ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1987/16
Karar Sayısı : 1988/8
Karar Günü : 19.4.1988
R.G. Tarih-Sayı: 23.08.1988
- 19908
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti) adına Grup Başkanı Erdal İNÖNÜ.
İPTAL DAVASININ KONUSU : Resmî Gazete'nin 15 Mayıs 1987 günlü,
19641. sayısında yayımlanan 7.5.1987 günlü. 3359 sayılı 'Sağlık Hizmetleri
Temel Kanunu'nun 2. maddesindeki kimi sözcüklerle 3. maddesinin a, c, g, h
bendlerinin, 4. ve 5. maddelerinin, 7. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkralarının, 9. maddesinin b ve c bentlerindeki kimi sözcüklerin ve geçici 3.
maddesi ile 10. maddesinin Anayasa'nın 2., 7., 9.. 10., 38., 56., 73. ve 128.
maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istemidir.
II- YASA METİNLERİ :
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları :
7.5.1987 günlü, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun
iptali istenilen hükümleri de içeren maddeleri şunlardır :
1- 'MADDE 2. - Bu Kanun Millî Savunma Bakanlığı hariç, bütün kamu
kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişilerini ve gerçek kişileri kapsar.'
2- 'MADDE 3..............................
a) Sağlık kurum ve kuruluşları yurt sathında eşit, kaliteli ve
verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer
ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak planlanır, koordine edilir, malî yönden
desteklenir ve geliştirilir.'
b) .................................................
'c) Bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke
sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılması esastır. Sağlık kurum ve
kuruluşlarının kurulması ve işletilmesi bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığınca düzenlenir. Bu düzenleme ilgili Bakanlığın görüşü alınarak
yapılır. Gerek görüldüğünde özel sağlık kuruluşlarının her türlü ücret
tarifeleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca onaylanır. Kamu kurum vekuruluşlarına
ait sağlık kuruluşları veya sağlık işletmelerinde verilen her türlü hizmetin
fiyatları Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca tespit ve ilân edilir.'
.......................................................
'g) Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı; sağlık ve yardımcı sağlık
personelinin yurt düzeyinde dengeli dağılımını sağlamak üzere istihdam
planlaması yapar, ülke ihtiyacına uygun nitelikli sağlık personeli
yetiştirilmesi amacıyla hizmet öncesi eğitim programları için Yükseköğretim
Kurulu ile koordinasyonu sağlar. Serbest ya da kamu kuruluşlarında mesleklerini
icra eden sağlık ve yardımcı sağlık personeline hizmetiçi eğitim yaptırır. Bunu
sağlamak amacıyla üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları
ile kamu kurum ve kuruluşlarınınimkânlarından da yararlanır. Hizmetiçi eğitim
programının ne şekilde ve hangi sürelerle yapılacağı Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığınca çıkartılacak yönetmelikle tespit edilir.'
'h) Katılmakla yükümlü olduğu hizmetiçi eğitim programlarına
uymayan veya bu programlarda başarılı olamayan sağlık personeline; kamu
kuruluşunda çalışanlar için ilgili Bakanlığın, serbest çalışanlar için kayıtlı
olduğu kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşü alınmak suretiyle
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca geçici veya daimî meslekten uzaklaştırma
cezası verilir.
Katılmakla yükümlü olduğu hizmetiçi eğitim programına uymayan veya
bu programlarda başarılı olamayan yardımcı sağlık personelinin meslekten geçici
veya daimî uzaklaştırma cezası doğrudan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca
verilir.'
3- 'MADDE 4.- Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı 3 üncü maddede
sayılan hizmet ve esasları bu sistem içerisinde gerçekleştirmek üzere ülke
çapında teşkilât kurar veya kurdurabilir.
Genel Sağlık Sigortasının tek elden yürütülmesini sağlamak
amacıyla bütün sosyal güvenlik kuruluşlarının Sağlık Sigortası bölümleri ile
tahsil ettikleri sağlık primlerini, mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarının biri
veya bu amaçla kurulmuş yeni bir kurum bünyesinde toplamaya ve bu şekilde
görevlendirilen veya yeni kurulan kurumun çalışma usul ve esaslarını tespite
Bakanlar Kurulu yetkilidir.'
4- 'MADDE 5.- Bu Kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarına
ait sağlık kuruluşları, ilgili Bakanlığın teklifi ve Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığının uygun görmesi halinde Bakanlar Kurulu kararı ile kamu
tüzelkişiliğini haiz sağlık işletmesine dönüştürülürler.
Yeterli işletme büyüklüğünde bulunmayan sağlık kuruluşları tek bir
sağlık işletmesi altında toplanabilir.
Sağlık işletmelerinde görevli olan ve mesleklerini serbest icra
etmeyen tabipler, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının tespit edeceği usul ve
esaslar çerçevesinde ve sağlık işletmesi yönetiminin uygun görmesi halinde
mesai saatleri dışında kuruluşta özel teşhis ve tedavi yapabilirler.
A) Sağlık işletmesinin gelirleri şunlardır :
a) Sağlık hizmetleri karşılığında elde edilen gelirler,
b) Bağış ve yardımlar,
c) Bu şekilde kurumlaştırılan sağlık işletmelerine gerek
görüldüğünde yapılacak Devlet desteğinin yanında, kuruluşun bağlı olduğu
Bakanlığın veya kurumun her yıl bütçesine koyduğu personel ve yatırım ödeneği,
d) Diğer gelirler.
B) Sağlık işletmesinin giderleri şunlardır :
a) Sözleşmeli personel ücreti,
b) Kurum dışından satın alınacak her türlü sağlık ve laboratuar
hizmeti için sözleşmeli personel ve hizmet ücreti,
c) Kuruluşun kapasitesi, niteliği, verilen hizmet, tedavi edilen
kişi sayısı, sağlık işletmesine katkısı dikkate alınarak ilgili sağlık
işletmesinin bağlı olduğu Bakanlığın veya kuruluşun teklifi üzerine Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığının tespit edeceği esaslar çerçevesinde sağlık
kuruluşunun sözleşme ile çalışan sağlık ve yardımcı sağlık ve diğer personeli
ile kuruluşun dışından sözleşme ile hizmeti satın alınacak personele yapılan
işle orantılı olarak ödenecek teşvik primi,
d) Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca tespit edilecek usul ve
esaslara göre mesleklerini serbest icra etmeyen tabiplerin kuruluşta özel
teşhis ve tedavi yapmaları karşılığında tabip ve ilgili sağlık personeline
ödenecek prim,
e) Sağlık kuruluşunun tevsii, modernizasyonu, her türlü cihaz ve
malzeme tedariki, kurum cihazlarının bakım ve onarımı ile personelin yurt içi
ve yurt dışı eğitimi ve araştırma için gerekli harcamalar,
f) Sağlık işletmesinin işletilmesi i!e ilgili diğer harcamalar.
Sağlık İşletmeleri;
a) Kurumlar Vergisinden,
b) Yapılacak bağış ve yardımlar sebebiyle Veraset ve İntikal
Vergisinden,
c) Yapacakları her türlü muameleler dolayısıyla Damga Vergisinden,
Muaftır.
Sağlık işletmelerine yapılacak bağış ve yardımlar her türlü vergi,
resim ve harçtan muaftır. Bu bağış ve yardımlar Kurumlar ve Gelir Vergisi
matrahından indirilebilir.'
5- 'MADDE 7.- Sağlık işletmesi uygulamasına geçirilen sağlık
kuruluşlarında; genel idare, teknik, sağlık ve yardımcı sağlık, eğitim ve
öğretim, avukatlık, din ve yardımcı hizmetler sınıflarına dahil personel; kadro
karşılık gösterilmek kaydıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu ile diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılmasına ilişkin hükümlerine tabi
olmaksızın sözleşmeli personel statüsünde elemançalıştırılabilir.
..................................................
Bu suretle çalıştırılacakların sözleşme usul ve esasları ile
ücretleri, sağlık kuruluşunun niteliği, kapasitesi, bulunduğu yer, verilen
hizmetler, personelin bilgi ve becerisi, kuruluşa katkısı, verdiği hizmetin
türü ve önemi ile benzeri nitelikler esas alınarak Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığının teklifi üzerine ve gerektiğinde ilgili bakanlıkların da görüşü
alınarak Bakanlar Kurulunca tespit edilir.'
6 - 'MADDE 9. - a) ..................
b) Hizmet ve ilaç alma, ilgili kurum ve kuruluşlara ait araç,
gereç ve malzemelerin kiralanması, devri, gayrimenkullerin kiralanması; prim
dağıtımının esas ve usulleri ile personelin devrine ait usul ve esaslar, tıbbî
araç, gereç ve malzeme yönünden standardı ile tıbbî araç ve gereçlerin alımında
teknik şartnamelerin hazırlanmasındaki kıstasların belirlenmesi; Maliye ve
Gümrük, ilgili Bakanlıklar ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca müştereken,
c) Bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet,
personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını
sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca
uygun olarak teşkilâtlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet
içi eğitim usul ve esasları ilesağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli
çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili
diğer hususlar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca,
Çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir.'
7- 'GEÇİCİ MADDE 3.- Genel Sağlık Sigortası yürürlüğe girinceye
kadar, hiç bir sosyal güvenlik kurumuna tabiî olmayanlar müracaatları ve
talepleri halinde sağlık kütüğüne kaydolunur.
Bu suretle kayıtlarını yaptıranlardan her yıl Bakanlar Kurulunca
tespit edilen miktarda prim tahsil edilir. Kayıtlarını yaptırmayanlar ile
primlerini ödemeyenlerin sağlık kuruluşlarındaki teşhis, tedavi ve rehabilite
giderleri kendilerinden veya kayıt oldukları özel sigorta kurumlarından tahsil
edilir.
Sağlık kütüğünün oluşturulması ve işletilmesi ile ilgili usul ve
esaslar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca tespit edilir.
Kayıtlarını yaptırmalarına rağmen primlerini ödeyemeyecek kadar
fakrû zaruret içinde bulunanların primleri, durumlarının mahallî idarelerce
tespit edilmesi şartıyla kısmen veya tamamen sosyal yardım maksadıyla kurulmuş
fon ve kuruluşlar tarafından ödenir.
Sosyal yardım maksadıyla kurulmuş fon ve kuruluşlardan sağlanacak
mali destek ve yardımlarla ilgili usul ve esaslar Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığının teklifi üzerine Başbakanlıkça düzenlenir.'
8- 'MADDE 10.- Diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri
yürürlükten kalkar.'
B- Dayanılan Anayasa Kuralları :
1- 'MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.'
2- 'MADDE 7.- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.'
3- 'MADDE 9.- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır.'
4- 'MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.'
5- 'MADDE 35.- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.'
6- 'MADDE 38.- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun
suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman
kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda
da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla
konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiçkimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir
beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsidir. Genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir
müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla
istisnalar getirilebilir.
Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez.'
7- 'MADDE 56.- Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini
önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde
sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak,
işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp
hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal
kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için
kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.'
8- 'MADDE 73.- Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî
gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği
yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna
verilebilir.'
9- 'MADDE 128.- Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işleri kanunla düzenlenir.
Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla
özel olarak düzenlenir.'
III- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Mahmut C.
CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN, Mehmet ÇINARLI,
Selahattin METİN, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, Vural Fuat SAVAŞ
ve Ahmet Oğuz AKDOĞANLI'nın katılmalarıyla 15.7.1987 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ :
Davanın esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenilen
yasa maddeleri ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve ilgili
öteki yasama belgeleriyle 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 31. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca
Anavatan Partisi TBMM Grubu adına verilmiş 22.3.1988 kayıt günlü yazılı düşünce
incelenip aynı yasanın 30. maddesinin birinci fıkrası gereğince çağırılan
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Bülent AKARCALI ile Bakanlık Müsteşarı Tandoğan
TOKGÖZ'ün sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A- 3359 Sayılı Yasanın 2. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
:
'Kapsam' kenar başlıklı 2. madde, tüm kamu kurum ve kuruluşları
ile özel hukuk tüzelkişilerini ve gerçek kişileri yasa kapsamına alırken 1325
sayılı Millî Savunma Bakanlığı Görev ve Teşkilâtı Hakkında Kanun'un 2.
maddesiyle Millî Savunma Bakanlığı'na verilen silâhlı kuvvetlerin sağlık
hizmetlerini kapsam dışında tutmuştur. Davacı, bu ayrık düzenlemenin iptalini
istemektedir.
1- Anayasa'nın10. Maddesi Yönünden İnceleme :
Yasa önünde eşitliğin güvencesini oluşturarak eylemli değil,
hukuksal eşitliği öngören bu madde, tüm yurttaşların her yönden aynı kurallara
bağlı tutulmaları zorunluluğunu içermeyip hukuksal durumları aynı olanlar
arasında haklı bir nedene dayanmayan ayrımı önlemeyi amaçlayarak haklı neden
varsa kim yurttaşların başka kurallara bağlı tutulmalarına olanak vermektedir.
Benzer nitelik ve durumda olanlar arasında farklı uygulamayı engelleyen, ayrı
nitelik ve durumda olanların aynı kurallara bağlı tutulmasını zorunlu kılmayan
eşitlik ilkesi, hukukun üstünlüğü temeli üzerine oturan hukuk devletinde her
türlü ayrıcalığı reddeden önemli bir öğedir. Kimi kurum ve kuruluşları, statü
farkı nedeniyle, belli bir konuda öbürlerinden ayrı tutmak, ayrı düzenlemeye
bağlı kılmak ya da genel bir düzenlemenin kapsamı dışında bırakmak, onlara
ayrıcalık tanımak değil, durumlarındaki değişiklik gereği olan bir uygulamadır.
Davada, sorunun çözümü, Millî Savunma Bakanlığı'nca yürütülen
silâhlı kuvvetler sağlık hizmetlerinin 2. madde kapsamı dışında tutulmasının
haklı nedene dayanıp dayanmadığını saptamaya bağlıdır.
211 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetler İç Hizmet Kanunu'nun 12.
maddesinin (c) bendi, silâhlı kuvvetler sağlık hizmetlerinin yürütüldüğü
hastahaneleri birer askerî kurum saymıştır. Silâhlı kuvvetlerin sağlık
kurumları, öbür kamu kurum ve kuruluşlarının sağlık kurumlarından konum
bakımından, temelde ayrıdırlar. Yürüttükleri sağlık hizmetleri nedeniyle sağlık
kurumuoldukları tartışmasız bulunsa da, herşeyden önce askerî kurum nitelikleri
ağır basmakta, emir-komuta zinciri içinde yönetilmekte, askerî gerekleri
gözetmekte, silâhlı kuvvetlerin özelliklerine göre hizmet yöntemleri değişiklik
göstermektedir. Öte yandan,bu kurumlarda görev yapan sağlık personeli de öbür
kamu kurum ve kuruluşlarında görevli sağlık ve yardımcı sağlık personelinden
statü bakımından ayrıdırlar. Aynı zamanda askerî personel olduklarından, sağlık
personeli niteliklerinde bir özellik bulunduğuaçıktır. Silâhlı kuvvetlerin
sağlık ve yardımcı sağlık personeli de 2955 sayılı Yasa uyarınca Gülhane Askerî
Tıp Akademisi tarafından yetiştirilmektedir. Ulusal savunma gerekleri yönünden
yerleşim ve hazırlıklarıyla özellik gösteren askerî kurumlarda askerîpersonel
eliyle yürütülen silâhlı kuvvetler sağlık hizmetlerinin bu özellikler nedeniyle
ayrı hükümlere bağlı tutularak iptali istenilen maddeyle kapsam dışında
bırakılması doğaldır Statü farklılığı haklı nedenine dayanan düzenlemenin
Ana-yasa'nın 10. maddesine aykırı bir yönü saptanamamıştır.
