ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1993/32
Karar Sayısı : 1993/32
Karar Günü : 6.10.1993
R.G. Tarih-Sayı :10.11.1993-21754
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet (Anavatan) Partisi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Grubu adına Grup Başkanı A. Mesut YILMAZ.
İPTAL DAVASININ KONUSU : 8.9.1993 günlü, 21692 Sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan 501 Sayılı "657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 68
inci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin
1. maddesinin Anayasa'nın Başlangıçtaki temel ilkeleri ile 2., 10., 91. ve 128.
maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
II- YASA METİNLERİ :
A. İptali İstenilen Kurallar:
1 nci maddesinin iptali istenilen 501 sayılı "657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununun Değişik 68 inci Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" şöyledir:
"657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 68 inci
maddesinde değişiklik yapılması; 24/6/1993 tarihli 3911 sayılı Kanunun verdiği
yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulu'nca 26/8/1993 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Madde 1- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 68 inci
maddesine (B) fıkrasının (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki parağraf
eklenmiştir.
"Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı ile Hazine ve Dışticaret
Müsteşarı için (a) bendinde öngörülen süre 9 yıl olarak uygulanır. Ancak,
yüksek öğrenim gördükten sonra özel kurumlarda veya serbest olarak çalıştıkları
sürenin 4,5 yılı geçmemek üzere 3/4'ü 9 yıllık sürenin hesabında dikkate
alınır."
Madde 2- Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
Madde 3- Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür."
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
İptal gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1- "BAŞLANGIÇ
Ebedî Türk vatan ve milletinin bütünlüğüne ve kutsal Türk
Devletinin varlığına karşı, Cumhuriyet devrinde benzeri görülmemiş bölücü ve
yıkıcı kanlı bir iç savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada,
Türk Milletinin ayrılmaz parçası olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
milletin çağrısıyla gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 harekâtı sonucunda, Türk
Milletinin meşrû temsilcileri olan Danışma Meclisince hazırlanıp, Milli
Güvenlik Konseyince son şekli verilerek Türk Milleti tarafından kabul ve tasvip
ve doğrudan doğruya O'nun eliyle vazolunan bu ANAYASA:
- Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman
Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkılâp ve ilkeleri
doğrultusunda;
- Dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi
olarak; Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet varlığı, refahı, maddî ve manevî
mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
- Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız
Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmağa yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
- Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
- Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk millî menfaatlerinin, Türk
varlığının Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının,
Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği,
ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve
lâiklik ilkesinin gereği kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya
kesinlikle karıştırılmayacağı;
- Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu
yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
- Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî
sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve
külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin
hak ve hürriyetine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik
duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde,
huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde
saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan
ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur."
2. "MADDE 2.-Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
3. "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
4. "MADDE 91.- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez.
Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını,
kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir.
Bakanlar Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin
bitmesi, belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebepolmaz.
Kanun hükmünde kararnamenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından süre bitiminden önce onaylanması sırasında, yetkinin son bulduğu
veya süre bitimine kadar devam ettiği de belirtilir.
Sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde, Cumhurbaşkanının Başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarmasına ilişkin
hükümler saklıdır.
Kanun hükmünde kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün
yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir
tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulma yan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler
bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten kalkar.
Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer."
5. "MADDE 128.- Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer
kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları
kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer
kamu görevlileri eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işleri kanunla düzenlenir.
Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla
özel olarak düzenlenir."
C. İlgili Yasa Kuralları :
Dava konusu Kanun Hükmünde Kararname'nin dayanağını oluşturan
24.6.1993 günlü, 3911 sayılı "Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri
Hakkındaki Bazı Kanunlar ile Teşkilat Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair
Yetki Kanunu"
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin
çalışmalarında etkinliğini artırmak, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli ve
verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere bunların malî, sosyal ve diğer
haklarında iyileştirmeler yapmak; yürütme organı bünyesindeki kamu kurum ve
kuruluşlarının (Genelkurmay Başkanlığı hariç) kuruluş, görev ve yetkilerine
ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmakve Genel, Katma, Özel ve Özerk bütçeli
bütün kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmaz mallar üzerindeki yönetim ve
tasarruf esaslarının tespiti; BAĞ-KUR, SSK ve TC. Emekli Sandığı Kanunlarında
düzenlemelerde bulunmak; özelleştirme kapsamına giren kuruluşlarla diğer kurum
ve kuruluşlar arasındaki ihtilafların çözülmesi esaslarının tespiti; TC. Merkez
Bankası ve Bankalar Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda düzenlemeler
yapılması için ivedi ve zorunlu hallere münhasır olmak üzere Bakanlar Kuruluna
Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermektir.
