ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1995/45
Karar Sayısı : 1995/58
Karar Günü : 13.11.1995
R.G. Tarih-Sayı :24.11.1995-22473
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet (Anavatan) Partisi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Grubu Adına Grup Başkanı A. Mesut YILMAZ
İPTAL DAVASININ KONUSU : 24.6.1995 günlü, 558 sayılı "Sermaye
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname"nin Anayasa'nın Başlangıç bölümünün 6. paragrafı ile, 2., 5.,
6., 7., 8., 9., 11., 19., 33., 35., 38., 48., 87., 91., 135., 138. ve 153.
maddelerine aykırılığı savıyla tümüyle iptali ve yürürlüğünün durdurulmasına
karar verilmesi istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali istenilen 558 sayılı "Sermaye Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname" şöyledir:
"Sermaye Piyasası Kanununda değişiklik yapılması; 8/6/1995
tarihli ve 4113 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulunca
24/6/1995 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Madde1- 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası
Kanununun 11 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Pay sahibi sayısının 250 den fazla olduğu; yatırım
ortaklıkları, yatırım fonları, halka açık anonim ortaklıklar ve özel emeklilik
ve tasarruf kuruluşları ile fonlarının sermayesine doğrudan veya dolaylı olarak
Kurulca belirlenen oranda ortak olduğu, herhangi bir şekilde tespit olunan
anonim ortaklıkların hisse senetleri halka arz olunmuş sayılır ve bu
ortaklıklar, halka açık anonim ortaklık hükümlerine tabi olurlar."
Madde 2- 2499 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin altıncı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yönetim kurulunun bu maddedeki esaslar çerçevesinde aldığı
kararlar aleyhine, yönetim kurulu üyeleri, denetçiler veya hakları ihlal edilen
pay sahipleri, kararın ilanından itibaren 30 gün içinde anonim ortaklık
merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. Bu
halde, Türk Ticaret Kanununun genel kurul kararlarının iptaline ilişkin 382,383
ve 384 üncü maddeleri hükümleri uygulanır. Yönetim kurulu, davanın açıldığını
öğrendiği tarihten itibaren 10 gün içinde durumu Kurula bildirmekle
yükümlüdür."
Madde 3- 2499 sayılı Kanunun 13/A maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Varlığa dayalı menkul kıymetler tamamen itfa edilinceye
kadar, karşılığını oluşturan alacaklar ve duran varlıklar, başka bir amaçla
tasarruf edilemez, rehnedilemez, teminat gösterilemez, haczedilemez."
Madde 4- 2499 sayılı Kanuna 15 inci maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Esas sözleşme değişikliği
Madde 15/A- Halka açık anonim ortaklıkların esas sözleşmelerinin
değiştirilmesi, Kurulun, uygun görüşünün alınmasına bağlıdır. Kurulun uygun
görüşü alınmadan yapılan esas sözleşme değişikliklerine ilişkin tescil ve
ilanlar hükümsüzdür."
Madde 5- 2499 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Kurul, biri başkan, biri başkan vekili olmak üzere yedi
üyeden oluşur. Yetkilerini kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak kullanır.
Merkezi Ankaradadır. Kurul kararıyla, yurt içinde ve yurt dışında gerekli
görülen yerlerde temsilcilik kurulabilir, büro açılabilir."
Madde 6- 2499 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin (j) ve (n) bendleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki bentler eklenmiştir.
"j) Ekonomik ve finansal göstergelere, sermaye piyasası
araçlarına, mala, kıymetli madenlere ve dövize dayalı vadeli işlem ve opsiyon
sözleşmeleri dahil her türlü türev araçların niteliklerini, alım ve satım
yöntemini, bu araçların işlem göreceği borsalarda çalışacak kurumların kuruluş,
denetim, faaliyet ilke ve esasları ile yükümlülüklerini, teminatlar, takas ve
saklama sistemi konularındaki esas ve usulleri düzenlemek,"
"n) Sermaye piyasası araçlarının takası, saklanması veya
kaydî değer haline getirilmesi, resmi sicil niteliğindeki sermaye piyasası
araçları sicili ile bu sicili tutacak merkezin kuruluş ve çalışma esaslarını ve
menkul kıymetlerin derecelendirilmesini düzenlemek ve denetlemek,"
"r) Sermaye piyasası kurumlarının sorumluluk sigortası
yaptırmalarını istemek ve ilgili mevzuat saklı kalmak kaydıyla gerekli
düzenlemeleri yapmak,"
"s) Sermaye Piyasası Kanununa tabi ortaklık ve kuruluşların
mali bünyeleri ve kaynaklarının kullanımı ile ilgili standart rasyoları genel
olarak ya da sektör, bölge ve ortaklık bazında belirlemek, bu rasyoların
yayımlanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek."
Madde 7- 2499 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendi ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) Ekonomik ve finansal göstergelere, sermaye piyasası
araçlarına, mala, kıymetli madenlere ve dövize dayalı vadeli işlem ve opsiyon
sözleşmeleri dahil her türlü türev araçların alım satımının yapılmasına
aracılık,"
"Aracılık, sermaye piyasası araçlarının 31 inci madde
çerçevesinde yetkili kuruluşlar tarafından kendi nam ve hesabına, başkası nam
ve hesabına, kendi namına başkası hesabına alım satımıdır. Vadeli işlem ve
opsiyon sözleşmeleri dahil her türlü türev araçların yapılmasına aracılık da bu
hüküm kapsamındadır."
Madde 8- 2499 sayılı Kanunun 34 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Aracı kuruluşların, sermaye piyasası faaliyetleri nedeniyle
yatıracakları teminatların türü, miktarı, kullanım alanı ve şekli Kurulca
belirlenir. Teminatlar rehnedilemez, haczedilemez, kullanılma amaçları dışında
tasarruf edilemez, üçüncü kişilere devredilemez."
Madde 9- 2499 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 39- Sermaye piyasası araçlarının takas ve saklanması,
derecelendirilmesi ve bunları ihraç eden ortaklık ve kuruluşlarla sermaye
piyasası kurumlarının denetlenmesi ile uğraşan kuruluşlar; yatırım
danışmanlığı, portföy yönetimi gibi sermaye piyasası faaliyetlerini yerine
getiren şirketler veortaklık ve kuruluşlara ait alacakları temellük ederek
münhasıran bu Kanunun 13/A maddesinde belirlenen varlığa dayalı menkul
kıymetleri ihraç etmek amacıyla teşkil edilen genel finans ortaklıkları, risk
sermayesi yatırım fonları, risk sermayesi yatırım ortaklıkları ve risk
sermayesi yönetim ortaklıkları, ipoteğe dayalı menkul kıymetler merkezi,
kuruluş ve faaliyet esasları Kurulca belirlenen özel emeklilik ve tasarruf
kuruluşları ve fonlarıdır."
Madde 10- 2499 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
"Sermaye piyasası araçlarının işlem göreceği borsalar, menkul
kıymetlerin ve diğer sermaye piyasası araçlarının güven ve istikrar içinde,
serbest rekabet şartları altında kolayca alınıp satılabilmesini sağlamak ve
oluşan fiyatları tespit ve ilan etmekle yetkili olarak kurulan, tüzel kişiliği
haiz kuruluşlardır. Ekonomik ve finansal göstergelere, sermaye piyasası araçlarına,
mala kıymetli madenlere ve dövize dayalı vadeliişlem ve opsiyon sözleşmeleri
dahil her türlü türev araçlarla diğer sermaye piyasası araçlarının işlem
göreceği borsaların kurulmasına, ticaret borsaları hariç mevcut borsalarda bu
araçların işlem göreceği piyasaların oluşturulmasına Kurulca karar verilir.Bu
borsaların hukuki statüleri, mali işleri, kuruluş, teşkilat, denetim çalışma
ilke ve esasları Kurulca çıkarılacak yönetmelikte belirlenir."