2- Anayasa'nın 56. Maddesi Yönünden İnceleme :
Bu maddenin birinci fıkrası, herkese sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşamayı bir hak olarak tanırken, devlete de böylesi yaşamayı sağlamak
ödevini yüklemiştir. Denetlenen Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, sağlık
hizmetlerinin yürütülmesi için kimi esaslar getiren bir yasa olup Anayasa'nın
56. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen biçimde sağlıklı ve dengeli bir
çevrenin oluşmasını sağlamaya yönelik kurallar içeren bir yasa değildir. Başka
bir anlatımla, 56. maddenin birinci fıkrası, ulusal düzeyde gerçekleşmesini
öngördüğü, yukarda niteliği belirtilen çevrenin oluşması için herhangi bir
kural getirmemiş, yasal düzenlemelerin kapsamı ve sınırı konusunda bağlayıcı
bir öğeyeyer vermemiştir. Bu durumda, herkesin yararlanması ilkesine karşın,
Millî Savunma Bakanlığı'nın dışarda bırakılmasıyla ayrım yapıldığı savını
yerinde bulmak güçtür. İptali istenilen madde yaşama hakkını, kimileri için,
kısıtlayıcı bir kural içermemektedir. Anayasa'ya bağlı olarak, kimi alan ve
konularda yasanın kapsamını belirlemek yasakoyucunun takdir yetkisi içinde
olduğundan sağlık kuruluşlarının tek elden planlanmasını öngören Anayasa'nın
56. maddesinin üçüncü fıkrası karşısında iptali istenilen 2. maddenin Millî
Savunma Bakanlığını (doğal olarak mensuplarını da) kapsam dışında tutması da
aykırılık oluşturmamaktadır. Silâhlı kuvvetler sağlık hizmetlerinin ayrı bir
kesim olarak ele alınması, silâhlı kuvvetlerin doğasının, yapısının gereği ve
askerî zorunlulukların sonucudur. Tek elden planlama ve hizmete açma işlevi, silâhlı
kuvvetler dışındaki sağlık kurum ve kuruluşları içindir. Nitekim, içeriği,
Anayasa tasarısındaki koşutu 63. madde olan Anayasa'nın 56. maddesinin üçüncü
fıkrasını oluşturacak biçimdekabul edilen bir önergenin Danışma Meclisi'nde
görüşülmesi sırasında yapılan konuşmada 'Türkiye'de çok dağınık bir şekilde
yürütülen sağlık hizmetlerinin birleştirilmesi, bütünleştirilmesi,
rasyonelleştirilmesi, rantabl hale getirilmesi açısından önergeninönemi
vardır... tabiî bu tek elden idareyi ifade ederken, Millî Savunma Bakanlığını
bunun dışında tutmak gerektiğini hemen vurgulamak istiyorum' sözleriyle 56.
maddenin Millî Savunma Bakanlığı'nı ayrık tuttuğu açıklığı kesinlik
kazanmıştır. Devletin sağlık politikasının güven ve kararlılık içinde
yürütülmesini öngören bir maddenin, amacın gerçekleşmesini aynı konum ve
durumdaki kurum ve kuruluşlar için aynı uygulamayla sağlamayı düşünmesi doğal
karşılanmalıdır. Bu yüzden, Millî Savunma Bakanlığı'nı kapsamdışında bırakmanın
kaçınılmazlığı ortadadır. Düzenlemede, Anayasa'ya aykırı bir yön görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle iptal isteminin reddi gerekir.
B- 3359 Sayılı Yasanın 3. Maddesi :
Sağlık hizmetlerinin yürütülmesiyle ilgili esasları (a - k)
bendlerinde belirleyen bu maddenin iptali istenen a, c, g, h bendleri, sırasıyla,
kimi kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı olarak hizmet veren sağlık tesisleriyle
özel sağlık kurumlarının tek elden planlanıp koordine edilerek daha iyi ve
verimli hizmet sunmayı; sağlık kuruluşları ile sağlık personelinin ülke
düzeyinde dengeli dağıtımı ve yaygınlaştırılmasıyla kurulma ve işletilmesinin
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenlenmesini; kamu ve özel kurum ve
kuruluşlarına ait sağlık kuruluşları ve sağlık işletmelerinin her hizmetinin
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca tespit ve ilânı ile gerek görüldüğünde
özel sağlık kuruluşlarının her türlü ücret tarifesinin yine bu bakanlıkça
onaylanmasını; Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca istihdam planlaması
yapılmasını, ülke gereksinmelerine uygun nitelikli sağlık personeli yetiştirmek
amacıyla hizmet içi eğitim çalışmalarının düzenlenmesini; bu çalışmalara
katılmayanlarla çalışmalarda başarılı olamayanlara hangi yaptırımların nasıl
uygulanacağını öngörmektedir.
1- Yasanın 3. Maddesinin (a) Bendinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
:
a- Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme :
Sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt düzeyinde eşit, daha iyi ve
verimli biçimde sunmaları için ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak Sağlık
ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca plan yapılması, koordinasyonun gerçekleştirilmesi,
akçalı yönden desteklenip geliştirilmesinin Anayasa'nın 2. maddesinde
belirlenen Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleriyle bir ilgisi yoktur. Sağlık
hizmetleriyle cumhuriyetin nitelikleriarasında bir bağlantı bulunmadığı gibi
özel alanı düzenleyecek yasanın, cumhuriyetin niteliklerini gerçekleştirme
amacını taşıması da geçerlik ya da yürürlük koşulu değildir. Yasanın amacının
davacıya göre belirlenmemiş olmasının hukuk devleti ilkesinin
gerçekleştirilmesine herhangi bir olumsuz etkisi söz konusu olamaz. Sağlık
hizmeti konusundaki amacın, tüm işlem ve eylemlerin hukuk kurallarına uygunluğu
koşuluyla ilişkisi kurulamaz. Amacın, yasa yerine, ilgili bakanlıkların görüşü
alınarak Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca belirlenmesi de söz konusu
değildir. Bu yolda yapılacak olan planlama, koordinasyon, akçalı destekleme ve
geliştirmedir, (a) bendinin Anayasa'nın 2. maddesine aykırılığı
saptanamamıştır.
b- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme :
Yukarda içeriği açıkça yazılan Anayasa'nın bu maddesi, Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce kullanılan yasama yetkisinin
devredilemeyeceğine ilişkindir. Davacının bu konudaki sava, amacın yasayla
belirtilmesi yerine ilgili bakanlıklarla Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın
görüşlerine bırakıldığıdır. Yasanın 1. maddesi 'Amaç' başlığıyla ne için
çıkarıldığını açıklamakla birlikte, amacın düzenlendiğini gösterdiği sağlık
hizmetiyle ilgili 'temel esaslar' da yasanın 3. maddesinin 11. bendinde,aşağıda
iptal edilen bend ayrı olmak üzere, Anayasa'nın 56. maddesine uygun biçimde
düzenlenmiştir. Anayasa'nın öngördüğü ödevleri gerçekleştirmeyi amaçlayan
düzenlemede kimi durumlar oluşumlar için ilgili bakanlıklarla Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığı'nayetki verilmiş olması amacın saptanıp belirlenmesi anlamına alınamaz.
Yasanın amacı belirgindir. Bakanlıklara bırakılan olan da bellidir. Amaç
konusunda yasama yetkisi devredilmemiş, bakanlıklar bu konuda
görevlendirilmemiştir. Yasama yetkisinin devredildiğini gösteren bir durum söz
konusu değildir, (a) bendi, Anayasa'nın 7. maddesine aykırı bir nitelik
taşımamaktadır.
c- Anayasa'nın 56. Maddesi Yönünden İnceleme :
Kişi ve toplum sağlığı yönünden devletin kimi yükümlülüklerini
öngören (a) bendinin, bu çalışmalarla Anayasa'nın 56. maddesine uygun sonuçları
amaçladığı açıktır. Planlama, işbirliği, akçalı yönden destek ve geliştirme,
anayasal ödevlerin başarılması için zorunlu çalışma koşulları ve gerekleridir.
Davacı, Anayasa'ya aykırılığı somut biçimde ortaya koyamadığı gibi, savının
gerekçesini de yeterli düzeyde açıklamamıştır. Anayasa'nın 56. maddesinin
güvenceye bağladığı '...sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkı...'nın
sağlanması için yine bu maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen '...ve verimi
artırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tekelden
planlayıp hizmet vermesini düzenlemek' ödevinin yerine getirilmesi kurala
bağlanmıştır. Öngörülenlerin gerçekleşmesi yönünden Anayasa buyruklarının
yeterince yerine getirilmemesi, bunlara tümüyle uyulamaması, yasa kurallarının
gereksinimleri karşılayacak düzeyde ve güçte olmaması her zaman Anayasa'ya
aykırılık oluşturmaz, bir eksiklik ya da boşluk söz konusu olabilir.
Görev-yetki karmaşasını sona erdirecek, iletişim kopukluğunun sakıncalarını
ortadan kaldıracak, gereksinimlere koşut hizmet olanakları yaratacak
düzenlemenin Anayasa'nın 56. maddesine aykırı bir yönü görülememiştir. Eğitimle
uygulama arasındaki ilişki, işbirliği ve beklentilere uygun çalışma yöntem ve
yönetimi Anayasa'nınöngördüğü hususlardır. Tutarlı sağlık politikası üretmek,
başlangıçta, sağlık kurumlarını yeniden örgütleyerek sağlık hizmetini,
yakınmaya neden olmayacak etkinlikle sunmaktan geçer. Uygar ve çağdaş olma
yolunda sağlık alanında atılacak bir adım bu gerçeği gözardı edemez. Gelişmiş
ülkelere yaklaşmak, onlara eş düzey olmak için plan yapmak zorunluluğunda
herkes birleşmektedir. Hizmette verimi artırmak, böylesine bilimsel bir araçla
sağlanır. Bu konularda yeterli olanakları sağlayan, insan ve madde gücününiyi
kullanılmasına yönelik düzenleme, doğrudan Anayasa'nın 56. maddesinin üçüncü
fıkrasıyla güdülen amaca ulaşabilmek ereğiyle yapılmıştır. Yasanın genel
gerekçesiyle madde gerekçesi de bu kanıyı doğrulamaktadır. İptali istenen
bendin Anayasa'nın 56. maddesine aykırı bir yönü görülmemiştir.
İptal isteminin reddi gerekir.
2- 3359 Sayılı Yasanın 3. Maddesinin (c) Bendinin Anayasa'ya
Aykırılığı Sorunu :
a - Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme :
Sağlık kuruluşlarının kurulup işletilmesinin ülke düzeyinde
dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılması esası içerisinde ilgili bakanlığın
görüşü alınarak Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca düzenlenmesi, kamu kurum
ve kuruluşları sağlık kuruluşlarında verilen her türlü hizmetin fiyatının
tesbiti ile gerek görüldüğünde özel sağlık kuruluşlarının ücret tarifelerinin
bu bakanlıkça onaylanmasının sosyal hukuk devletine aykırı düştüğü savının
'fiyat' kavramının tanımıyla kanıtlanması yeterli bulunmamıştır. Bir iktisadî
kuruluş için satış bedelini anlatan 'fiyat'ınkâr kapsadığı temelde doğru ise
de, hizmetin kamu kurumunca verilmesinin bedeli olup giderleri asgarî' düzeyde
karşılayan 'ücret'in 'fiyat' sözcüğüyle adlandırılması, genel anlamda iktisadî
işletmenin 'satış' yapmasıyla bir tutulamaz. Kamu hizmetinin giderlerine
yurttaşın bir ölçüde katılımının istenmesi, bu hizmetin satışı sayılamaz.
Sağlık kurumlarının işletme durumunda çalışması, bu nedenle ücret alınması da
sosyal hukuk devleti niteliğiyle bağdaşmaz değildir. Yasanın 3. maddesinin
öngördüğü temel esasların gerçekleştirilmesi hizmetlerin karşılığında bir ücret
alınmasını doğal kılmakta, bunun sosyal hukuk devleti niteliğine ters düşen bir
yanı görülmemektedir. 'Sosyal devlet' tamlamasının, Anayasa'nın Başlangıç
kısmının sekizinci paragrafında açıklanan,doğuştan sahip olunan onurlu bir
hayat sürdürme, maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisinin
kullanılmasına devletin sosyal adalet gereklerince olanak sağlama yükümlülüğünü
anlattığı anımsanırsa, sosyal devletin hukuk devletinin ileri bir aşaması
olduğu anlaşılır. Anayasa, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler konusunda
devleti öncelikle görevlendirmiştir. Ancak, devlet bu görevlerini yine
Anayasa'nın 65. maddesinin çizdiği sınır içinde, '...malî kaynaklarının
yeterliliği ölçüsünde yerinegetirir.'. Klasik idare hukukunun bedelsiz-meccanî
olmasını ilk koşul saydığı kamu hizmeti kavramı, giderek değişiklik görmüş,
günümüzde karşılık olarak yararlananlardan ödeme güçleri oranında bir ücret
alınması uygulaması yaygınlaşmıştır. Böylece, yararlananlarla yararlanmayanlar
arasındaki eşitsizlik de giderilmiştir. Bu ücreti ödeyemeyecek durumda olanlar
için değişik uygulama yapılması gereği ayrıdır. İncelenen konuyla doğrudan
ilgisi yoktur. Kaldıki yasa, bu durumda olanlar için geçici 3. madde ile
olanaklar getirmiştir.
Özel sağlık kuruluşlarının her türlü ücret tariflerinin Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığı'nca onaylanmasının, gerek görülen durumlarda olması,
özel kesimin kayırılması, başıboşluğa bırakılması ya da engelleme, gereksiz
müdahale değil, kamu kurum ve kuruluşlarının sağlık hizmetlerine göre çok
yüksek ya da çok düşük ücret tespitiyle hizmetleri olumsuz yönde etkileyip
verimin düşürülmesinde denge ve düzen sağlayan, hizmetin konusuna, amacına ve
niteliğine uygun bir işlemdir. İncelenen bendin Anayasa'nın 2. maddesine
aykırılığı savı yerinde değildir.
b- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme :
Yasanın, düzenleme yetkisini Sağlık ve Sosya1Yardım
Bakanlığı'na verdiği konular, yalnız yasama organının yetkisi içinde ve yalnız
yasayla düzenlenecek konular olmayıp Anayasa'nın 56. maddesi uyarınca ve bu
hüküm doğrultusunda yerine getirilmesi gerekli olan çalışmalardır. Nitekim,
neyin, nasıl düzenleneceğini yasa belirlemiş, uygulamaya ilişkin ayrıntılar,
yasanın belirlediği esasa göre ve bu esaslasınırlı olarak Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığı'na bırakılmıştır. Bu düzenleme, yapıya, anlam ve amaca
uygundur. Yasama yetkisinin devri niteliğinde bir görünüm yoktur. Yasanın genel
gerekçesi ile maddenin gerekçesi de düzenlemenin nedenini bu yönde açıklamakta,
yönetimin, Anayasa'ya aykırı olmamak koşuluyla, objektif yönetsel düzenlemeler
yapabileceği ilkesini güçlendirmektedir. Anayasa'nın amacı, Anayasa'ya uygun
biçimde yasal ve yönetsel düzenlemelerle gerçekleştirilecektir. Bu durumun,
Anayasa'nın 7.maddesine aykırı yanı görülmemiştir.
c- Anayasa'nın 56. Maddesi Yönünden İnceleme :
Sağlık hizmetlerinin devletçe saptanan bir bedeli olması, bu
hizmetlerin Anayasa'nın öngördüğü düzeyde yerine getirilmesini sağlamak
içindir. Anayasa'nın 65. maddesinin gerçekleştirme koşulu olarak getirdiği
'malî kaynakların yeterliliği ölçüsü' devleti kimi düzenlemeler getirmek
zorunda bırakmaktadır. Koruyucu ve iyileştirici tüm sağlık hizmetlerinin
maliyeti, ekonomik koşullar yüzünden giderek yükselmektedir. Devletin malîkaynaklarının
yeterliliği, ekonomik-akçalı gücü, sağlık hizmetlerinin parasız sunulmasına
elvermediği gibi, Anayasa böyle bir zorunluluk da öngörmemiştir. Bu nedenle,
fiyat tespitinin Anayasa'nın 56. maddesine aykırı yönü bulunmamaktadır.