Kapsam
MADDE 2.- Bu Kanuna göre çıkarılacak Kanun Hükmünde Kararnameler;
a) Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan memurlarla diğer kamu
görevlilerinin malî, sosyal ve diğer haklarıyla ilgili olan kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerde,
b) Kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilatlanmalarına ilişkin
olarak, kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasında bölünüşüne, bağlı ve ilgili
kuruluşlar kurulmasına, mevcut kurum ve kuruluşların birleştirilmesine veya
kaldırılmasına, bunların kuruluş biçimlerine, görev, yetki ve yükümlülüklerine
ait esaslarla bu esaslar çerçevesinde teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine
ilişkin hükümlerinde,
c) 28.5.1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun Beşinci Bölümünde,
d) Genel, Katma, Özel ve Özerk bütçeli bütün kamu kurum ve
kuruluşlarına ait taşınmaz mallar üzerindeki yönetim ve tasarruf esaslarının
tespiti; BAĞ-KUR, SSK ve TC. Emekli Sandığı Kanunlarında düzenlemelerde
bulunmak; özelleştirme kapsamına giren kuruluşlarla diğer kamu kurum ve
kuruluşlarıarasındaki ihtilafların çözülmesi esaslarının tespiti; TC. Merkez
Bankası ve Bankalar Kanunu ile Sigorta Murakabe Kanununda,
Yapılacak değişiklik ve yeni düzenlemeleri kapsar.
İlkeler
MADDE 3.- Bakanlar Kurulu, ivedi ve zorunlu durumlara münhasır
olmak kaydıyla, 1 inci madde ile verilen yetkiyi kullanırken;
a) Kamu hizmetlerinin verimli ve etkin bir şekilde yürütülmesini;
ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak yeterli ve adil bir ücret
seviyesini sağlamayı; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin malî, sosyal ve
diğer haklarında, hizmetin özellik ve gereklerine uygun iyileştirmeler yapmayı,
b) Başbakanlık, bakanlıklar ve bunlara bağlı kuruluşlar eliyle,
genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken kamu hizmetlerinde iş bölümü ve
koordinasyonun sağlanmasını; bağlı ve ilgili kuruluşlar kurulurken benzer
hizmetlerin tek kuruluş veya birim tarafından yürütülmesini ve kaynak
kullanımında israfın önlenmesini,
c) 28.5.1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun Beşinci Bölümün de
değişiklik yapılırken ülke ekonomisine yararlılık, verimlilik ve kârlılık
esaslarını,
Gözönünde bulundurur.
Yetki Süresi
MADDE 4.- Bu Kanunla Bakanlar Kuruluna verilen yetki, bir yıl süre
ile geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla kanun hükmünde
kararname çıkartabilir.
MADDE 5.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 6.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
III. İLK İNCELEME ve ESASIN İNCELENMESİ :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Güven DİNÇER,
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Mustafa GÖNÜL, Oğuz AKDOĞANLI, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN,
Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN ve Sacit ADALI'nın
katılmalarıyla 6.10.1993 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, konunun
özelliği nedeniyle başka hususlar üzerinde durulmaksızın işinesasına geçilerek
incelemenin sürdürülmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
İşin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali
istenilen Kanun Hükmünde Kararname Kurallarıyla dayanılan Anayasa kuralları,
bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü :
A- Kanun Hükmünde Kararname Hakkında Genel Açıklama :
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Kurumu, 22.9.1971 günlü ve 1488
sayılı Yasa ile 1961 Anayasası'nın 64. maddesinde yapılan değişiklik sonucu
hukukumuza girmiştir. Bu değişikliğin gerekçesinde "Parlamenter
rejimlerde, kanun yapmanın belli usullere uyulmak zorunluluğu sebebiyle zaman
aldığı ve gecikmeler meydana getirdiği bir gerçektir. Değişen iktisadî ve
sosyal şartların gereği olarak bazı hukukkurallarının bu usuller dışında
yürürlüğe konulabilmesi çağdaş devlet anlayışının tabiî sonucu olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Anayasa'nın 5. maddesi hükmünün prensibini bozmamak ve her halde
önceden yasama meclislerince esasları bir kanunla tesbit olunan sınırlar
içerisinde kalmak kaydıyla hükümete KHK'ler çıkarma yetkisinin verilmesi ve bu
yetkiyi düzenleyen hükmün TB.MM.nin genel olarak görev ve yetkilerini
belirleyen 64. maddesine eklenmesi uygun görülmüştür." denilmektedir.
KHK'ler, temelde 1961 Anayasası'ndan çok farklı olmamakla birlikte 1982
Anayasası'nda kimi yeniliklerle ve fakat benzer gerekçelerle 91. maddede
düzenlenmiştir. Böylece, hem yürütme organını güçlendirmek hem de değişen
ekonomik ve sosyal konuların ortaya çıkardığı sorunlara ivedi çözümler bulmak
amacına ulaşılmak istenilmiştir.
Olağan dönemlerde çıkarılan KHK'lerin mutlaka bir yetki yasasına
dayanması zorunludur. Yetki Yasası'nın içeriği ve öğeleri de Anayasa'nın 91.
maddesinde belirlenmiştir. 87. maddede ise Bakanlar Kurulu'na "belli
konularda" KHK çıkarma yetkisi vermek TBMM'nin görev ve yetkileri arasında
sayılmıştır.