Madde 11- 2499 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Bu Kanun kapsamındaki ihraçcılar, sermaye piyasası kurumları
ve kişilerin bu Kanundan doğan işlem ve hesapları, Kurulca görevlendirilecek Kurul
uzmanları ve uzman yardımcıları tarafından denetlenir. İlgili Bakan tarafından
da gerektiğinde bu denetlemeler yaptırılabilir."
"Denetimle görevlendirilecekler tarafından istenecek defter,
evrak, dosya, kayıt ve diğer belgelerin ibraz veya teslim edilmemesi halinde,
ihraçcılar, sermaye piyasası kurumları ve kişiler nezdinde arama yapılabilir.
Arama yapılabilmesi için, denetime yetkili olanların buna ihtiyaç duyması ve
gerekçeli bir yazı ile arama kararı vermeye yetkili sulh yargıcından talepte
bulunması, sulh yargıcının da istenilen yerlerde aramayapılmasına karar vermesi
gereklidir.
Aramada bulunan ve incelenmesine lüzum görülen defterler ve
belgeler ayrıntılı bir tutanakla tespit olunur ve muhafaza altına alınarak
inceleme yapanın çalıştığı yere sevk edilir. Arama sonucunda alınan defter ve
belgeler üzerindeki incelemeler en geç üç ay içinde sonuçlandırılarak bir
tutanakla sahibine geri verilir."
Madde 12- 2499 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin (c), (g) ve (h)
bendleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye (h) bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki bentler ile birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"c) Halka açık anonim ortaklık ve sermaye piyasası
kurumlarının, kanuna, esas sözleşme hükümlerine veya işletme maksat ve mevzuuna
aykırı görülen durum ve işlemleri ile işletme sermayesi ve kaynaklarının
azalmasına veya kaybına yol açan işlemlerinin hukuka aykırılığının tespiti veya
iptali için dava açmaya, Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla
ilgililerden aykırılıkların giderilmesi için tedbir almasını ve öngörülen
işlemleri yapmasını istemeye ve gerektiğinde bu halleri ilgili mercilere
intikal ettirmeye,"
"g) Halka açık anonim ortaklık ve sermaye piyasası
kurumlarının mevzuat, esas sözleşme ve içtüzük hükümlerine aykırı
faaliyetlerinin veya mali durumlarının ciddi surette zayıflamakta olduğunun
tespit edilmesi halinde, ilgililerden aykırılıkların giderilmesi ve kanuna,
işletme amaç ve ilkelerine uygunluğun sağlanmasını istemeye; aykırılıkta
sorumluluğu tespit edilen ortaklık ve kurum görevlilerinin,haklarında
kovuşturmaya geçildikten sonra yargılama sonuçlanıncaya kadar imza yetkilerini
kaldırmaya; yönetim ve denetim organlarına, değiştirme, azil ve görev süresini
belirleme hakkı sadece Kurula ait olmak üzere, genel kurulca seçilen üyelerin
görev veyetkilerini taşıyan üye atamaya; aykırılıkların giderilmemesi veya
giderilemeyecek aykırılıkların tespit edilmesi durumunda, gerekli her türlü
tedbiri almaya ve sermaye piyasası kurumlarının yetkilerini kaldırmaya,"
"h) Sermaye piyasası kurumlarının, mali yapılarının ciddi
surette zayıflamakta olduğunun yapılan denetimler sonucunda tespiti halinde;
verilecek uygun süre içinde, mali durumlarının güçlendirilmesini istemeye;
verilen bu süre içinde, bu kurumlar tarafından gerekli tedbirler alınmaması
halindeveya mali durumlarının taahhütlerini karşılayamayacak kadar zayıflamış
olduğu tespit edildiği takdirde herhangi bir süre vermeksizin kurumların
yetkilerini kaldırmaya; bu tedbirlerden netice alınmadığı takdirde tedricî tasfiyelerine
karar vermeye ve tasfiyenin bitmesini takiben gerektiğinde veya tedricî
tasfiyeye gitmeksizin doğrudan iflaslarını istemeye,"
"i) Sermaye piyasası kurumlarının. (h) bendi hükmü uyarınca,
tedricî tasfiyeye girmesi veya iflâsı halinde, Kurulca sorumlulukları tespit
edilen % 10 hissesinden fazlasına sahip olan ortaklarının; görevden ayrılmış
olan veya halen görevde bulunan yönetim kurulu üyeleri, fon yöneticileri ile
birinci derece imzaya yetkili yöneticilerinin şahsen iflâslarını istemeye,"
"j) Gerek görülen hallerde, halka açık anonim ortaklıkların
genel kurullarına, oy hakkı bulunmaksızın, sermaye piyasası mevzuatı ile ilgili
konularda ortakları aydınlatmak; genel kurul toplantı başkanlığını, yönetim ve
denetim organlarını uyarmakla yetkili ve görevli bir temsilci göndermeye,"
"Kurul tarafından birinci fıkranın (h) bendi hükmüne göre
yetkileri sürekli olarak kaldırılan sermaye piyasası kurumlarının
malvarlıkları, yetkinin kaldırılmasına ilişkin Kurul kararının alındığı
tarihten; (i) bendi hükmüne göre iflasa tâbi kişilerden, iflaslarının istenmesi
Kurulca kararlaştırılanların malvarlıkları ise, bu Kurul kararının alındığı
tarihten itibaren tedricî tasfiye işlemlerinin tamamlandığı ilân edilinceye;
tedricî tasfiyeyi takiben veya doğrudan iflas talebinde bulunulması halinde,
iflas talebinin mahkemece karara bağlanmasına kadar tedricî tasfiye
çerçevesinde Kurulca yapılacak işlemler hariç, üçüncü kişilere devredilemez,
rehnedilemez, teminat gösterilemez, haczedilemez, başlamış tüm icra takipleri
de kendiliğinden durur."
"Sermaye piyasasında izinsiz olarak faaliyette bulunduğu,
yetki belgeleri iptal olunduğu veya faaliyetleri geçici olarak durdurulduğu
halde ticaret unvanlarında, ilan ve reklamlarında, sermaye piyasasında
faaliyette bulundukları intibaını yaratacak kelime veya ibarekullanıldığının
tespiti halinde sorumlular hakkında kovuşturma yapılmakla birlikte,
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Kurulun talebi üzerine valiliklerce
bunların işyerleri geçici olarak kapatılabileceği ve ilan ve reklamları
durdurulabileceği gibi,kanuna aykırı belgelerle, ilân ve reklamları
toplatılabilir"
"Birinci fıkranın (g) bendi uyarınca yetkileri kaldırılan
görevliler, haklarındaki yargılama sonuçlanıncaya kadar Kurulun izni olmadıkça
hiçbir halka açık anonim ortaklık ve sermaye piyasası kurumunda imza yetkili
personel olarak çalıştırılamazlar."