Özel sağlık kuruluşlarının ücret tariflerinin Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığı'nca gerek görüldüğünde onaylanması, hizmette verimi, düzeni
sağlamaya yönelik bir denetim niteliğindedir. Bakanlığın takdirine bırakılması,
önceden kestirilmesi olanaksız, sonradan ortaya çıkacak durumlarla
karşılaşıldığında bakanlığın müdahale yetkisiyle donatılmasıdır. Kaldıki, 2219
sayılı Hususî Hastahaneler Kanunu'nun 28. maddesiyle, 181 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 10. maddesi bu konuda Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nı yetkili
kılmıştır. Yurttaş zararına, sağlık hizmetine ters düşecek uygulamaları önleyip
kaldırmak için kullanılması düşünülen yetkinin Anayasa'nın 56. maddesinin
taşıdığı amaca, çizdiği yola uygun olduğu açıktır. Özel kuruluşların serbestçe
tespit edip yürürlüğe koyacakları ücret tariflerinin, gerek görüldüğünde,
bakanlıkça onaylanmasının ücret karmaşasına, zararlı ve gereksiz çekişmelere
son vermeye yönelik olması karşısında gerekli görülmezse onay yoluna
gidilmemesi anayasal bir sakınca yaratmamaktadır. Bu görev, Anayasa'ya uygun
bir denetim biçimidir. Genelde ücretlerin serbest bırakılması, TBMM'nin
13.7.1984 günlü 90. Birleşiminde onaylayıp yürürlüğe giren ve 1985-1989
yıllarını kapsayan Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın 'Sosyal Hedef ve
Politikalar' başlıklı4. Bölümü'nde yer alan 'Sağlık' faslının 624. maddesindeki
'Özel sağlık müesseseleri ve hastahaneler teşvik edilecek, hizmet karşılığı
olan ücretler serbest bırakılacaktır...' anlatımıyla açıklanan sağlık
politikasıyla da uyum içindedir. Anayasa'nın 56. maddesinin gerekçesinde de
'Devlet, uygulamaları denetleyerek bu kurumların amaca uygun çalışmalarını
sağlamalıdır' delmekle devletin denetim görevinin önemine değinilmiştir. Bu
denetimin 'gerek görüldüğünde' yapılması, her zaman yapılabileceğini kabule
yeterlidir. Her zaman denetleme hakkı, gerekli görülünce kullanılacaktır, gerekli
görülmezse kullanılamayacaktır. Kullanılmasına gerek duyulmayan hak,
kaldırılmış, vazgeçilmiş görev ise geri alınmıştır anlamına gelemez. Bir
başvuru, yakınma, uyarı ya da duyuru'gerek' sayılabileceği gibi bakanlık,
kendiliğinden de her zaman 'gerek gördüğünü' söyleyerek onay yoluna gidebilir.
Bunu önleyici hüküm yoktur. Süreklilik ve zorunluluk, genel denetim için
koşuldur. Ücret tarifelerinin denetimi hakkı sürekliliğini korumaktadır. Gerek
görüldüğünde kullanılması, işlere, yapıya ve amaca uygun düşmektedir. Sosyal
devlet ilkesi, hukuk devleti ilkesine koşuttur. Cumhuriyetin çağdaş yapısını,
özlenen niteliklerini birlikte kurup tümleyen bu ilkelerin devletin yüceliğini
ve onurunu simgeleyen, yükümlülüklerini özetleyen anlamları Anayasa'nın da
özüdür. İnsan hak ve özgürlüklerine saygılı, onları koruyup güçlendiren,
bireyin huzur ve refahını sağlıyarak güvenceye bağlayan, kişiyle toplum
arasındaki dengeyi kuran, emek - anamal ilişkilerini sağlıklı biçimde
düzenleyen, özel girişimin güvenlik ve kararlılık içinde çalışması, gelişmesi
için sosyal, ekonomik ve malî tüm önlemleri alan, çalışanların insanca
yaşamasının, güçsüzlerin güçlülere karşı korunmasının gereklerini yerine
getiren,toplumsal dengeyi ve kamu düzenini özenle gözeterek her alanda adaletli
bir hukuk düzeni kurarak bunu artırarak sürdürmeyi amaç edinen sosyal devletin
karakteri Anayasa'nın 5. maddesiyle vurgulanmıştır. Buna göre, 'Devletin temel
amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah
huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.' Konuya bu maddenin
ışığında yaklaşıldığında kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunun
sağlanmasında en önemli etken olan kişi sağlığının güvence altında bulundurulması
konusunda devlete temel görevler düştüğünde duraksanamaz. Özel sağlık
kurumlarının özendirilmesinin bir yolu olarak, hizmet karşılığı aldıkları
ücretlerin genelde serbest bırakılmasını, ancak her zaman bakanlığın onayıyla
denetlenip düzenlenebileceğini öngören kuralın Beşinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı'nın belirlediği sonuca ulaşılması ereğiyle konulduğu anlaşılmaktadır.
Kamu düzeni ve genel sağlık ile doğrudan ilişkili bu hükmün, hayatî önemini
kimsenin inkâr edemeyeceği sağlık hizmetlerinden, dar ve sabit gelirlilerin
yoksun bırakılmalarına, giderek toplumsal denge ve barışın olumsuz biçimde
etkilenmesine yol açacağını ileri sürmek yanlış bir değerlendirme olur.
Açıklanan nedenlerle iptal isteminin reddi gerekir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer TURAN, Mustafa GÖNÜL ile Vural Fuat
SAVAŞ bu görüşlere katılmamışlardır.
3- Yasanın 3. Maddesinin (g) Bendinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
:
a- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme :
Konunun ağırlıklı bölümü, hizmet içi eğitim programının ne biçimde
ve hangi sürelerle yapılacağının Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca
çıkartılacak yönetmeliklerle saptanmasıdır. Anayasa'nın 124. maddesi,
bakanlıkların kendi görev alanlarını ilgilendirenkanunların uygulanmasını
sağlamak üzere, bunlara aykırı olmamak koşuluyla yönetmelikler çıkarabileceğini
öngörmektedir. Anayasa'nın 8. maddesinin, Anayasa'ya ve kanunlara uygun olarak
kullanılacağını ve yerine getirileceğini bildirdiği 'yürütme yetkisi vegörevi'nin
düzenleyici işlemler yaparken, yasaya aykırılık oluşturmadan kurallar getirme
hakkı verdiği gözetilirse, bu sınırı aşmayan düzenlemenin yasama yetkisinin
devri anlamına gelemeyeceği açıktır. Kaynağı ve temeli yasada bulunan
hususlarda ayrıntıyıbakanlığın saptaması konunun doğası gereğidir. Yasakoyucu
genel kurallarla yetinip sonrasını yönetimin takdirine bırakabilir. Bu
düzenleme, yönetimin yargısal denetimini engellemeyecek nesnel kurallarla
gerçekleştirilir. İptali istenen bendin temel hususları, ilkeleri içermesi,
yönetime biçim ve sürelerin tespitini bırakması, yönetimin de yasayla saptanan
ilkeleri gözardı edemeyeceği gerçeği karşısında Anayasa'nın 7. maddesine
aykırılıktan söz edilemez.
b-Anayasa'nın 128. Maddesi Yönünden İnceleme :
Yasa ile sağlık ve yardımcı sağlık personelinin istihdam
planlaması ve hizmet öncesi eğitim programları yapmakla görevlendirilen Sağlık
ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın, kamu kurum ve kuruluşlarından yararlanmasının
yöntem, koşul ve ilkelerinin de ayrıntılı biçimdeyasayla düzenlenmesinin
zorunlu bulunmadığı yukarda açıklanmıştı. Ancak, hizmet öncesi eğitime bağlı
tutulacakların niteliklerinin, yasa dışında, objektif bir yönetim işlemiyle
saptanması, Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasının öngördüğü yasayla
düzenleme zorunluluğu karşısında, üzerinde önemle durulacak sorundur. Göreve
başlamak için yaptırılması gereken hizmet öncesi eğitim programına bağlı
tutulanlar, memur ya da diğer kamu görevlisi sıfatlarını taşımayan kimseler
olacaklarından niteliklerinin yasayla saptanmamış olmasının Anayasa ile çelişen
bir yönü yoktur. Çalışan ya da çalışmaya başlayacak olanlarla bir işte özel
olarak çalıştırılacakların işe ve işyerinin özelliklerine uygun hizmet içi
eğitimin tıp biliminin hızlı gelişmesi karşısında büyükönem taşıdığı
kuşkusuzdur. Kişi ve toplum yaşamını doğrudan ilgilendiren sağlık konusunda
hızla uygulamaya konulan yeniliklerin izlenmesi zorunluluğu, araç- gereçten
yönteme ve ilâç ham maddelerine kadar uzayan geniş bir çizgide uzmanlık isteyen
alanlarınçokluğu ve çalışmaların karmaşıklığı, eğitimi, mesleğin icrasının
koşulu durumuna getirmiştir. Buluşlar, yenilikler, tıp bilimine uygulanan
teknik atılımlar yalnız uyum için değil, başarı için de eğitimi gerekli
kılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde uzmanlık eğitimi oranı da giderek
yükselmektedir. Çağdaş sağlık hizmetine uygun sağlık ve yardımcı sağlık
personeli yetiştirilmesi kadar, hizmetiçi eğitimleri de planlanıp
gerçekleştirilmelidir. Hekim gücünün etkinliği bu çalışmalarla değerini
artıracaktır. Teoriden uygulamaya, bilimsel etkinlikler, meslekî yerel
toplantılar, uluslararası seminerler, konferanslar, kongreler adı altında
yapılmaktadır. Hizmet öncesi eğitimle kazanılan bilgi ve becerilerin artması
için hizmetiçi eğitim yapılarak nitelikler güçlendirilir.Kamu sağlığının
korunması ve sağlık hizmetlerinde verimin artırılması amacıyla ilgili
personelin meslek yönünden daha iyi düzeye gelmesini sağlayacak eğitimlerin,
Anayasa'nın 128. maddesinin birinci fıkrasının öngördüğü '... memurların ve
diğer kamu görevlilerinin yükümlülükleri kanunla düzenlenir' kuralıyla ilgisi
yoktur. Burada geçen 'yükümlülük', görevli olarak, görevi yerine getirirken
bağlı ve zorunlu olduğu edimlerdir. Eğitimin bu temel edim dışında, kendisi
için de yararlı bir meslek gereği olduğu açıktır. Bu nedenle, incelenen yasa
kuralında, Anayasa'nın 128. maddesine aykırılık yoktur. Kamu kurumunda
çalışanlar yönünden sonuç böyle olunca, mesleklerini serbest olarak ya da özel
sağlık kuruluşlarında yürütenler için aykırılık esasen söz konusu olamaz.Bunlar,
kamu görevlisi sayılmadıklarından Anayasa'nın 128. maddesi kapsamında
düşünülemezler, bu maddeye ilgilendirilemezler.
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın, üniversitelerin, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile kamu kurum ve kuruluşlarının
olanaklarından yararlanması da Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasına
aykırı görülmemiştir. 128. maddenin son fıkrası, yalnızca üst düzey
yöneticilerinin yetiştirilmesinin özel olarak yasayla düzenleneceğini öngörmüş,
memurlarla diğer kamu görevlilerini bu bölüme almamıştır. Maddenin ikinci
fıkrası bunların nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları,
yükümlülükleri aylık ve ödenekleriyle diğer özlük işleri için yasayı zorunlu
görmüştür. Burada geçen 'nitelik' de göreve alınmada arananniteliktir.
Anlaşılmaktadır ki, Anayasa koyucu ikinci fıkrada öngörülenlerin özel olarak
yasayla düzenlenmesi zorunluluğunu getirmemiş, yönetime, bu ilkelere bağlı
kalarak düzenleme yapma olanağını tanımıştır. Yasayı da gözeterek yapılacak
yönetsel düzenleme takdir yetkisine dayalıdır. Temelde yasa, işbirliği
yapılacak, yararlanılacak kuruluşları saymış, ayrıntıyı bakanlığa bırakmıştır.
Bu tür düzenlemenin, önce de açıklandığı gibi, Anayasa'ya aykırı bir yanı
bulunmamaktadır.
İptal isteminin reddi gerekir.
4- Yasanın 3. Maddesinin (h) Bendinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
:
Katılmakla yükümlü hizmetiçi eğitim programlarına uymayan ya da bu
programlarda başarılı olamayan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline
meslekten geçici ya da daimi uzaklaştırma cezasının kamu görevlisinin hakları
ve yükümlülükleriyle ilgili bulunmasına, bir ölçüt konulmamış olmasına karşın,
yasa yerine yönetmelikle düzenlenmesi, takdirin bakanlığa bırakılması, üzerinde
durulması gereken yönlerdir.
a- Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme :
Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında belirtilen hukuk devleti,
Türkiye Cumhuriyeti'nin belirgin niteliklerinden birisidir. Hukuksal gereklere
ters düşen uygulamalar ve düzenlemeler hukuk devleti niteliğini zedeler. Suç v
cezalara ilişkin kuralların hukuk devleti ilkesini olumsuz yönde etkilemesi
aykırılık oluşturur. Aşağıda belirtilecek aykırılıklar hukuk devleti niteliğini
de ilgilendirdiğinden iptali istenen bend, şimdiki içeriğiyle Anayasa'nın 2.
maddesindeki hukuk devleti niteliğine aykırı bulunmuştur.
b- Anayasa'nın 9. Maddesi Yönünden İnceleme :
İptali istenen kural, bir yönetsel yaptırım olarak meslekten
geçici ya da daimi uzaklaştırmayı getirmekle, yönetimi yargı organı yerine
geçiren bir durum yaratmamaktadır. Yönetim yalnızca yargı organlarının
verebileceği bir cezayı vermekle yetkili kılınmamış, disiplin hukuku alanında
ceza hukukuna yaklaşan bir yaptırım türünü uygulayabileceği öngörülmüştür. Bu
nedenle yargı yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağını belirten Anayasa'nın 9. maddesiyle konunun ilgisi
görülememiştir.
c- Anayasa'nın 13. Maddesi Yönünden İnceleme :
Temel hak ve özgürlüklerin soyut kavramlar olmaktan çıkarılıp
yaşama geçirilmesi, kullanılabilir duruma getirilerek kişi yönünden uygulama
değeri taşıması için sınırlarının belirlenmesi, kullanma yol ve yöntemlerinin
açıklanması gerekir. Anayasa Koyucu, Anayasa'nın 13. maddesiyle, temel hak ve
özgürlüklerin gerektiğinde ne tür tasarruflarla, hangi nedenlerle ve nasıl
sınırlanacağını, ölçülerin neler olduğunu göstermiştir. Sınırlama, ancak
maddede belirtilen nedenlerin varlığıyla, Anayasa'nın ilgili öbür
maddelerindeki özel nedenlerle Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak yasa
ile yapılabilecek, yapılan sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine
aykırı olamayacağı gibi öngörüldükleri amaç dışında da kullanılamayacaktır.
Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvencelere
bağlanarak özenle korunduğu rejimlerdir. Kişinin sahip olduğu dokunulmaz,
devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklerinin özüne dokunan
kısıtlamalar, nedeni ne olursa olsun, demokratik toplum düzeninin gerekleriyle
uyum içinde sayılamaz. Özgürlüklerin yalnızca ne ölçüde sınırlandığı değil,
sınırlamanın nedenleri yöntemi, bu konudaki yargısal denetim olanakları
'demokratik toplum düzeni' kavramı içinde değerlendirilmelidir. Özgürlükler,
ancak, demokratik toplum düzeninin gerektirdiği ölçüde istisnaî olarak,
sınırlanabilir. Demokratik hukuk devletinde, güdülen amaç ne olursa olsun,
sınırlamalar, belli bir özgürlüğün kullanılmasını tümüyle ortadan kaldıracak düzeyde
olmamalıdır.