Bakanlar Kurulu'nun belli bir konuda KHK çıkarabilmesi için
öncelikle TBMM tarafından kendisine bu konuda yasa ile bir yetkinin verilmiş
olması gerekir. Bakanlar Kurulu, bir yasa ile önceden yetkilendirilmedikçe,
kendiliğinden KHK çıkartamaz. Yasa ile verilen yetkiye dayanılarak çıkartılan
KHK, yürürlükteki yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmekte, başka
bir anlatımla yasanın hukuksal gücüne sahip bulunmaktadır. Yasama yetkisinin,
"kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak" öğelerini içerdiği kuşkusuzdur.
KHK, yürürlükteki yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmektedir.
Anayasa'da öngörüldüğü biçimi ile KHK'ler yapısal (organik-uzvî)
bakımdan yürütme organı işlemi, işlevsel (fonksiyonel) yönden ise yasama işlemi
niteliğindedirler. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi verdiği yetkiyi bir yasa
ile her zaman geri alabileceği gibi kendisine sunulan KHK'leri aynen kabul
etmek ya da reddetmek zorunda olmayıp dilediğinde değiştirerek de kabul
edebilir. Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisinin verilmesi, yasayla
düzenlemesi gereken konuların yasama alanından çıkarılıp yürütme organının
düzenleme alanına sokulması sonucunu doğurmaz. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu'naKHK
çıkarma yetkisinin verilmiş olması Anayasa'nın 7. maddesinde öngörülen
"Yasama yetkisinin devredilmezliği" ilkesini ortadan kaldırmaz.
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarılabilmesine yetki veren yasada yer
alması zorunlu öğeler Anayasa'nın bu konuya ilişkin 91. maddesinin ikinci
fıkrasında gösterilmiştir. Buna göre :
"Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin
amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir." Bundan anlaşılacağı gibi
yetki yasası, yürürlüğe konulacak KHK'nin amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma
süresini ve bu süre içinde birden çok kararname yürürlüğe konulup
konulamayacağını belirtmek zorundadır. Bakanlar Kurulu'na verilen türevsel
yetki, yasada öngörülen amaç, ilke, kapsam ve süre ile sınırlı bir yetkidir. O
halde, yetki yasasında Anayasa'nın belirlediği öğelerin belli bir içeriğe
kavuşturularak somutlaştırılması gerekir.
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisinin "belli
konularda" verilebileceği 1961 Anayasası'nın 64. maddesinde açıkça
belirtildiği halde, 1982 Anayasası'nın yetki yasasının sahip olması gereken
öğelerini gösteren 91. maddesinde bu koşul yer almamaktadır. Ancak, 1982
Anayasası'nın 87. maddesinde "... Bakanlar Kuruluna belli konularda Kanun
Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermek..." TBMM'nin görev ve yetkileri
arasında sayılmış bulunmaktadır. Bu nedenle, 91. maddede "belli
konularda" ifadesinin yer almaması bir noksanlık sayılamaz. Çünkü, 87.
maddede, Bakanlar Kurulu'na verilecek KHKçıkarma yetkisinin ancak belli
konularda olabileceği açıkça gösterilmektedir. Bu durumda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Bakanlar Kurulu'na ancak belli konularda bu yetkiyi verebilir; her
konuyu kapsayacak biçimde bir KHK çıkarma yetkisi veremez. KHK'nin konusunun
yetki yasasında belirlenmesi zorunludur. Yetki, somutlaştırılmış ve belli bir
konuda tanınmalıdır. Bakanlar Kuruluna sınırları belirsiz bir konuda KHK
çıkarma yetkisi verilemez KHK'nin konusu da yetki yasasında belirlenen
çerçevenin dışına çıkamaz.KHK'nin yetki yasasında belirtilen amaç, kapsam ve
ilkelere de uygun olması gerekir. Verilen yetkinin konusunun yasada
gösterilmesi zorunluluğunun bu yasaya dayanılarak yürürlüğe konulan KHK'lerin
yetki yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının hem yargısal hem de siyasal
denetimlerinin yapılması yönünden çok büyük bir önemi vardır. Yetki Yasası'nın
kapsamı dışında yürürlüğe konulan veya başka bir anlatımla yasanın öngörmediği
bir konuda düzenleme yapan bir KHK'nin Anayasa'ya aykırı olacağı kuşkusuzdur.
Anayasa'da kimi konuların KHK'lerle düzenlenmesi yasaklanmaktadır
91. maddenin birinci fıkrasında "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak, sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa'nın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez." denilmektedir.
Buna göre, Anayasa'nın KHK'lerle düzenlenemeyeceğini belirlediği
konularda TBMM tarafından Bakanlar Kurulu'na düzenlemede bulunması için bir
yetki verilmesi de olanaksızdır. Verilen yetkinin konusunun belli olmasının,
Anayasa'nın 91. maddesindeki "yetki verilemeyecek konular"ı da
kapsayıp kapsamadığının incelenebilmesi yönünden de önemi büyüktür.
