ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1990/6
Karar Sayısı:1990/17
Karar Günü: 28.6.1990
R.G. Tarih-Sayı :05.09.1990-20626
İPTAL DAVASINI AÇAN: Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti) TBMM Grubu Adına Grup Başkanı Erdal İNÖNÜ.
İPTAL DAVASININ KONUSU: 27.12.1989 günlü, 3595 sayılı "1990
Malî Yılı Bütçe Kanunu"nun, Anayasa'nın 2., 5., 7., 10., 13., 73., 127.,
153. ve 161. maddelerine aykırılığı öne sürülen 13., 16., 17., 60. ve 65.
maddelerinin iptali istemidir.
II-YASA METİNLERİ:
A. İptali İstenen Yasa Kuralları:
30 Aralık 1989 günlü, 20388 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 3595
sayılı "1990 Malî Yılı Bütçe Kanunu"nun iptali istenen maddeleri
şöyledir:
l- "PTT ve Hastane Ücretleri.
Madde 13.- a) PTT İşletmesi Genel Müdürlüğünce genel bütçeyedahil
dairelerle katma bütçeli idarelere ifa edilen posta, telgraf ve telefonhizmetleri
karşılığında alınacak ücretler (telefon konuşma bedelleri ile teleks ücretleri
hariç) bu idarelerden normal tarifenin % 60'ı nispetinde hesaplanarak tahsil
edilir. Cumhurbaşkanlığı Dairesi telefonlarının onaltı adedi için herhangi bir
ücret tahakkuk ettirilmez.
b) Devlet Memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların emekli,
dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) genel ve
katma bütçeli daire ve idarelerle, döner sermayeli kuruluşlaraait tedavi
kurumlarında yapılan tedavilerine ait ücretler, Sağlık Bakanlı-lığının görüşü
üzerine Maliye ve Gümrük Bakanlığınca tespit edilecek miktarlar ve esaslar
çerçevesinde ödenir. Bu hüküm Kamu İktisadi Teşebbüslerinde çalışanlar
bakımından uygulanmaz."
2-"İlÖzel İdare ve Belediye Paylarının Borçlarına Mahsubu
Madde 16.- a) İl özel idareleri ile belediyelerin (bunlara ait
veya tabi olup ayrı tüzelkişiliği olan kuruluşlar dahil).
1. 6183 sayılı Kanun hükümlerine tabi borçları ile her ne sebepleolursa
olsun Hazineye olan mevcut veya doğacak borçları,
2. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamına giren kamu
iktisadî teşebbüsleri ile Kamu Ortaklığı Fonuna olan her nevi borçlarından
Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı veya Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı
İdaresince belirlenecek miktarları,
l Maliye ve Gümrük Bakanlığının talebi üzerine, İllerBankası
tarafından,2.2.1981tarih ve 2380 sayılı Kanun hükümlerine göre bu idarelere
dağıtılacak paylardan kesilerek, belirlenecek hesaplara nakden veya hesaben
ödenir.
b) Maliye ve Gümrük Bakanı büyükşehir belediyelerinin (bunlara ait
veya tabi olup ayrı tüzelkişiliği olan kuruluşlar dahil) yukarıdaki fıkra
kapsamına giren borçlarını yine yeni fıkra hükümleri dairesinde, bu idarelere
27.6.1984 tarih ve 3030 sayılı Kanun hükümlerine göre ayrılacak paylardan
kesmeye ve gerektiğinde vergi borçlarını mahsup etmeye yetkilidir.
c) Türkiye Elektrik Kurumu, belediyelere satmış olduğu elektrik
bedellerinin vadesinde ödenmeyen kısımlarını 26.5.1981 tarih ve 2464 sayılıKanunun
34 üncü ve müteakip maddeleri gereğince ilgili belediyelere ödemesi gereken
Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisinden mahsup suretiyletahsil etmeye
yetkilidir."
3- "Belediye Paylarının Bütçeye Gelir Kaydı ve Dağıtımı
Madde 17.- a) 4.12.1985 tarih ve 3239 sayılı Kanunla değişik2.2.198
tarih ve 2380 sayılı Kanun ile 27.6.1984 tarih ve 3030 sayılı Kanun uyarınca,
Genel Bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden Belediyelere ayrılan
payların % 10'unu bütçeye gelir kaydetmeye,
b) Bütçenin (930-08-3-309-900) yedek ödenek tertibine konulan
ödenekten, nüfusları ve kalkınmışlık dereceleri gibi kriterler esas alınarak
belediyelere dağıtımda bulunmaya,
Maliye ve Gümrük Bakanı yetkilidir."
4- "Vergilerle İlgili Hükümler:
Madde 60.- a) 7.2.1967tarih ve 828 sayılı İthalde Alınacak Damga
Resmi Hakkında Kanun ile değişikliklerinin yürürlük süresi31.12.1990tarihine
kadar uzatılmıştır.
b) 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 10 uncu maddesi
hükümleri 1990 yılında da uygulanır. Ancak, vadeli satışlarda, 1990 yılındansonra
yapılacak tahsilatların sermayeye ilavesi halinde bu hüküm uygulanmaz.
l- 1989 Yılında Beyan Edilen Kazançlar İçin Geçerli Olan Gösterge
Tutarları:
Temel
gösterge tutarı :
|
Kalkınmada
birinci derecede öncelikli yörelerde
|
Kalkınmada
ikinci derecede öncelikli yörelerde
|
Diğer
yörelerde
|
-
l inci sınıf tacirlerile serbest meslek erbabı için
-
2 nci sınıf tacirleriçin
-
Noter bulunmayan yerlerde noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar ve dava
vekillerinin, münhasıran bu işlerden eldeettikleri kazançlar için
|
2.400.000.-lira
1.350.000.-lira
1.600.000
lira
|
3.000.000.-lira
1.
700.000 lira
1.
700.000 lira
|
5.000.000.-lira
2.800.000
lira
2.800.000
lira
|
Hayat Standardı Gösterge Tutarları:
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu mükerrer 116 ncı maddesinde yer
alan hayat standardı gösterge tablosunun;
-
l numaralı bendindeki tutarlar sırasıyla
-
2 (b) numaralı bendindeki tutar
-
3 numaralı bendinde yer alan tutarlar sırasıyla
|
360.000.-lira
540.000.-lira
1.080.000.-lira
360.000.-lira
3.600.000.-
lira
720.000.-
lira
|
450.000.-lira
675.000.-lira
1.350.000.-lira
450.000
lira
4.
500.000.- lira
900.000.-
lira
|
750.000.-lira
1.100.000.-lira
2.200.000.-lira
750.000
lira
7.500.000.-
lira
1.500.000.-
lira
|
-
4 numaralıbendinde yer alan tutarlarsırasıyla
|
720.000
lira
3.600.000
lira
|
900.000
lira
4.500.000
lira
|
1.500.000
lira
7.500.000
lira
|
-
5 numaralı bendindeki tutar
|
720.000
lira
|
900.000
lira
|
1.500.000
lira
|
-
6 numaralı bendindeki tutar
|
1.080.000
lira
|
1.350.000
lira
|
2.200.000
lira
|
2- 1989 Yılına Ait Olup 1990 Yılında Beyan Edilmesi Gereken
Kazançlara Uygulanacak Gösterge Tutarları:
i) 1989 yılına ait olup 1990 yılında beyan edilmesi gereken
kazançlara, birinci bendde yer alan temel ve hayat standardı gösterge tutarları
% 70 oranında artırılarak uygulanır.
ii) 3030 sayılı Kanun uyarınca büyükşehir belediyesi olan illerin,
büyükşehir belediye sınırları içinde faaliyette bulunan mükellefler için bu
bendin (i) alt bendi ile diğer yöreler için tespit edilen temel gösterge
tutarları % 20 oranında artırılarak uygulanır.
iii) Altın imalatı ve / veya altın ticareti ile uğraşanlar için
faaliyetin ifa edildiği yöreler itibariyle bu bendin (i) ve (ü) alt bentlerinde
belirlenen temel gösterge tutarları % 50 oranında artırılarak uygulanır.
iv) Temel gösterge tutarları mükelleflerin ticari ve mesleki
kazançları için ayrı ayrı, hayat standardı gösterge tutarları ise aile reisi
beyanları da dahil olmak üzere bir defa uygulanır.
Yeni işe başlayan mükelleflerde, temel gösterge tutarlarının
yarısı dikkate alınır.
Mükellefler, kendilerine, eşlerine ve çocuklarına ait gelir
vergisine tabi gelirleri (hamiline yazılı mevduatlardan ve menkul kıymetlerden
elde edilen gelirler hariç) bulunduğunu belgelendirdikleri takdirde, temel
gösterge tutarlarına isabet eden kısmı hariç olmak üzere, bu esasa göre yapılantarhiyat,
Vergi Usul Kanununun düzeltme hükümleri çerçevesinde düzeltilir.Şu kadar ki
mükellefler, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine görekurulanlar dahil
olmak üzere, kanunla kurulu sosyal güvenlik kurumlarından kendilerine ait
emekli, maluliyet, dul ve yetim aylığı aldıklarını belgelendirdikleri takdirde,
hayat standardı esasına göre yapılan tarhiyatın temel gösterge tutarının da
emekli, maluliyet, dul ve yetim aylığı tutarına isabet eden kısım düzeltilir.
3- Çiftçilerin 1989 yılına ait olup, 1990 yılında beyan edilmesi
gereken zirai kazançlarıiçinhayat standardı esası uygulanmaz.
4- Bu fıkranın uygulanmasına ilişkinusul ve esaslar Maliye ve
GümrükBakanlığınca belirlenir.
c) Gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari kazanç sahipleri ile
serbestmeslek erbabının beyanı da dahil olmak üzere, bu faaliyetlerinin her
biri ile ilgili olarak beyan edecekleri kazançları, bu fıkrada yer alan temel
gösterge tutarlarına, hayat standardı göstergelerine göre belirlenen ilâvelerin
yapılması suretiyle bulunacak tutardan düşük olduğu taktirde, bu fıkraya göre
belirlenen tutar, vergi tarhına esas gelirin hesaplanmasında ilgili kazanç
tutarı olarak dikkate alınır."
