
açık sayım ve döküm esaslarına göre yargı yönetim ve denetimi altında yapılır.
Ancak, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmeleri
amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler." denilerek yurt
dışındaki vatandaşlarınoy kullanmaları Anayasal bir hak olarak düzenlenmiştir.
Ne varki Anayasa'da, yurt dışındaki vatandaşların oy hakkını kullanabilmeleri
amacıyla uygulanabilir tedbirlerin yasa ile alınması gerektiği belirtilmiş
olmasına karşın, geçici 2. maddede bu konuda hiçbir tedbir öngörülmemiş böylece
düzenleme yetkisi Yüksek Seçim Kurulu'na devredilmiş; diğer yönden yurt
dışındaki vatandaşların bulundukları yerlerde oy kullanmaları konusunda bir
engelin bulunması durumunda 298 sayılı Yasa'nın gümrük kapılarında oy vermeye
ilişkin 94. maddesinin uygulanacağı belirtilerek oy kullanma hakkı da
sınırlandırılmıştır.
Bu nedenlerle, geçici 2. maddenin kalan bölümünde Anayasa'nın 7.
ve 67. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali gerekir.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
1- Dava konusu 4125 sayılı Yasa'nın 3. maddesi ile getirilen
"Ülke seçim çevresi" milletvekilliği Anayasa'nın 80. maddesine aykırı
bulunarak iptal edilmiştir.
Çoğunluk görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılmadım.
Anayasa'nın 80. maddesi; TBMM üyelerinin, seçildikleri coğrafi bir
bölgeyi ya da kendisine oy verenleri temsil etmeyip bütün milleti temsil
edeceğini öngörmektedir. Gerek coğrafi bölge gerekse bir bölgede oy verenler
her zaman değişebilecek unsurlardır. Nitekim il bazında tesbit edilen bir seçim
çevresi daha küçük bölümlere ayrılabileceği gibi birden fazla il birleştirilmek
suretiyle daha büyük bölgeler de oluşturulabilir. Nüfus hareketleri, ülkenin
büyüklük ve küçüklüğü, kitle iletişim araçlarının yaygınlığı bu unsurları
değişikliğe uğratabilir. Şartlar gerektiriyorsa tüm ülke bir seçim çevresi
olarak da tesbit edilebilir. Bu konuda Anayasa ile bir zorlama getirilmemiştir.
Anayasakoyucu 80. maddede, milletvekilinin sahip olduğu vekâlet yetkisini
tanımlamıştır. Belirtilen yetki sınırlı bir vekâlet yetkisi olmayıp, tüm
milletin temsil edildiği "Genel bir vekâlet" yetkisidir. Maddede
genel temsil yetkisi (vekâlet) belirtilirken bir bölgeden bahsedilmiş
olmasından milletvekillerinin mutlaka sınırlanmış bir seçim bölgesinden
seçilmesi gerektiği sonucu çıkarılamaz.
İfade edilen, ne seçim bölgesinin tanımlanması ne de
milletvekilini seçenler olmayıp "temsil ûsulü"nün niteliği ve
sınırıdır. Milletvekili, seçildiği bölgeyi ya da kendi partisine oy verenleri
temsil etmeyip, tüm ülkeyi, başka partilere oy verenleri ve nihayet hiç oy
kullanmayanların da vekili ve temsilcisidir.
Anayasamız "halkın egemenliği" anlamına gelen
"emredici vekalet" sistemini değil "millet egemenliğinin"
baz alındığı "tüm milletin temsil kuramı" sistemini kabul etmiştir.