Bu nedenlerle, Bakanlar Kurulu'nun hangi konularda KHK
çıkarabileceği Yetki Yasası'nda açıkça belirtilmeli ve verilen yetki konu
yönünden mutlaka belirgin olmalıdır. Anayasa'nın 91. maddesine göre Yetki
Yasası'nda çıkarılacak KHK'nin "amacı", "kapsamı" ve
"ilkeleri"nin de belirtilmesi gerekir. Amaç, Bakanlar Kurulu'nun
kendisine verilen yetki ile neleri gerçekleştirmesinin istendiğini
belirlediğinden yetki yasasında KHK'nin amacı da somut olarakaçıklanmalıdır.
KHK'nin amacı ve kapsamı da konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek
biçimde genel anlatımlarla gösterilmemeli değişik yorumlamaya elverişli
olmamalıdır. KHK'nin yetki yasasında gösterilen amaç ve kapsam doğrultusunda,
verilen ilkelere uygun çıkarılıp çıkarılmadığının saptanması hem yargısal hem
de siyasal denetim yönünden zorunludur. KHK, yasada gösterilen amacı dışında
yürürlüğe konulmuşsa ya da yetkinin kapsamını aşıyorsa veya ilkelere uygun
değilse bu durumu onu yetki yasasınave dolayısıyla Anayasa'ya aykırı düşürür.
Anayasa'ya göre yetki yasasında, Bakanlar Kurulu'na verilen
yetkinin süresinin de gösterilmesi zorunludur. Bu zorunluluk, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin yetkilerini çok uzun bir süre yürütme organına vermekten
alıkoymaktadır.
Yasada öngörülen sürenin bitiminden sonra çıkarılan KHK'nin
Anayasa'ya aykırı düşeceği kuşkusuzdur. Ancak, yetki süresi içerisinde
çıkarılmış olan KHK'ler yasadaki sürenin bitiminden sonra da Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nce onaylanmış olmasalar da geçerliliklerini korurlar.
Anayasa'nın 91. maddesinde ayrıca "Kanun hükmünde kararnameler,
Resmî Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede
yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, ResmîGazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen
kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten
kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, budeğişikliklerin
Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer." denilmektedir.
B- KHK'nin Yargısal Denetimi :
Anayasa'ya göre KHK'ler Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
denetimine bağlıdırlar. Anayasa'nın 91. maddesinde "Kararnameler, Resmî
Gazete'de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelik ve
ivedilikle görüşülür." denilmektedir. Öncelik ve ivedilik koşuluyla, yetki
yasalarının gecikmeden çıkarılabilmesi ve çıkarıldıktan sonra da yürürlüğe konulan
KHK'lerin aynı biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde karara bağlanması
istenilmiştir.
Anayasa'da KHK'lerin siyasal denetimi yanında yargısal denetimi de
öngörülmüştür. KHK'ler, işlevsel (fonksiyonel) yönden yasama işlemi niteliğinde
olduklarında bunların yargısal denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi de
Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir. Anayasa'nın 148., 150., 151., 152. ve 153.
maddeleri hükümlerine göre, KHK'lerin Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından
uygunluğunu Anayasa Mahkemesi denetler.
KHK'nin yargısal denetiminin sözkonusu olduğunda KHK'nin dayandığı
yetki yasasının öncelikle Anayasa'ya daha sonra da KHK'nin kendisinin hem yetki
yasasına hemde Anayasa'ya uygunluğu sorunlarının çözümlenmesi gerekir.
Hernekadar, Anayasa'nın 148. maddesinde KHK'lerin yetki yasalarına uygunluğunun
denetlemesinden değil yalnızca Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından
uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise de, Anayasa'ya uygunluk
denetiminin içerisine öncelikle KHK'nin yetki yasasına uygunluğunun denetimi
girer. Çünkü, Anayasa'da, Bakanlar Kuruluna ancak yetki yasasında belirtilen
sınırlar içerisinde KHK çıkarma yetkisi verilmiştir. Yetki yasası olmazsa
(Anayasa mad.121 dışında) KHK olamaz. Bu yetkinin dışına çıkılması KHK'yi
Anayasa'ya aykırı duruma getirir. Böylece, KHK'nin yetki yasasına aykırı olması
Anayasa'ya aykırı olması ile özdeşleşir. Nitekim, 3268, 3347 ve 3479 sayılı
Yetki Yasalarına dayanılarak yürürlüğekonulan 335 ve 347 sayılı KHK'ler
dayandırıldıkları Yetki Yasalarının kapsamı dışında kalmaları nedeniyle Anayasa
Mahkemesi'nin 8.2.1989 gün E.1988/38, K.1989/7 ve 16.5.1989 gün E.1989/4,
K.1989/23 sayılı kararlarıyla iptal edilmiştir.
