ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1990/13
Karar Sayısı: 1990/30
Karar Günü: 20.11.1990
R.G. Tarih-Sayı :03.01.1992-21100
İPTAL DAVASINI AÇAN: Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti) TBMM Grubu adına Grup Başkanvekili Hasan
Fehmi GÜNEŞ.
İPTAL DAVASININ KONUSU: 24.1.1990 günlü, 3611 sayılı "2802
Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile 3221 Sayılı Hâkim ve Savcı Adayları
Eğitim Merkezi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında Kanun"un 1., 2-, 3., 4.,
5., 6., 7., Geçici 1. ve Geçici 2.maddelerinin Anayasa'nın 13., 36., 37., 91.,
125., 138., 139., 140., 143., 144., 145., 146., 148., ve 154. maddelerine
aykırılığı savıyla iptali istemidir.
II- YASA METİNLERİ:
A. İptali İstenilen Yasa Kuralları:
24.1.1990 günlü, 3611 sayılı "2802 Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile 3221 Sayı'ı Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararnamenin Kabulü Hakkında Kanun"un iptali istenilen 1, 2-, 3., 4., 5.,
6., 7. ile Geçici l ve Geçici 2. maddeleri şöyledir:
"Madde 1.- 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 3 üncü
maddesinin (b) bendinin (1) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
1. Adli yargıda; il ve ilçe Cumhuriyet başsavcılarını, Cumhuriyet
başsavcı vekillerini, Cumhuriyet savcılarını, Yargıtay Cumhuriyet savcıları ile
Adalet Bakanlığı merkez kuruluşunda idari görevlerde çalışan savcıları,
Madde 2.- 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunun 5 inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Yargıtay, bütün adalet mahkemeleri üzerinde, Danıştay, bütün idari
mahkemeler üzerinde yargı denetimi ve gözetimi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı,
Yargıtay Cumhuriyet savcıları üzerinde, Danıştay Başsavcısı, Danıştay savcıları
üzerinde, ağır ceza Cumhuriyet başsavcıları, merkezdeki Cumhuriyet savcıları
ile bağlı ilçe Cumhuriyet başsavcıları ve Cumhuriyet savcıları üzerinde,
gözetim ve denetim hakkına sahiptir.
Madde 3.- 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 23 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
a) Ağır ceza Cumhuriyet başsavcıları, merkezdeki Cumhuriyet
savcıları ile bağlı ilçe Cumhuriyet başsavcıları ve Cumhuriyet savcıları;
Madde 4.- 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 62 nci
maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Adalet Komisyonu başkanları, görev yaptıkları yargı çevresi
içindeki hakimlerin; ağır ceza Cumhuriyet başsavcıları ise merkezdeki
Cumhuriyet savcıları ile bağlı ilçe Cumhuriyet başsavcı ve Cumhuriyet
savcılarının; öğrendikleri disiplin cezasını gerektiren eylemlerini Adalet
Bakanlığına bildirirler.
Madde 5.- 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 94 üncü
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde hazırlık soruşturması
genel hükümlere göre yapılır. Hazırlık soruşturması yetkili Cumhuriyet
savcıları tarafından bizzat yürütülür.
Madde 6.- 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 113 üncü maddesinin
(a) bendinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Başkanın yokluğunda komisyona asıl üye başkanlık eder. Asıl üyenin
komisyona başkanlık etmesi veya yokluğunda yedek üye, Cumhuriyet başsavcısının
yokluğunda ise kendisine vekalet eden Cumhuriyet savcısı komisyona katılır.
Madde 7.- 3221 sayılı Hakim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin bir ve ikinci
fıkraları ile 11 inci maddesinde yer alan "yazılı sınav" ibareleri
"sözlü sınav" olarak değiştirilmiştir.
Geçici Madde 1.- 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ve bu
Kanuna ekli (1) sayılı cetvel ile diğer kanunlarda yer alan Cumhuriyet
savcılığı unvanı, il ve ilçe Cumhuriyet başsavcılığı; Cumhuriyet savcı
başyardımcılığı unvanı, Cumhuriyet başsavcı vekili, Cumhuriyet savcı
yardımcılığı unvanı, Cumhuriyet savcılığı; Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
savcılığı unvanı, Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet savcı yardımcılığı unvanı, Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet savcılığı olarak değiştirilmiş ve Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcı Başyardımcılığı unvanı kaldırılmıştır. Unvanları değişenler ile
kaldırılanların yeniden atanmaları gerekmez. Ancak, Cumhuriyet savcı
başyardımcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısı olarak görev
yapmaktaolanlar ilgisine göre il ve ilçe Cumhuriyet savcısı ve Yargıtay
Cumhuriyet savcısı olarak görevlerine devam ederler.
Geçici Madde 2.- 12.3.1986 tarihli ve 3268 sayılı, 9.4.1987
tarihli ve 3347 sayılı, 12.10.1988 tarihli ve 3479 sayılı kanunlar ile Bakanlar
Kuruluna verilen Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi 2802 sayılı Hakimler
ve Savcılar Kanunu ile 3221 sayılı Hakim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi
Kuruluş ve Görevleri Hakkında kanunlar için adı geçen yetki kanunları ile
verilen süre bitimine kadargeçerlidir."
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
İptal gerekçesine dayanak yapılan Anayasa kuralları da şunlardır:
1. "Madde 13.- Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin, milli
güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve
genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde
öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla
sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç
dışında kullanılamaz.
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin
tümü için geçerlidir."
2. "Madde 36.- Herkes,meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma
hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."
3. "Madde 37.- Hiç kimse kanunca tâbi olduğu mahkemeden başka
bir merci önüne çıkarılamaz.
Bir kimseyi kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne
çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler
kurulamaz."
4. "Madde .91.- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümünde yer alan siyasİ haklar veödevler kanan hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez.
Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını,
kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir.
Bakanlar Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin
bitmesi, belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz.
Kanun hükmünde kararnamenin. Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından süre bitiminden önce onaylanması sırasında, yetkinin son bulduğu
veya süre bitimine kadar devam ettiği de belirtilir.
Sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde, Cumhurbaşkanının Başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarmasına ilişkin
hükümler saklıdır.
