ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1988/39
Karar Sayısı: 1989/29
Karar Günü: 6.7.1989
R.G. Tarih-Sayı :08.02.1990-20427
İPTAL DAVASINI AÇAN: Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti) TBMM Grubu adına Grup Başkanı Erdal İNÖNÜ.
İPTAL DAVASININ KONUSU : 7.8.1988 günlü, 3470 sayılı "22.
4.1983 Tarih ve 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununa 27.6.1984 Tarih ve 3032
Sayılı Kanunla Eklenen Ek l inci Maddesine İki Fıkra Eklenmesi Hakkında
Kanun"un 1. maddesinin Anayasa'nın 2., 5., 10. ve 68. maddelerine
aykırılığı nedeniyle iptali istemidir.
II-YASA METİNLERİ:
A. İptali İstenen Yasa Kuralı:
7.8.1988 günlü, 3470 sayılı Yasa'nın dava konusu 1. maddesi
şöyledir:
Madde L- 22.4.1983 tarih ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununa
11.6.1984 tarih ve 3032 sayılı Kanunla eklenen Ek l inci maddesine aşağıdaki
'fıkralar eklenmiştir.
Milletvekili genel seçimlerinde toplam geçerli oyların % 7'sinden
fazlasını alan siyasi partilere de Devlet yardımı yapılır. Bu yardım en az
Devlet yardımı alan siyasi partinin ikinci fıkra gereğince almış olduğu gardım
ve genel seçimlerde aldığı toplam geçerli oy esası alınarak kazanlıkları oyla
orantılı olarak yapılır. Ancak bu yardım üçyüzelli milyon liradan az olamaz.
Bunun için her yıl Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesine /eterli ödenek konulur.
Yukarıdaki fıkralarda öngörülen yardım miktarları; bu yardımdan
faydalanabilecek siyasi partilere, milletvekili genel seçiminin yapılacağı yıl
üç katı; mahallî idareler genel seçim yılı için iki katı olarak ödenir. Her iki
seçim aynı yıl içerisinde yapıldığında bu ödemenin miktarı üç katı geçemez. Bu
fıkra gereğince yapılacak katlı ödemeler, Yüksek Seçim Kurulunun seçim
takvimine dair kararının ilanını izleyen 10 gün içinde yapılır."
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
1. "Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2. "Madde 5.- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk
milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti
ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartlan hazırlamaya çalışmaktır."
3. "Madde 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefîinanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin
kanunönünde eşittir.'
' Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.Devlet
organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine
uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
4. "Madde 68.- Vatandaşlar, siyasî parti kurma, ve usulüne
göre partilere girme ve partilerden çıkma hakkına sahiptir. Parti üyesi
olabilmek için yirmibir yaşını ikmal etmek şarttır.
Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez
unsurlarıdır.
Siyasî partiler, önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve
kanun hükümleri içinde faaliyetlerini sürdürürler.
Siyasî partilerin tüzük ve programlan, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, millet egemenliğine,
demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz.
Sınıf veya zümre egemenliğini veya herhangi bir tür diktatörlüğü
savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayan siyasî partiler kurulamaz.
Siyasî partiler, yurt dışında teşkilatlanıp faaliyette bulunamaz,
kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar
meydana getiremez, vakıf kuramazlar.
Hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları,
yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri,
kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları
hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, öğrenciler e
Silahlı Kuvvetler mensupları siyasî partilere giremezler."
III- İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
3ZDEN, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer [URAN, Mehmet ÇINARLI,
Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mehmet Şerif ATALAY, Oğuz AKDOĞANLI; İhsan PEKEL
ve Selçuk TÜZÜN'ün atılmalarıyla 3.11.1988 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ:
İşin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali
istenilen Yasa maddesi ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve
öteki masama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Siyasi partilere Devlet yardımı yapılması konusu, 1982
Anayasası'nın yürürlüğe girişinden sonra ilk defa 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı
Siyasi3artiler Kanunu'na 27.6.1984 günlü, 3032 sayılı Yasa ile
eklenmiş bulunan Ek Madde hükmü ile düzenlenmiştir. Söz konusu hükümle; yüksek
Seçim Kurulu'nca son milletvekili genel seçimlerine katılma hakkı tanınan ve
>839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 33. maddesindeki genel barajı
işmiş bulunan siyasî partilere heryıl Hazine'den ödenmek üzere o yılki genel
bütçe gelirleri "B Cetveli" toplamının beşbinde biri oranında malî
yıl ödeneği için konulacağı; bu ödeneğin de devlet yardımı yapılacak siyasî
partiler arasında o siyasî partinin genel seçim sonrasında, Yüksek Seçim
Kurulu'nca ilân edilen TBMM sandalye sayısına bölünerek her yıl ödenmesi ve
ödemelerin o yılki Genel Bütçe Yasası'nın yürürlüğe girmesini izleyen an gün
içinde tamamlanması ve işbu yardımın sadece parti ihtiyaçları veya parti
çalışmalarında kullanılması zorunluluğu getirilmiştir.
3032 sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle Siyasî Partiler Kanunu'na
eklenmiş olan geçici Madde 13 (önceki ll)'in birinci fıkrası ile 1984 yılı
içinde siyasî partilere devletçe yapılacak yardımın bütçedeki yeri ve ödeme
süresi, ikinci fıkrasıyla bu Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak
yapılacak ilk genel milletvekili seçimine kadar, 25 Mart 1984 tarihinde
yapılmış olan yerel yönetimler seçimine katılmış siyasî partilere ve üçüncü
fıkrasıyla da 6 Kasım 1983 de yapılan genel seçimlerden sonra oluşan TBMM'nde
grubu bulunan partilere hangi orana göre bölüştürüleceği belirlenmiş ve bu
esaslar çerçevesinde siyasî partilere Hazine yardımı yapılmıştır.
Siyasî Partiler Yasası'nın geçici 13. maddesine göre yapılan
devlet yardımının miktarını artırmak ve kapsamını siyasî partiler yönünden
genişletmek amacıyla bu maddeye 3349 sayılı Yasa ile iki fıkra eklenmiştir.
2820 sayılı Yasa'nın Geçici 11. maddesine 9.4.1987 günlü, 3349
sayılı Yasa ile eklenmiş bulunan ve Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti) Grubu adına açılan dava ile bazı hükümlerinin iptali istenilen ve daha
önce Anayasa Mahkemesi'nce incelenip iptal istemi yerinde görülmeyerek 5.1.1988
günlü, Esas 1987/14 ve Karar 1988/1 sayılı kararla reddedilen fıkralardan
birincisinde; bu Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nde grubu bulunan siyasî partilerin seçimlere katılmamış olsalar
dahi devlet yardımından yararlanmaları, ikincisinde ise Siyasî Partiler
Yasası'na 3032 sayılı Yasa'yla eklenmiş olan ek maddedeki genel bütçe gelirleri
"(B) Cetveli" toplamının beşbinde biri oranındaki yardımın 3349
sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk milletvekili genel
seçimi yılı için üç misline çıkarılması esası getirilmiştir.