5- Madde 66, fıkra (h)
"(3) Uluslararası kuruluşlarca, yabancı ülkelerin kredi
kuruluşlarınca ve diğer her türlü dış kaynaklarca kamu kurumlarına, yatırım
bankalarına ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına Hazine tarafından garantiedilenler
de dahil olmak üzere verilecek krediler ve bu kredilerin sözkonusukuruluşlara
geri ödenmesi dolayısıyla düzenlenecek kağıtlar için 1.7.1964 tarih ve 488
sayılı Damga Vergisi Kanunu;"
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
Dava dilekçesinde iptal istemine dayanak gösterilen Anayasa
kuralları şunlardır:
1. "Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik,lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2. "Madde 5.- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk
milletininbağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve
demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adaletilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır."
3. "Madde 7.- Yasama yetkisi Türk Milletiadına Türkiye BüyükMillet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
4. "Madde 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." .
5. "Madde 73.- Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere,
malîgücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur,değiştirilir
veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği
yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna
verilebilir."
6. "Madde 127.- Mahallî idareler; il, belediye veya köy
halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları
kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler
tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.
Mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden
yönetim,ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
Mahallî idarelerin seçimleri, Anayasa'nın 67 nci maddesindeki
esaslara göre beş yılda bir yapılır. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özelyönetim
biçimleri getirebilir.
Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını
kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim
yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında
soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların
üyelerini, İçişleri Bakanı geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar
uzaklaştırabilir.
Merkezî idare, mahallî idareler üzerinde, mahallî hizmetlerin
idareninbütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde
birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği
gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarîvesayet
yetkisine sahiptir.
Mahallî idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile,
kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurmaları, görevleri,
yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezî idare ile karşılıklı bağ ve
ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir
kaynaklan sağlanır."
7. "Madde 153.- Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir.
İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin
tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle,yeni bir
uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.
Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük MilletMeclisi
İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede
yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar, Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi
iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştıra-bilir. Bu tarih,
kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu
dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
İptal kararları geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi kararlan Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve
tüzelkişileri bağlar."
8. "Madde 161.- Devletin ve kamu iktisadî teşebbüsleri
dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle yapılır.
Malî yıl başlangıcı ile genel ve katma bütçelerin nasıl
hazırlanacağı ve uygulanacağı kanunla belirlenir.
Kanun, kalkınma planları ile ilgili yatırımlar veya bir yıldan
fazlasürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usuller koyabilir.
Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm
konulamaz."
III-İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Necdet
DARICIOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Mehmet ÇINARLI, Servet
TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER
ve Erol CANSEL'in katılmalarıyla6.3,1990günü yapılanilkinceleme toplantısında
dosyada eksiklik olmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
IV-ESAS İNCELEME:
Davanın esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenen yasa
kurallarıyla dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve ilgili öbür
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. 3595 Sayılı Yasa'nın 13. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu:
Dava konusu Yasa'nın "PTT ve Hastane ücretleri" başlıklıbu
maddesi(a) ve (b) fıkralarından oluşmaktadır, (a) fıkrasında, PTT İşletmesi
Genel Müdürlüğü'nce, genel bütçe kapsamındaki dairelerle katma bütçeli
yönetimlere verilen posta, telgraf ve telefon hizmetleri karşılığında, telefon
konuşma bedelleriyle teleks ücretleri dışında alınacak ücretlerin, normal
tarifenin % 60 nispetinde hesaplanarak alınacağı, Cumhurbaşkanlığı Dairesi
telefonlarından onaltısı için ücret tahakkuk ettirilmeyeceği; (b) fıkrasına da,
devlet memurları ve öbür görevlileriyle bunların, emekli, dul ve yetimlerinin,
bakmakla yükümlü oldukları tüm aile bireyleriyle birlikte, genel ve katmabütçeli
daire ve yönetimlerle döner sermayeli kuruluşun tedavi kurumlarında yapılan tedavilere
ilişkin ücretlerin Sağlık Bakanlığı'nın görüşü üzerine Maliye ve Gümrük
Bakanlığı'nca saptanacak miktarlar ve esaslar çerçevesinde ödeneceği, ancak bu
hükmün kamu iktisadî teşebbüslerinde çalışanlar yönünden uygulanmayacağı
öngörülmüştür.
Yasa maddesinin iki fıkrası, aykırılık savında dayanılan Anayasa
maddesi yönünden ayrı ayrı incelenecektir.
1. (a) Fıkrası'nın Anayasa'nın 161. Maddesi Yönünden İncelenmesi:
17.6.1982 günlü, 2680 sayılı "Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Kuruluş Görev ve Yetkilerinin Düzenlenmesi ile İlgili Kanun"ıın verdiği
yetkiye dayanılarak çıkarılan 8.6.1984 günlü, 233 sayılı "Kamu İktisadî
Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin "Geçiş Dönemine
İlişkin Hükümler" başlığı altında yer alan 1. maddesine uygun biçimde
örgütlenmesi gösterilen Türkiye Cumhuriyeti Posta Telgraf ve Telefon İşletmesi
Genel Müdürlüğü (PTT) ana Statüsü'nün 4. maddesinde PTT'nin çalışma konuları
düzenlenirken bu kuruluşa2.3.1950 günlü,5584 sayılı Posta Yasası ile 406 sayılı
Telgraf ve Telefon Yasası ve öbür yasalarla verilen görevler sayılmıştır. Posta
Yasası'nın "Ücret" başlıklıII. bölümündeki 20. maddesinde aynen:
"Genel bütçeye giren dairelerle katma ve özel bütçeli
dairelerden vebelediyelerden ve bunlara bağlı idare ve kurumlardan postaya
verilen her türlü posta maddelerinden ve bunlarınilgili posta ve ardiye
hizmetlerindentarifesinde yazılı ücretlerin tamamı peşin olarak alınır."
denildikten sonraindirimli ve kesin (maktu) ücrete bağlı maddelerin neler
olduğunu belirleyen 22. maddesinde de;
"Madde 22.- a) Askeri okullar, öksüz yatık okulları ve
Darüşşafaka öğrencileri ile onbaşıya kadar (onbaşı dahil) asker ve jandarma
eratının gönderecekleri 100 grama kadar ağırlıktaki yurt içi âdi mektup ve
kartlarla aile ve akrabaları tarafından sözü geçen öğrenci ve erata
gönderilecek aynı ağırlığa kadar olan âdi mektup ve kartlar,
b) Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından gönderilip doktorlar
tarafından doldurularak postaya verilen ve bulaşıcı hastalıkları bildiren âdi
kartlar; tam ücretlerin binde beşi nispetinde ücrete tâbi tutulur. Bu
tenzilâtlı ücretler her beş yılda bir PTT idaresince tutulacak istatistiklerle
tesbit edilir ve yıllık miktarları her yıl başında ilgili Bakanlıklar
bütçelerinden ödenir." hükmü açıklanmaktadır. Posta Yasası'nın 23. maddesinde
ise, 20. ve 22. maddelerde yazılı posta maddelerinin hava yoluyla gönderilmesi
durumunda uçak ücretinin tam olarak alınacağı belirtilmiştir.
Görülmektedir ki,sözü edilen Yasa'nın 22. maddesinde sayılan ayrık
durumlar dışında PTT'nin, vereceği hizmetlerin karşılığı posta ücretlerini tüm
kişi ve kuruluşlardan tam olarak alması öngörülürken, incelenen Bütçe
Yasası'nın 13. maddesinin (a) fıkrasıyla kimi yönetimlerden, normal tarifenin %
40 eksiğiyle ücret alınacağı kurala bağlanarak Posta Yasası'nın yukarıya alınan
maddeleri 1990 yılı için değiştirilmiş olmaktadır.
4.2.1924günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun ek 15.
maddesinde telgraf ücretleri hakkında,
"Genel bütçeye giren dairelerle katma ve özel bütçeli
dairelerden vebelediyelerden ve bunlara bağlı idare ve kurumlardan tevdi olunan
açık ve şifreli telgraflardan tarifesinde yazılı ücretlerin tamamı peşin
alınır." denilmektedir. Oysa, dava konusu Bütçe Yasası'nın incelenen 13.
maddesinin (a) fıkrasında, tarifeden % 40 eksik ücret alınacağı öngörülürken
yine ilgili 406 sayılı Yasa'nın telgraf ücreti konusundaki kuralı değiştirilmiş
olmaktadır.
406 sayılı Yasa'nın ücretlerine ilişkin 30. maddesi, 30.6.1926
günlü, 876 sayılı Ankara Şehri Otomatik Telefon Kanunu,7.1.1929 günlü, 1379sayılı
Ankara'dan gayri şehir ve kasabalardaki telefonlar hakkında Kanun, 24.6.1938
günlü, 3488 sayılı İzmir Telefon Tesisatı Tesellüm ve İşletme Muamelelerine
Dair Kanun, 12.6.1936 günlü 3054 Sayılı İstanbul Telefon Tesisatının Tesellüm
ve İşletme Muameleline Dair Kanun"larla değiştirilmiştir. Son olarak,
KİT'lerle ilgili8.6.1984günlü 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin
"Teşebbüslerin Fiyat ve Tarifeleri" başlıklı 35. maddesinin birinci
fıkrasındaki "Teşebbüs, müessese ve bağlı ortaklıklar, işletmelerinde
üretilen mal ve hizmet fiyatlarını tespitte serbesttirler." hükmüne uygun
olarak PTT İşletmesi'nce fiyat ve tarifeler saptanmaktadır. Bu konuda önemli
olan husus, ücretlerin indirimli alınıp alınmayacağıdır. 406 sayılı Yasa'nın
30. maddesinin "Telefon makinesi ve teferruatı da dahil olduğu halde
haricî ve dahilî tesisat masarifi aboneye aittir.
