ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1989/9
Karar Sayısı:1990/8
Karar Günü: 18.5.1990
R.G. Tarih-Sayı :26.07.1990-20586
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti TBMM Grubu Adına Grup Başkanvekili Hikmet ÇETİN.
İPTAL DAVASININ KONUSU : 12.1.1989 günlü, 3517 sayılı "Radyo
ve Televizyon Verici İstasyonlarının Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi Genel
Müdürlüğü Tarafından Kurulması ve İşletilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun"un, Anayasa'nın Başlangıçismi ile 2., 5., 7., 8.,
10., 13., 25., 26., 31., 38., 55., 87., 128., 129. ve 133. maddelerine aykırı
olduğu öne sürülen 1., 2., 6., 7. ile Geçici 1. ve Geçici 2. maddelerinin
iptali istemidir.
H- YASA METİNLERİ:
A. İptali İstenen Yasa Kuralları:
21 Ocak 1989 günlü, 20056 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan12.1.1989
günlü, 3517 sayılı Yasa'nın iptali istenen kuralları şunlardır:
1- "Madde 1.- Radyo ve televizyon verici istasyonlarının,
program linklerinin planlanması, projelendirilmesi, kurulması, yenilenmesi ve
işletilmesi görev ve yetkisi Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon
İşletmesi Genel Müdürlüğü (PTT')ne aittir.
PTT, program nakli ile birinci fıkrada sayılan diğer yatırım ve
hizmetler için Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü (TRT)'nden
herhangi bir ad altında ücret veya karşılık isteyemez."
2- "Madde 2.- PTT, TRT'nin program adedi kadar radyo ve
televizyonyayın şebekesini TRT'ye tahsis eder.
PTT, bu şebekeleri yayın amacıyla kendisi kullanamayacağı gibi,
hakiki veya hükmî şahıslara veya kamu kurum ve kuruluşlarına kiralayamaz,
kullandıramaz ve yayına verilecek radyo ve televizyon programları' ile yayın
saatleri üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunamaz."
Madde 3.- TRT ve PTT stüdyo çıkışı ve yayın kalitesiyle ilgili
olarakCCII kriter ve tavsiyelerine uyarlar.
İşletme ve arıza takip prensipleribir protokol ile düzenlenir.
Madde 4.- Bu kanuna aykırı olarak radyo ve televizyon istasyonları
ve tesisleri kuranlar ve işletenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına, bu
fiilleri, dış ve iç güvenliğin söz konusu olduğu olağanüstü hallerde,
sıkıyönetim süresince veya savaşta işledikleri takdirde, beş yıldan on yıla
kadar ağır hapis cezasına mahkûm edilirler. Her halde tesislerin müsaderesinekarar
verilir.
Madde 5.- 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 32 nci
maddesininilkcümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Haberleşme Vergisinin nispeti yüzde 1'dir.
3- "Madde 6.- 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununun 9 uncu maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
a) Radyo ve televizyon stüdyo tesislerini kurmak ve geliştirmek;
radyo ve televizyon programlarını stüdyo çıkışında PTT linklerine
ulaştırmak,"
4- "Madde 7.- 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununun l inci maddesinde geçen "İstasyonların kurulmasına,
işletilmesine," 4 üncü maddesinin (a) bendinde geçen "İstasyon
ve", 59. maddesinin ikinci fıkrasında geçen "verici ve"
ibareleri ile 4 üncü maddesinin (c) bendi, 12 nci maddesinin (h) bendi, 63.
maddesinin (a) bendi ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı olan hükümleri
yürürlükten kaldırılmıştır."
5- "Geçici Madde 1.- Ümraniye verici istasyonu, Van İl
radyosu, Antalya turizm amaçlı sahil radyosuna ait taşınmazlar ile Ankara Çakırlar
kısa dalga verici istasyonu alanındaki sosyal tesisler, kapalı spor salonu,
baraka ambarlar ve bunların üzerinde bulunduğu arazi hariç olmak üzere TRT
tarafından yönetilmekte ve işletilmekte olan bütün radyo ve televizyon verici
ve aktarıcı istasyonları, program linkleri, uydu ve yer istasyonları
(TVRO'lar); bunlara ait taşınır ve taşınmaz mallar, her türlü teçhizat,
yedekler, enerji nakil hatları, antenler, meşrufatlar, araç ve gereçler ile
yenikurulacak tesisler için edinilmiş bulunan diğer taşınır ve taşınmaz mallar;
bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren iki ay içinde bedelsizolarak PTT'ye
devredilir ve bu istasyonlar için Telsiz Genel Müdürlüğünce TRT'ye verilmiş
olan frekans tahsis ve tescilleri PTT'ye intikal eder.
Ankara Etimesgut radyo verici istasyonuna ait olan ve tapunun 3247ada,
59 parsel sayısında kayıtlı bulunan taşınmaz ile aynı adanın 32 parsel
sayısında kayıtlı taşınmaz üzerindeki TRT'ye ait 48 adet kamu konutu ayrıca
PTT'ye devredilir.
Devredilen sistemlerin durumu PTT tarafından tespit edilir.
Devirden istisna tutulan radyo verici istasyonlarına ait taşınmaz
ile bunların PTT tarafından kullanma süre ve şartlan, TRT ve PTT'nin birlikte
yapacakları bir protokolle belirlenir.
Birinci fıkrada devredilecekleri belirtilen istasyon ve tesislerle
ilgili olarak TRT tarafından yapılmış bulunan sözleşmeler, kredi anlaşmaları,
devam eden yatırım projeleri ile TRT leh ve aleyhine açılmış ve açılacakolan
davalar ile icra takipleri; bütün hak, yetki borç ve alacaklarıyla birliktePTT'ye
geçer.
TRT ile PTT arasında yapılmış olan radyolink kira protokolü ile
uydu alıcı istasyonlarının (TVRO'lar) işletme giderleri protokolundan doğmuş
bulunan alacak ve borçlar silinmiştir."
6- "Geçici Madde 2.- Bu Kanunun Geçici 1. maddesinde sözü
geçentesislerde görevli veya bu hizmetle ilgili personel, PTT'ye kadrolarıyla
birlikte intikal edebilir. İntikal eden personel, PTT'de durumlarına uygun
görev unvanlarına intikal ettirilir. Sözleşmeli statüye geçmek isteyenlerintibak
ettirildikleri unvanların yer aldığı sözleşmeli personel ücret skalasında
belirtilen ücretleri alır.
Ancak, intikal eden kadrolu veya sözleşmeli personelden, TRT'den
almakta olduğu aylık ve ücretleri, intibak ettirildikleri görevlere ait aylık
veya ücretten yüksek olanlar, farklı aylık veya ücretler eşitleninceye kadar
almakta oldukları aylık veya ücretleri almaya devam ederler.
Kadrolu çalışmakta iken istekleri üzerine sözleşmeli statüye geçen
personelden, TC. Emekli Sandığı ile ilgilerinin devamını talep edenlerin
Sandıkla irtibatları devam eder."
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
1- "Başlangıç
Ebedi Türk vatan ve milletinin bütünlüğüne ve kutsal Türk
Devletinin varlığına karşı, Cumhuriyet devrinde benzeri görülmemiş bölücü ve
yıkıcı kanlı bir iç savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada;
Türk Milletinin ayrılmaz parçası olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
milletin çağrısıyla gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 harekâtı sonucunda, Türk
Milletinin meşru temsilcileri olan Danışma Meclisince hazırlanıp, Millî
Güvenlik Konseyince son şekli verilerek Türk Milleti tarafından kabul ve tasvip
ve doğrudan doğruya O'nun eliyle vazolunan bu ANAYASA:
-Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman
Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkılâp ve ilkeleri
doğrultusunda;
Dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi
olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet varlığı, refahı, maddî ve manevî
mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
- Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız
Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmağa yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
- Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
- Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk millî menfaatlerinin, Türk
varlığının Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve
manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve
medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği
kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle
karıştırılmayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli,kültür, medeniyet ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevîvarlığını bu
yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
- Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, millî
sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve
külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin
hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik
duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde,
huzurlu bir hayattalebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde
saygı ve mutlak sadakatle yorumlayıp uygulamak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan
ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur."
2- "Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, Millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
3- "Madde 5.- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletininbağımsızlığını
ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak,
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adaletilkeleriyle bağdaşmayacak surette
sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve
manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmaktır."
4- ''Madde 6.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye BüyükMillet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
5- "Madde 8.- Yürütme yetkisi ve görevi. Cumhurbaşkanı ve
Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanır veyerine
getirilir."
6- "Madde 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanunönündeeşitlik
ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
7- "Madde 13.- Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve
milletiylebölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî
güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve
genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde
öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla
sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar
demokratiktoplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç
dışında kullanılamaz.
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve
hürriyetlerin tümü için geçerlidir."
8- "Madde 25.- Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine
sahiptir.
Herne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini
açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz vesuçlanamaz."
9- "Madde 26.- Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veyafikiralmak
ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema
veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel
değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, suçların önlenmesi, suçluların
cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin
açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının
yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin
gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında kanunla yasaklanmış olan
herhangi bir dil kullanılamaz. Bu yasağa aykırı yazılı veya basılı kâğıtlar,
plâklar, ses ve görüntü bantları ile diğer anlatım araç ve gereçleri usulüne
göre verilmiş hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
kanunla yetkili kılınan merciin emriyle toplattırılır. Toplatma kararını veren
merci bu kararını, yirmidört saat içinde yetkili hâkime bildirir. Hâkim bu
uygulamayı üç gün içinde karara bağlar.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin
düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyetlerinin sınırlanması sayılmaz."
10- "Madde 31.- Kişiler ve siyasî partiler, kamu
tüzelkişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından
yararlanma hakkına sahiptir. Bu yararlanmanın şartları ve usulleri kanunla
düzenlenir.
Kanun,13 üncü maddede yer alan genel sınırlamalar dışında bir
sebebe dayanarak, halkın bu araçlarla haber almasını, düşünce ve kanaatlere
ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlarkoyamaz."
11- "Madde 38.- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan
kanununsuç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği
zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda
da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla
konulur.Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan birbeyanda
bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
Genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir
müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından: bu hükme
kanunlaistisnalar getirebilir.
Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez."
12- "Madde 55.- Ücret emeğin karşılığıdır.
Devlet, çalışanların yaptığı işe uygun adaletli bir ücret elde
etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri
alır.
Asgari ücretin tespitinde ülkenin ekonomik ve sosyal durumu
gözönünde bulundurulur."
13- "Madde 87.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve
yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve
bakanlarıdenetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesinhesap kanun tasarılarını görüşmek ve
kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; milletlerarası
andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Anayasanın 14 üncü maddesindeki
fiillerden dolayıhüküm giyenler hariç olmak üzere,genel ve özel af ilânına,
mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar
vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve
görevleri yerine getirmektir."
14- "Madde 128.- Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve
diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve
diğerkamu görevlileri eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işleri kanunla düzenlenir.
Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla
özelolarak düzenlenir."
15- "Madde129.- Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve
kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.
Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı
tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.
Uyarma ve kınama cezalarıylailgiliolanlar hariç, disiplin
kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.
Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki
hükümlersaklıdır.
Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken
işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek
kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare
aleyhine açılabilir.
Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia
edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirtilen
istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır."
16- "Madde 133.- Radyo ve televizyon istasyonları, ancak
Devlet eli ile kurulur ve idareleri tarafsızbir kamu tüzelkişiliği halinde
düzenlenir.