3032 sayılı Yasa'yla 2820 sayılı Siyasî Partiler Yasası'na eklenen
ek 1. maddeye 7.8.1988 günlü, 3470 sayılı Yasa ile eklenmiş bulunan ve bu dava
ile iptali istenilen fıkraların ilkinde; milletvekili genel seçimlerinde toplam
geçerli oyların % 7'sinden fazlasını alan sîyasi partilere de, en az devlet
yardımı alan siyasî partinin ikinci fıkra gereğince almış olduğu yardım ve
genel seçimlerde aldığı toplam geçerli oy esas alınarak kazandıkları oyla
orantılı devlet yardımı yapılacağı; ancak bu yardımın üçyüzelli milyon liradan
az olamayacağı ve bunun için her yıl Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesine
yeterli ödeneğin konulması esası getirilmiş ve bu suretle, genel barajı
aşamayan siyasi partilere devletçe yapılacak yardımın, milletvekili genel ve
yerel yönetimler genel seçimlerinin yapılacağı yıllar için kaç kat
arttırılacağı ve ödeme süreleri belirtilmiştir.
3032 sayılı Yasa'yla Siyasî Partiler Yasası'na eklenen Ek 1.
maddeye 7.8.1988 günlü, 3470 sayılı Yasa ile eklenmiş bulunan fıkralara ilişkin
dava konusu 1. madde, devletçe siyasî partilere yapılacak yardımın kapsamını
siyasî partiler yönünden daha genişlettiğine ve yardım için kimi koşulların
gerçekleşmesini gerekli gördüğüne göre, Anayasa'ya uygunluk denetiminin odak
noktasını, siyasî partilere devletçe yardım edilmesinin ilke bakımından
Anayasa'ya aykırı olup olmadığı oluşturmaktadır. Bu yönden Anayasa'ya aykırılık
bulunmadığı sonucuna varılırsa ikinci sorun, siyasî partilere 3470 sayılı
Yasa'nın öngördüğü biçimde devletçe yardım edilmesinin Ana-yasa'ya aykırı
bulunup bulunmadığı üzerinde durulacaktır.
A. Siyasî Partilere Devletçe Yardım Edilmesinin İlke Bakımından
Anayasa Karşısında Durumu:
Anayasa'nın siyasî partilerle ilgili hükümleri arasında yer alan 69.
maddesinin ikinci fıkrasında "Siyasî partiler, kendi siyasetlerini
yürütmek ve güçlendirmek amacıyla dernekler, sendikalar, vakıflar,
kooperatifler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst
kuruluşları ile siyasî ilişki ve işbirliği içinde bulunamazlar. Bunlardan maddî
yardım alamazlar.", dördüncü fıkrasında ise "Siyasi partilerin malî
denetimi Anayasa Mahkemesince yapılır." denildikten sonra, yine aynı
maddenin beşinci, altıncı ve sekizinci fıkralarında da; Cumhuriyet
Başsavcılığı'nca, kurulan partilerin tüzük ve programlarının ve kurucularının
hukuksal durumlarının Anayasa ve yasa hükümlerine uygunluğunun, kuruluşlarını
takiben ve öncelikle denetleneceği, faaliyetlerinin izleneceği, siyasî
partilerin kapatılmasına Cumhuriyet Başsavcılığının açacağı dava üzerine,
Anayasa Mahkemesi'ncekarar verileceği ve siyasi partilerin, yabancı
devletlerden uluslararası kuruluşlardan, yabancı ülkelerdeki dernek ve
gruplardan herhangi bir suretle aynî veya nakdî yardım alamayacakları
öngörülmüştür.
Sözü edilen siyasî partilerle ilgili hükümler birlikte
incelendiğinde; Anayasakoyucunun, "Demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez
unsurları" olarak nitelediği siyasî partileri bir dernek ya da benzeri
kuruluş saymayıp onların çok ilerisinde ve üstünde değerlendirdiği
anlaşılmaktadır. Siyasî partilerin uyacakları esasların Anayasa'da yer alması,
Anayasa gereği gelir kaynaklarıyla giderlerinin Anayasa Mahkemesi'nce
denetlenmesi, kapatılmalarının Anayasa Mahkemesi kararına bağlı tutulması ve
belirtilen nitelikleriyle tanımlanmaları Anayasa yönünden siyasî partilerin
konumu ve işlevlerini açıklığa kavuşturan olgulardır.
Anayasa'nın siyasî partilere verdiği büyük önemin, onların Anayasa
gereği göreceği iş ve faaliyetlerin kapsamı gözönünde tutularak değerlendirilmesi
gerekir. Anayasa'nın 68. maddesi, siyasi partileri Demokratik siyasî hayatın
vazgeçilmez unsurları" olarak nitelendirmiş, 69. maddesi de "Siyasî
partilerin parti içi çalışmaları ve kararları, demokrasi esaslarına aykırı
olamaz." hükmüne yer vermiştir. Aynı ilkeler, Siyasî Partiler Yasası'-nın
"Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı olarak çalışırlar.
Siyasî partilerin kuruluşu, organlarının seçimi, işleyişi,
faaliyetleri ve kararları Anayasada nitelikleri belirtilen demokrasi esaslarına
aykırı olamaz." hükmünü içeren 4. maddesinde de yer almıştır. Öte yandan
sözü edilen Yasa'nın 3. maddesi de siyasî partileri şöyle tanımlamaktadır:
"Siyasî partiler, Anayasa ve kanunlara uygun olarak; milletvekili
ve mahallî idareler seçimleri yoluyla, tüzükve programlarında belirlenen
görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile millî iradenin
oluşmasını sağlayarak demokratik bir devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin
çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet
göstermek üzere teşkilatlanan tüzelkişiliğe sahip kuruluşlardır." Siyasî
partiler ile ilgili bu hükümler, birlikte incelendiğinde siyasî partilerin; l-
Ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanmaları gereken, 2-Bu teşkilat
ile millî iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir devlet ve toplum düzeni
içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve; 3- Parti
içi çalışmalarını demokrasi esaslarına uygun düzenlemek zorunda bulunan
kuruluşlar olduğu anlaşılır. Bu üç niteliğin birlikte gerçekleştirilmesi ise,
ancak siyasî partilerin ülke düzeyinde örgütlenmeleri, yani olduğunca çok
sayıda il ve ilçe örgütlerini kurmaları ile olanaklıdır.