Doktrinde de belirtildiği gibi "emredici vekalet" teorisinde
vekiller, milletin değil, kendisini seçenlerin temsili ile sınırlı olduğundan
onların sürekli denetimi altındadır. Başka bir anlatımla yasama dönemi bitmeden
milletvekilleri seçmenleri tarafından azledilip geri çağırılabilirler. Millet
egemenliğine dayanan "temsili sistem"de ise milletvekilleri
kendilerini seçenlerin emirleri ile değil bütün millet için en uygun olacağını
düşündüğü, özgür iradesinedayanan kendi kararları ile hareket eder. Nitekim son
dönemde "emredici vekalet" teorisindeki seçmen ile temsilci
arasındaki sıkı ilişkiye benzer biçimde mensubu olduğu Siyasî Parti ile
milletvekili arasında da bir ilişkinin gelişmesi üzerine 23.7.1995 tarihinde
Anayasa'nın 84. maddesinde değişiklik yapılmıştır. Buna göre partisinden istifa
ederek başka bir partiye giren milletvekilinin üyeliğinin düşeceğine ilişkin
kural kaldırılmış, partisinin görüşünü benimsemeyen vekile millet menfaatlerine
en uygun gördüğü kararı verme özgürlüğü getirilmiştir. Burada da "temsil
usulüne" yaklaşıldığı görülmektedir.
Anayasa'nın 87. maddesinde TBMM'nin görev ve yetkileri; kanun
koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulu ve bakanları denetlemek,
Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi vermek, bütçe ve kesin hesap kanun
tasarılarını görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına ve savaş ilanına karar
vermek, milletlerarası anlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, genel ve özel
af ilânı gibi kapsamı genelde tüm milleti ilgilendiren konulardır. TBMM'nin bu
görev ve yetkilerinden de milletvekillerinin temsil usulüne göre hareket
edecekleri çıkarılabilmektedir.
Yasakoyucu, Anayasa'nın 80. maddesindeki temsil usulüne göre,
seçim çevrelerini istediği gibi tesbit edebilir. Maddeden seçim çevresinin
mutlaka şu veya bu şekilde olacağı biçiminde bir anlam çıkarılamaz. Siyasî
çalışmalara katılma imkanı olmayan yetişmiş, deneyimli insanların Meclis
çalışmalarına katkısı için üyeliklerin bir kısmını ayırarak ülke seçim çevresinden
seçilmelerini sağlamak her zaman mümkündür.
Ülke seçim çevresi milletvekilliğinde siyasî partilerin ülke
çapında aldıkları oylar gözetilerek dağılım yapılacağından Anayasa'nın 80.
maddesindeki temsili usulle tam çakışan bir sistem geliştirilmiştir. Siyasî
Partilerin 100 kişilik ülke seçim çevresi milletvekili listesindeki adayları
ülkedeki tüm seçmenlerin değerlendirmesi imkanı verildiğinden "seçme
hakkı" ve "katılım" daha da genişletilmiştir.
Bu nedenlerle 80. maddeye aykırı olmayan dava konusu maddenin iptal
edilmesine karşıyım.
2- Yasa'nın 16. maddesiyle 2839 sayılı Yasa'nın 34. maddesinin
ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak "bölge barajı" biçiminde ifade
edilen sistem getirilmiş ve çevre barajının altında oy alan siyasî parti ve
bağımsız adaylara milletvekilliği tahsis edilmeyeceği öngörülmüştür. Çoğunluk
görüşü gereği bu maddede iptal edildi.
Maddenin Anayasa'ya uygunluğu görüşümüz incelenmeden önce
Anayasa'nın 67. maddesinde yapılan değişikliğin üzerinde durulacaktır.
Anayasa'nın 67. maddesine 23.7.1995 gün ve 4121 sayılı Yasa ile bir fıkra
eklenerek; seçim kanunlarının "temsilde adalet" ve "yönetimde
istikrar" ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenmesi gerektiği kuralı
getirilmiştir. Hemen belirtmek gerekirki Anayasakoyucu getirdiği bu "iki
ilke"den birine öncelik vererek seçim kanunlarının hazırlanmasını
istememiş, iki ilkenin birbiriyle olabildiğince bağdaştırılacağını emretmiştir.
Temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleri genelde birbiriyle
bağdaştırılması çok güç kavramlardır. Zira birinin varlığı diğerinden
uzaklaşmayı gerektirir. Uygulanan seçim sistemlerinin özünde bu iki ilkenin
ağırlığını görmekteyiz. Nisbi temsil sisteminde temsilde adalet ilkesinin
gerçekleştiği görülürken çoğunluk sisteminde yönetimde istikrar ilkesine
öncelikverildiği görülür. Nisbi temsilde adalet alınan oy oranı ile çıkarılan
temsilci nisbetinin birbirine eşitliği ile sağlanmaktadır. Başka bir anlatımla
siyasî partinin aldığı oy oranı ile çıkardığı temsilci oranı arasında fark
olmaz. Çoğunluk sisteminde isebelirtilen iki oran arasında mutlaka bir fark
olur. Bu fark büyük partiler lehine gelişir. Bunlara prim sağlar. Getirilen
prim sistemi ile istikrar unsuru gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.