Madde 13- 2499 sayılı Kanuna 46 ncı maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddeler eklenmiştir.
"Tedrici tasfiye
Madde 46/A- 46 ncı maddenin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca
yetkileri kaldırılan aracı kurumların tedricî tasfiyelerine Kurulca karar
verilebilir ve tasfiye işlemleri Kurul tarafından yürütülür.
Tedricî tasfiyenin amacı, aracı kurumların malvarlığını işin
niteliğine göre aynen veya nakte çevirmek suretiyle elde edilen bedeli tahsis
ederek, Kanun çerçevesinde yaptıkları sermaye piyasası faaliyetleri nedeniyle
müşterilerine karşı olan nakit ve sermaye piyasası araçlarını teslim
yükümlülüklerini tasfiye etmektir.
Tedricî tasfiye kararı verildikten sonra, aracı kurumun yasal
organlarının görev ve yetkileri, tasfiye sonuçlanıncaya kadar Kurul tarafından
yerine getirilir.
Aracı kurumun yönettiği, yatırım fonu ve menkul kıymetler yatırım
ortaklığı portföyleri dahil, portföylerin yönetiminin, bir başka kuruluşa
devrine Kurulca karar verilebilir. Ancak 46 ncı maddenin birinci fıkrasının (h)
bendi hükmü saklıdır.
Hakkında tedricî tasfiye kararı verilen aracı kurumun ödemeleri
durur ve tüm malvarlığı üzerinde, bu karar tarihi itibariyle sadece Kurul
tarafından tasarruf edilebilir. Kurul, aracı kurumun aktif ve pasifini tespit
eder. Aracı kurumun nakit borçları, tedricî tasfiye kararının verildiği
tarihteki ana para ve işlemiş faizleri toplamı üzerinden; sermaye piyasası aracı
teslim borçları ise, varsa teslimde temerrüde düşülen tarihteki, aksi halde
tedricî tasfiye kararının verildiği gündeki piyasa değeri itibariyle bulunacak
nakit değerleri üzerinden hesaplanır. Aracı kurumun tedricî tasfiye kararının
verilmesinden sonra vadesi gelen sözleşmelerinden doğan hak ve borçları da,
vadeleri itibariyle belirlenir. Aracı kurumun, vadeli borçlarına vadeden, diğer
borçlarına ise tedricî tasfiye tarihinden itibaren kanunî faiz yürütülür.
Mevzuat uyarınca aracı kurum tarafından verilmiş teminatlar da, aktifin
hesabında dikkate alınır.
Kurul, gerçek hak sahiplerini ve alacak tutarlarını, kendi
kayıtları, aracı kurumun kayıtları, bu kuruluşun ilgili olduğu diğer resmî ve
özel kurumların kayıtları ile güvenilir bulunan diğer bilgi ve belgelere
dayanarak tespit eder. İcra İflas Kanununun 278, 279 ve280 inci maddelerinde
yazılı hallerin varlığı halinde, Kurul tarafından iptal davası açılabilir.
Tedricî tasfiye karar ve işlemlerinde Türk Ticaret Kanunu, İcra ve
İflas Kanunu ve diğer mevzuatın tasfiye ile ilgili hükümleri uygulanmaz. Aracı
kurumların tedricî tasfiyelerinin uygulama usul ve esasları, Kurulca hazırlanan
bir yönetmelikte gösterilir.
Tedricî tasfiyeye tâbi tutulan aracı kurumun, müşteri saklama
hesaplarındaki menkul kıymetler, münhasıran bu hesap sahiplerine olan
yükümlülüklerin karşılanmasında kullanılır. Müşteri hesabına saklanan menkul
kıymetler, münferit hesaplar itibariyle karşılaştırılır. Hesabında alacağını
karşılamaya yetecek kadar menkul kıymet bulunmayan saklama hesabı sahipleriyle,
tasfiyenin amacı kapsamında yer alan hak sahiplerinin alacakları, aracı kurumun
aktiflerinden karşılanır. Bu hak sahiplerinin alacakları karşılandıktan sonra
geriye kalan kısım, diğer alacaklılara tahsis edilir. Aracı kurumun aktifleri,
tasfiyenin amacı kapsamındaki hak sahiplerinin alacaklarının karşılanmasına
yetmezse, Kurul aracı kurumun iflasını isteyebilir.
İflasına hükmolunan bir aracı kurum için İcra ve İflas Kanununun
221 inci maddesinin 1 inci fıkrasına göre teşkil olunacak büroda, bir Kurul
temsilcisinin bulunması zorunludur ve Kurul temsilcisi katılmaksızın büro
toplanamaz. Söz konusu maddenin ikinci fıkrası, iflasına hükmolunan aracı
kurumlar hakkında uygulanmaz. İflas idaresi, Kurulca belirlenen üç kişiden
oluşur. İflas idaresinin toplantı ve karar nisabında çoğunluk esası aranır.
Kanunun 46 ncı maddesinin (i) bendi uyarınca, şahsî iflasları
istenecek kişilere karşı iflas başvurusunu ve takibini, Kurul yapar. Şahsen
iflası istenenler hakkında mahkemece İcra ve İflas Kanununun 257 nci ve izleyen
maddeleri hükümleri uygulanır. Kurul, kişisel iflasını istediği kişilerin
malvarlığı üzerinde aracı kurumun alacaklılarını temsilen birinci sırada
imtiyazlı alacaklı sıfatını haizdir. Kurul, iflas tasfiyesinden elde edilecek
meblağı, iflas eden kişinin ortak veya görevli olduğu aracı kurumun, tedricî
tasfiye amacı içinde kalan alacaklılarına tahsis eder. Aracı kurumun iflas
etmiş olması halinde bu meblağ, aracı kurumun iflas masasına aktarılır.
Aracı kurumlar dışında kalan sermaye piyasası kurumlarının
tedricen tasfiyelerinde de, mahiyetine uyduğu ölçüde bu madde hükümleri
uygulanır. Sermaye piyasası kurumlarının türleri itibariyle tedricî tasfiye
yöntemleri, Kurulca çıkarılacak ayrı yönetmeliklerde düzenlenir."
"Uyuşmazlıkların Çözümü
Madde 46/B- Halka açık anonim ortaklıkların, Kanunun 7 nci, 15
inci maddeleri ve 16/A maddesinde düzenlenen hususlar ile, sermaye piyasası
kurumlarının borsa işlemleri dışındaki sermaye piyasası faaliyetleri nedeniyle
taraf oldukları uyuşmazlıklarda taraflar, tahkim yoluyla çözüm için yazılı
olarak Kurula başvurabilirler. Başvurunun, uyuşmazlığa konu olayın
öğrenilmesini izleyen üç ay ve her halükârda olayın gerçekleşmesini izleyen bir
yıl içinde yapılması zorunludur. Kurul, incelemenin tamamlanması için verilen süreler
hariç başvuruyu izleyen altı ay içinde karar vermek zorundadır.
Tarafların Kurula başvurmadan doğrudan doğruya adli yargı yoluna
gitmeleri mümkündür.
Kurulun uyuşmazlıkların çözümüne dair kararlarına karşı Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununun 532 nci ve 533 üncü maddeleri uyarınca kararın
taraflara tebliğini izleyen 15 gün içinde Yargıtaya başvurulabilir.
Uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin usul ve esaslar ile tahkim
masraflarının miktar ve tahsil yöntemi Kurulca çıkarılacak bir yönetmelikle
belirlenir."