Olağanüstü Hal KHK'leri dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa'dan
(mad. 121) alırlar. Bu tür KHK'lerin bir yetki yasasına dayanması gerekli
değildir. Buna karşın, olağan HKH'lerin bir yetki yasasına dayanmaları
zorunludur. KHK'ler, yasa gücünü dayandıkları yetki yasasındanalırlar. Bu
nedenle KHK'ler ile dayandıkları yetki yasası arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Yetki Yasası, KHK ve KHK'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce
aynen ya da değiştirilerek kabulü birbirinden bağımsız işlemler olmayıp
Anayasa'da öngörülen bir sürecin değişik aşamalarıdır. KHK'nin yetki yasası ile
olan bağı, KHK'yi aynen ya da değiştirerek kabul eden yasa ile kesilir. Bu
yasa, KHK'yi kendi bünyesine alarak genel anlamda bir yasa niteliğine
dönüştürür. Bu nedenle, KHK ile dayandığı yetki yasası arasındaki bağ KHK'nin
aynen ya da değiştirilerek yasaya dönüşmesine kadar devam etmektedir. KHK, yasa
gücünü, dayandığı yetki yasası ile konulan esaslara uygunluğu ve yetki
yasasının da Anayasa'ya uygunluğu varsayıldığı için kazanmaktadır. Yetki
yasasının Anayasa'ya aykırılığının saptanması ya da bu nedenle iptaline karar
verilmesi durumunda, bu varsayım gerçekleşmediğinden, bu yasaya dayanılarak
çıkartılan KHK Anayasal dayanaktan yoksun kalır. Bu durumda KHK, Anayasa'nın
uygun gördüğü ölçünün ötesinde verilen bir yetkinin kullanılması sonucu
çıkartılmış olması nedeniyle Anayasa'ya aykırılık oluşturur. KHK; yetki
yasasına ve içeriği yönünden de Anayasa'ya aykırı bulunmasa bile dayandığı
yetki yasası Anayasa'ya aykırı ise bu nedenle iptali gerekir.
KHK'nin Anayasa'ya uygun bir yetki yasasına dayanması geçerliliğin
ön koşuludur. Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki
yasası Anayasa'ya aykırı olan bir KHK'nin kuralları, içerikleri yönünden
Anayasa'ya aykırılık oluşturmasalar bile, Anayasa'ya uygunluğundan söz
edilemez.
Öbür yönden, KHK'lerin Anayasa'ya uygunluk denetimleri yasaların
denetimlerinden farklıdır. Anayasa'nın 11. maddesinde; "Kanunlar Anayasaya
aykırı olamaz." denilmektedir. Bu nedenle yasaların denetimde, onların
yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. KHK'ler ise konu,
amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem de
Anayasa'ya uygun olmak zorundadırlar. Bu nedenlerle, KHK kurallarının içerikler
yönünden de Anayasa'ya uygunluk denetimininyapılabilmesi için öncelikle ortada
Anayasa'ya uygun bir yetki yasasının varlığı gerekir.
KHK'lerin Anayasa'ya aykırılığı saptanmış ya da bu nedenle iptal
edilmiş bir yetki yasasına uygun olup olmadığının incelenmesi ise denetimi
anlamsız kalır. Çünkü Anayasa'ya aykırı bir yetki yasasına dayanılarak
çıkartılan KHK'lerin Anayasa'ya uygun görülmesi olanaksızdır.
Yetki yasasının iptalinin, bu yasaya dayanılarak çıkartılan
KHK'lere etkisinin Anayasa'nın 153. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi
uygun değildir. Çünkü, Anayasa'nın 153. maddesindeki "İptal kararları
geriye yürümez." kuralına dayanarak, yetki yasasının iptaline ilişkin
kararın, Resmî Gazetede yayımı gününe kadar çıkarılan KHK'lerin etkilenmeyeceği
biçiminde bir ilke de konulamaz.
Bütün bu nedenlerle dayandığı yetki yasasının Anayasa'ya
aykırılığı saptanan ya da iptaline karar verilen KHK'lerin, Anayasa'nın
Başlangıç'ındaki "Hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen
hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışınaçıkamayacağı",
2. maddesindeki "Hukuk devleti" ilkeleriyle 6. maddesindeki "Hiç
kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi
kullanamaz." kuralları ve KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91. maddesiyle
bağdaştırılmaları olanaksızdır.
Bir yetkiyasasına dayanmadan çıkartılan yetki yasasının kapsamı
dışında kalan, dayandığı yetki yasasının Anayasa'ya aykırılığı saptanan ya da
Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptal edilen KHK'lerin anayasal konumları
birbirinden farksızdır. Böyle durumlarda KHK'leranayasal dayanaktan yoksun
bulunduklarından içerikleri Anayasa'ya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında
iptalleri gerekir.
C- 501 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu :
Dava dilekçesinde 501 sayılı "657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 68 inci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname"nin 1. maddesinin Anayasa'nın Başlangıçtaki temel ilkeleri ile
2., 10., 91. ve 128. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptaline karar
verilmesi istenilmiştir. Ancak, 2949sayılı "Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 29. maddesi hükmü gereğince
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya aykırılık konusunda ilgililer tarafından ileri
sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir. İstemle bağlı kalmak koşuluyla
başka bir gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebilir.
1. maddesi dava konusu edilen 501 sayılı "657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 68 inci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname" 24.6.1993 gün ve 3911 sayılı Yetki Yasası'na
dayanılarak çıkartılmıştır. KHK'nin dayandığı 3911 sayılı Yetki Yasası ise bir
bölümünün Anayasa'nın 153. maddesine, kalan bölümünün de Anayasa'nın 7., 87. ve
91. maddelerine aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nin 16.9.1993 gün ve
Esas 1993/26, Karar 1993/28 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
Böylece, 501 sayılı KHK anayasal dayanaktan yoksun kalmıştır.