İncelenen bend, Anayasa'nın 56. maddesinin devlete verdiği görevin
yerine getirilmesini sağlarken, genel sağlığın korunması amacıyla da olsa
'Temel haklar ve ödevler' kapsamında düzenlenen 'çalışma özgürlüğü'ne sınır
getirmektedir. Böyle bir sınırlamanın nerede başlayıp nerede bittiği
belirtilmezse, amacı aşan, demokratik toplum düzeninin gerekleriyle
bağdaşmayan, içeriğinin takdiri yönetime bırakılmış sakıncalı sınırlamagetirilmiş
olur. İçeriğinin belirlenmesi yönetimin görüşüne bırakılan sınırlamanın yasa
ile konulduğundan söz edilemez. Bendde açıklanan, meslekten geçici ve daimi
uzaklaştırma cezalarından hangisinin, hangi durumda verileceğine ilişkin bir
belirtme yoktur. Uygulanma durumları, yönetimin, bakanlığın takdirine
bırakılmış, böylece çalışma özgürlüğüne getirilecek sınırın içeriğinin
saptanması yasa yerine yönetimce düzenleme sonucunu getirmiştir. Bu çelişki,
Anayasa'nın 13. maddesine açık aykırılıktır. Öte yandan, başarısızlık durumunda
hiçbir düzeltme; giderme olanağının tanınmaması öngörülen genel sağlığı koruma
amacı ile çalışma özgürlüğüne konulan sınır arasında büyük bir ölçüsüzlük
yaratmakta, yönetimin takdiriyle meslekten süresiz uzaklaştırma cezası çalışma
özgürlüğünün özüne dokunmaktadır. Anayasa'nın 13. maddesinin aradığı koşullara
uyulmamıştır.
d- Anayasa'nın 38. Maddesi Yönünden İnceleme :
Yönetim, yönetim ilişkisi nedeniyle yönetilenler hakkında yaptırım
uygulama yetkisine sahiptir. Disiplin hukukunun kaynağını oluşturan bu yetki,
Anayasa çerçevesi içinde yasalarla düzenlenen alanlarda, yine yasalarla
belirlenen koşullarda kullanılır. Düzenleyici işlemlerle belirlenen türleri,
yöntemleri, uygulama nedenleri, sonuçlarıyla genelde bir disiplin cezasıniteliğini
taşıyan yaptırımlar için, yönetim kural işlemlerle yetkili kılınır. Yönetim,
yasal belirleme ve dayanak olmadan herhangi bir davranışın yaptırım
gerektirdiğini takdir edip kendi yetkisiyle bu konuda kural koyamaz. Yönetsel
yaptırımlar, yönetiminkarar ve işlemlerinin denetimi sn zorunlu
olanlarındandır. Suç ve cezalar, Anayasa'ya uygun olarak yasayla konulabilir.
Yönetim, kendiliğinden suç ve ceza yaratamaz. Bir disiplin cezası sayılacak
meslekten geçici ve sürekli uzaklaştırma (çıkarma) da programa uymama ya da
başarılı olamama eylemleri belirlenmişse de 'uymama'nın tanımı yapılmamış hangi
eylemlerin 'uymama' sayılacağı açıklanmamıştır. İçeriği çok geniş ve değişik
biçimde yorumlanmaya elverişli 'uymamak' kavramı, buna bağlı disiplin
cezalarınınuygulanmasında anlayış, yorum ve değerlendirme ayrılıklarına dayalı
olarak eşitsizlik, çelişki, haksızlık doğurabileceği gibi yönetime, her an
keyfiliğe dönüşmesine olanak verecek, geniş bir takdir yetkisi tanımaktadır.
'Kanunsuz suç ve ceza olmaz' ilkesiuyarınca bir hukuk devletinde, ceza
yaptırımına bağlanan her eylemin tanımı yapılmalı, suçlar kesin biçimde ortaya
konulmalıdır. Anılan ilkenin özü, yasanın ne tür eylemleri yasakladığının
hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirtmesi ve buna göre cezasının da
yasayla saptanmasıdır.
Anayasa'nın 'Suç ve cezalara ilişkin esaslar' başlıklı 38.
maddesinin konuyla ilgili birinci fıkrası 'Kimse, işlendiği zaman yürürlükte
bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu
işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır ceza verilemez.'
hükmünü taşımaktadır. İncelenen yasa 'Hizmetiçi eğitim programına uymamak' gibi
içeriği belirsiz bir eyleme yaptırım getirerek Anayasa'nın 38. maddesinin
birinci fıkrasına aykırılıkyaratmakla kalmamış, cezalardan hangisinin hangi
durumlarda verileceğini belirtmeyip yönetime çok geniş takdir yetkisi vererek
'Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak konunla konulur' diyen
Anayasa'nın 38. maddesinin üçüncü fıkrasına da aykırıdüşmüştür.
e- Anayasa'nın 128. Maddesi Yönünden İnceleme :
Meslekten çıkarma koşul ve ölçütünün yönetmelikle saptanmasına
olur veren yasa kuralının, Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı
olduğu savı, (h) bendinde yer alan 'Katılmakla yükümlü olduğu, sözcüklerinin
anlamının açıklığa kavuşturulmasıyla karşılanmış olacaktır. Maddenin (g)
bendiyle birlikte değerlendirme yapılınca, hizmetiçi eğitime katılmanın tüm
sağlık ve yardımcı sağlık personeli için zorunluluk oluşturduğu, yükümlülüğün
de eğitim programına çağrılanları kapsamına aldığı anlaşılmaktadır. Bu tür bir
yükümlülüğün daha önce açıklandığı gibi Anayasa'nın 128. maddesinde belirtilen
yükümlülük olmadığı bellidir. Ancak, düzenleme yükümlü personeli mesleğinden
yoksun bırakma yanında, kamugörevlisi sıfatıyla sahip bulunduğu özlük
haklarının sona erdirilmesine de yol açmaktadır. Bu konuda yönetime tanınan ve
yasadaki belirsizliği, kaldırmaya yönelik takdir yetkisi, yasakoyucunun genel
kuralları koyup bunlara uygun biçimde ayrıntıyı düzenlemeyi yönetime bırakması
türünden değildir. Dava dilekçesinde, denetlenen (h) bendinin kazanılmış
hakları zedelediği ileri sürülmüşse de konunun kazanılmış haklarla ilgisi
yoktur. Anayasa'ya aykırı olmamak koşuluyla görevlinin niteliklerine ilişkin
koşulları, zorunlu nedenlerle, yönetim değiştirmek yetkisini taşımaktadır. Bu durum
dışında kamu görevlilerinin özlük haklarını da etkileyen bend, bu durumuyla
Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasının öngördüğü, yasayla düzenleme
buyruğuna aykırıdır.
Bend iptal edilmelidir.
Bu görüşe Mahmut C. CUHRUK katılmamıştır.
C- 3359 Sayılı Yasanın 4. Maddesi :
1- 4. Maddenin Birinci Fıkrasının Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
a- Anayasa'nın 7. Maddesine Göre İnceleme :
Yasanın 4. maddesinin gerekçesine göre kurulacak ya da
kurdurulabilecek teşkilât, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde
oluşturulabileceği gibi, yasa kapsamındaki kurum ve kuruluşların bünyelerinde
de oluşturulabilecektir. Ancak, 2. maddenin sözünü ettiği 'özel hukuk
tüzelkişilerine değinilmediğinden 4. maddenin birinci fıkrasının yalnız kamu
kurum ve kuruluşlarını amaçladığı anlaşılmaktadır. İkinci fıkra ile, Bakanlar
Kurulu'na Genel Sağlık Sigortası'nı tek elden yürütmek amacıyla gerekli
düzenlemeleri yapma yetkisi verilmiştir. Böylece, birinci fıkra ile alt
yapısının oluşturulması düşünülen Genel Sağlık Sigortası'nın çalışma
koşullarının amaca uygun biçimde ve güncel gereksinimleri karşılayacak
yeterlikte hazırlanmasının düşünüldüğünü açıklayan gerekçe, temel sağlık
hizmetlerinin yasa uyarınca geliştirilip yaygınlaştırılması, sağlık
kuruluşlarının işletme niteliğinde ve rekabete açık biçimde çalıştırılması
yanında sağlık sigortasına geçiş, bu nedenle gerekli kütüğün tutulması, Sağlık
Hizmetleri Destekleme Fonu'nun yönetilmesi bir teşkilâtın zorunlu bulunduğunu
göstermektedir. Yasada ise Sağlık Hizmetlerini Destekleme ve Geliştirme
Fonu'ndan söz edilmemektedir. Bu fon, yasanın geçici 4. maddesiyle
kurulmaktadır. İncelenen 4. maddenin birinci fıkrasının içeriği ile gerekçesi
arasında tutarsızlıkbulunmaktadır.
Yasa hükmünün Anayasa'nın 7. maddesine aykırılığı, belli konularda
temel kuralları ve ilkeleri koymaması, çerçeveyi çizmemesi, yasayla belirleme
gereğine karşın, sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı, hiçbir zorunluluk
bulunmadan yönetimin düzenlemesine bırakmasındadır. Durumu yasanın 3.
maddesiyle birlikte değerlendirince, yasakoyucu-nun birinci fıkrayla Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığı'na ülke çapında teşkilât kurma ya da kurdurma biçiminde
yönetime düzenleme alanı bırakırken, bu düzenlemenin hangi çerçeve içerisinde
yapılabileceğini, 3. maddeyle belirlediği görülmektedir. 3. maddenin getirdiği
ilkeler ve gösterdiği sisteme göre 4. maddenin yetki verdiği yönetsel düzenleme
yapılacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında açıklanan yasamayetkisinin
devredilmiş sayılmasını gerektiren durumlara bu fıkrada rastlanılmamıştır. Yasa
ile düzenlenmesi gereken alan için, Bakanlar Kurulu'na yetki verilmiş, yasa
yerine Bakanlar Kurulu'-nun çıkaracağı Kanun Hükmünde Kararname, Tüzük,
Yönetmelik ya dauygulanacak bir karar yeğlenmiş değildir. Yasama yetkisinin
kullanılmasının Bakanlar Kurulu'na bırakıldığını gösteren bir belirti de
yoktur.
b- Anayasa'nın 56. Maddesinin Dördüncü Fıkrası Yönünden İnceleme :
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın yasanın 3. maddesinde
sayılan hizmet ve esasları, yine yasanın öngördüğü sistem içinde gerçekleştirmek
üzere ülke çapında kuracağı ya da kurduracağı teşkilâtın, iptal savında ileri
sürüldüğü biçimde sağlık primlerini toplamakla bir ilgisi yoktur. Bu husus,
maddeninikinci fıkrasının konusudur. Kaldıki, Anayasa'nın 56. maddesinin
dördüncü fıkrasının öngördüğü '...kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal
kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek...' görevi yerine getirme
durumu, Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığı'nın teşkilât kurmasını ya da kurdurmasını
engelleyici nitelikte değildir. İki kural, ayrı iki işlevi gösterdiğinden
aralarında uyumsuzluk, bunun sonucu olarak da Anayasa'ya aykırılık yoktur.
İptal isteminin reddi gerekir.
Muammer TURAN, Mustafa GÖNÜL veVural Fuat SAVAŞ bu görüşe
katılmamışlardır.
2- Yasanın 4. Maddesinin İkinci Fıkrasının Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu :
a- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme :
Genel Sağlık Sigortası'nı tek elden yürütmek üzere resmî -özel tüm
sosyal güvenlik kuruluşları ile bunların aldıkları sağlık primlerini bir
bünyede toplamak ve görevlendirilecek kuruluşun çalışma yöntem ve ilkelerini
tespit etmek için Bakanlar Kurulu'na verilen yetki, kurulması düşünülen örgüt
için alt yapı niteliğinde bir tür yönetsel düzenlemeyi öngörmektedir. Fıkrada,
sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık sigortası bölümlerinin bu kuruluşlardan
birinde ya da 'bu amaçla kurulmuş yeni bir kurum bünyesinde' toplanması
istenmektedir. Oysa, 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Kanunu'nda, 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu'nda sağlık
sigortası bölümleri ayrı bir düzenleme ile belirlenmiş değildir. Adı geçen bu
kurumların ve sağlık sigortalarının çalışma esasları yasalarla saptanmıştır.
İştirakçilere ve sigortalılaragötürülecek hizmetlerin esasları yasa kurallarıyla
düzenlenmişken Bakanlar Kurulu'nun belirleyeceği esaslarla bu hizmetlerin
görevlendirilen eski ya da yeni kuruluşa yaptırılması yasalarda değişiklikleri
gerektirecek boyuttadır. Bu konuda yasadan yetki almak yeterli olmayıp, yetki
veren yasanın, yönetimin yapacağı düzenlemelerin ölçüsünü vermesi, sınırını
çizmesi de gerekir. Anayasa Mahkemesi'nin ilgili kararlarında, yasakoyucunun
genel kuralları koyup yönetime düzenleyeceği alanı bırakırken, Anayasa'nın
öngördüğü 'yönetimin yargısal denetiminin etkinliğini' engellemeyecek nesnel
kurallara bağlaması, yani temel esasların ve temel kuralların yetki veren
yasada yer alması gerektiği belirtilmiştir. Bu gerek gözardı edilerek yapılan
düzenleme, yasakoyucu yerineBakanlar Kurulu'nu geçirmekte, böylece de yasama
yetkisi bu konuda Bakanlar Kurulu'na devredilmiş olmaktadır.
Anayasa'nın 'idarenin bütünlüğü ve kamu tüzelkişiliği' kenar
başlıklı 123. maddesinin birinci fıkrası 'idare, kuruluş ve görevleriyle bir
bütündür ve kanunla düzenlenir' demektedir. Denetlenen fıkradaki yetkinin,
yasadan kaynaklandığı savunularak geçerli bulunduğu, aykırılık oluşturmadığı
görüşüne katılmak olanaksızdır. Yasada yeterli biçimde, ilkeleri ve ölçüleri
belirlenmeden yetki verilmesi, ya dageçerlik koşullarına bakılmadan salt yetkinin
yasayla verilmiş olması aykırılığı ortadan kaldırmaz. Söz konusu fıkra, yürütme
erkine düzenleyebileceği alan bırakırken genel kuralları koymamak, ilkeleri
saptamamak, sınırı belirlememek Anayasa'nın 7. maddesine aykırılığı oluşturan
nedenlerdendir.
b- Anayasa'nın 56. Maddesi Yönünden İnceleme :
Sosyal güvenlik kurumlarının kaldırılmasını, toplanan sağlık
primlerine el konulmasını öngördüğü ileri sürülerek iptali istenen ikinci
fıkranın, Anayasa'nın 56. maddesinin dördüncü fıkrasındaki devletin kamu ve özel
kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanacağı ilkesine ters düştüğü
savı konuyla ilgili görülmemiştir. Yasa hükmü, primlere el konulmasını değil,
primlerin sağlık hizmetlerinin tek elden yürütülmesi amacıyla kullanılmasını
öngörmekte aykırı düştüğü gösterilen Anayasa'nın 56. maddesinin dördüncü
fıkrası hükmü ise sağlık hizmetlerinin tek elden planlanıp hizmet vermesi
konusunda devletin kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan
yararlanacağını bildirmektedir. Anayasa'nın 56. maddesine aykırı düşen bir yön
yoktur. Ancak yukarda (a) bölümünde belirtilen nedenlerle Anayasa'nın 7.
maddesine aykırıdır.
Yasanın 4. maddesinin ikinci fıkrasının iptali gerekir.
Mahmut C. CUHRUK ile Servet TÜZÜN bu görüşe katılmamışlardır.
D- 3359 Sayılı Yasanın 5. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
:
'Sağlık İşletmesi' başlığı altında altı fıkradan oluşan bu madde,
yasa kapsamına giren kurum ve kuruluşların sağlık kuruluşlarının ilgili
Bakanlığın teklifi ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın uygun görmesi
durumunda Bakanlar Kurulu kararıyla kamu tüzelkişiliği bulunan sağlık
işletmesine dönüştürüleceğini, yeterli işletme büyüklüğünde olmayan sağlık
kuruluşlarının tek bir sağlık işletmesi altında toplanabileceğini, kuruluş
hekimlerinin çalışma saatleri dışında özel teşhis ve tedavi yapabileceklerini
öngörmekte; sağlık işletmelerinin gelirlerini, giderlerini, vergi ve resim
bağışıklıklarını belirlemektedir. Yasa gerekçesinin 5. maddeyle ilgili bölümü,
verimli,etkin ve kaliteli hizmet verilmesi amacıyla düzenlemenin yapıldığını,
sağlık işletmelerinin kendilerine yeterli duruma gelip sistemin yerleşmesine
kadar gereksinim duyulduğunda personel ve yatırım ödeneğinin genel bütçeden
karşılanması biçimde devlet desteği verileceğini anlatmaktadır. Madde, zorunluluk
dışında bu yolun izlenmeyeceğini göstermektedir. Dava dilekçesinde, ilk iki
fıkranın aykırılığından söz edilmişse de iptal isteminin tüm maddeye yönelik
olduğu anlaşılmaktadır.
1- Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme :
Cumhuriyetin nitelikleri arasında özgün bir yeri bulunan ve
Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında açıklanan 'Hukuk Devleti' ilkesi kararın
önceki bölümlerinde de yeterince belirtilmiştir. Hukuk devletinin, işlem ve
eylemlerinin hukuka uygun olması, hukukun üstünlüğü ilkesini içtenlikle
benimsemesi, yargı denetimini etkinlikle yaygınlaştırıp sürdürmesi,
yasakoyucunun çalışmalarında kendisini her zaman Anayasa ve hukukun üstün
kurallarıyla bağlı tutması, yasakoyucu da dahil devletin tüm organları üstünde
hukukun mutlak bir egemenliğe sahip olması, insan haklarına saygı göstermesi ve
bu hakları korumayı, âdil bir hukuk düzenini kurarak geliştirmeyi zorunlu
sayması gerekir. Yasaların üstünde yasakoyucunun uymak zorunda bulunduğu
Anayasa ve temelhukuk ilkeleri vardır. Anayasa'da öngörülen devletin amacı ve
varlığıyla bağdaşmayan, hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu
vicdanında olumsuz tepkiler yaratır. Sosyal devletin daha önce yapılan kısa
tanımı, hukuk devleti tanımıyla birlikte elealınınca sosyal hukuk devletinin
gerekleri açıklanmış olur. Toplumsal gereklere ve toplum yararına öncelik
veren, güçsüzü güçlüye karşı koruyarak ulusal dayanışmayı üstün düzeyde
gerçekleştirip dengeyi kuran devletin, hukuk içinde kalarak ve hukuka özenleuyarak
yasal düzenlemeleri yapması, barış ve mutluluğu sağlaması, özlenen en çağdaş
görünümdür. 'Mal ya da hizmet üretmek amacıyla kurulmuş, doğal kaynaklar, emek
ve sermaye gibi üretim etmenlerini bir örgüt ve yönetim gücü ile biraraya
getiren ekonomik amaçlı kuruluşlar' olarak tanımlanan işletme biçiminde
dönüştürülecek sağlık kuruluşlarını satmak için üretimde bulunması, ayrıca
kurucu ve sahiplerinden bağımsız bir varlığı, muhasebesi ve atanan bir yönetim
merkezine sahip olması gerekir. Yatırım ve personel ücretleri dışındaki
giderleri için devlet desteği olmaksızın kendilerinin gelir elde ederek çeşitli
giderler yapması, kâr amacını gündeme getirmektedir. Bu amaca ulaşmak için,
sağlık hizmetlerinin maliyetinin artırılması kaçınılmazdır. İnsanın doğuştansahip
bulunduğu onurlu bir hayat sürdürme, maddî ve manevî varlığını geliştirme
hakkını, refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, sosyal hukuk devleti ilkeleriyle
bağdaşmayacak ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak sosyal hukuk devletinin
temel amacı ve görevidir. Anayasa'nın 'Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler'
bölümünde yer alan konuyla ilgili sağlık, çevre, konut hakları, devletin
yükümlülükleriyle birlikte sosyal devlet niteliğinin içeriğini oluşturan
haklardandır. Bu konularda devletin görevli kılındığı tartışmasızdır. Temel
haklar ve ödevler konusunda gözetici ve koruyucu olan devletin, sosyal devlet
olmak gibi üstlendiği görevlerini Anayasa'nın 65. maddesinin belirlediği gibi
malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği açıktır. Çok önemli
bir kamu hizmeti olan sağlık hizmetinin, sosyal devlet olmanın gereği, parasız
yerine getirilmesi anlayışı günümüzde gücünü yitirmiştir. Kamu hizmetlerinin
karşılığı olarak, yararlananlardan kullanım oranlarına ve ödeme güçlerine göre
ücret alınabileceğikabul edilmektedir. Böylece, bu hizmetlerden yararlananlarla
yararlanmayanlar arasındaki eşitsizlik giderilmiş olmaktadır. Ancak, gelir
düzeyi ne olursa olsun belirlenen ücreti ödeyemeyecek olanlardan bu ücretin
alınmaması ya da onlar adına ödenmesi olanakları da uygulamaya konulmalıdır.
Yasanın 3. maddesinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın belirleyip
duyuracağı ücretleri ödeyemeyecek durumda olanlar için geçici 3. maddenin
tanıdığı objektif olanaklar da vardır. Bu durumlar karşısında, iptali istenilen
madde, sözü edilen maddelerle birlikte düşünülünce, kamu hizmetlerine ayrılarak
kamunun yararlanmasına özgülenmiş varlıkların salt ticarî işletme durumuna
indirgenerek piyasa ekonomisi kurallarına açık tutulmaları olgusu bu yana,
Anayasa'nın 2. maddesine aykırı bir yön yoktur. Zoralım da söz konusu değildir.
Devletin malı devlete kalmaktadır.
2- Anayasa'nın 35. Maddesi Yönünden İnceleme :
Dava konusu maddenin, mülkiyet ve miras haklarıyla, bu hakların
kamu yararı amacıyla yasayla sınırlanabilmesini hükme bağlayan Anayasa'nın 35.
maddesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır.
3- Anayasa'nın 56. Maddesi Yönünden İnceleme :
Devlet, Anayasa'nın 56. maddesinin kendisine yüklendiği görevleri
malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirmek durumundadır.
Günümüzde devlete parasız sağlık hizmetlerini bütünüyle yüklemek olası
bulunmadığına, Anayasa'nın 56. maddesi de parasız hizmetten söz etmediğine göre
sağlık hizmetlerinin sağlık işletmeleri eliyle paralı olarak yürütülmesinde bir
aykırılık yoktur.
4- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme :
Devletin tüm giderlerinin yıllık bütçelerle yapılması temel
ilkedir. Sözleşmeyle çalıştırıldığından Anayasa'nın 128. maddesindeki 'Diğer
kamu görevlisi' sayılan sağlık personeline ödenecek primlerin ödenme yöntem ve
ilkelerinin bir yasa ile saptanması gerekirken Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı'nın düzenlenmesine bırakılması yasama yetkisinin devri
niteliğindedir. Bu nedenlerle 5. maddenin dördüncü fıkrasının (B) bendinin (c)
ve (d) alt bentleri Anayasa'nın7. maddesine aykırıdır.
5- Anayasa'nın 128. Maddesi Yönünden İnceleme :
Önceki bölümde yapılan incelemede açıklanan 'Diğer kamu görevlisi'
durumundaki sözleşmeli sağlık personelinin '... aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işleri ...''nin kanunla düzenlenmesi Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci
fıkrasının öngördüğü bir zorunluluktur. Yasa ile yapılması gereken prim ödeme
düzenlemesinin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na bırakılması Anayasa'nın
128. maddesine de aykırıdır.
Bu nedenle 5. maddenin :
a- Birincive ikinci fıkralarına yönelik iptal istemi
reddedilmelidir. Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer TURAN ile Vural Fuat SAVAŞ bu
görüşe katılmamışlardır.
b- Üçüncü fıkrasına yönelik iptal istemi reddedilmelidir. Muammer
TURAN, Mustafa GÖNÜL ve Vural Fuat SAVAŞ bu görüşe katılmamışlardır.
c- Dördüncü fıkranın (A) bendine yönelik iptal istemi
reddedilmelidir.
d- Dördüncü fıkrasının (B) bendinin, (c) ve (d) altbentleri
Anayasa'nın 7. ve 128. maddelerine aykırı olduklarından iptal edilmelidir.
Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU ve Servet TÜZÜN bu görüşe katılmamışlardır.
e- Maddenin öbür hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve
iptaline ilişkin istemin reddi gerekir.
E- 3359 Sayılı Yasanın 7. Maddesi :
1- Yasanın 7. Maddesinin Birinci Fıkrasının Anayasa'ya AykırılığıSorunu
:
a- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme :
Sözleşmeli personel çalıştırabilme koşullarının belirlenmesi
konusu, yasayla düzenlenmesi zorunlu temel işlevlerden olmadığından, ayrıntının
yönetimin düzenlemesine bırakılmasının yasama yetkisinin devredilmesi anlamında
değerlendirilmesi olanaksızdır.
b- Anayasa'nın 128. Maddesi Yönünden İnceleme :
Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümlerden 'Genel ilkeler'
başlıklı 128. madde, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görüleceğini belirledikten sonra memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin yasayla
düzenleneceğini öngörmüştür. Madde, yürütmekle yükümlü olunan kamu
hizmetlerinin gerektiği görevlerden söz ederken, 'kamu hizmetleriyle bağlantı
kurmuş, hizmetlerin nitelik yönünden ayrılık taşıyacağı düşüncesinden hareketle
devleti, kamu iktisadî teşebbüslerini ve diğer kamu tüzelkişilerini ayrı ayrı
saymışsa da, hepsinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları
hizmetleri kamu hizmeti olarak kabul etmiş ve bu hizmetleri görenlerin ancak
memur ve diğer kamu görevlileri olabileceğini belirtmiştir. Sağlık Hizmetleri
Temel Kanunu'nda geçen 'sözleşmeli personel 'in kamu hizmeti göreceği,
sözleşmeli durumuyla memur sayılamayacağı kuşkusuzdur. Ancak, öncelikle,
bunların 'diğer kamu görevlisi' sayılıp sayılamayacağı hususu ile Anayasa'nın
128. maddesinde geçen 'genel idare esasları'nın açıklanması gerekir. Bu arada,sözleşmeli
personel çalıştırması öngörülen kamu tüzelkişiliğini haiz sağlık
işletmelerinin, görevlerini, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
kurumlardan sayılıp sayılamayacağının saptanması uygun olacaktır.
Anayasa'nın Yürütme Bölümü'nde İdarenin esasları, 'İdarenin
bütünlüğü ve kamu tüzelkişiliği' başlığını taşıyan 123. maddede belirtildikten
sonra 125. maddede idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun
açık olduğu belirtilmiş, idarenin kuruluşu 126. maddede 'Merkezî idare', 127.
maddede 'Mahalli idareler' olarak kurala bağlanmıştır. Anayasa'nın 125.
maddesinin dördüncü fıkrasında geçen 'yürütme görevinin kanunlarda gösterilen
şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesi ...' hükmündeki 'esaslar'
sözcüğü ile 128. maddesindeki 'genel idare esasları' kamu yönetimlerinin
görevlerinin dayanaklarıdır. Devletin, Anayasa'nın 5. maddesiyle belirlenen
temel amaç ve görevleriyle sonraki maddelerde gösterilen yükümlülüklerini
yerine getirirken bu esaslara göre yürüttüğü kamu hizmetleriyle iktisadî devlet
teşekküllerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin bu tür hizmetleri yapıve ad
değişikliklerinde de sürdürecekleri doğaldır. İdare, Anayasa'nın 123. maddesine
göre, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür. İdarenin kuruluş ve görevleri,
merkezden ya da yerinden yönetim esaslarına göre düzenlenir. İster merkezden
yönetim esası, ister yerinden yönetim esası uygulansın hepsi, genelde, 'İdare'
çatısı altında toplanır, idarenin bütünlüğünü oluşturur, kamu hizmeti görürler.
Sağlık işletmeleri, 3359 sayılı Yasanın öngördüğü kuruluşlar olduğundan
türlerini belirlemek için yine sözü edilenyasaya dayanmak gerekir. Yasanın
özellikle 3. ve 5. maddesindeki düzenlemelerden, sağlık işletmelerinin, Sağlık
ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın gözetim ve denetiminde bulunduğu
anlaşılmaktadır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda değişiklik yapan
15.5.1975 günlü, 1897 sayılı Yasanın 5. maddesi gereğince Bakanlar Kurulu'nca
çıkarılan 26.11.1975 günlü, 7/10986 sayılı Kararname'de Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı, devlete verilen aslî ve sürekli görevleri genel idare esaslarına
göre yürütmekle yükümlü kurumlar arasında gösterildiğinden, bu bakanlığın
yönetim ve denetiminde bulunan ve yer alan, sağlık işletmeleri de bir kamu
hizmeti olan sağlık hizmetlerini genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
kuruluşlardan sayılmalıdır.
Anayasa'nın 128. maddesinde geçen 'Diğer kamu görevlileri',
memurlar ve işçiler dışında kamu hizmetinin gerektirdiği aslî ve sürekli
görevlerde yönetime kamu hukuku ilişkisiyle bağlı olarak çalışanlardır. Bu
ilişkinin doğal sonucu, bunlara bütçeden ödeme yapılması, haklarında özel
kuralların uygulanmasıdır. Öğretide ve yargı kararlarında düşünce ve görüşlerin
birleştiği bir tanım şimdilik söz konusu değilse de sözleşmeli personel genel
çizgileriyle, kamu hizmetinin aslî ve sürekli bir görevinde, memur ve işçiden
ayrı, kamu hukuku bağlantısı olan kimsedir. Sözleşmeli olarak çalışan böyle bir
görevli, 'diğer kamu görevlisi' sayılabilir. Denetlenen fıkra, kadro karşılığı
gösterilmek koşuluyla 657 sayılı Yasa ile öbür yasaların sözleşmeli personelle
ilgili kurallarına bağlı olmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılmasına olanak
vermektedir. Bu durum, genel hizmetler sınıfındaki personelin, sözleşmeli
statüye geçirilmesi, 657 sayılı Yasa kapsamından çıkarılmasıdır. Görevin, memur
ya da sözleşmeli personel eliyle görülmesine karar verecek organ, yasama
organıdır. Yasama organı aynı görevin sözleşmeli personel tarafından da
görülmesini uygun görürse aynı görev için hem memur, hem sözleşmeli personel
çalıştırılmasına olur verilmesi sonucu doğar. Bu ikili çalıştırmayı önlemek
için, 'kadro karşılıkgösterilmek suretiyle sözleşmeli personel çalıştırma' yöntemi
uygulanmaktadır. Sözleşmeli personel için kadro dondurularak tutulmakla, o
kadroda aynı zamanda memur çalıştırılması önlenmiş olmaktadır. Birinci fıkraya
göre kadro sayısınca kadro unvanlarınave niteliğine göre sözleşmeli eleman
atanacak, aynı kadro unvan ve niteliğini taşıyan başka bir eleman o kadroya
memur olarak atanamayacaktır. Kendi mevzuatında özel hüküm bulunmayan
kurumların çalıştırdığı sözleşmeli personelin 1978 yılı Bütçe Kanunu'nun 12.
maddesi gereğince Bakanlar Kurulu'nca çıkarılan 6.6.1978 günlü, 7/15754 sayılı
Kararname ile yürürlüğe konulan 'Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin
Esaslar'a bağlı olması gerekir. Bu esaslar dışında çalıştırılmak istenen
sözleşmeli personel için, ilgili yasaya ya da kanun hükmünde kararnameye hüküm konulması
zorunludur. Fıkrada bu nedenle yer alan sözleşmeli personel çalıştırılabilmesi,
kamu hizmetlerinin genel idare esasları dışında yürütülmesi yolunun
açılmasıdır. Hiçbir yasaya, kurala bağlıolmadan sözleşmeli personel
çalıştırılması hukuksal yönden olanaksızdır. Yasada sözleşmeli personel
çalıştırılmasına ilişkin esasların bulunması Anayasa'nın 128. maddesinin
gereğidir. Bu personeli göreve alma, görevden çıkarma nedenleri ve çalıştırma
koşulları yasada gösterilmelidir. Kamu görevlilerine ilişkin düzenlemeler ancak
bu biçimde yapılabilir. Önemi ve değeri nedeniyle devletin başlıca görevleri
içindeki hizmetler, genel idare esaslarına göre yürütülen hizmetlerdir. Kadro
tahsisi genel idare hizmetlerinin karakteristiğidir. Genel idare hizmetlerinin
yapısal ve işlemsel özellikleri, onu öbür hizmetlerden ayırır. Genel idare
hizmetlerinde görevli kimselerin yasaların güvencesi altındadırlar. Bu gereği
yerine getirmeyen, dışlayan düzenleme, kamu hizmetinin sürekliliğine ters
düşer. Yasayla düzenlenmesi gereken konuların, hiçbir yasaya bağlı olmaksızın
yürütülmesine olanak vermek Anayasa'nın 128. maddesine aykırıdır.
