ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1992/24
Karar Sayısı : 1992/33
Karar Sayısı : 5.5.1992
R.G. Tarih-Sayı :01.12.1993-21775
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 9. İdare Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : 5.7.1991 günlü, 433 sayılı "Kamu
Personelinin Özlük Haklarına İlişkin Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin
11. maddesinin B-2 bendinin ikinci fıkrasının "veya boşanmış bulunanlara"
ibaresinin, Anayasa'nın 10. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY :
375 sayılı KHK'nin, 433 sayılı KHK'nin 11. maddesiyle değişik 1.
maddesinin (B) fıkrasında, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Yasası, 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası, 3466 sayılı Uzman Jandarma
Yasası, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Yasası, 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Yasası'na göre almakta bulunan personele, uygulaması zamana yayılmak
ve tutarı ek göstergeye bağlı olarak saptanmak üzere lojman tazminatı ödenmesi
öngörülmüş; bu fıkranın 2. bendinin ikinci altı bendinde de, lojman tazminatına
müstehak personelden bekar olanlar ile mahkeme kararıyla ayrı yaşayan ya da
boşanmış bulunanlara, bu durumlarının devamı süresince fıkrada belirtilen
tutarların yarısının ödeneceği kurala bağlanmıştır.
Davacı, 2802 sayılı Yasa'ya bağlı olup, eşinden boşanmış bulunduğu
için kendisine lojman tazminatının yarısının ödenmesi üzerine, eşitlik ve
adalet ilkesine aykırı durumun giderilmesi isteğiyle davalı idareye başvurmuştur.
Davalı idare, tarafından bu işlemin iptali için davacının istemini geri
çevirmiştir.
Bunun üzerine davacı, bu idarî işlemin iptali ile yoksun kaldığı
lojman tazminatı tutarının ödenmesi istemiyle Ankara 9. İdare Mahkemesi'ne
açtığı davada, idarî işlemin dayanağı olan 433 sayılı KHK'nin 11. maddesinin
(B-2) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğu savında bulunmuş, Mahkeme de davacı
savının ciddi olduğu kanısına vararak iptali için Anayasa Mahkemesi'ne
başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ :
A- İptali İstenilen Kanun Hükmünde Kararname Kuralı:
5.7.1991 gün ve 433 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin iptali
istenilen bölümünü de içeren 11. maddesi şöyledir:
"MADDE 11- 375 sayılı Kanun Hükmüde Kararnamenin 1 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde l. A) Aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu,
926 sayılı Türk Silahli Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma
Kanunu, 2914 sayılı Yüseköğretim Personel Kanunu ve 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanununa göre almakta olan personele 1000 gösterge rakamı üzerinden
memuriyet taban aylığı ödenir.
Birinci fıkra kapsamına girenlere her bir hizmet yılı için 15
gösterge rakamı karşılığı kıdem aylığı ödenir. Ancak 25 ve daha fazla hizmet
yılını dolduranlar için gösterge rakamı 375 olarak uygulanır.
Hizmet yılları itibariyle ödenecek kıdem aylığının tesbitinde
kazanılmış hak aylığının hesabında değerlendirilen süreler esas alınır.
Memuriyet taban ve kıdem aylığı miktarları, bunların göstergelerine 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesine göre tesbit olunan katsayılar
uygulanmak suretiyle belirlenir. Ancak memuriyet taban aylığı göstergesi için
farklı katsayı tesbit edilebilir.
Bu aylıklara hak kazanılmasında ve ödenmesinde 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu ve diğer personel kanunlarının aylıklarla ilgili hükümleri
uygulanır.
Bu göstergeler 657 sayılı Kanun ve diğer personel kanunlarına ve
kanun hükmünde kararnamelere göre her ne ad altında olursa olsun ödenmekte olan
zam, tazminat, ödenek, ücret ve benzeri ödemelerin hesabında dikkate alınmaz.
