ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1991/21
Karar Sayısı : 1992/42
Karar Günü : 29.6.1992
R.G. Tarih-Sayı :31.03.1993-21538
İPTAL DAVASINI AÇAN : Sosyaldemokrat Halkçı Parti TBMM Grubu Adına
Grup Başkanı Erdal İNÖNÜ.
İPTAL DAVASININ KONUSU : 3.4.1991 günlü, 3708 sayılı "2547
Sayılı Yükseköğretim Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi, Bu Kanuna Dört
Ek Madde Eklenmesi ve Bir Ek Maddesinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair
Kanun"un 1., 2., 4., 7. maddelerinin 2547 sayılı Yasa'da yapılan
değişikliklerle bu Yasa'ya eklediği Ek. 18., Ek. 19., Ek. 20. maddelerinin
Anayasa'nın 2., 6., 10., 42., 88., 89., 104., 123., 130., 131. ve 161.
maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
II- YASA METİNLERİ :
A. 3.4.1991 günlü, 3708 sayılı Yasa'nın İptali İstenen Maddeleri
Şunlardır :
1. "MADDE 1.- 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3 üncü
maddesinin (c) fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
c) Yükseköğretim Kurumları : Üniversiteler ile yüksek teknoloji
enstitüleri ve bunların bünyesinde yer alan fakülteler, enstitüler,
yüksekokullar, konservatuarlar, meslek yüksekokulları ile uygulama ve araştırma
merkezleridir.
Yüksek teknoloji enstitüsü, özellikle teknoloji alanlarında yüksek
düzeyde araştırma, eğitim-öğretim, üretim, yayın ve danışmanlık yapan, kamu
tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip bir yükseköğretim kurumudur."
2. "MADDE 2.- 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 5 inci
maddesinin (f) fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
f) Üniversiteler ile yüksek teknolojienstitüleri ve bunların
içindeki fakülte, enstitü ve yüksekokullar, kalkınma plan ve programlarının
ilke ve hedefleri doğrultusunda ve yükseköğretim planlanması çerçevesinde
Yükseköğretim Kurulunun görüşü veya önerisi üzerine kanunla kurulur."
3. "MADDE4.- 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Ek 2 nci
maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarına, en az iki
fakülteden oluşması, Fen ve Edebiyat alanlarıyla ilgili eğitim prog ramlarının
bulunması ve eğitim-öğretim ve araştırma düzeyinin en az o ilde, o ilde yoksa
en yakın ildeki Devlet üniversitesindeki eğitim-öğretim ve araştırma düzeyinde
olduğunun tespiti halinde, kanunla üniversite adı verilebilir. Vakıflarca
kurulmuş bir yükseköğretim kurumunun yukarıda sayılan niteliklere sahip olup
olmadığını belirten esaslar Milli Eğitim Bakanlığının ve Devlet Planlama
Teşkilatının uygun görüşü alınarak, Yükseköğretim Kurulunca çıkarılacak bir
yönetmelikle belirlenir."
4. "MADDE 7.- 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa aşağıdaki
dört ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 18.- Vakıflar tarafından kurulmuş yükseköğretim
kurumlarına eğitim-öğretim ve araştırma tesisleri, öğretim üyesi lojmanları,
öğrenci yurtları, sosyal ve kültürel tesisler kurmak üzere, Bakanlar Kurulu
kararıyla, Hazine veya muvafakatları alınmak suretiyle, kamu tüzelkişilerine
ait arazi ve tesisler tahsis edilebilir. Bu şekilde tahsis edilen arazi ve
tesisler, başka gerçek ve tüzelkişilere devredilemez.
Vakıflarca kurulmuş yükseköğretim kurumlarından eğitim-öğretim ve
araştırma faaliyetlerini en az iki eğitim-öğretim yılı sürdürmüş olanlara,
talepleri halinde, o yükseköğretim kurumunun eğitim-öğretim, araştırma,
kütüphane ve yatırım masrafları ile diğer cari harcama kalemleri için YükseköğretimKurulunun
teklifi üzerine Milli Eğitim Bakanlığının görüş ve önerisi ile Bakanlar
Kurulunca tespit edilecek esaslara göre kendi bütçesinde öngörülen miktarın %
45'ini geçmemek kaydıyla her yıl Devlet yardımı yapılır. Bakanlar Kurulunca
esaslar tespit edilirken yardımın yapılacağı yükseköğretim kurumunun araştırma
çalışmalarının düzeyleri dikkate alınır. Devlet yardımı, ilgili yükseköğretim
kurumunun müracaatı üzerine Milli Eğitim Bakanlığının görüş ve önerisi ile
Bütçe Kanununun her yıl bu maksatla ayrılanödenekten iki eşit taksit halinde
Maliye ve Gümrük Bakanlığınca yapılır.
Yardım alan yükseköğretim kurumu her yıl Nisan ayı sonuna kadar
bir önceki yılın gelir ve giderlerini Maliye ve Gümrük ve Milli Eğitim
bakanlıkları ile yükseköğretim Kuruluna göndermek zorundadır."
"EK MADDE 19.- a) Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü
alınmak suretiyle, Milli Eğitim Bakanlığının önerisi üzerine uygun görülen
üniversitelere Bakanlar Kurulu kararıyla özel statü vere bilir. Özel statü
verilen bir üniversite, dokuz kişilik bir Üst Yönetim Kurulu tarafından
yönetilir. Üst Yönetim Kurulunun rektör dışında sekiz üyesinden ikisi Milli
Eğitim Bakanlığı, ikisi Yükseköğretim Kurulunca gösterilecek 3 misli aday
arasından Cumhurbaşkanınca atanır. Cumhurbaşkanı gerektiğinde yeniadayların
tespitini isteyebilir. Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmayanların yerine yeni
adayların seçilmeleri iki hafta içinde yapılmadığı takdirde, Cumhurbaşkanınca
doğrudan atama yapılır. Üyelerin geri kalan dördü ise Cumhurbaşkanınca doğrudan
atanır. Üst Yönetim Kurulu üyeleri yaş haddi hariç Devlet memuru olma
niteliğine sahip olan ve toplumda temayüz etmiş kişiler arasından seçilir. Bu
üyelerin görev süresi altı yıl olup her üç yılda bir yarısı yenilenir. Süresi
sona eren üyelerin yeniden seçilmesi mümkündür. Herhangi bir nedenle üyeliğin
normal süreden önce sona ermesi halinde, eski üyenin kalan süresini tamamlamak
üzere yenisi seçilir.
Rektör dışındaki üyeler fahri olarak görev yapar. Bunlara
toplantılara katılmak için yaptıkları masraflar dışında herhangi bir ad altında
üniversiteden ödeme yapılmaz.
Bu üniversitelerde rektör, Üst Yönetim Kurulunun rektör dışındaki
üyelerinin göstereceği dört aday arasında Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise
rektörün göstereceği üç aday arasından Yükseköğretim Yürütme Kurulunca
atanırlar.
b) Özel statü verilen üniversitelerdeki öğretim elemanları ve
diğer personel, diledikleri takdirde, eski statülerinde görevlerine devam
edebilecekleri gibi, Üst Yönetim Kurulunca tespit edilen esas ve usullere göre
sözleşmeli olarak da atanabilirler. Sözleşmeli olarak çalışanlardan
isteyenlerin TC. Emekli Sandığı ile ilişkileri devam eder.
c) Özel statü verilen üniversitelerin her birinde, o üniversitenin
kendi özelliklerine ve kuruluş amacına uygun olarak gelişebilmesi, öğrencilerin
sosyal ihtiyaçlarının karşılanması ve üniversitenin her türlü faaliyetleri
sonucu yarattığı kaynaklarını etkili ve verimli bir biçimde kullanabilmesi
amacı ile Üst Yönetim Kuruluna bağlı bir işletme hesabı tesis edilir.
İşletme hesabının başlıca gelir kaynağı, öğrenci başına gerçek
maliyete göre tespit edilen öğrenim ücretidir. Bu ücretin bir kısmı Devlet,
diğer kısmı öğrenciler tarafından karşılanır. Her eğitim-öğretim yılına ait
öğrenci başına gerçek maliyetler, Üst Yönetim Kurulunun teklifi, Devlet Planlama
Teşkilatının uygun görüşü ile Maliye ve Gümrük ve Milli Eğitim bakanlıkları
tarafından birlikte belirlenir. Öğrenim ücretinin Devletçe karşılanacak kısmı
ise, Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
Öğrenci başına tespit edilen öğrenim ücretinin devletçe karşılanan
kısmı için gerekli ödenekler ilgili üniversite katma bütçesinin transferler
tertibine konur ve buradan işletme hesabına aktarılır. Aktarma, öğrencilerin
kayıt sırasında bütçe dairesi başkanlığından alacakları çeklerin öğrenciler
tarafından işletmehesabına yatırılmasıyla gerçekleştirilir ve bunların toplamı
her yıl iki eşit taksitte üniversiteye ödenir.
Öğrenim ücretinin öğrencilerce karşılanacak kısmı, kayıt sırasında
öğrenciler tarafından işletme hesabına yatırılır. Bu kısmın öğrencilere ne
ölçüde Devlet tarafından borç verileceği, ödeme usulleri ile bunları Devlete
borçlanmak suretiyle ödemek isteyen öğrencilerin Devlete olan borçlarının ne
şekilde ödeneceği, Maliye ve Gümrük Bakanlığının görüşü ile Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
İşletme hesabı, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile 2886
sayılı Devlet İhale Kanununa tabi değildir.
İşletme hesabının diğer gelir kaynaklarına, gider kalemlerine,
harcama ve satın alma ile denetimine ilişkin usul ve esaslar, Yükseköğretim
Kurulunun teklifi, Milli Eğitim Bakanlığının uygun görüşü ile Maliye ve Gümrük
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
d) Üst Yönetim Kurulu üyelerinin diğer görev ve yetkileri,
Yükseköğretim Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
"EK MADDE 20.- a) Hacettepe Çocuk Sağlığı Enstitüsü Vakfı,
Hacettepe Tıp Merkezi Vakfı ve Hacettepe Üniversitesi Vakfı tarafından
müştereken kurulmuş olan yükseköğretim kurumuna kamu tüzelkişiliğine sahip
olmak üzere "Bilkent Üniversitesi" adı verilmiştir.
b) Vakıflar Genel Müdürlüğünün mütevellisi bulunduğu (Bezm-i Alem
Valide Sultan Mazbut Vakfı) tarafından kurulan Yükseköğretim Kurumuna (Bezm-i
Alem Üniversitesi) adı verilmiştir.
Bu Kanunun yürürlüğe girmesini takip eden üç ay içinde Bezm-i Alem
Valide Sultan Mazbut Vakfının eğitimle ve sağlık hizmetleriyle ilgili akarat ve
hayratı bütün hakları ve vecibeleriyle bu Üniversitenin tüzelkişiliğine tahsis
olunur ve Üniversite kurulmuş organlarıyla ve görevleriyle birlikte faaliyetine
aynen devameder."
B. DAYANILAN ANAYASA KURALLARI :
İptal İsteminde Dayanak Gösterilen Anayasa Maddeleri de Şunlardır
:
1. "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2. "MADDE 6.- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre,
yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye
veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan
bir Devlet yetkisini kullanamaz."
3. "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
4. "MADDE 42.- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun
bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda,
çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında
yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan
kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve
Devlet okullarında parasızdır.
Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet
okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin,
öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli
yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özet eğitime ihtiyacı olanları
topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma
ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle
olursa olsun engellenemez.
Türkçe'den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk
vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim
kurumlarında okutulacak yabancı diller ve yabancı dille eğitim ve öğretim yapan
okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma
hükümleri saklıdır."
5. "MADDE 88.- Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri
yetkilidir.
Kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülme usul ve esasları İçtüzükle düzenlenir."
6. "MADDE 89.- Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince
kabul edilen kanunları onbeş gün içinde yayımlar.
Yayımlanmasını uygun bulmadığı kanunları, bir daha görüşülmek
üzere, bu hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte aynı süre içinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisine geri gönderir. Bütçe kanunları bu hükme tabi değildir.
Türkiye Büyük Millet meclisi, geri gönderilen kanunu aynen kabul
ederse, kanun Cumhurbaşkanınca yayımlanır; Meclis, geri gönderilen kanunda yeni
bir değişiklik yaparsa, Cumhurbaşkanı değiştirilen kanunu tekrar Meclise geri
gönderebilir.
Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümler saklıdır."
7. "MADDE 104.- Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla
Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın
uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.
Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara
uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır :
a) Yasama ile ilgili olanlar :
Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük
Millet meclisinde açılış konuşmasını yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisini
gerektiğinde toplantıya çağırmak,
Kanunları yayımlamak,
Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine
geri göndermek,
Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü
takdirde halkoyuna sunmak,
Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün, tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya şekil veya
esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal
davası açmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar
vermek,
b) Yürütme alanına ilişkin olanlar :
Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,
Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son
vermek,
Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya
Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak,
Yabancı devletlere Türk Devletinin temsilcilerini göndermek,
Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,
Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Başkomutanlığını temsil etmek,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek,
Genelkurmay Başkanını atamak,
Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak,
Güvenlik Kuruluna Başkanlık etmek,
Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya
olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak,
Kararnameleri imzalamak,
Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin
cezalarını hafifletmek veya kaldırmak,
Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak,
Devlet Denetleme Kurulun inceleme, araştırma ve denetleme
yaptırmak,
Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,
Üniversite rektörlerini seçmek,
c) Yargı ile ilgili olanlar :
Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri
Yargıtay üyelerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek,
Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasa ve kanunlarda verilen seçme ve atama
görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır."
8. "MADDE 123.- İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür
ve kanunla düzenlenir.
İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden
yönetim esaslarına dayanır.
Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkca verdiği
yetkiye dayanılarak kurulur."
9. "MADDE 130.- Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir
düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek
amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel
araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere
çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip
üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.
Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazançamacına yönelik
olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi
yükseköğretim kurumları kurulabilir.
Kanun, üniversitelerin ülke sathına dengeli bir biçimde
yayılmasını gözetir.
Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her
türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler. Ancak, bu yetki, Devletin
varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği
aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermez.
Üniversiteler ve bunlara bağlı birimler, Devletin gözetimi ve
denetimi altında olup, güvenlik hizmetleri Devletçe sağlanır.
Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler
Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır.
Üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları;
Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan
makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
Üniversitelerin hazırladığı bütçeler; Yükseköğretim Kurulunca
tetkik ve onaylandıktan sonra Eğitim Bakanlığına sunulur ve genel ve katma
bütçelerin bağlı olduğu esaslara uygun olarak işleme tabi tutularak yürürlüğe
konulur ve denetlenir.
