ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1988/19
Karar Sayısı : 1988/33
Karar Günü : 26.10.1988
R.G. Tarih-Sayı :11.12.1988-20016
İPTAL YOLUNA BAŞVURAN : Yargıtay 10. Hukuk Dairesi.
İTİRAZIN KONUSU : 20.6.1987 günlü, 3395 sayılı "506 Sayılı
Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Ek
ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun"un 17. maddesiyle 506 sayılı
Kanuna eklenen Geçici 5. maddenin (291 sayılı KHK ile "Geçici 70.
Madde" olmuştur) Anayasa'nın2., 10., 60. ve 65. maddelerine aykırılığı
nedeni ile iptali istemidir.
I- OLAY :
Davacı sigortalı, 6.7.1987 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu'na
başvurarak 3395 Sayılı Kanun'la 506 sayılı Kanuna eklenen Geçici 5. maddeden
yararlandırılmak suretiyle yaşlılık aylığı bağlanmasını istediğini, Kurumun
10.7.1987 günlü cevabında; halen 1 inci derecenin 6 ncı kademesi olan 1385
göstergede bulunduğunu, 1400 göstergeye ulaşmadığından süper emeklilikten
yararlanamayacağını bildirmesi üzerine, yaptığı incelemede 1982 Temmuz ve
Ağustos aylarına ait 43 günlük prim borcunun kesilmesine karşın durumun Kuruma
bildirilmediğini, daha sonra ek bildirge ve bordro tanzim edilip Kuruma
verildiğini, bunların kabulüyle 1400 göstergeye oturtulmuş ise de, bu kez
31.7.1987 tarihine kadar tahsis talebinde bulunmadığından ve işyerinden
ayrılmadığından söz ederek Geçici 5. maddeden faydalandırılmadığını ileri
sürerek anılan maddeden yararlandırılmak suretiyle süper emeklilik hakkından
istifade etmesi gerektiğinin tesbitini istemiştir.
Mahkeme, davacının 3395 Sayılı Kanun'un getirdiği Geçici 5. madde
hükmünden yararlanması gerektiğinin tespitine karar vermiştir.
Hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk
Dairesi 3395 Sayılı Kanun'un 17. maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu'na eklenen Geçici 5. maddenin iptali için re'sen Anayasa Mahkemesi'ne
başvurulmasını kararlaştırmıştır.
III- YASA METİNLERİ :
A. İptali İstenen Yasa Kuralı :
20.6.1987 günlü, 3395 sayılı, Kanun'un 17. maddesinin 506 Sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu'na eklediği Geçici 5. madde aynen şöyledir:
"GEÇİCİ MADDE 5.- A) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte,
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 991 sayılı Kanuna göre malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortalarından gösterge tablosunun en üst göstergesinden
aylık almakta olanlar ile aylık talebinde bulunmuş olup, henüz işlemleri
tamamlanmamış olanlardan gösterge tablosunun en üst göstergesinden aylık
bağlanmaya hak kazananlar;
1. Bakanlar Kurulunca tesbit edilecek geçici gösterge tablosundaki
derece ve kademelerden hangisi üzerinden borçlanarak prim ödeyeceklerini tespit
ederek altı ay içinde kuruma yazılı olarak bildirmek,
2. Müracaat tarihini takip eden ay başından başlamak üzere her ay
için 30 gün itibariyle ve 1 inci bende göre seçeceği derece ve kademenin
karşılığı göstergenin, aynı tarihte yürürlükte olan katsayı ile çarpımına göre
bulunacak borçlanmaya esas matrah üzerinden % 20 oranında prim ödemek,
3. Zamanaşımı içerisindeki süreler için prime esas azami kazancın
üzerinde ücret aldığını belgelemek,
4. Zamanaşımı süreleri dışında kalan süreler için ise ücretini
beyan etmek,
Şartı ile borçlanabilirler.
Aylıklıya, seçtiği derece ve kademe üzerinden, hesaplanacak 5
yıllık prim tutarı tebliğ edilir.