Madde 14- 2499 sayılı Kanunun 49 uncu maddesine aşagıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Cumhuriyet savcıları ve mahkemeler, yapılacak kovuşturma ve
duruşmalarda bilirkişi teşkiline gerek gördükleri takdirde, münhasıran resmi
bilirkişi listesinde kayıtlı kişilerden seçecekleri bilirkişilerin görüşlerini
alırlar. Resmi bilirkişi listeleri, Kurulun teklifi üzerine ilgili Bakanlık
tarafından tespit olunur."
Madde 15- Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
Madde 16- Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İptal gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1. "Başlangıç
Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin
bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu,
ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı
ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;
Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi
olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu
ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız
Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk milli menfaatlerinin, Türk
varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve
manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve
medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği
olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle
karıştırılamayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu
yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli
sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve
külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin
hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik
duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde,
huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde
saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere ,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan
ve millet sevgine emanet ve tevdi olunur."
2. "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
3. "MADDE 5.- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk
milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti
ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır."
4. "MADDE 6.- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk
Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili eliyle
organları kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye
veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan
bir Devlet yetkisi kullanamaz."
5. "MADDE 7.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
6. "MADDE 8.- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve
Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve
yerine getirilir."
7. "MADDE 9.- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır."
8. "MADDE 11.- Anayasa hükümleri,yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz."
9. "MADDE 19.- Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik
tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen
bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir
küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili mercii önüne çıkarılması için
verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir
akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık
yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitimveya ıslahı için kanunda
belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne
aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, yada hakkında sınır dışı etme
yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması;halleri
dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak
kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü
halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun
şartlarını kanun gösterir.
Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri
ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde
sözlü olarak derhal, toplu suçlarda engeç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar
bildirilir.
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye
gönderilmesi için gerekli süre hariç engeç kırksekiz saat ve toplu olarak
işlenen suçlarda ençok onbeş gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu
süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun
bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde
uzatılabilir.
Yakalanan veya tutuklanan kişinin durumu, soruşturmanın kapsam ve
konusunun açığa çıkmasının sakıncalarının gerektirdiği kesin zorunluluk
dışında, yakınlarına derhal bildirilir.
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma
veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest
bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün
yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
Herne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede
durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde
hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine
başvurma hakkına sahiptir.
Bu esaslardışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları
zarar, kanuna göre, Devletçe ödenir."
10. "MADDE 33.- Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma
hakkına sahiptir.
Dernek kurabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin
kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. Bu bilgi ve belgelerin
kanuna aykırılığının tespiti halinde yetkili merci, derneğin faaliyetinin
durdurulması veya kapatılması için mahkemeye başvurur.
Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya
zorlanamaz. Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart
ve usuller kanunda gösterilir.
Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla
kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, milli güvenliğin, kamu
düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın
gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, derneği
faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmidört saat
içerisinde görevli hakimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat
içinde açıklar; aksi halde, bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.
Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri
mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına kanunla
sınırlamalar getirilmesine engel değildir.
Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır."
11. "MADDE 35.- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz."
12. "MADDE 38- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan
kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu
işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza
verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda
da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla
konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini veya kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan
bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
Genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir
müeyyide uygulayamaz. Silahlı kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla
istisnalar getirilebilir.
Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez."
13. "MADDE 48.- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal
amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlıyacak
tedbirleri alır."
14. "MADDE 87.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve
yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve
bakanları denetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesinhesap kanun tasarılarını
görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek;milletlerarası
andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Anayasanın 14 üncü maddesindeki
fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel af ilânına,
mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar
vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve
görevleri yerine getirmektir."
15. "MADDE 91.- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez.
Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını,
kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir.
Bakanlar Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin
bitmesi, belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz.
Kanun hükmünde kararnamenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından süre bitiminden önce onaylanması sırasında, yetkinin son bulduğu
veya süre bitimine kadar devam ettiği de belirtilir.
Sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde, Cumhurbaşkanının Başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarmasına ilişkin
hükümler saklıdır.
Kanun hükmünde kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün
yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarakdaha sonraki bir
tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen
kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten
kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu değişikliklerin
Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer."
16. "MADDE 138.- Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm
verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge
gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya
herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
17. "MADDE 153.- Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir.
İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin
tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir
uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.
Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede
yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi
iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih,
kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu
dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
İptal kararları geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve
tüzelkişileri bağlar."
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Samia
AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL ve Nurettin
TURAN'ın katılmalarıyla 4.7.1995 günü yapılan toplantıda, dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine, sınırlama sorununun esas inceleme
evresinde ele alınmasına kararverilmiştir.
IV- KHK'nin YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI İSTEMİ
558 sayılı "Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname"nin yürürlüğünün durdurulması istemi
5.10.1995 günlü toplantıda oybirliği ile red edilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Davanın esasının incelenmesine ilişkin rapor, dava dilekçesi ve
ekleri, iptali istenilen Kanun Hükmünde Kararname kuralları, dayanılan Anayasa
kuralları ile bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun Hükmünde Kararname Hakkında Genel Açıklama
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Kurumu, 22.9.1971 günlü ve 1988
sayılı Yasa ile 1961 Anayasası'nın 64. maddesinde yapılan değişiklik sonucu
hukukumuza girmiştir. Bu değişikliğin gerekçesinde "Parlamenter
rejimlerde, kanun yapmanın belli usullere uyulmak zorunluluğu sebebiyle zaman
aldığı ve gecikmeler meydana getirdiği bir gerçektir. Değişen iktisadî ve
sosyal şartların gereği olarak bazı hukuk kurallarının bu usuller dışında
yürürlüğe konulabilmesi çağdaş devlet anlayışının tabiî sonucu olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Anayasa'nın 5. maddesi hükmünün prensibini bozmamak ve her halde
önceden yasama meclislerince esasları bir kanunla tesbit olunan sınırlar
içerisinde kalmak kaydıyla hükümete KHK'ler çıkarma yetkisinin verilmesi ve bu
yetkiyi düzenleyen hükmün TB.MM.nin genel olarak görev ve yetkilerini
belirleyen 64. maddesine eklenmesi uygun görülmüştür." denilmektedir.
KHK'ler, temelde 1961 Anayasası'ndan çok farklı olmamakla birlikte 1982
Anayasası'nda kimi yeniliklerle ve fakat benzer gerekçelerle 91. maddede
düzenlenmiştir. Böylece, hem yürütme organını güçlendirmek hem de değişen
ekonomik ve sosyal konuların ortaya çıkardığı sorunlara ivedi çözümler bulmak
amacına ulaşılmak istenilmiştir.
Olağan dönemlerde çıkarılan KHK'lerin mutlaka bir yetki yasasına
dayanması zorunludur. Yetki Yasası'nın içeriği ve öğeleri de Anayasa'nın 91.
maddesinde belirlenmiştir. 87. maddede ise Bakanlar Kurulu'na "belli
konularda" KHK çıkarma yetkisi vermek TBMM'nin görev ve yetkileri arasında
sayılmıştır.