Yükseköğretim kurumlarının kuruluş ve organları ile işleyişleri ve
bunların seçimleri, görev, yetki ve sorumlulukları üniversiteler üzerinde
Devletin gözetim ve denetim hakkını kullanma usulleri, öğretim elemanlarının
görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim elemanı
yetiştirme, üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kamu kuruluşları ve diğer
kurumlar ile ilişkileri, öğretim düzeyleri ve süreleri, yükseköğretime giriş,
devam ve alınacak harçlar, Devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler,
disiplin ve ceza işleri, mali işler, özlük hakları, öğretim elemanlarının
uyacakları koşullar, üniversitelerarası ihtiyaçlara göre öğretim elemanlarının
görevlendirilmesi, öğrenimin ve öğretimin hürriyet ve teminat içinde ve çağdaş
bilim ve teknoloji gereklerine göre yürütülmesi, Yükseköğretim Kuruluna ve
üniversitelere Devletin sağladığı mali kaynakların kullanılması kanunla
düzenlenir.
Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari
konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve
güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için
Anayasada belirtilen hükümlere tabidir."
10. "MADDE 131.- Yükseköğretim kurumlarının öğretimini
planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki
eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların
kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini
ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını
sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile
Yükseköğretim Kurulu kurulur.
Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler, Bakanlar Kurulu ve
Genelkurmay Başkanlığınca seçilen ve sayıları, nitelikleri ve seçilme usulleri
kanunla belirlenen adaylar arasından rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarılı
hizmet yapmış profesörlere öncelik vermek sureti ile Cumhurbaşkanınca atanan
üyeler ve Cumhurbaşkanınca doğrudan doğruya seçilen üyelerden kurulur.
Kurulun teşkilatı, görev, yetki sorumluluğu ve çalışma esasları
kanunla düzenlenir."
11. "MADDE 161.- Devletin ve kamu iktisadi teşebbüsleri
dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır.
Mali yıl başlangıcı ile genel ve katma bütçelerin nasıl
hazırlanacağı ve uygulanacağı kanunla belirlenir.
Kanun, kalkınma planları ile ilgili yatırımlar veya bir yıldan
fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usuller koyabilir.
Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm
konulamaz."
III- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Yekta Güngör
ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, İhsan
PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Erol CANSEL, Yavuz NAZAROĞLU ve Haşim
KILIÇ'ın katılmalarıyla 29.5.1991 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali
istenen yasa kuralları ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve
öteki belgeler okunup incelendikten, 2949 sayılı Yasa'nın 30. maddesinin
birinci fıkrası uyarınca çağrılan Eğitim Bakanı Köksal TOPTAN, ME.B.
Yükseköğretim Genel Müdürü Aydoğan ATAÜNAL, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof.
Dr. İhsan DOĞRAMACI ile Yükseköğretim Kurulu Başkanvekili Prof. Dr. Turgut AKINTÜRK'ün
sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
Konunun belirgin biçimde incelenmesi için irdeleme, 3708 sayılı
Yasa'nın iptali istenen maddeleriyle değiştirilen ve eklenen maddeler yönünden
2547 sayılı Yükseköğretim Yasası üzerinden yapılacaktır.
A. 2547 Sayılı Yasa'nın 3. Maddesinin (c) Fıkrasının Anlam ve
Kapsamı ile Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
2880 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı
Yasa'nın 3. maddesinin bu kez 3708 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle değişen (c)
fıkrası, yükseköğretim kurumlarını yeniden belirleyerek ".... yüksek
teknoloji enstitüleri ve bunların bünyesinde yer alan fakülteler ..."
açıklığını getirmiştir. Böylece yükseköğretim kurumları arasına "yüksek
teknoloji enstitüleri" alınmış, ayrıca fakültelerin hem üniversite hem de
yüksek teknoloji enstitüleri bünyesinde bulunacağı belirtilmiştir. Fıkranın
ikinci paragrafında da yüksek teknoloji enstitüsü tanımlanmıştır.
Davacı, (c) fıkrasının yeni biçimiyle üniversitelerle öbür
yükseköğretim kurumları arasındaki ayrımı ortadan kaldırdığı, her üniversitenin
bir yükseköğretim kurumu olmasına karşın her yükseköğretim kurumunun bir
üniversite olamayacağı savıyla bu fıkrada geçen "... ve bunların
bünyesinde yer alan ..." sözcüklerinin Anayasa'nın130. maddesine aykırı
bularak iptallerini istemiştir.
Anayasa'nın "Yükseköğretim kurumları" başlıklı 130.
maddesinin birinci fıkrasında kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip
üniversitelerin devlet tarafından yasayla, ikinci fıkrasında ise yasada gösterilen
usul ve esaslara göre vakıflar tarafından devletin gözetimine bağlı
yükseköğretim kurumları kurulabileceği öngörülmüştür. "Üniversite" ve
"yükseköğretim kurumları"na ilişkin bu belirleme dışında maddede yapı
konusunda başka bir açıklık bulunmamaktadır. Maddenin dokuzuncu fıkrasında,
üniversite ve yükseköğretim kurumlarının kuruluş ve işleyişi birlikte
düzenlenirken üniversiteler için özellikle gözetilecek hususlara değinilmiş,
onuncu fıkrasında da hem vakıflar, hem devlet tarafından kurulan yükseköğretim
kurumlarından sözedilmiştir.
Üniversitelerin amacı ve işleviyle başlayan madde, üniversitelerin
bir yükseköğretim kurumu olmakla birlikte, her yükseköğretim kurumunun bir
üniversite sayılamayacağını açıkça belirlemektedir. Yükseköğretim kurumu
kavramı içinde nelerin yeralacağına ilişkin ayrıntılı bir koşul ve bir yapı
tanımı maddede yeralmamış, ortaöğretime dayalı, değişik düzeylerde
eğitim-öğretim, bilimsel araştırma temel alınmıştır. Yasakoyucu, takdir hakkını
Anayasa'nın ilgili kurallarına bağlı biçimde kullanarak gerekli düzenlemeleri
yapmaya yetkili olduğundan, yükseköğretim kurumları kapsamına alacağı
kuruluşları her zaman saptayabilir. İptali istenen fıkrayla yükseköğretim
kurumlarının yeniden sıralanması bir tanım değişikliği sayılsa da bunun Anayasa'ya
aykırı bir yanı yoktur. Üniversite ile yüksekokullar arasındaki ayrım da
ortadan kaldırılmamıştır. Fıkrada "enstitüler"den sonra açıkça
"yüksekokullar" gelmektedir. Fıkradaki yenilik, "yüksek
teknoloji enstitüleri" ile birlikte bunların bünyesinde üniversitelerde
olduğu gibi fakültelerin yer verilmesidir. Sorun, yüksek teknoloji
enstitülerinin Anayasa'nın 130. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığında
toplanmaktadır. İncelenen (c) fıkrasının ikinci paragrafındaki tanımıyla yüksek
teknoloji enstitüleri, Anayasa'nın 130. maddesinin birinci fıkrasında
üniversiteler için öngörülen amaç ve işlevine koşut amaç ve işlevle yükümlü
kılınmıştır. Bu yükümlülüğü taşıyan bir kuruluşun yükseköğretim kurumu
kapsamında sayılmasının Anayasa'yla bağdaşmayan bir yönü yoktur.
Üniversitelerin bilimsel özerklik, araştırma, danışmanlık öğretim-eğitim
temeline dayanan işlevlerinin bir yükseköğretim kurumu tarafından benimsenmesi
onun üniversite sayılmasına yeterli değildir. Böyle bir kabulü gerektirmediği
gibi butür kuruluşların yükseköğretim kurumu sayılmasına da engel değildir.
Yüksek teknoloji enstitülerinin yöneticilerine "Rektör" denilmesi,
bünyelerinde fakülte, enstitü, yüksekokul, meslek yüksekokulları ile uygulama
ve araştırma merkezlerinin yeralması, fakültelerinin başında
"Dekan"ların bulunması üniversite saymayı gerektirmediği gibi
yükseköğrenim kurumu sayılmamayı da gerektirmez. "Rektör, Dekan,
Fakülte" san ve adları, yalnız üniversitelere özgü, üniversitelerle
sınırlı olmayıp eğitim-öğretim yapan bilim kuruluşlarının hepsinde
kullanılabilecek genel kavramlardır. Bu san ve adları kullanmakla üniversite
yerine geçilmiş olunmaz. Üniversitenin bünyesinde yer alan birim ve bölümlerin,
yüksek teknoloji enstitülerinin bünyesinde de yeralmasını önleyen bir durumum Anayasa
kuralı yoktur. Üniversitelerin niteliğini yalnız bilimsel yapıları, birim ve
bölümleri değil, amaç ve işlevleri belirler. "Fakülte", üniversitenin
üniversite gibi bir yükseköğrenim kurumu olan yüksek teknoloji enstitüsünün de
birimi olabilir. Bu yapı Anayasa'ya aykırılık oluşturmamaktadır. Önemli ve
zorunlu olan, ad değil, özdür, amaç ve işlevdir. Eğitim-öğretim kurumlarına
yüksek teknoloji enstitüsü gibi verilen adlar düzeyle, özle ilgili olmayıp
yapının tanıtımıyla ilgilidir. Yüksek teknolojienstitülerinin üniversite
sayılması ayrı, üniversiteyle eşdüzey bir yükseköğrenim kurumu sayılması
ayrıdır. İki tür bilim kuruluşunun, yükseköğrenim kurumu çatısı altına
alınmasında Anayasa'ya aykırı düşen bir durum yoktur. Bilimsel örgütlenmenin bu
türüne gelişmiş ülkelerde rastlanmaktadır. Bilim ve teknolojideki gelişmelerin
gerekli kıldığı bilimsel kuruluşların üniversite düzeyinde çalışma yapması ve
yükseköğrenim kurumu sayılmasının Anayasa'ya aykırılığı söz konusu değildir.
Davacı, yüksek teknoloji enstitülerinin değil, "... ve bunların bünyesinde
yer alan ..." sözcüklerinin iptalini istemiştir. Yüksek teknoloji
enstitülerinin bünyesinde fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuar, meslek
yüksekokulu ile uygulama ve araştırma merkezinin yer almasının Anayasa'nın 130.
maddesine aykırı olduğu savı yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle iptal isteminin REDDİ gerekir.
Güven DİNÇER, Mustafa ŞAHİN, Selçuk TÜZÜN ve Yalçın ACARGÜN bu
yargıya katılmamışlardır.
B. 2547 Sayılı Yasa'nın 5. Maddesinin (f) Fıkrasının Anlam ve
Kapsamı ile Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
2547 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin (f) fıkrası 3708 sayılı
Yasa'nın 2. maddesiyle değiştirilerek, 3. maddenin (c) fıkrasına uyum sağlanıp
yüksek teknoloji enstitüleriyle bunların içindeki fakülte ve yüksekokulların da
Yükseköğretim Kurulu'nun görüşü ya da önerisi üzerine yasayla kurulacağı
açıklığı getirilmiştir. Davacı, 3. maddenin (c) fıkrası için olduğu gibi 5.
maddenin (f) fıkrasında geçen "... ve bunların içindeki ...",
sözcüklerinin Anayasa'nın 130. maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek
iptallerini istemiştir.
Kararın (A) bölümünde belirtilen nedenlerle Anayasa'ya aykırı
görülmeyen yüksek teknoloji enstitülerinin içinde Yasa'da sayılan birim ve
bölümlerin bulunması da, aynı gerekçeyle, Anayasa'ya aykırı değildir.
İptal isteminin REDDİ gerekir.
Güven DİNÇER, Mustafa ŞAHİN, Selçuk TÜZÜN ve Yalçın ACARGÜN bu
yargıya katılmamışlardır.
C. 2547 Sayılı Yasa'nın Ek 2 nci Maddesinin İkinci Fıkrasının
Anlam ve Kapsamı ile Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu:
Bu fıkra, 17.8.1983 günlü, 2880 sayılı Yasa'nın 32. maddesiyle
2547 sayılı Yasa'ya eklenen "Ek 2. Madde"ye 23.11.1989 günlü, 3589
sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle eklenmiştir. 3708 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyle
de şimdiki biçimde değiştirilmiştir.
Fıkrada, vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarına, fen ve
edebiyat alanlarıyla ilgili, programları bulunan en az iki fakültesinin olması,
eğitim-öğretim ve araştırma düzeyinin en az o ildeki, o ilde yoksa en yakın
ildeki devlet üniversitesindeki eğitim-öğretim düzeyinde olduğunun saptanması
durumunda yasayla üniversite adının verilebileceği, niteliklere ilişkin bu
esasların, Eğitim Bakanlığı ile Devlet Planlama Teşkilatı'nın uygun görüşü
alınarak Yükseköğretim Kurulu'nca çıkarılacak bir yönetmelikle belirleneceği
öngörülmektedir. İptali istenen yeni ikinci fıkrada öncekinde olmayan
"öğretim" sözcüğünden başka üniversite adının yasayla verilebileceği
açıklığı ile niteliklerin bir yönetmelikle belirleneceğine ilişkin tümce yer
almaktadır.
Davacı, Anayasa'ya göre ancak devlet eliyle kurulması gereken
üniversiteleri vakıflara kurdurmak için yükseköğretim kurumlarının ad verilerek
üniversiteye dönüştürülmesi yolunun seçildiğini, yalnız ad verilme işleminin
yasayla kurulmak sayılamayacağını, Anayasa Mahkemesi'ninkonuyla ilgili kararlarının
kimi bölümlerindeki gerekçelerin kendi görüşlerini doğruladığını ve bu
nedenlerle Anayasa'nın 123. ve 130. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek
fıkranın iptalini istemiştir.
1. Anayasa'nın 123. Maddesi Yönünden İnceleme :
2547 sayılı Yasa'da değişiklikler içeren 23.11.1989 günlü, 3589
sayılı Yasa'nın kimi maddelerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin
30.5.1990 günlü, Esas: 1990/2, Karar: 1990/10 sayılı kararında vurgulandığı
gibi Anayasa'nın 130. maddesi gereğince üniversiteler, devlet ya da vakıflar
tarafından kurulmuş olmalarına bakılmaksızın, kamu tüzelkişiliğine sahip
olacaklardır. Kamu tüzelkişiliği, üniversitelerin zorunlu niteliklerinden,
hukuksal yapılarının ögelerinden biridir. Bu ise, Anayasa'nın 130. maddesinin
aradığı temel koşullardandır. Anayasa'nın 123. maddesinin üçüncü fıkrası ise
üniversiteler dışındaki kamu tüzelkişileri ancak yasayla ya da yasanın açıkça
verdiği yetkiye dayanılarak kurulur. İptali istenen yasa fıkrası, belli
nitelikleri taşıyan yükseköğretim kurumlarına yasayla üniversite adının
verilebileceğini, böylece ad koymakla üniversite oluşumunun gerçekleşip
tamamlanacağını öngörmektedir. Anayasa'nın 130. maddesinin birinci fıkrasının
zorunlu kıldığı "kamu tüzelkişiliği", yine bu maddenin son fıkrası
gereğince vakıfların kuracağı üniversiteler için de zorunlu niteliktir.