Tebliğ edilen borcun azami beş yıl içinde ve her yıla isabet eden
bölümünün o yılın sonuna kadar ödenmesi şarttır. Primlerin süresi içinde
ödenmemesi halinde, primi ödenmeyen ilk aydan itibaren borçlanma hakkı düşer.
Borçlanma hakkı düşenler bu maddeye göre yeniden borçlanma
yapamazlar.
Aylıklının borç ödeme süresi içinde ölümü halinde borçlanmaya ait
primlerin bakiyesi aynı süre içinde olmak şartıyla hak sahipleri tarafından
ödenebilir.
Borçlanma sebebiyle, prim veya kesenek ödemek suretiyle geçmiş
veya daha önce borçlanılmış hizmetlere hizmet ilavesi yapılmaz.
B) Borçlanmak suretiyle prim ödeyenlerin geçici göstergeleri ve
geçici göstergelere göre bağlanacak aylıkları aşağıda belirtilen şekilde tespit
edilir.
a) Geçici Göstergenin Tespiti :
1. Tebliğ edilen borcun tamamı süresi içinde ödendiği takdirde,
aylıklının borçlandırıldığı derece ve kademenin karşılığı olan geçici gösterge
esas alınır.
2. Tebliğ edilen borcun bir bölümünün süresi içinde ödenmemesi
sebebiyle borçlanma hakkı düşenlerle bakiye borcunu ödemeyeceğini yazılı olarak
kuruma bildirenlerin geçici göstergesi, ödediği miktarın borcun tamamına oranı
esas alınarak tespit edilir.
Bu şekilde tespit edilen sayının geçici gösterge tablosunda eşiti
yoksa, buna en yakın geçici gösterge esas alınır.
b) Geçici Gösterge Aylığının Bağlanması :
1. Tespit edilen geçici göstergelerin cari katsayı ile çarpılması
sonucu bulunacak matrah üzerinden geçici gösterge aylığı bağlanır.
2. Borçlandırılan aylıklının geçici gösterge aylığının
hesaplanmasında da almakta olduğu Malullük, Yaşlılık ve Ölüm aylığı bağlama
oranı nazara alınır.
Tebliğ edilen borcun tamamı, süresinden önce ödendiği takdirde,
ödemenin yapıldığı tarihi takibeden aybaşından itibaren,
(B) fıkrasının (a) bendinin 2 nci alt bendine göre kısmî ödeme
yapanlara da ödemenin sona erdiği tarihi takibeden aybaşından itibaren,
Geçici gösterge aylığı bağlanır.
3. Borçlanma talebinde bulunanların tahsisi yapılmış aylıklarının
ödenmesine devam edilir."
B - Dayanılan Anayasa Kuralları :
1. "MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2. "MADDE 10. - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
3. "MADDE 60. - Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve
teşkilatı kurar."
4. "MADDE 65. - Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa
ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek, malî
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Mahmut C.
CUHRUK, Yekta Güngör ÖZDEN, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİ-EFENDİOĞLU, Muammer
TURAN, Mehmet ÇINARLI, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, Adnan KÜKNER, İhsan PEKEL
ve Selçuk TÜZÜN un katılmalarıyla 31.5.1988 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esastan incelenmesine ve
sınırlama hususunun esas inceleme evresinde düşünülmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvurma kararı ve ekleri, itiraz
konusu Yasa hükmü, dayanılan Anayasa kuralları, bunlarla ilgili gerekçeler ve
öteki metinler okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
Geçici .5. madde ile sosyal sigorta hukuku alanında yeni bir
borçlanma esası getirilmiştir.
Buna göre;
a) Borçlanma, en üst göstergeden aylığa hak kazananlarla sınırlı
tutulmuştur.
b) Bu hak, sadece yaşlılık, malullük ve ölüm sigortalarından aylık
alanlara verilmiştir,
c) Borçlanma karşılığında aylıkların yaklaşık % 300 oranında
artışı sağlanmıştır.
d) Borçlanılan miktarın tamamının süresinden önce peşin olarak
kuruma ödenmesi karşılığında da aylıkların artışı öngörülmüştür.
e) İş kazası ve meslek hastalığından gelir alanlara bu hak
verilmemiştir.
f) Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, aynı durumda olup
aylık talebinde bulunanlarla 6 aylık bildirme süresini geçirenler borçlanma
hükmünden yararlanamayacaklardır.
g) Üst göstergenin altında kalan tüm aylıklılar bu yeni borçlanma
dışında bırakılmışlardır.