Bu göstergeler 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Kanununun 41 inci
maddesinin (a) fıkrasına göre emekli, adi malullük ve vazife malullüğü
aylıklarının; ek 20 nci maddesine göre de emekli ikramiyelerinin hesaplanmasına
dahil edilir ve aynı kanun hükümlerine göre aylık ve ek göstergeler gibi
emeklilik kesenekleri ile kurum karşılıklarına tabi tutulur.
B) Birinci fıkra kapsamına giren personele aşağıda yer alan esas
ve usullere göre her ay lojman tazminatı ödenir.
1. Kapsama dahil personelden;
a) Kendilerine herhangi bir surette konut tahsis edilmiş
bulunanlarla 2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu uyarınca kira yardımından
yararlananlar,
b) Kurumların yurtdışı kadrolarına sürekli görevle atanmış
olanlar,
c) (a) ve (b) bentlerinde sayılanların eşleri,
d) Sözleşmeli personel,
Lojman tazminatından yararlanamaz.
2. Kapsama dahil personelden;
Aylıklarının hesaplanmasında esas alınan ek göstergeleri;
2500 (dahil) ve daha fazla olanlara 600.000.-
1500 (dahil) ve 2500 arasında olanlara 400.000.-
Diğerlerine (Ek göstergesi olmayanlar dahil) 200.000.-
Lira tutarında her ay lojman tazminatı ödenir. Eşlerden her
ikisinin de tazminata müstehak olması halinde sadece tazminat miktarı fazla
olana ödeme yapılır.
Lojman tazminatına müstehak personelden bekar olanlarla mahkeme
kararıyla ayrı yaşayan veya boşanmış bulunanlara bu durumlarının devamı
süresince yukarıdaki tutarların yarısı ödenir.
Eşinin ölümü nedeniyle dul kalan tazminata müstehak personele bu
durumun devamı süresince tazminat miktarı tam olarak ödenir.
Bu tazminat, sair ödemelerde aylık kavramına dahil edilmez ve
tazminata hak kazanmada ve ödemelerde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır.
Damga vergisi hariç hiç bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.
Mahalli idareler kapsama dahil personele lojman tazminatı ödeyip
ödememeye ve bu madde uyarınca tesbit edilen miktarları aşmamak şartıyla daha
düşük miktarlarda ödeme yapmaya yetkilidir.
Hizmet mahalleri ve kapsama dahil personel bakımından tazminat
miktarlarında %50 oranına kadar farklılaştırma yapmaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
3. Büyükelçiler, daimi delegeler, maslahatgüzarlar, askeri temsil
heyetleri başkanları ve başkonsoloslar hariç olmak üzere sürekli görevle
yurtdışına atanan kapsama dahil personelden kendilerine yurtdışında gerek kamu
kurum ve kuruluşunun mülkiyetinde bulunan gerek kiralanan konutların tahsis
edilmesi halinde ilgili memurun emsal katsayılarına göre belirlenen yurtdışı
net aylığının % 25'ini geçmemek üzere Maliye ve Gümrük Bakanlığınca tesbit
edilen tutarlar kadar kira bedeli alınır. Kira bedeli alınan konutların
mefruşat, elektrik, su gaz, telefongaraj ve genel giderleri de ilgili
personelce ayrıca karşılanır."