Üniversitelerin savsaklanması olanaksız bu niteliğini dışlayıp kuruluşu
yalnızca üniversite adına indirgeyen fıkra, kamu tüzelkişiliğine yer
vermemektedir. Ancak durum, Anayasa'nın üniversitelerin kamu tüzelkişiliğini
öngören özel kuralı karşısında genel kuralı olan 123. maddesiyle doğrudan
ilgili görülmemiştir.
2. Anayasa'nın 130. Maddesi Yönünden İnceleme :
Anayasa'nın 130. maddesinin birinci fıkrasında amacı ve işlevi
belirtilen üniversitelerin taşıması gereken zorunlu nitelikler yine bu fıkrada;
a. Değişik birimlerden oluşmak,
b. Kamu tüzelkişiliğine,
c. Ve bilimsel özerkliğe sahip olmak,
d. Devlet tarafından,
e. Ve yasayla kurulmak,
Biçiminde öngörülmüştür. 130. maddenin üçüncü fıkrasında ilgili
yasanın neleri gözeteceği, dokuzuncu fıkrasında da neleri içereceği açıkça
sayılmaktadır. Kuruluştan işleve, öğretim elemanlarının atanma ve disiplin
işlemlerinden unvan ve yükselmeleriyle tüm özlük haklarına, devlet yardımına
ilişkin ilkelerden öbür kuruluşlarla ilişkilere, yükseköğretime girişten devama
ve harçlara değin ayrıntılara yer vermesi gereken bir kuruluş yasası yerine,
yalnız ad vermekle yetinen bir yasayla üniversitenin kurulmuş sayılması
olanaksızdır. Anayasa'nın 130. maddesinin son fıkrasına göre, vakıflar
tarafından kurulacak yükseköğretim kurumları (üniversiteler) da akçalı ve
yönetim konuları dışındaki akademik çalışmalarıyla öğretim elemanlarının
sağlanması ve güvenlik yönlerinden, devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları
için Anayasa'da belirtilen gereklere bağlıdır. Maddenin ikinci fıkrasında da,
vakıfların Yasada gösterilen yöntem ve ilkelere göre kurulabileceği,
üniversitelerin devletin gözetim ve denetimine bağlı olacağı öngörülmüştür.
Anayasa'nınbu maddesinde sayılan hususlara yer vermeyen, kurulmuş sayılmayı en
az iki fakülteden oluşmaya, fen ve edebiyat alanlarıyla ilgili eğitim
programlarına, eğitim ve araştırma düzeyinin o ilde, yoksa en yakın ildeki
devlet üniversitesinin eğitim-öğretim ve araştırma düzeyinde bulunması koşuluna
bağlayan, ancak bu durumda üniversite adının verilebileceğini öngören yasa
kuralı, Anayasa'yla bağdaşmamaktadır. Fıkrada sayılan koşulları sonradan edinen
bir yükseköğretim kurulunun ad verilerek üniversiteye dönüştürülmesi yanında, fıkrada
belirtilen biçimde kurularak yasayla ad alma olanağı da açıktır. Program,
araç-gereç, eleman ve olanaklarla düzey eşitliği saptana bilirse Anayasa'da
öngörülen gerekler olmadan ve aranmadan da üniversite kurulmuş olabilecektir.
Bilimsel özerklik temelinden amaç ve işlev özelliğine uzanan ilkeler gözardı
edilemez. Çağdaş öğretim ve eğitime uygun çalışmalarla belirgin bilimsel
düzeyde insan gücü yetiştirmek görevi, biçimsel uygunluklardan daha önemlidir.
Kuruluş yasası bir ad yasası olarak düşünülemez. İncelenen fıkra, Anayasa'nın
130. maddesine uygun içerik ve yeterlikten uzak olduğu gibi öngördüğü ad yasası
da kuruluş yasası niteliğinden yoksundur. Anayasa'ya aykırılık açıkça bellidir.
Anayasa yönünden zorunlu koşul, vakıf üniversitelerinin de bir yasayla
kurulmasıdır. Kuruluşun, amaçtan yapıya, işlevden işleyişe değin Anayasa'nın
130. maddesindeki gerekleri kapsayan bir yasayla gerçekleştirileceği ve adın da
bu Yasayla konulacağı doğaldır. Varlığının, birimlerinin ve düzeyinin
saptanmasıyla tescil ettirilmiş bir üniversiteye kurucusu vakfın seçip önerdiği
adın verilmesi, üniversite olup olmadığının belirlenmesi sayılamayacağı gibi
yasayla yapılması gereken de salt üniversite sayma işlemi olamaz. Üniversite
olduğunun belirlenmesi, yönetsel bir işlem olup kuruluş yasasından önceki
evrenin konusudur. Üniversitenin yasayla kurulması, adının yasayla verilmesi,
bir anayasal zorunluluk olup tartışılmayı gereksiz kılacak bir açıklıktadır.
Kişi ve kuruluşların, yasal dayanağı olmadan, iyelik bağlantısını göstermek
dışında (Üniversite Kitabevi gibi) üniversite adını kullanmaları, bir kuruma
üniversite adını vermeleri, bu tür gelişigüzel biçimde ad olarak
"üniversite" sözcüğünün kullanılması yasalara aykırılık oluşturur.
Açıklanan nedenlerle Ek 2. maddenin ikinci fıkrası İPTAL
edilmelidir.
Servet TÜZÜN ile Yavuz NAZAROĞLU bu yargıya katılmamışlardır.
D. 2547 Sayılı Yasa'nın Ek 3. Maddesinin Son Fıkrasının Anlam ve
Kapsamı ile Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu:
Bu fıkra, 2880 sayılı Yasa'nın 32. maddesiyle 2547 sayılı Yasa'ya
eklenen ek 3. maddeye 3708 sayılı Yasa'nın 5. maddesiyle eklenmiştir. Önceki
(C) bölümünde açıklandığı gibi, yeni bir üniversitenin kurulması ya da kurulmuş
yükseköğretim kurumlarına üniversite adının verilmesinin Yükseköğretim Genel
Kurulu'nca belgeler üzerinde yapılacak inceleme sonucunda gerekli görülmesi
durumunda tamamlanan öneri dosyasının yasa tasarısı için Milli Eğitim
Bakanlığı'na sunulacağını öngörmektedir.
Davacı, bu fıkranın iptali isteminde bulunmamıştır.
Ancak, ek 2. maddenin ikinci fıkrasının iptali, birbirlerine
bağlantılı olan bu fıkranın uygulanmasını olanaksız kılacağından, 10.11.1983
günlü, 2949 sayılı, Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. maddesi gereğince, ek2. maddenin ikinci fıkrasının iptali
nedeniyle bu fıkranın da İPTALİ gerekir.
E. 2547 Sayılı Yasa'nın Ek 18. Maddesinin Anlam ve Kapsamı İle
Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
Üç fıkradan oluşan bu madde, 3708 sayılı Yasa'nın 7. maddesiyle
eklenmiştir.
Davacı, bu maddeyle devletin ayni ve nakdi olanaklarının vakıf
üniversitelerine aktarılacağı, böylece devlet ve vakıf üniversiteleri arasında
eşitsizlik yaratılacağı, kamu hizmeti için ayrıcalık giderin yasama organı
tarafından belirlenip onun denetimine bağlıolması gerekirken devletin yardımıyla
rakip üniversiteler yaratacağı görüşüyle Anayasa'nın 10., 42. ve 161.
maddelerine aykırılık savında bulunarak iptal istemiştir. istemin maddenin
tümüne yönelik olmasına karşın inceleme, her fıkra için ayrı olarak ancakaykırı
düştüğü ileri sürülen Anayasa'nın üç maddesi yönünden birlikte yapılacaktır.
1. Maddenin Birinci Fıkrasının İncelenmesi :
Vakıflar tarafından kurulmuş yükseköğretim kurumlarına; fıkrada
belirtilen gereksinimlerini karşılamak üzere Hazine arazi ve tesislerinin
doğrudan, kamu tüzelkişilerine ilişkin olanların da muvafakatları alınarak
Bakanlar Kurulu'nca özgülenmesi (tahsisi)ni öngören kural devlet katkısına
olanak sağlamaktadır. 2547 sayılı sayılı Yasa'nın ek 3. maddesi gereğince,
yükseköğretim kurumu kurmak için yapılan başvuruya eklenen belgelerle akçalı
durumunun yeterli olduğunu kanıtlayıp çalışmalarını sürdürmekle birlikte
kamusal nitelik taşıyan kimi hizmetlerini doyurucu biçimde yerine getirebilmesi
için arazi ve yapıların başka gerçek ya datüzelkişilere devredilmemek koşuluyla
verilmesi, devlet varlığının azaltılmasıdır. Vakıf üniversitesi devlet
üniversitesiyle eşdüzey sayılsa da bu özgülemenin gerekleri, koşulları,
sınırları bir yasayla belirlenerek yapılması asıldır. Devrin Bakanlar Kurulu'na
bırakılması, bu bırakışın bir yasayla öngörülmesi, özgülemenin yasadan
kaynaklandığı anlamına gelemez. Özgülemeye ilişkin ayrıntıların yasayla
düzenlenmesi gerekir.
Ek 18. madde, üniversite ya da 2547 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin
(c) fıkrasında sayılıp da yine vakıflar tarafından kurulan öbür yükseköğretim
kurumları ayrımını yapmadan, hepsini kapsayan biçimde yükseköğretim kurumlarına
yardımı öngörmektedir.
Devletin, vakıf üniversitesine yardım yapması, kendi
üniversitelerinin tüm gereksinimlerini karşılaması koşuluna bağlanamaz. Yardım
zorunlu olmadığı gibi, yapılabilecekse bunların hukuka uygunluk içinde
gerçekleştirilmesi gerekir. Devletin, kendi üniversitelerinin yoksunluklarının
giderilmesine koşut olmasa da gerekli düzeyde vakıf üniversitelerine yardımı,
devletin kendi üniversitelerine açtığı olanaklara engel değildir. Kaldıki,
devlet üniversitelerini vakıf üniversiteleriyle yarışta güçsüz bırakacak bir
ölçüsüzlükte yardım yapılacağı varsayımına dayanılamaz. Yasakoyucunun takdirine
bağlı olan yardımın oran ve düzeyini kapsayan temel ölçü, Anayasa'nın 130.
maddesi gereğince bir yasayla açıklığa kavuşturulmalıdır.
Vakıf üniversitesi, devlet üniversitesi düzeyinde kabul edilmekle
birlikte yine birisi vakfın, öbürü devletin kurumudur. İyelik ve yapı özelliği,
ayrı durumu göstermektedir. Ayrı durumda olanlar için ayrı kural, Anayasa'ya
aykırı düşmediğinden birinci fıkranın, Anayasa'nın 10. maddesine aykırı bir
yanı yoktur.
Vakıf üniversitelerine yapılacak yardımların, Anayasa'nın maddi
olanaklardan yoksun başarılı öğrencilere öğrenimlerini sürdürmeleri amacıyla
öngördüğü devlet yardımlarını engellemesi söz konusu olamayacağından fıkranın,
Anayasa'nın 42. maddesine aykırılığı savı da yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 130. maddesine aykırı
olan fıkra İPTAL edilmelidir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL, Yavuz NAZAROĞLU
ile Haşim KILIÇ bu yargıya katılmamışlardır.
2. Maddenin İkinci Fıkrasının İncelenmesi :
Maddenin birinci fıkrası gibi vakıf üniversiteleriyle birlikte
vakıflarca kurulmuş tüm yükseköğretim kurumlarından (2547 sayılı Yasa'nın 3.
maddesinin (c) fıkrasında sayılan) eğitim-öğretim ve araştırma çalışmalarını en
az iki eğitim-öğretim yılı sürdürenlere istekleri üzerine yapılacak devlet
yardımınınMilli Eğitim Bakanlığı'nın görüş ve önerisiyle Bakanlar Kurulu'nca
belirlenecek ilkelere göre gerçekleşmesi, birinci fıkra için açıklanan
nedenlerle, Anayasa'nın 10., 42. ve 161. maddelerine değil, Anayasa'nın 130.
maddesine aykırıdır. Bakanlar Kurulu'nun1.6.1991 günlü, 20888 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan 91/1863 sayılı kararı yerine yardım için bir yasa gerekir. Özde,
üniversitelere devlet yardımını önleyip engelleyen, sakıncalı ve aykırı kılan
bir Anayasa kuralı yoktur. Devlet yardımının yapılmasındauygunluğu sağlayan
kural Anayasa'nın 130. maddesinin dokuzuncu fıkrasıdır. Aynı gerekçeler, ikinci
fıkra için de geçerlidir. Bütçe Yasası'na her yıl bu amaçla ödenek konulması,
yardımın kaynağına geçerlik sağlamak için yeterli olmayıp ödemenin yapılmasının
biçimsel zorunluluğudur. Bütçe Yasası ile yardımını ilkeleri saptanamaz. Devlet
yardımı, ilkeleri özel yasayla ya da 2547 sayılı Yasa'da yeterli biçimde
belirlenerek yapılabilir. Yasakoyucu, konuyu ayrıntısıyla değerlendirip yararlı
kullanılmasını sağlayacak koşulları ve yöntemleri saptayarak, gereksinimleri ve
devletin olanaklarını gözeterek bir yardımı belirleyebilir. Bu, onun Anayasa
sınırları içinde en doğal hakkıdır. Devlet giderlerinin, bu kapsamda devlet
yardımının, nitelik ve niceliğinin yasaylabelirlenerek yürürlüğe konulması
Anayasa'nın 130. maddesinin öngördüğü bir zorunluluk olduğundan buna aykırı
içerikteki ikinci fıkranın İPTALİ gerekir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL, Yavuz NAZAROĞLU
ile Haşim KILIÇ bu yargıya katılmamışlardır.
3. Maddenin Üçüncü Fıkrasının İncelenmesi :
Üçüncü fıkra bir yöntem kuralıdır. Maddenin birinci ve ikinci
fıkralarının iptal edilmesi, üçüncü fıkranın uygulanmasını olanaksız
kılmaktadır. Bu durumda, 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin ikinci fıkrası
uyarınca üçüncü fıkranın da İPTALİ gerekir.
F. 2547 Sayılı Yasa'nın Ek 19. Maddesinin Anlam ve Kapsamı İle
Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
(a)-(d) bentlerinden oluşan ve 3708 sayılı Yasa'nın 7. maddesiyle
eklenen bu madde, "özel statü" verilen üniversitelerin yönetimi,
öğretim elemanları ve diğer personelin özlük hakları, işletme hesabı, öğrenci
başına gerçek maliyete göre saptanacak öğrenim ücretinin belirlenmesi, işletme
hesabının gelir kaynaklarıyla gider türlerine ilişkin yöntem ve ilkelerin
belirleneceği yönetmeliğin düzenlenmesi konularını içermektedir.
Davacı, kimi üniversitelere birçok yönden farklılık getirdiği,
Anayasa'nın 130. maddesindeki temel ilkelerle çatıştığını ve ayrıcalık
yarattığını bildirdiği bu maddenin, Anayasa'nın 6., 10., 104., 130., 131. ve
161. maddelerine aykırı olduğu savıyla iptalini istemiştir.