KHK'lerin yargısal denetimi bölümünde açıklanan nedenlerle
Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edilen 3911 sayılı Yetki Yasası'na
dayanılarak çıkarılmış bulunan 501 sayılı KHK'nin 1. maddesi Anayasa'nın
Başlangıç'ında yer alan egemenliği "Millet adına kullanmağa yetkili
bulunan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi
ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzenidışına çıkamayacağı", 2.
maddesindeki "hukuk devleti", 6. maddedeki "Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.",
ilkeleriyle, KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91. maddeye aykırıdır. Bu gerekçe
karşısında dava dilekçesinde ileri sürülen diğer aykırılık nedenlerin üzerinde
durulmaksızın KHK'nin 1. maddesinin iptali gerekir.
Güven DİNÇER, Haşim KILIÇ ve Sacit ADALI bu görüşe
katılmamışlardır.
D. KHK'nin 1. Maddesinin İptalinin Öbür Maddelere Etkisi :
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. maddesi ikinci fıkrası hükmüne göre yasanın, KHK'nin veya
İçtüzüğün belirli maddelerinin iptali diğer kimi hükümlerinin veya tümünün
uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa Mahkemesi, yasa, KHK veya İçtüzüğün
sözkonusu öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar verebilir.
501 sayılı KHK üç maddeden oluşmaktadır. Dava konusu 1. madde
dışında kalan 2. ve 3. maddeler KHK'nin yürürlük tarihi ile yürütülmesine
ilişkindir.
KHK'nin 1. maddesinin iptal edilmesi karşısında 2. ve 3.
maddelerinde uygulanmaması sonucu doğmaktadır. Bu nedenlerle KHK'nin 2. ve 3.
maddelerinin de 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesi ikinci fıkrası gereğince
iptalleri gerekir.
IV. SONUÇ :
26.8.1993 günlü, 501 sayılı "657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununun 68 inci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname"nin;
A. 1. maddesinin, Kanun Hükmünde Kararname'nin dayanağını
oluşturan 24.6.1993 günlü, 3911 sayılı Yetki Yasası'nın Anayasa Mahkemesi'nin
16.9.1993 günlü Esas 1993/26, Karar 1993/28 sayılı kararıyla iptal edilmiş
bulunması nedeniyle Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Güven DİNÇER'in
"Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa'nın 153. maddesindeki Anayasa
Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesine aykırılığı nedeniyle iptali
gerekir." yolundaki gerekçede değişik oyu, Haşim KILIÇ ile Sacit ADALI'nın
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. 2. ve 3. maddelerinin yukarıda iptal edilen kural nedeniyle
uygulanmasına olanak kalmadığından 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesi gereğince
İPTALLERİNE, OYBİRLİĞİYLE,
6.10.1993 gününde karar verildi.
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Mustafa GÖNÜL
|
Üye
Oğuz AKDOĞANLI
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
YalçınACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
DEĞİŞİK
İPTAL GEREKÇESİ
Esas Sayısı: 1993/32
Karar Sayısı : 1993/32
I. İptal Kararının Gerekçesine Katılmama Nedenlerim :
İptal gerekçesi, yetki kanununun iptali halinde ona dayanılarak
çıkarılan KHK'lerin de başkaca bir Anayasaya uygunluk incelemesi yapılmasına
gerek olmadan iptali gerektiği düşüncesine dayanmaktadır:
1- Anayasa Mahkemesi'nin 17.7.1990 tarihli ve E. 1990/1, K.
1990/21 sayılı GAP kararında bu konu tartışılmış ve aşağıdaki görüş
benimsenmiştir.
"Anayasa'nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesi'nin iptal
kararlarının geriye yürüyemeyeceği öngörülmüştür. Geriye yürümezlik ilkesi,
böylece, Anayasa yargısında benimsenen bir sistem olarak Anayasa'da da
yeralmıştır. Ancak öğretide, Anayasa Mahkemesi ve diğer yüksek mahkeme
kararlarında, geriye yürümezlik ilkesine zaman zaman değişik yorumlar
getirilmiştir. İptal kararları, idarî yargıda "bildirici" nitelikte
olmasına karşılık günümüz Anayasa yargısında, "kurucu" nitelikte
kararlardır. Bu yüzden, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının genelde idarî
yargı kararları gibi geçmişe değil, geleceğe yönelik olması doğaldır. İptal
kararının geriye yürümezliği ilkesi ve bu kararların sonuçları genelde yönetsel
ve yargısal uygulamaya yönelik olmakta, anlam ve etkileri idarece kurulan
yönetsel işlemler ya da yargı organları tarafından alınan kararlarla hayatiyet
kazanmaktadır. Yönetsel işlemlere karşı açılan iptal davalarının idarî yargı,
diğer uyuşmazlıkların adlî yargı yerinde görülmeleri sırasında sorun, yargısalçözüme
kavuşmaktadır. Yetki yasalarına dayanılarak çıkarılan ve yapısı ve etkileri
yönünden yasa benzeri bulunan KHK'lerin Anayasa'ya uygunluğunun denetlenmesi
Anayasa Mahkemesi'nin görevi olduğundan yetki yasasının iptalinin, bu dayanan
KHK'lere etkisi doğrudan Anayasa Mahkemesi'nin değerlendirme alanı içinde
kalmaktadır.