Devair ve makamatı resmiyeden yalnız tesisatı dahiliye masarifi
ahzolunur." açıklığı yanında, yukarıda anılan İstanbul Telefon düzeninin
teslimine ve işletme işlemlerine ilişkin 3054 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin
ikinci fıkrasında,"...İstanbul Telefon İdaresinin abonelerden tesis,
nakil, tamir, işletme vs. alacağı bütün bedel ve avansların..... tarifeye göre
istifa"olunacağı bildirildikten sonra, 7. maddesinde hangi resmî dairelere
ücretsiz telefon verileceği sayılmakta, bunlardan başka tüm resmî daire
telefonlarının tam ücrete bağlı olacağı belirtilmektedir. Aynı kurala 3488
sayılı İzmir Telefon Yasası'nın 6. maddesinde de rastlanmaktadır. Şimdi
yürürlükte olmayan 876 sayılı Ankara Telefon Yasası'nın 68. maddesinde
yukarıdakilere benzeyen "Mûkâleme ücreti ile beraber masarifi tesisiye
peşin tediye olunmadıkça tesisat yapılamaz" hükmü bulunmakta idi. Bu
hüküm, yürürlükteki 7.1.1929günlü, 1379 sayılı Yasa'yla yapılan yollama
nedeniyle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 8.10.1962 günlü, Esas 43, Karar 40
sayılı kararı uyarınca, yollamada bulunulan maddeler yönünden yürürlükte
sayılmaktadır. Yanılmayla yürürlükten kaldırılan 876 sayılı Yasa'nın
"Meccani Postalar" başlıklı 7. maddesinin;
"Tâlide muharrer ve şebeke dâhilinde bulunan yerlere konacak
telefon postalarından yalnız dahilî tesisat masarifi alınır. Mûkâleme ücreti ve
haricî tesisat masrafı alınmaz.
Büyük Millet Meclisine onbeş, Riyaseticuınhur, Divanı Muhasebat,
beher vekâlet için azâmi şartlar müstakil müdüriyeti umumiyeler içindörder.
Büyük Millet Meclisi Reisinin, Başvekil, Vekillerin, Divanı
Muhasebat Reisinin, müsteşarlar ve müstakil müdürü umumilerin ve Riyaseticumhurve
Başvekâlet kalemi mahsus müdürlerinin hanelerine birer.
Umuru itfaiye için üç (mahallerini şehremaneti tâyin eder)."
hükmü yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte uygulama için ışık tutacak
niteliktedir.
Anlaşılmaktadır ki, hangi dairelerin telefonu parasız kullanacağı,
başka bir anlatımla, telefon konuşma ücreti ödemeyeceği yukarda sözü edilen
yasalarla belirlenmiş olup bunlar dışındakiler tam ücrete bağlıdır. Zaten 406
sayılı Yasa'ya göre resmî daire ve makamlardan yalnızca iç kuruluş giderleri
alınmaktadır. 1990 Bütçe Yasası'nın incelenen 13. maddesinin (a) fıkrasındaki
hüküm, bu fıkrada belirtilen yönetimlerle dairelerden PTT hizmetleri
karşılığında % 40 eksiğiyle ücret alınmasını öngörmekle, açıklanan yasa maddelerini
değiştirmektedir.
a) fıkrasınınikincive son tümcesinde Cumhurbaşkanlığı Dairesi
telefonlarından onaltısı için hiçbir ücret tahakkuk ettirilmeyeceği
öngörülmüştür. Ücretsiz durumu amaçlayan bu düzenleme, yukarda sözü edilen 406,
876, 1379, 3054 ve 3488 sayılı Yasaların öngördüğü iç kuruluş giderlerininalınmasını
kaldırmakla ve ücretsiz resmî telefonlara yenibirdüzenleme getirmekle bu
Yasalarınilgilimaddelerini değiştirmiştir. Kaldıki, Bütçe Yasası, 876 sayılı
Yasa yürürlükte olmadığından, CumhurbaşkanlığıDairesi için yeni birdüzenleme
getirmiştir. Oysa, telefonların kuruluş ve ücretleri Bütçe Yasası'nın konusu
olmayıp özel yasaların konusudur. Cumhurbaşkanlığı Dairesi telefonlarının
indirimli ya da ücretsiz olması, ücret kolaylığından yararlanacak telefon
sayısıyla birlikte, özel bir Yasa'da belirlenmiştir. Bu husus, Anayasa'nın 161.
maddesinin, "Bütçe kanununa,bütçe ile ilgilihükümler dışında hiçbir hüküm
konulamaz" biçimindeki son fıkrasına açıkça aykırıdır. Konunun Bütçe
Yasası dışında düzenlenmesi zorunluluğu, PTT isletmesi Genel Müdürlüğü Ana
Statüsü'nün 22. maddesiyle nasıl yapılacağı açıklanan uygulamayı da
doğrulamaktadır. Ayrık durumlar dışında tarife altı uygulamanın yönetmelikle
yapılabileceğini gösteren bu hüküm şöyledir:
"Özel kanunlar ve Uluslararası anlaşmalar hükümleri saklı
kalmak kaydiyle ücretsiz ve tarife altı uygulamada bulunulmasına ilişkin
esaslar, Teşebbüs tarafından hazırlanıp, ilgili Bakanlıkça uygun görülecek ve
Koordinasyon Kurulunca kabul edilecek bir yönetmelikle tespit edilir.
Toplu İş Sözleşmelerine bu Yönetmeliğe aykırı hüküm
konulamaz."
1927 yılında yürürlüğe konulan 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye
Kanunu'nun 6. maddesindeki, bütçe, devletin ve ona bağlı kamu kuruluşlarının
yıllık gelir ve giderlerinin tutarını gösteren ve bunların uygulanmasıyla
yerine getirilmesine izin veren bir yasadır tanımı, Anayasa'nın 161.
maddesindeki devletin ve KİT'ler dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamalarına
olanak veren düzenleme yapısıyla doğrulanmakta, Anayasa'nın 162. maddesinin
bütçenin görüşülmesineilişkinyöntemi, 163. maddesinin de bütçelerde değişiklik
yapılabilme esaslarını özellikle belirtmesi, Bütçe Yasası'nın özelliğinden
kaynaklanmaktadır. Öğretide, hukuksal niteliği konusundaki değişik görüşlere
karşın, bütçenin üzerinde birleşilen ve öbür yasalardan ayrılan özelliği, gelir
toplamaya ve gider yapmaya olur veren, kendine özgü yasalaşma yöntemi bulunan,
yükümlülüklerin kapsam ve sınırıyla dayanaklarını içerenbiryasa oluşudur.
Ekonomik, sosyal ve akçalı dengeleri sağlamaya elverişli biçimde kaynak
dağılımını düzenlediği savunulan bütçe, ilişkin olduğu yıl için geçerlidir.
Anayasa'nın 161. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği gibi bütçe yasaları
öbür yasalardan ayrıdır. Bu anayasal ilkenin gereği olarak bir yasa kuralı
nasıl aynı nitelikte biryasa kuralıyla değiştirilebilirse bütçe yasaları da
aynı biçimde hazırlanmış ve kabul edilmiş bir bütçe yasası değişikliğiyle
yapılabilir ve bunun doğal sonucu olarakbiryasa kuralı bütçe yasası ile ya da
bir bütçe yasası genel anlamda bir yasakuralıyla değiştirilip kaldırılamaz.
Bütçenin uygulanmasıylailgili,uygulamayı kolaylaştırıcı ve yasa konusu
olabilecekbirkuralı kapsamaması koşuluyla açıklayıcı nitelikte hükümler olarak
anlaşılması gereken "bütçe ile ilgili hükümler" deyişi de bir
zorunluluğu göstermektedir.
Bir yasa kuralının bütçeden harcamayı ya da bütçeye gelir
sağlamayı gerektirir nitelikte bulunması, mutlak biçimde "bütçe ileilgilihükümlerden"
sayılmasına yetmez. Her yasada değişik türde gidere neden olabilecek kurallar
bulunabilir. Böyle kuralların bulunmasıyla örneğin eğitim, savunma, sağlık,
yargı, tarım, ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin yasalar ve
özellikle vergi yasaları "bütçeyleilgili hükümler" kabul edilirse, bu
konulardaki devlet hizmetlerinin yeniden kurulması, bir vergi yükünün
getirilmesi, bu konularda yürürlükteki yasaların değiştirilip kaldırılması için
bütçe yasalarına hükümler koymak yoluna gidilebilir. Oysa bu tür yasa
düzenlemeleri, bütçenin yapılması ve uygulanması yöntemiyle ilişkisibulunmayan,yasakoyucunun
başka amaçla ve bütçeninkinden tümüyle değişik yöntemle gerçekleştirmesi
gereken yasama işlemleridir. "Bütçe ile ilgili hüküm" sözlerine
dayanarak, gider ya da gelirle ilgili bir konuyu olağanbiryasa yerine bütçe yasasıyla
düzenlemek ve yürürlükteki biryasanın gelir ya da gidere ilişkin kurallarını
bütçe yasası ile değiştirmek yönündeki uygulamalar Anayasa'nın 88. maddesinin
ikinci fıkrasını ve 89. maddesini bu tür yasalar bakımından işlemez duruma
düşürür ve özelliği nedeniyle yalnızca bütçelereilişkin olan 162. maddeye
Anayasakoyucu'nun amacına aykırıbirgenişlik ve genellik getirdiği gibi 163.
maddenin uygulanmasını olanaksız kılar. Anayasa'nın 161. maddesinin amaç ve
ereği, bütçe yasalarında, bütçe kavramı dışındaki konulara yer vermemek,
böylece bütçe yasalarınıilgisizkurallardan uzak tutmak kendi yapısı içinde
bütünleştirmektir.
3595 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin (a) fıkrasının, yürürlükteki
ilgili yasaları değiştirdiği ve yürürlükten kalkmışbir yasa yerine yeni bir
düzenleme getirerek bütçe ile ilgili hüküm taşımadığı belirgindir. Bütçenin
uygulanmasını kolaylaştırıcı ya da açıklayıcı nitelikte olmayan, bütçeyle
ilgili bulunmayan, anayasal ilkeye, özellikle Anayasa'nın 161. maddesine aykırı
olan (a) fıkrası iptal edilmelidir.