İptal istemi, maddenin bütününe yönelik olup fıkralar için ayrı
ayrı neden gösterilmediğinden inceleme de maddenin bütünü için dayanılan
Anayasa kurallarının hepsi yönünden yapılmıştır.
Ek 19. maddede kimi üniversitelere, Yükseköğretim Kurulu'nun
görüşü alınarak Milli Eğitim Bakanlığı'nın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu
kararıyla "özel statü" verilebileceği, bu üniversitelerin Üst Yönetim
Kurulu'nca yönetileceği öngörülmekte, kurul üyelerinin seçimiyle rektörün atanması
ve ilgili öbür konularda ayrıntılı düzenlemelere yer verilmektedir.
Anayasa'nın 130. maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında
da vurgulandığı üzere, çağdaş eğitim ve öğretim gerekleriyle
"üniversite" kavramının içerdiği evrensel ilkelere uygun bir düzen içinde
ülkenin gereksinimlerini karşılayacak nitelikte insan gücü yetiştirerek
insanlığa hizmet etmek amacıyla değişik birimlerden oluşan, kamu
tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversitenin ancak yasayla
kurulacağını öngörmektedir. Çağın zorunlu kıldığı kurumsal yapılaşmanın, bu
temel kural doğrultusunda gerçekleşmesi yasalarla sağlanacaktır. Anayasa'nın
130. maddesinde öngörülen üniversite dışında özel konumlu üniversite kurulamaz.
Üniversitelere ilişkin ortak ilkeler de bu maddede yeralmaktadır.
Anayasa'ya aykırı yasa kurallarıyla uygulamaların geçerliği söz
konusu olamaz. Anayasa'nın çerçevesini ya da sınırlarını çizdiği konum (statü)
dışındaki üniversite konumu, üniversiteler arasında ayrım yaratan bir
olumsuzluktur.
Bilimsel özerklik, kuruluştan işleyişe değin, bilimin gerektirdiği
özgürlük ortamının tüm çalışmalarla yönetimde bir yaşam biçimi olarak
sağlanmasıdır. Devletin gözetim ve denetim hakkı, yürütmenin üniversitede söz
sahibi olması, çalışmalara el atıp bunları yönlendirip yönetmesi biçiminde
algılanamaz. Üniversiteler, en üst düzeydeki bilim kuruluşlarıdır. Özgür
toplumun bilim alanındaki simgeleridir. Yönetim yapısı ve biçimi, üniversitenin
niteliğini açıklar. Bilgi edinme, bilgi üretmeve insan yetiştirme amacının
ortaya çıkardığı yapının, araştırma, deneyim ve tüm çabalarla gerçeği bulma
ereğine özgün bir kurum olduğu gözardı edilemez. Özetlenen bu özellikleriyle
üniversite, bilimi yaşama katan, usun öncülüğünü, düşüncenin aydınlığınısomutlaştıran
kurumlardır. Varlığının temeli kendi toplumu olmakla birlikte, amaç ve
işlevinin gerektirdiği atılımlar ve devingenlikle onun önünde yürürler.
Kurumlaşmış gelenek ve ilkeleriyle toplumun itici gücüdürler. Anayasa
gerekleriyle uyumsuz bir üniversite yapısına geçerlik tanınamaz. Üniversitede
devlet yönetimindeki sıralama türünde bir yönetim biçimi, düşünce üretimine,
özgür düşünce ve özgür çalışmaya elverişli bir ortama engeldir. Bilimsel
çalışmalarının, bilimsel yönetim ve bu özelliğe uyumlu olmak gerekir.
Danışmanın, dayanışmanın ve kimi günde yarışmanın yerini akçalı olanaklara
dayanan biçimsel üstünlük çabaları alırsa, bilgi ve bilim yerine görüntü egemen
olur. Nesnel kurallara uymayıp öznel kuralları yeğleyerek özel konumlu
üniversite oluşturmak Anayasa'nın öngördüğü üniversite yapısıyla bağdaşmamaktadır.
İncelenen madde getirilen kimi aykırılık ve ayrıcalıklar
üniversitelerin evrensel ölçütlerine, ulusal ve toplumsal işlevlerine de
çatışan düzenlemeler Anayasa'nın 130. maddesine ters düşmektedir.
Anayasa'nın "Yükseköğretim üst kuruluşları" başlıklı
131. maddesinde "Yükseköğretim Kurulu"ndan başka bir organa yer
verilmemiştir. Yükseköğretim kurumlarından özel kurallara bağlı olanlar da,
Anayasa'nın 132. maddesinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Örgütü olarak
sınırlandırılmıştır. Bu açık gereklerle bağdaşmayan özel konum, "Üst
Yönetim Kurulu" oluşumuna olanak tanıyan kurallar Anayasa'ya aykırıdır.
Yükseköğretim Kurulu'nun olumlu görüşü ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın önerisi
üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla özel konuma olanak tanımak, bir ek ya da
değişiklik olmaktan çok üniversite kurmakla eşit bir işlemdir. Her
üniversitenin kendi kuruluş yasası ya da bir yasa ile birlikte kurulma durumu
olmadıkça, oluşumu Bakanlar Kurulu'na bırakmak daAnayasa'nın 130. maddesine
aykırılık nedenidir. Bakanlar Kurulu'nu 2547 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin (g)
bendinde belirtilen, meslek elemanı yetiştiren Bakanlıklara bağlı yüksekokullar
dışında yetkili kılmak, yeni bir uygulama getirmek Anayasa'nın ilgili130. ve 131.
maddelerini değiştirmek niteliğinde bir düzenlemedir. Bu durum ayrıca bir yetki
devri sorununu da gündeme getirmektedir. İşletme hesabının 1050 sayılı
Muhasebei Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'na bağlı olmaması,
işletme hesabının öbür gelir kaynaklarına, gider türlerine, harcama ve
satınalma ile denetimine ilişkin yöntem ve ilkelerin ilgili Bakanlıklar
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenmesi, Sayıştay'ın denetimi dışında
bırakılmasına yolaçmaktadır. Yasalarla düzenlemesi gereken konuların
yönetmelikte düzenlenmesi anayasal gereklere aykırıdır. Konunun 104. ve 161.
maddelerle doğrudan bağlantısı yoktur. Ek 19. madde belirtilen tüm
nitelikleriyle Anayasa'nın 6., 10., 104., 130. ve 131. maddelerine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle bu madde İPTAL edilmelidir.
İhsan PEKEL, Yavuz NAZAROĞLU ile Haşim KILIÇ bu yargıya
katılmamışlardır.
G. 2547 Sayılı Yasa'nın Ek 20. Maddesinin Anlam ve Kapsamı İle
Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
(a) ve (b) bentlerinden oluşan ve 3708 sayılı Yasa'nın 7. maddesiyle
eklenen bu madde, iki üniversiteye, Bilkent Üniversitesi ile Bezm-i Alem
Üniversitesi adlarının verilmesini, Bezm-i Alem Valide Sultan Mazbut Vakfı'nın
eğitim ve sağlık hizmetleriyle ilgili gelir kaynakları ile halkın yararına
sunulan yapıların üniversiteye verilerek üniversitenin kurulmuş organ ve
görevlileriyle birlikte çalışmalarını sürdürmesini öngörmektedir.
Davacı, maddenin tümünü Anayasa'nın 2., 10., 89., 123. ve 130.
maddelerine aykırı bulduklarını açıklayarak, aykırılık gerekçelerini üç temele
dayandırmıştır. Her vakıf üniversitesi için ayrı bir kuruluş yasası
gerektiğini, oysa Anayasa'nın 88. ve 89. maddelerine uygun biçimde yürürlüğe
konulmuş yasa olmadan iki üniversiteye ad verildiğini, böyle bir kuruluşun
yasal sayılamayacağını, ad verilerek üniversite kurulamayacağını, maddenin
Bilkent Üniversitesi'nin aykırı durumuna geçerlik kazandırmayı amaçladığını,
Bezm-i Alem Üniversitesi'nin kurulmasına ilişkin Yükseköğretim Kurulu kararının
kaldırıldığını, siyasal amaçla üniversite kurulamayacağını, hukuk devleti ve
fırsat eşitliği ilkesine aykırı davranıldığını, kamu tüzelkişiliğinin yasayla
verilmesi gereğinin çiğnendiğini ileri sürmüştür.
3708 sayılı Yasa'nın (a) bendine konu olan Bilkent Üniversitesi,
daha sonra 5.3.1992 günlü, 3785 sayılı kuruluş yasasıyla düzenlendiğinden
konusu kalmayan (a) bendi hakkında karar verilmesine yer yoktur.
Kararın (C) bölümünde açıklanan nedenlerle, özel bir kuruluş
yasası olmadan bir yasayla yalnız ad verilerek üniversite kurulamaz. Yasa'nın
ek 2. maddesinin değişik ikinci fıkrasının iptaline ilişkin gerekçeler, ek 20.
maddenin iki fıkradan oluşan (b) bendi için de geçerlidir.
Açıklanan nedenlerle (b) bendinin İPTALİ gerekir.
H. 2547 sayılı Yasa'nın ek 18. maddesi ile ek 19. maddesi iptal
edilmekle, bu maddelerin öngördüğü yardımının yapılmasına ve ilk Üst Yönetim
Kurulu'nun rektör dışında kalan üyelerinin süresiyle ad çekme yöntemiyle
saptanmalarına ilişkin 3708 sayılı Yasa'nın geçici 1. ve geçici 2. maddelerinin
uygulanması olanağı kalmamıştır. Temel kuralın ortadan kalkması, ona bağlı
ayrıntı kuralının uygulanmaması sonucunu doğurur.
Bu nedenle 3708 sayılı Yasa'nın geçici 1. ve 2. maddelerinin, 2949
sayılı Yasa'nın 28. maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALİ gerekir.
I. İptal kararları kamu düzenini tehdit ya da kamu yararını
bozacak nitelikte bir hukuksal boşluk doğurmamıştır. İptal edilen kurallar
olmasa da üniversiteler yürürlükteki kurallarla sarsıntısız biçimde
çalışmalarını sürdürebileceklerdir.
Bu nedenlerle, Anayasa'nın 153. maddesinin dördüncü fıkrasıyla,
2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre iptal
kararının yürürlüğünü erteleyerek bu konuyla ilgili süre verilmesine gerek
görülmemiştir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL, Yavuz NAZAROĞLU
ile Haşim KILIÇ bu yargıya katılmamışlardır.
V- SONUÇ:
3.4.1991 günlü, 3708 sayılı Yasa'yla değişik 4.11.1981 günlü, 2547
sayılı "Yükseköğretim Kanunu"nun;
A. 3. maddesinin (c) fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin REDDİNE, Güven DİNÇER, Mustafa ŞAHİN, Selçuk TÜZÜN ile Yalçın
ACARGÜN'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. 5. maddesinin (f) fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin REDDİNE, Güven DİNÇER, Mustafa ŞAHİN, Selçuk TÜZÜN ile Yalçın
ACARGÜN'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Ek 2. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna
ve İPTALİNE, Servet TÜZÜN ile Yavuz NAZAROĞLU'nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Ek 3. maddesinin son fıkrasının, 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesi
gereğince İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
E. Ek 18. maddesinin :
1- Birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL, Yavuz NAZAROĞLU ile Haşim
KILIÇ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- İkinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, Yavuz NAZAROĞLU ile Haşim KILIÇ'ın
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
3- Üçüncü fıkrasının 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesi gereğince İPTALİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
F. Ek 19. maddesinin, Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
İhsan PEKEL, Yavuz NAZAROĞLU ile Haşim KILIÇ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
G. Ek 20. maddesinin, (a) bendi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER
OLMADIĞINA; (b) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
H. 3.4.1991 günlü, 3708 sayılı Yasa'nın 1. ve 2. maddelerinin 2949
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un
29. maddesi gereğince İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
I. Anayasa'nın 153. maddesinin ve 2949 sayılı Yasa'nın 53.
maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre iptal kararının yürürlüğü ile
ilgili olarak süre verilmesine gerek bulunmadığına, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU,
Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL, Yavuz NAZAROĞLU ile Haşim KILIÇ'ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
29.6.1992 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Yavuz NAZAROĞLU
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
|
AYRIŞIK
OY ve DEĞİŞİK GEREKÇE YAZISI
I- Ayrışık Oy :
Anayasa'nın 130. maddesi Üniversiteleri, çağdaş öğretim, eğitim
esaslarına dayanan bir düzen içinde ülkenin ihtiyacı olan insan gücünü
yetiştiren, orta öğretime dayalı, çeşitli düzeyde eğitim-öğretim, bilimsel
araştırma, yayın ve danışmanlık yapan ve çeşitli öğretim birimlerinden oluşan
bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip kurumlarolarak tanımlamıştır.
Anayasa bu tanımlamayı yaparken üniversitelerle ilgili evrensel ölçütleri benim
seçmiştir.
Yukarıdaki tanıma uygun öğretim kurumları üniversite adını
taşımasalar bile Anayasa'nın 130. maddesinde ve diğer yasalarda üniversiteler
için konulmuş olan esaslara tabidirler. Ayrıca, Üniversite, istikrarı,
geleneği, kurumlaşmayı ve akademik atmosferi gerektirir. Türk kamuoyunda hiçbir
tartışmaya açılmadan çıkarılan ve sık sık değişen yasalarla Üniversitelerde
yapılan köklü değişiklikler ülkemizde başta üniversite öğretim üyesi standardı
olmak üzere bütün akademik standart ve düzeyleri alt üst etmiştir. Anayasa'nın
anladığı "üniversite" evrensel ölçüt ve standartlara uygundur.
Bunların dışında kalan düzenlemeler Anayasa'ya aykırılık oluşturur.
Dava konusu kurallar ile kurulan yüksek teknoloji enstitüleri adı
altındaki yüksek öğretim kurumları, gerçekte adı değişik biçimde konulmuş bir
tür "Teknik Üniversite"dir.
Yapılan değişiklik, üniversite adını taşımadan üniversite işlevini
yüklenen, üniversite yetkilerini kullanan ve fakat yönetiminde başta Anayasa ve
Üniversiteler Kanunu olmak üzere, kanunlarda üniversitelerin tabi tutulduğu
kurallar dışında kalabilecek yeni tür üniversiteler oluşturmaya imkan
tanımıştır.
Bu nedenle, üniversite dışında yüksek teknoloji enstitülerinin
kurulmasını öngören hükümler Anayasa'ya aykırıdır, iptali gerekir.
II- Değişik Gerekçe :
a- Genel Olarak :
Anayasa'nın 141. maddesinde bütün yargı kararlarını kapsa yan bir
kuralla, yargı kararlarının gerekçeli olması öngörülmüştür.
Anayasa'nın 153. maddesi de, Anayasa Mahkemesi Kararlarının
gerekçelerine ayrı bir önem vererek bu kararların ancak gerekçe ile birlikte
açıklanabileceğini hükme bağlamıştır.
