ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1991/29
Karar Sayısı : 1992/12
Karar Günü : 27.2.1992
R.G. Tarih-Sayı :04.03.1993-21514
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kaman Asliye Ceza Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : 4.2.1329 tarihli "Memurin Muhakematı
Hakkında Kanunu Muvakkat"ın tüm maddelerinin Anayasa'nın 9., 36/1. ve
140/1. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY :
Kaman Kaymakamlığı İlçe Yönetim Kurulu 8.11.1990 günlü, 16 sayılı
kararıyla Okul Müdürüne hakaret eden ilköğretim okulu öğretmeninin Türk Ceza
Yasası'nın 311 ve 480. maddeleri gereğince yargılanmasını gerekli görmüştür.
Kaman Asliye Ceza Mahkemesi, Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu
Muvakkat'ın tümünün iptali için 11.7.1991 günü Anayasa Mahkemesi'ne
başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ:
A - İPTALİ İSTENEN YASA KURALLARI:
İptali istenen Yasa tümüyle şöyledir:
Madde 1- Memurinin vazifei memuriyetlerinden münbais veya vazifei
memuriyetlerinin ifası sırasında hadis olan cürümlerinden dolayı icrayı
muhakemeleri şeraiti atiye dairesinde mehakimi adliyeye aittir.
Madde 2- Memurinden birinin vazifei memuriyetinden dolayı veya
ifayı vazife esnasında bir cürmü ika eylediği gerek doğrudan doğruya ve gerek
bir şikayet ve ihbar ve iddia üzerine anlaşıldıkta o memur memurini
merkeziyeden ise evvelemirde mensup olduğu nezaret veya daire ve memurini
vilayetten ise vali ve mutasarrıf ve kaymakam veya merbut bulunduğu şubei idare
amiri tarafından usulü muhakematı cezaiye kanuna tevfikan bizzat veya bilvasıta
hakkında tahkikatı iptidaiye icra edilir ve evrakı tahkikiye zirine tahkikatı
vakıanın hülasasını ve netayicini havi fezlekesi yazılarak bunun ziri dahi
tahkikatı icra eden zat tarafından imza ve tahtim olunur.
Madde 3- Tahkikatı iptidaiye evrakı mevaddı atiyede beyan olunan
usul veçhile ait olduğu meclise tevdi olunur. Ve bu meclisin memurinden olan
azaları içtima ederek suveri atiye veçhile tetkikatı idariyede bulunurlar.
Ancak tahkikatı iptidaiye fezlekesini tanzim ve imza eden daire amiri bu
heyetlerde aza sıfatiyle hazır bulunamaz ve alelumum esnayı tetkikte memuru
mes'ulün mensup olduğu Nezaret veya idare canibinden izahat alınmak üzere ya
daire amiri veya izam eyliyeceği memur celp ve davet olunabilir.
Madde 4- Kazalarda kaza kaymakamı ile şuabatı idarei kaza rüesayı
memurininden ve meclisi idarei kaza azasından maada bilcümle memurin ve
müstahdemin ile nahiye müdür ve müstahdemini hakkındaki evrakı tahkikiye kaza
meclisi idaresine ve sancaklarda mutasarrıf ile şuabatı idarei liva rüesayı
memurininden ve meclisi idarei liva azasından maada bilumum memurin ve
müstahdemini liva ve mülhak kazalar kaymakamlariyle şuabatı idarei kaza ve
rüesayı memurini ve mecalisi idarei kaza azası hakkındaki evrakı tahkikiye
meclisi idarei livaya ve vilayet merkezlerinde vali ile ba iradei seniye mansup
memurini merkeziyei vilayetten ve meclisi idarei vilayet azasından maada
bilcümle memurini merkeziyei vilayet ve mülhak liva mutasarrıflariyle şuabatı
idarei liva rüesayı memurini ve mecalisi idarei liva azası ve merkezi vilayete
mülhak kazalar kaymakamlariyle şuabatı idarei kaza rüesayı memurini ve mecalisi
idarei kaza azası hakkındaki evrakı tahkikiye meclisi idarei vilayete ve bir
vilayetin ba idarei seniye mansup memurini merkeziyesiyle meclis idaresi azası
hakkındakki evrakı tahkikiye dahi Şurayı Devlet Mülkiye Dairesine tevdi
edilerek işbu meclislerce mevaddı atiye veçhile memuru maznunun luzum veya
men'i muhakemesine karar verilir.