2.(b) Fıkrası'nın Anayasa'nın 161. Maddesi Yönünden İncelenmesi:
İkiayrı hukuksal konumdaki kişilerintedavi ücretlerineilişkinhükümleri
içeren bu düzenleme, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın 209. maddesi ile
5434sayılıTürkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Yasası'nın geçici139. maddesindeki
düzenlemelerlebağlantılıdır.İncelenen (b) fıkrası,bütçeile ilgili hükümler
dışında, salt başka yasaların konusu olacak hususları düzenlememekte, doğrudan
bütçeyleilgili bulunan giderlerin yönteminde uyulacak ilkeyi saptamaktadır.
Tedavi ve tedavi ücreti,ilgiliyasaların konusu olup bunlara yukarıda
değinilmiştir.Tedavi sorumluluğu ile tedavi masrafının yükümlülüğü Bütçe Yasası
ile düzenlenmiş değildir. Bütçe Yasası, yalnızca maddede sayılan tedavi
kurumlarında yapılan tedavilere ilişkinücretlerin bu kurumlara ödeme biçimini
göstermekte, bu durum da bütçeyleilgili bulunmaktadır. Yasa hükümlerini
değiştirme veilgili yasa konularına elatma gibi bir düzenleme söz konusu
değildir.Bütçe ile ne 657Yasa'nın ne de 5434 sayılı Yasa'nın tedaviyleilgilihükümleri
değiştirebilir. Bütçe Yasası olsa olsa sözüedilenYasalarınilgili hükümlerininuygulanması
kapsamındaki ücret ödeme yöntemini açıklama niteliğinde bir biçim getirebilir
ve incelenen (b) fıkrası böyle anlaşılmak gerekir. Yoksa, bu fıkra 657 ve 5434
sayılı Yasaların ilgili hükümlerini değiştiremez. Tedavi konusundaki üstünlük
ve önceliği olan kurallar, bu Yasalardır. Bütçe Kanunu'nun dava konusu olan 13.
maddesinin (b) fıkrası hükmü sözügeçen yasalarda herhangi bir değişiklik
yapmamıştır.
Açıklanan nedenlerle 3595 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin (b)
bendine yönelik aykırılık savı yerinde görülmediğinden bu konudaki iptal istemi
REDDEDİLMELİDİR.
B. 3595 Sayılı Yasa'nın 16. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu:
Bu madde, il özel idareleriyle belediyelerin, bunlara ait ya da
bunlarabağlı olmakla birlikte ayrı tüzelkişiliğiolankuruluşların;6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine bağlı borçlanve
hangi nedenle olursa olsun Hazine'ye şimdi olan ve bundan sonra olacak
borçlarıyla 233 Sayılı KHK kapsamındaki kamu iktisadî teşebbüsleri ile Kamu
Ortaklığı Fonu'na olan borçlarından Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ya da
Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi'nce belirlenecek miktarların Maliye ve
Gümrük Bakanlığı'nın istemi üzerine İller Bankası'nca2.2.1981günlü, 2380 sayılı
Yasa'ya göre bu idarelere dağıtılacak paydan kesilerek belirlenecek hesaplara
nakden ya da hesaben ödeneceğini öngören (a) fıkrasından sonra aynı doğrultuda
3030 sayılı Yasa'ya göre ayrılacak paylardan kesmek ya da borçlarına mahsup
etmek için Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na yetki veren (b) fıkrası ve
belediyelere satmış olduğu elektrik bedellerinin zamanında ödenmeyen
kısımlarını26.5.1981günlü, 2464 sayılı Yasa'nın 34. ve sonraki maddeleri
gereğince ilgili belediyelere ödenmesi gereken Elektrik ve Havagazı Tüketim
Vergisi'nden mahsupyoluyla kesmek içinTürkiye Elektrik Kurumu'nu yetkili kılan
(c) fıkrasından oluşmaktadır.
Dava dilekçesinde, 2380, 3030, 6183, 2464, 277 ve 1580 sayılı
Yasa'-larla İcra ve İflas Yasası'nı ve ilgili öbür yasaları doğrudan ya da
dolaylı biçimde değiştirdiği ileri sürülen inceleme konusu 16. maddenin aynı
zamanda Anayasa'nın 127. maddesine de aykırı olduğu savı yer almaktaysa dakonununbütçeyle
sınırlı olması, kuruluş yapısı, vesayet sistemi gibi konuların dışında kalması,
özetle yalnız 161. maddeye göre incelemeyi zorunlu kılmaktadır.
Yasa'nın 16. maddesinin içeriği özetlenen her üç fıkrası da
Anayasa'nın 161. maddesi bakımından ayrı ayrı değerlendirilecektir.
1. (a) Fıkrasının Anayasa'nın 161. Maddesi Yönünden incelenmesi:
2.2.1981 günlü, 2380 sayılı "Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanun"un "Payların Hesaplanması ve Dağıtımı" başlığını taşıyan
1. maddesi şu hükmü içermektedir:
"Genel bütçeli vergi gelirleri üzerinden belediyelere % 9.25,
İl Özel İdarelerine % 1.70 nispetinde pay verilir.
Bu paylar, gelir saymanları tarafından aylık olarak hesaplanıp
tahsil edilen ayı takip eden ay sonuna kadar İçişleri Bakanlığı emrinde ayrı
hesaplara kaydolunmak üzere İller Bankası'na yatırılır."
Maddenin bundan sonraki fıkralarında, payların hesaplanmasına ve
dağıtımına ilişkin düzenlemeler yer almakta, yedinci fıkrasında ise İller
Bankasının;
"...kendisine borçlu belediye ve il özel idarelerinin vadesi
gelmiş borç taksitlerini genel bütçeden bu idarelere ayrılan paylardan kesmeye
yetkili" olduğu belirtilmektedir.
Görüldüğü gibi, İller Bankası'nın belediyeler ve il özel idareleri
paylarından mahsup yapabilme yetkisi, bu idarelerin yalnızca İller Bankası'na
olan vâdesi gelmiş borç taksitleri için Öngörüldüğü halde, Bütçe Yasası'nın
incelenen 16. maddesinin (a) fıkrasıyla bu hüküm genişletilerek, bu idarelerin
devlete ve diğer kamu kurumlan ile KİT'lere olan mevcut ve hattâ doğacak
borçları için de bankaya bu yetkiyi vermektedir. Bunun sonucu olarak 2380
sayılı Yasa'nın 1. maddesinin yedinci fıkrasına yeni bir hüküm daha eklemiş
olmaktadır.
Öte yandan, dava konusu olan bu fıkrada belediyeler ve özel
idarelerin6183 sayılı Yasa'ya bağlı borçları için de, aynı biçimde genel bütçe
vergi gelirleri toplamı üzerinden alacakları paylardan mahsup öngörülmüştür.
Oysa, 6183 sayılı "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun"un 37. maddesi, kamu alacaklarının özel yasalarında belli edilen
zamanlarda ödeneceğini belirttikten sonra, böyle bir ödeme zamanı saptanmamış
kamu alacaklarının hangi usullere göre ödeneceği gösterilmiştir.
Bu Yasa'nın 48. maddesinde kamu alacağının tecil edilebilmesi, 49.
maddesinde de tehir edilebilme, taksite bağlama koşulları düzenlenmiştir.Bu
durumda, dava konusu 16. madde, belediyeler ve il özel idarelerinin yada
bunlara ait veya bağlı kuruluşlarının 6183 sayılı Yasa kapsamında gerek
Hazineye olan borçlan, gerek 233 sayılı KHK kapsamına giren kamu iktisadî
teşebbüslerine ve Kamu Ortaklığı Fonu'na olan her tür borçları için, genel
bütçe vergi gelirlerinin sağlanan toplamı üzerinden 2380 sayılı Yasa uyarınca
almaları gereken paylardan mahsup öngörmekle, 6183 sayılıYasa hükmünü debu
idareler bakımından l yıl için değiştirmektedir.
Ayrıca, 29.6.1938 günlü, 3533 sayılı Yasa'ya göre, "Umumî,
mülhak ve hususî bütçeler ile idare edilen daireler ve belediyelerle
sermayesinin tamamı Devlete veya belediyeye veya hususî idarelere ait olan
daire vemüesseseler açısından da çıkan ihtilâflardan adliye mahkemelerinin
vazifesi dahilinde bulunanlar"ın bu yasada yazılı tahkim usulüne göre
çözümleneceği belirtilmektedir. Söz konusu 16. maddenin (a) fıkrasının
getirdiği düzenleme, borçlarını kaynakta payından kesme yetkisini Maliye
Bakanlığı'na vermekle, anlaşmazlığın çözüm yerini ve yöntemini, dolayısıyle
3533 sayılı Yasa hükmünü de değiştirmiş olmaktadır.
Böyle olunca, (a) fıkrası hükmü, bütçeyle ilgili hüküm dışı bir
nitelik taşımakta olup, bu nedenle de Anayasa'ya aykırı düşmektedir.
2. (b) Fıkrası'nın Anayasa'nın 161. Maddesi Yönünden İncelenmesi:
27.6.1984 günlü, 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un
Büyük Şehir Belediyelerinin gelirlerini düzenleyen 18.maddesinin (a)
fıkrasında, büyük şehirbelediyelerinin payıyla ilgili olarak şu hüküm yer
almaktadır:
"(a) 2.2.1981tarih ve 2381 sayılı Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ile ek
vetadillerinegöre Genel Bütçe Vergi Gelirleri tahsilat toplamı üzerindenilçe
belediyelerine verilmesi gereken paylardan Bakanlar Kurulunca belirlenecek
oranlar dahilindeayrılarak İllerBankasına gönderilecek pay".
Görüldüğü üzere 3030 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin (a) fıkrasında
hangi esaslar çerçevesinde oluşacağıbelirtilenbu paydan, Bütçe Yasası ile
getirilen düzenlemede Maliye Bakanlığı'nın istemi üzerine İllerBankası'nca,
gerek belediyenin ve belediyeye ait ya da bağlı kuruluşlarının borçlan,gerekse
vergileri için mahsup öngörülmektedir.