Yargı kararlarında gerekçe, uyuşmazlık konusu olay ile uygulanan
kanun hükümleri ve varılan sonuç arasındaki yasal-düşünsel bağlantıyı kurar ve
ayrıca varılan sonucu (verilen hükmü) açıklarlar. Bu nedenle gerekçe,
"olay - uygulanan kural - hüküm" bağlantısını ilgilendiren yorumları
kapsar. Yazılan gerekçe, iptal edilenEk 4. maddenin ikinci fıkrası ve Ek 18.
maddesi ile ilgili iptal nedenlerini açıklamadığı gibi üniversite ile ilgili
kimi tartışılabilir düşünceleri de yansıtmaktadır. Bu nedenle iptal gerekçesine
katılmıyorum.
b- 2547 Sayılı Kanun'un Ek 2. Maddesinin İkinci Fıkrasının
Anayasa'ya Aykırılık Gerekçesi :
Anayasa'nın 130. maddesine göre, üniversiteler ancak kanunla ve
kamu tüzelkişisi olarak kurulabilirler. Konu, bu bakım dan özel yüksek öğrenim
kurumlarına kanunla üniversite adının verilmesi olarak ortaya konulamaz. Özel
hukuk tüzelkişileri olan vakıfların üniversite kurulması yolundaki istemleri
ancak, Anayasa hükümleri içinde ve TBMM'nin kanun biçiminde belirtilecek
iradesi ile gerçekleştirilebilir. Yasa'nın, Milli Eğitim Bakanlığı ve Devlet
Planlama Teşkilatı'nın uygun mütealası üzerine konunun bir yönetmelikle
düzenlenmesini öngören hükmü, açıkça yasa koyucu olarak TBMM'nin yetkisine
ortaklık anlamındadır. Zira, Milli Eğitim Bakanlığı yürütmenin bir bölümüdür.
Devlet Planlama Teşkilatı ise yürütmenin danışma organıdır. Danışma
birimlerinin yürütmeye katkısı danışma düzeyindedir ve onların önerileri,
hazırlık aşaması ile ilgili bağlayıcı olmayan düşünce ve önerilerdir.
Yürütmenin çeşitli birimleri olan bakanlıklarca hazırlanacak kanun tasarıları
ise yürütmenin görüş, tutum ve istemlerini ifade ederler.
Dava konusu kural, yasamanın mutlak yetki alanına getirdiği
kısıtlamalar yönünden Anayasa'nın 87. maddesine ve üniversitelerin, kuruluş
yöntemi bakımından da Anayasa'nın 130. maddesine aykırıdır.
c- 2547 Sayılı Kanunun Ek 18. Maddesinin Birinci Fıkrasının
Anayasa'ya Aykırılık Gerekçesi :
Dava konusu fıkra hükmü, Hazine'ye ve kamu kuruluşlarına ait arazi
ve tesislerin Bakanlar Kurulu kararı ile "Vakıflar tarafından kurulmuş
Yüksek Öğretim Kurumlarına" tahsisineizin vermektedir.
Ek 18. maddesinin ikinci fıkrası ile ilgili iptal gerekçemizde
belirtildiği üzere "Vakıf" ve kamu tüzelkişisi olan
"Üniversite" ayrı ayrı hukuki varlıklardır. Üniversite dışındaki özel
öğretim kurumlarının kendisini kuran vakıfdan ayrı bir hukuki varlığı yoktur.
Bu yüzden de idari tasarrufla özel yüksek öğretim kurumlarına devredilecek
taşınmaz mallar için bir belirsizlik var dır. Kamu mallarının devrindeki idari
usuller kamu için güvencedir ve ayrıntılı bir biçimde düzenlenmesi gerekir.
Esasen kamu mallarının yönetim, denetim ve devrinde temel irade
TBMM'nindir. Bu konuda idarenin çeşitli kademelerine bırakı lan yetki ancak
ikincil nitelikte ve işlemle ilgili yetkilerdir. Anayasa'nın 46. ve 47.
maddelerinde "kamulaştırma" ve "devletleştirme" yoluyla
devletin mal edinme esasları konusunda düzenlemeler mevcut olmasına rağmen
Devlet mallarının devri konusun da Anayasal bir kural mevcut değildir. Ancak,
bu konuların paralel yöntemlerle düzenlenebileceğini kabul etmek hukuk
düşüncesi gereğidir. Ayrıca, Anayasa'nın Sayıştay'ın görev ve yetkilerini
düzenleyen 160. maddesinde Devlet mallarının TBMM adına denetimi Sayıştay'a
verilmiştir. Sayıştay, yasa ile kurulan mali idarenin milli irade adına
denetimini yapar. Yasal düzenleme ile kurulmamış ve işleyişi idari takdirlere
bırakılmış mali idarenin Sayıştay'ca denetiminin anlamı olamaz. Ancak,
yasalarla düzenlenmiş, yasalarla yönetilen ve devri ancak yasalarla mümkün olan
kamu mallarının Cumhuriyetin temel mali denetim organı olan Sayıştay'ca
denetimi mümkündür. Sayıştay'ca ilgili anayasal kurallar da "devlet
malları"nın anayasal temellerinden birini oluşturmaktadır.
Devlet mallarının devlet Partimuanından aktarılması işin
özelliğine göre, "iskan" ve "toprak dağıtımı"nı düzenleyen
yasalarda olduğu gibi objektif, sürekli ve ayrıntılı bir biçimde kurallara
bağlanır ya da satış dışında büyük devirler ancak özel kanunlarla yapılabilir.
Aksi halde kanunlarla idari tasarrufa bırakılan devirler sonucunda kime,
nerede, ne zaman, ne miktarda taşınmazın devredildiği belirsiz olacaktır. Kamu
malları, belirsizliğin konu olabileceği bir alan değildir.
Bu nedenlerle kanunla yapılması gereken devirlerin idareye
bırakılmasını öngören hükümler Anayasa'nın TBMM'nin yetkilerini düzenleyen 87.
maddesi ile Sayıştay'ı düzenleyen 160. maddesine aykırılık oluşturmaktadır.
d- 2547 sayılı Kanunun Ek 18. Maddesinin İkinci Fıkrasının
Anayasa'ya Aykırılık Gerekçesi :
Anayasa'nın 174. maddesinde 3 Mart 1341 tarihli "Tevhidi
Tedrisat Kanunu" hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamayacağı
ve yorumlanamayacağı öngörülmek suretiyle bu metinler bir anlamda Anayasa'nın
"ekleri" olarak kabul edilebilir.
Kanunun 1. maddesinde; Türkiye dahilindeki bütün bilim ve
eğitim-öğretim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı'na tabi olduğu ilkesi benimsenmiştir.
Buna göre Türkiye'de her düzeydeki resmi ve özel eğitim ve öğretim kurumları,
gözetim ve denetimin ötesinde Milli Eğitim Bakanlığı yapısında yer alırlar. Bu
görev, yüksek öğretim kurumları açısından 1982 Anayasası ile "Yüksek
Öğretim Kurumu"na geçmiştir.
Özel öğrenim kurumlarının varlıklarının anayasal temeli,
Anayasa'nın 27. maddesinin birinci fıkrasındaki "öğrenme ve öğretme"
hürriyetine dayanır. Bu anayasal hakkın uygulanması, yüksek öğrenim kurumları
açısından 130. maddede düzenlenmiştir.
Vakıf üniversiteleri, aslında özel hukuk tüzelkişisi olan
vakıflarla, kamu tüzelkişileri olan ve kanunla kurulan üniversitelerin Anayasa
Mahkemesi yorumları ile ortaya çıkan ilginç bir birlikteliğidir. Bu
"birliktelik" açıklanıp ortadaki yapının anayasal yorumu yapılmadan
vakıf üniversitelerine yapılacak "Devlet yardımı" açıklığa
kavuşturulamaz.
1. Vakıf üniversiteleri diğer devlet üniversiteleri gibi
Anayasa'nın 130. maddesine göre kurulan ve üniversitelerin tabi olduğu
kurallara tabi olan kuruluşlardır.
Vakıf üniversitelerin oluşumu, bölümleri, ders programları,
yapısı, öğretim elemanlarının nitelikleri, akademik ünvanların kazanılması
şartları Devlet üniversitelerininkine benzer ve paralel şartlara tabidir. Bu
üniversitelerin verdiği bilimsel ünvanların eşitliği ve bu ünvanların getirdiği
yasal haklara sahip olmanın altında, bu "denklik" anlayışı ve vakıf
üniversitelerin kamu kurumu olma niteliği yer almaktadır.
Vakıf üniversiteleriyle devlet üniversiteleri arasındaki tek fark,
birinde gerekli kaynakların vakıfça, diğerinde ise devletçe sağlanmasıdır. Bu
temel farkın kaldırıldığı bir düzenleme düşünülemez. Zira, devlet mali
külfetini yüklendiği her çeşit kurumu kendi usullerine göre kurar ve yönetir.
Açık ve kapalı bir biçimde Devletkaynakları ile yürütülen bir vakıf üniversite
veya özel öğrenim kurumu olamaz. Vakıf üniversitelerinin kurulmasında temel
amaç, mali kaynaklarının kurucu vakıf tarafından sağlanmasıdır. Aksi halde
vakıf üniversitenin mali serbestisinin devlet ve kendi yönünden anlamı
kalmayacaktır.
2. Anayasa'nın 130. maddesinde üniversitelere yapılacak devlet
yardımından söz edilmektedir. Burada sözü edilen "devlet yardımı",
aslında vakıf üniversiteleri de kapsayacak bir yardım sistemini değil, genel
bütçeden katma bütçeli kuruluşlar olan üniversitelerin bütçelerine her yıl
aktarılan kaynakları ifade eden ve Muhasebei Umumiye Kanununa dayanan teknik
bir terimi ve düzenlemeyi ifade eder.
Bu nedenle vakıf üniversitelere devletin yapacağı yardım kamusal
mükellefiyet olarak kurumlaştırılamaz.
3. Vakıf Üniversitelere TBMM'nin her yıl bütçe ile belirleyeceği
biçim ve miktarda devlet yardımı yapılabilir. Bu yardım TBMM'nin siyasal
takdirine bağlıdır. TBMM'nin siyasal eğilimine göre devlet, özel öğretimi
değişen nispetlerde destekler veya desteklemez. Bu TBMM çoğunluğunun
benimsediği ve özlediği demokratik toplumsal model ve amaca göre değişir.
Ayrıca, Ek 18. maddenin ikinci fıkrasında yer alan "özel
öğretim kurumlarına Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek esaslara göre kendi
bütçesinde öngörülen miktarın % 45'ini geçmemek kaydıyla her yıl devlet
bütçesinden yardım yapılır." hükmü, genel ve katma bütçeye tabi hiçbir
kuruluşa tanınmayan ve hukukumuzda alışılmamış bir düzenlemeyi sergilemektedir.
Anayasa'nın 161. maddesine göre "devletin yıllık harcamaları
bütçe ile yapılır." ve ancak, "kalkınma planları ile ilgili
yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel, süre ve
usuller" konulabilir.
Dava konusu ikinci fıkranın yukarıya alınan bölümü 161. maddeye
aykırı bir biçimde ve üslupta adeta TBMM'ne "emir" vermektedir.
Böyle bir düzenleme bütçe esaslarını belirleyen 161. maddeye ve
TBMM'nin görev ve yetkilerini düzenleyen 87. maddesine aykırıdır.
Her derecede özel öğrenim kurumları mali kaynaklarını kendileri
bulmak zorundadırlar. Özel öğretimden yararlananların bu kurumlara yaptıkları
ödentiler, mali kaynağın önemli bir bölümünü oluşturur. Devlete ait yüksek
öğrenim kurumlarının temel mali kaynağı ise kamu maliyesidir.
Özel öğretim kurumlarının giderleri, "açık" veya
"peçeli" biçimdeki yasa hükümleri ve idari işlemlerle devlete
yüklenemez. Zira, her derece devlet okullarına girmek mutlak bir fırsat
eşitliğine dayanır. Türkiye Cumhuriyetinin bugün eğitimde vardığı bütün olumlu
sonuçları, yurt içinde ve dışında nitelikli insan yetiştirmede Türkiye'de
herkese tanınan ve onurlu bir biçimde uygulanan fırsat eşitliğine borçluyuz.
Özel okullara girme, diğer faktörler yanında bunun mali yükünü karşılayacak
ekonomik güce dayanır. Çeşitli nedenlerle özel okulları tercih ederler, bu
tercihleri ve sonucunda elde ettikleri kazanımların bedelini vergi
mükelleflerine ödetemezler.
Anayasa'nın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyetini "Sosyal hukuk
Devleti" olarak tanımlamıştır. Sosyal devlet fırsat eşitliğine dayanır.
Ayrıca Anayasa'nın 10. maddesinde, kişilere, ailelere, zümrelere ve sınıflara
hiçbir şekilde imtiyaz tanınamayacağı öngörülmektedir.
Dava konusu madde ile özel öğrenim kurumunun giderlerinin devlete
yüklenmesi bir "zümre"ye tanınmış imtiyazdır.
Bu nedenle Anayasa'nın 2. ve 10. maddesine aykırıdır.
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
DEĞİŞİK
GEREKÇE
1- 3708 sayılı Yasa'nın 4. maddesinde; vakıflarca kurulacak
yükseköğretim kurumlarının en az iki fakülteden oluşması, öğretimin de Devlet
üniversitelerindeki öğretim düzeyinin aynı olması halinde kanunla üniversite
adı verilebileceği öngörülmektedir. Anayasa'nın 130. maddesinin birinci
fıkrasında devlet üniversitelerinin kanunla kurulacağı ve kamu tüzelkişiliğine
sahip olacağı belirtilmektedir. İkinci fıkrası gereğince vakıflarca kurulacak
üniversiteler için ise ayrı bir kanun çıkarılması gerekmektedir. Başka bir
anlatımla vakıflarca kurulacak üniversitelerin kuruluş usul ve esaslarını
gösteren çerçeve bir Yasa'nın çıkarılması öngörülmektedir. Bu çerçeve Yasa'da
bulunması gerekenkonular da 130. maddenin üçüncü ve dokuzuncu fıkralarında
gösterilmiştir. Diğer taraftan onuncu fıkrada vakıf üniversitelerinin mali ve
idari konular dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve
güvenlik konuları yönünden Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için
Anayasa'da öngörülen hükümlere bağlı olacağı belirtilmektedir.