Ne nisbi temsil sistemi ne de çoğunluk sistemi tek başına
uygulandığı zaman Anayasa'nın 67. maddesinde getirilen "iki ilkeyi"
gerçekleştirmeye uygun değildir. Bu nedenle iki sisteminde olumlu yönleri
alınarak karma sistemler geliştirilmiştir.
Temsilde adalet ilkesi 67. maddeye eklenen fıkra ile
getirilmeseydi bile, Anayasa'nın 2. maddesindeki adalet anlayışı ile 5.
maddesindeki kişilerin ve toplumun adalet ilkeleriyle bağdaşmayan siyasal,
ekonomik ve sosyal haklarına getirilen sınırlamaların kaldırılması Devletin
görevi olduğundan "Adalet" ilkesini gözetmek zorunluluğu vardı. Yeni
olan, "yönetimde istikrar" ilkesi ve diğer ilkeyle bunun
bağdaştırılmasıdır.
Yönetimde istikrar ilkesinin gerçekleşmesi genel kabul görmüş
anlamı gereğince mecliste çoğunluğa sahip güçlü bir Yürütme Organının
bulunmasına bağlıdır. Gerek yasama organı gerekse yürütme organı Anayasa'da
yüklenen görevleri en etkin en çabuk yapabilmesi ancak gücüne bağlıdır.
Ülkemizde de olduğu gibi koalisyonlar bu güçlü yapıyı gerçekleştirememektedir.
Bu anlayıştan hareketle Nisbi Temsil Sisteminin uygulanmasında çeşitli
yöntemler geliştirilerek yönetimde istikrar sağlanmaya çalışılmıştır.
Dava konusu 16. madde ile de "seçim çevrelerine"
muhtelif oranlarda gerçekleşecek barajlar getirilmek suretiyle büyük partilere
ve görüşlerine prim sağlanmıştır. Siyasî Partilerin güçleri ve bölünmeleri bu
yolla korunmuştur.
Ülkemizde uygulanan % 10'luk "ülke barajı" amacına
ulaşmamış ve istikrarı sağlayacak neticeler vermemiştir. Zira küçük partilerin,
büyük partilerle seçim işbirliği yapması seçimden sonra ayrılmaları % 10'luk
barajı etkisiz kılmıştır. Arzu edilen, bu birleşmelerin kalıcı olması ve
seçimden sonra da devam etmesidir. Seçim yasalarında ittifakların kalıcı
olmasını sağlayacak tedbirlerin getirilmemiş olması ülke barajının istikrarı
sağlamasına imkan vermemiştir. Ülke barajının fonksiyonunu tam olarak icra
edememesi "bölge barajlarının" getirilmesinin haklı nedenini
oluşturmaktadır. 1983 genel seçimlerinde Nisbi temsil sisteminin çift barajlı
D'hondt Yöntemi uygulanmış ve neticede siyasî partilerin aldığı oy oranı ile
çıkardığı temsilci oranı arasında temsilde adalet ilkesiyle bağdaşmayacak bir
fark çıkmamıştır. Çıkan fark ise istikrarı sağlamak için büyük partilere
verilen primdir. Bu farkın çıkmasını engelleyen yasal düzenlemeler istikrarı
yok eder. Yine aynıseçimde % 20 ile % 25 oranında oy almış siyasî partilerin
çıkardığı temsilci oranına bakılırsa iki oran arasındaki makasın tamamen
kapandığı başka bir deyişle alınan oy ile çıkarılan temsilci oranı arasındaki
eşitliğin sağlandığı görülmektedir.