16. maddenin (a) fıkrasıylailgiliAnayasa'ya aykırılık
incelemesinde belirtildiğigibi,İller Bankası'nın mahsup yapabilme yetkisi, 2380
sayılı Yasa'nın 1. maddesinde yalnız belediyelerin bankaya olan ve vâdesi
gelmiş borçlar bakımından kabul edilmesine karşın, (b) fıkrası bunu genişletenyeni
bir hükümniteliğitaşımaktadır.
Yukarıda da değinildiği gibi Maliye Bakanı'na büyükşehir
belediyesinin borçları için kaynakta kesmeyetkisitanınması, böyle bir
anlaşmazlığın çözümlenmesinin hakem aracılığıyla ve usul hukuku hükümlerine
göre yapılacağını öngören 3533 sayılı Yasa'nın 4. maddesini de l yıliçindeğiştirmektedir.
Öte yandan, büyükşehir belediyelerinin ödemeleri gereken
vergilerin tarh ve tahsil usulü, o vergilerle ilgiliözel yasalarda
gösterilmiştir. Getirilen bu düzenleme ile o hükümlerin uygulanması bertaraf
edilmekte, dolayısıyla kaynakta mahsup yolu ile yeni bir vergi alınması yöntemi
getirilerek mevcut hükümler değiştirilmiş olmaktadır. Örneğin, 197 sayılı
Motorlu Taşıtlar Vergisi Yasası'nın "İstisnalar"ı düzenleyen 4.
maddesinde, belediyelere bağlı olup ayrı tüzelkişiliği bulunan işletmeler adına
tescilli motorlu taşıtların bu vergiye bağlı olduğu belirtilmekte, 9.
maddesinde de salma (tarh),tebliğ ve ödenmesi gösterilmektedir. Bütçe
Yasası'nın dava konusu 16. maddesinin (b) fıkrası, vergileri paylardan mahsup
etmek olanağını vermekle 197 sayılı Yasa'nın sözü edilen hükmünü de
değiştirmektedir. Bütçe Yasası ile başkabir yasa kuralını değiştirmek yolunu
Anayasa kapatmıştır. Bu durumda, incelenen (b) fıkrası, açıklanan nedenlerle
bütçeyle ilgili hüküm niteliğinde bulunmadığından Anayasa'nın 161. maddesine
aykırıdır.
3. (c) Fıkrası'nın Anayasa'nın161.Maddesi Yönünden İncelenmesi:
Bu fıkranın tanıdığıyetki, 26.5.1981 günlü, 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Yasası'nın 34. maddesinde, belediye sınırları ve mücavir alanlar
içinde elektrik ve havagazıtüketiminin,Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi'ne
bağlı olduğunun belirtilmesinden sonra bunları üreten kuruluşların vergiyibildirme
ve ödemelerineilişkin39. maddesindeki "Elektrik ve Havagazım dağıtan
kuruluşlar tahsil ettikleri vergiyi, tahsil tarihini takibeden ayın 20 nci günü
akşamına kadar belediyeyebir beyanname ile bildirmeye ve vergiyi aynı sürede
ödemeye mecburdurlar. Elektrik ve havagazı işleri bütçesi içinde yer alan
belediyeler bu hükümden müstesnadır." hükmünü de değiştirmektedir. Böyle
biruygulama Anayasa karşısında geçerli sayılamaz.
Anlaşılmaktadırki,3595 sayılı Yasa'nın 16. maddesi, tümüyle
bütçeyle ilgili olmayan bir düzenlemedir. 2380, 6183, 3533 ve 2464 sayılı
Yasalarda değişiklikler yapan bu madde, süreklilik taşıyan kuralları bir yıliçindeğiştirmekle
yeni bir uygulamaya yolaçmaktadır. Daha önce, bütçeyle ilgilihükümler
kavramını, salt akçalı hükümler olarak değil, bütçenin uygulamasıyla ilgili,
uygulamayı tamamlayıcı ve kolaylaştırıcı ya da Yasa konusu olabilecek yenibirkural
niteliğinde olmamak koşuluyla açıklayıcı kurallar olarak almanın uygun düşeceği
belirtilmişti.Anayasa Mahkemesi'nin birçokkararında yinelenip vurgulanan ve
bağlayıcılığı olan bu yargının aksine, bütçe yasasıyla, yasaların gelirle,
giderlerle ya da bütçe yasalarının hazırlanması ve uygulanmasıyla doğrudan veya
dolaylıilgili bulunan kuralların değiştirilmesi yolundaki uygulama, buniteliktekiyasalar
bakımından Anayasa'nın 87. ve 89. maddelerini işlemez duruma sokar, Başlıca
ereği, bütçe yasalarını yapısına aykırı yabancı kurallardan ayıklamak vebirsıkıdüzene
bağlayarak yalnızca bütçeye ilişkin konuları içermesini sağlamak olan
Anayasa'nın 161. maddesi, öbür yasa kurallarını değiştiren, onların alanına ve
konusuna elatan bütçe yasası kurallarına açık engeldir.
Bu nedenlerle, 3595sayılıYasa'nın 16. maddesi İPTAL edilmelidir.C-3595
Sayılı Yasa'nın 17. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu:
(a) ve (b) fıkralarından oluşan bu madde, 2380 ve 3030 sayılı
Yasa'lar uyarınca genel bütçe gelirleri tahsilat toplamı üzerinden belediyelere
ayrılan payların % 10'unu bütçeye gelir yazmayave bütçenin (930-08-3-309-900)yedek
ödenek tertibine konulan ödenekler, nüfuslar ve kalkınmışlık dereceleri gibi
ölçülerle belediyelere dağıtımda bulunmaya Maliye ve Gümrük Bakanı'nı yetkili
kılmıştır.
Maddenin iki fıkrası da iptal istemine dayanarak yapılan Anayasamaddesi
yönünden ayrı ayrı ele alınmıştır.
1. (a)Fıkrası'nınAnayasa'nın161.Maddesi Yönünden İncelenmesi:
2.2.1981günlü, 2380 sayılı "Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında"
Yasa'nın "Payların hesaplanması ve dağıtımı" başlığım taşıyan 1.
maddesinde; "Genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden
belediyelere % 9.25, il özel idarelerine % l .70 nispetinde payverilir.
Bu paylar, gelir saymanları tarafından aylık olarak hesaplanıp
tahsiledilen ayı takip eden ay sonuna kadar İçişleri Bakanlığı emrinde ayrı
ayrıhesaplara kaydolunmak üzereİllerBankası'na yatırılır." denildikten
sonra payların dağılımıgösterilmekte, 2. maddesinde ise şu hüküm yer almaktadır
:
"Belediye ve İl Özel İdare paylarım lincimaddede yazılı süre
içinde İller Bankasına yatırmayan gelir saymanlarından gereken meblağlar % 10
fazlasıyla tahsil olunur."
27.6.1984 günlü, 3030 sayılı "Büyük Şehir Belediyelerinin
Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında" Yasa'nın büyükşehir belediyesinin gelirleri ile ilgili 18.
maddesi bu gelirlerin neler olduğunu saymakta, (a) fıkrası da alacakları
paylara ilişkin şu hükmü içermektedir:
"a) 2.2.1981 tarih ve 2380 sayılı Belediye ve İl Özel
İdarelerine GenelBütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ile ek
ve tadillerine göre Genel Bütçe Vergi Gelirleri tahsilat toplamı üzerinden ilçebelediyelerine
verilmesi gereken paylardan Bakanlar Kurulunca belirlenecekoranlar dahilinde
ayrılacakİllerBankasınca gönderilecek pay".
Görüldüğü gibi, 2380 ve 3030 sayılı Yasa'lar hem belediyelere
verilecek payların ne miktarda olacağını, nasıl dağıtılacağını göstermekte, hem
de belirlenen sürede bunları İller Bankası'na yatırmayan gelir saymanlarından%
10 fazlasıyla tahsil olunacağım öngörmektedir.
3595 sayılı Bütçe Yasası'nın 17. maddesinin (a) fıkrası;
büyükşehir belediyelerinin 3030 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin (a) fıkrasına
göre, belediyelerin ise 2380 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin birinci fıkrası
uyarınca, almaları gereken ve miktarları belirlenen paylarının % 10'unu keserek
bütçeye gelir olarak kaydetme yetkisini Maliye Bakanına vermekle, değinilenyasaların
paylan düzenleyen maddelerini değiştirmiş olmaktadır.
Bütçe Yasası'nın 17. maddesinin incelenen (a) fıkrası, bütçenin
uygulanmasıyla ilgilibirhüküm niteliğinde olmayıp, içeriğiyle yürürlükteki bir
yasa kuralını ekleme yoluyla değiştirmekle Anayasa'nın 161. maddesine aykırı
düşmektedir.
2. (b) Fıkrası'nın Anayasa'nın 161. Maddesine Aykırılığı Sorunu:
Yukarıda adı belirtilen 2380 sayılı Yasa'nın belediyelerin genel
bütçe vergi gelirlerinden alacakları payların nasıl dağıtılacağını ayrıntılı
biçimde gösteren 1. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği düzenleme şöyledir:
"İller Bankasında her ay sonuna kadar toplanan belediyeler
payının, genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamının % 6'sına tekabül eden
bölümü banka tarafından İçişleri Bakanlığınca bildirilecek son genel nüfus
sayımı sonuçlarına göre büyük kent belediyeleri dışındaki, belediyelere dağıtımı
plânlanır. "Öte yandan yine bu maddede, belediyelerin paylarından belirli
oranlarda oluşturulan fonlar ve bunların nasıl kullanılacağı da gösterilmiştir.
Şöyleki:
İllerBankasında toplanan belediyeler payının, genel bütçe vergi
gelirleritahsilat toplamının % 3'ünü tekabül, eden bölümü Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı emrinde "Belediye Fonu" olarak İller Bankasındaki bir
hesapta toplanır.
Bu Fon'dan nüfusa bakılmaksızın bütün belediyelerin, İller
Bankasının yıllık yatının programına giren haritaları, imar plânları, bilcümle
tesisleri ve bunlara ait projeler için Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca
hazırlanıp Resmî Gazete'de yayınlanacak yönetmelikteki esaslara göre tahsiste
bulunur.
Bu Fon'un % 2'si Boğaziçi İmar Müdürlüğü payı olarak
ayrılır;......