Bakanlar Kurulu'nun belli bir konuda KHK çıkarabilmesi için
öncelikle TBMM tarafından kendisine bu konuda yasa ile bir yetkinin verilmiş
olması gerekir. Bakanlar Kurulu, bir yasa ile önceden yetkilendirilmedikçe,
kendiliğinden KHK çıkartamaz. Yasa ile verilen yetkiye dayanılarak çıkartılan
KHK, yürürlükteki yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmekte, başka
bir anlatımla yasanın hukuksal gücüne sahip bulunmaktadır. Yasama yetkisinin,
"kanunkoymak, değiştirmek ve kaldırmak" öğelerini içerdiği kuşkusuzdur.
KHK'lerle yasa hükümleri kaldırabilip ve değiştirebileceği gibi yeni kurallar
da getirilebilmektedir.
Anayasa'da öngörüldüğü biçimi ile KHK'ler yapısal (organik-uzvî)
bakımdan yürütme organı işlemi, işlevsel (fonksiyonel) yönden ise yasama işlemi
niteliğindedirler. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi verdiği yetkiyi bir yasa
ile her zaman geri alabileceği gibi kendisine sunulan KHK'leri aynen kabul
etmek ya da reddetmek zorunda olmayıp dilediğinde değiştirerek de kabul
edebilir. Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisinin verilmesi, yasayla
düzenlemesi gereken konuların yasama alanından çıkarılıp yürütme organının
düzenleme alanına sokulması sonucunu doğurmaz. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu'naKHK
çıkarma yetkisinin verilmiş olması Anayasa'nın 7. maddesinde öngörülen
"Yasama yetkisinin devredilmezliği" ilkesini ortadan kaldırmaz.
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarılabilmesine yetki veren yasada yer
alması zorunlu öğeler Anayasa'nın bu konuya ilişkin 91. maddesinin ikinci
fıkrasında gösterilmiştir. Buna göre :
"Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin
amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir." Bundan anlaşılacağı gibi
yetki yasasından, yürürlüğe konulacak KHK'nin amacının, kapsamının,
ilkelerinin, kullanma süresinin ve bu süre içinde birden çok kararname
yürürlüğe konulup konulamayacağının belirtmesi gerekir. Bakanlar Kurulu'na
verilen yetki, yasada öngörülen amaç, ilke, kapsam ve süre ile sınırlı ve
türevsel bir yetkidir. O halde, yetki yasasında Anayasa'nın belirlediği
öğelerin belli bir içeriğe kavuşturularak somutlaştırılması gerekir.
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisinin "belli
konularda" verilebileceği 1961 Anayasası'nın 64. maddesinde açıkça
belirtildiği halde, 1982 Anayasası'nın yetki yasasının sahip olması gereken
öğelerini gösteren 91. maddesinde bu koşul yer almamaktadır. Ancak, 1982
Anayasası'nın 87. maddesinde "... Bakanlar Kuruluna belli konularda Kanun
Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermek..." TBMM'nin görev ve yetkileri
arasında sayılmış bulunmaktadır. Bu nedenle, 91. maddede "belli
konularda" ifadesinin yer almaması bir noksanlık sayılamaz. Çünkü, 87.
maddede, Bakanlar Kurulu'naverilecek KHK çıkarma yetkisinin ancak belli
konularda olabileceği açıkça gösterilmektedir. Bu durumda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Bakanlar Kurulu'na ancak belli konularda bu yetkiyi verebilir; her
konuyu kapsayacak biçimde bir KHK çıkarma yetkisi veremez. KHK'nin konusunun
yetki yasasında belirlenmesi zorunludur. Yetki, somutlaştırılmış ve belli bir
konuda tanınmalıdır. Bakanlar Kuruluna sınırları belirsiz bir konuda KHK
çıkarma yetkisi verilemez. KHK'nin konusu da yetki yasasında belirlenen
çerçevenindışına çıkamaz. KHK'nin yetki yasasında belirtilen amaç, kapsam ve ilkelere
de uygun olması gerekir. Verilen yetkinin konusunun yasada gösterilmesi
zorunluluğunun bu yasaya dayanılarak yürürlüğe konulan KHK'lerin yetki yasası
kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının hem yargısal hem de siyasal denetimlerinin
yapılması yönünden çok büyük bir önemi vardır. Yetki Yasası'nın kapsamı dışında
yürürlüğe konulan veya başka bir anlatımla yasanın öngörmediği bir konuda
düzenleme yapan bir KHK'nin Anayasa'ya aykırı olacağı kuşkusuzdur.
Anayasa'da kimi konuların KHK'lerle düzenlenmesi yasaklanmaktadır.
91. maddenin birinci fıkrasında "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak, sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa'nın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez." denilmektedir.
Buna göre, Anayasa'nın KHK'lerle düzenlenemeyeceğini belirlediği
konularda TBMM tarafından Bakanlar Kurulu'na düzenlemede bulunması için bir
yetki verilmesi de olanaksızdır. Verilen yetkinin konusunun belli olmasının,
Anayasa'nın 91. maddesindeki "yetki verilemeyecek konular"ı da
kapsayıp kapsamadığının incelenebilmesi yönünden de önemi büyüktür.
Bu nedenlerle, Bakanlar Kurulu'nun hangi konularda KHK
çıkarabileceği Yetki Yasası'nda açıkça belirtilmeli ve verilen yetki konu
yönünden mutlaka belirgin olmalıdır. Anayasa'nın 91. maddesine göre Yetki
Yasası'nda çıkarılacak KHK'nin "amacı", "kapsamı" ve
"ilkeleri"nin de belirtilmesi gerekir. Amaç, Bakanlar Kurulu'nun
kendisine verilen yetki ile neleri gerçekleştirmesinin istendiğini
belirlediğinden yetki yasasında KHK'nin amacı da somut olarak açıklanmalıdır.
KHK'nin amacı ve kapsamı da konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek
biçimde genel anlatımlarla gösterilmemeli; değişik yorumlamaya elverişli
olmamalıdır. KHK'nin yetki yasasında gösterilen amaç ve kapsamdoğrultusunda,
verilen ilkelere uygun çıkarılıp çıkarılmadığının saptanması hem yargısal hem
de siyasal denetim yönünden zorunludur. KHK, yasada gösterilen amacı dışında
yürürlüğe konulmuşsa ya da yetkinin kapsamını aşıyorsa veya ilkelere uygun
değilse budurum KHK'yi, yetki yasasına ve dolayısıyla Anayasa'ya aykırı
düşürür.
Anayasa'ya göre yetki yasasında, Bakanlar Kurulu'na verilen
yetkinin süresinin de gösterilmesi zorunludur. Bu zorunluluk, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin yetkilerini çok uzun bir süre yürütme organına vermekten
alıkoymaktadır.
Yasada öngörülen sürenin bitiminden sonra çıkarılan KHK'nin
Anayasa'ya aykırı düşeceği kuşkusuzdur. Ancak, yetki süresi içerisinde
çıkarılmış olan KHK'ler yasadaki sürenin bitiminden sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nce onaylanmış olmasalar da geçerliliklerini korurlar.
Anayasa'nın 91. maddesinde ayrıca "Kanun hükmünde
kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak,
kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen
kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten
kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer."
denilmektedir.
B- KHK'nin Yargısal Denetimi
Anayasa'ya göre KHK'ler Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
denetimine bağlıdırlar. Anayasa'nın 91. maddesinde "Kararnameler, Resmî
Gazete'de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelik ve
ivedilikle görüşülür." denilmektedir. Öncelik ve ivedilik koşuluyla, yetki
yasalarının gecikmeden çıkarılabilmesi ve çıkarıldıktan sonra da yürürlüğe
konulan KHK'lerin aynı biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde karara
bağlanması istenilmiştir.