B- Dayanılan Anayasa Kuralı :
İtiraz gerekçesinde dayanılan Anayasa'nın 10. maddesi şöyledir:
"MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanımamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerin de kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN,
Ahmet N. SEZER, Erol CANSEL, Yavuz NAZAROĞLU, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN'ün
katılmalarıyla 24.3.1992 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada
eksiklik bulunmadığından esasın incelenmesine OYBİRLİĞİ ile karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırı olduğu ileri sürülen Kanun Hükmünde Kararname kuralı ile itiraza dayanak
yapılan Anayasa kuralı, bunlarla ilgili gerekçeler ve öbür yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun Hükmünde Kararname Hakkında Genel Açıklama :
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Kurumu, 22.9.1971 günlü ve 1488
sayılı Yasa ile 1961 Anayasası'nın 64. maddesinde yapılan değişiklik sonucu
hukukumuza girmiştir. Bu değişikliğin gerekçesinde "Parlamenter
rejimlerde, kanun yapmanın belli usullere uyulmak zorunluluğu sebebiyle zaman
aldığı ve gecikmeler meydana getirdiği bir gerçektir. Değişen iktisadî ve
sosyal şartların gereği olarak bazı hukuk kurallarının bu usuller dışında
yürürlüğe konulabilmesi çağdaş devlet anlayışının tabiî sonucu olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Anayasa'nın 5. maddesi hükmünün prensibini bozmamak ve her halde
önceden yasama meclislerince esasları bir kanunla tesbit olunan sınırlar
içerisinde kalmak kaydıyla hükümete KHK'ler çıkarma yetkisinin verilmesi ve bu
yetkiyi düzenleyen hükmün TBMMnin genel olarak görev ve yetkilerini belirleyen
64. maddesine eklenmesi uygun görülmüştür." denilmektedir. KHK'ler,
temelde 1961 Anayasası'ndan çok farklı olmamakla birlikte 1982 Anayasası'nda kimi
yeniliklerle ve fakat benzer gerekçelerle 91. maddede düzenlenmiştir. Böylece,
hem yürütme organını güçlendirmek hem de değişen ekonomik ve sosyal konuların
ortaya çıkardığı sorunlara ivedi çözümler bulmak amacına ulaşılmak
istenilmiştir.
Olağan dönemlerde çıkarılan KHK'lerin mutlaka bir yetki yasasına
dayanması zorunludur. Yetki Yasası'nın içeriği ve öğeleri de Anayasa'nın 91.
maddesinde belirlenmiştir. 87. maddede ise Bakanlar Kurulu'na "belli
konularda" KHK çıkarma yetkisi vermek TBMM'nin görev ve yetkileri arasında
sayılmıştır.
Bakanlar Kurulu'nun belli bir konuda KHK çıkarabilmesi için
öncelikle TBMM tarafından kendisine bu konuda yasa ile bir yetkinin verilmiş
olması gerekir. Bakanlar Kurulu, bir yasa ile önceden yetkilendirilmedikçe,
kendiliğinden KHK çıkartamaz. Yasa ile verilen yetkiye dayanılarak çıkartılan
KHK, yürürlükteki yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmekte, başka
bir anlatımla yasanın hukuksal gücüne sahip bulunmaktadır. Yasama yetkisinin,
"kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak" öğelerini içerdiği
kuşkusuzdur. KHK, yürürlükteki yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve
değiştirebilmektedir.
Anayasa'da öngörüldüğü biçimi ile KHK'ler yapısal (organik-uzvî)
bakımdan yürütme organı işlemi, işlevsel (fonksiyonel) yönden ise yasama işlemi
niteliğindedirler. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi verdiği yetkiyi bir yasa
ile her zaman geri alabileceği gibi kendisine sunulan KHK'leri aynen kabul
etmek ya da reddetmek zorunda olmayıp dilediğinde değiştirerek de kabul
edebilir. Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisinin verilmesi, yasayla
düzenlemesi gereken konuların yasama alanından çıkarılıp yürütme organının
düzenleme alanına sokulması sonucunu doğurmaz. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu'na
KHK çıkarma yetkisinin verilmiş olması Anayasa'nın 7. maddesinde öngörülen
"Yasama yetkisinin devredilmezliği" ilkesini ortadan kaldırmaz.
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarılabilmesine yetki veren yasada yer
alması zorunlu öğeler Anayasa'nın bu konuya ilişkin 91. maddesinin ikinci
fıkrasında gösterilmiştir. Buna göre:
"Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin
amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir." Bundan anlaşılacağı gibi
yetki yasası, yürürlüğe konulacak KHK'nin amacını, kapsamını, ilkelerini,
kullanma süresini ve bu süre içinde birden çok kararname yürürlüğe konulup
konulamayacağını belirtmek zorundadır. Bakanlar Kurulu'na verilen türevsel
yetki, yasada öngörülen amaç, ilke, kapsam ve süre ile sınırlı bir yetkidir. O halde,
yetki yasasında Anayasa'nın belirlediği öğelerin belli bir içeriğe
kavuşturularak somutlaştırılması gerekir.