Birinci fıkra iptal edilmelidir.
Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU ile Servet TÜZÜN bu görüşe
katılmamışlardır.
2- Yasanın 7. Maddesinin Üçüncü Fıkrasının Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu :
a- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme :
Anayasa'nın 128. maddesinin, diğer kamu görevlilerinin
niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve
yükümlülüklerinin, aylık ve ödeneklerinin ve özlük işlerinin yasayla
düzenleneceğini öngörmesine karşın, 7. maddenin üçüncü fıkrası, Anayasa hükmüne
aykırı biçimde, sözleşme usûl ve esaslarıyla ücret saptamasını Bakanlar
Kurulu'na bırakmıştır. Yasayla düzenlenmesi gereken konuların Bakanlar
Kurulu'nun yönetsel düzenlemesine bırakmak, sözleşme usul ve esasları yanında
ücretin de bu yolla saptanmasına olur vermek, yasama yetkisinin devri
niteliğindedir. Bu durum Anayasa'nın 7. maddesine aykırıdır.
b- Anayasa'nın 128. Maddesi Yönünden İnceleme :
Yukarda birinci fıkra için bu konuda yapılan inceleme; üçüncü
fıkra için de geçerlidir. 'Sözleşme usul ve esasları, atanma koşullarını, görev
ve yetkiyi, hakları ve yükümlülükleri' kapsar. Bunlar, kararla değil, yasayla
düzenlenecek hususlardır. Ücretin tespiti de böyledir. Bu konularda Bakanlar
Kurulu'nu yetkili kılarak, yasa yerine Bakanlar Kurulu düzenlemesini seçmek
Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır. Yasayla yapılması
Anayasa yönündenzorunlu olan hususlar yönetsel düzenlemelerle gerçekleştirilemez.
Anayasa'nın 128. maddesi çerçeve ve temel alınarak sözleşmeli personel
düzenlemesi yasayla yapılmadıkça aykırılık giderilemez
Üçüncü fıkra iptal edilmelidir.
Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU ile Servet TÜZÜN bu görüşe
katılmamışlardır.
F- Yasanın 9. Maddesi :
1- Maddenin (b) Bendinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
a- Anayasa'nın 7. Maddesi Yönünden İnceleme :
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında birçok kez açıklandığı
üzere, yürütmenin tüzük ve yönetmelik çıkarmak gibi klasik düzenleme yetkisi,
yönetimin yasallığı ilkesi çerçevesinde sınırlı ve tamamlayıcı bir yetki
durumundadır. Bu bakımdan Anayasa'da öngörülen ayrık durumlar dışında yasalarla
düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yetkili kılınmış olsa da yürütmenin sübjektif
hakları etkileyen bir kural koyma yetkisi bulunmamaktadır. Öğretideki görüşler
de bu doğrultudadır. Hakkında yasa bulunmayan konularda tüzük ve yönetmelik
çıkarılamayacağına göre doğrudan Anayasa'ya dayanan böylebir düzenlemenin de
yapılamaması gerekir. Yetkili organ ve makamlar, düzenleyici işlemler için
Anayasa'da dayanak aramak zorundadırlar. Serbestçe ve diledikleri gibi, özerk
düzenleme yetkisi değil ancak türevsel ve bağımlı, daha açık bir anlatımla
yalnızyasaya dayanan düzenleme yetkisi tanınmıştır. Anayasa'nın
yürütmeye-yönetime tanıdığı düzenleme yetkisinin yinelenen niteliği karşısında,
bu sınır aşılarak yapılacak düzenlemeler Anayasa'ya aykırılık oluşturur.
İncelenen maddenin (b) bendindeki '... primdağıtımının esas ve usulleri ile
personelin devrine ait usûl ve esaslar' ibaresindeki 'prim dağıtımının'
Anayasa'nın 128. maddesine göre yasayla düzenlenmesi gereken hususlardan olmasına
karşın, yürütme yönetimin saptamasına bırakılması Anayasa'nın 7. maddesine
aykırı düşmektedir. Ayrıca, 3359 sayılı Yasada 'personel devrine' ilişkin bir
kural, bir açıklık ve bir esas yer almamıştır. Yasayla düzenlenmemiş bir alanda
yürütmenin kural koyma yetkisi bulunmadığından, bu sözcüklerle
gerçekleştirilmek istenen hususta da yasama yetkisi devredilmiş olmaktadır.
'Personel' sözcüğünün açık varlığı yanında bununla ilgili 'usûl ve esaslar'
içinde personelin devri de bulunmaktadır. Aykırılık belirgindir.
b- Anayasa'nın 128. Maddesi Yönünden İnceleme :
Yasanın 7. maddesinin incelenmesinde 'diğer kamu görevlileri'
tanımının kapsamı içinde görülen sözleşmeli personele yapılacak ücret ve diğer
ödemelere ilişkin düzenlemelerin Anayasa'nın 128. maddesi gereğince yasa ile
yapılması zorunluluğu belirtilmişti. Nitekim, Bağ-Kur sigortalılarının ödemek
zorunda bulundukları primlerin hesaplanması 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun değişik 53.
maddesine göre yapılmaktadır. Bu yüzden, denetlenen fıkrada söz konusu
personele 'prim' adı altında yapılacak ödemelerin yöntem ve ilkelerini,
koşullarını ve oranlarını kapsayacak bir genişlikte düzenlenmesinin yönetmeliğe
bırakılmış olması da Anayasa'ya uygun düşmeyeceğinden '... prim dağıtımının
esas ve usûlleri' ibaresinin iptali gerekmektedir.
Aynı fıkrada yer alan '... personelin devrine ait usul ve esaslar
...' atama anlamında kullanılmamıştır. Atamayı içermemektedir. Nitelik
saptamasıyla da ilgisi yoktur. Bu kural, sözleşmeyle görev alacakların sağlık
işletmesine mai edilmesini, işletme içinde dikey ve yatay hareketleri amaçlasa
da aykırılık ortadan kalkmaz. Denetim, Anayasa'ya aykırılık yönünden
yapıldığından yerindelik gözönüne alınamaz. Bu konunun yasa yerine bakanlıklara
bırakılması çok geniş bir yetki biçiminde Anayasa'nın 7.maddesine aykırı bir
düzenleme olarak önceki bölümde belirtilmişti.
Bu nedenlerle maddenin (b) bendindeki '... prim dağıtımının esas
ve usûlleri ile personelin devrine ait usul ve esaslar...' ibaresi iptal
edilmelidir.
Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU ve Servet TÜZÜN bu görüşe
katılmamışlardır.
2- Maddenin (c) fıkrasının Anayasa'nın 128. Maddesi Yönünden
İncelenmesi :
(c) fıkrasında 'kıstas' sözcüğüne bağlanarak 'personel' sözcüğünün
iptali istenmiştir. Genelde 'ölçü-ölçüt' karşılığı olarak 'kriter' yerine
kullanılan 'kıstas' sözcüğünün fıkra içinde, sağlık kuruluşlarının
çalıştıracakları personelin hangi mesleğe mensup olmaları gerektiği hususunun
saptanmasını amaçlamaya yönelik olarak 'ölçüt' yerine kullanıldığı bu anlamda
yer verildiği anlaşılmaktadır.Örneğin, uzmanlık dallarında çalışacakların
dallarının saptanması gibi. O nedenle, iptali istenen sözcüğün memur ve diğer
kamu görevlilerinin niteliklerinin yasa ile saptanmasını öngören Anayasa'nın
128. maddesi ile bir ilgisi yoktur. Bu konudaki iptal isteminin reddi gerekir.
G- Yasanın Geçici 3. Maddesi :
Bu madde, Genel Sağlık Sigortası yürürlüğe girinceye kadar, hiçbir
sosyal güvenlik kuruma bağlı olmayanların başvurmaları ve istemeleri durumunda
yazılacakları 'sağlık kütüğü'yle ilgilidir. Oluşturulması ve işletilmesiyle
ilgili yöntem ve ilkelerin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca tespit
edileceğini, sağlanacak malî destek ve yardımlarla ilgili yöntem ve ilkelerin
ise Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın teklifi üzerine Başbakanlıkça
düzenleneceğini, yoksullukları nedeniyle prim ödeyemeyenlerin primlerinin bir
bölümünün ya da tamamının sosyal yardım maksadıyla kurulmuş fon ve kuruluşlar
tarafından ödeneceğini, prim miktarının Bakanlar Kurulu'nca saptanmasını
öngörmektedir.
Maddede geçen 'prim ödeme'nin bir tür vergi-resim-harç benzeri
malî yükümlülük olup olmadığını, prim miktarının Bakanlar Kurulu'nca
saptanmasının aykırılık sayılıp sayılmayacağını belirlemek için Anayasa'nın
'Vergi ödevi' başlıklı 73. maddesine dayanmak gerekir.
Denetlenen yasa maddesinde sağlık kütüğüne yazılacaklardan
Bakanlar Kurulu'nun tespit edeceği miktarda alınacağı bildirilen paranın adı 'prim'
olsa da, kamu yönetimlerinin alacakları paralar adlarına değil niteliklerine
göre değerlendirilir. Belki amaçlarının gerçekleştirilmesine, belli yararların
sağlanmasına bağlı prim, kesenek, ödenti adını taşıyan ödemeler yasalara
dayandıklarından öz yönünden vergilere benzeseler de vergilerden ayrıdırlar.
Bunlar vergiler gibi genel ya da belirli kimi kamu hizmetlerinin giderlerini
karşılamak için değil belirli kişilere, ödeyenlere, yarar sağlayan hizmetler
için alınır. Sağlık kütüğü için prim, devletçe sağlanan hizmetinden somut
biçimde yararlananların, giderlerin karşılanmasında, kamu gücüne dayanılarak
alınan vergi, resim, harç, kesenek, ödenti gibi devletin geniş anlamda
vergilendirme yetkisi kapsamındaki türler gibi düşünülebilirse de onlardan ayıran
yanı zorunlulukla değil istekle ödenmesidir. Sağlık kütüğüne yazılmak,
başvuruya, isteğe bağlıdır. Ödemeyenlerin rehabilite giderleri dekendilerinden
ya da kayıt oldukları özel sigorta kurumlarından, ödemeyecek düzeyde
yoksullukları yerel yönetimlerce belgelenenlerin primlerinin bir bölümü ya da
tamamı sosyal yardım maksadıyla kurulmuş fon ve kuruluşlardan alınacaktır.
Yazılanların isteğinden kaynaklanan bir zorunluluk vardır. Bir malî yüküm,
sorumlusunun isteğine bağlı ise, onun iradesi uyarınca zorunluluk taşıyorsa
tümüyle yasadan gelen zorunluluk niteliğinde olmadığından 'vergi benzeri malî
yüküm' sayılması olanaksızdır. Bu nedenle vergibenzeri niteliğinde olmayan
primin miktarının Bakanlar Kurulu'nca saptanmasında Anayasa'nın 73. maddesine
aykırılık görülmemiştir.
İptal isteminin reddi gerekir.
H- Yasanın 10. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu; düzenlediği konu ve içeriği
yönüyle 'özel yasa' niteliğindedir. İlgili konularda önceki kuralların, yeni
yasayla değiştirilmesi yada tümüyle yürürlükten kaldırılması hukukun doğal
karşıladığı, genel ilkelere uygun bulduğu bir düzenleme biçimidir. Yeni kural,eski
kuralı yürürlükten kaldırabilir. Bu tür düzenlemeler yasakoyucunun takdir
yetkisi içinde olan bir yasama işlemidir. Kaldı ki bir yasaya, kendisine aykırı
kuralların yürürlükten kaldırıldığına ilişkin açık bir hüküm konulmasada yeni
kurallara aykırı olan önceki kurallar kendiliğinden geçersiz duruma gelir ve
uygulanma yeterliklerini yitirirler. Bu durum, hukukun genel ilkelerindendir.
Denetlenen yasa, bu konuyu açıkça belirtmiş, bir hüküm olarak getirmiştir. Bu
nedenle 'yasaların hangi ölçüde bu yasayaaykırı olduğunun sübjektif yoruma ve
takdire bağlı kalarak üstü kapalı biçimde de olsa yasama yetkisinin devrinin
söz konusu olduğu' görüşü yerinde görülmemiştir. Yürürlükten kaldırılan
maddelerin yasa noları ya da yasa adlarıyla belirtilmesi daha uygun, yanlışlık
ve yanılmaları önleyici, daha sağlıklı bir düzenleme olursa da inceleme ve
saptamanın zaman alıp yine de eksiklik kalacağının olasılığı karşısında genel
değinmenin bir sakıncası, Anayasa'ya aykırı bir yanı yoktur. Uygulamada
sağlayacağı kolaylık,çıkaracağı güçlüklerden çoktur.
İptal isteminin reddi gerekir.
V- SONUÇ :
7.5.1987 günlü, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun
dava konusu;
A- 2. maddesindeki '... Millî Savunma Bakanlığı hariç' ibaresinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine oybirliğiyle,
B- 3. maddesinin :
1- (a) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
reddine oybirliğiyle,
2- (c) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
reddine, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer TURAN, Mustafa GÖNÜL ile Vural Fuat
SAVAŞ'ın karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
3- (g) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
reddine, oybirliğiyle,
4- (h) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, Mahmut C.
CUHRUK'un karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
C- 4. maddesinin :
1- Birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin reddine, Muammer TURAN, Mustafa GÖNÜL ile Vural Fuat SAVAŞ'ın
karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
2- İkinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline,
Mahmut C. CUHRUK ile Servet TÜZÜN'ün karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
D- 5. maddesinin :
1- Birinci ve ikinci fıkralarının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin reddine, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer TURAN ile Vural Fuat
SAVAŞ'ın karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
2- Üçüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin reddine, Muammer TURAN, Mustafa GÖNÜL ve Vural Fuat SAVAŞ'ın
karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
3- Dördüncü fıkrasının (A) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına
ve iptal isteminin reddine, oybirliğiyle,
4- Dördüncü fıkrasının (B) bendinin (c) ve (d) alt bentlerinin
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU ile
Servet TÜZÜN'ün karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
5- Maddenin öbür hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin reddine, oybirliğiyle,
E- 7. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve iptaline, Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU ile Servet TÜZÜN'ün
karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
F- 9. maddenin :
1- (b) bendindeki '... prim dağıtımının esas ve usulleri ile
personelin devrine ait usul ve esaslar' ibaresinin, Anayasa'ya aykırı olduğuna
ve iptaline, Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU ile Servet TÜZÜN'ün
karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
2- (c) bendindeki 'personel'sözcüğünün Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin reddine, oybirliğiyle,
G- Geçici 3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin reddine, oybirliğiyle,
H- 10. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
reddine, oybirliğiyle,
19.4.1988 gününde karar verildi.
Başkan
Mahmut
C. CUHRUK
|
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Muammer
TURAN
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
Adnan
KÜKNER
|
Üye
Vural
Fuat SAVAŞ
|
|
|
|
|
KARŞIOY YAZISI
Katılmakla yükümlü olduğu hizmetiçi eğitim programlarına, uymayan
veya bu programlarda başarılı olamayan sağlık ve yardımcı sağlık personeli için
öngörülmüş bulunan disipliner karakterli, meslekten geçici ve sürekli
uzaklaştırma cezasının niteliği, bu cezanın hangi makamca ve ne suretle tayin
ve tertip olunacağı Yasa'da yeterince açıklanmıştır. İdarenin bu alandaki
tasarrufları yargının denetimine de tabidir. Bu durumda, ceza tayin edilecek
hallerle ilgili kimi ayrıntıların yönetmeliğe bırakılmış olması yasama
yetkisinin devri niteliğinde görülemez.