Anayasa'da KHK'lerin siyasal denetimi yanında yargısal denetimi de
öngörülmüştür. KHK'ler, işlevsel (fonksiyonel) yönden yasama işlemi niteliğinde
olduklarından bunların yargısal denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi de
Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir. Anayasa'nın 148., 150., 151.,152. ve 153. maddeleri
hükümlerine göre, KHK'lerin Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından uygunluğunu
Anayasa Mahkemesi denetler.
KHK'nin yargısal denetimi sözkonusu olduğunda, dayandığı yetki
yasasının öncelikle Anayasa'ya daha sonra da KHK'nin kendisinin hem yetki yasasına
hemde Anayasa'ya uygunluğu sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Hernekadar,
Anayasa'nın 148. maddesinde KHK'lerin yetki yasalarına uygunluğunun
denetlemesinden değil yalnızca Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından
uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise de, Anayasa'ya uygunluk
denetiminin içerisine öncelikle KHK'nin yetki yasasına uygunluğunun denetimi
girer. Çünkü, Anayasa'da, Bakanlar Kuruluna ancak yetki yasasında belirtilen
sınırlar içerisinde KHK çıkarma yetkisi verilmesiöngörülmüştür. Yetki yasası
olmazsa (Anayasa mad. 121 dışında) KHK olamaz. Bu yetkinin dışına çıkılması
KHK'yi Anayasa'ya aykırı duruma getirir. Böylece, KHK'nin yetki yasasına aykırı
olması Anayasa'ya aykırı olması ile özdeşleşir. Nitekim, 335 ve 347 sayılı
KHK'ler dayandırıldıkları 3268, 3347 ve 3479 sayılı Yetki Yasalarının kapsamı
dışında kalmaları nedeniyle; 493, 501, 502, 503, 508, 509, 510, 511, 512, 513,
514, 515, 516, 517, 518, 519, 520, 521 ve 524 sayılı KHK'ler ise dayandıkları
3911 sayılı YetkiYasası'nın iptali nedeniyle Anayasa'ya aykırı görülerek iptal
edilmişlerdir.
Olağanüstü Hal KHK'leri dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa'dan
(mad. 121) alırlar. Bu tür KHK'lerin bir yetki yasasına dayanması gerekli
değildir. Buna karşın, olağan KHK'lerin bir yetki yasasına dayanmaları
zorunludur. KHK'ler, yasa gücünü dayandıkları yetki yasasından alırlar. Bu
nedenle KHK'ler ile dayandıkları yetki yasası arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Yetki Yasası, KHK ve KHK'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce
aynen ya da değiştirilerek kabulü birbirlerinden bağımsız işlemler olmayıp
Anayasa'da öngörülen bir sürecin değişik aşamalarıdır. KHK'nin yetki yasası ile
olan bağı, KHK'yi aynen ya da değiştirerek kabul eden yasa ile kesilir. Bu
yasa, KHK'yi kendi bünyesinealarak genel anlamda bir yasa niteliğine
dönüştürür. Bu nedenle, KHK ile dayandığı yetki yasası arasındaki bağ KHK'nin
aynen ya da değiştirilerek yasaya dönüşmesine kadar devam etmektedir. KHK, yasa
gücünü, dayandığı yetki yasası ile konulan esaslara uygunluğu ve yetki yasasının
da Anayasa'ya uygunluğu varsayıldığı için kazanmaktadır. Yetki yasasının
Anayasa'ya aykırılığının saptanması ya da bu nedenle iptaline karar verilmesi
durumunda, bu varsayım gerçekleşmediğinden, bu yasaya dayanılarak çıkartılan
KHKAnayasal dayanaktan yoksun kalır. Bu durumda KHK, Anayasa'nın uygun gördüğü
ölçünün ötesinde verilen bir yetkinin kullanılması sonucu çıkartılmış olması
nedeniyle Anayasa'ya aykırılık oluşturur. KHK; yetki yasasına ve içeriği
yönünden de Anayasa'ya aykırıbulunmasa bile dayandığı yetki yasası Anayasa'ya
aykırı ise bu nedenle iptali gerekir.
KHK'nin Anayasa'ya uygun bir yetki yasasına dayanması geçerliliğin
ön koşuludur. Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki
yasası Anayasa'ya aykırı olan bir KHK'nin kuralları, içerikleri yönünden
Anayasa'ya aykırılık oluşturmasalar bile, Anayasa'ya uygunluğundan söz
edilemez.
Öbür yönden, KHK'lerin Anayasa'ya uygunluk denetimleri yasaların
denetimlerinden farklıdır. Anayasa'nın 11. maddesinde; "Kanunlar Anayasaya
aykırı olamaz." denilmektedir. Bu nedenle yasaların denetiminde, onların
yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. KHK'ler ise konu,
amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem de
Anayasa'ya uygun olmak zorundadırlar. Bu nedenlerle, KHK kurallarının içerikler
yönünden de Anayasa'ya uygunluk denetiminin yapılabilmesi için öncelikle ortada
Anayasa'ya uygun bir yetki yasasının varlığı gerekir.
KHK'lerin Anayasa'ya aykırılığı saptanmış ya da bu nedenle iptal
edilmiş bir yetki yasasına uygun olup olmadığının incelenmesi ise denetimi
anlamsız kalır. Çünkü Anayasa'ya aykırı bir yetki yasasına dayanılarak
çıkartılan KHK'lerin Anayasa'ya uygun görülmesi olanaksızdır.
Yetki yasasının iptalinin, bu yasaya dayanılarak çıkartılan
KHK'lere etkisinin Anayasa'nın 153. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi
uygun değildir. Çünkü, Anayasa'nın 153. maddesindeki "İptal kararları
geriye yürümez." kuralına dayanılarak, yetki yasasının iptaline ilişkin
kararın, ResmîGazetede yayımı gününe kadar çıkarılan KHK'leri etkilemeyeceği
sonucu çıkarılamaz.
Bütün bu nedenlerle, Anayasa'ya aykırılığı saptanan ya da iptaline
karar verilen yetki yasasına dayanılarak çıkarılan KHK'lerin, Anayasa'nın
Başlangıç'ındaki "Hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen
hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına
çıkamayacağı", 2. maddesindeki "Hukuk devleti" ilkeleriyle 6.
maddesindeki "Hiç kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet
yetkisi kullanamaz." kuralı ve KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91.
maddesiyle bağdaştırılmaları olanaksızdır.
Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan, yetki yasasının kapsamı
dışında kalan, dayandığı yetki yasasının Anayasa'ya aykırılığı saptanan ya da
Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptal edilen KHK'lerin anayasal konumları
birbirinden farksızdır. Böyle durumlarda KHK'ler anayasal dayanaktan yoksun
bulunduklarından içerikleri Anayasa'ya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında
iptalleri gerekir.
C- 558 sayılı KHK'nin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 8.6.1995 günlü, 4113 sayılı
Yetki Yasası'na dayanılarak çıkartılmıştır. 4113 sayılı Yetki Yasası'nın 558
sayılı KHK'nin dayanağını oluşturan bölümü Anayasa Mahkemesi'nin 19.9.1995
günlü, Esas 1995/44, Karar 1995/44 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Böylece, 558 sayılı KHK anayasal dayanaktan yoksun kalmıştır.
