ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1994/64
Karar Sayısı: 1994/61
Karar Günü: 21/7/1994
İPTAL
DAVASINI AÇAN: Ana muhalefet (Anavatan) Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Grubu adına Grup Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN.
İPTAL
DAVASININ KONUSU: 6.6.1994 günlü Resmî Gazete’de
yayımlanan 531 sayılı "28.5.1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname"nin
3987 sayılı Yetki Yasası'nın iptali nedeniyle anayasal dayanaktan yoksun
bulunduğu ve Anayasa'nın 2., 6., 7., 8., 10., 11., 48., 49., 60., 87., 91.,
138. ve 153. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve uygulanmasından doğacak
giderilmesi güç durum ve zararların önlenmesi amacıyla yürürlüğünün
durdurulması istemidir.
II-
YASA METİNLERİ:
A.
İptali İstenilen Kurallar:
İptali
istenilen 531 sayılı ”28/5/1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanun’da Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname” şöyledir:
3291
sayılı Kanun’da değişiklik yapılması 5/5/1994 tarih ve 3987 sayılı Kanun’un
verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca 30/5/1994 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
Madde
1- 28/5/1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanun’un Beşinci Bölüm Başlığı aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Özelleştirme
Uygulamalarına ilişkin Hükümler”
Madde
2- 3291 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
13- Bu Kanunu göre;
A-
a) Kamu İktisadi Teşebbüslerinin, bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme,
işletme birimleri ile varlıklarının ve iştiraklerindeki kamu paylarının,
b) Kamu
İktisadi Teşebbüsleri statüsü dışında kalmakla beraber sermayesinin tamamı
veya yarısından fazlası devlete ve/veya diğer kamu tüzel kişilerine ait olan
ticari amaçlı kuruluşlardaki kamu payları ile bunların varlıkları ve
iştiraklerindeki kamu paylarının,
c) Devletin
diğer iştiraklerindeki kamu paylarının ve Hazine’ye ait payların,
d) Yukarıdaki
bentlerin kapsamına girmeyen (mahalli idareler hariç) diğer kamu tüzel
kişilerinin iştiraklerindeki kamu paylarının,
e) Genel
ve Katma bütçeli idareler ile yukarıdaki alt bentlerde belirtilen kurum,
kuruluş, teşebbüsler ile -mahalli idareler hariç- bu kanun hükümleri uyarınca
diğer bütün kamu tüzel kişilerinin gördükleri kamu hizmeti ile doğrudan doğruya
ilgili olmayan (hangi isim altında olursa olsun dinlenme, oturma ve sosyal
tesisler dahil) varlıklarının; birlikte ve/veya ayrı ayrı “özelleştirme kapsamı”na alınmasına, Özelleştirme İdaresi Başkalığının
(idare) teklifi üzerine Özelleştirme Yüksek Kurulunca (Kurul) karar verilir. (Bu
maddenin A bentinin a, b, c, d ve e alt bentlerinde
sayılanlar bundan böyle “kuruluş” olarak anılacaktır) Ancak
kamu iktisadi teşebbüsleri ile kamu iktisadi teşebbüsleri statüsü dışında
kalmakla beraber sermayesinin tamamı veya yarısından fazlası devlete ve/veya
diğer kamu tüzel kişilerine ait olan ticari kuruluşların özelleştirme kapsamına
alınmasına ilişkin kurul kararları Bakanlar Kurulunun onayına sunulur ve
Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile onaylandığı tarihte yürürlüğü girer. Diğer
kuruluşların özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin urulu
kararının yürürlüğe girmesi için bu şartlar aranmaz.
Kuruluşların
özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin Kurul kararında; bu kuruluşlardan
hangilerinin (iştirakler hariç) “mali ve hukuki yönden yeniden yapılandırma"ya tabi tutulacağı, hangilerinin
özelleştirilmek üzere doğrudan "özelleştirme programı"na
alınacağı belirtilir.
B-
Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlardan;
a) Yeniden
yapılandırılmalarına Kurulca karar verilenlerin yeniden yapılandırma işlemleri tamamlanıncaya
kadar bağlı oldukları bakanlık veya kurumlar ile ilgileri ve mevcut statüleri
aynen devam eder. Bunlarla ilgili mali ve hukuki yeniden yapılandırma işlemleri
Hazine Müsteşarlığı tarafından yürütülür. Yeniden yapılandırma işlemleri
tamamlananlar Kurul kararı ile özelleştirme programına alınır. Bu şekilde
yeniden yapılandırılarak Kurul kararı ile özelleştirme programına almanlar ile
doğrudan özelleştirme programına alınanlar (14’üncü maddenin E bendinde
belirtilen iştirak payları ve varlıklar hariç) programa alınmaya ilişkin Kurul
kararının alındığı tarihte başkaca bir işleme gerek olmadan ve bedel alınmaksızın
idareye devredilmiş sayılır.
b) Özelleştirme
programına alınarak idareye devredilenler buna ilişkin Kurul kararı tarihinden
itibaren bağlı oldukları bakanlık veya kurumla ilişkileri kesilerek
Başbakanlığa bağlanmış sayılır. Özelleştirme programına alınan kuruluşlar (bu
Kanun ile 2983 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla) özel hukuk
hükümlerine tabi olup bunlar hakkında kendi kuruluş kanunları ile 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmaz.
c) Özelleştirme
programına alınan kuruluşlarla ilgili olarak idari, hukuki, mali ve teknik
yönden düzenlemeler yapmaya ve bu kuruluşların satış, devir, kiralama, işletme
hakkı devri, mülkiyetin gayri aynî hakların tesisi ve işin gereğine uygun sair
akitler yoluyla devirleri veya diğer yöntemlerle devredilmeleri suretiyle
özelleştirilmelerine ve bunlara ilişkin uygulama esaslarına İdarece karar
verilir.
İdare
tarafından yürütülen özelleştirme uygulamalarının sonunda yapılacak nihai devir
işlemleri Kurul’un onayı ile yürürlüğe girer.