Kanun; Türk Devletinin varlık ve bağımsızlığını, ülkenin ve
Milletin bölünmez bütünlüğünü, toplumun huzurunu, genel ahlâkı ve Anayasanın 2
nci maddesinde belirtilen Cumhuriyetin temel niteliklerini koruyacak tarzda
yayın yapmasını düzenler ve Kurumun yönetim ve denetiminde, yönetim
organlarının oluşturulmasında ve her türlü radyo ve televizyon yayınlarında
tarafsızlık ilkesini gözletir.
Haber ve programların seçilmesi, işlenmesi, sunulması ve millî
kültür ve eğitime yardımcılık görevinin yerine getirilmesi, haberlerin
doğruluğunun sağlanması esasları, organların seçimi, görev, yetki ve
sorumlulukları kanunla düzenlenir.
Yukarıdaki ikinci fıkra hükümleri, kamu iktisadî teşebbüsü
niteliği taşıyan veya Devlet yahut diğer kamu tüzelkişilerinden malî yardım
gören haber ajansları hakkında da uygulanır."
III-İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Yekta Güngör
ÖZDEN, Necdet DAR1CIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, MuammerTURAN, Mehmet ÇINARLI,
Mustafa GÖNÜL, Oğuz AKDOĞANLI, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER ve
Erol CANSEL'in katılmalarıyla15.3.1989gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESAS İNCELEME:
Davanın esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali
istenen Yasa kurallarıyla dayanılan Anayasa Kuralları, bunların gerekçeleri ile
öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. 3517 Sayılı Yasa'nın 1. Maddesi'nin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu:
Yasa'nın yayımlandığı günden başlayarak, radyo ve televizyon
verici istasyonlarının, program linklerinin planlanması, projelendirilmesi,
kurulması, yemlenmesi ve işletilmesi görev ve yetkisinin Türkiye CumhuriyetiPosta,
Telgraf ve Telefon işletmesi Genel Müdürlüğü (PTT)'ne ait olduğunu, PTT'nin bu
yatırım ve hizmetlerle program nakli için Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel
Müdürlüğü (TRT)'den herhangi bir ad altında ücret ya da karşılık
isteyemeyeceğini öngören bu maddenin, Anayasa'nın Başlangıç bölümüyle 2., 5.,
10., 13., 25., 26., 31. ve 133. maddelerine aykırı olduğu savı, öncelikle,
doğrudan ilgili bulunduğu 133. madde yönünden ele alınmıştır.
1- Anayasa'nın 133. Maddesi Yönünden İnceleme:
a) Kuruluş ve Yönetim:
1982 Anayasası'nın 133. maddesinin birinci fıkrası, 1961
Anayasası'nın değişik 121. maddesinin birinci fıkrasının ilk tümcesinin,
yasayla kurulma zorunluluğu dışında, yinelenmesi biçimindedir. 133. maddenin
birinci fıkrasında "kanun" sözcüğüne yer verilmemesi, devlet eliyle
kurulacak yönetimin kamu tüzelkişiliği olarak düzenlenmesi karşısında bir
boşluk yaratmamaktadır. Anayasa'nın 123. maddesi gereğince, kamu
tüzelkişiliğinin ancak yasayla ya da yasanın açıkça verdiği yetkiye dayanılarak
kurulması, yasayla düzenlemenin doğallığını gösterdiği gibi 133. maddenin
ikinci ve üçüncü fıkralarında Kurum'un yönetim ve denetiminde, yönetim
organlarının oluşturulmasıyla her türlü yayınlarda tarafsızlık ilkesinin
yasayla düzenleneceğinin öngörülmesi, yasa zorunluluğunu vurgulamaktadır. Bir
değişiklik önergesiyle metne alınan "ancak" sözcüğü, fıkraya açıklık
ve kesinlik getirerek radyo ve televizyon istasyonlarının yalnız devlet eliyle
kurulacağını göstermekte, bu konudaki devlet tekelini pekiştirmektedir.
Haberleşme, eğitim ve propaganda alanında yapısal ve teknik üstünlüğüyle
yaygınlık ve etkinlik yönünden öbür kitle haberleşme araçlarına göre özel bir
yeri olan radyo ve televizyonun hukuksal konumları, ülkelerinin siyasal
rejimleriyle yakından ilişkilidir. Kamuoyunun yansız biçimde oluşturulmasında
önemli işlevi bulunan radyo ve televizyonun yayınlarının zorunlu kıldığı
gelişmiş teknoloji büyük parasal olanaklarla gerçekleştirilmektedir.
Anayasa'nın 133. maddesinde, radyo ve televizyon istasyonlarının kurulmasıyla
yönetimi birbirinden ayrılmamış, devlet eliyle kurulacağı belirtilerek devlet
tekeli açıklanmışken, yönetimin tarafsız bir kamu tüzelkişiliği biçiminde
düzenleneceğine değinilerek bu tekelin kimde olacağı da ortaya konulmuştur.
Maddenin birinci fıkrası, radyo ve televizyon istasyonlarının kurulup yönetilmesinin
tarafsız bir kamu tüzelkişiliğince yerine getirileceğini öngörmektedir.
Radyo ve televizyon istasyonlarını kurup yönetecek tarafsız kamu
tüzelkişiliğinin hukuksal niteliği, Anayasa'ya aykırılık sorunununçözümünde
büyük ağırlık taşımaktadır. Anayasa'nın, ayrı kavramlar olan
"kurulma" ve "idare" sözcüklerini aynı anlamda
kullanmadığı, kurma işlevinin yönetim işlevini kapsamadığı açıktır. Ne var ki,
anayasakoyucu, devlet eliyle kurulmayı ve yönetimin yansız bir kamu
tüzelkişiliğince yerine getirilmesini öngörürken, yönetimini ve işletilmesini
bıraktığı kurumdan ayrı bir kuruma kuruluş görevini yüklemek istememiştir.
Bugüne kadar süregelen uygulama, kurma ile yönetip işletme görevinin aynı
yansız kamu tüzelkişiliğince yapıldığını göstermektedir, "idare" sözcüğü
de yönetimin tüm gereklerini içermektedir. Yönetim alanı içinde, ayrıntıdan
bütüne, tüm olguları kapsayan bu sözcük, teknik ve güncel gereksinimleri
yöntemden, elemana, araç-gerece kadar karşılamaktadır. İşlevsel ve örgütsel
yanlarıyla, yönetim hukuku ve yönetim bilimi alanında birleşilen görüşlere
dayanan "idare", eylem ve öğe bütünlüğünü anlatmaktadır. Birbirine
sıkı sıkıya bağlı olan örgütsel ve işlevsel içerikler, bir kuruluşta nesnel
varlıktansoyutkurallara uzanan geniş bir yapıyı gerçekleştirirler.
Anlaşılmaktadır ki, 133. maddenin birinci fıkrasındaki"...idareleri..."
sözcüğü, yansız kamu tüzelkişiliği olarak örgütlenme zorunluluğuyla birlikte,
oluşturulacakbu nitelikteki kurumun radyo ve televizyon istasyonlarının
yönetimini de üstleneceğini anlatmaktadır. Anayasa'nın sözü edilen bu maddesine
göre, radyo ve televizyon yönetimleri, yansız bir kamu tüzelkişiliği olarak
örgütlenirken radyo ve televizyon istasyonlarının kurulmasına ve yönetimineilişkin
görevleri de bu örgüt yüklenecektir. Maddenin ikinci fıkrasındageçen "...tarafsızlık
ilkesi..."nin ancak, yansız bir kamu tüzelkişiliğince sağlanacağı
benimsenerek, her türlü radyo ve televizyon yayınının, istenmeyen etkilenmeler
dışında yapılması amaçlanmıştır. Maddenin birbirini tamamlayan birinci ve
ikinci fıkraları birlikte yorumlanıp değerlendirildiğinde, radyo ve televizyon
istasyonlarının yansız bir kamu tüzel kişiliği eliyle kurulup yönetileceği
biçimde anlaşılması gerekmektedir.
b) Radyo ve Televizyon İstasyonu-Vericiler:
Radyo ve televizyon kurumu, radyo ve televizyon istasyonlarıyla
bunların yönetimleri için kurulan örgütten oluşur. Verici antenleriyle birlikte
radyo ya da televizyon verici tesislerinin tümünü kapsayan istasyon tanımıiçine
radyo ve televizyon yayımı için gerekli tüm teknik tesisler girmektedir.
Vericilere özellikle yer veren istasyon tanımı, stüdyo ve verici birlikteliğine
dayanmaktadır. Radyo ve televizyon istasyonlarını buikiteknik ünite
oluşturmaktadır. Stüdyo, ses ve ışığı boşlukta ya da kablo, cam gibi iletken ve
benzeri bir fiziksel ortamda ışık hızıyla yayılan, elektrik ve manyetik
özellikleri olan (elektromanyetik) dalgaya dönüştürür. Verici istasyon, yapay
olarak üretilip program linkleri aracılığıyla kendisine ulaştırılan bu
dalgaları yükseltip boşluğa yayarak radyo ve televizyon alıcılarının programlan
görüntü ve ses olarak almalarını sağlar. 2954 sayılı Türkiye Radyo veTelevizyon
Kanunu'nda (Madde 3-d) radyo ve televizyon verici istasyonu, "Radyo ve
televizyon yayını yapmak üzere donatılmış her türlü hareketli veya sabit
tesis" biçiminde tanımlanmakta ve genellikle "radyo ve televizyon
istasyonu"yla eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. 2954 sayılı Yasa'nın 3517
sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki 4. maddesinde bu kavram için kimi yerde "radyo
ve televizyon istasyonu", kimi yerde de "radyo ve televizyon verici
istasyonu" denilmekteydi. Yine 2954 sayılı Yasa'nın 9. maddesinin değişik
(d) bendinde "istasyon ve tesislerde kullanılacak alet vecihazlar"dan
söz edilirken, istasyondan vericilerin, tesislerden de stüdyoların amaçlandığı
anlaşılmaktadır. Aynı ayrım, 63. maddenin değişiklikten önceki (a) bendinde de
yer almaktaydı. Teknik kavramlar, yasadan yasaya değişemeyeceğine göre,
Anayasa'nın 133. maddesindeki "radyo ve televizyonistasyonu" kavramı
içerisine verici istasyonların öncelikle girdiği kabul edilmelidir. 2954 sayılı
Yasa'nın 4. maddesinin değişiklikten önceki (a) bendinde "radyo ve
televizyon verici istasyonlarının kurulması, işletilmesi, yayınlarının
düzenlenmesi ile yurt içine ve yurt dışına yayın yapılması Devletin
tekelindedir" denilerek, Anayasa'nın 133. maddesinde öngörülen tekelin,
vericilerin kurulması, işletilmesi ve yayınlarının düzenlenmesi tekeliyle
özdeşleşmesine neden olması, sıkı birlikteliğin sonucudur. Olağan bağlantı
durumunda ana stüdyo yayınının yapılması, herhangi bir nedenle (stüdyo
aygıtlarının bozulması, enerji ve link kesintileri, program kanallarının
arızalanması gibi) ana stüdyonun yayın dışında kalması durumundaise verici
istasyonlardan video ve ses bantlarıyla yayının sürdürülmesi vericilerin güncel
ve zorunlu işleviyle istasyon içindeki yerini ve stüdyolarla bağlantısını
göstermektedir.
c) Bu açıklamaların ışığında, 3517 sayılı Yasa'nın inceleme konusu1.