KHK'lerin yargısal denetim bölümünde açıklanan nedenlerle, 4113
sayılı Yetki Yasası'nın Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edilen Sermaye
Piyasası Kanunu'na ilişkin bölümüne dayanılarak çıkarılmış bulunan 558 sayılı
KHK, Anayasa'nın Başlangıç'ında yer alan kayıtsız şartsız Türk Milleti'nin olan
egemenliği "... millet adına kullanmağa yetkili kılınan hiçbir kişi ve
kuruluşun,bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla
belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı; "2. maddesindeki "hukuk
devleti", 6. maddesindeki "Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasa'dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz" ilkeleriyle, KHK
çıkarma yetkisine ilişkin 91. maddesine aykırıdır. Bu durum karşısında dava
dilekçesinde ileri sürülen diğer aykırılık savları üzerinde durulmaksızın 558
sayılı KHK'nin iptali gerekir.
D- İptal Hükmünün Yürürlüğe Gireceği Gün Sorunu
Anayasa'nın 153. maddesi ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddesi hükümleri
uyarınca, yasa, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü ya da bunların belirli madde veya hükümleri iptal kararının Resmî
Gazete'de yayımlandığı gün yürürlükten kalkar. Ancak, Anayasa Mahkemesi, iptal
kararı ile meydana gelecek olan hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu
yararını ihlâl edici nitelikte görürse, doldurulması için iptal kararının
yürürlüğe gireceği günü ayrıca kararlaştırabilir.
Dava konusu 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 1., 6., 10. ve
12. maddeleriyle 2499 sayılı Sermaye Piyasası Yasası'nın 11. maddesinin ikinci
fıkrasında, 22. maddesinde, 40. maddesinin birinci fıkrasında ve 46. maddesinin
birinci fıkrasının (c), (g) ve (h) bentlerinde yapılan değişikliklerin iptali
sonucu doğan hukuksal boşluk kamu yararını bozacak nitelikte görüldüğünden
Anayasa'nın 153. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesi gereğince bu kurallara ilişkin iptal
kararının yürürlüğe gireceği günün ayrıca belirtilmesi gerekir.
2499 sayılı Yasa'nın 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
değiştirilen diğer kuralları hakkında verilen iptal kararı nedeniyle doğan
hukuksal boşluk, kamu düzenini tehdit ve kamu yararını bozucu nitelikte
görülmediğinden bunlara ilişkin iptal kararının yürürlük gününün ayrıca
belirtilmesine gerek bulunmamaktadır.
VI- SONUÇ
A- 24.6.1995 günlü, 558 sayılı "Sermaye Piyasası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname"nin Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, Güven DİNÇER, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI ile Lütfi F.
TUNCEL'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 1) 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1., 6., 10. ve 12.
maddeleriyle 2499 sayılı Sermaye Piyasası Yasası'nın 11. maddesinin ikinci
fıkrasında, 22. maddesinde, 40. maddesinin birinci fıkrasında ve 46. maddesinin
birinci fıkrasının (c), (g) ve (h) bentlerinde yapılan değişikliklerin iptali
sonucu doğan hukuksal boşluk kamu yararını bozacak nitelikte görüldüğünden
Anayasa'nın 153. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesi gereğince BU KURALLARA İLİŞKİN İPTAL
KARARININ RESMİ GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DÖRT AY SONRA YÜRÜRLÜĞE
GİRMESİNE,
2499 sayılı Yasa'nın;
a- 11. maddesinin ikinci fıkrasında Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER,
Haşim KILIÇ ile Sacit ADALI'nın,
b- 22. maddesinde, 40. maddesinin birinci fıkrasında, 46.
maddesinin birinci fıkrasının (c), (g) ve (h) bentlerinde Yekta Güngör ÖZDEN,
Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ ile Sacit ADALI'nın,
Karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- 2499 sayılı Yasa'nın 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
değiştirilen diğer kuralları hakkında verilen iptal kararı nedeniyle doğan
hukuksal boşluk, kamu düzenini tehdit ve kamu yararını bozucu nitelikte
görülmediğinden bunlara ilişkin İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜK GÜNÜNÜN ERTELENMESİNE
GEREK OLMADIĞINA,
2499 sayılı Yasa'nın;
a- 12. maddesinin altıncı, 45. maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkralarında, 46/B maddesinde ve 49. maddesine eklenen fıkrada OYBİRLİĞİYLE,
b- 13/A maddesine eklenen fıkrada, 15/A maddesinde, 30. maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi ile ikinci fıkrasında yapılan değişiklikte, 34.
maddesine eklenen fıkrada, 39. maddesinde, 45. maddesinin birinci fıkrasında
Güven DİNÇER ile Lütfi F. TUNCEL'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
c- 17. maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikte Güven
DİNÇER, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Ali HÜNER ile Lütfi F. TUNCEL'in
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
d- 46. maddesine eklenen,
aa- (i) bendinde Güven DİNÇER, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN ile
Lütfi F. TUNCEL'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
bb- (j) bendiyle birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen
fıkralarda Güven DİNÇER, Mustafa BUMİN, Lütfi F. TUNCEL'in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
e- 46/A maddesinde Güven DİNÇER ile Lütfi F. TUNCEL'in karşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA,
13. 11.1995 gününde karar verildi.
|
|
|
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
|
|
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
|
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
Üye
Mustafa
YAKUPOĞLU
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/45
Karar Sayısı : 1995/58
558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle değiştirilen 2499 sayılı
Yasa'nın 11. maddesinin ikinci fıkrasıyla 22. maddesinde, 40. maddesinin
birinci fıkrasında ve 46. maddesinin birinci fıkrasının (c), (g) ve (h)
bentlerinde yapılan değişikliklerin iptaline karar verilmesi sonucu doğan
hukuksal boşluk kamu düzenini tehdit ya da kamu yararını bozucu nitelikte
olmadığından Anayasa'nın 153. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesi gereğince bu kurallara ilişkin
iptal kararının yürürlüğe gireceği günün ayrıca belirtilmesine gerek
bulunmadığından, bu konudaki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
|
|
|
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/45
Karar Sayısı: 1995/58
1- Anayasa Mahkemesi'nin 13.11.1995 günlü, Esas : 1995/45, Karar :
1995/58 sayılı kararındaki iptal gerekçesi :
"558 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 8.6.1995 günlü, 4113
sayılı Yetki Yasası'na dayanılarak çıkartılmıştır. 4113 sayılı Yetki Yasası'nın
558 sayılı KHK'nin dayanağını oluşturan bölümü Anayasa Mahkemesi'nin 19.9.1995
günlü, Esas : 1995/44, Karar : 1995/44 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Böylece, 558 sayılı KHK anayasal dayanaktan yoksun
kalmıştır."
"Bu durum karşısında dava dilekçesinde ileri sürülen diğer
aykırılık savları üzerinde durulmaksızın 558 sayılı KHK'nin iptali
gerekir." biçimindedir.
Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmasına yetki verilmesi,
Anayasa'nın 87. ve 91. maddelerine dayanmaktadır. 87. maddede Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin görev ve yetkileri arasında "Bakanlar Kuruluna belli
konularda Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermek"te sayılmış, 91.
maddede de, Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmasına yetki veren yasada bulunacak
ögeler belirtilmiş, bu maddenin son bendinde ise "kanun hükmünde
kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak,
kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de
gösterilebilir." hükmü getirilmiştir.