Madde 5- (Değişik: 24 Teşrinisani 1330) Tahkikatı iptidaiye evrakı
beyan olunan meclislerden birine geldikte bir hafta zarfında tetkikata
mübaşeret olunarak tetkikatı mükemmele icra ve icap edenlerden tahriren yahut
şifahen izahatı lazime ahzedilerek memuru maznunun tahtı muhakemeye alınmasına
lüzum görülür ise lüzumu muhakemesi esbabını mübeyyin bir mazbata tanzim edilip
memuru maznuna tebliğ edilir. Memuru maznun işbu mazbata aleyhine tebliğ
tarihinden itibaren beş gün zarfında itiraz edebilir. Müddeti itirazın
hitamında veyahut indelitiraz derecei saniyede icra kılınacak tetkikat
neticesinde mezkur mazbata tasdik edildiği takdirde müstantik kararnamesi
mahiyetinde olan işbu mazbata ve evrakı tahkikiye cünhalarda doğrudan doğruya
mahkemeye ve cinayetlerde heyeti ithamiyeye sevk olunmak üzere ait olduğu
mahkemei adliye müddeiumumisine tevdi olunur. Memuru mumalialeyhin tahtı muhakemeye
alınmasına luzum görülmez ise esbabının beyaniyle men'i muhakemesi hakkında bir
mazbata yapılıp memuru mumaialeyhin mensup olduğu daire reisine ve var ise
müddei şahsiye tebliğ edilir. Daire reisi ve müddei şahsi işbu mazbata aleyhine
tarihi tebliğinden itibaren beş gün zarfında itiraz edebilirler. Bunlar
tarafından itiraz vuku bulsun bulmasın men'i muhakeme kararları herhalde
mafevki meclise sevk olunur ve oraca badettetkik mazbatai mezkure tasdik
olunursa bir sureti musaddakası memuru mumaileyhe verilir.
Madde 6- Tahkikatı iptidaiye icrasında ve lüzum veya men'i
muhakemeye ait muamelatta işbu kanunda musarrah olmayan hususatta usulü
muhakematı cezaiye ahkamına tevfikan hareket olunur. Bir meclisin kararı
aleyhindeki itiraz mafevki mecliste ve bir vilayet meclisi idaresinin
kararlarına vuku bulacak itirazat dahi Şurayı Devlet mülkiye dairesinde tetkik
edilir. Ancak mutasarrıflar ve kaymakamlar hakkında mecalisi idarece ittihaz
olunacak bu kabil mukarrerat itiraz vukubulsun bulmasın herhalde Şurayı Devlet
mülkiye dairesinde tetkik olunur.
Madde 7- Lüzumu muhakemesine karar verilen memurin bu kararı ita
eden meclisi idarenin bulunduğu mahaldeki mahkemei adliyede muhakeme olunur. Şu
kadar ki bir kaza meclisi idaresince lüzumu muhakemesine karar verilen bir
memurun cürmü cinayet nev'inden ise muhakemesi merbut bulunduğu livada cinayet
davasını rü'yet eden mahkemeye aittir. Vilayet merkezlerinin ba iradei seniye
mansup memurini ile mecalisi idaresi azasından Şurayı Devlet mülkiye Dairesince
lüzumu muhakemelerine karar verilen memurların icrayı muhakemeleri daireyi
mezkurece lüzumu muhakeme kararında tayin ve tasrih edilecek en yakın vilayet
merkezi mehakimi adliyesine aittir.