Kanun hükmünde kararnameler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün
yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir
tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet. Meclisince reddedilen
kararnameler bu kararın Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten
kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmi Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer."
5. "Madde 125.- İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu açıktır.
Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri
Şûranın kararları yargı denetimi dışındadır.
İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim
tarihinden başlar.
Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun
denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve
esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem
niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.
İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız
zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının
birlikte gerçek1eşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin
durdurulmasına karar verilebilir.
Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş
halinde ayrıca milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile
yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.
İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle
yükümlüdür."
6- "Madde 138.-Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm
verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kiş-, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge
gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya
herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
7- "Madde 139.- Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri
istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin
veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük
haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş
olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak
anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler
hakkında kanundaki istisnalar saklıdır."
8- "Madde 140.- Hâkimler ve savcılar adli ve idari yargı
hâkim ve savcıları olarak görev yaparlar. Bu görevler meslekten hâkim ve
savcılar eliyle yürütülür.
Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre görev ifa ederler.
Hâkim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri,
aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri , görevlerinin ve görev yerlerinin
geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması
açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri
sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve
yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya
yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Hâkimler ve savcılar altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet
görürler; askeri hâkimlerin yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunda
gösterilir.
Hâkimler ve savcılar, kanunda belirtilenlerden başka, resmi ve
özel hiçbir görev alamazlar.
Hâkimler ve savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına
bağlıdırlar.
Hâkim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde
çalışanlar, hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tabidirler. Bunlar,
hâkimler ve savcılara ait esaslar dairesinde sınıflandırılır ve
derecelendirilirler, hâkimlere ve savcılara tanınan her türlü haklardan
yararlanırlar."
9- "Madde 143.- Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyet
aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya devletin iç ve dış güvenliğini
ilgilendiren suçlara bakmakla görevli Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulur.
Devlet Güvenlik Mahkemesi de bir Başkan, iki asıl ve iki yedek üye
ile bir savcı ve yeteri kadar savcı yardımcısı buludur.
Başkan; bir asıl ve bir yedek üye ile savcı, birinci sınıfa
ayrılmış hâkim ve Cumhuriyet savcıları arasından; bir asıl ve bir yedek üye,
birinci sınıf askeri hâkimler arasından; savcı yardımcıları ise Cumhuriyet
savcıları ve askeri hâkimler arasından özel kanunlarında gösterilen usule göre
atanır.
Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkan, üye ve yedek üyeleri ile savcı
ve savcı yardımcıları dört yıl için atanırlar, süresi bitenler yeniden
atanabilirler.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri kararlarının temyiz mercii
Yargıtay'dır.
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin işleyişi, görev ve yetkileri ve
yargılama usulleri ile ilgili diğer hükümler, kanunda gösterilir.
Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresine giren bölgelerde
sıkıyönetim ilân edilmesi halinde, bu bölgelerle sınırlı olmak üzere kanunla
belirlenen esaslara göre Devlet Güvenlik Mahkemesi, Sıkıyönetim Askeri
Mahkemesine dönüştürülebilir."
10- "Madde 144.- Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun,
tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (Hâkimler için idari nitelikteki
genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı
veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat
ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında
inceleme ve soruşturma, Adalet Bakanlığının izni ile adalet müfettişleri
tarafından yapılır. Adalet Bakanısoruşturma ve inceleme işlemlerini, hakkında
soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle
de yaptırabilir."
11- "Madde 145.- Askeri yargı, asken" mahkemeler ve
disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler, asker kişilerin;
askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde
yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait
davalara bakmakla görevlidirler.
Askeri mahkemeler, asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen
askeri suçlan ile kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya
kanunda gösterilen askeri mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da
bakmakla görevlidirler.
Askeri mahkemelerin savaş veya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar
ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu
mahkemelerde adli yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla
düzenlenir.
Askeri yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askeri hâkimlerin
özlük işleri askeri savcılık görevlerini yapan askeri hâkimlerin mahkemesinde
görevli bulundukları komutanlık ile ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı,
hâkimlik teminatı, askerlik hizmetinin gereklerine göre kanunla düzenlenir.
Kanun, ayrıca askeri hâkimlerin yargı hizmeti dışındaki askeri hizmetler
yönünden askeri hizmetlerin gereklerine göre teşkilâtında görevli bulundukları
komutanlık ile olan ilişkilerini de gösterir."
12. "Madde 146.- Anayasa Mahkemesi onbir asıl ve dört yedek
üyeden kurulur.
Cumhurbaşkanı, iki asıl ve iki yedek üyeyi Yargıtay, iki asıl ve
bir yedek üyeyi Danıştay, birer asıl üyeyi Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi ve Sayıştay genel kurullarınca kendi Başkan ve üyeleri arasından üye
tamsayılarının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterecekleri üçeraday
içinden; bir asıl üyeyi ise Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan
yükseköğretim kurumlan öğretim üyeleri içinden göstereceği üç aday arasından;
üç asıl ve bir yedek üyeyi üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından
seçer.
Yükseköğretim kuramları öğretim üyeleri ile üst kademe
yöneticileri ve avukatların Anayasa Mahkemesine asıl ve yedek üye
seçilebilmeleri için, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim görmüş veya öğrenim kurumlarında
en az onbeş yıl öğretim üyeliği veya kamu hizmetinde en az onbeş yıl fiilen
çalışmış veya en az onbeş yıl avukatlık yapmış olmak şarttır.
Anayasa Mahkemesi, asıl üyeleri arasından gizli oyla ve üye
tamsayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve bir Başkanvekili
seçer. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.
Anayasa Mahkemesi üyeleri, asli görevleri dışında resmi veya özel
hiçbir görev alamazlar."
13. "Madde 148.- Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun
hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün Anayasaya
şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise
sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde,
sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil
ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava
açılamaz.
Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen
çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama
çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları
ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun
yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı
iptal davası açılamaz;defi yoluyla da ileri sürülemez.
Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini,
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle
ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.
Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya
Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.
Yüce Divan kararları kesindir.
AnayasaMahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine
getirir."