Anayasa'nın hiçbir hükmünde, "Yetki yasalarının iptali
halinde, bu yetki yasalarının hukuken var olduğu dönemde, bu yasalara göre
çıkarılmış kanun hükmünde kararnamelerin esasının incelenmesine gerek kalmadan
iptal edileceği yolunda" doğrudan bir kural bulunmamaktadır. Bu husus
çoğunluğun anayasal bir yorumu olarak ortaya çıkmaktadır.
Kanun hükmünde kararnameler çıktığı tarihte, yasal olan bir yetki
yasasına göre çıkarılmaktadır. Bu yetki yasası o tarihte yürürlüktedir ve
geçerlidir. Buna dayanılarak çıkarılan KHK'nin de bir hukuki dayanağı vardır.
İptal veya itiraz yoluyla konu Anayasa Mahkemesi'nin önüne getirilip karar
verilinceye kadar da bu kanun hükmünde kararname yürürlüktedir.
Burada asıl olan KHK'nin, çıktığı tarihte yasal olarak kabul
edilen, bir yetki yasasına dayanıp dayanmadığıdır. İncelenmesi gereken esas
unsur bu olmalıdır. Eğer yetki yasası yürürlükte ise, herhangi bir nedenle
iptal edilmemiş ya da yürürlük süresi dolmamışsa, çıkarılmış KHK de Anayasal
dayanağa oturmuş demektir. Sonradan o yetki yasasının yürürlükten kaldırılması
ya da yürürlük süresinin sona ermesi KHK'nin anayasal dayanaktan yoksun kaldığı
anlamına gelmez.
Ayrıca Yetki Yasası'nın iptali nedeniyle KHK'nin de anayasal
dayanağının kalmadığı yolundaki görüş, iptal kararının etkisini KHK'nin çıkış
tarihine kadar çekmek anlamını taşır. Halbuki Anayasa'nın 153. maddesinin
beşinci bendinde "iptal kararları geriye yürümez" denilmektedir. Bu
nedenle bu yoldaki bir kararın Anayasa'nın 153. maddesinin belirlediği kuralla
da bağdaşmadığı görüşündeyiz.
8.6.1995 günlü, 4113 sayılı Yetki Yasası esastan incelenerek,
kararda belirtilen nedenlerle Anayasa'ya aykırı bulunmuştur. Bu husus
elbetteki, bu yetki yasasına dayanılarak çıkarılan KHK'leri de etkileyecektir.
Ancak bu durum esasa geçilmeden anlaşılamaz. Konunun esasa geçilerek
incelenmesi ve varsa Anayasa'ya aykırılıkların bu evrede ortaya konulması
gerekirdi.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu 557 sayılı KHK'nin esasının
incelenmesine geçilerek anayasal denetiminin yapılması ve Anayasa'ya aykırı bir
yönü varsa iptal edilmesi gerekirdi. Yalnızca KHK'nin yasal dayanağını teşkil
eden 4113 sayılı Yetki Yasası'nın iptal edilmiş olması nedeniyle, "Anayasal
dayanaktan yoksun kalındığı" gerekçesine dayanılarak, işin esasına
geçilmeden iptal kararı verilmesinde isabet görülmemektedir.
Bu nedenle 16.6.1995 günlü ve 538 sayılı KHK'nin esasına
girilmeden "anayasal dayanaktan yoksun kalındığı" gerekçesiyle verilen
iptal kararına ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
2- Birinci maddede belirttiğimiz kararda; 24.6.1995 günlü, 558
sayılı "Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname"nin iptalinden sonra, KHK'nin kimi maddeleri için,
"iptal sonucu doğan hukuksal boşluk kamu yararını bozacak nitelikte
görüldüğünden Anayasa'nın 153. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usullleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesi gereğince bu kurallara
ilişkin iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dört ay
sonra yürürlüğe girmesi" kararlaştırılmıştır.
Bizim de uygun bulduğumuz bu gerekçeyi, aynı şekilde KHK'nin
azınlıkta kaldığımız maddeleri için de gerekli görüyoruz ve çoğunluk görüşüne
bu nedenle de katılmıyoruz.
|
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Esas Sayısı : 1995/45
Karar Sayısı : 1995/58
Çoğunluk gerekçesinde özetle; 4113 sayılı Yetki Yasası iptal
edilmiş olduğundan buna dayanılarak çıkarılmış KHK'lerinde yasal dayanağı
kalmayacağından esasın incelenmesine geçmeden iptali gerekir denilmektedir.
Dava konusu KHK'nin esasına geçilerek Anayasal denetimi yapılmalı
idi. Salt "yasal dayanağı kalmadığı gerekçesinden" hareketle esasa
geçmeden Anayasa'ya aykırı görüp iptal etmek mümkün değildir.
KHK'ler Anayasa'nın 91. maddesi gereğince yetki yasasında
belirtilen çerçeve içinde çıkarılabilir. Yani KHK'yi çıkarma yetkisi bu yasa
ile verilir. KHK'nin çıktığı tarihte yetki yasası yürürlükte olduğuna, yani
buna dayanarak çıkarıldığına göre "yasal dayanaktan yoksundur" demek
hukuka uygun düşmez. KHK hukuk alemine çıktığı tarihte yetki yasası var mıdıryok
mudur buna bakılmalıdır. Yetki Yasası, KHK'ye bu hayatiyeti verdikten sonra
onun yürürlükten kaldırılması, süresinin sona ermesi KHK'nin yasal dayanaktan
yoksun kaldığı anlamına gelemez.
Aynı durum Yetki Yasasının Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi
halinde de devam eder. "Dayanak" yönünden, bir yasanın yürürlükten
kaldırılması, süresinin sona ermesi ya da iptal edilmesi arasında hiç bir fark
yoktur. Bu üç halde de sonuçta yasa varmışçasına hukukî tasarrufta bulunulamaz.
Ama yasa sona ermeden evveldoğan hukukî neticeler hayattadır ve varlığını devam
ettirirler.
Ancak bu yasalara dayanılarak yapılan tasarruflar hakkında hukuka
aykırılık gerekçesi ile dava açılmışsa yasal dayanak yönünden değil, esastan
inceleme yapılarak varsa aykırılık iptal edilir.
Yetki Yasası esastan Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Konusu, amacı, kapsamı ve ilkeleri yönünden tesbit edilen anayasal aykırılıklar
ilgili KHK'leri de mutlaka etkiler. Yetki Yasasının belirtilen unsurlarındaki
bu aykırılıklar KHK'lere intikal eder. Ama bu aykırılık "Yasal
Dayanak" gibi şekli değil esasa ilişkin bir aykırılıktır. Bu da ancak
KHK'nin esasına geçilerek yapılacak bir inceleme sonunda tesbit edilebilir.
Yetki Yasası'nın iptali nedeniyle KHK'nin yasal dayanağının
kalmadığını söylemek, iptal kararının etkisini KHK'nin hukuk alanına çıktığı
tarihe kadar çekmek anlamını taşır. Böyle bir anlayışa Anayasa'nın 153. maddesindeki
iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği ilkesi izin vermez.
Bu nedenle KHK'nin esasının incelenmesine geçmeden sadece
"Yasal Dayanaktan Yoksun Kalması" sebebine dayalı bir Anayasa'ya
aykırılık gerekçesine katılmıyoruz.
|
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Sacit ADALI
|