Şu anda faaliyet gösteren siyasî partilerin tablosuna bakılacak
olursa en büyük partilerin dahi % 20-25 civarında oy alabildiği bir ortamda
bölge barajı iptal edilmese bile istikrar unsuru lehine bir neticeden çok
temsilde adalet ilkesinin gerçekleştiği bir seçimsonucunun çıkması
kaçınılmazdır. Daha da öteye gidilerek bölge barajının kaldırılması temsilde
adalet ilkesi lehine çok önemli sonuçlar çıkaracaktır.
Çoğunluk görüşünde, temsilde adalet ilkesi ile yönetimde istikrar
ilkelerinin nasıl bağdaştırılacağı konusunda bir ölçüt getirilmemiştir. Tamamen
subjektif nitelikteki değerlendirme sonunda bölge barajı ölçülerinin adalet
ilkesi ile bağdaşmadığı belirtilmiştir. Yasakoyucunun takdir alanına giren
konularda anayasal ilkelere aykırı bir tutum belirlenirken anayasal ölçütleri de
belirtilmesi gerekir. Aksi takdirde yasakoyucunun takdir alanına elatma olur.
Onun yerine geçerek yasama görevi yapma gibi bir netice çıkar.
Bu nedenlerle yasakoyucunun istikrar unsuru yönünden takdir ettiği
seçim bölgesi barajlarının Anayasa'ya aykırı olmadığı düşüncesiyle çoğunluk
görüşüne katılmadım.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
I- Dava konusu 4125 sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle ilgili olarak
Anayasa'nın 67. maddesinin üçüncü bendi 23.7.1995 gün, 4121 sayılı
Yasa'nın 5. maddesi ile "Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı saçme
ve halkoylamasına katılma haklarına sahiptir" şeklinde değiştirilmiştir.
Değişiklikten evvel bu hüküm "seçimlerin ve halkoylamasının yapıldığı
yılda, ayve gün hesaba katılmaksızın 20 yaşına giren her Türk vatandaşı seçme
ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir" şeklinde idi.
Dördüncü fıkrada "bu hakların kullanılması kanunla
düzenlenir" hükmü vardır.
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun'un 33. maddesinde Seçmen Kütüğünün her dört yılda bir yeniden
düzenleneceğini sürekli bilgi toplama ve her iki yılda bir genel denetleme ile
güncelleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Aynı Yasa'nın 28. maddesinin 7.
bendine göreise, seçmen kütüklerindeki bilgilerin bu Kanun'da yazıldığı şekilde
değiştirilmesi ve tanımlanması seçmen kütüğünün güncelleştirilmesidir.
Anayasa'nın 23.7.1995 gün, 4121 sayılı Yasa ile değişen 67. madde
3. bendi ile seçmen yaşı 18 olarak değiştirilince dördüncü fıkranın öngördüğü
yeni durumu düzenleyen yasa çıkarılmamış, 27.10.1995 gün, 4125 sayılı Yasa'nın
3. maddesi ile 34. maddeye yapılan değişiklikle seçim günü 18 yaşını
dolduranların seçmen listelerine yazılacağı belirtilmekle yetinilmiştir.
4125 sayılı Yasa'nın seçim günü 18 yaşını dolduranların seçmen
listesine isimlerinin yazılacağını öngörmesi, Anayasa'ya göre her Türk
vatandaşının seçme hakkını kullanması için yeterli olamaz. Seçmen kütüklerinin
298 sayılı Yasa'ya göre güncelleştirilmesi gerekirdi. Bu hakkın Anayasa'ya
uygun olarak kullanılabilmesi için 4125 sayılı Yasa'da 18 yaşını dolduran
kişilerin seçmen kütüğüne yazılmaları gerekirdi. Sadece seçmen listelerine
yazılmaları, çok kişinin oy kullanamamasına ve Anayasa'nın 67. maddesinin
öngördüğü anlamda oy kullanamamasına neden olacaktır. Bu durum vatandaşların
seçme haklarını düzenleyen Anayasa'nın 67. maddesine aykırı olması nedeniyle
iptali gerektiği görüşündeyim.
II- İncelenen 4125 sayılı Yasa'nın geçici 2. maddesi yönünden
Başkan Yekta Güngör ÖZDEN'in karşıoyuna katılıyorum.