.................................................................................................
(Değişik: 4.12.1985-3239/130 md.) Genel bütçe vergi gelirleri
tahsilat toplamının % 0,25'ine tekabül eden kısmı Belediyelere, % 0,30'una
tekabül eden kısmı İl Özel İdarelerine ait paylardan alınarak teşkil olunacak
toplam % 0,55'lik kısmı hizmetleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı emrinde
"Mahalli İdareler Fonu" olarak İller Bankasında açılacak bir hesapta
toplanır.
(Değişik: 4.12.1985-3239/130 md.) Bu fonun genel bütçe vergi
gelirleri tahsilat toplamının % 0,15'ine tekabül eden kısmı Bayındırlık ve
İskân Bakanlığınca belediyelerin imar uygulamalarında, % 0,40'ına (1986 yılında
% 0,30'una) tekabül eden kısmı da İçişleri Bakanlığınca mahallî idareleriçin
kullanılır.
Mahallî İdareler Fonu'nun dağıtım ile ilgili Bakanlıklar
tarafından hazırlanarak Resmî Gazete'de neşredilecek yönetmelikteki objektif
kriterler gözönünde bulundurularak yapılır. Dağıtım esaslarının tespitinde,
kalkınmada öncelikli bölgelere ağırlıkverilir."
Bu hükümlerin karşılaştırılması, Bütçe Yasası'yla, 2380 sayılı
Yasa'nın belediyelere pay verilmesine ilişkin 1. maddesinin üçüncü fıkrasının
değiştirildiğini ortaya koymaktadır. Oysa, bir anayasal ilke niteliğini kazanan
biçimde bütçe yasalarında öbür yasaların hükümlerini değiştiren ya da kaldıran
hükümlerin bulunamayacağı yukarda birkaç kez belirtilmişti. İncelenen (b)
fıkrası da bu hususu gözardı ederek Anayasa'nın 161. maddesine aykırı bir
düzenleme niteliğindedir.
Açıklanan bu nedenlerle, 3595 sayılı Yasa'nın 17. maddesi İPTALedilmelidir.
D. 3595 Sayılı Yasa'nın 60. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu:
Kararın "Yasa Metinleri" bölümüne olduğu gibi alınan bu
maddenin
(a) fıkrasıyla 828 sayılı İthalde Alınacak Damga Resmi Hakkında
Yasa ile değişikliklerinin yürürlük süresi 31.12.1990 gününe kadar uzatılmakta,
(b) fıkrasıyla da 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Yasası'nın geçici 10. maddesinin
1990 yılında da uygulanacağı belirtildikten sonra vadeli satışlardan 1990
yılından sonra yapılacak tahsilatların sermayeye eklenmesi durumunda bu hükmün
uygulanmayacağı öngörülmektedir. 1989 yılında beyan edilen kazançlar için
geçerli olan "Temel Gösterge Tutarları" ile "Hayat Standardı
Gösterge Tutarları" yörelere göre ayrı ayrı gösterilmekte, 1989 yılına
ilişkin olup da 1990 yılında beyan edilmesi gereken kazançlara uygulanacak
gösterge tutarları da uygulama oranlan, koşullarıyla birlikte belirtilmekte,
Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na tanınan belirleme yetkisi açıklandıktan sonra
gerçek usulde gelir vergisikapsamındaki kazanç sahipleri ile serbest meslek
sahiplerinin beyan edecekleri kazançlar hakkında yapılacak hesaplamada
gözetilecek hususlara yer verilmektedir.
Dava dilekçesinde bu maddenin, Anayasa'nın 2., 5., 7., 10., 13.,
73., 153. ve 161. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Önce yapıldığı gibi maddenin fıkraları, doğrudan ilgili bulunulan
161. madde yönünden irdelenmiştir.
1- (a) Fıkrası'nın Anayasa'nın 161. Maddesi Yönünden İncelenmesi:
Bu fıkrayla 828 sayılı Yasa ve değişikliklerinin 31.12.1990'a
kadar uzatılan yürürlük süresini değerlendirirken sözü edilen 828 sayılı
Yasa'nın 7. maddesindeki "Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve
ikinci Beş Yıllık Plân Dönemi sonu olan 31 Aralık 1972 tarihine kadar
uygulanır. (1)" hükmünün (1) no.lu dipnotunda gösterilen süre uzatmaları
anımsandığında, sonuncusunun 11. maddesiyle bu Yasa'yı 31.12.1988'e kadar
uzatan29.12.1988günlü, 3405 sayılı Yasa olduğu görülmektedir. 1989 yılında da
3512 sayılı Bütçe Yasası'nın 60. maddesiyle 31.12.1989'a kadar uzatma yoluna gidilmiştir.
Böylece, 828 sayılı Yasa'nın yürürlük süresi 1648, 2109, 2769 ve 3405 sayılı
Yasalarla birçok kez uzatılmıştır.
Daha Önce debelirtildiğigibi,Anayasa'nın 87. maddesi "Kanun
koymak; değiştirmek ve kaldırmak" işi ile "bütçe ve kesinhesap
tasarılarını görüşüp kabul etmek" işini ayrı nitelikte işlevler
saydığından değişik biçimde belirlemek ve adlandırmak yolunu seçmiştir. Nitekim
bu alanlardan birincisini 88., 89. maddelerde, diğerini ise 161., 162., 163. ve
164. maddelerinde düzenlemiştir. Bu nedenle, bütçe yasalarını öteki yasalardan
ayrı tutan Anayasa ilkesi karşısında,biryasa kuralının ancak aynı nitelikte bir
başka yasa kuralı ile değiştirilebilmesi ya da kaldırılabilmesi gerekir. Tersi
bir uygulamanın Anayasa'nın 88. ve 89. maddelerini işlemez duruma getireceği
açıktır.
Dava konusu (a) fıkrasıyla getirilen hüküm, İthalde Alınacak Damga
Resmi Hakkında Yasa'nın yürürlük maddesini süreyi uzatarak yeniden
düzenlemekte, böylece kendine özgü kimi kurallara uyularak görüşülüpkabul
edilen bütçe yasasıyla genel anlamdaki bir yasa kuralını değiştirmektedir. Bu
nitelikte bir düzenleme, bütçenin uygulanmasına ilişkin bir hüküm sayılamaz.
Uygulamaya ilişkin bir kural niteliğinde olsa bile, yürürlükteki bir yasa
kuralını değiştiremez, kaldıramaz ya da bir yasa konusunda yenibir hüküm
getiremez. Bu zorunluluklara uymayan (a) fıkrasının Anayasa'nın 161. maddesine
aykırılığı açıktır.
2- (b) Fıkrası'nın Anayasa'nın 161. Maddesi Yönünden İncelenmesi:
Bu fıkrayla ilgili3.6.1949 günlü, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi
Yasası'-nın geçici 10. maddesi şöyledir:
"Geçici Madde 10- (Ek: 4.1.1984-2970/6. md.)
(Değişik birinci fıkra: 25.3.1987-3332/14. md.) Tam mükellefiyete
tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerinin 1987, 1988 ve 1989
yıllarında satıştan doğan kazançların tamamının satışın yapıldığı yılda kurum
sermayesine ilave edilmesi, anonim şirketler yönünden sermaye artırımı
nedeniyle çıkarılacak hisse senetlerinin nama yazılı olması ve en geç altı ay
içinde borsaya kote ettirilmesi şartıyla sermayeye eklenen bu kazançlar,
kurumlar vergisinden müstesnadır. Şu kadar ki, vadeli satış nedeniyle kazancın
tamamının aynı yıliçinde ödenmiş sermayeye dönüştürülme-mesi halinde ödenen
nakdi sermaye kadar istisnadan yararlanır ve bu satıştan doğan kazanca ulaşıncaya
kadar her yılödenen nakdi sermayekurum kazancından indirilir.
Satışın yapıldığı yılı takip eden ikinci yılın sonunda ödenmiş
sermayeye dönüştürülmeyen kazanç için istisna uygulanmaz.
Bu kazançların sermayeye ilâvesi kâr dağıtımı sayılmaz ve
sermayeye ilâve edilen kazançlar Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesine göre
tevkifata tabi tutulmaz.
Şu kadar ki, menkul kıymet veya gayrimenkul ticareti ile uğraşan
kurumların, bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde
ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.
(Değişik: 4.12.1985-3239/80. md.) Sermayeye eklenen bu kazançların
beş yıl içinde herhangi bir surette işletmeden çekilmesi veya işletmelerin
tasfiyesi halinde bu kazançlar o yılın kazancı sayılarak vergiye tâbi tutulur.
(Ek: 4.12.1985-3239/80. md.) 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa ya
da özel kanunlarına göre kurulan kooperatifler, ortağın sahip olabileceği en
fazla pay tutarı dikkate alınmaksızın istisnadan yararlanırlar. Ancak,, iştirak
hisseleriyle gayrimenkullerin satışından doğan kazanç sermayeye eklenmeyerek
özel bir fon hesabında gösterilir ve hiç bir şekilde ortaklara dağıtılmaz,
kooperatifin amaçlarının gerçekleşmesinde kullanılır.
(Ek: 25.3.1987-3332/14. mad.) Bu maddenin uygulanması dolayısıyla
borsaya kote ettirilecek hisse senetleri için, hisse senetlerini çıkaran
şirketin kârlılığı aranmaz. Türk Ticaret Kanununun 391 inci maddesinin bu
suretle gerçekleştirilecek sermaye artırımına aykırı hükümleri uygulanmaz."
Görüldüğü gibi madde kurumlar vergisinde kimi ayrılıkların hangi
durumlarda ve nasıl uygulanacağını göstermektedir. Bütçe Yasası'nın dava konusu
60. maddesinin (b) fıkrası ile getirilen hüküm, Kurumlar Vergisi Yasası'nın
yukarıdaki maddesinin 1990 yılında da uygulanacağını belirtmektedir. Oysa,
geçici olduğu Yasa metninde belirtilen ve ayrık durumları düzenleyen bu madde
1987, 1988 ve 1989 yıllarında uygulanması öngörülenbir hükmü içermektedir.