D-
Özelleştirme programına alınan kuruluşların küçültülmesine, kısmen veya tamamen
süreli veya süresiz olarak faaliyetlerinin durdurulmasına, kapatılmasına veya
tasfiyesine Kurulca karar verilir. Bu kararlara ilişkin işlemler idarece yerine
getirilir.
Madde
3- 3291 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere maddeye iki
fıkra eklenmiştir.
"Özelleştirme
programına alman kuruluşlarla ilgili olarak;
A-
Mevcut durumları itibarıyla anonim şirket statüsünde olan kuruluşların ana
sözleşmelerinin bu Kanun hükümlerine uygun hâle dönüştürülmeleri ile anonim
şirket statüsünde bulunmayanlardan gerekli görülenlerin bu Kanun’a uygun ana
sözleşmelerinin hazırlanarak anonim şirkete dönüştürülmelerine idarece karar
verilir ve bunların ana sözleşmeleri İdarece onaylanır. Ancak özelleştirilecek
kuruluşların özellikleri ve kamu yararı gözönünde
bulundurularak yönetim kurullarınca alınacak bazı kararların geçerliliği için,
kamu hissesine onay hakkı veren imtiyazlı hisseler ihdasına Kurulca karar
verilebilir.
B-
Bu maddenin (A) bendi gereğince anonim şirket hâline dönüştürülenlerin
sermayelerindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar, diğerlerinde ise
özelleştirme uygulamaları sonucu devredilmeleri tarihine kadar bunların;
a) Sermaye
miktarını tespit etmeye,
b) Kuruluş,
birleşme veya bölünmelerinde gerekli düzenlemeleri yapmaya; mal varlıklarına,
hak ve yükümlülüklerine ilişkin esasları tespit etmeye,
c) Hesapları
ve faaliyetleri ile ilgili her türlü düzenlemeyi yapmaya,
d) Bu
işlemleri kolaylaştırıcı tedbirler almaya,
İdare
yetkilidir.
C-
Kuruluşların özelleştirme programına alınmalarından önce mülkiyetinde ve/veya
tasarrufunda bulunan her türlü hak ve mameleki ile borçları, özelleştirme
programına alındıktan sonra da aynen devam eder.
D-
Müessese, işletme ve işletme birimlerinin ayrı ayrı anonim şirkete
dönüştürülmeleri hâlinde bağlı oldukları kuruluşların hak ve yükümlülüklerinden
hangilerinin anonim şirkete dönüştürülen bu kuruluşa intikal edeceğine, İdare
tarafından karar verilir.
E-
Bağlı ortaklıklar ile bağlı ortaklık statüsünde olmayan ve sermayesinin
yarısından fazlası kamuya ait olanların iştiraklerindeki paylar ile varlıkları,
gerektiğinde ilgili kuruluş adına İdare tarafından özelleştirilebilir. Bu
takdirde özelleştirme sonucu elde edilecek gelir, özelleştirme giderleri
düşüldükten sonra ilgili kuruluşa verilir.”
"Özelleştirme
programına alınan kuruluşlardan gerekli görülenlerin anonim şirkete
dönüştürülmelerinde ve anonim şirkete dönüştürülenlerin özelleştirme
programında bulundukları süre içinde Türk Ticaret Kanunu, Sermaye Piyasası
Kanunu ve ilgili diğer kanunlardaki şirket kuruluşuna ilişkin şartlar aranmaz.”
"Özelleştirme
programına alınan kuruluşlardan anonim şirkete dönüştürülenlerden kamu payı
%50’nin altına düşünceye kadar, diğerlerinde ise özelleştirme uygulamaları
sonucu devredilmeleri tarihine kadar bu kuruluşların yönetim, denetim ve
tasfiye kurulu üyelikleri ile genel müdürlüklerine yapılacak atamalar ve bu
görevlerden alınma işlemleri, İdare Başkanının teklifi ve Başbakanın onayı ile
yapılır.”
"Özelleştirme
uygulamalarından elde edilen gelirler ile özelleştirme programına alınan
kuruluşlardan elde edilen temmettülerin tamamı
özelleştirme Fonundan toplanır.”
Madde
4- 3291 sayılı Kanunun 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
15- Özelleştirme programına alınan kuruluşların kullanımlarında bulunan
gayrimenkullerle ile ilgili olarak aşağıdaki hükümler uygulanır.
A-
Özelleştirme programına alınan kuruluşlardan; anonim şirkete dönüştürülenlerin
kuruluş sermayelerinde veya bunların sermaye artırımlarında (iştirakler hariç)
konulacak olan ayni sermayenin değerlendirilmesi İdarece sonuçlandırılır.
Kuruluşların anonim şirkete dönüştürülmesi hâlinde, şirket sermayesinin tamamı
ayni sermaye olarak konulabilir. Ayni sermaye karşılığı çıkarılacak hisse
senetleri İdareye bedelsiz olarak devredilmiş sayılır. Bu hususlarda Türk
Ticaret Kanunu’nun 285, 299, 392 ve 404 üncü maddeleri
uygulanmaz.