Yetki yasasının iptalinin, buna dayanılarak çıkartılan KHK'lere
etkisi konusunda tek ve kesin bir esas koymaya ve bu doğrultuda yorum yapmaya
olanak yoktur. Olayın Anayasa Mahkemesi önüne getiriliş biçimi, yani iptal
davası ya da itiraz yolu ile aykırılık savında bulunulmuş olması değişik
sonuçlar ortaya çıkarabilir. Ayrıca, KHK'nin dayandığı yetki yasasının iptal
gerekçesi, iptali istenen KHK'nin anayasal durumunu belirleyecektir. Bu
bakımdan, öncelikle 3479 sayılı Yetki Yasası'nın Anayasa'ya aykırılığı
nedeniyle iptali gerekçesi üzerinde durmak gerekir."
Bu karar, yetki kanununun iptalinin, buna dayanan KHK'lerin
mutlaka iptalinin gerektiği düşüncesini kabul etmemektedir.
3911 sayılı Yetki Kanunu'nun iptal kararı, gerekçede öngörülen
koşullarla yeni bir yetki kanunu hazırlanması yolunu açık tutmuştur.
İptal kararında yetki kanununun iptali konusu dışında herhangi bir
gerekçenin gözönünde tutulmaması ve tartışılmaması düşüncesine katılmıyorum.
2- Anayasa Mahkemesi'nin KHK'lerle ilgili davalarda yaptığı
inceleme bir bütün olarak Anayasa'ya uygunluk denetimidir. Yoksa KHK'nin yetki
yasasına göre incelenip denetlenmesi değildir.
Yetki yasasında verilen yetkinin varlığının ve sınırlarının
tartışılması anayasal yetkinin ve unsurlarının tartışılmasıdır. Bu nedenlerle
incelemenin yalnızca yetki yasasının yürürlüğü ile sınırlı tutulması, biçimsel
unsurların öne çıkarılarak özün ihmali ve sonuç olarak da anayasal denetimin
daraltılmasıdır. Anayasa'yauygunluk denetiminde, çeşitli yollardan Anayasa
Mahkemesi önüne gelen konuların esastan incelenerek bunların üzerindeki
Anayasa'ya aykırılık gölgesinin kaldırılması temel yorum kuralı olmalıdır. Bu
amaçla incelemede şekil unsurlarını ve ön meseleleri olabildiğince azaltarak
işin özünün incelenmesi yoluna gidilmelidir.
3- İptal davasına konu edilen KHK, çıkarılmasına yetki veren 3911
sayılı Yetki Kanunu iptal edilmeden önce ve yetki yasasının Anayasa'ya
aykırılığı hususunda Anayasa Mahkemesi'nce herhangi bir tesbit yapılmadığı ve
yetkinin eksiksiz var olduğu bir dönemde çıkarılmış ve yürürlüğe girmiştir.
Yetki yasaları, yasama organınca yürütmenin belirli konularda ve
yasada öngörülen amaç, ilke ve süre ile sınırlı olarak yasal düzenleme yapmakla
yetkili kılınmasıdır. Bu hususlar, Anayasamızın 87. ve 91. maddelerinde kurala
bağlanmıştır.
Yürütme tarafından yasal düzenleme yetkisinin KHK olarak
kullanılması yürütmenin diğer yetkilerinin kullanılmasından farklı değildir.
Yetkinin, kullanıldığı gün yasal temeller ve sınırlar içinde kullanılmış olması
yeterlidir. Yetkinin kullanılmasından sonra yetkili organın yetkisinin
kaldırılması o organın daha önce yaptığı işlemleri yetki yönünden kusurlu hale
getirmez. Ortada yetki yasasına dayanılarak ve yasal usullere görekonulmuş bir
KHK vardır. Sırf daha sonra kalkan bir yetki nedeniyle KHK'nin Anayasa'ya
aykırı sayılması yürütmeye verilen "yetki"nin doğasına ve devletin
devamlılığı anlayışına aykırıdır.
4- 3911 sayılı Yetki Yasası'na dayanılarak çıkarılan pek çok KHK,
(503, 508, 514, 520 ve 524 sayılı KHK'ler) dayandıkları yetki yasasının iptali
gerekçesiyle iptal edildikleri halde Anayasa Mahkemesi'nce altı ay süreyle
ayrıca yürürlükte bırakılmışlardır.
İptal edilen KHK'lere bir süre yaşam hakkı veren anlayış ile yetki
yasasının iptalinden sonra ona dayanılarak çıkarılan KHK'lerin başka bir neden
ve gerekçe aramadan iptali gereğini benimseyen anlayış birbirleriyle çelişki
içindedirler.