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisinin "belli
konularda" verilebileceği 1961 Anayasası'nın 64. maddesinde açıkça
belirtildiği halde, 1982 Anayasası'nın yetki yasasının sahip olması gereken
öğelerini gösteren 91. maddesinde bu koşul yer almamaktadır. Ancak, 1982
Anayasası'nın 87. maddesinde "... Bakanlar Kuruluna belli konularda Kanun
Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermek..." TBMM'nin görev ve yetkileri
arasında sayılmış bulunmaktadır. Bu nedenle, 91. maddede "belli
konularda" ifadesinin yer almaması bir noksanlık sayılamaz. Çünkü, 87.
maddede, Bakanlar Kurulu'na verilecek KHK çıkarma yetkisinin ancak belli
konularda olabileceği açıkça gösterilmektedir. Bu durumda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Bakanlar Kurulu'na ancak belli konularda bu yetkiyi verebilir; her
konuyu kapsayacak biçimde bir KHK çıkarma yetkisi veremez. KHK'nin konusunun
yetki yasasında belirlenmesi zorunludur. Yetki, somutlaştırılmış ve belli bir
konuda tanınmalıdır. Bakanlar Kuruluna sınırları belirsiz bir konuda KHK
çıkarma yetkisi verilemez. KHK'nin konusu da yetki yasasında belirlenen
çerçevenin dışına çıkamaz. KHK'nin yetki yasasında belirtilen amaç, kapsam ve
ilkelere de uygun olması gerekir. Verilen yetkinin konusunun yasada
gösterilmesi zorunluluğunun bu yasaya dayanılarak yürürlüğe konulan KHK'lerin
yetki yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının hem yargısal hem de siyasal
denetimlerinin yapılması yönünden çok büyük bir önemi vardır. Yetki Yasası'nın
kapsamı dışında yürürlüğe konulan veya başka bir anlatımla yasanın öngörmediği
bir konuda düzenleme yapan bir KHK'nin Anayasa'ya aykırı olacağı kuşkusuzdur.
Anayasa'da kimi konuların KHK'lerle düzenlenmesi yasaklanmaktadır.
91. maddenin birinci fıkrasında "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak, sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa'nın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez." denilmektedir.
Buna göre, Anayasa'nın KHK'lerle düzenlenemeyeceğini belirlediği
konularda TBMM tarafından Bakanlar Kurulu'na düzenlemede bulunması için bir
yetki verilmesi de olanaksızdır. Verilen yetkinin konusunun belli olmasının,
Anayasa'nın 91. maddesindeki "yetki verilemeyecek konular"ı da
kapsayıp kapsamadığının incelenebilmesi yönünden de önemi büyüktür.
Bu nedenlerle, Bakanlar Kurulu'nun hangi konularda KHK
çıkarabileceği Yetki Yasası'nda açıkça belirtilmeli ve verilen yetki konu
yönünden mutlaka belirgin olmalıdır. Anayasa'nın 91. maddesine göre Yetki
Yasası'nda çıkarılacak KHK'nin "amacı", "kapsamı" ve
"ilkeleri"nin de belirtilmesi gerekir. Amaç, Bakanlar Kurulu'nun
kendisine verilen yetki ile neleri gerçekleştirmesinin istendiğini
belirlediğinden yetki yasasında KHK'nin amacı da somut olarak açıklanmalıdır.