maddesinin, radyo vetelevizyon istasyonu kavramının ayrılmaz bir öğesi olan
verici istasyonların planlanması, projelendirilmesi, kurulması, yenilenmesi ve
işletilmesi görev ve yetkisini PTT'ye bırakmasının Anayasa'nın 133. maddesinin
amaçladığı yansız bir kamu tüzelkişiliği kavramıyla çelişip çelişmediğinin
saptanması gerekmektedir. Plânlama, projelendirme, kurulma, yenilenme ve
işletme konularının 133. maddede yer alan "idare" kavramından ayrılık
tutulmasına olanak yoktur. Yönetsel nitelikteki bu görevleri PTT kurumuna
devreden 3517 sayılı Yasa'nın 2. maddesi, PTT'nin bu alandaki yetkisine, bu
şebekeleri yayın amacıyla kendisinin kullanamayacağı, başkalarına
kiralayamayacağı, yayına verilecek radyo ve televizyon programlan ile yayın
saatleri üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunamayacağı gibi kimi kısıtlamalar
getirmiştir. Anayasa'nın 133. maddesininilkfıkrasının, programların önceden
saptanması ve yayınlar üzerinde herhangi bir kuruluşun müdahalesini önlemeyi de
amaçlayan genel anlatımı yalnız program ve yakın tekelini değil, stüdyoları ve
verici istasyonlarıyla bir bütün olan radyo ve televizyon istasyonlarını ve
bunların yansız bir kuruluşça yönetilmelerini kapsar. Verici istasyonu teknik
zorunluluklarla de olsa başka bir kuruma devretmeyi uygun bulmak, istasyon
kavramını içeriğinden soyutlamak olur. Verici istasyonların kurulup işletilmesi
yetkisinin TRT Kurumu'ndan alınması, bu Kurumun istasyonlar üzerindeki tekelini
bir bakıma yalnızca stüdyoların kurulup işletilmesiyle sınırlandırmaktır. Özel
stüdyoda program hazırlanabilirse de buralarda üretilenprogramın vericilere
ulaştırılarak yayın yapılmasına Anayasa elverişli değildir. Program nasıl
hazırlanırsa hazırlansın, önemli olan, yansız kamu tüzelkişiliğine bunların
yayınlanmasını sağlayacak verici istasyonlarüzerinde tam yetki tanımaktır.
Vericilerin teknik işletmelerinin, yönetim kavramının içinde bulunduğu
belirgindir. Daha önce TRT Kurumu'nda olan vericilere ilişkin yetkilerin, 3517
sayılı Yasa'nın geçici 1. ve geçici 2. maddeleriyle geniş biçimde PTT'ye devri,
verici istasyonlarla TRT arasındaki bağı kaldırarak TRT'nin tekelini
zayıflatmıştır. Verici istasyonların kurulması, işletilmesi ve yayınların
düzenlenmesi, istasyonların yönetimi kavramının birbirinden ayrılmaz
öğeleridir. Stüdyo ile birlikte asıl amaç olan yayın yapmanın nesnel koşulunu
oluşturan kurulma ve işletilmenin yayını yapacak kuruluştan alınması, güvenceyi
sarsar ve ilerde yapılacak tamamlayıcı düzenlemelerle siyasal iktidarların
dolaylı müdahalelerine ya da anayasal sistemden uzaklaşılmasına neden olabilir.
Verici istasyonlaragelen yayınların alıcıya ulaştırılmasını, dağıtım yapmayı
"yayın" kavramını bölerek TRT'nin tekelinden çıkarmak, yansız kamu
tüzelkişiliğinin yetkisi dışında tutmaktır. Dava dilekçesinde, 3517 sayılı
Yasa'nın gerekçesini karşılayan anlatımlar ve dosya içeriğindeki bilgiler gözetildiğinde
1987 yılı sonuna göre, ana verici istasyonlarla yardımcı verici istasyonların
büyük bölümü TRT Kurumu'nca yapılmış olduğundan ikileme sakıncasından da söz
edilemez.
2954 sayılı Yasa'nın 8. maddesindeki "Tarafsız bir kamu
tüzelkişiliğine sahip Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu kurulmuştur"
açıklığı, Anayasa'nın 133. maddesindeki yansız kamu tüzelkişiliği eliyle
yürütme gereğinin yanıtıdır. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Posta Telgraf ve Telefon
işletmesi Genel Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanlığı ile ilgilendirilmiş bir kamu
iktisadî kuruluşudur. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye göre kamu iktisadî
kuruluşu, sermayesinin tamamı devletin olan ve tekel niteliğindeki mallar ile
temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzerekurulan, kamu hizmeti niteliği ağır
basan kamu iktisadî teşebbüsüdür. PTT'nin kuruluş ve işleyişine ilişkin
hükümler 233 sayılı KHK'de gösterilmiştir. Genel Müdür yönetim kurulunun
başkanıdır ve ilgili bakanın önerisiüzerine ortak karar ileatanır. En üst
düzeyde yetkili ve sorumlu karar organı olan Yönetim Kurulu, bir başkan ve beş
üyeden oluşur. Üyelerinin ikisi Ulaştırma Bakanının, biri Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanın, ikisi teşebbüs genel müdür yardımcıları
arasından ilgili bakanın önerisi üzerine ortak karar ile atanır. 2954 sayılı
Yasa'nın 10. ve13. maddeleri ise, TRT Yönetim Kurulu üyelerinin ve Genel
Müdürü'nünatanmasında tarafsızlık ilkesini sağlayacak özel yöntemler
öngörmüştür.Bakanlar Kurulu'nca atansalar da aday gösterilmeleri Radyo ve
Televizyon Yüksek Kurulu'nca yapılmaktadır. Anlaşılmaktadır ki, TRT Kurumu 2954
sayılı Yasa gereği tarafsız bir kamu tüzelkişiliğindedir ve Yasası da, Anayasa
gereği bu niteliği gözetilerek hazırlanmıştır. Bu durumda PTTİşletmesi Genel
Müdürlüğü'nün tarafsız bir kamu tüzelkişisi sayılması söz konusu değildir.
Anayasa'nın aradığı koşul, yansız niteliktir.
Konuyla ilgili bir durum, Anayasa'nın "Düşünceyi açıklama ve
yayma hürriyeti" başlıklı 26. maddesinde yer almaktadır.Sözü edilen
maddeninbirinci fıkrasının son tümcesi, "Bu fıkra hükmü, radyo ve
televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine
bağlanmasına engel değildir." biçiminde bir kural koymaktadır. Gerekçenin
ilgili bölümünde,bu tür araçların etkilerinden söz edildikten sonra, "Bu gerekçe
iledir ki, radyo, televizyon ve sinema yoluyla yayınlarda "serbesti
sistemi" yerine, "izin sistemi" kabul edilebilecektir"
denilmektedir. 1961 Anayasası'nda yer almayan bu kural, izin almak koşuluyla,
özel kişilerce radyo ve televizyon yayım yapılabileceği yolunda bir yoruma
elverişli görülmektedir. Böyle bir anlayışsa, radyo ve televizyon
istasyonlarının ancak devlet eli ile kurulacağını ve yönetimlerinin yansız bir
kamu tüzelkişiliği durumunda düzenleneceğini, böylece devlet tekelini öngören
Anayasa'nın 133. maddesiyle çelişmektedir. Özel girişimin devlet tekeli dışında
radyo ve televizyon işletmesi kurması yürürlükteki kurallar karşısında
olanaksız bulunduğundan Anayasakoyucunun, özel girişime radyo televizyon yolunu
açacak düzenlemelerin "izin sistemi"ne bağlı kalınarak yapılmasıilkesinibenimsediği
anlaşılmaktadır. Konunun özel olarak düzenlediği 133. madde hükmü
değiştirilmedikçe, 26. maddenin özel girişime bile yayın yetkisi tanıdığınıvarsayarak,vericilerin
bir devlet kuruluşu olan PTT'ce işletilmesinde anayasal bir engel olmadığı
yolunda bir yargıya varmak sağlıklı olmaz.
Anayasa'nın 133. maddesininilkfıkrasında sözü edilen "radyo
ve televizyon istasyonları" kapsamı içerisine, verici istasyonların temel
bir öğe olarak girmesi, aynı fıkraya göre istasyonların kurulup yönetilmeleri
tekelinin yansız bir kamu tüzelkişiliği durumunda düzenlenmesi gereği
karşısında verici istasyonların planlanması, projelendirilmesi, kurulması ve
işletilmesi görev ve yetkisinin, yansız bir kamu tüzelkişiliği niteliğinde
sayılmayan Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi Genel Müdürlüğü'ne veren
inceleme konusu kuralınilkfıkrası, Anayasa'nın 133. maddesinin ilk fıkrasıyla
bağdaşmamaktadır.
Anayasa'nın 133. maddesinin birinci fıkrasında ancak devlet eliyle
kurulabilecekleri ve yansız bir kamu tüzelkişiliğince yönetilecekleri öngörülen
radyo ve televizyon istasyonları hakkındaki düzenlemenin neleri içereceği aynı
maddenin ikinci fıkrasında belirtilmiştir. Birinci fıkranın buyurduğu ve yasa
türünde olacağı daha önce açıklanan düzenleme, bu yolla gerçekleştirilecek
kurumun yönetim ve denetiminde, yönetim organlarının oluşturulmasında ve her
türlü radyo ve televizyon yayınlarında yansızlık ilkesini gözetmesine,
yürütmenin siyasal iktidarın etkisi dışında olabildiğince yansız çalışmasının
sağlanmasına yöneliktir. Kurumun program hazırlamasından toplumun ses ve
görüntüyü almasına kadar tüm evreleri içeren "yayın", Anayasa
ilkelerine uygun olmak zorundadır. Bu zorunluluk, örgüt yapısıyla çalışma
yöntemlerini de kapsar. Yürütmenin etki alanı içindeki işlevlerin yansızlık
konusunda yaratacağı kuşku, görevin gereğiyle yerine getirilmesini engeller.
Anayasa'nın, radyo-televizyon yayını gibi çağın en ileri teknolojik aşamasını
yapmış birkamu hizmetiiçin öngördüğü yönetim biçimi, yine Anayasa'da belirtilen
nitelikleri taşımalıdır. Bu gereklerin gözardı edilmesi, yadsınması ya da
zayıflatılması Anayasa'ya aykırılık oluşturur. PTT'nin genel yürütmeye
bağımlılığı,yönetim ve denetimle yönetim organlarının oluşturulmasında
yürütmenin yetkisi, Anayasa'nın öngördüğü yansız kamu tüzelkişiliği olarak
nitelenmesini olanaksız kılar. Kamusal güvenceden yoksunluk, işlevlerin
özlenen, hattâ olağan düzeyde kotarılmasını aksatır. Siyasal iktidarların
müdahalelerine açık olan kurumlar, çalışmalarında başarılı olamaz ve hızlı bir
bozulmaya uğrarlar. Hukuksal gereklerin yerini siyasal istemlerin alması
durumunda bu sonuç kaçınılmazdır. Hukuk devletinde ise adaletin, hak ve
özgürlüklerin gereklerine uyulması savsaklanamayacağı gibi yöneticilerin
kişisel tutumlarına, gelişigüzel isteklerine bırakılamaz. Anayasa'nın
radyo-televizyon yayınlarının çok yönlü etkinliği gereği sağladığı güvencenin
anlamına ters düşen düzenlemeler uygun karşılanamaz. Temel erek,radyo-televizyon
yönetiminin siyasal iktidarın etkisinden uzak tutulmasıdır. Dışlanan etki,
yalnız siyasal iktidarla sınırlı olmayıp tüm yönetim makamlarının, siyasal
partilerin, gerçek ve tüzelkişilerin de yansızlığı gölgeleyecek tutum ve
davranışlarına kapalılığı anlatır. Yansızlığı olumsuz yöndeetkileyecek
sınırlama ve kayıtlamalar da yerinde görülemez. Demokratik bir toplum düzeninde
karşılıklı etkileşiminoluşturduğu olumlu ortamın hertürolumsuz etkiden
korunması gerekir. İncelenen Yasa ile TRT Kurumu, kendi sorumluluğu altında ve
özgün anlayışı içinde yansız çalışma olanağından yoksun bırakılmıştır. PTT'nin
katkısı ise kamuoyunun serbestçe oluşumunu aksatma nedeni olacak boyuttadır.