14. "Madde 154.- Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve
kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son
inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece
mahkemesi olarak bakar.
Yargıtay üyeleri, birinci sınıfa ayrılmış adli yargı hâkim ve
Cumhuriyet savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir.
Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkanvekilleri ve daire
başkanları kendi üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca üye tamsayısının
salt çoğunluğu ve gizli oyla dört yıl için seçilirler; süresi bitenler yenden
seçilebilirler.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekili,
Yargıtay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından gizli oyla belirleyeceği beşer
aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından dört yıl için seçilirler. Süresi
bitenler yeniden seçilebilirler.
Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, Başkan, başkanvekilleri, daire
başkanları ve üyeleri ile Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekilinin
nitelikleri ve seçim usulleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir."
III- İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Necdet
DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN,
Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Erol CANSEL ve Lemi
ÖZATAKAN'ın katılmalarıyla 3.4.1990 günü yapılanilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliği ile
karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ:
işin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali
istenilen Yasa kurallarıyla dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri
ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
A. 3611 Sayılı Yasa'nın 1., 2, 3., 4., 5., 6. ve Geçici 1.
Maddeleri Yönünden inceleme:
1. Maddelerin Anlam ve Kapsamı:
Dava konusu 1. maddede 2802sayılı Hâkimler ve Savcılar Yasası'nın
3. maddesinin (b) bendinin (1) numaralı alt bendi değiştirilerek adli yargıda
il ve ilçeler için Cumhuriyet Başsavcıları unvanı getirilmiş, Cumhuriyet
Savcıbaşyardımcılığı ile Cumhuriyet Savcıyardımcılığı unvanlarıkaldırılmış,
ayrıca Cumhuriyet Başsavcıvekiliği ihdas edilmiştir.
Yasa'nın 2., 3., 4., 6. ve geçici 1. maddesi ile de Hâkimler ve
Savcılar Yasası'nın 5., 23., 62. ve 113. maddelerinde 1. madde ile getirilen
unvan değişikliğine koşut düzenlemeler yapılmıştır. 5. madde ile de, 2802
sayılı Yasa'nın 94. maddesinin birinci fıkrasındaki "ilk soruşturma"
sözcükleri Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'ndaki değişikliğe uygun olarak
maddeden çıkarılmış ve gerekli unvan değişikliği sağlanmıştır. Böylece, 2802
sayılı Yasa'nın içeriğine yönelik olmayan, yalnızca savcıların unvanlarına
ilişkin bir düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.
2. Anayasa'ya Aykırılık Sorunu:
Dava dilekçesinde, 3611 sayılı Yasa'nın belirlediği unvanların
Ana-yasa'nın 138., 139., 140., 143., 144., 145., 146., 148. ve 154.
maddelerindeki savcı unvanlarına uygun bulunmadığı, Anayasa'da öngörülmeyen bir
hiyerarşik sistemin oluşmasına, kavramı ve yetki kargaşasına neden olduğu, Anayasa'da
"Başsavcı" sıfatı yalnız "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı"
için kullanıldığından Anayasa'daki sıfatlar değiştirilmedikçe yasa ile yerel
Cumhuriyet Savcılarına "Başsavcı" sıfatı verilmesinin olanaksız
olduğu ileri sürülmektedir.
Anayasa'nın 139. ve 140. maddelerinde, savcılık güvencesi savcılık
mesleğinin nitelikleri temel alınmıştır. Bu nedenle, yasal düzenlemelerde
önemli olan savcılık mesleğinin Anayasa'nın öngördüğü ilke ve esaslara uygun
olarak yapılmasıdır. Oysa, 3611 sayılı Yasa, savcılık mesleğinin özünde ve
güvencesinde bir değişiklik yapmamış, yalnızca 2802 sayılı Yasa'daki bazı savcı
unvanlarını değiştirmiştir. Bu bakımdan Anayasa'nın 139. ve 140. maddelerine öz
yönünden bir aykırılıktan söz edilemez.
Yeni düzenleme ile il ve ilçe Cumhuriyet savcılarına,
"Cumhuriyet Başsavcılığı" unvanlarının verilmesinin Anayasa'nın 69.,
148. ve 154. maddelerinde sözü edilen "Cumhuriyet Başsavcılığı"
unvanı ile kavram ve yetki karmaşasına yol açacağı savı da geçerli değildir.
Çünkü, Anayasa'nın yukarıdaki maddelerinde söz konusu olan "Cumhuriyet
Başsavcılığı"nı, "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı"nın temsil
edeceği 2958 sayılı Yargıtay Yasası'nın 27. maddesinde açıkça belirtilmiştir.
İl ve ilçe Cumhuriyet Başsavcıları ise görev yapılan il ve ilçenin adıyla birlikte
anılacaklardır. Bu nedenle yapılan değişikliğin hukuk karmaşasına yol açacağı
savı dayanaksız kalmaktadır.
Savcı yardımcılığı unvanı, yalnızca Anayasa'nın Devlet Güvenlik
Mahkemelerini düzenleyen 143. maddesinde yer almaktadır. Ancak bu yer alış,
Anayasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte yasalarda "savcı yardımcılığı"
unvanı bulunduğu içindir. O tarihte böyle bir unvan bulunmasaydı bunun
Anayasa'da yer almayacağı kuşkusuzdu. Bu durumda, Devlet Güvenlik Mahkemeleri
savcı yardımcılarının, 3611 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesinden sonra
görevlerinin nitelik ve içeriğinde bir değişiklikolmadan "savcı"
unvanı ile çalışmaları Anayasa'ya aykırılık oluşturmaz. Bu nedenlerle Yasa'nın
1, 2-, 3., 4., 5., 6. ve Geçici 1. maddeleri ile Anayasa'nın öngördüğü savcılık
mesleğinin niteliği ve güvencesine ilişkin konularda değil, yalnızca unvana
yönelik bir değişiklik yapıldığından Anayasa'ya aykırı olmadığı sonucuna
varılmıştır.
Yekta Güngör ÖZDEN, Selçuk TÜZÜN ile Güven DİNÇER bu görüşe
katılmamışlardır.