Madde 8- Valilerin müstelzimi ceza bir fiil ve hareketi ihbar ve
istihbar edildikte evvelemirde Dahiliye Nezaretinden tahkikatı iptidaiye icrası
için icabına göre mahalline bir veya müteaddit memur gönderilir. Gidecek memur
müteaddit olursa bunlar tahkikatı bir komisyon şeklinde icra etmek üzere
içlerinden birisi reis nasbolunur. Bunların tanzim edeceği tahkikatı iptidaiye
evrakı üzerine valilerin lüzum veya men'i muhakemelerine karar itası Şurayı
Devlet mülkiye Dairesine ve bu karara vuku bulacak itirazın tetkiki Şurayı
Devletin Heyeti Umumiyesine aittir.
Lüzumu muhakemesi karargir olan valilerin muhakemesi Mahkemei
Temyiz ceza dairesinde ve derecei saniyede Heyeti Umumiyesinde icra olunur.
Madde 9- Süferanın müstelzimi ceza bir fiil ve hareketi ihbar ve
istihbar edildikte alelusul Hariciye Nezaretince tahkikatı iptidaiye icra
olunduktan sonra lüzum veya men'i muhakemesine karar itası Şurayı Devlet
dairesine ve indelitiraz Heyeti Umumiyesine ve lüzumu muhakemesi karargir olan
süferanın muhakemeleri de valiler gibi Mahkemei Temyize aittir.
Süferadan gayri olarak memaliki ecnebiyede müstahdem memurin
hakkında tahkikatı iptidaiye icrası ve lüzum veya men'i muhakemelerine karar
itası ve teferruatı devairi merkeziye memurini hakkında işbu kanun ile tayin
olunan usule tabidir.
Madde 10- Devairi merkeziyede iradei seniye ile mansup memurin
hakkında tahkikat icrası nazırlarca daireleri erkanından teşkil edilecek
heyetlere ve lüzum veya men'i muhakemeleri hakkında karar itası Şurayı Devlet
Mülkiye Dairesine ait olup dairei mezkurenin bu baptaki kararlarına vukubulacak
itirazat Şurayı Devletin heyeti umumiyesinde tetkik olunur. Devairi merkeziyede
iradei seniye ile mansup olmayan memurin hakkında icra edilecek tahkikat
üzerine lüzum veya men'i muhakemelerine karar itası daireleri erkanından teşkil
edilecek heyetlere ve bunların kararları aleyhindeki itirazatın tetkiki de
Şurayı Devlet Mülkiye Dairesine aittir.
Madde 11- Şurayı Devlet devairi rüesa ve azasiyle nezaretler
müsteşarları haklarında dahi devairi merkeziyede iradei seniye ile mansup
memurin haklarında olduğu gibi usulen tahkikatı iptidaiye icra olunduktan sonra
lüzumu muhakemelerine karar verilenlerin icrayı muhakemeleri vali ve sefirler
gibi Mahkemei Temyize aittir.
Madde 12- Aleyhinde tahkikatı iptidaiye-icrasına mübaşeret olunan
memurlar lüzum görülürse memuriyetleri vekaletle idare ettirilmek üzere işten
el çektirilir ve lüzumu muhakemelerine karar verilen memurların devamı
memuriyetlerinde mahzur görüldüğü takdirde işten el çektirileceği gibi azilleri
cihetine dahi gidilebilir. Beraat veya mahkumiyet halinde haklarında ahkamı
mevzuai kanuniye dairesinde mumamele olunur.
Madde 13- Birinci madde mucibince hadis olacak cürümlerinden
dolayı lüzumu muhakemelerine karar verilip mahkemeye sevk edilmek üzere evrakı
ve lüzumu muhakeme mazbatası müddeiumumilere tevdi edilmedikçe bunlar
tarafından memurin hakkında doğrudan doğruya takibat icrası memnudur.