TRT'nin Anayasa'dan kaynaklanan yansız yapısı, işlevlerine müdahale ile
sarsıntıya uğradığı gibi, yayın alanındaki yetkilerle PTT müdahaleci bir kurum
olarak ortaya çıkarılmaktadır. Yasakoyucu, Anayasa'nın öngördüğü ilkelere uymak
zorundadır. TRT Kurumu'nun yansızlığını güçlendirecek düzenlemeler yerine bu
yansızlıktan hoşnut olmamaya bağlanabilecek zayıflatma yöntemini izlemesi uygun
değildir. Anayasa'nın öngördüğü yansızlığa koşut nitelikleri koruyucu biçimde
kurallar getirilmelidir. Bu bağlamda, verici kuruluşlarının yayın hizmeti
dışında düşünülmesi hizmeti olumsuz yöndeetkiler. Ulusal radyo televizyon
yayınlarında hizmeti bölerek, bilimsel kurallara aykırı biçimde parçalara
ayırarak yetkili sayısın; artırmanın atılım sağlayacağı da bir varsayımdır ve
bu nedenle de olsa Anayasa'ya aykırı düzenleme yapılamaz. Kitle iletişim aracı
olması nedeniyle toplumsal bir anlatım aracı niteliği taşıyan radyo ve
televizyon yayınları kamusal niteliklidir.Temel hak ve özgürlükler arasında
önemli bir yeri bulunan "anlatım özgürlüğü" için anayasal güvencenin
özelliği anlamlıdır. Yayınları düzenleme, yurt içine ve dışına yayın yapma
tekeli, Anayasa'dan kaynaklanan 2945 sayılı Yasa'yla, TRT Kurumu'na verilmiş
olup radyodifüzyon tekelininniteliği ve hizmetin özelliği gereği; yönetim
düzeninin Anayasa'nın 133. maddesine uygun biçimde olması gözetilecektir.
PTT'yi Anayasa'nın öngördüğü yansızlık ilkesine göre oluşmuş bir tüzelkişilik
saymak olanaksızdır. Kurumsal ve yönetsel yansızlık, ödün verilmesi
düşünülemeyecek Anayasal ilkelerdendir. Bir anlamda kurumsallaşma sayılan
demokrasi, kişisel etkilere, özellikle yürütmenin etkisine açık, onun gözetim
ve denetimine bağlı, hattâ yönetiminde ağırlığı olan kurumların yansızlığına
kabule elverişli sayılamaz. Kurulma ve yönetim niteliğini birbirinden ayırmayan
Anayasa'nın 133. maddesi yansızlığa büyük önem vermiştir.
Asıl işlevi nokta haberleşmesi (telekomünikasyon) olan PTT ile
asıl işlevi yayıncılık (radyodifüzyon)olanTRT'nin kendi yapılarıiçinde organsal
bütünlük göstermelerinekarşılıkgörevlerineilişkinkonularda teknikve yönetsel
bakımdan ayrılıklar taşıyan kurumlar-kuruluşlar olduğunda duraksanamaz. Yapısal
bütünlükleri, Anayasa'nın 133. maddesinin içeriği karşısında, radyo-televizyon
yönetimi için belirginbir özelliktaşımaktadır. Söz konusu özellik, PTT ile TRT
arasındaki sistem farkınısergilemektedir. Bu fark, radyo ve televizyon yönetiminin
"...tarafsız bir kamu tüzelkişiliği halinde düzenlenmesi"
zorunluluğunu gündeme getirmiştir. Gerçekten, Anayasa'nın sistematiği ve 176.
maddesine göreAnayasa metni içinde olmamakla birlikte ilgili oldukları Anayasa
maddelerinin konularını, aralarındaki sıralamayı ve bağlantıyı gösteren madde
başlıkları gözönünde tutulduğunda "Radyo ve Televizyon İdaresi ve kamuyla
ilgilihaber ajansları" başlıklı 133. maddenin, radyo ve televizyonyönetimini,
istasyonları ve bunların yönetimleriiçinkurulan örgütlerden oluşan bir bütün
olarak kabul ettiği anlaşılır. İstasyon kavramı, verici antenleriyle birlikte
radyo ve televizyon tesislerinin tümünü kapsadığına göre, yönetimleri yansız
kamu tüzelkişiliği niteliğinde olacaktır. Tüm toplum tarafından alınması amacıyla
yapılan radyo haberleşmesinin adı olan "radyodifüzyon", günümüzde
televizyon yayınlarını da kapsayan özellikle haberleşmedir. Bu görevin
sorumluluğunu yüklenecek yansız kamu tüzelkişiliği zorunluluğu ilkesi
karşısında, radyo ve televizyon verici istasyonlarının, program linklerinin
planlanması, projelendirilmesi, kurulması, yenilenmesi ve işletilmesinin görev
konusu yönünden merkezî yönetime bağlı PTT Genel Müdürlüğü'ne verilmesi
Anayasa'nın 133. maddesinin birinci fıkrasıyla çatışmaktadır. Anayasa'nın 133.
maddesinin öngördüğü iki değişik kuruluştan biri olan radyo ve televizyon
yönetimi içinde PTT yönetiminin organik bakımdan yeri yoktur. Amaçsal ve
işlevsel açıdan, teknik ve organik bakımdanikiayrı sistemi, ikiayrı örgütü,ikiayrı
yönetimi anlatan bu kuruluşlardan konuyla ilişkili haber ajansları dışında
kalan radyo ve televizyon yönetimi, işlevi, yapısı ve doğası gereği, yansızlığı
vazgeçilmez bir nitelik olarak bünyesinde taşımaktadır. Konu, PTT ya daTRT'nin
kendi işlevlerinde daha başarılı olup olmaması, birinin öbüründen iyi sonuç
alıp almaması değil, salt tüzelkişiliğin yansızlığı konusudur. Denetimdeki
anayasal ölçüt budur. Yansızlığın alt yapısı oluşturulmadan, daha açık bir
anlatımla, yansız bir örgüt kurulmadan yansız bir yönetimi gerçekleştirmek
düşünülemeyeceğinden, yansızbir radyo-televizyon yönetimi kurmadan yansız bir
yönetimi ve yayını sağlamak olanaksızdır. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'na
değerini veren büyük sorumluluk, yansızyapısı, yansız yönetimi ve yansız
yayınıyla Anayasa güvencesi sağlanarak korunmuştur. PTT yukarda ayrıntılı
biçimde anlatıldığı gibi Anayasa'nın öngördüğü nitelikte bir tüzelkişilik
olmadığı için 3517 sayılı Yasa'nın 1.maddesi iptal edilmelidir.
Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL ve Erol CANSEL bu görüşe katılmamışlardır.
d) Anayasa'nın 133. maddesinin ikinci fıkrasında, "Kanun;
Türk Devletinin varlık ve bağımsızlığını, ülkenin ve milletin bölünmez
bütünlüğünü, toplumun huzurunu, genel ahlâkı ve Anayasa'nın 2 nci maddesindebelirtilen
Cumhuriyetin temel niteliklerini koruyacak tarzda yayın yapmasını düzenler ve
Kurumun yönetim ve denetiminde, yönetim organlarının oluşturulmasında ve her
türlü radyo ve televizyon yayınlarında tarafsızlıkilkesini gözetir."
denilmektedir. Fıkranın başlangıcındaki "Kanun" sözcüğünden sonra
"Kurumun" sözcüğü gelmesi gerekirken bu yapılmadığından yayın yapma
eylemi öznesiz kalmakta, fıkranın sözcüklerinden kimin yayın yapacağı
anlaşılamamaktadır. Bununla birlikte, radyo ve televizyonistasyonlarının
yönetimi kendisine bırakılan tarafsız kamu tüzelkişiliğinin, yayın yapacak
kurum olduğunda bir duraksama olmaması gerekir. Radyo ve televizyon
programlarının ses ve görüntü olarak düzenlendiği ya da verildiği yerden
alıcılara erişmesine kadar geçen sürece "yayın" denildiğine göre, bu
sürecin tüm aşamalarındaki tekelin -radyolinkle resim ve ses iletilmesi ayrık
tutulursa- TRT Kurumuna ait olması gerekir. Ancak, radyo ve televizyon verici
istasyonlarının PTT'ye devri konusu, ilk planda, 133.maddenin birinci fıkrası
ile ilgilidir. İkinci fıkra ile dolaylı bir ilişkinin varlığından söz
edilebilir. Başka bir deyişle, Anayasa'ya aykırılığı belirleyen bu ikincil
ilişki değildir. Birinci fıkra, kimi ülkelerde olduğu gibi vericilerin PTT
tarafından işletilmesine engel olmasaydı yalnızca "Kurum" ya da
"yayın" sözcüklerine dayalı bir aykırılık savı geçerli olmayabilirdi.
Bu bakımdan, inceleme konusu kuralın Anayasa'nın 133. maddesinin ikinci
fıkrasına aykırı olduğu savı yerinde görülmemiştir.
2. Anayasa'nın 25. Maddesi Yönünden İnceleme:
Herkesin düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğunu, hangi
amaçla olursa olsun kimsenin düşünce ve kanaatlerini açıklamaya
zorlanamayacağını, düşünce ve kanaatleri nedeniyle kınanamayacağını ve
suçlanamayacağını öngören Anayasa'nın bu maddesi ile incelenen yasa kuralı arasında
bir bağlantı kurmak güçtür. Düşünce ve kanaat özgürlüğü kavramı, genel
yapısıyla Anayasa'nın 5. maddesinin anlamı doğrultusunda ele alınırsa, bu
kavrama Anayasa'nın 25. ve 26. maddeleriyle yapılan düzenlemenin ötesindeyeni
boyutlar verilebilir. Bu yaklaşım, düşüncenin özgürce oluşması kavramının da
aynı özgürlüğün bir başka yönü olarak kabulünü gerektirir. Düşüncelerin özgürce
oluşması için tek yönlü etkilemelerden, koşullandırmalardan kaçınılması,
özellikle radyo ve televizyon gibi etkili iletişim araçlarının bu yolda
kullanılmamasının yasalarla düzenlenmesi gerekir. Anayasa'nın 31. maddesiyle
kişilere ve siyasal partilere anten hakkı bu amaçla tanınmıştır. Anayasa'nın
133. maddesinin öngördüğü "yayınlardayansızlık" ilkesi de aynı nedene
bağlıdır. Siyasal iktidarların buyruğu altındaki PTT yönetimine, incelenen
kuralla tanınan yetki, yalnızca verici istasyonların işletilmesi olup kendi
adına yayın yapması ya da yapılan yayınlarüzerinde tasarrufta bulunması söz
konusu değildir. Bakım ya da teknik aksama gibi geçerli olmayan nedenlerle kimi
yayınların izlenmesine bir devlet kurumunun engel olabileceği düşünülmemelidir.