B- Yasa'nın 7. Maddesi Yönünden inceleme: l- Maddenin Anlam ve
Kapsamı:
3611 sayılı Yasa'nın 7. maddesi ile 3221 sayılı Hâkim ve Savcı
Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa'nın 10. ve 11.
maddelerindeki "yazılı sınav" sözcükleri "sözlü sınav"
olarak değiştirilmiştir.
10. ve 11. maddelerin değişiklikten önceki metinleri şöyledir:
"Madde 10.- Eğitim sonunda adaylar eğitim süresi içinde
kendilerine öğretilen konularla ilgili olarak, yazılı sınava alınırlar.
Yazılı sınava dair hususlar yönetmelikle düzenlenir."
"Madde 11.- Eğitim sonunda yazılı sınavda başarı
gösterenlerin mesleğe kabulleri ile atanmaları, Hâkimler ve Savcılar Kanunu
hükümlerine göre yapılır."
Görüldüğü gibi, 3611 sayılı Yasa ile bu maddelerde yer alan
"yazılı sınav" sözcükleri "sözlü sınav" olarak
değiştirilmiş, böylece adayların iki yıllık eğitim süresi sonundaki
başarılarının yalnızca sözlü sınavla saptanması esası kabul edilmiştir.
3221 sayılı Yasa'nın, 10. ve 11. maddelerinde yapılan bu
değişiklik için 3611 sayılı Yasa'nın 7. maddesinin gerekçesinde :
"Hâkim ve savcı adaylarının eğitim süreleri sonunda
yapılmakta olan sınav, daha pratik olması bakımından sözlü sınav olarak
değiştirilmiştir." denilmektedir.
2- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu:
Dava dilekçesinde 7. maddenin Anayasa'nın 13., 36., 37., 125.,
138. ve 140. maddelerine aykırılığı nedeni ile iptali istenilmiştir. Ancak,
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Yasa'nın 29. maddesi hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi, ilgililer tarafından
ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda olmayıp , başka gerekçe ile de
Anayasa'ya aykırılık kararı verebileceğinden konuyla yakın ilgisi nedeniyle
Anayasa'nın 2. ve 139. maddeleri yönünden de inceleme kapsamı içine alınması
gerekmiştir.
a. Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın 2. maddesinde, "Türkiye Cumhuriyeti ... bir hukuk
Devletidir." denilmektedir.
Yasaların kamu yararına dayanması gereği, kuşkusuz hukuk
devletinin önde gelen koşullarından birisini oluşturmaktadır. Bu konuda Anayasa
Mahkemesi'nin yerleşmiş anlayışını yansıtan kararlarında belirtildiği gibi;
Anayasa'nın 2. maddesinde tanımlandığı üzere Devletimiz bir hukuk
devletidir. Hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına
dayanması ilkesi vardır. Bu ilkenin anlamı kamu yararı düşüncesi olmaksızın
başka deyimle yalnızca özel çıkarlar veya yalnızca belli kişilerin yararına
olarak herhangi bir yasa kuralının konulamayacağıdır. Buna göre. çıkarılması
için kamu yararı bulunmayan bir yasa kuralı Anayasa'nın 2. maddesine aykırı
nitelikte olur ve dava açıldığında iptali gerekir. Çıkarıldığı zaman kamu
yararına dayanan kuralın, koşulların değişmesi sonucunda kamu yararını
karşılayamaz duruma geldiğinde dahi iptali gerekir.
Buna göre yasaların, amaç öğesindeki sakatlık başlıbaşuıa bir
aykırılık nedeni oluşturabilecektir.
Bu nedenle, 3221 sayılı Yasa'nın 10. ve 11. maddelerindeki
"yazılı smav"m "sözlü sınav" olarak değiştirilmesindeki
amacın saptanması zorunludur. Yasa'nın gerekçesinde bu değişikliğin sözlü
sınavın daha pratik olması nedeniyle yapıldığı belirtilmektedir. Oysa, birinci
aşamada yazılı sınav ve "mülakat barajı"nı aşmış olan yargıç ve savcı
adaylarının mesleğe kabullerinde ikinci aşama olarak yapılan bir sınavda nesnel
ölçütlerin konulması gerekirken, öznel değerlendirmelere neden olabilecek sözlü
sınav yöntemini yalnızca "pratik olması" bakımından yeğlemesi"kamu
yararı" düşüncesiyle açıklanamaz.
Bu nedenle herkesin eşit koşullarda yarışmasını sağlayan yazılı
sınav yerine, kuşku uyandırabilecek öğeler taşıyan ve her zaman öznel
değerlendirmeyi birliğinde getiren, sözlü sınavın, yeğlenmesini kamu yararı
düşüncesiyle bağdaştırmak güçtür. Şu durumda 3611 sayılı Yasa'nın 7. maddesi
kamu yararına dayanmadığından Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olup iptali
gerekir.
b) Anayasa'nın 13. Maddesi Yönünden inceleme:
Anayasa'nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin hangi
amaçlarla ve ne biçimde sınırlanabileceği ve sınırlamanın ölçüsü
belirtilmektedir.
Dava dilekçesinde, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin temel
hak ve özgürlüklerin de güvencesi olduğu, bunun zedelenmesinin ve sınırlandırılmasının,
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı sonuçlar doğuracağı, bu nedenle
Anayasa'nın 13. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Oysa, hâkim ve savcı adaylarının eğitim sonunda girdikleri yazılı
sınavın sözlü sınava çevrilmesi ile temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması
arasında bir bağlantı kurmak olanaklı değildir. Bu nedenle Anayasa'nın 13.
maddesi yönünden bir aykırılık saptanmamıştır.
c) Anayasa'nın 36. ve 125. Maddeleri Yönünden İnceleme: Dava
dilekçesinde, yargıç ve savcı adaylarının eğitim sonunda girdikleri sınavın
sözlü olmasının onların Anayasa'nın 125. maddesinde yer alan "idarenin her
türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." hükmü uyarınca yargı
yerlerine itiraz hakkını fiilen ortadan kaldırabilecek nitelikte olduğu bu
durumun Anayasa'nın 36. maddesindeki hak arama özgürlüğünü zedelediği ileri
sürülmektedir.