Siyasî partilerin yukarıda açıklanan amaçlarına ulaşabilmeleri
için gerekli, yeterli maddî ve nakdî olanaklara sahip olmaları zorunludur.
Milletvekili ve yerel yönetimler seçimlerine katılarak "millî
iradenin" oluşmasını sağlamayı temel hak ve ödev olarak üstlenen siyasi
partilerin yaşamalarına ve gelişmelerine halkın ilgisinin yeterli olmadığı
durumlarda, çok partili demokratik düzenin gerekli kıldığı ölçüde devletçe
yardım yapılmasından yoksun kılmak, onların paraca güçlü kimi kişi ve
kuruluşların etki ve baskısı altına düşme tehlikesi ile karşılaşmalarını
istemek olur ki, bunun hukuksallığı tartışılır. Parti içi çalışmalarını
demokrasi esaslarına uygun olması zorunluluğunu zedeleyen böyle bir tehlike
ancak devletin yardımıyla giderilebilir. Yardımda bu bakımdan kamu yararının
bulunduğu açıkça ortadadır. Öte yandan Anayasa'nın 5. maddesine göre "...
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak..." devletin temel amaç ve
görevlerindendir. Hazine yardımı bu görev kapsamındadır.
Cumhuriyet rejiminin herkese açık, herkes için eşit ve serbest
siyasî katılımla, bunun da siyasî partiler yoluyla gerçekleşeceği, siyasî
partilerin, halkın demokrasi alanında yetişmesi, olgunlaşması için bir okul
hizmeti gördükleri ve demokrasinin oluşum aracı oldukları gözetilirse,
demokratik düzenin işleyişi, devletin yönetilmesi yolundaki kolaylaştırıcı ve
hazırlayıcı bütün bu ve benzeri sürekli faaliyetlerin, siyasî partileri kamu
yararına çalışan kuruluşlar durumuna getirdiği belirgindir. Siyasî partilere bu
niteliği kazandıran yalnız çalışma biçimleri de değildir. Aslında Anayasa, yukarıda
değinildiği üzere, içerdiği hükümlerle onları böyle bir niteliğe
kavuşturmuştur.
Siyasî partilerin uyacakları esasları belirleyen Anayasa'nın 69.
maddesinin ikinci ve sekizinci fıkralarında; siyasî partilerin "dernekler,
sendikalar, vakıflar, kooperatifler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları ve bunların üst kuruluşlarından ve "yabancı devletlerden,
uluslararası kuruluşlardan, yabancı ülkelerdeki dernek ve gruplardan herhangi
bir aynî ve nakdî yardım alamayacakları" açıkça belirtilmiş, sözü edilen
maddede ve ilgili öbür Anayasa kurallarında devletçe siyasî partilere yardım
yapılamayacağına ilişkin bir kural getirilmemiştir. O halde, bu esaslardan
ayrılmamak ve Anayasa'nın diğer hükümleri ile güvenceye alınan kurallara aykırı
düşmemek koşuluyla Yasakoyucu, uygun göreceği "Devletçe siyasî partilere
yardım yapılmasına" ilişkin bir sistemi kabul edebilir. Eğer Anayasakoyucu
siyasî partilere devletçe yardım yapılmamasını öngörmüş olsaydı, böylesine
önemli konuyu Anayasa'da buyurucu bir hükümle açıklardı. Bu yolda yasaklayıcı
bir kural da getirmediğine göre. Yasakoyucunun ülkenin siyasal ve sosyal
koşullarına, gerçeklerine ve yararlarına uygun göreceği "Siyasi partilere
Devletçe yardım edilmesi" sistemini belirlemek hakkına sahip bulunmaktadır.
B. 2820 Sayılı Yasa'ya 3032 Sayılı Yasa'yla Eklenen Ek 1. Maddeye
İki Fıkra Eklenmesi Hakkında 3470 Sayılı Yasa'nın 1. Maddesinin Ana-yasa'ya
Aykırı Olup Olmadığı Sorunu:
Siyasî partilere devletçe yardım edilmesinin, ilke olarak
Anayasa'yla çatışmadığı saptandığına göre, şimdi de bu ilkenin uygulanma ölçü
ve koşullarının bir bölümünü düzenleyen 3470 sayılı Yasa'nın l,, maddesinin
Anayasa'ya uygunluk yönünden incelenmesine geçilecektir.
2820 sayılı Yasa'nın ek 1. maddesine iki fıkra ekleyen 3470 sayılı
Yasa'nın 1. maddesinin birinci fıkrasında; "Milletvekili genel
seçimlerinde toplam geçerli oyların % 7'sinden fazlasını alan siyasî partilere
de Devlet /ardımı yapılır. Bu yardım en az Devlet yardımı alan siyasî partinin
ikinci fıkra gereğince almış olduğu yardım Ve genel seçimlerde aldığı toplam
geçerli oy esasalınarak kazandıkları oyla orantılı olarak yapılır. Ancak bu
/ardım üçyüzelli milyon liradan az olamaz." denilmiştir. Öngörülen yardımın
nasıl uygulanacağını gösteren ikinci fıkra aynen şöyledir:
"Yukarıdaki fıkralarda öngörülen yardım miktarları; bu
yardımdan faydalanacak siyasî partilere, milletvekili genel seçiminin
yapılacağı yıl üç çatı, mahallî idareler genel seçim yılı için iki katı olarak
ödenir. Her iki seçim aynı yıl içerisinde yapıldığında bu ödemenin miktarı üç
katı geçemez. Bu fıkra gereğince yapılacak katlı ödemeler, Yüksek Seçim
Kurulunun seçim takvimine dair kararının ilanını izleyen 10 gün içinde
yapılır."
3470 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle 2820 sayılı Yasa'nın ek 1.
maddesine eklenen fıkraları hükümleri birlikte incelendiğinde, devletçe
yapılacak yardım sisteminin ana ilkelerini belirleyen ilk fıkra ile bu yardımın
nasıl uygulanacağını gösteren ikinci fıkranın bir bütün oluşturduğu
görülmektedir.