Bu nedenlerle 3517 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin Anayasa'nın 25. maddesiyle
çelişen biryönü görülmemiştir.
3- Anayasa'nın 26. Maddesi Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın bu maddesi, düşünce ve kanaatlerini tek başına ya da
toplu olarak değişik yollarla açıklama ve yayma haklarının resmî makamların
müdahalesi olmaksızın haber ya da fikir almak ve vermek serbestliğini
kapsadığını belirtirken kimi nedenlerle sınırlanabileceğini de öngörmektedir.
Yasa'nın incelenen 1. maddesiyle Anayasa'nın bu maddesindeki"... resmîmakamların
müdahalesi olmaksızın" durumu arasında bir bağ kurmak güçtür. Yasa'nın
haber ya da fikir alma ve verme konusunda PTT'nin müdahalesine kapı açması
düşünülemez. Özel haberleşmeyi üstlenen bir kuruluşun bu konudaki hizmeti bir
müdahale sayılamaz. Anayasa maddesinde geçen "resmî makam" sözleri
dayanak alınırsa TRT için de aynı sakınca ileri sürülebilir ki buna olasılık
verilemez. Bu durumda, incelenen Yasa kuralının Anayasa'nın 26. maddesiyle
çelişen bir yanı bulunamamıştır.
4- Anayasa'nın 31. Maddesi Yönünden İnceleme:
Anayasal güvenceye bağlanan düşünce ve kanaat özgürlüğü, düşünceyiaçıklama
ve yayma özgürlüğü, basın dışı kitle haberleşme araçlarından yararlanma
özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerin radyo ve televizyon yayınlarıyla
bağlantılı olarak gerçekleştirilmesinde en uygun sistemin, Anayasa'nın 133.
maddesinde öngörülen yansız kamu tüzelkişiliği tekeli olduğu benimsenirse, bu
sistemden verilen her ödünün belirtilen temel hak ve özgürlükleri olumsuz yönde
etkileyeceğinin, bu bağlamda verici istasyonlarının PTT'ye devrinin de aynı
sonucu doğuracağının kabulü gerekir.Oysa,radyo ve televizyon istasyonlarının
devlet tekeline alınması, düşünce ve düşünceyi yayma özgürlüğünün buyolladaha
kolay kullanılacağına inanılmasından değil, bu çok etkili araçların devletin
güdümü, gözetim ve denetimi altında tutulmak istenmesinden kaynaklanmaktadır.
Nitekim, Anayasa'nın 133. maddesi, bir yandan yansızlıkilkesini benimserken
öbüryandan devletin varlığı için vazgeçilmez gördüğü belli konuları bundan
ayrık tutmuştur. Radyo ve televizyon yayınlarının özel girişime bırakıldığı
ülkelerde bile, devletin bu yayınları değişik yollarla olabildiğince
denetlemeye çalıştığı bilinmektedir.
Siyasal iktidarların yayın konusundaki devlet tekelini kötüye
kullanma eğilimine girebilecekleri düşüncesiyle Anayasa'nın aldığı değişik
önlemler içinde yayınlarda yansızlık, haberlerde doğruluk ve yansızlık, istasyonların
yansız bir kamu tüzelkişiliğince kurulup yönetilmesiilkeleriyleanten hakkı
vardır. Bu önlemlere ilişkin kurallar devlet tekelinin bir ürünü olarak değil,
bu tekelin sakıncalarını gidermek amacıyla konulmuştur. Bu durumda, tekel
sisteminden uzaklaşılmasına neden olan her düzenlemenin, mutlak olarak
belirtilen hak ve özgürlükleri kısıtlayacağını kabul etmek doğru olmaz.
İncelenen kural, PTT'ye programların içeriğini belirleme, radyo ve
televizyondan kitle haberleşme aracı olarak yararlanmayı engelleme hakkını
vermediğiiçinAnayasa'nın 31. maddesiyle çelişmemektedir.
5. Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın 133. maddesiyle kurala bağlanan yansızlık ilkesi, 31.
maddesiyle kişilere ve siyasal partilere tanınan anten hakkı, eşitlik ilkesinin
radyo, televizyon yayınlan alanına yansıması olarak değerlendirilebilirse de
yukarıda da belirtildiği gibi, vericilerin işletilmesinin PTT idaresine devri,
program düzenlenmesi ve bunların yayınıkonusunda bu idareye herhangibir yetki
vermez. Bunlar üzerindeki tasarruf hakkı, daha önce olduğu gibi, yalnızca
yansızbir kamutüzelkişiliğiniteliğinde olan TRT Kurumu'nundur. Bu bakımdan,
inceleme konusu kuralın Anayasa'nın eşitlik konusunudüzenleyen10. maddesiyle
doğrudan bir ilişkisi bulunmamaktadır.
6. Anayasa'nın 13. Maddesi Yönünden İnceleme:
3517 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin Anayasa'nın 25., 26. ve 31.
maddelerine aykırı olmadığı, maddenin düşünce ve kanaat özgürlüğü, düşünceyi
açıklama ve yayma özgürlüğü ve kamu tüzelkişilerininelindeki basın dışı kitle
haberleşme araçlarından yararlanma hakkıyla doğrudan ilişkisi bulunmadığı, bu
hak ve özgürlükleri kısıtlamasının söz konusu olmadığı belirtilmişti. Buna
bağlı olarak, 1. maddenin bir temel hak ya da özgürlüğün sınırlandırılması
durumunda uygulanacak ölçüyü gösteren 13. maddeye aykırılığından söz etmek
olanağı da yoktur.
7. Anayasa'nın 5. Maddesi Yönünden İnceleme:
İptali istenilen yasa kuralı ile devletin temel amaç ve
görevlerini açıklayan Anayasa'nın 5. maddesi arasında bir ilişkibulunmamaktadır.
Kavramları genişletip bağlantıları artırarak değerlendirme, maddelerin
kapsamını sınırsızlığa kadar götürebilir. Sorunu,ilgialanıyla sınırlı tutarak
incelemek gerekir. Bu durumda da doğrudan ya da dolaylıbirilişkisözkonusu
değildir.
8. Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme:
Radyo ve televizyon vericilerininişletilmesininPTT'ye devrini
öngörenYasa kuralının düşünce ve düşünceyi açıklayıp yayma özgürlüğünü doğrudan
etkilemediği yukarda belirtilmişti. Düzenlemede, Cumhuriyetin niteliklerini
ilgilendiren bir duruma rastlanmamıştır. Anayasa öngörmüşolsa idi hukuk
devletinde radyo ve televizyon vericilerinin kurulupişletilmesi bir başka
devlet kuruluşuna ya da ortak yönetime verilebilirdi.
9. Anayasa'nın Başlangıç Bölümü Yönünden İnceleme:
Dava dilekçesinde Anayasa'nın Başlangıç bölümüne aykırılık savı,
yasa kuralının Anayasa'nın 25., 26. ve 31. maddelerine aykırı olduğu
varsayımına dayandırılmıştır. Düzenlemenin, Anayasa'nın Başlangıç bölümündeyer
alan herhangi bir ilkeye, özellikle "Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki
temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak
... maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine sahip
olduğu" ilkesine ters düşen bir yönü yoktur.
B. 3517 Sayılı Yasa'nın 2. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu:
PTT'nin, program sayısı kadar radyo ve televizyon yayın şebekesini
TRT'ye ayıracağını, PTT'nin bu şebekeleri yayın amacıyla kendisinin
kullanamayacağı gibi gerçek ya da tüzelkişilere, kamu kurum ve kuruluşlarına
kiralayamayacağım, kullandırmayacağını ve yayına verilecek radyo ve televizyon
programlan ile yayın saatleri üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunamayacağım
öngören bu maddenin Anayasa'nın Başlangıç bölümüne, 2., 5., 10., 13., 25., 26.,
31. ve 133. maddelerine aykırı olduğu savı, sözü edilen Yasa'nın I. maddesinin
Anayasa'nın Başlangıç bölümü ile 2., 5., 10., 13., 25., 26. ve 31. maddelerine
aykırı olmadığı yolundaki gerekçeler 2. madde için de geçerli olduğundan,
yalnızca 133. madde yönündenirdelenecektir.
PTT'nin olanaklarıyla sınırlı olarak TRT'ye program sayısınca
yayın şebekesi ayırması, bunların dışında kalan şebekeleri kendisinin kullanıp
yayın yapmaları için başka kişi ve kuruluşlara kiralayacağı anlamınagelemez.
Bir yasa kuralında, yazılanların amaca uygun yorumu yerine, yazılmayanlardan ve
karşı kavramlardan kalkarak kimi yargılara varmak ve hukuka karşı hile
yapıldığını öne sürmek yanıltıcı olur. Kamu hukuku alanında yetkilerin açıkça
belirtilmiş olması gerekir. Bir düzenlemede kimi eksiklikler olduğu savından
yola çıkarak kuralın amacı konusunda kimi varsayımlar ve olasılıklar ileri
sürmek uygun bir yöntem değildir.
PTT ya da başka bir kuruluşun, Yasa'da var olduğu ileri sürülen
boşluktan yararlanarakradyo ve televizyon yayını yapmalarına, öncelikle
Anayasa'ya uygun yorumlanmaları koşuluyla, 2954 ve 3517 sayılı Yasalar
engeldir. Ayrıca, Anayasa'nın hiçbir kimse ya da organın kaynağını Anayasa'dan
almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağına ilişkin6. ve konuyu özel olarak
düzenleyen 133. maddeleri böyle bir uygulamaya gidilmesini olanaksız kılar. Bu
bakımdan dilekçede yer alan olasılıklar üzerinde daha fazla durulmayacaktır.
Yasa'nın 2. maddesinde PTT'nin TRT'ye program sayısı kadar radyo
ve televizyon yayın şebekesini ayırması her şeyden önce fiziksel olanak
sorunudur. Verici istasyonların kurulup işletilmesi tekelinin TRT'ye ait olması
durumunda, bu Kurum yayın hedeflerini saptayıp, program sayısıyla verici
şebekesini bir plân içinde geliştirebilecek,alt yapıyı kurma yolunda
çabalarını, erişmek istediği amaçla uyumlu olarak yoğunlaştıra-bilecekken,
vericilerin planlanması, projelendirilmesi, kurulması, yenilenmesi ve
işletilmesinin PTT'ye devredilmesiyle, TRT yönetimi, yeni programları devreye
sokma ve mevcut programların yayın alanlarını genişletme konusunda bağımlı
duruma gelmiştir. Bu, bir sakıncadır. Yapılan bu düzenleme, yeni kanalların
devreye girmesinin, alt yapıyı hazırlama görevini üstlenen PTT'nin güdümüne
girmesi sonucunu doğuracaktır. Nitekim, Yasa'nın yukarda incelenen 1.
maddesiyle, radyo ve televizyon verici istasyonlarının, program linklerinin
planlanması görevi PTT'ye verilmiştir. Yeni kanallar açılmasında, yeni
yayınların öncelikle hangi bölgelerde başlatılacağı yolundaki seçimde,
yayınların tüm ülkeye ulaşmasının planlanmasında vericileri plânlayıp kuracak
ve işletecek PTT'nin rolü belirleyici olacaktır.
Benzer bir sakınca, PTT'nin "yayın saatleri üzerinde herhangi
bir tasarrufta" bulunamayacağına ilişkin kural nedeniyle ortaya çıkabilir.Vericilerin
TRT'ye ait olması durumunda bu kurum mevcut fiziksel olanaklarını ve personel
durumunu gözönünde tutarak uygun yayın süresini kolayca saptayabilir.