III- İptali istenilen geçici 5. madde ile bu seçimlerde bağımsız
adayların duvar ilanı ve afişlerle propaganda yapmaları yasaklanmıştır.
Vatandaşlara Anayasa'nın 67. maddesi ile bir siyasî parti içinde
veya bağımsız olarak siyasî faaliyette bulunma hakkı tanıdığı halde, bağımsız
adaylar aleyhine eksik düzenleme nedeniyle maddenin tümünün iptaline karar
verilmesi gerekirken sınırlı iptal şeklindeki çoğunluk görüşüne karşıyım.
IV- İptali istenen geçici 7. maddesi yönünden
Anayasa'nın bazı maddeleri 23.7.1995 günlü, 4121 sayılı Yasa ile
değiştirilerek Anayasa'nın 33. maddesindeki derneklerin ve vakıfların ve 171.
maddesindeki kooperatiflerin siyasetle uğraşmamalarına 68. maddesindeki siyasî
partilerin kadın kolu, gençlik kolu kuramamalarına ilişkin yasaklar kaldırılmış
ayrıca 68. maddesinin altıncı fıkrasında yükseköğretim elemanlarının
yükseköğretim öğrencilerinin siyasî partilere üye olmalarının kanunla
düzenleneceği, 67. maddesinde yurtdışında bulunan Türk vatandaşlarının oy
hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanunla uygulanabilir tedbirlerin alınacağı
ve seçmen yaşının 18'e indirilmesi esasları öngörülmüştür.
Değişiklikten önceki Anayasa metinlerinde yer alan yasaklara göre
çıkarılmış olan yasalar yürürlüktedir. Yurt dışındaki vatandaşlar ile 18 yaşını
bitiren vatandaşların seçme haklarını nasıl kullanacaklarını gösteren yasalar
çıkarılmamıştır.
Seçim tarihinin yasama organı tarafından tesbit edileceği kabul
edilse bile 23.7.1995 tarihinde Anayasa'da yapılan değişiklikle vatandaşlara
tanınan siyasî hakların kullanılabilmesi için Anayasa'nın öngördüğü yasalar
çıkarılmadan ve vatandaşların siyaset yapmaları ve seçime katılmaları için
gerekli önlemler alınmadan ve bu konuları da düzenleyen yasalar çıkarılmadanseçim
gününün tayini Anayasa'nın egemenliği, ulus adına kullanmaya yetkili kılınan
hiçbir kuruluşun hürriyetçi demokrasinin icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni
dışına çıkamayacağını belirten Başlangıç bölümünün üçüncü paragrafına,
demokratik hukuk devletini düzenleyen 2. maddesine ve yasaların Anayasa'ya
aykırı olamayacağını öngören 11. maddesine aykırı düşmektedir. Bu nedenle
geçici 7. maddenin de iptali gerektiği görüşündeyim.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Siyasî Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun'un 3. maddesi ile 298 sayılı Kanun'un 34. maddesinin üçüncü
fıkrası 18 yaşını doldurarak seçme hakkı kazanan vatandaşlarla ilgili olarak
değiştirilmiştir.
26.7.1995 tarihli 4121 sayılı Yasa ile Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 67. maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ile "18
yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına katılma haklarına
sahiptir" hükmü getirilmiştir. Anayasa'daki bu değişiklikten sonra iptali
istenen yasa kuralı ile Anayasa'ya paralel bir hüküm getirilmiş gibi görünmekte
ise de, bu seçimlerde 18 yaşını doldurarak seçme hakkına kavuşan milyonlarca
yeni seçmenin bu haklarını kullanabilmelerini sağlamaya yönelik hiçbir
düzenleme yapılmamıştır. Yüksek Seçim Kurulu bu seçmenlerin bir nevi itiraz
yoluyla kendilerini seçmen kütüklerine yazdırmalarını teminen düzenleme yapmış
olmakla beraber bu düzenleme milyonlarca seçmenin bu haklarını kullanmalarını
sağlayacak düzey ve nitelikle olamamıştır. Edinilen bilgiler milyonlarca
kişinin seçmen kütüklerine kaydolamadığı için bu seçimlerde oy
kullanamayacağını göstermektedir. İptali istenen maddenin kendi başına
Anayasa'ya aykırı bir yönü olmadığı söylenebilirse de sorun bu seçmenlerin
anayasal haklarını kullanmalarına olanak verecek düzenlemelerin yapılmasına
seçim tarihinin çok erkene alınmasıyla olanak bırakılmamıştır. Bu şekilde
yapılacak bir seçimde milyonlarcaseçmenin oy kullanamaması milli iradenin her
türlü şüpheden arınmış şekilde oluşmasına da engeldir. Asıl olan Devletin
seçmenleri seçmen kütüklerine kendisinin yazmasıdır. Anayasamızın 5. maddesinde
öngörüldüğü üzere Devletin temel amaç ve görevi kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya
çalışmaktır. 18 yaşını dolduran seçmenlerin seçme haklarını kullanımlarını
kolaylaştıracak hiçbir düzenlemeye yer vermeyen bu madde, Anayasa'nın 67., 5.