İşte bu amaçla 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu çıkarılmıştır. Bu
Yasa hem Devlet üniversitelerinin hem de vakıf üniversitelerinin (idari/mali
konular hariç) tabi olduğu hükümleri içermektedir. özellikle Ek 2-15 arası
maddeler vakıf üniversiteleri için çerçeve Yasa hükümleridir. Nitekim Ek 2.
madde ile; "vakıflar kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali-idari
konular dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik
yönlerinden bu KANUNLA gösterilen USUL ve ESASLARA uymak kaydıyla yükseköğretim
kurumları veya bağlı birimlerinden birini veya birden fazlasını
kurabilirler" demek suretiyle Anayasa'nın 130. maddesinin ikinci fıkrasına
uygun bir düzenleme yapılmıştır. Böylece Devlet üniversitelerinde olduğu gibi
kurucu bir Yasa'ya ihtiyaç duyulmadan belirtilen çerçeve Yasa doğrultusunda
vakıflar yükseköğretim kurumları kurabilecektir. Vakıf üniversitelerini mali ve
idari konular dışında bu yasa hükümlerine bağlamakla Devlet yükseköğretim
kurumları ile aralarında bir bütünlük oluşturulmuştur. Örneğin Ek 8. madde;
"vakıflarca yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar, Devlet
Yökseköğretim Kurumlarındaki akademik organlar gibi düzenlenir ve onların
görevlerini yerine getirir. Öğretim elemanlarının nitelikleri, Devlet
Yükseköğretim Kurumlarındaki öğretim elemanlarının niteliklerinin
aynıdır." demekte, Ek 9. maddesi; "Vakıf yükseköğretim kurumlarının
eğitim-öğretim esasları, öğretimsüreleri ve öğrenci hakları ile ilgili hususlar
bu kanun hükümlerine tabidir." hükmünü içermekte ve Ek 10. madde ise,
vakıflar tarafından kurulacak yükseköğretim kurumları mali, idari ve ekonomik
konularda Yüksek Öğretim Kurulu'nun gözetim ve denetimine tabi olduğunu
bildirmekte Ek 12. madde de "vakıflar tarafından kurulacak yükseköğretim
kurumlarında akademik kurul, senatoların; Yönetim Kurulu Üniversite Yönetim
Kurulu'nun; en yüksek düzeydeki yönetici rektörün yetkisini kullanır ve
görevlerini yapar" demektedir. Bu maddelerden de anlaşılmaktadır ki vakıf
yükseköğretim kurumları ile Devlet yükseköğretim kurumları arasında mali ve
idari konular dışında tam bir eşitlik ve benzerlik bulunmaktadır. Ayrı bir
kurucu yasa olmadan esasları çerçeve Yasa hükümleri gereğince belirtilen
vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının oluşması Anayasa'nın 130.
maddesinin ikinci fıkrasına tam anlamıyla uymaktadır.
Öte yandan vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının
"Kamu hukuku tüzelkişiliğine" sahip olması mümkün değildir. Kamu
hukuku tüzelkişiliği Anayasa'nın 123. maddesi gereğince Yasayla yada Yasaların
verdiği yetkiye dayanılarak kurulur. Kuruluşları Yasayla olduğu gibi
varlıklarının sona ermeleri de Yasayla olur. Başka bir anlatımla kuruluşları ve
sona ermelerikendi iradelerine bağlı değildir.
Özel hukuk tüzelkişileri ise; gerek kuruluşları gerekse sona
ermeleri herhangi bir Yasaya ihtiyaç duyulmadan kendi hür iradeleri ile
şekillenmektedir.
Mal varlığı ve bütçe ödenekleri vakıflarca karşılanan vakıf
yükseköğretim kurumlarını kamu hukuku tüzelkişisi sayarak kuruluşunu ve sona
ermesini özel Yasalara bağlamak vakıf kurucusunun iradesine aykırı durumların
ortaya çıkmasına yol açabilir ki bu da vakıf anlayışı ile bağdaşamaz.
Buna göre vakıf üniversitesinin kuruluşu için Devlet
üniversitesinde olduğu gibi kurucu bir Yasa'nın varlığını zorunlu kılan 3708
sayılı Yasa'nın 4. maddesi Anayasa'nın 130. maddesinin ikinci fıkrasının
öngörmediği bir durum olup iptali gerekir.
2- Yasa'nın Ek 20. maddesinin (b) bendi de adı geçen vakıf
yükseköğretim kurumuna tüzelkişilik kazanması için özel kurucu bir Yasa'yı
zorunlu kıldığından yukarıda açıklanan gerekçeler bu madde içinde aynen
geçerlidir.
Bu sebeple Anayasa'nın 130. maddesinin ikinci fıkrasında
öngörülmeyen böyle bir yasal düzenlemenin iptali gerekir.
3- 3708 sayılı Yasa'nın Ek 18. ve Ek 19. maddelerinin iptaline
ilişkin çoğunluk görüşüne, üye İhsan PEKEL'in bu karara ait karşıoy yazısında
belirttiği gerekçelerle katılmadım.
DEĞİŞİK
GEREKÇE ve KARŞIOY YAZISI
2547 sayılı Yasa'ya, 3.4.1991 günlü 3708 sayılı Yasayla:
1- Vakıflar tarafından kurulacak üniversitelerin, Anayasa'nın 130.
maddesinin ikinci, dokuzuncu ve onuncu fıkraları uyarınca, ikinci fıkrada
belirtilen "kanun" yerine geçmek üzere çıkarılan 2547 sayılı Yasa'nın
Ek 2-15. maddelerinde gösterilen usul ve esaslara göre kurulması gerekir. Bu
değişik gerekçe nedeniyle, yeniden düzenlenen Ek 2. maddesinin ikinci fıkrası
ile Ek 20. maddesinin (b) bendi, Anayasa'ya aykırıdır.
2- Eklenen Ek 18. maddesinin birinci fıkrasındaki, vakıflar tarafından
kurulmuş yükseköğretim kurumlarına tahsis edilecek hazine veya kamu
tüzelkişilerine ait arazi ve tesislerle ilgili düzenlemede, dayanak olan
Anayasa'nın 130. maddesine uygun biçimde amaç ve ilkelerbelirlenmiştir.
Bakanlar Kurulu tahsisi bunlara göre yapabilecektir. Bu itibarla Anayasa'ya
aykırılık görülmemiştir.
3- Eklenen Ek 19. maddede yeni bir üniversite kurulması söz konusu
değildir. İstenen; bilimsel ve teknolojik araştırmaların, eğitimde gelişme ve
yaygınlaşmanın hızla sağlanması için daha önce kurulmuş kimi üniversitelere
yönetim ve mali yönden daha esnek bir çalışma olanağının sağlanmasıdır.
Özel statü verilecek üniversitelerin organları, işleyişleri ve
bunların seçimleri, öğretim elemanlarının görevlendirilmesi, mali kaynakların
kullanılması ile ilgili ilkeler Anayasa'nın 130. madde sinin dokuzuncu fıkrası
uyarınca inceleme konusu Yasa kuralı ile düzenlenmiştir.
YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı ile Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve DPT
özel statü verilen üniversitelerde de etkinliğini sürdürecektir. Burada
getirilen "Üst Yönetim Kurulu"nun Anayasa'nın 131. maddesinde geçen
Yükseköğretim Kurumuna benzer veya karşıt bir yönü yoktur. Söz konusu
düzenlemenin dayanağı Anayasa'nın 131. maddesi değil, 130. maddesinin dokuzuncu
fıkrasıdır.
4- 2547 sayılı Yasa'nın iptal edilen hükümlerinin doğuracağı
hukuki boşluk nedeniyle vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının
faaliyetlerinde kamu zararına yol açacak aksaklıklarla karşılaşılacağından
Yasakoyucunun yeni bir düzenleme yapabilmesini temin amacıyla iptal hükmü
yürürlük tarihi için makul bir süre verilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle kararın yukarda belirtilen konulara ilişkin
bölümlerine katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
2547sayılı Yüksek Öğretim Kanunu"nun 3. maddesinin (c)
fıkrasını değiştiren dava konusu 3708 sayılı Yasa'nın 1. maddesinde aynen:
"yüksek öğretim kurumları; üniversiteler ile yüksek teknoloji enstitüleri
ve bunların bünyesinde yer alan fakülteler, enstitüler,yüksekokullar, meslek
yüksekokulları ile uygulama ve araştırma merkezleridir.
Yüksek teknoloji enstitüsü özellikle teknoloji alanlarında yüksek
düzeyde araştırma, eğitim-öğretim, üretim, yayım ve danışmanlık yapan, kamu
tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip bir yüksek öğretim kurumudur."
denilmektedir.
Anayasa'nın üniversiteleri tanımlayan 130. maddesinin birinci
fıkrası ile karşılaştırıldığında, yüksek teknoloji enstitülerinin de üniversite
tanımına uygun ve benzer görevleri üstlenen öğretim kurumları olduğu
görülmektedir. Ancak, "yüksek teknoloji enstitüleri" yerine
"yüksek teknoloji üniversiteleri" sözcüklerinin kullanılmasında amaç
bakımından hiçbir sakınca bulunmadığı halde, "yüksek teknoloji
enstitüleri" sözcüğü ile yetinilmek suretiyle bu enstitülerin bir
üniversite mi yoksa üniversite dışında belirli bir mesleğe yönelik eğitim ve
öğretime ağırlık veren ve üniversite sayılmayan başka bir yükseköğretim kurumu
mu olduğu konusunda belirsizlik yaratılmıştır.
Yüksek Öğretim Kurumu Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı KHK'nin
Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı KHK'lerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 3837 sayılı Kanun'un (RG. 11.7.1992 - 21281)
"Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü" başlığını taşıyan Ek Madde 19'da,
aynen: "Gebzede Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü adıyla bir Yüksek
Teknoloji Enstitüsü kurulmuştur. Bu enstitü;
a) Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Fen Fakültesi, Mühendislik
Fakültesi, Mimarlık Fakültesi ve İşletme Fakültesi'nden,
b) Rektörlüğe bağlı olarak yeni kuralın Mühendislik ve Fen
Bilimleri Enstitüsü'nden, oluşur." denilmektedir.
Görülüyor ki, bu Yasa'ya göre de; üniversiteler ve yüksek
teknoloji enstitüleri ayrı ayrı adlarla çalışan öğretim kurumları olsalar da,
nitelik bakımından eşdeğerdedirler. Eğitim ve öğretim birimleriyle yönetim
organları açısından da benzer durumdadırlar.
Üniversiteler, yüksek dereceli eğitim sağlayan birimler
topluluğudur. Bu nedenle üniversite olmanın temel öğesini, öğretim birimlerine
verilen adlar değil, bu birimlerde öğretilenlerin çağdaş bilimin gereklerine
uygun bulunması, araştırmaların yeni gelişmelere ve kalkınma planı ereklerine
yönelmesi, yapılan araştırmaların içeriğinden ve sonuçlarından kamuoyunun
haberdar edilmesi gibi öğeler oluşturmaktadır. Yüksek teknoloji enstitülerinde
de bu temel öğenin varlığını yadsımaya olanak yoktur.
Anayasa'nın 130. maddesinde üniversite kuracak olan Devlet için
yerine getirilmesi zorunlu bir takım buyruklar ve yasaklar vardır. Bu yasaklar
ve buyruklar Yasakoyucuyu da Devletin öbür organlarını da Anayasa'nın 11.
maddesi uyarınca bağlamaktadır. Burada güdülen amaç; üniversite öğretimini
nesnel ve bilimsel nitelikli ölçülere sığmayan etkilerin, başka bir deyimle
siyasal çevrelerin veya çeşitli çıkar ve düşünce kümelerinin etki alanları
dışında tutmaktır. Oysa, nitelikçe üniversite olduğunda kuşku bulunmayan
"Yüksek Teknoloji Enstitüleri" çoğunluğun benimsediğine göre
üniversite kavramının dışında tutularak kimi ekonomik çevrelerin ve düşünce
kümelerinin çıkarlarına daha uygun bir öğretimeyatkın duruma getirilmiş ve
böylece Anayasa'nın koruyucu önlemlerinin etkisini büyük ölçüde azaltan,
Anayasa'yla gözetilen amaca aykırı bir düzenleme yapılmıştır.
3708 sayılı Yasa'nın 2. maddesi ile 2547 sayılı Yasa'nın 5/f
bendinde "ve bunlar içindeki" sözcükleri eklenmek suretiyle yapılan değişiklikte
aynı gerekçelerle Anayasa'ya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle "Yüksek Teknoloji Enstitüleri"ni
birer yüksek öğretim kurumu niteliğinde yorumlayan ve dolayısıyla Anayasa'ya
uygun bulan çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmadım.
KARŞIOY
YAZISI
2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nın tanımlar başlığı altındaki 3.
maddesinin (c) fıkrası "Yükseköğretim Kurumları: Üniversiteler,
fakülteler, enstitüler ve yüksekokullardır." şeklinde iken 3.4.1991 günlü,
3708 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle değiştirilerek; "Yükseköğretim
Kurumları: Üniversiteler ile yüksek teknoloji enstitüleri ve bunların
bünyesinde yer alan fakülteler, enstitüler, yüksekokullar, konservatuarlar,
meslek yüksekokulları ile uygulama ve araştırma merkezleridir.
Yüksek teknoloji enstitüsü, özellikle teknoloji alanlarında yüksek
düzeyde araştırma, eğitim-öğretim, üretim, yayın ve danışmanlık yapan, kamu
tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip bir yükseköğretim kurumudur."
şeklini almıştır.
Bu düzenleme ile üniversiteler ile yüksek teknoloji enstitüleri eş
değerde görülüp yükseköğretim sisteminde yer almışlardır.
Anayasa'nın 130. maddesinde "Üniversiteler" ile
"yükseköğretim kurumları" farklı nitelendirilmiştir.
Anayasa üniversiteleri ayrı bir kurum olarak düzenlemiştir. Her
üniversite bir yükseköğretim kurumudur, fakat her yükseköğretim kurumu bir
üniversite değildir. Üniversiteler içinde diğer yükseköğretim kurumlarının yer
alması olasıdır. Bu durum ikisinin aynı kurum sayılmasını gerektirmez.
Anayasakoyucu 130. maddede öngördüğü ilkelerle, üniversite
kurulurken yasakoyucuya kimi kesin buyruklar vermekte, aynı zamanda özel
kişilerin ve yasadan başka bir işlemle devletin üniversite kurmasını
yasaklamaktadır.
23.11.1989 günlü, 3589 sayılı "2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun"un 3. maddesiyle 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu'nun Ek 2. maddesine eklenen "Vakıflarca yükseköğretim
kurumlarına, Yükseköğretim Kurulu kararı ile ancak bu kurumun en az iki
fakülteden oluşması ve fen ve edebi yat alanları ile ilgili eğitim
programlarının bulunması, eğitim ve araştırma düzeyinin en az o ilde, o ilde
üniversite yoksa en yakın ilde bulunan Devlet üniversitelerindeki eğitim ve
araştırma düzeyinde olması şartıyla "üniversite" adı
verilebilir." şeklindeki fıkra hükmü; 30.5.1990 tarih ve E: 1990/2, K:
1990/10 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile 9.2.1992 tarihindengeçerli olmak
üzere iptal edilmiş, iptal hükmü yürürlüğe girmeden 3.4.1991 tarih ve 3708
sayılı Kanunun 4. maddesi ile değiştirilmiş, değiştirilen 2547 sayılı Yasanın
Ek 2. maddesinin ikinci fıkrası Anayasa'ya aykırı görülerek bu kararla iptal
edilmiştir.
2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nda da, üniversite:
"Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde
eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte,
enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim
kurumudur."