A. Sınırlama Sorunu :
İlk inceleme evresinde, sınırlamanın esas inceleme ile birlikte
yapılması öngörüldüğünden öncelikle bu sorunun çözümü gerekmektedir.
İtiraz eden Mahkeme, Geçici 5. maddenin iptal edilmesi durumunda
2949 sayılı Yasanın 29. maddesinin ikinci fıkrasına göre 3395 Sayılı Yasa'nın
kimi kurallarının da iptaline karar verilmesi gerekeceği görüşüyle, incelemenin
bu maddeler yönünden de yapılmasını istemektedir. Ancak, Geçici 5. madde
dışındaki kuralların bakılmakta olan davada uygulanma durumunda olmaması ve
itiraz konusu maddenin öteki maddelerden ayrı bir düzenleme getirmesi nedeniyle
bu istem yerinde görülmemiştir.
3395 sayılı Yasa, genelde üst gösterge sistemi ile ileriye
yönelik-ve tüm sigortalıları kapsayan yeni bir düzenleme getirirken, 17. maddesiyle
506 sayılı Yasa'ya eklenmesini öngördüğü Geçici 5. maddede, bu yasanın
yürürlüğe girdiği tarihte, 506 ve 991 Sayılı Yasa'lara göre malullük, yaşlılık
ve ölüm sigortalarından gösterge tablosunun en üst göstergesinden aylık almakta
olanlarla aylık talebinde bulunmuş olup, henüz işlemleri tamamlanmamış
olanlardan gösterge tablosunun en üst göstergesinden aylık bağlanmaya hak
kazananlara borçlanma olanağı tanımaktadır.
Anayasa'nın 152. ve 2949 Sayılı Yasa'nın 28. maddelerine göre,
itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvurularda, Mahkemenin görev
alanı, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanacak
yasa kuralı ile sınırlı tutulmuştur.
Uygulanacak yasa kuralından amaç, b/r davanın değişik evrelerinde
ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da
olumsuz yönden etki yapacak nitelikte bulunan yahut tarafların istek ve
savunmaları çerçevesinde bir karar vermek için ön planda tutulması gereken
kurallardır.
Görülmekte olan davanın yaşlılık aylığına ilişkin olmasına karşın,
itiraz konusu kuraldaki borçlanma sistemi, yaşlılık aylığıyla birlikte ölüm ve
malullük sigortalarından aylık alanları da kapsamaktadır.
Geçici 5. maddenin getirdiği düzenleme, temelde, yeni bir tür
borçlanma sistemine dayanmakta ve madde bir bütün olarak bu sistemin
uygulanmasına ilişkin koşulları ve kuralları düzenlemektedir. Kaldıki, ölüm ve
malullük sigortalılarının aylıkları da yaşlılık aylığı üzerinden
hesaplanmaktadır. Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının hak benzerliği ve bu
hakların içiçeliği karşısında her biri için yapılacak farklı düzenlemeler
eşitsizlik ve haksızlık yaratır.
Bu yönden, sınırlama yapılmaksızın Geçici 5. maddenin bir bütün
olarak ele alınıp incelenmesi gerekir.
Mahmut C. CUHRUK, Oğuz AKDOĞANLI ve Selçuk TÜZÜN bu görüşe
katılmamışlardır.
B. Anayasa'ya Aykırılık Sorunu :
1) Anayasa'mızın 2. ve 60. maddeleri yönünden inceleme :
Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak
gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü
devlet demektir. Çağdaş devlet anlayışı, sosyal hukuk devletinin, tüm
kurumlarıyla Anayasa'nın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurulmasını gerekli
kılar. Hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması, toplumda sosyal
güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir.
Böylece sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti içerisinde yer alan
ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir.