Yeni düzenleme ile adayların, eğitim sonu yazılı sınavlarını sözlü
sınava çevirmekle dava hakları ellerinden alınmamaktadır. Sözlü sınava karşı
da, sınav kurulunun oluşum biçimine, sınav yöntemine, notların hesaplanmasında
maddi hata yapıldığı gibi nedenlerle dava açılabilmesi olanağı vardır. Ancak,
özelliği nedeniyle sözlü sınava ilişkin soru ve yanıtların denetimi
olanaksızdır. Dava dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi; sözlü sınavındava hakkını
ortadan kaldırdığı ya da Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen demokratik
toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacak biçimde sınırladığı sonucuna
varılacak olursa, niteliği itibariyle sözlü olarak yapılması zorunlu olan tüm
sınavların Anayasa'ya aykırı olduğunun kabulü gerekecektir ki, böyle bir
değerlendirme genelde yanlış sonuçlara götürebilir.
Bu nedenlerle dava konusu düzenleme Anayasa'nın 36. ve 125.
maddelerine aykırı değildir.
d) Anayasa'nın 37. Maddesi Yönünden İnceleme:
Dava dilekçesinde, sözlü sınavda sınavı yapanların siyasal
düşüncelerinin etkili olabileceği, siyasal iktidar doğrultusunda görev yapma
eğilimi gösterebilecek bir yargıçtan sağlıklı karar beklenemeyeceği, bu durumun
Anayasa'nın 37. maddesinde yer alan "Kanuni hâkim güvencesi"ni
zedeleyeceği ileri sürülmektedir.
Anayasa'nın 37. maddesinde; "Kanuni hâkim güvencesi"
şöyle belirtilmektedir:
"Hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci
önüne çıkarılamaz.
Bir kimseyi kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne
çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler
kurulamaz."
Maddenin gerekçesinde ise, "(Kanuni hâkim), (kanunun
gösterdiği hâkim) deyimiyle, mahkemelerin veya hâkimlerin görev ve yetkilerinin
kanunla belirleneceği; yani ancak yasama tasarrufları yoluyla görev ve yetkinin
saptanacağı belirtilmiştir." denilmektedir. Ancak, hukuk devletinde, yasal
yargıç (kanuni hâkim), doğal yargıç (tabii hâkim) olarak anlaşılmalıdır. Doğal
yargıç kavramı ise dar anlamda, suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından
önce davayı görecek yargı yerini yasanın belirlemesi diye tanımlanmaktadır.
Başka bir anlatımla doğal yargıç ilkesi yargılama makamlarının suçun
işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya
yargıçların atanmasına engel oluşturur; sanığa veya davanın yanlarına göre
yargıç atanmasına olanak vermez.
Yargıç ve savcı adaylarının eğitim sonunda girdikleri yazılı
sınavın sözlüye çevrilmesi sonucunu doğuran yeni düzenleme ile Anayasa'nın
yukarıda açıklanan "Kanuni Hâkim güvencesi" arasında doğrudan bir
ilgi kurmak olanaksızdır. Bu nedenle 37. madde yönünden bir aykırılık
saptanamamıştır.
e) Anayasa'nın 138., 139. ve 140. Maddeleri Yönünden İnceleme:
Yargıçların, yargı yetkisini özgürce kullanabilmeleri için
bağımsız ve güvenceye sahip olmaları zorunludur. Bu nedenle Anayasa'nın 9.
maddesinde "Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılır." denilmektedir. Yargıçların bağımsızlığı, kişilerin her türlü
hak ve özgürlüklerinin güvencesidir. Bu nedenledemokratik tüm ülkelerde, yargıç
bağımsızlığı kabul edilmiş ve güçler ayırımı ilkesinin doğal bir sonucu olarak
bu bağımsızlık. öncelikle yasama ve yürütme organlarına karşı korunmuştur.
Yargıçların bağımsızlığı, onların kararlarım verirken özgür
olmaları, her türlü kaygıdan, maddi ve manevi baskı ve etki olasılığından uzak
bulunmaları demektir. Yargıçların hiçbir etki altında kalmadan yargılama
yapabilmesi için onların öncelikle, yasama ve yürütme, organlarına karşı
bağımsızlıklarının sağlanması gerekir. Anayasa bunun için de önlemler
getirmiştir.
Anayasa'nın 138. maddesinde "Mahkemelerin Bağımsızlığı",
139. maddesinde "Hâkimlik ve Savcılık Teminatı", 140. maddesinde
"Hâkimlik ve Savcılık Mesleği" düzenlenmiştir.
138. maddede "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm
verirler." denilmektedir.
Anayasa, bu hükmü- ile yargıçların bağımsızlığı ilkesini kabul
etmiş ve böylece yasakoyucuyu, yargıçların bağımsızlığına aykırı yasa koymaktan
yasaklayarak (Anayasa M. 11) yargıç bağımsızlığını yasama organına karşı
korumuştur.
Anayasa, bununla yetinmemiş yargıç bağımsızlığını korumak için de
139. maddesine yargıç güvencesini kabul etmiştir. Anayasa'nın 139.
ve
140. maddelerinde yargıçların ve savcıların özlük işleri hakkında
yasalarda yer alması gereken ilkeler gösterilmiş ve böylece yasama organının
bunlara aykırı düzenlemeler yapması önlenmiştir. Bu hükümlerden, Anayasa'nın
yargıçları maddi ve manevi kuşkulardan ve her türlü etkiden uzak tutarak;
görevlerini Anayasa'ya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdani kanılarına
göre yapmalarını sağlamak amacını güttüğü anlaşılmaktadır. Yargıcı, güvenceye
sahip olmayan, dolayısıyla bağımsız olmayan mahkeme bağımsız sayılamaz.
2802 sayılı Yasa'nın 7. maddesinde, adaylık dönemini geçirip 8.
maddedeki koşullara uygun olarak yeterlik kazanmış olmadıkça hiç kimsenin
yargıçlık ve savcılığa atanamayacağı belirtilmektedir. Anayasa'nın 140.
maddesinin üçüncü fıkrasında ise yargıç ve savcıların nitelikleri, atanmaları,hakları
ve ödevleri ile diğer özlük işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık
güvencesi esaslarına göre yasa ile düzenleneceği öngörülmüştür.