Vericilerin PTT'ce işletilmesi durumunda ise, Özellikle ikikurum arasında
eşgüdüm bulunmaması ya da çekişmeye varan bir rekabetin söz konusu olması
durumunda, TRT yayın süresini vericilerin olanaklarını aşacak ölçüde artırmak
suretiyle PTT işletmesini güç durumda bırakabileceği gibi, PTT haklı ya da
haksız olarak TRT'nin istediği süreylevericilerin yayın yapmasına teknik olanak
bulunmadığını ileri sürerek, yayın saatleri, dolayısıyla yayın üzerinde
tasarrufta bulunabilecektir.
Böylece, vericilerin PTT'ce işletilmesiyle başlayan yetki devrinin
doğal uzantısı, yayın alanlarının saptanıp genişletilmesi, yayın ile yayın
saatleri üzerinde dolaylı tasarrufta bulunulmasıyla sonuçlanacaktır. Oysa,
gerekçede, "2. madde ile bu Kanunun Anayasanın 133. maddesine uygunluğu
sağlanmakta, yayınların idaresinin tamamen TRT'ye ait olduğu vurgulanmakta ve
PTT'nin sadece radyo ve televizyon verici istasyonlarının mülkiyetine ve teknik
işletmesine sahip bulunduğu belirtilerek yayınların idaresine müdahale edilmesi
önlenmiştir" denilmektedir.
Aynı biçimde, inceleme konusu Yasa'ya ilişkin, 24.11.1988 günlüAnayasa
Komisyonu Raporunda "Verici istasyonların sadece kurulmasının,
mülkiyetinin ve teknik işletmesinin PTT'ye ait olacağını, yayınların idaresinin
kesinlikle tarafsız TRT tarafından yapılacağını, hiçbir şekilde müdahalenin söz
konusu olmayacağını öngören tasarının, Anayasanın 133. maddesine aykırı
bulunmadığı Komisyonumuzca benimsenmiştir" denilmektedir.
Ne var ki, Anayasa'nın 133. maddesi, yalnızca yayınların
yönetilmesinin değil, daha genel bir kavram olan "radyo ve televizyon
istasyonlarının kurulup idare edilmesinin, tarafsız bir kamu tüzelkişiliğine
ait olacağından" söz etmektedir. Kaldıki, yukarıda belirtilen, dolaylı
etkilemeler de gözetilirse, PTT'nin yetkisinin "mülkiyet ve teknik
işletme" ile sınırlı olmadığı anlaşılır.
2954 sayılı Yasa'nın 3. maddesine göre, radyo ve televizyon yayını
elektromanyetik dalgalar yoluyla halkın doğrudan alması maksadıyla yapılan
resim ve ses yayınlarını, verici istasyon ise, radyo ve televizyon yayını
yapmak üzere donatılmış her türlü hareketli ya da sabit kuruluşu anlatır.
Ana-yasakoyucu, yayın yapan kurumun yayınlar üzerinde tam olarak egemenliğinin
sağlanmasını, yayın ve programlara ilişkin olarak her türlü tasarrufta bulunma
yetkisi yayında, yayın yapmak üzere donatılmış verici istasyonların kurulup
yönetilmesinin de aynı kuruma aitolmasında yarar bulmuş olacakki,133. madde ile
istasyonların yönetimini yayın yapacak kuruluşa bırakmıştır.
Radyo ve televizyon istasyonları konusunda tekel hakkı tanımakla
Anayasa, yayın yapacak yansız kamu tüzelkişiliğinin, başka bir kuruluşa bağımlı
olmaksızın, kendi teknik olanakları, teknisyenleri ve tesisleriyle, dıştan
gelecek her türlü doğrudan ya da dolaylı müdahale olasılığından uzak, yayınını
alıcılara ulaştırmasını hedef almıştır. Hem yayın, hem istasyonlar üzerinde
tekel kurulmasının amacı budur. Bu sistemden verilecek ödün 133. maddenin
sözüyle ve ruhuyla bağdaşmaz. Bu durumda radyo ve televizyon vericileri
üzerinde tarafsız bir kamu tüzelkişiliğine (uygulamada TRT-ye) tanınan radyo ve
televizyon istasyonu kurma ve yönetme tekelini ortadankaldırıp, verici
istasyonlar açısından PTT'ye bağımlı kılar Anayasa'nın 133. maddesiyle bağdaşamayan
3517 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin iptali gerekir.
Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL ve Erol CANSEL bu görüşe
katılmamışlardır.
C. 3517 Sayılı Yasa'nın 6-. ve 7. Maddelerinin Anayasa'ya
AykırılıkSorunu:
İçerikleri, kararın "Yasa Metinleri" bölümüne olduğu
gibi alınan benzer nitelikteki bu maddeler, aykırı bulundukları ileri sürülen
Anayasa'nın 133. maddesi yönünden birlikte incelenecektir.
1- Sözü edilen ikimadde benzer amaçlı bir düzenleme getirerek,
Yasa'nın daha önce incelenen 1. ve 2. maddeleriyle radyo ve televizyon verici
istasyonlarının kurulup işletilmesi yetkisinin PTT yönetimine verilmesi
sisteminin gerekleriyle bağdaşmayan kuralların ayıklanmasınıya da öngörülen
düzene uyumunu sağlamışlardır. Daha önce açıkça belirtilmese de yine TRT'ye ilişkin
olan programın stüdyo çıkışından PTT linklerine ulaştırmasıyla TRT Kurumu'nun
"yayma" konusundaki görevi sınırlandırılmış, Anayasa gereği yansız
bir kamu tüzelkişiliğince kurulup yönetilmesi zorunlu bulunan verici
istasyonların kurulması, genişletilmesi ve geliştirilmesi TRT'nin görevi
olmaktan çıkarılmıştır.
2- Aynı biçimde, 7. maddeyle 2954 sayılı Yasa'nın 3. ve 48.
maddeleri dışındaki kurallarından "verici istasyonlar" sözcükleri
ayıklanmış ya da bu istasyonlarla ilgili kimi hükümler kaldırılmıştır. TRT
Yasası'nın vericiler üzerindeki yetkisini son erdiren düzenlemeyi, yukarda
Yasa'nın 1. ve 2. maddeleri yönünden açıklanan gerekçelerle Anayasa'ya uygun
bulmak olanağı yoktur. Aynı nedenlerle 6. ve 7. maddeler de iptal edilmelidir.
Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL ve Erol CANSEL bu görüşe
katılmamışlardır.
D. 3517 Sayılı Yasa'nın Geçici 1. Maddesinin Anayasa'ya AykırılığıSorunu:
Sayılan kimi yerleri dışarda tutarak TRT tarafından yönetilmekte
ve işletilmekte olan tüm radyo ve televizyon verici ve aktarıcı istasyonları,
program linkleri, uydu ve yer istasyonları (TVRO'lar)yla bunlara ilişkin
taşınır ve taşınmaz mallar, her türlü donanım, yedekler, enerji iletişimhatları,
antenler, döşemeler, araç ve gereçlerle yeni kurulacak tesisler için edinilen
taşınır ve taşınmaz malların PTT'ye devrini ve devir yöntemini öngören bu
maddenin Anayasa'nın 133. maddesine aykırı olduğu savı incelenirken Yasa'nın 1.
ve 2. maddelerini gözönünde tutmak zorunluluğu açıktır.
İptali gereken 1. ve 2. maddeler için açıklanan gerekçelerle,
geçici 1. maddenin de Anayasa'nın 133. maddesiyle bağdaşmadığı açıktır. Mal ve
varlıklarının elinden alınmasıyla bunlara bağlı olarak kamu tüzelkişisiningörev
yapmasını engelleyen kuralın 133. madde karşısında geçerliği savunulmaz. Madde,
tüm fıkralarıyla birlikte iptal edilmelidir.
Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL ve Erol CANSEL bu görüşe
katılmamışlardır.
E. 3517 Sayılı Yasa'nın Geçici 2. Maddesinin Anayasa'ya AykırılığıSorunu:
Görevli personelin PTT'ye kadrolarıyla birlikte aktarılmasına,
yeni görev unvanlarına uyarlanmalarına, sözleşmeli konuma geçmek isteyenlere
yapılacak uygulamaya, ücret durumuna ve TC. Emekli Sandığıyla ilgili
koşullarına ilişkin bu maddenin birinci fıkrasının Anayasa'nın 2., 7., 8., 87.,
128. ve 129.; ikinci fıkrasının da Anayasa'nın 2., 10., 13., 38., 55. ve 129.
maddelerine aykırı olduğu savı ayrı ayrı ele alınacaktır.
Geçici 2. maddede "intikal edebilir" denilmekte ise de,
bundan, personelePTT'ye geçip geçmeme konusunda bir seçenek tanındığı anlam:
çıkarılmamalıdır. Kimlerin geçiş yapacağını kurumları belirlemiştir. PTT'ye
geçen personel, durumlarına uygun görev unvanlarına bu kuruluşça intibak
ettirilmişlerdir. Bunlardan isteyenlere sözleşmeli statüsüne geçme hakkı
tanınmıştır. Kadrolu çalışmakta iken, sözleşmeli statüsüne geçen personel,
dilerse Emekli Sandığı ile bağlılığını sürdürebilecektir. Bilinmektedir ki, 22.
l. 1990 günlü, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 12. maddesi,sözleşmeli
personelin tümünü Emekli Sandığı'na bağlı kılmıştır.
İnceleme konusu kuralın ikinci fıkrasına göre PTT'ye devredilen
personelden, TRT'den almakta oldukları aylık ve ücretleri, intibak
ettirildikleri yeni görevlerine ait aylık ya da ücretten yüksek olanlar, aylık
ve ücretler eşitleninceye kadar almakta oldukları aylık ya da ücret almaya devam
edeceklerdir.
Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon işletmesi, bir kamu
iktisadi kuruluşu olarak hizmetlerini memurlar, sözleşmeli personel ve işçilereliyle
yürütür. Personel rejimi, 657 sayılı Devlet Memurlar: Yasası, 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve sözleşmeli personele ilişkin düzenlemelerde yer
almaktadır. 22.1.1990 günlü, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu
iktisadî teşebbüsleri personel rejimi yeniden düzenlenmiş ve 233 sayılı
Yasa'nın personele ilişkinhükümlerinden çoğu, bu Kararname'nin 59. maddesiyle
yürürlükten kaldırılmıştır.
TRT Kurumu personel rejimi için de benzer bir düzenleme söz
konusudur. 2954 sayılı Yasa'nın 50. Maddesine göre Türkiye Radyo-TelevizyonKurumu
personeli, bu Yasa'yla yapılan özel düzenlemeler dışında, kamu iktisadî
kuruluşlarının personel rejimine bağlıdır. 2954 sayılı Yasa'nın 49.-S6.
maddelerden oluşan beşinci bölümü personele ilişkin kurallar koymaktadır.Başlama
ve yükselme derecelerine, mahrumiyet zammına, Kurum personeline maaşları
dışında verilecek tazminata ödenecek ikramiye ve fazla çalışma süresine ilişkin
olarak 2954 sayılı Yasa'da yer alan bu kurallar TRT çalışanlarını oldukça
avantajlı bir konuma yerleştirmiş, aynı sınıf ve derecedeki PTT çalışanlarından
fazla maaş ve ücret almalarını sağlamıştır. İnceleme konusu kural, zaman
içinde, PTT personeli ile TRT'den intikal eden personelin ücretini denklemeyi
amaçlamaktadır.