Madde 14- Bir memurun lüzumu muhakemesine karar verildikte
mahkemeye sevkini mucip olan cürüm neden ibaretse yalnız o husustan dolayı muhakemesi
lazımgelip esnayı muhakemede diğer bazı ceraimi de ika eylemiş olduğu veyahut
diğer bazı memurların da o cürümde dahlü iştirakleri olduğu anlaşıldığı
takdirde devairi aidesine malumat ita olunur. Devairi mezkurece dahi bu kanuna
tevfikan tahkikat icra ve ikmali lazımgelir.
Madde 15- Ceraimi müşterekede aynı veya muhtelif sınıflara mensup
memurlar madun mafevke tabi olmak üzere aynı mahkemede muhakeme olunur.
Memurinin birinci maddede mezkur olan cürümlerinden memur olmayan
eşhas dahi methaldar olduğu takdirde muhakemeleri tevhiden memurun tabi olduğu
mahkemede rü'yet olunacaktır.
Madde 16- (İptal Anayasa Mahkemesinin 20/9/1963 tarih ve E.1963/59
K.1963/225 sayılı kararile.)
Madde 17- (Mülga: 20/4/1940. 491.)
Madde 18- Memurinin muhakemesi deavi-i saireye tercihan icra
edilir.
Madde 19- İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren mer'iyülhükümdür.
Tarihi mezkure kadar mehakimi idareden memurin hakkında sadır olan hükümler
muteber olup bunlardan kesbi kat'iyet edenler icra edilecek ve itiraza ve
istinafa ve temyize tabi olanlar işbu kanuna tevfikan ait oldukları mehakimi
adliyede tetkik ve rüyet olunacaktır.
Mehakimi idarede elyevm derdesti rü'yet olan deavi ait olduğu
mehakimi adliyeye tevdi ve henüz tahkikatı iptidaiye halinde bulunan mevat işbu
kanuna tevfikan ikmal edilecektir.
Madde 20- Memurin muhakematı hakkındaki nizamat ve evamiri sabıka
mefsuhtur.
Madde 21- İşbu kanunun icrasına heyeti vükela memurdur.
B- DAYANILAN ANAYASA KURALLARI
İptal istemine dayanak yapılan Anayasa kuralları şunlardır:
1. "MADDE 9.- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır."
2. "MADDE 36.- Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma
hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınamaz."
3. "MADDE 140.- Hakimler ve savcılar adli ve idari yargı
hakim ve savcıları olarak görev yaparlar. Bu görevler meslekten hakim ve
savcılar eliyle yürütülür.
Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı
esaslarına göre görev ifa ederler.
Hakim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri,
aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin
geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması
açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri
sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve
yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya
yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri
mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla
düzenlenir.
Hakimler ve savcılar altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet
görürler; askeri hakimlerin yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunda gösterilir.
Hakimler ve savcılar, kanunda belirtilenlerden başka, resmi ve
özel hiçbir görev alamazlar.
Hakimler ve savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına
bağlıdırlar.
Hakim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde
çalışanlar, hakimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tabidirler. Bunlar,
hakimler ve savcılara ait esaslar dairesinde sınıflandırılır ve
derecelendirilirler, hakimler ve savcılara tanınan her türlü haklardan
yararlanırlar.