ve 2. maddelerin aykırıdır.
Bu nedenlerle incelenen Yasa kuralının iptaline karar verilmesi
gerekirken aksi yönde oluşan çoğunluk görüşüne karşıyım.
2- 4125 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin (d) bendiyle geçici 2.
maddesi yönlerinden Başkan Yekta Güngör ÖZDEN'in karşıoyuna katılıyorum.
3- İptali istenen geçici 5. madde ile bu seçimlerde propaganda
amacıyla bayrak, flama ve benzeri malzemelerin sadece siyasî parti binalarının
önüne asılabileceği öngörülerek bağımsız adayların seçim bürolarına ve önlerine
bu malzemenin asılması yasaklanmış bulunmaktadır. Vatandaşlara Anayasa'nın 67.
maddesi ile bir siyasî parti içinde veya bağımsız olarak siyasî faaliyette
bulunma hakkı tanındığı halde bu düzenleme ile bağımsız adaylar aleyhine durum
yaratılır. Bu eksik düzenleme nedeniyle maddenin tümümün iptaline karar
verilmesi gerekirken sınırlı iptal şeklinde oluşan çoğunluk görüşüne karşıyım.
4- İptali istenen geçici 7. madde yönünden
26.7.1995 tarih ve 4121 sayılı Yasa ile yapılan Anayasa
değişikliği ile Anayasa'nın Başlangıç bölümü ile 33., 53., 67., 68., 69., 75.,
84., 85., 93., 127., 135., 149. ve 171. maddeleri değiştirilmiş 52. maddesi
kaldırılmış ve böylelikle ve özellikle siyasî partilerle dernek, sendika, kamu
kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşları, vakıflar, kooperatiflerle
ilişkilerini düzenleyen yeni hükümler getirilmiştir.
Anayasa ile güvence altına alınan bu hakların korunup
kullanılabilir hale gelmesi için ilgili 19 yasada değişiklik yapmak gerekir.
Anayasa değişikliği ile tanınan bu hakları kullanılmalarını sağlamak üzere
gerekli yasal değişiklikler yapılmadığı sürece bu hakların Anayasa'da yer
almasının bir anlamı olamaz. Kullanılmasına olanak verilmeyen bir hakkın
tanınmasından da söz edilemez. Zira Anayasa'ya göre siyasî partiler gençlik ve
kadın kolları kurabilirler ancak Yasa'ya göre yasaktır. Üniversite öğrencileri
siyaset yapabilir ancak Yasa'ya göre yasaktır. Dernekler, sendikalar, meslek
örgütleri siyaset yapabilirler ama bu seçimlerde birsiyasî partiye destek veren
sendikalar 2821 sayılı Yasa'nın 58. maddesine göre kapatılma tehlikesi ile
karşı karşıyadır.