Dava dilekçesinde; 2820 sayılı Yasa'nın ek 1. maddesi,
milletvekili seçiminde genel barajı aşmış bulunan siyasi partilere Genel Bütçe
gelirleri toplamının beşbinde biri oranında bir meblağı Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki sandalye sayısına göre siyasî partilere bölerek ödemeyi öngörmekte
iken, 3470 sayılı Yasa'nın iptali istenilen 1. maddesinin genel barajı
aşamamış, ancak milletvekili genel seçimlerinde toplam geçerli oyların %
7'sinden fazlasını alan siyasi partilere de devlet yardımı yapılması esasını
getirdiği, bu yardımın en az devlet yardımı alan siyasî partinin almış olduğu
yardım ve genel seçimlerde aldığı toplam geçerli oy esas alınarak kazandıkları
oyla orantılı olmak suretiyle yapılmasını öngördüğü ve bu duruma göre de,
siyasî partilere devlet yardımı yapılmasının ayrıcalık ve eşitsizlik
yaratabilecek farklı esaslara bağlandığı;
Yeni düzenlemede, makul ve kabul edilebilecek herhangi bir
gerekçeye dayanmaksızın siyasî partilere yardım konusunda farklı esaslar
getirildiği ve bu niteliği nedeniyle sözü edilen Yasa'nın 1. maddesinin
Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırı olduğu;
Anayasa'nın 68. maddesinin ikinci fıkrasına göre, siyasî partiler,
aralarında herhangi bir ayrıcalık ve bir farklılık gözetilmeksizin demokratik
siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları olarak görülmesine karşın, yeni
düzenlemede siyasî partilere yardım konusunda ayrıcalıklara ve farklılıklara
yer verilmiş olmakla bu ilkenin özünde çiğnendiği ve ortadan kaldırıldığı;
Ayrıca, Yasa'nın anılan hükmünün Anayasa'nın 2. maddesinde
belirtilen demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı bulunduğu gibi Anayasa'nın
5. maddesindeki, Devletin, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma amacına da ters
düştüğü, demokratik düzende devletin, tüm siyasî partilerin siyasî hayattaki
işlevlerini birbirine eşit olarak gerçekleştirmelerine olanak tanınması
gerektiği, oysa getirilen bu hükmün, halk iradesinin gerçeklere uygun biçimde
oluşmasını engelleyecek koşullar yarattığı öne sürülmektedir.
Anayasa'nın 10. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, dil,
ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." kuralı
konulduktan sonra, ikinci fıkrasında "Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamaz." biçimindeki hükümle bir bütün oluşturulmuştur.
Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında belirtildiği gibi, 10.
maddenin ikinci fıkrası, bir tek kişiye ya da birtakım topluluklara aynı
durumda bulunan yurttaşlara daha çok veya geniş hak ve yetkiler tanımak
yoluyla, yasa önünde eşitlik ilkesinin çiğnenmesini yasak etmekle, birinci
fıkra kuralını başka bir yöndenaçıklamaktadır. Yasa önünde eşitlik, herkesin,
her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları demek değildir. Anayasa'nın bu
maddesinde öngörülen eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp, haklı
nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir.
Dava konusu maddeye 2820 sayılı Yasa'nın ek 1. maddesine eklenen
ilk fıkrada, milletvekili genel seçimlerinde toplam geçerli oyların % 7'sinden
fazlasını alan siyasî partilere de, en az devlet yardımı alan siyasî partinin
almış olduğu yardım ve genel seçimlerde aldığı toplam geçerli oy esas alınarak
kazandıkları oyla orantılı olarak devlet yardımı yapılacağı öngörülmektedir. Bu
durumun partiler arasında eşitsizliğe yol açtığı düşünülebilir. Ancak, bu
eşitsizlik haklı bir nedene dayanmakta iseeşitsizlik ilkesinin çiğnenmiş
olduğundan söz edilemez. Düzenleme, bir önceki seçimlerde öbür partilere oranla
daha büyük seçmen kitlesinin güvenini kazanmış partilere avantaj sağlamaktadır.
Anayasa'nın 68. maddesiyle 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun
8. maddesi hükümlerine göre, siyasi partiler, milletvekili seçilme yeterliğine
sahip en az otuz Türk vatandaşı tarafından kurulur. Kuruluş bildirisi ve
gerekli belgelerin İçişleri Bakanlığı'na verilmesiyle tüzelkişilik kazanırlar
ve Anayasa ve yasa hükümleri içinde serbestçe faaliyetlerini sürdürürler. Bu
durumdaki partilerle, iktidar ve muhalefette yerlerini almış partiler, hiç
kuşku yoktur ki yasa önünde eşittirler. Anayasa ve yasa hükümlerine uygun
çalıştıkları sürece devlet, bütün partileri ve çalışmalarını korumakla
yükümlüdür. Devlet bütçesinden malî yardım nedeni ise ayrıdır. Anayasa'nın 73.
maddesi gereğince kamu gelirlerinden harcama yapılabilmesi, ancak kamu
hizmetinin görülmesi ve kamu yararının sağlanması için mümkün olabilir. Bu
ilkelerin gerçekleşmediği durumlarda kamu giderlerinden söz edilemez. Siyasî partiler,
yasaya uygun biçimde kurulmuş olmakla değil, ulusun önemli bir kesimi
tarafından tüzük ve programlarının benimsenmesi, üye sayısının ve yurdun bir
çok yöresinde taraftarlarınca kurulacak örgütlerinin artmasıyla hizmet partisi
durumuna gelebilirler. Bu duruma gelemeyen partiler, hakları ve yasal
nitelikleri ile parti olarak anılsalar bile kamu idaresini etkileme, yönetme ve
böylece kamu yararına hizmet etme güçlerine sahip değildirler.Siyasî partiler,
2820 sayılı Yasa'nın 3. maddesinde "Anayasa ve kanunlara uygun olarak;
milletvekili ve mahallî idareler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında
belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile millî
iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin
çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet
göstermek üzere teşkilatlanan tüzelkişiliğe sahip kuruluşlar" olarak
tanımlandığına göre. seçimlere katılabilme koşullarını sağlayamayan ve
seçimlere katıldığı halde aldığı oyla yeterli oranda seçmen kitlesinin güvenini
kazanmadığı anlaşılan bir siyasî partinin millî iradenin oluşmasına, daha büyük
seçmenin güvenini kazanan güçlü partiler gibi katkıda bulunacağı düşünülemez.
Dava konusu düzenlemeyle partiler arasında bir ayırım yapılmamış, büyüklük ve
güçlerine göre sağladıkları kamu yararı gözönünde tutularak farklı
davranılmıştır. Bu durum Anayasa'nın 10. maddesine aykırı değildir.
3470 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin Anayasa'nın 2. maddesinde yer
alan "demokratik hukuk devleti" ilkesine, 5. maddesinde belirtilen
"Devletin Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma" amacına ters düştüğü
savına gelince:
Anayasa'nın 2. maddesinde konuyla ilgili olarak "Türkiye
Cumhuriyeti .... demokratik ... bir hukuk Devletidir." denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında açıklandığı üzere, hukuk
devleti; insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyan, toplum yaşamında adalete
ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini
yükümlü sayan, bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve Ana-yasa'ya uyan,
işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir.