B-
Özelleştirme programına alınan ve %50 den fazla kamu payı bulunan kuruluşlar
tarafından kullanılan, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki veya Hazinenin
mülkiyetindeki taşınmaz malların (Anayasanın 43, 168 ve 169 uncu maddeleri
hükümleri saklı kalmak kaydıyla) mülkiyetinin bu kuruluşlara devrine ve/veya bu
kuruluşlar lehine mülkiyetin gayri aynî hakların tesisine ilişkin olarak;
a)
Anonim şirket hâline dönüştürülen kuruluşlardan kamu iktisadi teşebbüsleri ile
kamu iktisadi teşebbüsü statüsü dışında kalan ve sermayesinin tamamı ve/veya
yarısından fazlası Devlete ait olanların kullanımındakilerin mülkiyeti
(bedelleri şirketin kuruluşunda veya yapılacak sermaye artırımında ayni sermaye
olarak konulmak üzere) ilgili kuruluşa devredilir. Bu suretle oluşan ayni
sermaye karşılığı çıkarılacak hisseler bedel ödenmeksizin İdareye devredilmiş
sayılır.
b) Anonim
şirkete dönüştürülmeyen kuruluşların kullanımındaki taşınmazların mülkiyeti ise
bedelsiz olarak bu kuruluşlara devredilir. Bu taşınmazlar, İdare tarafından
kuruluşun mal varlığının değerlendirilmesi sırasında aktif değerler olarak
değerlendirilir.
c)
Bu maddenin (B) bendinde belirtilen taşınmazların devredildiği kuruluşların
özelleştirilmesi sırasında İdarece genel değer tespiti yapılırken, bu
taşınmazların bedeli 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundaki
kıymet takdiri esasları gözönünde tutularak
belirlenir. Bu suretle tespit edilen taşınmaz bedeli nedeniyle özelleştirmenin
yapılamayacağının anlaşılması hâlinde özelleştirme İdare tarafından belirlenen
uygun bir fiyat üzerinden yapılabilir.
d)
Bu maddenin (B) bendinde belirtilen taşınmazlar için, (tapuda tescil tarihine
kadar hükmen kesinleşenler hariç) tahakkuk eden ecrimisil
bedelleri talep edilmez, tahsil edilenler iade edilmez.
e)
Özelleştirme programına alınan ve %50 den fazla kamu payı bulunan kuruluşlar
tarafından kullanılan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki veya Hazinenin
mülkiyetindeki taşınmaz mallardan özel mülkiyete konu olamayanlar üzerinde bu
kuruluşlar lehine, (Anayasanın 43, 168 ve 169 uncu maddeleri hükümleri saklı
kalmak kaydıyla) devredilebilir mülkiyetin gayri aynî haklar tesis edilir.
f)
Kuruluşlar, bu maddeye göre mülkiyeti devredilecek ve/veya devredilebilir
mülkiyetin gayri aynî hak tesis edilecek taşınmaz mallarla ilgili
başvurularını, özelleştirme programına alınmaları tarihini takip eden altı ay
içinde taşınmaz malın bulunduğu defterdarlık veya mal müdürlüklerine ulaştırmak
zorundadırlar.
C-
Özelleştirme programındaki kuruluşlar ile diğer kamu kurum ve kuruluşları
arasında, taşınmaz malların ifrazı, irtifak, intifa, işletme ve kira haklarının
devri ve tasfiyesi ile bedelli devri zorunlu olan taşınmaz malların devrinde ve
bu maddenin uygulanmasında ortaya çıkacak sorunları çözmeye, İdarenin görüşü
alınarak Maliye Bakanlığı yetkilidir.
D-
Bu maddenin (B) bendine göre devredilmesi gereken taşınmaz malların ifrazında
3194 sayılı İmar Kanunundaki kısıtlamalar uygulanmaz.”
Madde
5- 3291 sayılı Kanunun 16’ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
16- Özelleştirme programına alınan, özelleştirilen, faaliyeti durdurulan,
küçültülen, kapatılan veya tasfiye edilen kuruluşlarda çalışan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personel ile 399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye tabi sözleşmeli personel, diğer kamu kurum ve/veya
kuruluşlarına, 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesinin (f) bendinde
yer alan hükümler de dikkate alınarak aşağıdaki şekilde nakledilirler;
A-
Özelleştirme programına alınan kuruluşların;
a) Özelleştirilmeleri
sonucu bunlardaki kamu payının % 50’nin altına düşmesi
veya bunların müessese, işletme ve işletme birimlerinin satılması veya
devredilmesi hâlinde; satış veya devre ilişkin sözleşmenin imzalanmasından,
b) Küçültülmesi,
faaliyetlerinin kısmen veya tamamen durdurulması, süreli veya süresiz olarak
kapatılması veya tasfiye edilmesi sonucu istihdam yapısının değişmesi hâlinde
bunlarla ilgili işlemlerin sonuçlanmasından,
itibaren on beş gün içerisinde işlem sonuçları
İdare tarafından ilgili kuruluşa bildirilir. İlgili kuruluş bildirim
tarihinden itibaren otuz gün içerisinde T.C. Emekli Sandığına tabi personel ile
ilgili bilgileri Devlet Personel Başkanlığına gönderir.
B-
Personele ilişkin bilgilerin Devlet Personel Başkanlığına bildirilmesinden
itibaren en geç kır kbeş gün içerisinde bu
Başkanlığın teklifi üzerine ilgili personel, kamu kurum ve kuruluşlarında
durumlarına uygun boş kadro ve pozisyonlara atanırlar. 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kuruluşlarda personelin
durumuna uygun boş kadro bulunmaması hâlinde mevcut boş kadrolarda sınıf, ünvan ve derece değişikliği yapmaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
C-
Bu madde gereğince yapılacak kadro değişikliklerinde 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 9 uncu maddesinin son fıkrası hükmü uygulanmaz.
D-
Bu madde gereğince diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakil sebebiyle boşalan kadro
ve pozisyonlar, boşaldıkları tarihten itibaren iptal edilmiş sayılır.
E-
Kamu kurum ve/veya kuruluşlarına atanacak personelin (A) bendinde belirtilen
durumlarda atamanın yapılacağı tarihe kadar geçecek süredeki, aylık ücret,
sosyal hak ve yardımlar ile her türlü özlük hakları Başbakanlık bütçesinden
ödenir.