Bütçe Yasası'nın 60. maddesinin (b) fıkrasıyla 1989 yılında
işlevimtamamlayan bu hükme, yeniden uygulanacağı öngörülerek, hayatiyet
kazandırılmaktadır. Bütçe yasalarıyla, yürürlükteki yasa kuralları
değiştirilemez, kaldırılamaz ve yeni kurallar konulamaz. Kurumlar Vergisi
Yasası'na yeni bir kural ekleme niteliğindeki (b) fıkrası Anayasa'nın 161.
maddesine aykırılık oluşturmaktadır.
3- (c) Fıkrası'nın Anayasa'nın 161. Maddesi Yönünden İncelenmesi:
Bu fıkra, Anayasa Mahkemesi'nin7.11.1989 günlü, Esas 1989/6, Karar
1989/42sayılı kararıyla iptal edilen3.12.1988günlü, 3505 sayılı Yasa'nın 18.
maddesinin içeriğine benzer bir kuraldır. 193 sayılı Gelir Vergisi Yasası'na
geçici 32. maddeyi ekleyen söz konusu 18. madde ile l".1.1988-31.12.1988
arasında Gelir Vergisi Yasası'nın mükerrer 116. maddesine ilişkin uygulamaları
düzenlemekteydi. İncelenen (c) fıkrasıisebu mükerrer maddeyi 1990 malî yılı
için değiştirmektedir.
31.12.1960günlü, 193 sayılı Gelir Vergisi Yasası'nın "Hayat
Standardı Esası" başlıklı değişik mükerrer 116. maddesi şöyledir:
"Mükerrer Madde 116.- (Ek: 31.12.1982-2772/15. md.) Gerçek
usulde Gelir Vergisine tabi ticarî, ziraî ve meslekî kazanç sahiplerinin beyan
ettikleri gelir (Zarar beyan edilmesi hali dahil) 120.000 liraya (Ziraî kazançsahipleri
ile ikinci sınıf tacirleri için 90.000 liraya) aşağıda belirtilen hayat
standardı göstergelerine göre belirlenen ilâvelerin yapılmasından sonra
bulunacak tutardan düşük olduğu takdirde, bu şekilde tesbit olunan tutarlardan
31 inci maddedeki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktar tarhına esas alınır.
(Ek: 4.12.1985-3239/ 68. md.) Şu kadar ki;ticarî,ziraî ve meslekî kazanç
sahiplerinin bu faaliyetleri dolayısıyla hayat standardı esasına göre vergi
tarhına esas alınacak geliri, yukarıda yazılı tutarlardan aşağı olamaz.
Hayat
Standardı Göstergeleri
|
İlave
Edilecek Tutar
|
1.
Mükellefin kendisine, eşine, çocuklarına bakmakla yükümlü olduğu diğer
kişilere ait özel binek otomobillerinin her biri için (İşletmelerinde kayıtlı
olanlar dahil);
a)
Silindir hacmi 1600 (dahil) cc'ye kadar olanlarda
b)
Silindir hacmi 1601 (dahil) cc'den 1900 cc'ye kadar olanlarda
c)
Silindir hacmi 1901 (dahil) cc'den fazla olanlarda
|
60.000
lira
90.000
lira
180.000
lira
|
Hayat
Standardı Göstergeleri
|
İlave
Edilecek Tutar
|
2.
Mükellefin kendisi, eşi, çocukları ve bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler
tarafından bizzat kullanılan birden fazla binalardan (Bağımsız bölümler,katlar,
sayfiye ve dinlenme evleri dahil):
a)
Mülkiyeti yukarıda sayılan kişilere ait olanların her
biri
için
b)
Kiralanmış olanlardan (tatil amacı ile gidilen otel,motel ve benzerleri
dahil) her biri için
|
Yıllık
emsal kira bedelinin yarısı
60.000
lira
|
Hayat
Standardı Göstergeleri
|
İlave
Edilecek Tutar
|
3.
Mükellefin kendisine; eşine, çocuklarına ve bakmakla yükümlü olduğu diğer
kişilereait(işletmeye kayıtlı olanlar dahil) her bir
a)
Hava taşıtı, yat, kotra, sürat teknesi için
b)
On beygir gücü üstünde motorlu diğer özel tekneler
için
|
600.000
lira
120.000
lira
|
4.
Özel hizmetlerde devamlı ve ücret karşılığı çalıştırılan:
a)
Şoför, mürebbiye, aşçı, hizmetçi, bahçıvan ve benzerlerinin her biri için
b)
Kaptan, pilot ve benzerlerinin her biri için
|
120.000
lira
600.000
lira
|
5.
Yarış atı yetiştirenlerden herbiryarış atı için (taylar dahil)
|
120.000
lira
|
6.
Turistik amaçlı yurt dışı seyahatlerde, seyahate katılan mükellefin kendisi,
eşi, çocukları ve bakmakla yükümlü olduğu diğer kişilerden herbirinin
seyahati için
|
180.000
lira
|
(Değişik: 4.12.1985-3239 / 68. md.) Yukarıda yer alan asgari
hadlerdir. Bu tutarların on katı ise, uygulanacak azami hadleri teşkil eder.
(Değişik:4.12.1985-3239/68. md.)Bakanlar Kurulu, bu maddede
belirtilen tutarları, azamî hadleri aşmamak şartıyla, her birini ayrı ayrı veya
topluca her yıl artırmaya yetkilidir. Bu yetki kazanç ve faaliyet konuları
itibariyle de kullanılabilir.
Yıl içinde işe başlayan veya işi bırakan mükellefler için
faaliyette bulunulan süreler gözönünde tutulur.
Bu madde, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma
işlerinde işin devam ettiği yıllar için geçerli olan gösterge tutarları
gözönüne alınarak topluca uygulanır.
Bumaddeye göre yapılacak tarhiyata itiraz, tahakkuk eden verginin
tahsilini durduramaz. Ancak, Danıştay ve vergi mahkemelerince bu davalar
öncelikle ele alınır ve dosyanın tekemmül ettiği tarihten itibaren en geç bir
ay içinde karara bağlanır. (Yedinci fıkraMülga: 3.12.1988-3505/34. md.).
88. maddeye göre yapılacak zarar mahsubu ile 89 uncu maddeye göre
yapılacak indirimler yalnızca bu madde gereğince tespit edilecek geliri aşan
gelir kısmı için mümkündür.
(Değişik:18.4.1984-2995/2. md.) Vergi incelemeleri ile tespit
edilenmatrah farkları üzerinden veya 111, 112, mükerrer 112 nci maddelere göre
yapılacak tarhiyat, tarhiyata konu olacak farkların bu maddeye göre hesaplanan
geliri veya bu gelire isabet eden vergiyi aşan kısmına inhisar eder."
Mükerrer 116 ncı maddenin birinci fıkrasında yer alan temel
gösterge tutarlarından 120.000 liralık had, 800.000 liraya; 90.000 liralık had
450.000 liraya yükseltilmiş aynı fıkranın hayat standardı göstergelerine
ilişkin lira karşılığı tutarları;4.12.1985 günlü ve 3239 sayılı Yasa'nın 68
inci maddesiyle bir kat artırılmıştır.
Ayrıca bu 116. maddede yer alan miktarlar ve gösterge tablosundaki
gösterge tutarları 1986 yılı ve sonraki yıllargelirlerine uygulanmak üzere
9.12.1986günlü ve 86/11306 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla bir katartırılmıştır.
Bakanlar Kurulu'nun 28.12.1988 günlü, 88/13642sayılı kararıyla bu
maddedeki "hayat standardı temel gösterge" ve "hayat standardı
gösterge" tutarları 1988 ve sonraki yıl gelirlerine uygulanmak üzere
yeniden saptanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Yasası'nın mükerrer 116.
maddesinde hayat standardı konusundaki ilke ve koşullar ayrıntılı biçimde
belirlenmiş olup, yükümlülerin gireceği gruplar, göstergeler, hesaplanma
yöntemi, alt ve üst sınırlarla Bakanlar Kurulu'na verilen yetkiler açıkça
gösterilmiştir.
Dava konusu, 60. maddenin (b) fıkrasının 1 no.lu bendi ile getirilen
düzenlemede; 1989 yılında beyan edilen temel gösterge ve hayat standardı
gösterge tutarları serbest meslek ve ticarî kazanç sahipleri açısından yörelere
göre farklıtespit edilmekte ve mükerrer 116. maddedeki miktarlarartırılmaktadır.
116. maddenin, gerçek usulde gelir vergisi kapsamındaki ticarî,
ziraî ve meslekî kazanç sahiplerinin tümü için hayat standardı esasım
öngörmesine karşın, dava konusu hükmün (b) fıkrasının l no.lu bendi, yalnızca
ticarî ve meslekî kazanç sahipleri için bu esasın uygulanacağını belirtmekte ve
böylece farklı bir düzenleme getirmektedir.