KHK'nin amacı ve kapsamı da konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek
biçimde genel anlatımlarla gösterilmemeli; değişik yorumlamaya elverişli
olmamalıdır. KHK'nin yetki yasasında gösterilen amaç ve kapsam doğrultusunda,
verilen ilkelere uygun çıkarılıp çıkarılmadığının saptanması hem yargısal hem
de siyasal denetim yönünden zorunludur. KHK, yasada gösterilen amacı dışında
yürürlüğe konulmuşsa ya da yetkinin kapsamını aşıyorsa veya ilkelere uygun
değilse bu durumu onu yetki yasasına ve dolayısıyla Anayasa'ya aykırı düşürür.
Anayasa'ya göre yetki yasasında, Bakanlar Kurulu'na verilen
yetkinin süresinin de gösterilmesi zorunludur. Bu zorunluluk, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin yetkilerini çok uzun bir süre yürütme organına vermekten
alıkoymaktadır.
Yasada öngörülen sürenin bitiminden sonra çıkarılan KHK'nin
Anayasa'ya aykırı düşeceği kuşkusuzdur. Ancak, yetki süresi içerisinde
çıkarılmış olan KHK'ler yasadaki sürenin bitiminden sonra da Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nce onaylanmış olmasalar da geçerliliklerini korurlar.
Anayasa'nın 91. maddesinde ayrıca "Kanun hükmünde
kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak,
kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen
kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten
kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer."
denilmektedir.
B- KHK'nin Yargısal Denetimi :
Anayasa'ya göre KHK'ler Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
denetimine bağlıdırlar. Anayasa'nın 91. maddesinde "Kararnameler, Resmî
Gazete'de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelik ve
ivedilikle görüşülür." denilmektedir. Öncelik ve ivedilik koşuluyla, yetki
yasalarının gecikmeden çıkarılabilmesi ve çıkarıldıktan sonra da yürürlüğe
konulan KHK'lerin aynı biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde karara
bağlanması istenilmiştir.
Anayasa'da KHK'lerin siyasal denetimi yanında yargısal denetimi de
öngörülmüştür. KHK'ler, işlevsel (fonksiyonel) yönden yasama işlemi niteliğinde
olduklarında bunların yargısal denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi de
Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir. Anayasa'nın 148., 150., 151., 152. ve 153.
maddeleri hükümlerine göre, KHK'lerin Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından
uygunluğunu Anayasa Mahkemesi denetler.
KHK'nin yargısal denetiminin sözkonusu olduğunda KHK'nin dayandığı
yetki yasasının öncelikle Anayasa'ya daha sonra da KHK'nin kendisinin hem yetki
yasasına hemde Anayasa'ya uygunluğu sorunlarının çözümlenmesi gerekir.
Hernekadar, Anayasa'nın 148. maddesinde KHK'lerin yetki yasalarına uygunluğunun
denetlemesinden değil yalnızca Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından
uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise de, Anayasa'ya uygunluk
denetiminin içerisine öncelikle KHK'nin yetki yasasına uygunluğunun denetimi
girer. Çünkü, Anayasa'da, Bakanlar Kuruluna ancak yetki yasasında belirtilen
sınırlar içerisinde KHK çıkarma yetkisi verilmiştir. Yetki yasası olmazsa
(Anayasa mad. 121 dışında) KHK olamaz. Bu yetkinin dışına çıkılması KHK'yi
Anayasa'ya aykırı duruma getirir. Böylece, KHK'nin yetki yasasına aykırı olması
Anayasa'ya aykırı olması ile özdeşleşir. Nitekim, 3268, 3347 ve 3479 sayılı
Yetki Yasalarına dayanılarak yürürlüğe konulan 335 ve 347 sayılı KHK'ler
dayandırıldıkları Yetki Yasalarının kapsamı dışında kalmaları nedeniyle Anayasa
Mahkemesi'nin 8.2.1989 gün E.1988/38, K.1989/7 ve 16.5.1989 gün E.1989/4,
K.1989/23 sayılı kararlarıyla iptal edilmiştir.