Yukarıda da üzerinde durulduğu gibi, siyasî partilere devlet
bütçesinden yardım yapılabilmesi, ancak faaliyetleri ile kamu hizmetinin
görülmesi ve kamu yararının sağlanmasına katkıda bulunulması durumlarında
olanak kazanabilecektir. Dava konusu maddeyle ek 1. maddeye eklenen fıkraların
ilkinde yer alan "Milletvekili genel seçimlerinde toplam geçerli oyların %
7'sinden fazlasını alan siyasi partilere de devlet yardımı" yapılacağı
yolunda objektif olarak düzenlenmiş ve bütün partilere seçimlere katılıp belli
oranda oy almaları koşuluyla malî yardımdan yararlanmaları olanağını veren
sistemin Anayasa'nın 2. maddesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Bir yasa maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu sonucuna varabilmek
için, onun Anayasa'nın açıkça belirttiği bir hususun aksi doğrultusunda bir
hükmü taşıması gerekir. Yani, Anayasa herhangi bir konuda buyurucu ya da
yasaklayıcı bir kural koymamışsa bu alanda düzenleme yapılması Yasakoyucunun
takdirine bırakılmış demektir. Anayasa, siyasî partilere devletçe yardım
edilmemesine ilişkin bir hüküm getirmemiş, 69. maddesinde, siyasi partilerin,
sadece yurt içinde kimi kuruluşlardan ve yabancı devletlerden ve yabancı
ülkelerdeki dernek ve gruplardan maddî yardım alamayacakları belirtilmiştir.
Demokratik ülkelerde siyasal iktidarı kazanma yolu, hiç kuşkusuz, yalnız
seçimlerdir. Siyasî partilerin, toplum ve devlet düzeniyle kamuçalışmalarını,
programlarında öngördükleri ilkeler uyarınca yönetmek ve denetlemek için
yasalar çerçevesinde çaba gösterip seçmenleri etkilemeleri gereklidir.
Partiler, gördükleri işlerle, Anayasa'da öngörülen önemi kazanırlar. Partilerin
çalışmalarınınilk koşulu, milletvekili ve yerel yönetimler seçimlerine
katılmaktır. Siyasî partilerin kamuya yararlı görev yapıp yapmadıkları konusuna
ilişkin olarak bir önceki milletvekili seçimine girmiş ve o seçimde kullanılan
toplam geçerli oyların yüzde yedisindenfazlasını kazanmış olmak gibi objektif
koşul ve ölçünün öngörülmüş olmasının Anayasa'ya aykırılık oluşturduğu kabul
edilemez. Çünkü, partiler her seçim sonunda aldıkları oy yönünden seçim
tablosundaki yerlerini değiştirecekler, önce az oy alanlar sonraki seçimlerde
daha çok oy almak suretiyle tablonun üst kısmına geçebilecekler ve böylece 3470
sayılı Yasa'nın 1. maddesindeki maddi yardımı alma olanağını sağlayacaklardır.
Bu nedenle, incelenen kuralda, seçim yoluyla gerçekleştirilecek demokratik
yönetimin oluşumunu engelleyecek ya da bu oluşumu olumsuz yönde etkileyecek, Anayasa'nın
5. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine ve devletin demokrasiyi koruma
işlevine aykırılık bulunmamıştır.
Anayasa'nın 68. maddesinin ikinci fıkrası, siyasî partileri,
demokratik siyasî yaşamın vazgeçilmez öğeleri sayması siyasi partilerin eşit
güçte olması gerektiği anlamına gelmemektedir. Bunlardan hangisi seçimlere
katılıp diğerlerinden fazla oy almışsa, o siyasî partinin seçim yoluyla millî
iradeyi oluşturmakta daha fazla başarı sağladığı ve böylece kamu yararına
hizmet etme gücüne sahip olduğu ortadadır. Millî irade ise siyasî partilerin de
üstünde olup demokratik hukuk düzeninin temelidir.
Bu bakımdan dava konusu kuralın, siyasî partilerin demokratik
siyasal yaşamın vazgeçilmez öğeleri olduğuna ilişkin ilkeyi zedelediği
söylenemez. Bu düzenlemede belirli partileri hedef alan ve diğer partilerin o
duruma gelmelerini önleyen hükümler bulunmadığından, devlet yardımından
yararlanmayan partiler de, aynı ölçüdeoy almak koşuluyla, bu yardımdan
yararlanma olanağına sahip olabileceklerdir. Bu durumda, Anayasa'nın 68.
maddesinin ikinci fıkrasına aykırılıktan da söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle iptal istemi reddedilmelidir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Muammer TURAN ve Mustafa ŞAHİN bu görüşe
katılmamışlardır.
V- SONUÇ:
7.8.1988 günlü, 3470 sayılı "22.4.1983 Tarih ve 2820 Sayılı
Siyasi Partiler Kanununa 27.6.1984 Tarih ve 3032 Sayılı Kanunla Eklenen Ek l
inci Maddesine İki Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun"un 1. maddesinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE. Yekta Güngör ÖZDEN,
Muammer TURAN ve Mustafa ŞAHİN'in karşıoyları ve oyçokluğuyla,
6.7.1989 gününde karar verildi.
Başkan
Mahmut
C. CUHRUK
|
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Muammer
TURAN
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
Üye
Ahmet
N. SEZER
|
Üye
Erol
CANSEL
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Bu konuda öbür karşıoylara katıldığımı, 23.8.1988 günlü, 19908
sayılı Resmî Gazete'nin 13-17. sayfalarında yayımlanan, Anayasa Mahkemesi'nin
5.1.1988 günlü, Esas 1987/4, Karar 1988 / l sayılı kararına ilişkin, karşıoyumu
şimdiki karar için yinelediğimi belirtmekle birlikte ayrıca şu bölümü ekliyorum
:
Anayasa'nın 69. maddesinin ikinci fıkrasının, siyasal partilerin
yardım alamayacağı kuruluşları sayarken devlete yer vermemesi, devletin
yardımda bulunabileceği anlamında yorumlanamaz. Anayasa Mahkemesi'nin konuyla
ilgili önceki kararlarıyla kesinlik kazanan durum, yorumlardanönce uyulacak bir
ağırlık taşımaktadır. Açık engelin olmaması, dolaylı olur ya da olanak
sayılamaz. Kaldıki, sayılan kuruluşlardan yardım alınamayınca devletten
alınması asla söz konusu olamaz. Kendi gücüyle iktidar yarışına katılmak
doğallığı ve devlettenyardım almamak yasağı, Anayasa'da bu biçimde
anlatılmıştır. Anayasakoyucu yardımı öngörseydi daha açık kurallaştırırdı.