IV- İLK İNCELEME :
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Yasa'nın 28. maddesi uyarınca Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, Oğuz AKDOĞANLI, İhsan PEKEL, Ahmet
N. SEZER, Erol CANSEL, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN'ün katılmalarıyla yapılan
ilk inceleme toplantısında;
1- Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasına geçilmesine
Servet TÜZÜN, Erol CANSEL ve Haşim KILIÇ'ın "itiraz konusu yasa hükümleri
itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanacak kural
niteliğinde bulunmadığından başvurunun yetkisizlik nedeniyle reddi
gerekir." yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Esasa ilişkin incelemenin Yasa'nın 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 13. ve
18. maddeleri ile sınırlı olarak yapılmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, itiraz
konusu Yasa kurallarıyla dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ve
öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği düşünüldü :
A. Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat'ın hukukumuzdaki
yeri : Ülkemizde memurların görevlerinden doğan ya da görevleri sırasında
işledikleri suçlardan dolayı özel bir soruşturma yöntemine bağlı tutulmasının
yüz yılı aşan bir geçmişi vardır. Bu konudaki ilk genel hukuksal düzenleme 1288
(1872) tarihli "Memurin Muhakematı Nizamnamesi"dir. Bu düzenlemede,
memurların görevlerinde işledikleri suçlardan dolayı uygulanacak yöntem
gösterilmiş olup İmparatorluk Danıştay'ının kuruluşu ve görevlerini gösteren
"Şurayı Devlet Nizamnamesi"nde de bu sistem ile Danıştay'ın
bağlantısı kurulmuştur. Daha sonra 1329 (1913) yılında çıkarılan "Memurin
Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat", bugüne kadar süregelen uygulamanın
temelini oluşturmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyet'in ilk
yıllarında temel devlet kurumlarının oluşturulması aşamasında, henüz Cumhuriyet
Danıştay'ı kurulmamış ve göreve başlamamışken Memurin Muhakematı Hakkında
Kanunu Muvakkat ile Danıştay'a verilen görevlerin yerine getirilememesi devlet
hayatını yönetim ve adalet hizmetleri yönünden olumsuz biçimde etkilemiş ve
bunun üzerine Danıştay'ın memurların yargılanması ile ilgili görevleri TBMM'nde
kurulan özel bir kurula verilmiştir. Daha sonra 1927 yılında Danıştay'ın
kurulup göreve başlaması ile bugünkü sistemin esasları ortaya çıkmıştır.
Memurin Muhakemetı Hakkında Kanunu Muvakkat'a dayanan sistem, 1924
Anayasası döneminde olduğu gibi 1961 ve 1982 Anayasası dönemlerinde de sürekli
bir biçimde uygulanmıştır. Bu durumuyla sözü edilen Yasa, kamu yönetiminin
gereksinimlerini karşılamış ve memurların yargılanmasında, kamu yönetimi ile
yargı mercileri arasındaki bağlantıyı sağlamıştır.
B. Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat'ın Yapısı:
Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat, memurların
görevlerinden doğan ya da görevlerini yerine getirmeleri sırasında işledikleri
ileri sürülen suçların, mahkemeye gelmeden önceki evrede kovuşturulmasını
düzenleyen yasa'dır.
Yasa'ya göre, görevinden dolayı ya da görevin yerine getirilmesi
sırasında suç işleyen memurlar hakkında kamu davası açılabilmesi için, idari
kurullarca memurun yargılanmasına karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi
gerekmektedir. İnceleme iki kademeli olmakta, İlçe yönetim kurulu'nca verilen
kararlar İl yönetim kurulu'nda, İl yönetim kurulu'nca verilen kararlar ise
Danıştay'da itiraz üzerine yada kendiliğinden, ikinci kez incelenmektedir. Üst
dereceli memurlar hakkında ilk derecede Danıştay'da karar verilmekte, ikinci
derece incelenmesi de yine Danıştay'da yapılmaktadır.
Bir suçun mahkeme önüne gelebilmesi için gerekli evreler bu
Yasa'da birleştirilmiş ve bu düzenleme; "tahkikatı iptidaiye" olarak
adlandırılmıştır.
Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat'ın getirdiği
kovuşturma yönteminin adli kovuşturma yönteminden farkı, ilk soruşturmayı
yapanla soruşturma sonucunu karara bağlayan mercilerin ayrı oluşudur.