Genel Sağlık Sigortasının tek elden yürütülmesini sağlamak
amacıyla buttun sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık sigortaları bölümleri ile
tahsil ettikleri primlerinin mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarından birinde
veya bu amaçla kurulmuş yeni bir kurum bünyesinde toplamaya ve bu şekilde
görevlendirilen veya yeni kurulan kurumun çalışma usul ve esaslarını tespite
Bakanlar Kurulu'nu yetkili kılan Yasa'nın 4. maddesinin ikinci fıkrası
hükmünde; temel esaslar belirlendikten sonra idareye bırakılan düzenleme alanı
yeterli açıklıkla sınırlandırılmıştır. İdareye, keyfi uygulamalara neden
olabilecek çok geniş bir takdir alanı bırakılmış değildir. Bu durumun, yasama
yetkisinin devri olarak kabulü tutarlı sayılamaz.
Yasa'nın 5. maddesine göre sağlık işletmesi haline dönüştürülmüş
olan sağlık kuruluşlarında hizmeti satın alınan personele Yasa'da belirlenmiş
bulunan kimi esaslar dikkate alınmak suretiyle sağlık işletmesinin bağlı bulunduğu
bakanlığınyada kuruluşun teklifi üzerine Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı'nca tespit olunacak esaslar çerçevesinde teşvik primi ödenmesinin
ayrıca Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca tespit edilecek usul ve esaslara
göre mesleklerini serbest icra etmeyen tabiplerin, kuruluşta özel teşhis ve
tedavi yapmaları karşılığında kendilerine prim ödenmesinin Anayasa'nın 128. ve
7. maddelerine aykırı bir yanı yoktur.
Sağlık işletmesi haline dönüştürülmüş sağlık kuruluşlarında
yapılacak hizmetin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü hizmet
karakteri taşımamış olması nedeniyle bu yerlerde kadro karşılık gösterilmek
kaydıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli
personel çalıştırmasına ilişkin hükümlerine tabi olmaksızın sözleşmeli personel
statüsünde eleman çalıştırılabilmesi olanağını getiren hükmün Anayasa'ya aykırı
bir yönü bulunmamaktadır.
Kanun Koyucunun esaslı hükümleri sevk ettikten sonra ihtisas ve
idare tekniği ile ilgili kimi noktalarda belirli bir çerçeve içerisinde idareye
kural işlem yapma yetkisi tanımasına Anayasa hükümleri müsait bulunmaktadır. Bu
itibarla sağlık işletmesinin yönetimi ile çalışma usul ve esasları arasında
kimi yasal esaslara dayanılmak suretiyle prim dağıtımının esas ve usûlleri ile
personelin devrine ait usûl ve esasların yönetmelikle tespit edilmesinde
Anayasa'nın 7. maddesine aykırı düşen bir yön yoktur.
Açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
1 - 7.5.1987 günlü, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu'-nun sağlık işletmeleriyle ilgili 5. maddesinin dördüncü fıkrası, sağlık
hizmeti üretecek olan sağlık işletmelerinin gelirlerini ve giderlerini
belirlemektedir.
'A' bendinde yer alan ve sağlık işletmelerinin gelirlerini dört
alt bent halinde sıralayan düzenlemenin Anayasa'ya uygunluğu yönünden varılan
sonuç ve oybirliğiyle oluşturulan karar, kanımızca, 'B' bendinde, sağlık
işletmelerinin giderlerini altı alt bentte ayrı ayrı gösteren düzenleme
açısından da geçerlidir. Bu bakımdan, 'B' bendinin 'c' ve 'd' işaretli alt
bentlerinin de Anayasal ilke ve kurallarla bağdaşmayan, bunlara ters düşen bir
yanı yoktur.
Kuruluşun kapasitesi, niteliği, verilen hizmet, tedavi edilen kişi
sayısı, sağlık işletmesine katkısı dikkate alınarak, ilgili sağlık işletmesinin
bağlı olduğu Bakanlığın veya kuruluşun teklifi üzerine, Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı'nın tesbit edeceği esaslar çerçevesinde, sağlık kuruluşunun sözleşme
ile çalışan sağlık ve yardımcı sağlık ve diğer personeli ile kuruluşundışından
sözleşme ile hizmeti satın alınacak personele, yapılan işle orantılı olarak
ödenecek 'teşvik priminin ve;
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca tesbit edilecek usul ve
esaslara göre, mesleklerini serbest icra etmeyen tabiplerin, kuruluşta özel
teşhis ve tedavi yapmaları karşılığında, tabip ve ilgili sağlık personeline
ödenecek 'prim'in, ayrı ayrı nitelikleri, özellikle söz konusu primlerin
teşvike ve emeğin karşılığının verilmesine yönelik amaçları, sağlık
işletmelerinde üretilen sağlık hizmetlerinin önemi, ağırlığı ve bu hizmetlerin
teknik ayrıntıları gözden uzak tutulmadığı takdirde öne sürülen Anayasa'ya
aykırılık savlarının geçerliliği kabul edilemeyecektir.
2- 3359 sayılı Yasanın 'Sözleşmeli Personel' başlıklı 7.
maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları :
Sağlık işletmesi uygulamasına geçirilen sağlık kuruluşlarında,
hizmetin etkinleştirilmesi ve verimli çalışmanın özendirilmesi amacıyla, genel
idare, teknik, sağlık ve yardımcı sağlık, eğitim ve öğretim, avukatlık, din ve
yardımcı hizmetler sınıflarına dahil personelin, kadro karşılık gösterilmek
kaydıyla, 657 sayılı Yasa ile diğer yasaların sözleşmeli personel
çalıştırılmasına ilişkin hükümlerine tâbi olmaksızın 'sözleşmeli personel'
statüsünde eleman olarak çalıştırılabileceğini;
Bu suretle çalıştırılacakların sözleşme usul ve esasları ile
ücretlerinin; sağlık kuruluşunun niteliği, kapasitesi, bulunduğu yer, verilen
hizmetler, personelin bilgi ve becerisi, kuruluşa katkısı, verdiği hizmetin
türü ve önemi ile benzeri nitelikler esas alınarak, Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı'nın teklifi üzerine ve gerektiğinde ilgili Bakanlıkların da görüşü
alınarak Bakanlar Kurulunca saptanacağını öngörmüş bulunmaktadır.
Sağlık işletmelerinde üretilen sağlık hizmetlerinin önemi ve
özellikleri gözetilerek, yasa ile belirlenen genel ve objektif nitelikteki çok
sayıda kritere dayanılmak suretiyle gerçekleştirilen düzenlemeler ve söz konusu
düzenlemelerle idareye tanınan yetkiler ve sağlanan olanaklar, bütünüyle,
Anayasal çerçeveyi zorlayan bir içerik taşımamaktadır.
3- Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun, düzenlenmesi yönetmeliklere
bırakılan hususları belirleyen 'Yönetmelikler' başlığı altındaki 9. maddesinin
'b' bendi; sözleşmeli personel ile ilgili olarak, 'prim dağıtımının esas ve
usulleri ile personelin devrine ait usul ve esaslar'm da, Maliye ve Gümrük
Bakanlığı ile ilgili öteki bakanlıklar ve Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı
tarafından müştereken çıkarılacak yönetmelikle saptanacağını hükme bağlamıştır.
İptali dava edilen ibare; yukarıdaki bölümlerde açıklanan
hususlar, özellikle 3359 sayılı Yasanın 5. maddesinin 'B' bendinin 'c' ve 'd'
işaretli alt bentlerine ilişkin olarak yapılan açıklamalar karşısında, ayrıca,
'personelin devri' ibaresinin, Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasındaki
'atanma' anlamında kullanılmamış; Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun 3.
maddesinde sayılan hizmet ve esasları bu sistem içerisinde gerçekleştirmek
üzere ülke çapında teşkilât kurulur ya da kurdurulurken, keza, genel sağlık
sigortasının tek elden yürütülmesini sağlamak amacıyla bütün sosyal güvenlik
kuruluşlarının sağlık sigortası bölümleri ile tahsil ettikleri sağlık
primlerinin, mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarının birinde veya bu amaçla
kurulmuş yeni bir kurum bünyesinde toplandığı sırada, aynı örgüt içinde
yapılması gerekebilecek bünyesel personel kaydırmalarını ve yer
değiştirmelerini ifade etmek üzere kullanılmış olması nedeniyle dava konusu
ibarenin Anayasa hükümleriyle çelişip çatıştığı söylenemeyecektir.
7.5.1987 günlü, 3359 sayılı Yasanın 5. maddesinin dördüncü
fıkrasının 'B' bendine bağlı 'c' ve 'd' işaretli alt bentler ile;
Aynı Yasanın, 7. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının ve 9.
maddesinin 'b' bendinde yer alan '... prim dağıtımının esas ve usulleri ile
personelin devrine ait usul ve esaslar' biçimindeki ibarenin 'Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve iptaline' ilişkin olarak oyçokluğuyla oluşturulan karara yukarıda
açıklanan nedenlerle katılmamaktayım.
KARŞIOY YAZISI
7.5.1987 günlü, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Kanununun 3.
maddesinin (c) fıkrasında 'Gerek görüldüğünde özel sağlık kuruluşlarının her
türlü ücret tarifeleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca onaylanır.'
denilmektedir.
Anayasanın 56. maddesinin üçüncü fıkrasında 'Devlet, herkesin
hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde
gücünde tasarruf ve verimi arttırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla
sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.'
denildikten sonra aynı maddenin dördüncü fıkrasında, 'Devlet, bu görevini kamu
ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları
denetleyerek yerine getirir.' biçiminde hükme bağlanmıştır. Devlet, böylece,
anayasayla kendisine verilen 'herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde
sürdürmesini sağlamak' biçimindeki görevini, kamu ve özel kesimlerdeki sağlık
ve sosyal kurumlardan yararlanarak ve onları denetleyerek yerine getirecektir.
Özel sağlık kurumlarınca verilecek sağlık hizmetleri karşılığında alınacak
ücretin de denetlenmesi, bu maddeyle Devleteverilen görevin ve 'sosyal devlet'
olmanın gereğidir. Hal böyle iken, dava konusu edilen yasanın 3. maddesinin (c)
fıkrasının yukarıda belirtilen tümcesine göre, bakanlık özel sağlık
kuruluşlarının ücret tarifelerini 'gerek görürse' onaylayacak, gerek görmezse
bu kuruluşlar ücret tarifelerini arz ve talep esasına göre serbestçe yaparak
uygulayacaklardır. Anayasanın, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde devlete
görev olarak verdiği denetim yetkisinin 'Bakanlığın takdirine' göre
kullanılması ve Bakanlıkça gerek görülmediği takdirde ücret tarifelerinin onaylanmayarak
ücrete ilişkin denetim görevinin yerine getirilmemesi Anayasanın 56. ve 2.
maddelerine aykırı düşer. Bu nedenle bu tümcenin başındaki 'gerek görüldüğünde'
sözcüklerinin iptali gerekir.
Aynı fıkranın son tümcesine göre; k&mu kurum ve kuruluşlarına
ait sağlık kuruluşları veya sağlık işletmelerinde verilen her türlü hizmetin
fiyatları Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına tespit ve ilan edilecektir.
'Fiyat' genellikle, arz ve talebe göre oluşan ve maliyet + kârı
içeren bir nitelik arz eder. Bu yasanın gerekçesinde '... Sağlık hizmetlerinin
reorganizasyonunda sağlık hizmetleri iktisadi bir işletme anlayışı içinde
gerçekleşmiş... olacaktır.' denilmektedir. Aynı gerekçeye göre, uygulanacak
ücret tarifeleriher yıl gelişen ve değişen ekonomik şartlar, yani piyasa
şartları ve maliyet faktörleri dikkate alınarak tespit edilecektir.
Görüldüğü üzere bu yasanın 3. maddesinin (c) fıkrası ve 5.
maddesine göre, sağlık hizmetleri, ekonomik bir işletme anlayışı içinde piyasa
koşullarına göre oluşan bir fiyat esasına göre yürütülecektir. Halbuki
Anayasanın 56. maddesinin birinci fıkrası, herkese sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkını tanırken, üçüncü fıkrası devlete, '...herkesin hayatını,
beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak...' amacıyla sağlık
kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemek görevini vermiştir.
Ekonomik işletme esasına ve piyasa koşullarına göre oluşan bir ücretle sağlık
hizmeti verilen kuruluşlardan yararlanmanın ilk koşulu istenen bedelin
verilmesidir. Bu bedeli ödeyemeyenler sağlık hizmetlerinden
yararlanamayacaklardır. Her ne kadar, yasanın geçici 3. maddesine göre, Genel
Sağlık Sigortası yürürlüğe girinceye kadar, hiçbir sosyal güvenlik kurumuna
tabi olmayanlar müracaatları ve talepleri halinde sağlık kütüğüne kaydolur. Bu
surette kayıtlarını yaptıranlardan her yıl Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek
miktarda prim tahsil edilir. Kayıtlarını yaptırmalarına rağmen primlerini
ödemeyecek kadar fakrû zaruret içinde bulunanların primleri, durumlarının yerel
idarelerce saptanması koşuluyla kısmen veya tamamen sosyal yardım maksadıyla
kurulmuş fon ve kuruluşlar tarafından ödenecektir. Ancak ekonomik işletme
esasına veya -piyasa koşullarına göre oluşan bir fiyatla çalışan kuruluşların
verecekleri sağlık hizmetleri için ödenmesi gereken primler bir hayli yüksek
olacağından birçok kişi bu primleri ödeyemez duruma girecektir. Bunların ancak
az bir kısmının, yerel idarelerce fakirlikleri tesbit edilebilecektir.
Böylece büyük bir kesim sağlık hizmetlerinden ancak 'fiyatını'
ödeyebilirse yararlanabilecektir. Öte yandan, sağlık kütüklerine
kay-dolmayanlar yönünden de yasada herhangi bir açıklık bulunmamaktadır.
Anayasanın herkese tanıdığı sağlıklı yaşam hakkının bunlar yönünden de söz
konusu olması gerekir.
Sağlık hizmetlerinin, ekonomik sağlık işletmeleri yoluyla piyasa
koşullarına göre oluşacak 'fiyat' esasına göre yürütülmesi sosyal devlet
ilkesiyle de bağdaşmaz.
Her ne kadar, Anayasanın 65. maddesine göre, Devletin, sosyal ve
ekonomik alanlarda Anayasayla belirlenen görevleri 'ekonomik istikrarın
korunması ve malî kaynakların yeterliliği ölçüsüyle sınırlı ise de, insanın
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı'nın maliyet + kâr = fiyat esasına
göre çalışan sağlık işletmeleri anlayışıyla sağlanmaya çalışılması, bu hakkın
demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacak oranda sınırlanmasına
neden olabileceği gibi, Anayasanın 2. ve 56. maddelerine ve 174. maddede ifade
edilen 'Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüneçıkarma' amacına uygun
düşmeyecektir.
Açıklanan nedenlerle, 3359 sayılı Yasanın 3. maddesinin (c)
fıkrasının son cümlesi ile 5. maddesindeki, sağlık kuruluşlarının sağlık
işletmelerine dönüştürülmesine ilişkin hükümlerin iptali gerekir.
Yukarıda belirtilen görüşlerle, 3359 sayılı Yasanın 3. maddesinin
(c) fıkrasının sondaki iki cümlesi ile, 5. maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarının iptali gerektiği oyu ile verilen karara karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
I- Anayasa'nın 56 ncı maddesine göre : 'Devlet, herkesin hayatını,
beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama ... görevini, kamu ve özel
kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek
yerine getirir.'
Yararlanma ile fiyatın yakın ve sıkı ilişkisi açık olduğuna göre
özel sağlık kuruluşlarının her türlü ücret tarifeleri Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığınca, bu güne kadar olduğu gibi, bundan sonra da onaylanması gerekir.
Bu suretle idarenin onay işlemine karşı yargı yoluna başvurma olanağı da saklı
ve açık tutulmuş olur. 'Yararlanma, denetleme' yetki ve görevi, bu onama
zorunluğunu da kapsadığı halde onamanın 'gerek görüldüğünde' yapılmasını,
dolayısıyla 3359 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin 'c' bendini Anayasaya aykırı
görüyorum.