Yükseköğretim ise; "Milli Eğitim sistemi içinde, ortaöğretime
dayalı, en az dört yarı yılı kapsayan her kademedeki eğitim-öğretimin
tümüdür." biçiminde tanımlanmıştır.
1982 Anayasası'nın 130., 131. ve 132. maddeleri yükseköğretim
kurum ve kuruluşlarını düzenlemektedir. Anayasakoyucu Anayasa'nın 130.
maddesiyle üniversiteleri bir Anayasa kuruluşu olarak kabul etmiş ve bu
maddenin birinci fıkrasında, üniversitelerle ilgili başlıca kuralları
belirtmiş, üniversitelerin, "kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe
sahip" olmaları ve "Devlet tarafından yasa ile kurulmaları"
öngörülmüştür. Anayasa gerçek kişilere ve bir ayrık durum dışında Devletten
başka tüzelkişilere yükseköğrenim kurumu kurma olanağı tanımamıştır.
Anayasa'nın 130. maddesinde açıklanan bu hükümler; madde nin
birinci fıkrasında sayılan amaçlar ile yasayla kurulma, kamu tüzelkişiliğine ve
bilimsel özerkliğe sahip olma, üniversitelerin ülke sathına dengeli bir biçimde
yayılmasının gözetilmesi kuralları ve üniversite elemanlarının serbestçe her
türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilmeleri ve bunun sınırı, üniversite
yönetim ve denetim organlarının ve öğretim elemanlarının Yükseköğretim
Kurulu'nun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca
her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamayacaklarına ilişkin
güvence ile yükseköğretim kurumlarının örgütlenmeleri ve işleyişleriyle ilgili
olarak maddenin dokuzuncu fıkrasında sayılan konuların da yasayla düzenlenmesi
zorunluluğu olarak gösterilebilir.
Yasa'yla "üniversite" adı altında ve Anayasa'nın 130.
maddesindeki ilkeler doğrultusunda oluşturulan kurumlardan Devlet tarafında ve
yasayla kurulma, kamu tüzelkişiliğini taşıyan, bilimsel yönden özerk olmanın
amaçlandığı ve bu tür yapıların bilimsel gerekler dışındaki etkilerden uzak
tutulmuş bir çalışmayı, öğretimi ve eğitimi sağlamak ereği ile benimsendiği
anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 130. maddesinin birinci fıkrasında Devlet
üniversitelerinden başka bir kamu kuruluşunun madde kapsamı içine
alınabileceğini gösteren bir kural olmadığı gibi 2547 sayılı Yasa'da da
üniversiteler üstü veya dengi bir kuruluşun varlığından veya kurulabileceğinden
söz edilmiştir.
Üniversite kuruluşları varken yüksek teknoloji enstitüleri adı
altında aynı düzeyde Anayasa'nın öngörmediği eğitim sistemi oluşturulamaz. Ancak,
Anayasa değişikliği ile yapılabilecek bir düzenlemenin yasa değişikliği ile
gerçekleştirilmesi olanaksızdır.
2547 sayılı Yasa'nın ve Anayasa'nın kapsamında bulunmayan bu tür
kuruluşların milli eğitim ve yüksek eğitim politikası içinde yer almasını gerektirecek
yasal dayanak yoktur.
Yasayla oluşturulmak istenen sistem, yüksek teknoloji enstitüleri
yoluyla yeni bir tür üniversite kurma olanağını gerçekleştirmektedir.
Belirtilen nedenlerle 3.4.1991günlü, 3708 sayılı Yasa'yla değişik
4.11.1981 günlü, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 3. maddesinin (c) fıkrası
ile aynı nitelikteki 5. maddesinin (f) fıkrasının Anayasa'nın 130. maddesine
aykırı olduğu ve bu fıkralarında iptali gerektiği kanısında olduğumdan
çoğunluğun bu konudaki kararına katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
1) 1982 Anayasası'nın 130. maddesi, üniversitelerin ancak, Devlet
eliyle kurulmasını kabul eden 1961 Anayasası'nın 120. madde sindeki ilkeden
ayrılmıştır. Şöyleki; maddenin birinci fıkrası Devlet tarafından "kanunla
ve kamu tüzelkişisi olarak" kurulacak üniversitelere yer verirken, ikinci
fıkrası "kanunda gösterilen usul ve esaslara göre"; kazanç amacına
yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından da, Devletin gözetim ve
denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabileceğini belirlemektedir.
"Yükseköğretim kurumları" sözünün üniversiteyi de içine aldığından
şüphe yoktur. Nitekim, üniversiteler hakkında da hükümler getiren 130. maddenin
başlığı "Yükseköğretim Kurumları"dır. Şu halde, sözü geçen fıkrada
belirtilen şartların yerine getirilmesi halinde, vakıfların da üniversite
kurabileceğini kabul etmek gerekir. Ancak bu üniversitelerinde Devlet
üniversiteleri gibi bir kuruluş kanunu ile kurulabilecekleri; kamu tüzelkişisi
oldukları biçiminde, fıkrada hiçbir açıklık olmadığı gibi, Devlet
üniversitelerinin kuruluşunu düzenleyen birinci fıkraya da yollama yapılmamış;
yanlız "Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre" kazanç amacına
yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından Devletin gözetim ve denetimine
tabi yükseköğretim kurumları kurabileceği belirtilmiştir.
Bu usul ve esasları belirleyecek kanunun ise çerçeve niteliğindeki
Yükseköğretim Kanunu olduğunu belirtmek bir yanılgı olamaz. Nitekim bu çerçeve
kanunda yer alması gereken diğer konularda Anayasa'nın 130. maddesinin üçüncü,
altıncı ve dokuzuncu fıkralarında gösterilmiştir.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 3.4.1991 günlü, 3708 sayılı
Yasa'yla değişik Ek.2. maddesinin ikinci fıkrasında; Vakıfların hangi usul ve
esaslara göre Yükseköğretim kurumu kurabilecekleri ayrıntılarıyla gösterilerek,
Anayasa'nın 130. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen, "kanunda usul ve
esaslarının gösterilmesi şartı" yerine getirilmiştir.
3.4.1991 tarihli ve 3708 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle
değiştirilen ve dava konusu olan Ek. 2. maddenin ikinci fıkrası ile, yukarıda
sözü edilen usul ve esaslara bir yenisi katılarak, vakıflarca kurulacak
yükseköğretim kurumlarının hangi şartlarla üniversite adını alabilecekleri
gösterilmiştir. Bu değişen fıkrada şöyle denilmektedir. "Vakıflarca
kurulacak yükseköğretim kurumlarınca, en az iki fakülteden oluşması, Fen ve
Edebiyat alanları ile ilgili eğitim programlarının bulunması ve eğitim-öğretim
ve araştırma düzeyinin en az ol ilde, o ildeyoksa en yakın ildeki Devlet
üniversitesindeki eğitim-öğretim ve araştırma düzeyinde olduğunun tespiti
halinde kanunla üniversite adı verilebilir."
Anayasa, vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının herbiri
için ayrı bir kuruluş kanunu çıkarmasını değil, genel bir kanunla (bir çerçeve
kanunda) usul ve esasların gösterilmesini emretmiş; kanun koyucuda bu emri
yerine getirerek, yukarıda sözü edilen 4. madde ile değiştirilen Ek. 2.
maddesinin ikinci fıkrasında bu usul ve esasları göstermiştir.
Anayasa'nın 130. maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"Kanunla kurulma" koşulu Devlet Üniversiteleri içindir. Esasen fıkra
"Devlet tarafından kanunla kurulur" sözcüğü ile bitmektedir.
Bu itibarla, Anayasa'nın 130. maddesinin ikinci fıkrasıyla,
"kanunda gösterilen usul ve esaslara göre" kazanç amacına yönelik
olmamak şartı ile vakıflar tarafın, Devletin, gözetim ve denetimine tabi
üniversiteler dahil yükseköğretim kurumları kurulabileceği kabul edilmiş
olduğundan, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 3.4.1991 günlü, 3708 sayılı
Yasa ile değişik Ek. 2. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı bir yönü
bulunmamaktadır.
2) İptal davasına konu olan Ek. 18. maddesi birinci fıkrasında
vakıflar tarafından kurulmuş yükseköğretim kurumlarına "Hazine veya
muvafakatları alınmak suretiyle kamu tüzelkişilerine ait arazi ve tesisler
tahsis edilebilir." denilmekte; ikinci fıkrasında ise bu yükseköğretim
kurumlarına her yıl yapılacak "Devlet yardımının" esas ve usulleri
düzenlenmektedir.
Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlarına, Hazine veya
kamu tüzelkişilerine ait arazi ve tesislerin tahsis edilebileceğini belirten
Ek. 18. maddesi birinci fıkrasında; "Vakıflar tarafından kurulmuş
yükseköğretim kurumlarına eğitim ve araştırma tesisleri, öğretim üyesi
lojmanları, öğrenci yurtları, sosyal ve kültürel tesisler kurmak üzere,
Bakanlar Kurulu kararıyla, Hazine veya muvafakatları alınmak suretiyle, kamu
tüzelkişilerine ait arazi ve tesisler tahsis edilebilir. Bu şekilde tahsis edilen
arazi ve tesisler, başka gerçek vetüzelkişilere devredilemez." ve yine
aynı maddenin ikinci fıkrasıyla da, Vakıflar tarafından kurulacak yükseköğretim
kurumlarına yapılacak yardımla ilgili olarak, "Vakıflarca kurulmuş
yükseköğretim kurumlarından eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetlerinien az iki
eğitim-öğretim yılı sürdürmüş olanlara, talepleri halinde, o yükseköğretim
kurumunun eğitim-öğretim, araştırma, kütüphane ve yatırım masrafları ile diğer
cari harcama kalemleri için Yükseköğretim Kurulunun teklifi üzerine Milli
Eğitim Bakanlığınıngörüş ve önerisi ile Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek
esaslara göre kendi bütçesinde öngörülen miktarın % 45'ini geçmemek kaydıyla
her yıl Devlet yardımı yapılır. Bakanlar Kurulunca esaslar tesbit edilirken
yardımın yapılacağı Yükseköğretim kurumunun araştırma ve çalışmalarının
düzeyleri dikkate alınır. Devlet yardımı, ilgili yükseköğretim kurumunun
müracaatı üzerine Milli Eğitim Bakanlığının görüş ve önerisi ile Bütçe
Kanununun her yıl bu maksatla ayrılan ödenekten iki eşit taksit halinde Maliye
ve Gümrük Bakanlığınca yapılır.
Yardım alan yükseköğretim kurumu her yıl Nisan ayı sonuna kadar
bir önceki yılın gelir ve giderlerini Maliye ve Gümrük, Milli Eğitim
bakanlıkları ile Yükseköğretim Kuruluna göndermek zorundadır." biçiminde
hükümler getirilmiştir.
İptali istenilen bu iki fıkradaki hükümlerin Anayasa ilke ve
kuralları yönünden değerlendirilmesine geçmeden önce, konuyla ilgili olarak,
Anayasamızda yer alan temel ilkeler üzerinde durulması gerekir.
Vakıflarca kurulan yükseköğretim kurumları devletin gözetim ve
denetimi altındadır. Mali ve idari konular dışındaki akademik çalışmaları,
öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, devlet eliye kurulan
yükseköğretim kurumları için Anayasa'da belirtilen hükümlere tabidir. (Anayasa
Madde. 130.son fıkra) Bu hükümler, vakfın kuracağı yükseköğretim kurumu ile
devlet yükseköğretim kurumları arasında, mali ve idari konular dışında, tam bir
benzerlik sağlanması amacına yöneliktir. Nitekim, 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunu'nun Ek. 8. maddesinde; "Vakıflarca kurulacak yükseköğretim
kurumlarındaki akademik organlar, Devlet yükseköğretim kurumlarındaki akademik
organlar gibi düzenlenir ve onların görevlerini yerine getirir. Öğretim
elemanlarının nitelikleri Devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim
elemanlarının niteliklerinin aynıdır." denilmekte; yine Ek. 8. maddesinde;
"Vakıf yükseköğretim kurumlarının eğitim-öğretim esasları, öğretim
süreleri ve öğrenci hakları ile ilgili hususlar bu kanun hükümlerine tabidir."
hükmü konulmakta; Ek. 10. maddesinde ise; "Vakıflar tarafından kurulacak
Yükseköğretim Kurumları çalışmalarını her ders yılı sonunda Yükseköğretim
Kuruluna sunar." denildikten sonra, bu kurumların mali, idari ve ekonomik
konularda Yükseköğretim Kurulu'nun gözetim ve denetimine tabi olduğu
belirtilmekte; 12. Madde de" Vakıflar tarafından kurulacak yükseköğretim
kurumunda akademik kurul, senatoların; yönetim kurulu, üniversite yönetim
kurulunun; en yüksek düzeydeki yönetici, rektörlerin yetkisini kullanır ve görevlerini
yapar" denilmektedir
Devlet üniversitesinin mal varlığı Devlet tarafından verilmekte;
öğretim elemanları ve personeli kadrolu ve maaşlı olarak görev yapmaktadır.
Vakfın kuracağı üniversitenin ise, mal varlığı vakıfça verilmektedir. Öğretim
elemanları ve personeli sözleşmeyle çalışmakta ve bütçe ödenekleri vakıf
tarafından karşılanmaktadır.
Anayasa'nın 130. maddesi birinci fıkrasında; "Çağdaş
eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin
ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile ortaöğretime dayalı
çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık
yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan ...