Nitelik saptanmadan atama işlemi yapılamayacağına göre, yargıç ve
savcıların nitelikleri, doğal olarak, atamadan önceki dönemde yani, adaylığa
atanma ve adaylık süresi içinde belirlenebilecektir. Bu durumda, yargıç ve
savcıların diğer özlük haklarının yanısıra niteliklerinin de mahkemelerin
bağımsızlığı ve yargıçlık güvencesi esaslarına göre yasa ile düzenleneceğini
öngören Anayasa'nın 140. maddesinin adaylık dönemini de kapsadığının kabulü
zorunludur. Böylece, Anayasa, yargıçlık ve savcılık mesleğine verdiği özel
önemin sonucu olarak bu mesleğe girecekleri adaylık döneminden başlayarak güvenceye
kavuşturmak istemektedir. Öyleyse, yargıç ve savcı adaylarına ileride
üstlenecekleri görevi doyurucu biçimde yerine getirebilmeleri için adaylık
dönemi içinde de yeterli güvence sağlanmalıdır.
2802 sayılı Yasa'nın 9. maddesine göre adaylığa, 8. maddede
belirtilen niteliklere sahip olan ve yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı
gösterenler atanabilmektedirler.
3221 sayılı Yasa'nın 3409 sayılı Yasa ile değişik 8. maddesi
uyarınca iki yıl süren adaylık döneminin ilk üç ayında adaylara hazırlık eğitimi
yaptırılmakta; bunu 18 aylık staj dönemi izlemektedir. Üç aylık son eğitim
döneminden sonra, meslek öncesi eğitim tamamlanmış olmaktadır. Ancak, bu iki
yıllık adaylık süresi içinde 2802 sayılı Yasa'nın 12. maddesinde sayılan
durumlarda Adalet Bakanlığı'nın her zaman adaylığa son verme yetkisi
bulunmaktadır.
Buna ek olarak adayların, eğitim sonunda nesnelliği tartışılabilir
olan ve niteliği eylemli yargısal denetime olanak vermeyen sözlü bir sınav
sonunda adaylıklarına son verilmesi tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmaları,
ileride üstlenecekleri görevin gerektirdiği her türlü etkiden uzak karar
verebilme yeteneğine sahip kişiler olarak yetişmelerini engelleyecek
niteliktedir.
Yeni düzenleme ile eskiden yazılı olarak yapılmakta olan sınavın
sözlüye çevrilmesi, adayların bu işleme karşı dava haklarını biçim yönünden
değilse de fiilen ortadan kaldırmaktadır. Çünkü, sözlü sınava karşı açılan
davada yargısal denetim, sınav kurulunun oluşumu, sınavın yöntemi, verilen
notlarda maddi hatâ yapıldığı gibi konularla sınırlı olmaktadır.Sorularla
bunlara verilen yanıtların delil tesbiti ve bilirkişi incelemesi yöntemiyle
yargısal denetim kapsamına aldırma olanağı güçtür.
Yargıcın adalet dağıtma görevini noksansız yerine getirebilmesi
için adaylık dönemi dahil mesleğinin her aşamasında güven duyacağı bir ortam
içinde bulunması zorunludur.
Nesnelliği hususunda güven verebilecek ve adayların yalnız
biçimsel değil fiilen de yargısal haklarını kullanmalarına olanak sağlayacak
bir yöntem yerine öznel değerlendirmelere açık, sözlü sınavın tek başına sonucu
etkilemesine izin vermek, Anayasa'nın yargıç ve savcılara adaylık döneminden
itibaren tanıdığı güvence ile bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle 3611 sayılı Yasa'nın 7. maddesi Anayasa'nın
138., 139. ve 140. maddelerine aykırıdır; iptali gerekir.
C. Yasa'nın Geçici 2. Maddesi Yönünden inceleme:
1. Maddenin Anlam ve Kapsamı:
3611 sayılı Yasa'nın Geçici 2- Maddesi hükmü şöyledir:
"12.3.1986 tarihli ve 3268 sayılı, 9.4.1987 tarihli ve 3347
sayılı, 12.10.1988 tarihli ve 3479 sayılı Kanunlar ile Bakanlar Kuruluna
verilen Kanun Hükmünde Kararname Çıkarma Yetkisi 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile 3221 sayılı Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunlar için adı geçen yetki kanunları ile verilen süre
bitimine kadar geçerlidir."
Bu hüküm, Anayasa'nın 91. maddesinin dördüncü fıkrasından
kaynaklanmaktadır. Çünkü, Anayasa'nın "Kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi verme" başlığını taşıyan 91. maddesinin dördüncü fıkrasında;
"Kanun hükmünde kararnamenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından süre bitiminden önce onaylanması sırasında, yetkinin son bulduğu
veya süre bitimine kadar devam ettiği de belirtilir." denilmektedir.
Görüldüğü gibi, geçici 2. madde ile bir Anayasa buyruğu yerine getirilmiştir.
2- Anayasa'yaAykırılık Sorunu:
Yukarıda da belirtildiği gibi, Yasa'nın geçici 2-maddesi
Anayasa'nın 91. maddesinin dördüncü fıkrasına dayanmaktadır. Başka bir
anlatımla yasakoyucu, 360 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)yi dayandığı
yetki yasasının süresinin bitiminden önce onaylarken yetkinin süre bitimine
kadar devam ettiğini belirtmekle bir Anayasa buyruğunu yerine getirmiştir.
Ancak, geçici 2. maddenin yollamada bulunduğu Yetki Yasalarından, kendinden
önceki yetki yasalarının süresini 31.12.1990'a kadar uzatan 3479 sayılı Yasa,
dava konusu 3611 sayılı Yasa'nın Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği
1.2.1990 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiştir. Buna ilişkin karar
ise 21.4.1990 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu durum karşısında, 3479 sayılı Yetki Yasası'nın iptali, geçici
2. madde ile yinelenen yetkinin de Anayasa'ya aykırılığını açıkça ortaya
koymaktadır. Böyle olunca, geçici 2. madde, göndermede bulunduğu yasanın
Anayasa'ya aykırılığının saptanması nedeniyle de iptali gereken bir yasa kuralı
durumuna gelmiştir. 3479 sayılı Yasa'nın yetki süresine ilişkin 2. maddesi,
yürütme organına uzun bir süre KHK çıkarmak yetkisi verilmesi, yetki süresinin
sürekli uzatılması yasama yetkisinin devri niteliğinde görüldüğünden
Anayasa'nın7. ve 91. maddeleriyle bağdaşmadığından iptal edilmiştir. Bu nedenle
3611 sayılı Yasa'nın geçici 2. maddesi de öncelikle Anayasa'nın 7. ve 91.
maddelerine aykırı olup iptali gerekir.