Yardım ve önlemlerle ilgili öbür maddeler bu durumu doğrulamaktadır.
Siyasal partilerin işlevleri, demokratik siyasal yaşamın
vazgeçilmez öğeleri olmaları onların özel hukuk tüzelkişileri niteliğini
değiştiremez. Hukuksal yapıları, kuramsal özellikleri, bilimsel kavramları
gereksiz değerlendirmelerle tersine çevirmek türünde yorumlar uygun sonuca
ulaşamaz. Bilimsel görüşlerden uzaklaşarakolumlu belirleme yapılamaz. Devlet
parasının denetimi yeterince yapılamayan değişik giderlerde kullanılmasının
demokrasiyle bağlantısını savunmak güçtür. Demokrasiye karşı kimi girişimlere
Hazine desteği düşünülemeyeceğine göre kimi siyasi partilerin budoğrultudaki
açık-kapalı çabaları karşısında yardım anlamsız kalacaktır. Kamusal niteliği
bulunmayan kuruluşların kamu yararı gözetmeyen çalışmalarını da kapsayan tüm
işlemleri karşısında, kamu gideri sayılması olanaksız harcamalarına kamu
parasını ayırmakAnayasa'yla bağdaşamaz.
Kimi demokratik batı ülkelerinde ancak ayrık bir örnek olarak
rastlanan devlet yardımını genelleştirmek yanlıştır. Her konuda, her alanda
eşitliği amaç sayması gereken, başlıca erek bilmesi gereken Anayasa
Mahkemesi'nin, yardım verilmeyen siyasal partilerin varlığı da gözetilirse,
eşitsizliği artıracak yardımı aykırı bulmaması yanlışlığı yoğunlaştırmaktadır.
Siyasal partilerin, iktidar olma yarışını eşit koşullar ve olanaklarla
sürdürmesini demokrasinin tanımı zorunlu kılmaktadır. Tersine uygulama,
yardımı, bölme-ayrılık amacına araç durumuna getirir. Anayasa görüşmelerinde
verilen önergeler de reddedilerek devlet yardımına yer verilmemesi, yasayla
sağlanan olanağın bu Anayasa'ya uygun olamayacağını kanıtlar.
Yardımda seçim giderini karşılama amacından sapılması, hiçbir
sınır getirilmeden ve koşul koyulmadan Hazine'den ödeme yönteminin
"hak" türünde benimsenmesi ile dağıtma biçimindeki ayrıcalık özü
etkileyen önemli aykırılıklardır. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
kamuyayararlv dernekler ve vakıflar için izlenmeyen yolların, devletin amacı ve
görevi, akçalı gücü, vergi kavramı gözardı edilerek yürütülen uygulama,
partiler arasındaki ayının ile de büsbütün belirginleşmektedir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi'ndeki siyasal parti gruplarına yapılabilirliği belki daha az
sakıncalı olabilecek Hazine yardımının, oy pusulalarından sandık görevlilerine
değin tüm seçim giderlerini yüklenen devlete getireceği ağırlık yerindelik
denetimi sayılamaz. Toplumsal eğitim, siyasal disiplin veçoğulculuk
düşünceleriyle de çatışan, üye sorumluluklarını, siyasal katılım bilincini
olumsuz yönde etkileyen gereksiz yardım zorunlu nice katkıları önleyen anlamsız
bir bütçe özverisidir. Böylesine bir yüküm devletin omuzlarından kaldırılması
gerekir.
Siyasal Partiler Yasası'nda ilke olarak yer verilen devlet
yardımı, değişik nedenlerle kullandırılabilir ve iktidarlar koşullarla oranları
düzenleyerek baskı aracı yapabilirler. Haklı hiçbir nedene dayanmayan böyle bir
yardımın Anayasa'nın gerçekleşmesini öngördüğü demokratik düzenle, demokrasi
ilkeleriyle ilişkisi yoktur.
Kararda Siyasî partilere Hazine yardımına ilişkin
değerlendirmelerin gerekçesi, katılması olanaksız görüşlerdir. Bu nedenlerle
kararı uygun bulmuyorum.
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
KARŞIOY
YAZISI
Bu konuda, Başkanvekili Yekta Güngör ÖZDEN'in karşıoyuna aynı
görüşlerle katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Davacı; 7.8.1988 günlü, 3470 sayılı, 22.4.1983 günlü ve 2820
sayılı Siyasi Partiler Kanununa 27.6.1984 günlü ve 3032 sayılı Kanunla eklenen
Ek 1. Maddesine İki Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun'un 1. maddesini Anayasa'nın
2., 5., 10. ve 68. maddelerine aykırı görerek iptali dileğinde bulunmuştur.
İptali istenilen yasa maddesi, "Milletvekili genel
seçimlerinde toplam geçerli oyların % 7'sinden fazlasını alan siyasi partilere
de..." belli koşullar altında Devletçe yardım edilmesini öngörmektedir.
İddianın olumlu ya da olumsuz bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle,
siyasi partilere Devletçe yardım edilmesinin ilke bakımından Anayasa'ya aykırı
olup olmadığı problemi üzerinde durulması gerekir.
Bilindiği üzere, siyasi partilere Hazine yardımı ilk kez 13.7.1965
günlü, 648 sayılı Siyasi Partiler Kanbunu ile öngörülmüştür. Bilahare 1219
sayılı Kanunla Siyasi, Partiler Kanunu'nun 74. maddesinde yapılan düzenlemeye
karşı açılan iptal davası dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nce tesis edilen 2
Şubat 1971 günlü ve E. 1970 /12, K. 1971 /13 sayılı kararda özet olarak;
"Halkoyunun ve iradesinin Devlet etkisi dışında serbestçe oluşumunu
öngören Türkiye Cumhuriyetinin Anayasası, siyasi partileri kamu hukuku
kurumları olarak nitelemiş ve onlara Devlet örgütü içinde yer tanımış değildir.
Siyasi partiler, belli siyasi düşünce ve erekler çerçevesinde birleşen
yurttaşların serbestçe kurdukları ve girip çıkabilecekleri kuruluşlardır.
Devletin hiçbir müdahalesi olmaksızın ereklerini ve çalışma yollarını kendileri
serbestçe düzenlerler. Devlet hayatındaki etkileri nedeniyle bunlara ilişkin birtakım
düzenlemelerin Anayasada yer alması siyasipartilerle derneklerin hukuki
yapılarındaki benzerliği ortadan kaldırmaz. Bunların, mensuplarının toplum ve
devlet düzenini kamu faaliyetlerini yönetme, denetleme konularında görev elde
edebilmeleri için yaptıkları sürekli çalışmalarında mensuplarının kişisel
yararları ön planda gelir.