1- Geçici 2. Maddenin BirinciFıkrasının;
a) Anayasa'nın 128., 129., 7., 8., 87. ve 2. Maddeleri Yönünden
İncelenmesi :
Anayasa'da hangi konularda bir yasa çıkarılamayacağı hakkında
sınırlayıcı bir kural yoktur. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin zorunlu gereklerine
uymak koşuluyla, Yasama Organı, her alanda yasayla düzenleme yapabilir. Nitekim
bir kimseye aylık bağlanması gibi öznel işlemle yürütülecek türden işler için
bile yasa çıkartabilmektedir. Ancak, geçici 2. madde ile yapılan düzenleme bu
nitelikte değildir. Verici istasyonların PTT'ye devrinin zorunlusonucu olarak
buralarda çalışan personelin PTT'ye geçirilebileceği öngörülmüştür. Bu, yasa
ile yapılan bir düzenlemedir. İlgili yönetim, Yasa'nın verdiği bu yetkiye
dayanarak gerçekleştireceği koşu1-işlemle personelden bir bölümünün PTT'ye
geçişini sağlayabilecektir. Başka bir deyişle, inceleme konusu kural, yönetim
işleminin yasal dayanağını oluşturacaktır. Bu açıdan bakıldığında, inceleme
konusu kural, Anayasa'nın 128. maddesine aykırı olmadığı gibi, yetki devri
olarak da nitelendirilemez. Dolayısıyla Anayasa'nın 7., 8. ve 87. maddelere
aykırılığının söz konusu olmadığı sonucuna varılır.
Yapılan düzenlemenin disiplin cezası niteliğinde olduğu, böylece
129. maddeye de aykırılık bulunduğu ileri sürülmekte ise de, bir zorunluluk
sonucu, belli kimseler amaçlanmaksızın personelin bir devlet kurumundan başka
bir devlet kurumuna geçirilmesi yolundaki yasal düzenleme, disiplin cezası
olarak nitelendirilmeyeceğinden, bu sav da geçerli değildir.
Dava dilekçesinde, TRT personelinin bu Kurumda çalışma konusunda
kazanılmış hakkı bulunduğu, personele istek dışı yer değiştirildiği, bunun da
hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilmektedir.
Anayasa, koşulları ne olursa olsun memurlara, kurumlarının
değiştirilemeyeceği yolunda bir güvence tanımak isteseydi kuşkusuz bunu açıkça
belirler, hukukun genel ilkesine bırakmazdı. Kaldıki, hukukun genel ilkeleri
arasında böyle bir kuralın varlığından da söz edilemez. Benzer uygulamalara,
yeni bakanlıklar kurulması ya da bir bakanlığın kaldırılması, yenigenelmüdürlükler
kurulması ya da iş bölümünde değişiklik yapılması gibi gereklerle sık sık
başvurulmaktadır. Belirtilen nedenlerle Anayasa'nın 2. maddesine aykırılık söz
konusu olmamaktadır.
b) Anayasa'nın 133. Maddesi Yönünden İnceleme:
Yasa'nın geçici 2. maddesinin birinci fıkrası, bağımsız olarak ele
alındığında radyo ve televizyon vericilerinde görevli personelin kadrolarıyla
birlikte PTT'ye geçmesini sağlayan düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olmadığı
söylenebilir. Ancak konu, aynı Yasa'nın 1. ve 2. maddesi ve yapılan
düzenlemenin amacıyla birlikte düşünülmelidir. Gerçekten de, bu Yasa'nın 1. ve
2. maddesiyle esasları belirlenen, verici istasyonlarının PTT İdaresince
kurulup işletilmesi yöntemi Anayasa'ya aykırı bulunurken, busistem uygulamaya
geçirmeye yönelik olan inceleme konusu kuralın, Anayasa'ya uygun bulunması
çelişkili olur. Geçici 1. madde, tesis; inceleme konusu kural ise personel
açısından yeni sistemin gerçekleşmesini sağlamaktadır. Yukarda, inceleme konusu
Yasa'nın l. ve 2. maddeleriyle benimsenen, vericilerin PTT'ce işletilmesinin,
Anayasa'nın 133. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır Bu sistemi
uygulamaya koyan, işlemesini sağlamayı amaçlayan geçici 2. maddenin birinci
fıkrası da Yasa'nın 1.ve 2. maddeleriyle geçici 1. maddenin incelenmesi
sırasında belirtilen gerekçelerle Anayasa'nın 133. maddesininilkfıkrasına
aykırıdır.
2- Geçici 2. Maddenin İkinci Fıkrasının Anayasa'nın 38., 129., 2.,
13., 55. ve 10. Maddeleri Yönünden İncelenmesi:
Dava dilekçesindeki Anayasa maddeleri sıralamasına göre incelenenikinci
fıkra, TRT'den geçen personelden, TRT'de aldıkları aylık ve ücretleri uyarlandıkları
görevinkinden yüksek olanların farkı, aylık ya da ücretleri eşitleninceye kadar
almakta oldukları ücreti almayı sürdüreceklerim öngörmektedir. Sağlıklı bir
sonuca varmak amacıyla önce kimi belirlemelerin yapılmasında yarar
bulunmaktadır.
İnceleme konusu kurala benzer hükümlerin kimi düzenlemelerde de
yer aldığı gözlenmektedir. 16.2.1989 günlü, 3522 sayılı Yasa'nın 2. maddesi,
22.1.1990 günlü, 399 sayılıKanun Hükmünde Kararname'nin geçici 5.maddesi
bunlara örnektir. Buna karşılık11.11.1983günlü, 2954 sayılı Türkiye Radyo ve
Televizyon Yasası'nın geçici 8. maddesi değişik bir yaklaşım içinde konuyu
düzenlemiştir:
"Bu Kanuna göre yapılacak yeni düzenlemeler nedeniyle; yeni
kadroları eski kadrolarından daha aşağıda olan görevlilerin eski kadrolarına
ait aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminat ve diğer kazanılmış haklan,
Türkiye Radyo Televizyon Kurumundaki yeni görevlerinde kaldıkları sürece
şahıslarına bağlı olarak saklı tutulur..."
16.2.1989 günlü, 3522 sayılı Yasa'nın 2. ve 5. maddelerine ilişkin
Anayasa Mahkemesi'nin 12.12.1989 günlü, Esas: 1989/11, Karar: 1989/48sayılı
kararında kazanılmış haklar için; "Temelde aslî bir yetkiye dayanılarak
yürürlüğe konulan yasa ile bağlı bir yetkiyle çıkarılan tüzük, yönetmelik,
kararname gibi yürütmenin genel düzenleyici işlemlerini içeren kural işlemler,
nesnel ve genel hukuksal durumlar yaratırken düzenledikleri konularda statü
oluştururlar. Kişilerin bu statülere alınmaları özel ve kişisel bir işlemle
(şart işlemle) olanaklıdır. Nesnel ve genel hukuksal durumun bu şart işlemle
özel hukuksal duruma dönüşmesi kazanılmış hak yönünden yeterli değildir.
Nitekim bir kişinin memur ya da emeklilik statüsüne sokulması bu statüden
hiçbir halde değişiklik yapılmayacağı anlamına gelmez. Kural işlemler her zaman
değiştirilebilir ya da yargı organları tarafından Anayasa'ya veya yasaya aykırı
görülerek iptal edilebilir. Kural işlemin değişmesi ya da ortadan kaldırılması,
ona bağlı kişi ile ilgili şart işlemi de etkiler. Bu durumda ilerisi için
kazanılmış haktan söz edilemez. Ancak kişi, yeni kural tasarrufa göre oluşan
statüde yerini alır. Kazanılmış hak kişinin bulunduğu statüden doğan (maaş
gibi), tahakkuk etmiş ve kendisiyönündenkesinleşmiş, kişisel alacak niteliğine
dönüşmüş haklar için söz konusudur."denilmektedir.
Bir memurun hukuksal statüsündeki değişiklik, memurun bu
değişiklikten sonraki durumunu etkileyeceğinden akçalı hakları yeni konumuna
bağlı olur. Yeni konum, akçalı hakları azaltıyorsa bu durumu konuma dayanan
genel bir hukuksal düzenlemenin doğal sonucu saymak gerektiğinden kazanılmış
hak kavramına aykırı bulmak güçtür. Kadrosuyla birlikte PTT'ye geçen personelin
yükselme hakkı da elinden alınmış değildir. Bekleme süresi içinde, kazandığı
derece üzerinden yükselmeleri yapılacaktır. Ancak, TRT'de aldığı aylık ve ücret
yüksek olduğu için eşitleninceye kadar yükselmeler PTT'de alınan miktara
yansımayacaktır. Bu durumda Ana-yasa'nın 2. maddesine bir aykırılık bulunmadığı
gibi, uygulama aynı konumdaki tüm personeli kapsadığından Anayasa'nın 10.
maddesine aykırılık da söz konusu değildir.
İncelenen kuralla, Anayasa'nın 13. maddesi arasında da bir
bağlantı bulunmamaktadır.
Yürürlükteki personel rejiminde değişik adlar altında alınan
ücret, aynı nitelikteki işler için bile kurumdan kuruma değişmektedir. TRT personelinin
yüksek ücret alması, daha önce de belirtildiği gibi, 2954 sayılı Yasa'da
ücretler konusunda kimi özel kuralların yer almasından kaynaklanmaktadır.
TRT'den geçen personelin aylık ya da ücretinin zaman içinde eşitlenmemesi, aynı
işi yapan öbür PTT personeli açısından adaletsiz uygulamalara, verici
istasyonlarda çalışan- tüm personelin ücretinin TRT'den geçenler düzeyine
çıkarılıp bu farkın korunması ise, PTT İdaresi'nin ücret politikasında
dengesizliklere neden olabilir. Bu bakımdan, Yasa-koyucu'nun benimsediği ara
sistemin "ücrette adalet sağlanması" başlıklı 55. maddeye aykırı
olduğu söylenemez.
Yasakoyucu, teknik kimi nedenlere dayalı olarak, verici
istasyonların, PTT Kurumu'na devredilmesine ve bu Kurumca işletilmesini
sağlamak amacıyla 3517 sayılı Yasa'yı çıkarmıştır. Bu Yasa'nın çıkarılmasında
belir-ilen tesislerde çalışan personeli cezalandırmak amacının yattığını
sezin-emek olanağı yoktur. Yeni düzenlemeyle personelin statü (konum)
değişikliğine uğraması ve bu arada aylık ya da ücret açısından daha elverişsiz
3İr duruma sokulmasını ne Anayasa'nın "suç ve cezalara ilişkin
esaslar" koyan ne 38. ve ne de disiplin cezalarına ilişkin esaslar koyan
129. maddeleri kapsamında görmek olanağı vardır. Sonuç olarak, yapılan
düzenlenenin bu maddelere aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Geçici 2. maddenin "Kadrolu çalışmakta iken istekleri üzerine
sözleşmeli statüye geçen personelden TC. Emekli Sandığı ile ilgilerinin
devamını talep edenlerin sandıkla irtibatı devam eder" biçimindeki sonuncu
fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı konusunda bir görüş ileri sürülmediği gibi,
madde lava kapsamında sayılsa bile herhangi bir aykırılık söz konusu değildir.