II- 7.5.1987 günlü 3359 sayılı Kanunun dava konusu 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasında : 'Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı 3 üncü
maddede sayılan hizmet ve esasları bu sistem içinde gerçekleştirmek üzere ülke
çapında teşkilât kurar veya kurdurabilir' denilmektedir.
Ülke çapında teşkilât kurmak veya kurdurmak bir sürü malî imkân ve
sarfiyatı gerektirir. Bu iş yasama ve bütçe işidir. Anayasanın 7 nci maddesine
göre yasama yetkisi devredilemez. 161 inci maddesine göre de; 'Devletin ve kamu
iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık
bütçelerle yapılır.'
Yukarıdaki fıkra hükmünü, Anayasanın özellikle bu hükümlerine
aykırı görüyorum.
III- 'Kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık kuruluşları (nın) ...
kamu tüzelkişiliğini haiz sağlık işletmesine dönüştürülmesi yasama işidir. Bu
yetkinin Kanunun 5 inci maddesiyle Bakanlar Kuruluna devredilmesi Anayasanın 7
nci maddesine aykırı olduğu gibi sağlık işletmelerinde görevli olan tabiplere
bu kuruluşlarda öze! teşhis ve tedavi yapabilme olanak ve yetkisinin tanınması
daeşitliğe, kamu hizmeti, kamu mallarından yararlanma, bütçe ve mali kaynakların
kullanılmasına ait Anayasa kurallarına ve özellikle Anayasanın 56 nci
maddesindeki 'Devlet herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde
sürdürmesini sağlamak; insan ve maddegücünde tasarruf ve verimi artırarak
işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp
hizmet vermesini düzenler' hükmüne ve 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına
aykırı görüyorum.
IV- 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 'Sözleşmeli
Personel' başlıklı dava konusu 7 nci maddesine ait değişik iptal gerekçem :
Anayasanın 'Temel Haklar ve Ödevler' kısmının 'Sosyal ve Ekonomik
Haklar ve Ödevler' bölümünde bulunan 48-55 ve 60-62 nci maddelerdeki hükümler,
esas itibariyle bütün çalışanlar içindir ve çalıştıranları da bağlayan genel,
temel hükümlerdir. Ancak Anayasadaki özel hükümlerin kapsamına girenler bu
hükümlerin dışında tutulabilir.
Anayasada 'C- İdarenin Kuruluşu': '1- Merkezi İdare' ve '2-
Mahalli İdareler' başlıklarında iki maddede (126 -127. maddelerde)
düzenlendikten sonra 'D - Kamu Hizmeti Görevlileriyle İlgili Hükümler' başlığı
altında 128 ve 129 uncu maddeler öngörülmüştür. 'Genel İlkeler'i belirten 128
inci maddede 'genel idare esasları' tabiri, önceki Anayasa ve kanunlardakinden
değişik ve daha geniş bir anlam ifade etmektedir :
1982 Anayasasının 128 inci maddesindeki 'genel idare esasları',
mahalli idareler dışında, merkezi idare kavramına giren kurumların idare
tarzını (yönetim yöntemini) belirtmektedir. Bu sebeple yasada yazılan 'Sağlık
işletmesi uygulanmasına geçirilen sağlık kuruluşlarında; genel idare, teknik,
sağlık ve yardımcı sağlık, eğitim ve öğretim, avukatlık, din ve yardımcı
hizmetler sınıflarına dahil personel;' Anayasanın, 'Devletin, kamu iktisadi
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle
yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler,
memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür' hükmü içine girmektedir.
Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasında, yalnız
memurların değil diğer kamu görevlilerinin de 'nitelikleri, atanmaları, görev
ve yetkileri, haklan ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük
işleri(nin) kanunla düzenleneceği açıklıkla ve kesinlikle buyurulmuştur.Bu
hükümler karşısında, diğer kamu görevlileri de 'sözleşme' ile değil 'atama' ile
işbaşına getirilecek ve 128 inci maddenin diğer şartlarına tabi tutulacaklar.
Bu madde kapsamı dışında kalan personel ise, Anayasanın diğer özel hükümlerine
de girmezse, genel hükümleri öngören 48-55 ve 60-62 nci maddelerine göre
çalıştırılabilecektir. 'Sözleşmeli Personel' adıyla çalıştırılanların
sözleşmeleri 'idari sözleşme' mahiyet ve niteliğinde bulunsa dahi Anayasanın bu
hükümleri dışında tutulamazlar.
Bu nedenlerle çoğunluk kararma katılamıyorum.
KARŞIOY YAZISI
1- 7.5.1987 günlü, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun
3. maddesinin (c] fıkrasında yer alan 'Gerek görüldüğünde özel sağlık
kuruluşlarının her türlü ücret tarifeleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca
onaylanır.' biçimindeki kuralın 'Gerek görüldüğünde ...' ibaresinin, Yılmaz
Aliefendioğlu'nun aynı fıkraya ilişkin karşıoy yazısında açıklanan ve benim de
katıldığım nedenlerle Anayasa'nın 2., 56. ve 174. maddelerine aykırı olduğu
kanısındayım.
2- 3359 sayılı Yasanın 4. maddesinin birinci fıkrası ile 'Sağlık
ve Sosyal Yardım Bakanlığı 3 üncü maddede sayılan hizmet ve esasları bu sistem
içerisinde gerçekleştirmek üzere ülke çapında teşkilât kurar veya
kurdurabilir.' hükmünü getirmiştir.
Anayasa'nın 56. maddesi, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşamasını bir 'hak' olarak tescil etmiş, bu hakkın gereklerinin yerine
getirilmesini ise bir 'Devlet görevi' olarak kabul etmiştir. 'Devlet görevi'
belirlemesindeki temel amaç, kamu hizmeti niteliğini bütün boyutlarıyla ve
gerekleriyle vurgulamaktır. 56. maddenin dördüncü fıkrasında 'Devlet, bu
görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak,
onları denetleyerek yerine getirir.' biçiminde ifade edilen kural dagörüşümü
perçinlemektedir. Oysa, 3359 sayılı Yasa, 4. maddesinin birinci fıkrasıyla 3.
maddeye göndermede bulunarak, bir yandan 'zorunlu' ve sürekli olması gereken
denetim işlevini 'takdir'e dönüştürmekte, öte yandan özünde ağırlıklı olarak
'kamu yararı'bulunan bir kamu hizmetini bir 'iktisadi işletme' bazına oturtmaktadır.
Bir başka anlatımla, Devlet, her yönüyle 'kamu yararı'nı, ikinci plâna iterek,
'fiyat'ı, arz ve talebe göre oluşan bir sağlık politikasına itibar etmektedir.
Bunun için de, 3359 sayılıYasa'nın 4. maddesinin birinci fıkrasına dayanarak
ülke çapında örgüt kurmayı ya da kurdurmayı öngörmektedir.
Kanımca getirilen bu yasa hükmü, Anayasa'nın, 'Cumhuriyetin
nitelik!eri'ni belirleyen 2. maddesindeki 'sosyal Devlet' ilkesiyle ve 56.
maddesindeki sağlık hakkıyla bağdaşamaz. Anayasa'ya aykırılık açıktır.
3- 3359 sayılı Yasanın 5. maddesinin üçüncü fıkrasında 'Sağlık
işletmelerinde görevli olan ve mesleklerini serbest icra etmeyen tabipler,
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının tespit edeceği usul ve esaslar
çerçevesinde ve sağlık işletmesi yönetiminin uygun görmesi halinde mesai
saatleri dışında kuruluşta özel teşhis ve tedavi yapabilirler.' hükmü yer
almaktadır.
Yukarıda da değinildiği gibi, sağlık hizmetleri, aslında bir 'kamu
hizmeti'dir ve Anayasa tarafından bir 'Devlet görevi' olarak kabul edilmesinin
önde gelen nedeni 'kamu yararı'dır.
Anayasa'nın 128. maddesi '... kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli
ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işleri kanunla düzenlenir.' kuralını koymuştur.
Anayasa'nın bu maddesinde açıklanan '... kamu hizmetlerinin
gerektirdiği aslî ve sürekli görevler ...'den biri de hiç kuşkusuz, sağlık
görevleridir. Bu görevi yerine getiren tabipler de, memur veya diğer kamu
görevlisi statüsünde bulunmaktadırlar.
Anılan tabiplerin, mesai saatleri dışında olsa bile, kamusal
sağlık kuruluşlarında '... özel teşhis ve tedavi ...' yapabilmelerine yeşil
ışık yakan 3359 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin üçüncü fıkrası, kamu hizmetini
özel hizmete, kamu yararını da özel yarara dönüştürmektedir. Ayrıca, Devlet
olanakları özel hizmetin ve özel yararın emrine verilmektedir.
Bu haliyle sözü edilen maddenin üçüncü fıkrası, Anayasa'nın 56.
maddesine olduğu kadar 128. maddesine de aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle iptal isteminin reddi yolundaki çoğunluk
kararına karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
Mahkememizin Esas1987/16, Karar 1988/8 sayılı kararında; Sayın
Mahmut C. CUHRUK'un karşıoy yakısında belirtilen görüş ve gerekçeye
katılıyorum.
KARŞIOY YAZISI
7.5.1987 günlü, 3359 sayılı 'Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun
dava konusu 3. maddesinin (c bendi, 4. maddesinin birinci fıkrası ile 5.
maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile ilgili çoğunluk görüşüne karşıyım.
Karşıoy gerekçelerim şöyledir :
3. maddenin (c) bendi yönünden : Adı geçen Kanunun 3. maddesinin
(c) bendinde yer alan 'Gerek görüldüğünde özel sağlık kuruluşlarının her türlü
ücret tarifeleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca onaylanır.' cümlesindeki
'gerek görüldüğünde' ibaresi Anayasa'nın 56., 10., 2. ve 5. maddelerine
aykırıdır. Sağlık hizmetlerinin arz ve talep edildiği piyasayı, sıradan bir mal
ve hizmet piyasası olarak görmek, Anayasa'nın 2. maddesinde 'Cumhuriyetin
nitelikleri' arasında sayılan 'Sosyal devlet ilkesi' ile bağdaşmadığı gibi 5.
maddede yer alan devletin temel amaçlarına da aykırıdır. 24.5.1933 günlü, 2219
sayılı Hususî Hastaneler Kanunu'nun 28. maddesi, özel hastanelerde alınacak
ücretin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından onaylanmasını öngörmüş ve
50 yılı aşkın bir süre bu gelenek sürdürülmüştür. Dava konusu Kanunun 10.
maddesi 'Diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri yürürlükten kalkar.'
hükmünü getirdiği için sosyal devlet ilkesine uygun bir uygulamaya son verilmiş
olmaktadır. Öte yandan aynı hizmeti veren kuruluşların bir kısmının, bakanlıkça
tesbit edilen; diğer birkısmının ise kendilerince belirlenen ücretlerle hizmet
arz etmesi, kısa bir süre sonra bu kurumlardaki personel ücretlerinin ve maddî
imkânların da birbirinden farklı olması sonucunu doğurur. Böyle bir sonuç
Anayasa'nın 'Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.' hükmünü
içeren 10. ve devlete 'sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet
vermesini' düzenlemek görevini veren 56. maddesine de aykırıdır.
4. maddenin birinci fıkrası yönünden : Bu fıkra ile 'Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlığı 3 üncü maddede sayılan hizmet ve esasları
gerçekleştirmek üzere ülke çapında teşkilât kurar veya kurdurabilir.' hükmü
getirilmiştir. Bu hüküm, açıkça anlaşılacağı üzere, Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı'na sağlık hizmetleri ile ilgili çok geniş bir takdir yetkisi
vermektedir. Bu takdir yetkisinin 3. maddede belirlenen konularla sınırlanmış
olması ilk bakışta, bu bakanlıkça kurulacak teşkilâtın hangi esaslar
çerçevesinde olacağını belirlemiş olduğu izlenimini veriyorsa da, konu iyi
incelendiği takdirdebu görüşün doğru olmadığı ve bu düzenlemenin Anayasa'nın
yasama yetkisinin devredilemeyeceğini öngören 7. maddesine aykırı olduğu
anlaşılır. Şöyle ki, dava konusu Kanunun 3. maddesinde hem kamuya ve hem de
özel sektöre ait sağlık kuruluşları zikredilmektedir. Öte yandan bu
kuruluşlarda görev yapacak sağlık personeli ile ilgili düzenlemeler de
sözkonusudur. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na verilen teşkilât kurma
yetkisinin, özel sağlık kurumlarını ve sağlık personelinin kadro, atama, terfi
ve nakil gibiözlük haklarını kapsamasına herhangi bir engel yoktur. Bu durumda,
ancak kanunla düzenlenmesi gereken hususların da, adı geçen bakanlıkça
düzenlenmesi mümkün olabilir. Nitekim dava konusu Kanunun 3. maddesinde
zikredilmediği halde, ilgili madde gerekçesinde söz konusu teşkilâtın 'genel sağlık
sigortasının alt yapısını oluşturması ve Sağlık Hizmetlerini Destekleme ve
Geliştirme Fonu'nun yönlendirilmesi' amaçlarını da kapsayacağı öngörülmüştür.
Bu örnek, söz konusu yetkinin ne kadar değişik amaçlarla kullanılabileceğini
gösterir. Bu nedenle söz konusu fıkranın Anayasa'nın 7. maddesine aykırı
olduğunu düşünüyorum.
5. maddenin birinci fıkrası yönünden : Yurdumuzda mevcut kamu
kurum ve kuruluşlarına ait sağlık kuruluşları; uzun yılların tecrübeleri
doğrultusunda kurulmuş olup, bunların ortaya çıkmalarında ait oldukları kurum
personelinin maddî katkıları büyüktür. Bu tür sağlık kuruluşlarına sahip olmak
ve bunları geliştirmek kamu kurumları arasında bir rekabet ve prestij kaynağı
oluşturmuştur. Personel ile sağlıkkurumu arasında yakın ve sıkı bir ilişki
vardır. Bu gibi kurumların amacı ne olursa olsun, onu oluşturma ve ondan
yararlanan insanların rızası olmadan, hatta onlara haber verilmeden 'kamu
tüzelkişiliğini haiz sağlık işletmesine dönüştürülmesi' Anayasa'nın 2.
maddesinde yer alan 'hukuk devleti' ilkesine aykırıdır.
Aynı şekilde bu kuruluşların 'sağlık işletmesine dönüştürülmesi de
Anayasa'nın 'sosyal devlet' ilkesini öngören 2. ve devlete 'Sosyal hukuk
devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ve
sosyal engelleri kaldırmak' görevini veren 5. maddesine de aykırıdır. Yukarıda
da belirttiğim gibi sağlık hizmetleri, herhangi bir mal ve hizmet gibi piyasa
koşullarına terk edilemez. Türkiye gibi gelir dağılımı, önemli ölçüde adaletsiz
olan ülkelerde, sağlık hizmetlerinin devlet kontrolunda ve kâr endişesinden
uzak kuruluşlar aracılığı ile yürütülmesi; gelir dağılımının iyileştirilmesi ve
sosyal huzursuzlukların giderilmesi yönünden zorunludur. Anayasa'nın 2. ve5.maddelerinde
yer alan hükümler bu amacın sağlanmasına yöneliktir. Hal böyle iken sağlık
kurumlarının bir <-işletme'ye dönüştürülmesi, Anayasa'ya aykırıdır.
5. maddenin üçüncü fıkrası yönünden : Sağlık işletmelerinde
görevli olan ve mesleklerini serbest icra etmeyen tabiplerin mesai saatleri
dışında, sağlık işletmelerinde özel teşhis ve tedavi yapabilmelerine imkân
veren bu fıkra hükmü, Anayasa'nın 2., 5. ve 10. maddelerine aykırıdır. Çünkü
sosyal bir hukuk devletinde, bir kısım personelin kendilerine gelir sağlamak
amacıyla ve kurumun malzeme ve personel olanaklarından yararlanması, bazı kişi
ve kuruluşlara imtiyaz sağlamak demektir. Sosyal hukuk devletinde böyle bir
imtiyaza göz yumulamaz.