Kamu
kurum ve kuruluşlarına atanan personelin devir sözleşmelerinin yapıldığı
tarihteki kadro ve pozisyonlarına ait aylık, ek gösterge, ikramiye, her türlü
zam ve tazminat haklarının veya sözleşme ücretlerinin net tutarının,
nakledildiği kuruluş mevzuatına göre hak edeceği aylık veya sözleşme ücretinin
(varsa ikramiye dahil) net tutarından fazla olması hâlinde, nakledildiği
kuruluşta aldığı ücret ile önceki ücreti eşitleninceye kadar geçen dönemde, iki
ücret arasındaki fark herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat
olarak ödenir.”
Madde
6- 3291 sayılı Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
"Ek
Madde 6- Özelleştirme programına alınan kuruluşlardan (iştirakler hariç);
anonim şirket statüsünde olanlardan kamu payı % 50’nin
altına düşünceye, diğerlerinde ise bunların satışına ilişkin devir sözleşmesi
yapılıncaya kadar, bu kuruluşlarda çalışan personel hakkında bu Kanunda hüküm
bulunmayan hâllerde daha önce tabi oldukları personel rejiminin uygulanmasına
devam olunur.
Ek
Madde 7- Kuruluşların özelleştirme programına alınmalarına ve özelleştirme
uygulamaları sonucu nihai devir işlemlerinin onaylanmasına ilişkin kararlar
Resmî Gazetede yayımlanır.
Ek
Madde 8- Özelleştirme programındaki kuruluşlardan (iştirakler hariç) bu Kanun
gereğince anonim şirkete dönüştürülenlerde üretilen veya satılan mal ve
hizmetlerin fiyat ve tarifeleri bu kuruluşların yönetim kurullarınca,
diğerlerinde ise yetkili organlarınca belirlenir.
Ek
Madde 9- Bu Kanunun hükümleri gereğince yapılacak özelleştirme uygulamalarına
ve ihale usullerine ilişkin esaslar İdarece çıkarılacak yönetmeliklerle tespit
olunur. Bu yönetmelikler Kurulca onaylanarak yürürlüğe girer.
Ek
Madde 10- Özelleştirme uygulamaları sırasında, çıkabilecek anlaşmazlıklar
yürürlükteki kanun hükümlerine göre Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinde veya
(uluslararası hakemlik dahil) tahkim yollarına başvurularak çözülür.”
Geçici
Madde 1- Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulanması sırasında Kamu İktisadi
Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarda (II) sayılı cetvele tabi sözleşmeli statüde
çalışmakta iken 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi kurumlara
nakledilerek Devlet memuru statüsüne geçirilenlerin sözleşmeli statüde geçen
hizmet süreleri; aynı Kanunun Ek Geçici 1, 2 ve 3 üncü maddelerine göre, 458
sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri de dikkate alınmak suretiyle
kazanılmış hak aylık, derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir.
Madde
7- Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde
8- Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
B.
Dayanılan Anayasa Kuralları:
İptal
isteminin gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1. "MADDE
2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde,
insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2. "MADDE
6.- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini,
Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili eliyle kullanır.
Egemenliğin
kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi
kullanamaz."
3. "MADDE
7.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu
yetki devredilemez."
4. "MADDE
8.- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından,
Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir."
5. "MADDE
10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din,
mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet
organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun ilkesine uygun olarak
hareket etmek zorundadırlar."
6. "MADDE
11.- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını
ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar
Anayasaya aykırı olamaz."
7. "MADDE
48.- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel
teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet,
özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun
yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri
alır."
8. "MADDE
49.- Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.
Devlet,
çalışma hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için
çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli
ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.
Devlet,
işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve
koruyucu tedbirler alır."
9. "MADDE
60.- Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet,
bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar."
10. "MADDE
87.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar
Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe
ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve
savaş ilânına karar vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun
bulmak, Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler
hariç olmak üzere, genel ve özel af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen
ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek ve Anayasa’nın diğer
maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine
getirmektir."
11. "MADDE
91.- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü hâller saklı kalmak
üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî
haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.
Yetki
kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını,
ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılamayacağını gösterir.
Bakanlar
Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin bitmesi, belli süre için
verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz.
Kanun
hükmünde kararnamenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından süre bitiminden
önce onaylanması sırasında, yetkinin son bulduğu veya süre bitimine kadar devam
ettiği de belirtilir.
Sıkıyönetim
ve olağanüstü hâllerde, Cumhurbaşkanının Başkanlığında toplanan Bakanlar
Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarmasına ilişkin hükümler saklıdır.
Kanun
hükmünde kararnameler, Resmî Gazete’de
yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak kararnamede yürürlük tarihi
olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir.
Kararnameler,
Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki
kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet
Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları
gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler bu tarihte, Türkiye
Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte, yürürlükten kalkar.
Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmî Gazete’de yayımlandığı gün
yürürlüğe girer."
12. "MADDE
138.- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun
olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez;
tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte
olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile
ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama
ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez."
13. "MADDE
153.- Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi
yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa
Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü
iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak
biçimde hüküm tesis edemez.
Kanun,
kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazete’de
yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hâllerde Anayasa Mahkemesi
iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih,
kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı günden
başlayarak bir yılı geçemez.
İptal
kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu dolduracak kanun
tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
İptal
kararları geriye yürümez.
Anayasa
Mahkemesi kararları Resmî Gazete’de hemen yayımlanır
ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve
tüzelkişileri bağlar.”
III-
İLK İNCELEME ve ESASIN İNCELENMESİ:
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Yekta
Güngör ÖZDEN, Güven DÎNÇER, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim
KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI,
Ali HÜNER ve Lütfi F. TUNCEL'in katılmalarıyla
21.7.1994 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, konunun özelliği nedeniyle
başka hususlar üzerinde durulmaksızın işin esasına geçilerek incelemenin sürdürülmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
Yürürlüğü
durdurma istemine ilişkin görüşleri de içeren işin esasına ilişkin rapor, dava
dilekçesi ve ekleri, iptali istenilen Kanun Hükmünde Kararname kurallarıyla
dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A-
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ÎSTEMÎ:
531
sayılı Kanun Hükmünde Kararname kurallarından anlaşılacağı gibi, olası bir
iptal kararının yürürlüğe girmesine kadar KHK'nın uygulanması durumunda ileride
giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir. Böylece
verilebilecek bir iptal kararı belki de sonuçsuz kalacaktır.