18 yaşını dolduran yeni seçmenlerin oy hakkını kullanmalarını
kolaylaştırıcı önlemler alınmamıştır. Bu nedenlerle 4125 sayılı Yasa'nın geçici
7. maddesi "Anayasa'nın gerektirdiği yasal düzenlemeleri yapmayıp Anayasa
tarafından verilen hakların kullanımını engelleyerek bu düzenlemelere olanak
vermeyen kısa bir sürede seçim tarihinin belirlenmesi, parlamentonun seçim
tarihini belirleyebilme yetkisinin kötüye kullanılmasıdır. Bu şekilde seçim
tarihi belirlemekle Anayasa'nın "egemenliği ulus adına kullanmaya yetkili
kılınan hiçbir kuruluşun hürriyetçi demokrasinin icaplarıyla belirlenmiş hukuk
düzeni dışına çıkamayacağı"nı belirten Başlangıçbölümünün üçüncü
paragrafına demokratik hukuk devletini düzenleyen 2. maddesine ve yasaların
Anayasa'ya aykırı olamayacağını öngören 11. maddesine aykırı davranılmıştır.
Geçici 7. maddenin bu nedenle iptali gerekirken aksi yönde oluşan çoğunluk
görüşüne karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
1- 4125 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle değiştirilen 2839 sayılı
Kanun'un 34. maddesinin ikinci fıkrasının iptaline dâir çoğunluk kararına,
Haşim KILIÇ'ın karşıoyunun 2. bölümünde yazılı gerekçelerle katılmıyorum.
2- 4125 sayılı Kanun'un Geçici 2. madde birinci fıkrasında geçen
"... mukim ..." sözcüğünün iptâline dâir çoğunluk kararına, Güven
DİNÇER'in karşıoyunun 2. bölümünde yazılı gerekçelerle katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/54
Karar Sayısı : 1995/59
Kararın, 4125 sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle değiştirilen 2839
sayılı Yasa'nın 26. maddesinin (d) bendinin "Anayasa'ya aykırı olmadığına
ve iptal isteminin reddine" ilişkin kısmına katılmıyorum.
Yapılan düzenleme ile bağımsız adayların oy pusulalarını Yüksek
Seçim Kurulu'nun tayin edeceği ebat, şekil ve miktarda kendilerinin bastırarak
ilân edilen süre içerisinde il seçim kurullarına teslim edecekleri kuralı
getirilmiştir.
Bu kuralla bağımsız adayların, birleşik oy pusulalarında yer
almayacakları, kendi oy pusulalarını Yüksek Seçim Kurulu'nun belirleyeceği
biçimde kendilerinin bastıracağı anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrasında, vatandaşların,
kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme ve seçilme ve bağımsız olarak
veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma hakkına sahip oldukları
kuralı yer almaktadır.
Vatandaşların, bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette
bulunabilecekleri gibi bağımsız aday olarak siyasî faaliyette bulunmaları da en
doğal haklarıdır. Bu hakkın yasal düzenlemelerle engellenmesi veya kısıtlanması
seçilme hakkının özüne aykırılık teşkil eder.
Bağımsız adayların birleşik oy pusulasında yer almamaları,
seçmenin tercih hakkını kısıtladığı gibi uygulamada doğacak çoğu engeller ve
güçlükler nedeniyle Anayasa'nın 67. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen
"seçimlerin serbest ve gizli"liği esaslarına aykırılık
oluşturmaktadır.
Diğer yandan, seçime katılan siyasî partilerin yer aldığı oy
pusulaları, bütçeden ayrılan pay ile Yüksek Seçim Kurulu'nca bastırılmaktadır.
Bağımsız adaylar ise, yapılan düzenleme ile oy pusulalarını kendileri
bastıracaklardır. Böylece bağımsız adaylar, seçime katılabilmek için hem
emanete alınmak üzere belirli bir miktar parayı Yüksek Seçim Kurulu'na ödemek,
hem de oy pusulalarını bastırmak zorundadırlar. Anayasa'nın kendisine tanıdığı
"seçilme" ve "siyasî faaliyette bulunma" hakkını kullanmak
isteyen bağımsız aday malî külfetlerle karşılaşmakta ve siyasî parti adayları
ile bağımsız adaylar arasında "eşitsizlik" doğmaktadır. Böylece
bağımsız adaylara ek malî külfet getirilmesi Anayasa'nın 10. maddesindeki
eşitlik ilkesine de aykırılık oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; 4125 sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle
değiştirilen 2839 sayılı Yasa'nın 26. maddesinin (d) bendi Anayasa'nın 10. ve
67. maddelerine aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi gerekirken iptal
isteminin reddi yolundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.