Olağanüstü Hal KHK'leri dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa'dan
(mad. 121) alırlar. Bu tür KHK'lerin bir yetki yasasına dayanması gerekli
değildir. Buna karşın, olağan HKH'lerin bir yetki yasasına dayanmaları
zorunludur. KHK'ler, yasa gücünü dayandıkları yetki yasasından alırlar. Bu
nedenle KHK'ler ile dayandıkları yetki yasası arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Yetki Yasası, KHK ve KHK'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce
aynen ya da değiştirilerek kabulü birbirinden bağımsız işlemler olmayıp
Anayasa'da öngörülen bir sürecin değişik aşamalarıdır. KHK'nin yetki yasası ile
olan bağı, KHK'yi aynen ya da değiştirerek kabul eden yasa ile kesilir. Bu
yasa, KHK'yi kendi bünyesine alarak genel anlamda bir yasa niteliğine
dönüştürür. Bu nedenle, KHK ile dayandığı yetki yasası arasındaki bağ KHK'nin
aynen ya da değiştirilerek yasaya dönüşmesine kadar devam etmektedir. KHK, yasa
gücünü, dayandığı yetki yasası ile konulan esaslara uygunluğu ve yetki
yasasının da Anayasa'ya uygunluğu varsayıldığı için kazanmaktadır. Yetki
yasasının Anayasa'ya aykırılığının saptanması ya da bu nedenle iptaline karar
verilmesi durumunda, bu varsayım gerçekleşmediğinden, bu yasaya dayanılarak
çıkartılan KHK Anayasal dayanaktan yoksun kalır. Bu durumda KHK, Anayasa'nın
uygun gördüğü ölçünün ötesinde verilen bir yetkinin kullanılması sonucu
çıkartılmış olması nedeniyle Anayasa'ya aykırılık oluşturur. KHK; yetki
yasasına ve içeriği yönünden de Anayasa'ya aykırı bulunmasa bile dayandığı
yetki yasası Anayasa'ya aykırı ise bu nedenle iptali gerekir.
KHK'nin Anayasa'ya uygun bir yetki yasasına dayanması geçerliliğin
ön koşuludur. Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki
yasası Anayasa'ya aykırı olan bir KHK'nin kuralları, içerikleri yönünden
Anayasa'ya aykırılık oluşturmasalar bile, Anayasa'ya uygunluğundan söz
edilemez.
Öbür yönden, KHK'lerin Anayasa'ya uygunluk denetimleri yasaların
denetimlerinden farklıdır. Anayasa'nın 11. maddesinde; "Kanunlar Anayasaya
aykırı olamaz." denilmektedir. Bu nedenle yasaların denetimde, onların
yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. KHK'ler ise konu,
amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem de
Anayasa'ya uygun olmak zorundadırlar. Bu nedenlerle, KHK kurallarının içerikler
yönünden de Anayasa'ya uygunluk denetiminin yapılabilmesi için öncelikle ortada
Anayasa'ya uygun bir yetki yasasının varlığı gerekir.
KHK'lerin Anayasa'ya aykırılığı saptanmış ya da bu nedenle iptal
edilmiş bir yetki yasasına uygun olup olmadığının incelenmesi ise denetimi
anlamsız kalır. Çünkü Anayasa'ya aykırı bir yetki yasasına dayanılarak
çıkartılan KHK'lerin Anayasa'ya uygun görülmesi olanaksızdır.
Yetki yasasının iptalinin, bu yasaya dayanılarak çıkartılan
KHK'lere etkisinin Anayasa'nın 153. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi
uygun değildir. Çünkü, Anayasa'nın 153. maddesindeki "İptal kararları geriye
yürümez." kuralına dayanarak, yetki yasasının iptaline ilişkin kararın,
Resmî Gazetede yayımı gününe kadar çıkarılan KHK'lerin etkilenmeyeceği
biçiminde bir ilke de konulamaz.