Bu
nedenle, davalının istemi doğrultusunda 531 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin
iptaline yönelik istem karara bağlanıp karar yürürlüğe girinceye kadar
uygulanmasından doğabilecek ve ileride giderilmesi güç ve olanaksız durum ve
zararları önlemek için KHK'nın yürürlüğünün durdurulmasına Esas 1994/63, Karar
1994/60-1 sayı ile karar verilmiştir.
Mustafa
BUMİN ve Lütfi F. TUNCEL bu düşüncelere katılmamışlardır.
B-
ANAYASA'YA AYKIRILIK SORUNU:
1-
Kanun Hükmünde Kararname Hakkında Genel Açıklama:
Kanun
Hükmünde Kararname (KHK) Kurumu, 22.9.1971 günlü ve 1488 sayılı Yasa ile 1961
Anayasa’nın 64. maddesinde yapılan değişiklik sonucu hukukumuza girmiştir. Bu
değişikliğin gerekçesinde “Parlamenter rejimlerde, kanun yapmanın belli
usullere uyulmak zorunluluğu sebebiyle zaman aldığı ve gecikmeler meydana
getirdiği bir gerçektir. Değişen iktisadi ve sosyal şartların gereği olarak
bazı hukuk kurallarının bu usullere dışında yürürlüğe konulabilmesi çağdaş
devlet anlayışının tabii sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Anayasa'nın
5. maddesi hükmünün prensibini bozmamak ve herhâlde önceden yasama
meclislerince esasları bir kanunla tespit olunan sınırlar içerisinde kalmak
kaydıyla hükümete KHK'lar çıkarma yetkisinin verilmesi ve bu yetkiyi düzenleyen
hükmün TBMM’nin genel olarak görev ve yetkilerini belirleyen 64. maddesine
eklenmesi uygun görülmüştür." denilmektedir. KHK’lar, temelde 1961 Anayasası'ndan
çok farklı olmamakla birlikte 1982 Anayasası'nda kimi yeniliklerle ve fakat
benzer gerekçelerle 91. maddede düzenlenmiştir. Böylece hem yürütme organını
güçlendirmek hem de değişen ekonomik ve sosyal konuların ortaya çıkardığı
sorunlara ivedi çözümler bulmak amacına ulaşılmak istenilmiştir.
Olağan
dönemlerde çıkarılan KHK’ların mutlaka bir Yetki Yasasına dayanması zorunludur.
Yetki Yasası’nın içeriği ve öğeleri de Anayasa'nın 91. maddesinde
belirlenmiştir. 87. maddede ise Bakanlar Kuruluna "belli konularda"
KHK çıkarma yetkisi vermek TBMM'nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Bakanlar
Kurulunun belli bir konuda KHK çıkarabilmesi için öncellikle TBMM tarafından
kendisine bu konuda yasa ile bir yetkinin verilmiş olması gerekir. Bakanlar
Kurulu, bir yasa ile önceden yetkilendirilmedikçe, kendiliğinden KHK
çıkartamaz. Yasa ile verilen yetkiye dayanılarak çıkartılan KHK, yürürlükteki
yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmekte, başka bir anlatımla
yasanın hukuksal gücüne sahip bulunmaktadır. Yasama yetkisinin, “kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmak” öğelerini içerdiği kuşkusuzdur. KHK, yürürlükteki
yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmektedir.
Anayasa’da
öngörüldüğü biçimi ile KHK’lar yapısal (organik-uzvi) bakımdan yürütme organı
işlemi, işlevsel (fonksiyonel) yönden ise yasama işlemi niteliğindedirler.
Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi verdiği yetkiyi bir yasa ile her zaman geri
alabileceği gibi kendisine sunulan KHK’ları aynen kabul etmek ya da reddetmek
zorunda olmayıp dilediğinde değiştirerek de kabul edebilir. Bakanlar Kuruluna
KHK çıkarma yetkisinin verilmesi, yasayla düzenlenmesi gereken konuların yasama
alanında çıkarılıp yürütme organının düzenleme alanına sokulması sonucunu
doğurmaz. Bu nedenle, Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisinin verilmiş olması
Anayasa’nın 7. Maddesinde öngörülen “Yasama yetkisinin devredilmezliği”
ilkesini ortadan kaldırmaz.
Bakanlar Kuruluna KHK
çıkarılabilmesine yetki veren yasada yer alması zorunlu öğeler Anayasa'nın bu
konuya ilişkin 91. maddesinin ikinci fıkrasında gösterilmiştir. Buna göre:
“Yetki
kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını, ilkelerini,
kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılamayacağını gösterir. “Bundan anlaşılacağı gibi Yetki Yasası, yürürlüğe
konulacak KHK’nın amacını, kapsamını ilkelerini, kullanma süresini ve bu süre
içinde birden çok kararname yürürlüğe konulup konulamayacağını belirtmek
zorundadır. Bakanlar Kuruluna verilen türevsel yetki, yasada öngörülen amaç,
ilke, kapsam ve süre ile sınırlı bir yetkidir. O hâlde, Yetki Yasasında
Anayasa’nın belirlediği öğelerin belli bir içeriğe kavuşturularak
somutlaştırılması gerekir.”