5- Anayasamız, 146-153. maddeleri ile Anayasa'ya uygunluk
denetiminde "dava" esasına dayanan bir denetim biçimini ve yargısal
sistemi kabul etmiştir. Bu yüzden, Anayasa Mahkemesi, ancak, Anayasaca yetkili
kılınan siyasal organlar veya mahkemelerce önüne getirilen davaları
inceleyebilir. Anayasamız, Anayasa Mahkemesi'nce bir yasanın veya yasakuralının
iptali halinde benzeri bir yasa veya yasa kuralının talep olmadan kendiliğinden
incelenip iptaline imkan tanımamaktadır.
3911 sayılı Yetki Yasası iptal edilmesine rağmen bu Yasaya
dayanılarak çıkarılan pek çok KHK dava edilmediği için yürürlüktedir. Bu durum
iptal öncesinde çıkarılan KHK'lerin Anayasa'ya aykırılık yönünden herhangi bir
rahatsızlık yaratmadığı gerçeğini göstermektedir.
Yukarıdaki nedenlerle iptal kararını, yetki yasasının iptaline
dayandıran ve her yönüyle Anayasa'ya uygunluk incelemesine yer vermeyen iptal
gerekçesine katılmıyorum.
II- İptal Kararına Katılma Gerekçesi :
1- 21.6.1993 günlü 3911 sayılı "Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlileri Hakkındaki Bazı Kanunlar ile Teşkilat Kanunlarında Değişiklik
Yapılmasına Dair Yetki Kanunu"nun dava konusu kararnameye temel
oluşturulan hükümleri dahil olmak üzere bütün hükümleri Anayasa Mahkemesi'nin
16.9.1993 tarihli ve E. 1993/26, K. 1993/28 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin 3911 sayılı kanunla ilgili olarak verdiği
iptal kararında da saptandığı gibi, "...önceki yetki yasalarındaki
düzenlemelerle (bu kanunun) konu, amaç, kapsam ve ilke olarak aynı olduğu
görülmektedir. İptal edilen 3479 ve 3755 sayılı yetki yasalarının iptal
kararlarının gerekçeleri dikkate alınmamıştır.Anayasa Mahkemesi'nin iptal
ettiği bir yasa ile verilen KHK çıkarma yetkisi aynı konu, amaç, kapsam ve
ilkeyle bu kez dava konusu yasa ile yinelenmektedir."
2- Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında; yasama ve yürütme
organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu
organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremiyeceği ve
bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği öngörülmüştür. Anayasa'nın 153.
maddesinin son fıkrasında ise; "Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede
hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını
gerçek ve tüzelkişileri bağlar." denilmektedir. Her iki maddenin birlikte
incelenmesinden, kapsamlarını değişik olduğu görülmektedir. 153. madde kapsamı,
138. maddeye göre daha geniş olup bağlayıcılık yönünden yargı organlarını da
içerisine almaktadır. Ayrıca, verilen bir yargısal kararın gelecekteki benzer
olaylara etkisini kaldırmak veya değiştirmek için yasakoyucunun yeni yasalar
çıkartabilmesine 138. madde engeloluşturmaz. 153. madde ise, Anayasa Mahkemesi
tarafından verilen bir iptal kararı üzerine aynı konunun yeniden düzenlenmesi
durumunda yasama organını sınırlayıcı niteliktedir ve iptal kararı yeni yasal
düzenlemelerin temelini oluşturur. Bu yüzden AnayasaMahkemesi kararlarının
yasakoyucu için zaman sınırı tanımayan bir etkisi vardır. Anayasa Mahkemesi'nin
iptal kararı üzerine yasakoyucu aynı konuda yeni bir düzenleme yapmak
istediğinde, yapılacak düzenlemenin iptal kararına ve iptal gerekçesine uygun
olması zorunludur. Tersi durumda, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olma
niteliği dolayısıyla Anayasa kurallarının bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi
sözde kalır. Oysa Anayasa Mahkemeleri Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
ilkesinin yalnızca sözde bırakmayıp gerçek bir güç durumuna getirme isteğinin
bir ürünü olarak ortaya çıkmışlardır.
3- Dava konusu KHK'ye dayanak teşkil eden 3911 sayılı kanunun
iptal edilen hükümleri ile daha önce iptal edilen 3479 ve 3755 sayılı
kanunların hükümleri birbirlerinin tekrarı mahiyetindedirler. Anayasa
Mahkemesi'nce iptal edilen yasa hükümleri 3911 sayılı yasa ile yeniden
yasalaştırılmıştır. Sürekli bir biçimde iptal edilen yetki kanunlarına
dayanılarak çıkarılan KHK'ler Anayasa'nın 153. maddesindeki "Anayasa
Mahkemesikararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını,
gerçek ve tüzelkişileri bağlar." kuralına aykırılık oluşturur. Bu
nedenlerle dava konusu 501 sayılı Kararnamenin Anayasa'nın 153. maddesine
aykırılığı nedeniyle iptali gerekir.
Güven
DİNÇER
Başkanvekili
|