Yasa'nın 1. maddesinde; memurların görevlerinden doğan veya
görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı yargılanmalarında adliye
mahkemeleri görevli sayılmakta, 2. maddesinde; sanık memur hakkında merkez veya
il memuru olmasına göre Bakanlık, daire ve idare şubesi amirince veya vali ve
kaymakamca doğrudan doğruya veya vasıtalı olarak Ceza Yargılama Usulü Yasası'na
göre soruşturma yapılacağı, soruşturma sonucunun fezlekeye bağlanacağı, 3.
maddesinde; ilk soruşturmayı yapan ve fezlekeyi düzenleyen daire amirinin bu
kurullara üye olarak giremeyeceği, 4. maddesinde; memurun durumuna ve kimliğine
göre ilk soruşturmayı inceleyerek "lüzumu muhakeme" veya "meni
muhakeme" kararı verecek kurullar sayılmakta; 5. maddesinde; "lüzumu
muhakeme" ve "men'i muhakeme" kararlarının hangi durumlarda,
nasıl verileceği ve kararların nasıl kesinleşeceği ile itiraz yolları ve
kesinleşen "lüzumu muhakeme" kararlarının niteliği belirlenmekte; 6.
maddesinde; itiraz mercileri saptanmakta ve Ceza Yargılama Usulü Yasası'na
yollama yapılmakta, 7. maddesinde; yargılanmasına karar verilen memurların
durumlarına ve kimliklerine göre yargılanacakları mahkemeler belirlenmekte, 13.
maddede ise; yargılanma kararı savcılara gönderilmedikçe doğrudan işlem
yapılması yasaklanmaktadır.
C. Sisteme Karşı Görüşler:
Memurların yargılanmasında özel kuralların uygulanması, Türk hukuk
ve adalet yaşamında, uzun tartışmalara neden olmuştur. Bir bölümü hukuksal
yerindelikle ilgili olmakla birlikte genelde anayasal kural ve ilkelere dayanan
eleştiri ve tartışmalar, yargı ve bilim çevrelerinde yoğunlaşmıştır. Memurin
Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat'a göre soruşturmayı yapan kamu görevlilerinin
ve Danıştay dışındaki karar mercilerinin bağımsız olmadıkları, çalışmalarının
yönetsel kabul edilerek yargı denetimine bağlı tutulması gerektiği, ceza
uyuşmazlıklarının Danıştay'ın başında bulunduğu yönetsel bir sistem içinde
karara bağlanmasının kuvvetler ayrılığı ve farklı yargı kurumları ilkesine
dayanan Anayasa sistemine aykırı bulunduğu, yapılan soruşturmaların yargısal
olduğu ve yönetim makamlarına verilmemesi gerektiği, vatandaşın yapılan
soruşturmalara ve alınan kararlara güven duymadığı, soruşturmaların yargıç
güvencesi olmayan kişilerce yapıldığı, bu yüzden memurlar için özel ve farklı
bir soruşturma sisteminin getirilmesinin Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılık
oluşturduğu görüşleri ileri sürülmüştür.
D. Anayasa'ya Aykırılık Sorunu :
1. Mahkeme, başvurusunda Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu
Muvakkat'ın Anayasa'nın 9., 36/1. ve 140/1. maddelerine aykırı olduğu savıyla
iptalini istemiştir.
Ancak, konu Anayasa'nın yargı yetkisini düzenleyen 9. maddesi, hak
arama özgürlüğünü öngören 36. maddesinin birinci fıkrası, yönetimin her türlü
eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunu açık tutan 125. maddesi, kamu hizmeti
görevlilerinin görev sorumluluklarını düzenleyen 129. maddesi ve hakimlik ve
savcılık mesleğini düzenleyen 140. maddesi ile ilgilidir.
2. Anayasa'ya aykırılık sorununun çözümlenebilmesi için inceleme
kapsamına giren maddelerin bir bütünlük içinde olması nedeniyle Anayasa
kuralları karşısındaki durumlarının birlikte ele alınmaları zorunludur.
Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat'ın kapsamına giren
suçların soruşturması yönetim organlarına bırakılmıştır. Ceza yargılama
yöntemine ayrık olan bu özel düzenlemenin Anayasa'ya uygunluk yönünden
denetlenebilmesi için öncelikle Yasa'nın anayasal dayanaklarının araştırılması
ve bu Yasa'ya göre yapılan soruşturma ile soruşturmaya dayanan kararların yargı
yetkisine etkisi üzerinde durulması gerekir.
Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'na göre soruşturma yetkisi
Cumhuriyet Savcısınındır. Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat ile
getirilen sistemin temeli, bu Yasa kapsamındaki suçlarda Savcının soruşturma
yetkisinin yönetim organlarınca kullanılmasıdır.
1924 ve 1961 Anayasalarında memurların yargılanmasını düzenleyen
herhangi bir hüküm olmamasına karşın, Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasası dönemindeki
kimi kararlarında konuyu anayasal yönden yorumlamış ve sistemin bir bütün
olarak Anayasa'ya aykırı olmadığına karar vermiştir.
1982 Anayasası'nın kamu hizmeti görevlilerinin görev ve
sorumluluklarını düzenleyen 129. maddesinin son fıkrası ile konuya şu açıklık
getirilmiştir :
"Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri
iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen
istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine tabidir."
1982 Anayasası'nın hazırlık evresi ile yasama belgelerinde bu
hükmün Anayasa'ya konulması nedenleri hakkında bir açıklama bulunmamaktadır.
Belirtilen kural, başta Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat olmak üzere
memurları kapsayan özel soruşturma ve izin sisteminin anayasal temelini
oluşturmuştur.
Ancak, yasanın anayasal temellerinin bulunması ilgili hükümlerin
Anayasa'nın yargı ile ilgili diğer kuralları içinde ele alınıp
değerlendirilmesine de engel değildir.
3. Anayasa'nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin mahkemeler dışında
başka bir organca kullanılamayacağı ve mahkemelerin bu yetkiyi diğer organlarla
paylaşamıyacağı açık ve her türlü tartışmadan uzak bir biçimde belirtilmiştir.
Yönetsel organlar tarafından yürütülen soruşturma "yargı
yetkisi"ne bağlanamaz. Adı ne olursa olsun salt soruşturma, yargı
yetkisini kullanma sayılamaz. Soruşturma ile ilgili kurallar yargı yetkisini
kullanma biçiminde yorumlanamaz. Esasen, Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu
Muvakkat'ın yönetsel organlara verilen yargı yetkisini veya bu yetkiyi kullanma
içeriğini taşıyan kuralları daha önce Anayasa Mahkemesi kararları ile iptal
edilmiştir.
Anayasa'da soruşturmanın Hakimler ya da yalnızca Cumhuriyet
Savcıları tarafından yapılacağı yolunda bir kural yoktur. Ayrıca soruşturma
yetkisinin yönetim organlarına verilmesi genel bir anlamda olmayıp Yasa'da
gösterilen sınırlarla özel yöntemler içindedir.
Bu nedenlerle soruşturmanın yönetim organlarınca yapılmasının,
Anayasa'nın 140. maddesindeki "Hakimlik ve savcılık görevinin meslekten
hakim ve savcılar eliyle yürütülmesi"ni öngören kurala da aykırı bir yönü
yoktur.
4. Memurların yargılanması ile ilgili soruşturma sonucunda verilen
kararlar, yargılamanın gerekliliği (Lüzumu Muhakeme) ve yargılamaya gerek
olmadığı (Men'i Muhakeme) biçiminde sonuçlanmaktadır.
İl Yönetim Kurulları'nın İlçe Yönetim Kurulları kararı üzerine
"yargılamaya gerek olmadığı" yolunda verdikleri kararların kesin
olması, yargıçların sanığın suçsuzluğu yönünden verdiği kararlarla eşdeğer
sonuçlar doğurması yönünden özel bir önem taşımaktadır.
Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat sistemi içinde yer
alan İl ve İlçe Yönetim Kurulları ve bu kurulların üyeleri, mahkemeler ve
yargıçlarda bulunması gereken anayasal niteliklerden hiçbirine sahip
değildirler. Bu nedenle İl ve ilçe Yönetim Kurulları , yargısal nitelikte karar
veremezler. Anayasa'da açık ve dolaylı bir biçimde yer alan "kanunla
kurulma", "tarafsızlık ve bağımsızlık" "açık ve adil
yargılama" ilkelerinin mevcut memurların yargılanması sistemi içinde
uygulanma olanağı yoktur.
Yargısal nitelikte sonuçlar doğurabilecek bir kararın sanık,
müşteki veya kamu hizmetinin sahibi devlet tarafından merciine itiraz veya
başka yollarla getirilememesi, kesin sonuçlu karar veren İl Yönetim Kurullarına
yargı yetkisini kullandırma anlamına gelmektedir.
Bu yönüyle Yasa'nın 6. maddesindeki İl Yönetim Kurulu kararlarına
karşı yargı yerine ya da sistemin kendi içinde bulunan Danıştay'a başvuru
yolunu kapayan kural, Anayasa'nın yargı yetkisinin ancak bağımsız mahkemelerce
kullanılabileceği yolundaki 9. maddesi ile herkese geçerli araç ve yollardan
yargı mercileri önünde savda bulunma ve savunma yapmak hakkını veren 36.
maddesine ve yönetimin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunu açık tutan
125 maddesine aykırıdır. Bu nedenlerle Yasa'nın 6. maddesindeki İl Yönetim
Kurulu kararlarına karşı yargı yerlerine başvuru yolunu kapayan "Bir
meclisin kararları aleyhindeki itiraz mafevki mecliste ....... tetkik
edilir" biçimindeki hükmün il yönetim kurulu kararları yönünden iptali
gerekir.
Ancak, itiraz yoluna başvuran mahkemece iptali istenilen Yasa'nın
6. maddesinin yukarıda anılan bölümü, Anayasa Mahkemesi'nin Resmi Gazete'nin
23.11.1992 günlü, 21414 sayısında yayınlanan 27.2.1992 günlü ve Esas 1991/26,
Karar 1992/11 sayılı kararıyla iptal edildiğinden bu bölüm hakkında yeniden
karar verilmesine yer bulunmamaktadır.
5. Yasa'nın 6. maddesinin iptal edilen hükmü dışında kalan
hükümleri ile 1., 2., 3., 4., 5., 7., 13. ve 18. maddeleri, yukarıda yazılan
gerekçeler karşısında Anayasa'ya aykırı değildir ve bu maddelerin iptaline
yönelik itirazın reddi gerekir.
VI- SONUÇ :
İlk inceleme evresinde verilen sınırlama kararı uyarınca incelenen
4 Şubat 1329 (1913) günlü, "Memurin Muhakematı Hakkında Kanun"un :
A- 1., 2., 3., 4., 5., 7., 13. ve 18. maddelerinin Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve bu maddelerin iptaline yönelik itirazın REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
B- 6. maddesinde yer alan "Bir meclisin kararı aleyhindeki
itiraz mafevki mecliste... tetkik edilir." biçimindeki ikinci tümcesinin
yalnız İlçe Yönetim Kurulu kararlarına yapılan itirazları sonuçlandıran İl
Yönetim Kurulu kararlarına karşı yargı yolunu kapatması nedeniyle Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve iptaline 27.2.1992 gün ve Esas : 1991/26, Karar: 1992/11
sayı ile karar verildiğinden bu konuda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
C- 6. maddesinin iptal edilen hükmü dışındaki hükümlerinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptaline yönelik itirazın REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
27.2.1992 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
|