Bütün bu nedenlerle dayandığı yetki yasasının Anayasa'ya
aykırılığı saptanan ya da iptaline karar verilen KHK'lerin, Anayasa'nın
Başlangıç'ındaki "Hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen
hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına
çıkamayacağı", 2. maddesindeki "Hukuk devleti" ilkeleriyle 6.
maddesindeki "Hiç kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet
yetkisi kullanamaz." kuralı ve KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91.
maddesiyle bağdaştırılmaları olanaksızdır.
Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan, yetki yasasının kapsamı
dışında kalan, dayandığı yetki yasasının Anayasa'ya aykırılığı saptanan ya da
Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptal edilen KHK'lerin anayasal konumları
birbirinden farksızdır. Böyle durumlarda KHK'ler anayasal dayanaktan yoksun
bulunduklarından içerikleri Anayasa'ya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında
iptalleri gerekir.
C- 433 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 11. Maddesinin (B-2)
Bendinin İkinci Fıkrasının "veya boşanmış bulunanlara" İbaresinin
Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
Dava dilekçesinde 433 sayılı KHK'nin 11. maddesinin (B-2) bendinin
ikinci fıkrasının "veya boşanmış bulunanlar" ibaresinin Anayasa'nın
10. maddesine aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
Ancak, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 29. maddesi hükmü gereğince Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya aykırılık
konusunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda
değildir. İstemle bağlı kalmak koşuluyla başka bir gerekçe ile de Anayasa'ya
ykırılık kararı verebilir.
İtiraz başvurusu yapılan 11. maddesinin (B-2) bendinin ikinci
fıkrasında "veya boşanmış bulunanlara" ibaresinin de yer aldığı 433
sayılı KHK, 6.6.1991 gün 3755 sayılı Yetki Yasası'na dayanılarak çıkarılmıştır.
3755 sayılı Yetki Yasası ise Anayasa Mahkemesi'nin 12.12.1991 gün ve Esas
1991/27, Karar 1991/50 sayılı kararı ile Anayasa'nın 153. maddesine aykırılığı
nedeniyle iptal edilmiştir. Böylece, itiraz başvurusu yapılan 11. maddesinin
(B-2) bendinin ikinci fıkrasında "veya boşanmış bulunanlara" ibaresinin
de yer aldığı 433 sayılı KHK'nin tümü anayasal dayanaktan yoksun kalmıştır.
KHK'lerin yargısal denetimi bölümünde açıklanan nedenlerle
Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edilen 3755 sayılı Yetki Yasası'na
dayanılarak çıkarılmış bulunan 433 sayılı KHK'nin 11. maddesinin (B-2) bendinin
ikinci fıkrasındaki "veya boşanmış bulunanlara" ibaresi Anayasa'nın
Başlangıç'ında yer alan egemenliği "Millet adına kullanmağa yetkili
kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi
ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı", 2.
maddesindeki "hukuk devleti", 6. maddesindeki "Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz."
ilkeleriyle, KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91. maddesine aykırıdır.
Servet TÜZÜN, Erol CANSEL, Yavuz NAZAROĞLU ve Haşim KILIÇ bu
görüşe katılmamışlardır.
Ancak 5.7.1991 günlü, 433 sayılı KHK'nin itiraz konusu edilen
ibareyi de içeren bir çok hükmü Anayasa Mahkemesi'nin 5.5.1992 gün ve Esas:
1991/33, Karar: 1992/32 sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğundan itiraz
konusu yapılan ibare hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi
gerekir.
VI- SONUÇ :
5.7.1991 günlü, 433 sayılı "Kamu Personelinin Özlük Haklarına
İlişkin Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin itiraz konusu edilen ibareyi de
içeren bir çok hükmü, Anayasa Mahkemesi'nin 5.5.1992 günlü, Esas: 1991/33,
Karar: 1992/32 sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğundan, aynı kanun hükmünde
kararnamenin 11. maddesiyle değişik 375 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 1.
maddesinin (B) fıkrasının 2. bendinin 2. alt bendindeki "veya boşanmış
bulunanlara" ibaresi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
5.5.1992 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
|