Sosyal güvenlik hukuku alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde
bu kavrama uygun olması zorunludur.
Anayasa'nın 60. maddesinde, "Herkes, sosyal güvenlik hakkına
sahiptir." denilmektedir. Bu hüküm bireylere yaşlılık, hastalık, kaza,
ölüm ve malullük gibi sosyal riskler karşısında asgari ölçüde bir yaşam düzeyi
sağlamayı amaçlar. Aynı maddenin ikinci fıkrasındaki "Devlet, bu güvenliği
sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." hüküm bu görevin
Devlet tarafından oluşturulacak kuruluşlar yoluyla yerine getirilmesini
öngörmüştür.
Bu kurumlar, Anayasal görevlerini yapabilmek için önceden gelir (prim
ve diğerleri) elde etmek ve bu gelirlerini finansman yöntemlerine göre
değerlendirmek ve sonuçta risklere maruz kalanlara yasaların belirlediği
esaslara göre dağıtmakla yükümlüdür.
Aynı sosyal güvenlik kurumu içerisinde yer alarak bütünleşmiş,
kaynaşmış ve aynı amaçlar için riziko ortaklığına girmiş sigortalılardan
derecesi ne olursa olsun, bir grubun, diğerlerinden ayrılarak kendilerine
"özel" denilebilecek bir güvenliğin sağlanması ve yine temelde
birbirinden çok farklı olmayan yakın derece ve göstergede bulunanlar için çok
farklı boyutlarda sosyal güvence öngörülerek kurumun kaynaklarının dengesiz bir
biçimde tahsisi, sosyal güvenliğin dayandığı ilkelerle bağdaşamaz.
Anayasa'nın, Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer verdiği sosyal
hukuk devletinin dayanaklarından birini oluşturan sosyal güvenlik kavramının
içerdiği temel esas ve ilkeleri uyarınca toplumda yoksul ve muhtaç insanlara
Devletçe yardım edilerek onlara insan onuruna yaraşır asgari yaşam düzeyi
sağlanması, böylece, sosyal adaletin ve sosyal devlet ilkelerinin
gerçekleşmesine elverişli ortamın yaratılması gerekirken itiraz konusu madde
ile bir grup sigortalının yaşam düzeylerinin ötekilere oranla çok farklı bir
biçimde yükseltilmesi yoluna gidilmiştir.
Öte yandan, en üst gösterge üzerinden aylığa hak kazananların bir
bölümünün, göstergedeki tavanı aşan kazançlarının prime esas tutulmamasındaki
haksızlığı gidermek amacıyla kendilerine bir olanak tanındığı yolundaki bir
gerekçeye de itibar edilemez. Sosyal sigortaların temeli ve kurduğu düzene göre,
alt ve üst sınırlar içerisinde kalan tüm sigortalılar aynı hukuki statü içinde
bulunurlar. Sosyal güvenlikten amaç, sosyal riskler nedeniyle karşılaşılan
zararı sosyal sigorta yoluyla, sistemin öngördüğü esaslara göre asgari ölçüde
sağlamak olduğundan bu yolla, kaybedilen değerin karşılanması beklenemez. Böyle
bir borçlanma türü Sosyal Sigortalar Hukuku sistemimizde hizmetlerin
borçlandırılması olarak adlandırılan sistemden tamamen farklı ve borçlanmanın
temel ilkelerine ters düşen bir durum yaratmıştır.
Bu yönlerden; Geçici 5. maddenin getirdiği düzenleme Anayasa'nın
2. maddesinde yeralan sosyal hukuk devleti ve 60. maddesinin birinci fıkrasında
gösterilen sosyal güvenlik kurumunun temel ilkelerine aykırılık
oluşturmaktadır.
2) Anayasa'nın 10. maddesi yönünden inceleme :
Bir sosyal güvenlik kuruluşu olan Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamı
içerisinde bulunan sigortalılar aynı hukuki statü içerisinde özdeş durumda
bulunan kişilerdir.