Bakanlar
Kuruluna KHK çıkarma yetkisinin “belli konularda” verilebileceği 1961
Anayasası’nın 64. maddesinde açıkça belirtildiği hâlde, 1982 Anayasası’nın
Yetki Yasasının sahip olması gereken öğelerini gösteren 91. maddesinde bu koşul
yer almamaktadır. Ancak, 1982 Anayasası’nın 87. maddesinde “… Bakanlar Kuruluna
belli konularda Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermek…” TBMM’nin
görev ve yetkileri arasında sayılmış bulunmaktadır. Bu nedenle, 91. maddede
“belli konularda” ifadesinin yer almaması bir noksanlık sayılamaz. Çünkü 87.
maddede, Bakanlar Kuruluna verilecek KHK çıkarma yetkisinin ancak belli
konularda olabileceği açıkça gösterilmektedir. Bu durumda Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Bakanlar Kuruluna ancak belli konulara bu yetkiyi verebilir; her
konuyu kapsayacak biçimde bir KHK çıkarma yetkisi veremez. KHK’nın konusunun
Yetki Yasasında belirlenmesi zorunludur. Yetki, somutlaştırılmış ve belli bir
konuda tanınmalıdır. Bakanlar Kuruluna sınırları belirsiz bir konuda KHK
çıkarma yetkisi verilemez. KHK’nın konusu da Yetki Yasasında belirlenen
çerçevenin dışına çıkamaz. KHK’nın Yetki Yasasında belirtilen amaç, kapsam ve
ilkelere de uygun olması gerekir. Verilen yetkinin konusunun yasada
gösterilmesi zorunluluğunun bu yasaya dayanılarak yürürlüğe konulan KHK’ların
Yetki Yasası kapsamı içinde kalp kalmadıklarının hem yargısal hem de siyasal
denetimlerinin yapılması yönünden çok büyük bir önemi vardır. Yetki Yasası’nın
kapsamı dışında yürürlüğe konulan veya başka bir anlatımla yasanın öngörmediği
bir konuda düzenleme yapan bir KHK’nın Anayasa’ya aykırı olacağı kuşkusuzdur.
Anayasa’da
kimi konuların KHK’larla düzenlenmesi yasaklanmaktadır. 91. Maddenin birinci
fıkrasında “Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak, sıkıyönetim ve olağanüstü hâller
saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde
yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan
siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.”
denilmektedir.
Buna
göre, Anayasa’nın KHK'larla düzenlenemeyeceğini belirlediği konularda TBMM
tarafından Bakanlar Kuruluna düzenlemede bulunması için bir yetki verilmesi de
olanaksızdır. Verilen yetkinin konusunun belli olmasının, Anayasa’nın 91.
maddesindeki "yetki verilemeyecek konular"ı
da kapsayıp kapsamadığının incelenebilmesi yönünden de önemi büyüktür.
Bu
nedenlerle, Bakanlar Kurulunun hangi konularda KHK çıkarabileceği Yetki
Yasası’nda açıkça belirtilmeli ve verilen yetki konu yönünden mutlaka belirgin
olmalıdır. Anayasa'nın 91. maddesine göre Yetki Yasası'nda çıkarılacak KHK’nın
"amacı”, "kapsamı” ve "ilkeleri”nin de
belirtilmesi gerekir. Amaç, Bakanlar Kurulunun kendisine verilen yetki ile
neleri gerçekleştirmesinin istendiğini belirlediğinden Yetki Yasasında KHK’nın
amacı da somut olarak açıklanmalıdır. KHK’nın amacı ve kapsamı da konusu gibi
geniş içerikli her yöne çekilebilecek biçimde genel anlatımlarla
gösterilmemeli; değişik yorumlamaya elverişli olmamalıdır. KHK’nın Yetki
Yasasında gösterilen amaç ve kapsam doğrultusunda, verilen ilkelere uygun
çıkarılıp çıkarılmadığının saptanması hem yargısal hem de siyasal denetim
yönünden zorunludur. KHK, yasada gösterilen amacı dışında yürürlüğe konulmuşsa
ya da yetkinin kapsamını aşıyorsa veya ilkelere uygun değilse bu durumu onu
Yetki Yasasına ve dolayısıyla Anayasa’ya aykırı düşürür.
Anayasa'ya
göre Yetki Yasasında, Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin süresinin de
gösterilmesi zorunludur. Bu zorunluluk, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkilerini çok uzun bir süre yürütme organına vermekten alıkoymaktadır.
Yasada
öngörülen sürenin bitiminden sonra çıkarılan KHK’nın Anayasa’ya aykırı düşeceği
kuşkusuzdur. Ancak yetki süresi içerisinde çıkarılmış olan KHK’lar yasadaki
sürenin bitiminden sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmış
olmasalar da geçerliliklerini korurlar.
Anayasa'nın
91. maddesinde ayrıca "Kanun hükmünde kararnameler, Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak
kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir.
Kararnameler,
Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki
kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet
Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları
gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler bu tarihte, Türkiye
Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte, yürürlükten kalkar.
Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmî Gazete’de yayımlandığı gün
yürürlüğe girer.” denilmektedir.
2- KHK’nın
Yargısal Denetimi:
Anayasa’ya
göre KHK’lar Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine bağlıdırlar.
Anayasa'nın 91. maddesinde "Kararnameler, Resmî Gazete’de
yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Yetki
kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet
Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelik ve ivedilikle görüşülür.”
denilmektedir. Öncelik ve ivedilik koşuluyla, Yetki Yasalarının gecikmeden
çıkarılabilmesi ve çıkarıldıktan sonra da yürürlüğe konulan KHK’ların aynı
biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinde karara bağlanması istenilmiştir.
Anayasa’da
KHK’ların siyasal denetimi yanında yargısal denetimi de öngörülmüştür. KHK’lar,
işlevsel (fonksiyonel) yönden yasama işlemi niteliğinde olduklarında bunların
yargısal denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi de Anayasa Mahkemesine
verilmiştir. Anayasa’nın 148., 150., 151., 152. ve 153. maddeleri hükümlerine
göre, KHK’ların Anayasa’ya biçim ve esas bakımlarından uygunluğunu Anayasa
Mahkemesi denetler.