V- SONUÇ:
24.1.1990 günlü, 3611 sayılı "2802 Sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu ile 3221 Sayılı Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararnamenin Kabulü Hakkında Kanun"un:
A- 1. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunu'nun 3. maddesinin (b) bendinin (1) numaralı alt bendinin,
B- 2. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin
birinci fıkrasının,
C- 3. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Yasa'nın 23. maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinin,
D- 4. maddesiyledeğiştirilen 2802 sayılı Yasa'nın 62- maddesinin
son fıkrasının,
E- 5. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Yasa'nın 94. maddesinin
birinci fıkrasının,
F- 6. maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Yasa'nın 113. maddesinin
(a) bendinin ikinci fıkrasının,
G- Geçici 1. maddesinin,
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve bu düzenlemelere yönelik iptal
isteminin REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Selçuk TÜZÜN ile Güven DİNÇER'in
karşıoyları ve oyçokluğuyla,
H- 7. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, oy-bu
ligiyle,
I- Geçici 2. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
oybirliğiyle,
20.11.1990 günde karar verildi.
Başkan
Necdet DARI
CIOĞLU
|
Başkanvekili
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
Üye
Güven DİNÇER
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı: 1990/13
Karar Sayısı: 1990/30
Uygulamada kısaca "Başsavcılık" olarak anılan makam,
anayasal bir kurumun' adı olduğundan yalnız ve ancak bu kurumu temsil edenler
için kullanılır. Anayasa'nın 154., 155., 156. ve 157. maddelerinde Yargıtay,
Danıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi yapısı içinde
Başsavcılıklara yer verilmesi, bunlardan yalnız Yargıtay kuruluşu içindekinden"Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı" olarak söz edilmesi "Başsavcı"sıfatının
da anayasal bir terim olduğunun kanıtıdır. Anayasa'nın 69. ve 148. maddelerinde
geçen "Cumhuriyet Başsavcılığı" teriminin süregelen uygulamayla
yerleşen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nı amaçladığı Yargıtay Yasası'nın 27.
maddesinde Cumhuriyet Başsavcılığı'nı temsil etme görevinin Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı'na verilmesiyle doğrulanmıştır. Başsavcılığın tarihi, önceki Anayasa
ve yasalardaki yerleri ile yabancı ülkelerdeki örnekleri;Cumhuriyet
Savcılığından ayrı işleri, yetkileri, hukuksal konumu özelliğini açıkça ortaya
koyar. Atanmalarından başlayarak tüm özlük işleri Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı'nın, il ve ilçe cumhuriyet savcılarından ayrı durumunu gösterir.
Yargıtay Yasası'nıngerekçesiyle 1961 ve 1982 Anayasalarının gerekçeleri de ayrı
kurumlaşmayı vurgulamaktadır. Anlaşılmaktadır ki, Anayasa, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı ile öbür yüksek mahkemelerin eşdüzey görevlisine
"Başsavcı" sıfatını uygun bulduğu için genelde il ve ilçe savcılarına
"Cumhuriyet Savcısı" sıfatını vermiş, genel mahkemelerdekine bu
sıfatı uygun bulduğu için başta Yargıtay olmak üzere tüm yüksek mahkemedekilere
"Başsavcı" sıfatını vermiştir. Bu, bilinçli bir ayırım, işlerin
kapsamına, çalışma yerine ve görev düzeyine uygun bir belirlemedir. Görevsel
katları anlatan tanımlama ve adlandırma, bilinçle, Anayasa'ca yapılıp
benimsendiğinden "Başsavcı" sıfatı, Anayasa'nın verdikleri
dışındakilere bir yasayla verilemez. Böyle bir düzenleme, Anayasa'nın, Anayasa
değişikliği dışında bir yasayla değiştirilmesinden başka bir şey değildir.
Anayasa'ya aykırılığın küçüğü ve büyüğü, önemlisi-önemsizi olamaz. Sözcük,
sıfat, unvan değişikliği bir terminoloji değil, anayasal yapı değişikliğidir.
Genel durumlarında hiçbir iyileştirme olmadan "yardımcı-muavin"
sıfatlarının alınganlık yarattığını sanıp, böyle duygusal tepkilere düşenleri
okşamak için görevsel düzende karışıklığa yol açmak yararlı olamaz. Güç
koşullar içinde özveriyle çalışan Cumhuriyet Savcıları'nın "Başsavcı"
sıfatına, yardımcılarının da "Savcı" olarak çağrılmaya gereksinim
duyduklarını düşünmek bile onları incitir. Şimdi Türkiye'de yüzlerce
"Cumhuriyet Başsavcısı" olmuştur. Anayasa il ve ilçelerdeki
Cumhuriyet Savcılarının "Başsavcı" olarak anılacaklarına elverişli
olsaydı, Başsavcılara da "Türkiye", "Yüksek" ya da
"Birinci" gibi tanıtım ekleri getirirdi. Çoğunluk kararı, Anayasa'nın
143. maddesindeki "Savcı" ve "Cumhuriyet Savcısı" olarak
değiştirilmesine, böylece Anayasa ile yasalar arasında kavram karışıklığı
yaratılmasına olanak vermiştir. Bu yol, yeni aykırılıklarda izlenebilecek ve bu
karar dayanak olarak kullanılabilecektir. Anayasa kurumların ve kuralların
temeli olup bunlar da belli sözcükler (sıfatlar ve terimler) ile anlatılır.
Anayasal terim karmaşası Anayasa'ya özel bir aykırılık türüdür.