Öbür yandan, sosyal sigorta kapsamına giren sigortalılar, gelir
düzeyleri ne olursa olsun, sosyal sigortalar ilkeleri gereği saptanmış bulunan
alt ve üst sınırlar içerisinde derecelenmiş ve bütünlük gösteren bir sistemde
yer almışlardır.
Bu derecelenme, sigortalıların değişik hukuki statüler içerisinde
değerlendirilmeleri anlamında değildir. Sadece, derece ya da kademeler
arasındaki farkı göstermek için gözönünde tutulan maddi durumlara ilişkin bir
konudur.
Özellikle, tüm sigortalıların, 2422 Sayılı Yasadan itibaren
yaklaşık 144 kademede, alt ve üst sınırları çizilen bir tablo içerisinde
gösterilmeleri, bu sistemi daha da belirgin olarak açıklamaktadır. Böylece tüm
sigortalıların hakları intibak ettikleri göstergelere göre
değerlendirilmektedir.
Aynı sosyal risklere karşı asgari ölçülerde güvence altına alınan
ve aynı kurallara bağlı bulunan sigortalıların hukuki statüleri arasında
benzerlik vardır. Aynı durumda bulunan kişilerin yasanın öngördüğü haklardan
aynı esaslara göre yararlanmaları eşitlik ilkesinin gereğidir.
Geçici 5. madde, özel bir hak niteliğinde düzenlediği borçlanmayı
haklı bir nedene dayanmaksızın 3395 Sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte
en üst göstergeden malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanlarla, bu tarihe kadar
aylık talebinde bulunmuş olup, henüz işlemleri tamamlanmamış olanlardan
gösterge tablosunun en üst göstergesinden aylık almaya hak kazananlara
tanımıştır.
Böylece en üst göstergedekiler arasında 9.7.1987 tarihine kadar
talepte bulunanlarla, bulunmayanlar şeklinde farklı bir uygulamaya neden
olunmuştur.
Esasen yürürlüğe girmiş bir yasa yokken daha önceden istekte
bulunulması da beklenemez.
Ayrıca, en üst göstergede bulunanlarla diğer göstergelerde
bulunanlar arasında sosyal güvenlik hakkı yönünden çok farklı hak durumlar
yaratılmıştır. Aynı hakkın, dengeli ve makul ölçülerde, diğer göstergelerde
bulunanlara da tanınması gerekir. Bu nedenle Anayasa'nın 10. maddesine aykırı
bulunmuştur.
3) Anayasa'nın 65. maddesi yönünden inceleme :
Başvuru kararının gerekçe bölümünde, Kurumun kaynaklarını tüketen,
haksız külfetler yükleyerek, onu sosyal güvenliği sağlamakta yetersiz düşüren
borçlanma sisteminin Anayasa'nın 65. maddesine aykırılığı ileri sürülmüş ise
de, söz konusu düzenlemenin anılan madde ile bir ilgisi görülmemiştir.
Yukarda 1. ve 2. bölümlerinde açıklanan nedenlerle söz konusu
Geçici 5. maddenin Anayasa'ya aykırılığından iptali gerekir.
Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU ve Selçuk TÜZÜN bu görüşlere
katılmamışlardır.
C. İptal Hükmünün Yürürlüğü :
İtiraz konusu Geçici 5. maddenin iptal edilmesiyle maddenin
düzenlediği alanda doğuracağı boşluğun kimi sigortalıların sosyal güvenlik
hakları yönünden neden olacağı sonuçlar, kamu düzeniyle kamu yararını doğrudan
etkileyecek nitelikte bulunduğundan bu boşluğun doldurulmasını zorunlu
kılmaktadır. Bu bakımdan iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihin Anayasa'nın
153. ve 2949 Sayılı Yasa'nın 53. maddeleri uyarınca ayrıca belirlenmesi
gereklidir.
VI- SONUÇ :
20.6.1987 günlü, 3395 sayılı "506 Sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Ek ve Geçici Maddeler
Eklenmesine Dair Kanun"un 17. maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununa eklenen Geçici 5. Maddenin sınırlandırma yapılmaksızın incelenmesine,
Mahmut C. CUHRUK, Oğuz AKDOGANLI ve Selçuk TÜZÜN'ün karşıoyları ve
oyçokluğuyla;
Sınırlandırma yapılmadan incelenen itiraz konusu Geçici 5.