Siyasi partilerin ister iktidarda, ister muhalefette olsunlar,
demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları sayılmaları onların Devlet
yapısının bir parçası ve gördüğü işlerin de giderlerinin Devletçe
karşılanmasını gerektiren bir kamu hizmeti sayılabilmesinin kanıtı ve Anayasal
desteği olamaz. Onun içindir ki, Anayasa'nın 56. maddesinin üçüncü fıkrası
hükmünün birtakım partilerin devlet yardımıyla ortaya çıkarılması veya ayakta
tutulması yolunda bir yönerge olarak değerlendirilmesi ve yorumlanması yanlış
ve isabetsiz olur. Anayasa Koyucu Devleti belirli alanlarda tedbirlerin
alınmasını gerekli gördüğü hallerde açık ve kesin yönerge verme yoluna
girmiştir. Siyasi partilere devletçe para yardımı yapılmasını zorunlu ve ötekiilkelerle
uyumlu bulsaydı, Anayasa Koyucunun hele 61. maddesinin engelleyici hükmü
Çarşısında bu konuyu özel bir hükümle düzenleyeceğinden kuşku yoktur. Bu
itibarla, siyasi partileri devlet bütçesinden, yurttaşlardan alınan vergilerle
besleyerek desteklikedilmesi, Anayasa'nın açık hükümleriyle olduğu kadar ruhu
ile de bağdaştırılamayacak bir tutum olur." denilmek suretiyle kamusal
yaşamda çok etkili olmalarına ve ulusal iradenin oluşumunda başlıca araç niteliğinde
bulunmalarına rağmen siyasi partilere Devlet hazinesinden yardım yapılması
Anayasa'ya aykırı görülmüştür. Bu durum karşısında, yasama organı 30.6.1971
tarihle ve 1421 sayılı Kanunla, Anayasa'nın 56. maddesine "son
milletvekili genel seçimlerinde muteber oy sayısının en az % 5'ini alan veya bu
seçimlerde Millet Meclisinde grup teşkil edecek sayıda milletvekilliği kazanmış
bulunan siyasi partilere devletçe yapılacak yardım kanunla düzenlenir."
diyen fıkranın eklenmesi zorunda kalınmış bundan böyle siyasi partilere devlet
yardımı konusu, bir anayasalkuraldan alınan güçle uygulanagelmiştir.
Konu daha sonra, 1982 Anayasası'nın ve Siyasi Partiler Yasası'nın
düzenlenmesi sırasında yeniden gündeme gelmiştir. Tarihi gelişimi bilindiği
halde 1982 Anayasası, siyasi partilere devlet yardımını kabul etmemiştir. Bunun
sebebi, Anayasa Komisyonu Başkanı tarafından Danışma Meclisi Genel Kurulunda
söyle açıklanmıştır: "... Anayasa Komisyonu Siyasi Partilerle ilgili
statüyü düzenlerken 1961 Anayasasının uygulandığı devirlerde, 2 Temmuz 1971
tarihinde yayımlanan 1421 sayılı Kanunla eklenen bir fıkrayı mesned kabul
etmemiş ve statünün içine koymayı uygun görmemiştir. Bahsedilen fıkrada
"son milletvekili genel seçimlerinde muteber oy sayısının en az % 5'ini
alan veya bu seçimlerde Millet Meclisinde grup teşkil edecek sayıda
milletvekilliği kazanmış bulunan siyasi partilere devletçe yapılacak yardım
kanunla düzenlenir." denilmektedir.... asıl bizi ilgilendiren husus böyle
bir hükmün yeni anayasa düzenimizde yer alıp almayacağıdır.
Demokrasi düzenine doğru olan gelişmede siyasi partilerin, Almanya
dışında hiçbir memlekette devletten yardım aldıkları görülmemiştir. Bazı
ülkelerde, örneğin İngiltere'de siyasi partilerin yapacakları masraflar
kısıtlanmaya doğru gitmektedir, her siyasi partinin seçmen başına yapacağı
masraf hesaplanıp o bölgenin bütün masrafları tespit edildikten sonra bu masraf
kanunun öngördüğü miktarı aşıyorsa seçim iptal edilmektedir. ... Seçim
mücadelesine sadece siyasi partiler değil, bağımsızlar da girmektedir. Fertler
de tek baslarına aday olabilirler. Bunlara yardım nereden yapılacaktır ve
hazinenin geliri siyasi partilere nasıl dağıtılacaktır... hiçbir demokraside
siyasi parti kavramının ortaya çıktığı günden beri, bugüne kadar siyasi
partilere devletçe yardım yapılmamış, Alman sisteminde yapılan yardımada,
taraftarları olmakla beraber, yabancı ülkelerde, özellikle Fransa'da
yerilmektedir. Demokrasinin aradığı eşitliğe seçimlerde bulunması gereken
düzene yani eşitlik içerisinde mücadele etme ilkesine tamamen aykırı
düşmektedir. ... her parti topladığı ilgiölçüsünde gelir sağlar. Üyelerinden
aidatlar alır, seçim sistemi içerisinde fonksiyonunu yerine getirir, seçime
katılır... yeni kurulacak partiler, yardım yapılmadığında onların varlıklı
sınıfların kurduğu partilerin gerisinde kalacağı teorik bir görüştür. Zira
ABD'nde Cumhuriyetçi Parti Demokrat Parti'den kat kat zengindir. Seçimleri
Demokrat Parti daha çok kazanır... bir partinin tutulması, doktrinine,
programına, kendisine inanan kişilerin çokluğuna bağlıdır. Bunun için partilere
Devlet hazinesinden yardım yaparak yaşatma yollarım bırakalım, bunlar suni ve
geçerli olmayan yollardır. Sağlıklı yol herkesin mücadeleyi kendi imkânlarıyla
yapabilmesidir.... Anayasa Komisyonu, bu felsefe içerisinde, 1971 tadilatını
yeni düzene koymamış ve siyasi partilere yardım yapılmasını
öngörmemiştir."