KHK'nin
yargısal denetiminin söz konusu olduğunda KHK'nın dayandığı Yetki Yasası’nın
öncelikle Anayasa'ya daha sonra da KHK'nın kendisinin hem Yetki Yasası’na hem
de Anayasa'ya uygunluğu sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Her ne kadar,
Anayasa'nın 148. maddesinde KHK'ların Yetki Yasalarına uygunluğunun
denetlemesinden değil yalnızca Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından
uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise de Anayasa'ya uygunluk
denetiminin içerisine öncelikle KHK'nın Yetki Yasası’na uygunluğunun denetimi
girer. Çünkü Anayasa'da, Bakanlar Kuruluna ancak Yetki Yasasında belirtilen
sınırlar içerisinde KHK çıkarma yetkisi verilmiştir. Yetki Yasası olmazsa
(Anayasa mad. 121 dışında) KHK olamaz. Bu yetkinin dışına çıkılması KHK'yı
Anayasa'ya aykırı duruma getirir. Böylece KHK'nın Yetki Yasası’na aykırı olması
Anayasa'ya aykırı olması ile özdeşleşir. Nitekim, 335 ve 347 sayılı KHK'lar
dayandırıldıkları 3268, 3347 ve 3479 sayılı Yetki Yasalarının kapsamı dışında
kalmaları nedeniyle; 493, 501, 502, 503, 508, 509, 510, 511, 512, 513, 514,
515, 516, 517, 518, 519, 520, 521 ve 524 sayılı KHK'ler ise
dayandıkları 3911 sayılı Yetki
Yasası'nın iptali nedeniyle Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edilmişlerdir.
Olağanüstü
Hâl KHK'leri dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa'dan (mad. 121) alırlar. Bu
tür KHK'lerin bir Yetki Yasası’na dayanması gerekli değildir. Buna karşın,
olağan KHK’ların bir Yetki Yasası’na dayanmaları zorunludur. KHK'lar, yasa
gücünü dayandıkları Yetki Yasasından alırlar. Bu nedenle KHK'lar ile
dayandıkları Yetki Yasası arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Yetki
Yasası, KHK ve KHK'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce aynen ya da
değiştirilerek kabulü birbirinden bağımsız işlemler olmayıp Anayasa'da
öngörülen bir sürecin değişik aşamalarıdır. KHK'nın Yetki Yasası ile olan bağı,
KHK'yı aynen ya da değiştirerek kabul eden yasa ile kesilir. Bu yasa, KHK'yı
kendi bünyesine alarak genel anlamda bir yasa niteliğine dönüştürür. Bu
nedenle, KHK ile dayandığı Yetki Yasası arasındaki bağ KHK'nın aynen ya da
değiştirilerek yasaya dönüşmesine kadar devam etmektedir. KHK, yasa gücünü,
dayandığı Yetki Yasası ile konulan esaslara uygunluğu ve Yetki Yasasının da
Anayasa'ya uygunluğu varsayıldığı için kazanmaktadır. Yetki Yasası’nın
Anayasa'ya aykırılığının saptanması ya da bu nedenle iptaline karar verilmesi
durumunda, bu varsayım gerçekleşmediğinden, bu yasaya dayanılarak çıkartılan
KHK Anayasal dayanaktan yoksun kalır, gördüğü ölçünün ötesinde verilen bir
yetkinin kullanılması çıkartılmış olması nedeniyle Anayasa'ya aykırılık
oluşturur, Yetki Yasası’na bile dayandığı gerekir.
KHK'nin
Anayasa'ya uygun bir Yetki Yasası’na dayanması geçerliliğin ön koşuludur. Bir
Yetki Yasası’na dayanmadan çıkartılan veya dayandığı Yetki Yasası Anayasa'ya
aykırı olan bir KHK'nın kuralları, içerikleri yönünden Anayasa'ya aykırılık
oluşturmasalar bile, Anayasa'ya uygunluğundan söz edilemez.
Öbür
yönden, KHK'ların Anayasa'ya uygunluk denetimleri yasaların denetimlerinden
farklıdır. Anayasa’nın 11. maddesinde; "Kanunlar Anayasa’ya aykırı
olamaz." denilmektedir. Bu nedenle yasaların denetimde, onların yalnızca
Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. KHK’ler ise konu, amaç,
kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları Yetki Yasası’na hem de Anayasa'ya
uygun olmak zorundadırlar. Bu nedenlerle, KHK kurallarının içerikler yönünden
de Anayasa'ya uygunluk denetiminin yapılabilmesi için öncelikle ortada
Anayasa'ya uygun bir Yetki Yasası’nın varlığı gerekir.
KHK'lerin
Anayasa'ya aykırılığı saptanmış ya da bu nedenle iptal edilmiş bir Yetki
Yasası’na uygun olup olmadığının incelenmesi ise denetimi anlamsız kalır. Çünkü
Anayasa'ya aykırı bir Yetki Yasası’na dayanılarak çıkartılan KHK'ların Anayasa'ya
uygun görülmesi olanaksızdır.
Yetki
Yasası’nın iptalinin, bu yasaya dayanılarak çıkartılan KHK’lara etkisinin
Anayasa'nın 153. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi uygun değildir. Çünkü,
Anayasa’nın 153. maddesindeki "İptal kararları geriye yürümez." kuralına
dayanarak, Yetki Yasası’nın iptaline ilişkin kararın, Resmî Gazete’de
yayımı gününe kadar çıkarılan KHK’ların etkilenmeyeceği biçiminde bir ilke de
konulamaz.
Bütün
bu nedenlerle dayandığı Yetki Yasası’nın Anayasa'ya aykırılığı saptanan ya da
iptaline karar verilen KHK’ların, Anayasa’nın Başlangıç'ındaki "Hiçbir
kişi ve kuruluşun, bu Anayasa’da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı", 2. maddesindeki
"hukuk devleti" ilkeleriyle 6. maddesindeki "Hiç kimse veya
organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz." kuralı
ve KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91. maddesiyle bağdaştırılmaları olanaksızdır.