Maddenin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, Mahmut C. CUHRUK, Necdet
DARICIOĞLU ve Selçuk TÜZÜN'ün karşıoyları ve oyçokluğuyla;
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ve 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddesinin
dördüncü ve beşinci fıkraları uyarınca iptal hükmünün, iptal kararının Resmî
Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine,
oybirliğiyle;
26.10.1988 gününde karar verildi.
Başkan
Mahmut
C. CUHRUK
|
Başkanvekili
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Muammer
TURAN
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Mehmet
Şerif ATALAY
|
Üye
Oğuz
AKDOĞANLI
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
İtiraza konu olan hükmün yürürlüğe girdiği 9.7.1987 tarihinde
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından gösterge tablosunun en üst
göstergesinden aylık almakta olanlar ile aylık talebinde bulunmuş olup, henüz
işlemleri tamamlanmamış olanlardan en üst göstergeden aylık bağlanmasına hak
kazananların bu aylıklarının çalışırken aldıkları yüksek ücretlerle uyumlu
olabilecek biçimde artırılmalarını öngören 3395 sayılı Yasa'nın 17. maddesiyle
getirilen Geçici 5. maddesi; en üst gösterge (1400) üzerinden aylık alan ve
aylığa hak kazananları tümüyle kapsamakta, bunlar arasında bir ayırım
gözetmemektedir. Bu durumda yasa önünde eşitlik ilkesinin ihlalinden söz
edilemez.
Daha düşük gösterge üzerinden aylık almakta olanların aynı yasal
imkândan orantılı olarak yararlandırılmamış olmaları eksik bir düzenleme
niteliğindedir. Bu durumun yarattığı kimi haksızlık ve adaletsizlikleri
giderebilmek için itiraza konu hükmün iptali cihetine gidilmesi, Anayasaya
uygunluk denetiminin sınırlarını aşar.
Bu itibarla çoğunluğun iptal doğrultusunda oluşan muhterem
görüşlerine karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Ülkenin sosyal ve ekonomik koşulları ve sosyal güvenlik alanındaki
gelişmeler, sosyal sigorta mevzuatında da zaman zaman toplumsal gereksinmeleri
karşılayacak yeni düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmaktadır. 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanununun kimi maddelerini değiştiren ve bu Kanuna ek ve
geçici maddeler ekleyen 20.6.1987 günlü, 3395 sayılı Yasanın temel amacının da,
sosyal güvenlik alanındaki çağdaş gelişmelere koşut olarak çalışanların
geleceğini, Anayasanın 60. maddesi uyarınca olabildiğince güvence altına almak
olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Prime esas kazancın saptanmasına ve aylık gelir bağlanmasına
ilişkin sosyal güvenlik sisteminin dayanağını oluşturan gösterge tablosu
uygulamasına yeni boyutlar kazandıran bu düzenleme; tavan sınırının ek
göstergelerle aşılmasına olanak tanımayı, böylece sosyal güvenlik hakkını
geliştirerek pekiştirmeyi ve yüksek ücret alan sigortalıların sosyal
güvenliklerini de, emeklerinin gerçek karşılığı ve Anayasanın 55. maddesinin
uzantısı olarak kendilerine verilen ücretlerle uyumlu bir düzeyde
gerçekleştirmeyi ön planda tutmaktadır.
3395 sayılı Yasanın 4., 5., 8., 14., 16. ve 17. maddeleri, bu bakımdan,
sosyal sigorta hizmetlerinden yararlandırılan kitlelere yeni bir sosyal
güvenlik anlayışı içinde hizmet sunulmasının yasal ve hukuksal dayanağını
oluşturmaktadır.