üniversitelerin Devlet tarafından kurulacağı" belirtildiğine göre, aynı
maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen yükseköğretim kurumlarının; (Üniversite
dahil) vakıflarca kurulamaması veya kurulmaması halinde ve bu amacı sağlayacak
tüm yükseköğretim kurumları, Anayasa'nın 5. ve 130. maddeleri gereği Devlet
tarafından kurulacak ve bu kuruluşların tüm masrafları Devlet Bütçesinden
karşılanacaktadır. İşte Vakıflar tarafından yükseköğretim kurumlarının
kurulması halinde, bu kurumların masrafları vakıf tarafından karşılanacağı
cihetle, Devlet işbu amaca yönelik görevini yerine getirirken, bütçe ile
yapılması gereken harcamalarda bir azalma ve rahatlama olacaktır. Bu durumda
Devlet üniversitelerine, yükseköğretimle ilgili hizmet vermede ortak olan vakıf
tarafından kurulan yükseköğretim kurumlarına, gerektiğinde Devlet Bütçe'sinden
yardım yapılmasını istemek hemAnayasa'ya, hem de "eşyanın tabiatına"
uygun bulunmaktadır. Bir kanun maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu sonucuna
vara bilmek için, onun Anayasa'nın açıkça belirttiği bu hususun aksi
istikametinde bir hükmü kapsaması gerekir. Yani Anayasa herhangi bir konuda
emredici veya yasaklayıcı bir kural koymamışsa bunun düzenlenmesi kanun
koyucunun takdirine bırakılmış demektir. Anayasamız vakıflarca kurulacak
yükseköğretim kurumlarına Devlet yardımı yapılması veya yapılmaması hususunda
özel bir hüküm getirmemiş sadece 130. maddenin son fıkrasında aynen,
"Vakıflar tarafın dan kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari
konuları dışındaki akademik çalışmaları öğretim elemanlarının sağlanması ve
güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için
Anayasada belirtilen hükümlere tabidir." denilmekle yetinilmiştir. Anılan
maddenin birinci fıkrasında yer alan "...eğitim-öğretim ve araştırma
tesisleri, öğretim üyesi lojmanları, öğrenci yurtları, sosyal ve kültürel tesisler
kurmak üzere, Bakanlar Kurulu kararıyla, Hazine veya muvafakatları alınmak
suretiyle, kamu tüzelkişilerine ait arazi ve tesisler tahsis edilebilir. Bu
şekilde tahsis edilen arazi ve tesisler, başka gerçek ve tüzelkişilere
devredilemez." biçimindeki ve yine ikinci fıkrasında da; "Vakıflarca
kurulmuş yükseköğretim kurumlarından eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetlerini
en az iki eğitim-öğretim yılı sürebilmiş olanlara..... yükseköğretim kurulunun
teklifi üzerine Milli Eğitim Bakanlığının görüş ve önerisi ile Bakanlar
Kurulunca tesbitedilecek esaslara göre kendi bütçesinde öngörülen miktarın %
45'ini geçmemek kaydıyla her yıl Devlet yardımı yapılır. Bakanlar Kurulunca
esaslar tesbit edilirken yardımın yapılacağı yükseköğretim kurumunun araştırma
çalışmalarının düzeyleri dikkate alınır..... yardım alan yükseköğretim kurumu
her yıl Nisan ayı sonuna kadar bir önceki yılın gelir ve giderlerini Maliye ve
Gümrük, Milli Eğitim bakanlıkları ile Yükseköğretim Kuruluna göndermek
zorundadır." şeklindeki gerekli kurallar koymak suretiyle BakanlarKurulu'na
tanınan yetkilerin, çevre ve sınırları belirlenmiş bulunulmaktadır. Anayasa
Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında belirtildiği gibi yasa koyucu belli
konularda gerekli kuralları koyarak, çerçeveyi çizecek, eğer uygun ve zorunlu
görürse, onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanları bırakacak
idare, ancak o alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara
aykırı olmamak üzere birtakım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını
sağlayacaktır.
Ek. 18. maddenin birinci ve ikinci fıkraları birlikte bir bütün
olarak değerlendirildiğinde, kanun koyucu tarafından Anayasa'nın 130. maddesi
ikinci fıkrası gereği kazanç amacına yönelik alınmak üzere vakıflar tarafından
kurulacak olan yükseköğretim kurumlarının, sözü edilen Anayasa Maddesi birinci
fıkrasında belirtilen "çağdaş yükseköğretim eğitim-öğretim"
hizmetinin yerine getirilmesine yeterince katkıda bulunabilmeleri bakımından,
işbu yükseköğretim kurumlarına "mali ve nakdi" Devlet yardımı
yapılmasına, bazı koşulların mevcudiyeti halinde Bakanlar Kurulunca karar
verilebileceğinin öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, Bakanlar
Kurulunca gerek sözü edilen Ek. maddenin birinci fıkrası ve gerek ikinci
fıkrası gereğince vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlarına
"mali ve nakdi" Devlet yardımı" yapılmasına ilişkin kararlar
verilirken, her iki fıkrada belirtilen yeterli koşulların var olup olmadığı
hususu değerlendirilecektir. Bakanlar Kurulu Ek. 18. madde birinci ve ikinci
fıkrası ile kendisine tanınan yetkisini kullanırken, bu yetkinin kullanımı için
öngörülen tüm koşulların varlığını arayıp, kanun ile konulan ve çerçevesi
belirtilen bu kuralları nazari itibare alınacağına ve sözü edilen bu koşulların
gerçekleşmesi halinde ise, Devletin ve kamu tüzelkişilerinin harcamalarına
ilişkinAnayasa'da yer alan ilkelerde gözetilip değerlendirildiğine göre,
Bakanlar Kuruluna bu şekilde bir yetkinin verilmesi Anayasa'ya aykırı değildir.
3) İptal edilen kurallar hukuksal boşluk doğuracağından ve bu
boşluk mahiyeti itibariyle kamu yararını olumsuz yönde etkileyecek nitelikte
olduğundan, bu hususun gözönünde tutularak mahkemece verilen iptal kararının
yürürlüğe giriş tarihinin ayrıca kararlaştırılması gerekirdi.
Açıklanan nedenlerle iptal kararını oluşturan çoğunluk görüşlerine
katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın 123. maddesine göre "çeşitli birimlerden oluşan
kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğine sahip üniversiteler Devlet
tarafından kurulur.
Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik
olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi
yükseköğretim kurumları kurulabilir."
Anayasamızın buyruğu üniversitelerin ancak Devlet tarafından
kurulabileceği, vakıfların ise ancak yükseköğretim kurumu kurabilecekleri
yolunda iken; iptali istenen Yasa'nın 1. maddesi ile 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunu'nun 3. maddesinin (c) fıkrası değiştirilerek Yükseköğretim Kurumu
tanımına yüksek teknoloji enstitüleri de dahil edilmiş ve bunların bünyelerinde
fakülteler, yüksekokullarvs... olacağı öngörülmüştür. Böylece yeniden
oluşturulmak istenen yüksek teknoloji enstitüleri çeşitli birimlerden oluşacak
bilimsel özerklik ve kamu tüzelkişiliğine sahip bir yükseköğretim kurumu olarak
kabul edilecektir. Aslında oluşturulmak istenen yüksek teknoloji enstitülerinin
ismi konmamakla birlikte üniversite niteliğinde oluşturulmak istendiği açıkca
görülmektedir. Anayasa'nın 130. maddesindeki üniversite tanımında bulunan bütün
öğeler, yüksek teknoloji enstitülerinin tanımında da yer almakta böylece adı
başka bir şey konsa da oluşturulmak istenen yeni kurumlar aslında
üniversitedir. Bu şekilde oluşturulmak istenen yüksek teknoloji enstitüleri
Anayasa'nın 130. maddesine aykırıdır.
Yüksek teknoloji enstitülerinin Üniversite niteliğinde olmasına
karşın yükseköğretim kurumu şeklinde kabul edilerek vakıflar tarafından
kurulabilmesi olanağı Anayasa'ya aykırılık oluşturmaktadır.
Bu nedenle de, 3708 sayılı Yasa ile değişik 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu'nun 3. maddesinin (c) fıkrası ile 5. maddesi nin (f)
fıkrasının Anayasa'nın 130. maddesine aykırılıkları nedeniyle iptalleri
gerektiği kanısında olduğumdan aksi yönde oluşan çoğunluk görüşüne karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
2547 sayılı Yasaya 3.4.1991 günlü, 3708 sayılı Yasayla eklenen Ek
18. maddesinin birinci fıkrası ile, vakıflar tarafından kurulacak yüksek
öğretim kurumlarına, eğitim-öğretim ve araştırma tesisleri, öğretim üyesi
lojmanları, öğrenci yurtları, sosyal ve kültürel tesisler kurmak üzere,
Bakanlar Kurulu kararıyla,Hazine veya olurları alınmak suretiyle kamu tüzel
kişilerine ait arazi ve tesisler tahsis edilebilmesine olanak tanınmıştır. Bu
yolla tahsis edilen arazi ve tesisler, başka gerçek veya tüzel kişilere devredilemeyecektir.
Anayasanın 130. maddesine göre, Vakıflar tarafından kurulabilecek
Yüksek öğretim kurumları kazanç amacı gütmeyecek, devletin gözetim ve
denetiminde öğretim faaliyetlerinde bulunacaklardır. Vakıfların bu
etkinliklerinin, aynı maddenin birinci fıkrasında üniversiteler için öngörülen
nitelikleri içermesi; çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde
ulusun ve ülkenin gereksinimlerine uygun insan gücü yetiştirmek amacına dönük
olması, Anayasanın vakıf yükseköğretim kurumları için öngördüğü "Devletin
gözetim ve denetimine tabi" olma koşulunun gereğidir. Devletin gözetim ve
denetimi, öncelikle, Anayasanın birinci fıkrasında belirlenen amaca ve ikinci
fıkrasındaki esaslara uygunluğu içerir.
Yasada ve Anayasada belirlenen esaslar kapsamında ülkenin Yüksek
öğretim etkinliğine kamu hizmeti biçimiyle katılabilen vakıfa, Yüksek öğretim
kurumlarına hazineye ve olurları alınmak suretiyle kamu tüzel kişilerine ait
arazi ve tesisler tahsis edilmesinde Anayasanın 130. maddesin ayrılık bulunmamaktadır.
İptali istenen fıkra bu arazi ve tesislerin hangi amaçla tahsis edilebileceğini
belirlediğine ve başka gerçek ya da tüzel kişilere devrini de yasakladığına
göre, tahsisin koşullarının ve önemli esaslarının yasayla gösterilmesi ilkesine
uyulduğu kabul edilmelidir. Bakanlar Kuruluna bırakılan, Yasadaki belirlenen
esasların değerlendirilerek tahsis işleminin yapılmasıdır. Bu işlemin Yargı
denetimine de bağlı olduğu düşünüldüğünde bu fıkrada Anayasanın 130. maddesine
aykırı bir yan görülmemektedir.
Anayasanın 161. maddesi bütçenin hazırlanmasına ve uygulanmasına
ilişkin olup; konuyla doğrudan ilgili bulunmamaktadır.
2. Maddenin ikinci fıkrasının da, birinci fıkrada açıkladığımız
gerekçelerle Anayasanın 130. maddesine aykırı bir yanı bulunmadığı görüşündeyim.
3. Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı, vakıflarca kurulacak
yüksek öğretim kurumları yoluyla yürütülen ya da yürütülecek öğrenim
etkinliklerinin aksamasına ve bu yönüyle öğrenim faaliyeti biçimindeki kamu
hizmetinin kesintisiz yürütülmesinde hukuksal boşluk doğmasına neden olabilir.
Bu açıdan iptal kararının yürürlük tarihinin makul bir süreden sonra
başlatılması gerekir.
Açıklanan nedenlerle verilen kararın yukarıda belirlenen
bölümlerine karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1991/21
Karar Sayısı: 1992/42
1- 3.4.1991 tarihli ve 3708 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle
değiştirilen 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun ek 2. maddesinin ikinci
fıkrasının iptali istenmektedir. Bir vakıf, yükseköğretim kurumu kurma istemi
ile başvururken, kuracağı kurumun adını da tesbit etmiş olacaktır. Kanun'un ek.
2. maddesinin ikinci fıkrasına göre adı vakıfça tesbit edilmiş olan bir
yükseköğretim kurumunun üniversite olarak kabul edilip edilmemesi söz
konusudur. Ek. 2. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların var olduğunun
tesbit edilmesi halinde vakıf yükseköğretim kurumu üniversite ola bilecektir.
Bu şartların tümünün bir vakıf yükseköğretim kurumunda
gerçekleşmesi, üniversitelerin kanunla kurulması hakkındaki 2547 sayılı
Kanun'un 5. maddesinde yeralan kurala uygun olarak vakıf yükseköğretim
kurumunun da kanunla üniversite olmasını sağlamaktadır. Bu nedenle ek. 2.
maddenin ikinci fıkrasındaki "üniversite adı verilir" deyimi vakıf
yükseköğretim kurumunun adını koymak olmayıp üniversite niteliğinde bulunup
bulunmadığının tesbitidir. Bu nedenle iptali istenen fıkrada yeralan
"kanunla üniversite adı verilebilir." ifadesi, üniversitelerin
kanunla kurulacağını öngören Anayasa hükmüne uygundur. Bu hükümle yapılacak olan
ad verme değil, üniversite olup olmamasının tesbitidir. Bu nedenle Anayasa'ya
aykırılık sözkonusu değildir. Fıkranın iptali yönünde oluşan çoğunluk kararına
katılmıyorum.
2- 2547 sayılı Yasa'ya 3.4.1991 günlü ve 3708 sayılı Yasayla
eklenen ek. 18. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hakkında Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU'nun açıklamış olduğu karşıoya katılıyorum.
3- 2547 sayılı Kanun'un, bazı üniversitelerin özel statülü
üniversiteler olmasını sağlayan ek. 19. maddenin iptali istenmektedir.
Özel statülü üniversite olması "bizim buluşumuz değildir.
Bilhassa gelişmiş ülkelerde üniversiteler değişik statülerde kurulmakta,
bunların bir kısmına yalnız lisans düzeyinde eğitim yapma, bir kısmına ise
lisansa ek olarak yüksek lisans ve doktora düzeyinde de eğitim-öğretim yapma
yetkisi verilmekte, özellikle teknolojinin çok hızlı ilerlediği çağımızda bazı
üniversitelere özel mali serbesti verilerek, bunların çeşitli alanlarda yoğun
bilimsel ve teknolojik araştırmalar yapmaları öngörülmektedir.
1961 Anayasası'nın 120. maddesinde Üniversitelerin kendileri
tarafından seçilen organlar eliyle yönetileceği ve denetleneceği esası mevcut
olmasına rağmen, aynı maddede "Özel Kanuna göre kurulan Devlet
Üniversiteleri hakkındaki hükümler saklıdır." hükmü bu esasa bir istisna
getirmiştir. İşte bu suretle Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin hükümet
tarafından atanan mütevelli heyetlerce yönetilmesi üniversiteye çok büyük
ölçüde mali serbesti getirmiş ve bu üniversite çok kısa bir sürede uluslararası
düzeyde bir eğitim-öğretim ve araştırma merkezi durumuna gelmiştir.
Bu nedenle Anayasakoyucu, 130. maddenin 9. fıkrasında,
üniversitelerin, organları ile işleyişleri ve bunların görev yetki ve
sorumlulukları devletin sağladığı mali kaynakların kullanılması dahil bir çok
hususun düzenlenmesini Kanun'a bırakmıştır. Buna göre, gerek üst yönetimkurullarının
kurulması, gerekse işletme hesabının tesisine ilişkin hususların kanunla
düzenlenmesi Anayasa'ya aykırı değildir.
Özel statülü üniversitelerin üst yönetim kurulları tarafından
yönetilecekleri, üst yönetim kurullarının toplumda temayüz etmiş kişilerden
seçileceği hükme bağlanmıştır.
Özel statülü üniversitelerin işletme hesabının devlet denetimi
dışında bırakıldığı iddiası da gerçek dışıdır. Ek. 19. maddede görüldüğü üzere
bu hesabın denetimi Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nın çıkaracağı yönetmelik
hükümlerine göre yapılacaktır.
Açıklanan nedenlerle ek. 19. maddenin iptali yönünde oluşan
çoğunluk kararına katılmıyorum :
4- İptal konusu kanunun yürürlük tarihinin makul bir süreden sonra
başlatılması yönünde Yılmaz ALİEFENDİOĞLU tarafından açıklanan karşıoya
katılıyorum.
Üye
Yavuz NAZAROĞLU