Ancak, Yasa'nın 2. maddesinin birinci fıkrasının iptali, birbirini
tamamlayan, biri öbürünün dayanağını, koşulunu ve sonuncunu oluşturan niteliği
ve içeriği yönünden ikinci fıkranın da iptalini gerekli kılmaktadır. Kaldıki,
Anayasa'nın 133. maddesinin öngördüğü yansız kamu tüzelkişiliğinden alınması
olanaksız görevde çalışan kişilerin başka bir devlet kurumuna geçirilmesinin
sonucunu düzenleyen Yasa'nın ikinci fıkrası da, birinci fıkraya ilişkin iptal
gerekçeleriyle, Anayasa'ya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle 3517 sayılı Yasa'nıngeçici 2. maddesi iptal
edilmelidir.
Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL ve Erol CANSEL bu görüşe
katılmamışlardır.
F- 3517 sayılı Yasa'nın iptali kararlaştırılan 1., 2., 6., 7.
maddeleriylegeçici 1. ve 2. maddeleri, 3. ve 4. maddelerinin ve geçici 4.
maddesinin uygulanmaması sonucunu doğurmuştur. Bu üç madde de, bu nedenle 2949
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un
29. maddesi gereğince iptal edilmelidir.
G- İptal edilen kuralların doğuracağı hukuksal boşluk kamu
yararınıolumsuz yönde etkileyecek nitelikte bulunduğundan iptal hükmünün Resmî
Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun
görülmüştür.
V- SONUÇ:
12.1.1989 günlü, 3517 sayılı "Radyo ve Televizyon Verici
İstasyonlarının Posta, Telgraf ve Telefon işletmesi Genel Müdürlüğü Tarafından
Kurulması ve İşletilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun"un;
A) L, 2., 6., 7. maddeleriyle Geçici 1. ve 2. maddelerinin
Anayasa'yaaykırı olduğuna ve İPTALLERİNE, Servet TÜZÜN, İhsanPEKEL veErol
CANSEL'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B) İptal edilen kurallar 3517 sayılı Yasa'nın 3., 4. ve Geçici 3.
maddelerinin uygulanmaması sonucunu doğurduğundan bu maddelerin de 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29.
maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALLERİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C) İptal edilen kurallar hukuksal boşluk doğuracağından ve bu
boşluk kamu yararını olumsuz yönde etkileyecek nitelikte olduğundan iptal
hükmünün Resmî Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe
girmesine Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü ve 2949 sayılı Yasa'nın 53.
maddesinin dördüncü fıkrası gereğince, OYBİRLİĞİYLE,
18.5.1990 gününde karar verildi.
Başkan
Necdet
DARICIOĞLU
|
Başkanvekili
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Muammer TURAN
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa Gönül
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Karar gerekçesinde de belirtildiği üzere dava konusu yasal
düzenleme ile :
1- PTT'ye radyo ve televizyon istasyonlarının hizmete hazır
bulundurulması görevi verilmektedir. Kendi adına yayın yapması ya da yapılan
yayınlar üzerinde tasarrufta bulunması söz konusu değildir. Geçerli olmayan
nedenlerle kimi yayınların izlenmesine bir devlet kurumunun engel olabileceği
düşünülmemelidir.
2- Haber ya da fikir alma ve verme konusunda PTT müdahalesine kapı
açıldığı düşünülemez. Haberleşme hizmetlerini ve gizliliğini Devlet adına
üstlenen bir kuruluşun bu konudaki hizmeti de bir müdahale sayılamaz.
3- PTT'ye yayın programlarının içeriğini belirleme, ya da kitle
haberleşme aracı olarak radyo ve televizyondan yararlanmayı engelleme hakkıverilmemektedir.
Buna göre Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetler ile TRT'nin yayıngörevini
engeller bir durumdan söz edilemez.
Hukuk devletinde radyo ve televizyon vericilerinin kurulup
işletilmesinin bir başka devlet kuruluşuna verilmesine bir engel de yoktur.
Demokratik ülkelerde de benzeri uygulamalar vardır.
1961 Anayasası'nın 121. maddesindeki "Radyo ve televizyon
istasyonlarının idaresi, özerk kamu tüzel kişiliği halinde kanunla
düzenlenir." kuralı 20.9.1971 Tarih 1488 sayılı kanunla yapılan
değişiklikle "Radyo ve Televizyon istasyonları, ancak Devlet eli ile
Kurulur ve idareleri tarafsızbir kamu tüzel kişiliği halinde kanunla
düzenlenir." şeklini almıştır.
Bu düzenleme 1982 Anayasası'nın birinci fıkrasına yasa kuralı
dışında aynen alınmıştır. Maddenin Danışma Meclisinde görüşülmesi sırasında bir
üye "Burada mühim olan TRT'nin 1970 yılında olduğu gibi, iletişim
araçlarını kurma görevinin maddeye alınmamış olmasını takdirle karşılıyorum.
Şöyle ki: 1970'1İ yıllarda TRT kendi görevini bırakıp PTT'nin görevi olan
elektromanyetik dalgalarla haber, ses, resim naklini gerçekleştiren sistemleri
de kurmayakalkmıştır. Halbuki, 5 yıllıkplanlarda bu görevin PTT'ninolduğu
açıkça belirtilmiştir. Planlamanın kararları aksine, o günkü TRT kendi gücüyle,
kendi kuvvetiyle bunu yapmaya kalkmıştır ve yapmıştır. Bugün bu tesislerin
hepsi muattal ve atıl kapasite olarak dağ başlarında beklemektedir. Dolayısıyla
maddeye böyle bir kısım konmamasını şükranla karşılıyorum" demiştir.
Bir itirazla karşılaşmayan bu ifade Anayasa'nın 133. maddesinin
birinci fıkrasının okuma ve yorumlanmasında göz önünde bulundurulduğunda;program,
haber, ses ve resim naklini gerçekleştiren iletişim araçlarını kurma görevi
TRT'nin görevleri dışında bırakılmıştır. Kurma kelimesi ile tesis, bakım ve
işletmeyi kapsar nitelikte başka bir ifade ile hizmete hazır bulundurma
anlamında kullanılmıştır.
Buna göre Anayasa'nın 133. maddesi açık olarak iki yaptırım hükmügetirmektedir.
1- Radyo ve Televizyon istasyonlarının ancak devlet eliyle
kurulması, yayımın sağlanması.
2- Radyo ve Televizyon idarelerinin (haber, program yayın
hizmetleri ile ihtiyaç olan kanalların kullanılması) ise tarafsız kamu tüzel
kişiliği halinde düzenlenmesi.
Söz konusu kamu tüzelkişiliği 133. maddenin 2 ve 3. fıkralarında
belirtilen görevler, program ve haberleilgiliyayınlar için aranmaktadır. Yayımı
sağlayan iletişim araçlarının, radyo ve televizyon istasyonlarının kurulmasını
(tesis, bakım ve işletme) hizmete hazır bulundurulmasını Devlet üstlenmiştir.
Sadece yayının idaresinin tarafsız bir kamu tüzel kişiliği halinde düzenlenmesi
öngörülmüştür.
Bunun, radyo ve televizyonun kalkınma, sosyal ve kültürel gelişme
ve çağdaşlaşmaya etkisinin öneminden olduğu kadar alt yapının gelişmiş
teknoloji, yetişmiş personel ve büyük malî olanaklar gerektirmesinden
kaynaklandığı söylenebilir.
Noktadan noktaya haberleşme ile kitle haberleşme alt yapısı
teknolojik gelişme neticesinde uydu ve yer istasyonları, radyo-link
istasyonları, çeşitli kablo irtibatları ve diğer cihazlar tesis ve kullanım
bakımından beraberlik ve bir bütünlük göstermektedir. Aynı alt yapı herikiamaç
için de kullanılabilmektedir. Teknolojinin hızla gelişmesi ve değişmesi, güçlü
bir teknik kadro ihtiyacı karşısında; düblikasyonların önlenmesi, ülke
olanaklarının yerinde kullanılması, ekonomi ve üstün kalite sağlanması, ülkenin
ihtiyaç duyduğu haberleşme ve yayım şebekesine kısa zamanda en ucuza ve en
kaliteli erişilmesi aynı alt yapının kullanılmasıyla olanaklıdır.
Özellikle kitle haberleşme alt yapısının hızla tamamlanması çağdaş
düzeyde tutulması için gerekli şartların hazırlanması, Anayasa'nın 5. ve 26.
maddeleri hükümlerinin gereği olarak sosyal Devletin başlıca görevleri
arasındadır.
Devletin, söz konusu alt yapıyı bu arada radyo ve televizyon
verici istasyonlarını kurma (tesis-bakım-işletme) diğerbirifade ile hizmete
hazır bulundurma görevini, personeli tarafsız ve eşitlik ilkelerine yasal
olarak bağlı bir kamu kuruluşu olan ve halen noktadan noktaya haberleşme alt
yapısının tamamı ile kitle haberleşme alt yapısının büyük bir kısmını elinde
bulunduran PTT İşletme Genel Müdürlüğü'ne vermesinde yukarda arz ve açıklanan
nedenlerle Anayasa'nın 133. maddesinin birinci fıkrasına aykırılık yoktur.
Karar gerekçesinde, 1987 yılı sonuna göre ana verici istasyonlarla
yardımcı verici istasyonların büyük bölümü TRT tarafından tamamlanmış olduğu
için ikileme sakıncasından söz edilemeyeceği belirtilmekte ise de, sadece
bugünkü yayın programlarının ülke geneline yayılması için binlerce verici
istasyona ihtiyaç vardır.
Stüdyolarla vericilerin bir bütünlük teşkil ettiği görüşü de
teknik gerçeğe uymamaktadır. Stüdyo ile vericiler arasında PTT'nin Radyo-Linkistasyonları
ve link irtibatları vardır.
Teknolojideki hızlı gelişmelerle artık son yıllarda televizyon
hizmetinin sunulmasındaki klasik vericiler ve program ileten linklerin yerini
tek müşterek bir ortam almaktadır.
TRT verici istasyonlarından bir kısmı PTT'nin R/L istasyonlarında
bulunmaktadır. Çoğu da, PTT'ye geçmeden evvel şahıslara veya başka kuruluşlara
teslim edilmiştir. Halen bunların bakım ve işletmesi PTT Personelince
yapılmaktadır.
Vericilerin PTT'de olmasının yayın süresinin tesbitinde güçlük
yaratması da söz konusu olamaz. PTT alt yapıyı günün 24 saatinde hizmete hazır
tutmaktadır.
Vericilerdeki TRT stüdyoları yine TRT'nin emrinde bulunmakta arıza
halinde ne şekilde hareket edileceği, video ve ses bantlarının kullanımı ve
diğer hususlar PTT ve TRT arasında protokola bağlanmıştır. Hizmetin aksaması
söz konusu değildir.
Yapılan bu düzenleme ile yeni kanalların devreye girmesinin
PTT'nin güdümüne girmesi sonucunu doğuracağı üzerinde de durulmaktadır. Ancak,
söz konusu yasanın ikinci maddesinin düzenlenmesinden de anlaşıldığı üzere
program adetlerini, kanal ihtiyaçlarını saptamak TRT'nin yetkisindedir. PTT'ye
Devlet tarafından, Anayasa'nın 133. maddesinin 1. fıkrası uyarınca TRT'nin
belirleyeceği kanallar ve program için gerekliait yapıyı ülke genelinde kurma
ve devam ettirme görevi verilmiştir.
Devlet adına yapılan ve Devlet'in denetimine bağımlı bu hizmet,
Anayasa'nın 133. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında belirlenen TRT'nin görev ve
ilkelerini engeller nitelikte değildir.
Açıklanan nedenlerle iptal kararını oluşturan çoğunluk görüşlerine
katılmıyoruz.
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
Üye
Erol
CANSEL
|