Yasaların düzenlenmesinde, kurumların Anayasa'da terimler
durumunda belirlenen isimlerinin Anayasa'ya uygun olarak kullanılmaları
gerekir. Anayasal kurumların adları, başka kurum ve kuruluşlar ve kamu
görevlileri tarafından kullanılamayacağı gibi Anayasa'ca benimsenmeyen bir
terimin anayasal bir kurumu belirleyen terim durumuna getirilmesi de
olanaksızdır. Anayasal terimlerin bu biçimde kullanılmaları kavram karışıklığı
yaratarak anayasal kurumların düzenlenmesinde ve Anayasa kurallarının
uygulanmasında başta görev ve yetki olmak üzere hukuksal karışıklık ve
Anayasa'ya aykırılık oluşturur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle "Başsavcılık" teriminin
yalnızca Anayasa'nın anılan maddelerine göre Başsavcılar için kullanılabileceği
görüşüyle bu unvanın il ve ilçe savcıları ile Devlet Güvenlik Mahkemesi
Savcılarına da veren 3611 sayılı Yasa'nın, 1, 2., 3., 4., 5., 6. ve geçici 1.
maddelerinin Anayasa'nın 143., 148., 154., 155., 156. ve 157. maddelerine
aykırı buluyor, iptali gerektiğikanısıyla karara karşı oy kullandığımızı
belirtiyoruz.
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Güven
DİNÇER
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1990/13
Karar Sayısı : 1990/30
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 3. maddesinin (b)
bendinin (I) numaralı alt bendini değiştiren dava konusu 1. madde ile Adli
yargıdaki Cumhuriyet Savcı Başyardımcılığı ile Cumhuriyet Savcı Yardımcılığı
unvanı kaldırılmış, il ve İlçeler için Cumhuriyet Başsavcılığı unvanı getirilmiş,
ayrıca yeni düzenleme ile 2802 sayılı Yasa'dan farklı olarak Cumhuriyet
Başsavcı Vekilliği kabul edilmiştir.
Yasa'nın 2-, 3., 4., 6. ve geçici 1. maddeleri ile 2802 sayılı
Yasa'nın 5., 23., 62. ve 113. maddelerinde ve diğer yasalarda 1. madde ile getirilen
unvan değişikliğine koşut kimi düzenlemeler yapılmıştır.
5. madde ile de CMUK'ndaki değişikliğe uygun olarak, 2802 sayılı
Yasa'nın 94. maddesinin birinci fıkrasındaki "ilk soruşturma"
sözcüklerinin maddeden çıkarılması ve gerekli unvan değişikliğinin yapılması
sağlanmıştır.
Anayasa'nın yargıya ilişkin genel hükümler başlıklı bölümünün 138
ve devamı olan maddelerinde Savcı, Cumhuriyet Savcısı (143. maddede Savcı
Yardımcısı) yüksek mahkemelere ilişkin bölümünün 146 ve devamı maddelerinde ise
Cumhuriyet Başsavcısı unvanı belirlenmiş, Anayasa Mahkemesi'nin görev ve
yetkilerini düzenleyen 148. maddesinde Yüce Divan'da Savcılık görevini
Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili'-nin yapacağı
açıklanmıştır.
Anayasa'nın siyasİ partilerin uyacakları esaslara ilişkin 69.
maddesi ile kurulan partilerin tüzük ve programlarının ve kurucularının hukuki
durumlarının Anayasa ve yasa hükümlerine uygunluğunu kuruluşların takiben ve
öncelikle denetlemek faaliyetlerini de takip etmek ile siyasİ partilerin
kapatılması hususunda dava açmak görev ve yetkisi Cumhuriyet Başsavcılığına
verilmiştir.
2820 sayılı Siyasİ Partiler Yasası'nın 9. maddesi Cumhuriyet
Başsavcılığı' nın partilerin kuruluşunu denetlemesini, 10. maddesi de siyasİ
partiler sicilinin Cumhuriyet Başsavcılığınca tutulmasını öngörmüştür.
Yargıtay Yasası'nın 6. maddesi Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı'nın "Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet
Başsavcıvekili..." oluşacağını belirlemiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427 ve Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu'nun yasa yollarından temyiz bölümünde Cumhuriyet Başsavcısı unvanı
vardır.
Cumhuriyet Başsavcısı'nın niteliği ve seçimi Anayasa'nın 154. ve
buna bağlı olarak Yargıtay Yasası'nın 30. ve devamı maddelerinde
belirtilmiştir.
Savcı yardımcılığı unvanı Anayasa'nın Devlet Güvenlik
Mahkemelerini düzenleyen 143. maddesinde yer almaktadır.
Maddede, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde bir Savcı ve yeteri kadar
Savcı Yardımcısı bulunacağı, Başkan, bir asıl ve bir yedek Üye ile Savcının
birinci sınıfa ayrılmış Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları arasından, Savcı
Yardımcılarının ise Cumhuriyet savcıları ve Askeri Hâkimler arasından özel
kanunlarında gösterilen usule göre atanacakları öngörülmüştür.
Yasa'nın iptali istenilen hükümleri ile Anayasa'daki kavramlar
arasında bir uyumsuzluk doğmuştur.
Yerel yetkilere sahip Cumhuriyet Savcıları, Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Savcıları ve Cumhuriyet Başsavcısı'nın görev alanları,
görev kapsamları, nitelikleri farklıdır. Bu görevlerin unvanı Anayasa ile verilmiş
olup Anayasa'daki sıfatlar değiştirilmedikçe yasa ile yerel CumhuriyetSavcıları
ile Devlet Güvenlik Mahkemeleri Cumhuriyet Savcılarına Anayasal bir terim olan
"Başsavcı" sıfatı verilmesinin mümkün olmaması gerekir. Anayasa'nın
verdikleri dışındakilere "Başsavcı" unvanının verilmesi Anayasa'nın
yasa ile değiştirilmesi anlamını taşır.
Belirlenen nedenlerle 3611 sayılı Yasa'nın 1, 2-, 3., 4., 5., 6.
ve geçici 1. maddelerinin Anayasa'nın 143., 148., 154., 155., 156. ve 157.
maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanısı ile sayın çoğunluk
görüşüne katılmıyorum.