Bir
Yetki Yasası’na dayanmadan çıkartılan, Yetki Yasası’nın kapsamı dışında kalan,
dayandığı Yetki Yasası’nın Anayasa'ya aykırılığı saptanan ya da Anayasa'ya
aykırılığı nedeniyle iptal edilen KHK’ların anayasal konumları birbirinden
farksızdır. Böyle durumlarda KHK'lar anayasal dayanaktan yoksun
bulunduklarından içerikleri Anayasa'ya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında
iptalleri gerekir.
3-
531 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu:
Dava
konusu edilen 531 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 5.5.1994 gün ve 3987 sayılı
Yetki Yasası’na dayanılarak çıkartılmıştır. KHK'nın dayandığı 3987 sayılı Yetki
Yasası ise Anayasa Mahkemesinin 7.7.1994 gün ve Esas 1994/49, Karar 1994/45-2
sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Böylece 531 sayılı KHK anayasal dayanaktan
yoksun kalmıştır.
KHK’ların
yargısal denetimi bölümünde açıklanan nedenlerle Anayasa'ya aykırı görülerek
iptal edilen 3987 sayılı Yetki Yasası’na dayanılarak çıkarılmış bulunan 531
sayılı KHK'nın Anayasa’nın Başlangıç'ında yer alan egemenliği "Millet
adına kullanmağa yetkili kılman hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada
gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni
dışına çıkamayacağı" 2. maddesindeki "hukuk devleti", 6.
maddesindeki "Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir
devlet yetkisi kullanamaz" ilkeleriyle KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91.
maddesine aykırıdır. Bu gerekçe karşısında dava dilekçesinde ileri sürülen
diğer aykırılık nedenleri üzerinde durulmaksızın KHK'nın iptali gerekir.
Haşim KILIÇ ve Sacit ADALI bu görüşe katılmamışlardır.
IV-
SONUÇ:
30.5.1994
günlü, 531 sayılı “28/5/1986 Tarihli ve 3291 Sayılı Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname"nin,
dayanağını oluşturan 5.5.1994 günlü, 3987 sayılı Yetki Yasası’nın Anayasa
Mahkemesi'nin 7.7.1994 günlü, Esas 1994/49, Karar 1994/45-2 sayılı kararıyla
iptal edilmesi nedeniyle Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ
ile Sacit ADALI’nın
"Kararnamenin dayanağını oluşturan Yetki Yasası’nın iptali, önceden
çıkarılmış kararnamenin iptal gerekçesi olamayacağı" yolundaki karşıoyları ve OYÇ0KLUĞUYLA,
21.7.1994
gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör ÖZDEN
|
Başkan vekili
Güven DİNÇER
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F. TUNCEL
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Çoğunluk
gerekçesinde özetle; 3987 sayılı Yetki Yasası iptal edilmiş olduğundan buna
dayanılarak çıkarılmış KHK'larında yasal dayanağı kalmayacağından esasın incelenmesine
geçmeden iptali gerekir denilmektedir.
Dava
konusu KHK'nın esasına geçilerek Anayasal denetimi yapılmalı idi. Salt
"yasal dayanağı kalmadığı gerekçesinden" hareketle esasa geçmeden
Anayasa'ya aykırı görüp iptal etmek mümkün değildir.
KHK'lar
Anayasa'nın 91. maddesi gereğince Yetki Yasası’nda belirtilen çerçeve içinde
çıkarılabilir. Yani KHK'yı çıkarma yetkisi bu yasa ile verilir. KHK’nın
çıktığı tarihte, Yetki Yasası yürürlükte olduğuna, yani buna dayanarak
çıkarıldığına göre "Yasal dayanaktan yoksundur." demek hukuka uygun
düşmez. KHK hukuk alemine çıktığı tarihte Yetki Yasası var mıdır yok mudur buna
bakılmalıdır. Yetki Yasası, KHK'ya bu hayatiyeti verdikten sonra onun
yürürlükten kaldırılması, süresinin sona ermesi KHK'nın yasal dayanaktan yoksun
kaldığı anlamına gelemez.
Aynı
durum Yetki Yasası’nın Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi hâlinde de devam
eder. "Dayanak" yönünden, bir yasanın yürürlükten kaldırılması,
süresinin sona ermesi ya da iptal edilmesi arasında hiçbir fark yoktur. Bu üç
hâlde de sonuçta yasa varmışçasına hukukî tasarrufta bulunulamaz. Ama yasa sona
ermeden evvel doğan hukukî neticeler hayattadır ve varlığını devam ettirirler.
Ancak
bu yasalara dayanılarak yapılan tasarruflar hakkında hukuka aykırılık gerekçesi
ile dava açılmışsa yasal dayanak yönünden değil, esastan inceleme yapılarak
varsa aykırılık iptal edilir.
Yetki
Yasası esastan Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Konusu, amacı,
kapsamı ve ilkeleri yönünden tespit edilen anayasal aykırılıklar ilgili KHK'ları
da mutlaka etkiler. Yetki Yasası’nın belirtilen unsurlarındaki bu aykırılıklar
KHK'lara intikal eder. Ama bu aykırılık "Yasal Dayanak" gibi şekli
değil esasa ilişkin bir aykırılıktır. Bu da ancak KHK'nın esasına geçilerek
yapılacak bir inceleme sonunda tespit edilebilir.
Yetki
Yasası'nın iptali nedeniyle KHK'nın yasal dayanağının kalmadığını söylemek,
iptal kararının etkisini KHK'nın hukuk alanına çıktığı tarihe kadar çekmek
anlamını taşır. Böyle bir anlayışa Anayasa’nın 153. maddesindeki iptal kararlarının
geriye yürüyemeyeceği ilkesi izin vermez.
Bu nedenle KHK'nın
esasının incelenmesine geçmeden sadece "Yasal Dayanaktan Yoksun
Kalması" sebebine dayalı bir Anayasa'ya aykırılık gerekçesine
katılmıyoruz.
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Sacit ADALI
|