Anayasa siyasi partilere Devlet yardımını uygun bulmadığı halde,
bilahare siyasi partiler kanunu yapılırken konulan bir hükümle, bu yardımın
sağlanmasına çalışılmıştır. Bu konuda azınlıkta kalanların gerekçesi şöyledir:
"... 1961 Anayasasının uygulanmasında 648 sayılı Siyasi Partiler kanununda
değişiklik yaparak siyasi partilere devlet yardımını sağlayan 219 sayılı
kanunun ilgili hükümleri, Anayasada siyasi partilere yardım yapılmasını önleyen
açık bir kural bulunmamasına rağmen. Anayasadaki siyasi parti kavramı ve
demokrasi rejiminin genel ilkeleri dikkate alınarak Anayasa Mahkemesince
Anayasa'ya aykırılık gerekçesiyle iptal edilmiştir. IG. 9.7.197.1, K. Tarihi
2.2.1971 Esas: 1970/ 12, K: 1971 / 13)
Bunun üzerine devlet yardımım muhakkak sağlamak isteyen siyasi
partiler, 2.7.1971 gün ve 1421 sayılı Kanunla Anayasa'nın 56. maddesine ir
fıkra ekleyerek Anayasa Mahkemesi kararının dolaylı olarak tesirsiz hale
getirip devlet yardımını tahakkuk ettirmişlerdir. Diğer bir deyişle, Esas
Teşkilat Hukukumuzda, siyasi partilere Devlet yardımının Anayasa Mahkemesinde
mesnedini bulan bir ilke olması kural olarak yerleşmiştir.
Nitekim 1982 Anayasası hazırlanırken Anayasa Komisyonu siyasi partilere
devlet yardımını gerekli görmeyerek Anayasa'dan bahis konusu hükmü çıkartmasına
rağmen yardım taraftarları hükmün Anayasa metnine onmasını önermişlerdir.
Önergeler vermişlerdir. Bu tutum da, yardımın anayasa hükümlerine dayandırma
görüşünün zorunluluğunu teyid etmektir. Anayasa Komisyonu adına verilen
cevapta, Devlet Hazinesinden siyasi partilere yardımın bahis konusu olamayacağı
ve dolayısıyle Anayasa'-ı böyle bir hükmün konulamayacağı gerekçeleri ile
önergelerin red edilmesi istenmiştir.
Danışma Meclisi bu görüşe katılarak önergeleri reddetmiş ve siyasi
partilere yardım ilkesi Anayasa'ya konmamıştır. (DMTD Cilt. 9, 27.8.1982,
sayfa. 77). Bundan dolayıdır ki, Anayasa'da mesnedi bulunmayan Devlet
yardımının Siyasi Partiler Kanununun 62. maddesi yoluyla gerçekleştirilmek
istenmesinin Esas Teşkilat Hukuku düzenimize aykırı olduğu kana-tinde
bulunduğumuzu saygılarımızla arz ederiz."
22.4.1983 günlü ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu, MGK'dan
geçen biçimi ile partilere devlet tarafından malî yardım yapılmasıyla ilgili ir
kural içermemektedir. Danışma Meclisinin koyduğu hüküm, MGK tarafından yasadan
çıkartılmıştır. Siyasi Partiler Kanunu'nun Anayasa Komisyonu Raporundaki
gerekçesinden de açıkça anlaşılacağı gibi, kurucular, bu konuda Anayasa
Mahkemesi'nin 2.2.1971 tarih ve 1971/13 sayılı ararı ile bağlı kalarak, bu
içtihada süreklilik kazandırmak istemişlerdir.
"... Partilere devlet yardımı, daha sonra 1982 Anayasası'na
göre çilen ilk TBMM'nin çıkardığı 26.4.1984 tarih ve 3032 sayılı Kanunda
Öngörülmüş olup, Siyasi Partiler Kanunu'nun 61. maddesine eklenen (j) bendi ve
ek geçici l 1. madde ile düzenlenmiştir... Anayasa Mahkemesi'-nin 1971 / 13
sayılı, partilere hazinece yardım yapılmasını ilke olarak kabul etmeyen kararı
karşısında 3032 sayılı Kanunun getirdiği yeni düzenlemenin Anayasa'ya uygun
olup olmadığı bir sorun olmaktadır. Zira, 1982 kurucuları Anayasa Mahkemesinin
kararına bağlı kalarak onu etkisiz kılacak bir kural getirmekten kaçınarak
partilere Hazinece yardımı kabul etmemişlerdir. Ancak, 3032 sayılı Kanunun
Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altmış gün içinde Anayasa'ya
aykırılığı iddiasıyla doğrudan doğruya iptal davası açma hakkına sahip
olanlardan hiçbiri de bu yola başvurmamışlardır. Anayasa Mahkemesi kararlan
yasama organını da bağladığı için kurallar kademelenmesinde kanunlardan üstün
olduğuna ve de ' 1971"/ 13 sayılı içtihat halen başka bir içtihatla
değiştirilmediğine, kimi sözcük değişiklikleriyle 1961 Anayasası'nın 56.
maddesiyle 1982 Anayasası'-nın 68. maddesi aynı bulunduğuna göre, partilere her
yıl Hazineden yardım yapılmasının 1982 Anayasası'na uygun olduğu
söylenemez." (Erdoğan TEZİÇ-Anayasa Hukuku, 1. Baskı 1986, S. 332-333).
Bir hukuk devletinde, yasama, yürütme ve yönetim, Anayasa ve diğer
yasaların amacı doğrultusunda hareket ve onları uygulamakla görevli ve yükümlü
olup hiçbir zaman bu amaç dışına çıkamazlar. Yani, sözü edilen organların
yetkisi, yasaların maksat ve amaçlarıyla sınırlıdır. Yasaların maksat ve
amaçları ise, çoğu kez gerekçelerinde belirlenir ve yasallaşması sırasındaki
görüşmelerle belli olur. Hiç şüphesizbu gerekçeler bağlayıcı olmamakla beraber
aydınlatıcıdırlar; çünkü, hukuk düzeninin esaslarını ve genel kurallarım
gerekçeler oluşturur. Mevzu hukuk kurallarının yorumunda, metinlerin sözcük
anlamlarıyla yetinmeyip, amaçlarının ve hukuk düzeninin bütünüiçindeki
konumlarını da gözönünde tutması gereken Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasa
maddelerine içermediği bazı anlamlan yakıştırması, soruna fonksiyonunu aşan ve
doğru olmayan bir yaklaşımdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan tarihi gelişim ve
uygulama karşısında, Devlet Hazinesinden siyasi partilere yardımın herhalde
anayasal dayanağının bulunması zorunluluğunun kabulü kaçınılmazdır. Politik
gücün yasa tanımazlığına karşı bir baraj olarak düşünülen Anayasa Mahkemesi'nin,
Anayasa'ya aykırı bu düzenlemeye karşıçıkarak siyasi partilere hazine yardımını
öngören 27.6.1984 günlü ve 3032 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 2820 sayılı Siyasi
Partiler Kanunu'nun 61. maddesine eklenen (j) bendini iptal etmesi, şayet çok
önemli ise, Yasama Organını Anayasa'yı değiştirmeye zorlamasının gerekeceği
inancıyla, aksi yönde kararı oluşturan çoğunluk görüşüne katılmadım.