3595 sayılı Bütçe Yâsası'nın 60. maddesinin 2 no.lu bendinde ise;
1989 yılına ilişkin olup 1990 yılında beyan edilmesi gereken kazançlara
uygulanacak temel gösterge ve hayat standardı göstergesi(l.bentte yer alan)
tutarlarının % 70 arttırılarak uygulanacağı;
- Büyükşehir belediyesi olan illerde, bu belediye sınırları içinde
faaliyette bulunan yükümlülerintemel gösterge tutarlarının (i) alt bendi
uyarınca (yani % 70), diğer yöreler için % 20 oranında artırılarak
uygulanacağı,
- Altın imalâtı ya da ticareti ile uğraşanlar bakımından,
büyükşehir belediye sınırları içinde olanlar için veya diğer yöreler için
belirlenen temelgösterge tutarlarının % 50 oranında artırılacağı,
- Temel gösterge tutarlarının yükümlülerin ticarî ve mesleki
kazançları için ayrı ayrı, hayat standardı gösterge tutarlarının ise aile reisi
beyanları da içinde olmak üzere bir kez uygulanacağı,
- Yeni işe başlayan yükümlülerde, temel gösterge tutarlarının
yarısının dikkate alınacağı,
- Yükümlülerin kendilerine, eşlerine ya da çocuklarına ait gelir
vergisine bağlı gelirlerini (ayrık durumlar saklı olmak üzere)
belgelendirmeleri durumunda temel gösterge tutarlarına düşen kısım dışında
olmak koşuluyla bu esaslara göre yapılan tarhiyatın Vergi Usul Yasası'na göre
düzeltilebileceği,
- 506 sayılı Yasa'nın geçici 220. maddesine göre kurulanlar da
içindeolmak üzere yasayla kurulu sosyal güvenlik kurumlarından kendilerine ait
emekli, maluliyet, dul ve yetim aylığı alanların, bu hususu belgelendirmeleri
durumunda hayat standardı esasına göre yapılan tarhiyatın temel gösterge
tutarının da, sözü edilen aylıkla tutarına düşen kısmının düzeltileceği,
- 1989 yılma ilişkin olup 1990 yılında beyan edilen ziraî
kazançlara hayat standardı esasının uygulanmayacağı,
- Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Maliye ve
Gümrük Bakanlığı'nca belirleneceği,
- Gerçek usulde gelir vergisi kapsamındaki ticarîkazanç ve serbestmeslek
sahiplerinin zarar beyanları da içinde olmak üzere, bu faaliyetlerinin her biri
ile ilgili kazançları, bu fıkrada yer alan temel gösterge tutarlarına hayat
standardı göstergelerine göre belirlenen eklemelerin yapılmasıylabulunacaktutardan
düşük olduğunda, bu fıkraya göre belirlenecek tutarın, vergi tarhına esas
gelirin hesaplanmasında ilgili kazanç tutarı olarak dikkate alınacağı,
öngörülmektedir.
Bu karşılaştırmalı inceleme, dava konusu 60. maddenin (b)
fıkrasındakidüzenleme ileGelir Vergisi Yasası'nın konuyu düzenleyen mükerrer
116. maddesini hem değiştirmekte, hem bu maddeye yeni hükümler getirmekte
olduğunu göstermektedir.
Oysa, kararın önceki bölümlerinde yinelenerek değinildiği üzere,
bütçe yasalarına ancak bütçenin uygulanmasına ilişkinaçıklayıcı kurallar
konulabilir. Bütçenin uygulanmasına ilişkin bir kural da olsa, yürürlükteki
yasaları doğrudan kaldıramaz ve yasa konusu olacak hususları içeremez. Başka
yasalarla yapılması gereken düzenlemeleri, üstelik geriye dönükbiçimde,
kapsayan ve bütçeyle ilgilihüküm niteliği taşımayan (c) fıkrası da Anayasa'nın
161. maddesine aykırıdır.
Bütçe yasası özellikleri dışınaçıktığı saptanan 60. madde bu
nedenlerle İPTAL edilmelidir.
Bu sonuç, dava dilekçesinde dayanılan öbür Anayasa maddeleriyledolaylı
ilgi üzerinde durulmasını gereksiz kıldığı gibi anayasal gereklerin
yinelenmesine yol açacak ayrıntılara değinilmesinde de yarar görülmemiştir.
Kaldıki konunun Anayasa'nın 5., 10., 13. ve 73. maddeleriyle biçim yönünden bir
ilgisi yoktur. Anayasa'nın 2. maddesi yargı denetiminin hukuk devleti
bakımından gereğinin kaynağı, 7. madde de öz yönünden yapılacak incelemede
yasama yetkisinin Bakanlar Kurulu'na devrinin engelidir. 153. madde, Anayasa
Mahkemesi kararlarının yasama ve yürütme organlarını da bağlayan, iptal edilen
kuralın yeniden yürürlüğe konulmasını sakıncalı kılan kesinliğini de gösteren
dayanaktır. İptal kararı karşısında çok belirgin ve yasama organı ile yürütme
organının özen göstermesinin hukuk devletini güçlendireceği açık olan bu
yönlerden değerlendirmeye gerek kalmamıştır.
E- 3595 sayılı Yasa'nın 66. Maddesinin (h) Fıkrasının 3 No. lü
Bendinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu:
Dava dilekçesinde 3595 sayılı Yasa'nın 65. maddesinin iptali
istenmekte, başlangıçta ve sonuçta "65" rakamı açıkça
belirtilmekteyse de, iptal isteminin gerekçelerindeki anlatım, özellikle
"Bu maddenin 3 üncü fıkrası ile uluslararası kurumlara ve yabancı kredi
kuruluşlarına damga vergisi istisnası getirilmiştir." açıklaması Yasa
maddesi no.sunda yanlış yazımı ortaya koymaktadır. Dava dilekçesinden aktarılan
açıklama, 3595 sayılı Yasa'nın 65. maddesinin değil 66. maddesinin (h)
fıkrasının 3 no.lu bendinin söz konusu edildiğini göstermektedir. Yasa'nın 65.
maddesi bir fıkradan kurulu olduğuna göre, iptali istenilen madde 65. madde
değildir. Maddî hatâ, içerik açıklığı karşısında geri çevirme nedeni sayılamaz.
Düzeltilerek yürütülen denetimde 66. maddenin (h) fıkrasının 3 no.lu bendi
olarak irdelenmiştir.
Sözü edilen bent, 1990 malîyılıiçin 488 sayılı Damga Vergisi
Yasası'nın belirlenen durumlarda uygulanmayacağın; öngörmektedir. Uluslararası
kurumlar ve yabancı kredi kuruluşları damga vergisinden ayrık tutulmuşlardır.
1.7.1964günlü, 488 sayılı Damga Vergisi Yasası'nın konuyla ilgili
30. maddesinin ikinci fıkrası şudur:
"(Ek Fıkralar:19.6.1987-3393/5. md.):
Bakanlar Kurulu uluslararası kurumlardan, yabancı ülkelerin, kredi
kuruluşlarından ve diğer her türlü dış kaynaklardan doğrudan doğruya veya
Türkiye'de faaliyet gösteren bankalar vasıtasıyla verilecek kredilerve bu
kredilerin geri ödemesi nedeniyle düzenlenen kâğıtların tâbi olduğu damga
vergisi nispetini "O" sıfıra kadar indirmeye,indirilennispeti kanunî
seviyesine kadar çıkarmaya ve bu nispetler dahilinde kredi nevileri itibariyle
farklı nispetler tespit etmeye ve bu konu ile ilgili usul ve esasları tayin
etmeye yetkilidir."
Görüldüğü gibi, uluslararası kurumlar ile yabancı kredi
kuruluşlarından ve her türlü dış kaynaklardan alınacak krediler ve bu
kredilerin geri ödenmesi nedeniyle düzenlenen kâğıtlara uygulanacak damga
vergisi oranınıbelirleme yetkisi Bakanlar Kurulu'na aittir.
3595 sayılı Bütçe Yasası'nın 66. maddesinin (h) fıkrasının dava
konusu olan 3 no.lu bendi ile yukarıdaki hükmün belirli bir bölümünün
uygulanması 1990 yılında ertelenmektedir.
Cumhuriyet'in ilkyıllarından bu yana uygulamalarla kurulan bütçe
geleneği, özel yasaları bulunan vergilerin alınması (toplanmasına her yıl bütçe
yasalarıylaizinverildiğini kanıtlamaktadır. Nitekim 1050 sayılıMuhasebe-i
Umumiye Kanunu'nun 39. maddesine, yasaya dayanmadıkça hiç bir vergi ve resim
tarh ve tahsil edilemeyeceği ilkesi konulduktan sonra, her sene vergi ve
resimlerin tahsiline bütçe yasasının izin vereceği kuralı eklenmiş
bulunmaktadır. Aynı Yasa'nın 29. maddesi de, bütçe yasasını oluşturan öğeler
arasında gelir çeşitlerinden herbirinin dayandığı yasaları gösteren (c) cetveli
de sayılmakta, böylece 39. maddede öngörülen izin işleminin yöntemi
belirtilmektedir.
Bu kurallar uyarınca 1990 Malî Yılı Bütçe Yasası'nın 20.
maddesinin (a) fıkrasının 3. bendi ile bütçeye bağlanmış bulunan (c) cetvelinde
1990 yılında tahsilineizinverilen gelirlerin dayandığı kurallar gösterilmiştir.
Bütçeler, bağsız koşulsuz ulusun olan egemenliğin, yasama alanında
kullanılmasının hukuksal belgesi olmaklabirlikte tüm alanlardaki devletçalışmalarının
akçalı kaynağı ve dayanağıdır. Devlet çalışmalarına tanıdığı olanaklarla her
kesimi ilgilendirmekte, açık ilişkibağı kimi işlemlereizinizin yetkisini
taşıdığını da göstermektedir. Uluslar, vergilerin alınması içintemsilcilerinin
verdikleri olurla egemenliklerini kullanmaya başlarlar. Bütçe Yasası, biçimsel
nitelikte gelir-gîdere ilişkinbir izni içerebilir.
Böylece, 488 sayılı Damga Vergisi Yasası'nın mükerrer 30.
maddesinin ikinci fıkrasındaki kuralın uygulanmasınıbiryılerteleyerek sözü
edilenverginin bu malî yıl içinde alınmasına izin vermeyen Bütçe Yasası'nın 66.maddesinin
(h)fıkrasının3 no.lu bendi "bütçe ile ilgili bir kural" niteliğinde
olduğundan Anayasa'ya aykırı bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle 3595sayılıYasa'nın 66. maddesinin(h)fıkrasının 3
no.lu bendine yönelik iptal istemi REDDEDİLMELİDİR.
V- SONUÇ:
27.12.1989günlü, 3595 sayılı "1990 Malı Yılı Bütçe
Kanunu"nun:A. 13. maddesinin,
1- (a) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğuna İPTALİNE,
2- (b) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE,
B. 16., 17. ve 60. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve
İPTALLERİNE,
C. 66. maddesinin (h)fıkrasının üçüncü bendinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
28.6.1990 gününde oybirliğiyle kararverildi.
Başkan
Necdet
DARIC1OĞLU
|
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
Üye
Ahmet
N. SEZER
|
Üye
Erol
CANSEL
|
Üye
Lemi
ÖZATAKAN
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
|
|
|
|
|
|