Anılan Yasanın 17. maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununa eklenen ve Anayasanın 2., 10., 60. ve 65. maddelerine aykırılığı
savıyla iptali istenen Geçici 5. madde de, geliştirilen sistemin ve günün
ihtiyaçlarına yeterince cevap verebilme eğiliminin bütünlüğü içinde, yüksek
ücretle çalışan kimi sigortalılara, sigorta primlerinin ödenmesi ve maddede yer
alan öteki koşulların yerine getirilmesi durumunda yüksek aylık bağlanmasını
öngörmektedir.
506 sayılı Yasaya 2422 sayılı Yasayla eklenen ek 1., ek 2. ve ek
3. maddeleri değiştiren 3395 sayılı Yasanın konuyla ilgili genel kuralları içeren
14. maddesi yanında; bu Yasanın yürürlüğe girdiği 9.7.1987 tarihinde, 506 ve
991 sayılı Yasalara göre "malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından,
gösterge tablosunun en üst göstergesinden aylık almakta olanlar ile aylık
talebinde bulunmuş olup, henüz işlemleri tamamlanmamış olanlardan gösterge
tablosunun en üst göstergesinden aylık bağlanmaya hak kazananları kapsayan
itiraz konusu düzenleme, yalnız bu iki kategori sigortalı için borçlanma
koşullarını, borçlanmak suretiyle prim ödeyenlerin geçici göstergelerinin
saptanması ve geçici gösterge aylıklarının bağlanması yöntemlerini özel olarak
hükme bağlamaktadır. Geçici 5. maddenin başlıca ereği, genel nitelikteki
düzenlemelerde de öngörüldüğü gibi sigortalıların hayat standartlarının
düşmesini etkili biçimde önlemektir.
Gerçekten, sigorta primleri ve aylıklar yönünden daha önce
yürürlükte olan sınırlar ve bu sınırların aşılamaması zorunluluğu, yüksek
ücretlilerden, ücretleri ile orantılı olarak daha çok prim ödemeyi ve daha
fazla aylık almayı isteyenlere istekleri doğrultusunda işlem uygulanmasını
olanaksız kılmaktaydı. Geçici 5. madde dışındaki hükümlerle getirilen
yenilikler genel olarak, inceleme konusu Geçici 5. madde ise uygulanma alanıyla
sınırlı biçimde bu engeli büyük ölçüde ortadan kaldırmış; sigortalıların farklı
ekonomik durumları ve Sosyal Sigortalar Kurumuna gerçek aylıkları karşılığında
ödedikleri primlerin miktarı gözetilerek bunlara yüksek aylık bağlama olanağı
getirilmek suretiyle aslında eşitsizliği gideren bir uygulamayı başlatmış
olmaktadır.
Düzenlemenin eksik ve aksayan yanlarının bulunması, zaman içinde
yeni düzenlemelerle bu hükümlerin de değiştirilip düzeltilmesinin kaçınılmaz
olması Anayasaya uygunluk denetimi açısından önem taşımamaktadır. Bir yasa
hükmünün Anayasaya aykırı olduğunun iddia edilebilmesi için, metin olarak
Anayasanın koyduğu ilke ve kurallara uygun düşmeyen, onlarla çelişip çatışan
bir kural içermesi gerekmektedir.
Gerçek ücretleri prime esas kazançlarından fazla olan
sigortalıların daha çok aylık almalarını ve sosyal güvenliğin, bireysel ve
toplumsal gereksinmeleri kavrayacak ve en iyi biçimde karşılayacak düzeyde
gerçekleştirilmesini sağlamaya yönelik yasal düzenlemeleri engelleyen bir kural
Anayasada yer almadığına göre, belirtilen niteliği itibariyle öz'de Anayasaya aykırı
bir yanı bulunmayan Geçici 5. maddenin; salt bu maddede benimsenen esas ve
yöntemleri ilgili öteki maddelerin konusunu oluşturan sigortalılar yönünden de
geçerli kılmak için Anayasaya aykırı sayılması olanaksızdır.
Anayasa Mahkemesinden, ancak Anayasaya aykırı olan bir yasa
hükmünün uygulama alanından kaldırılması için iptal kararı istenebilmekte, öz
yönünden Anayasaya aykırı düşmeyen bir kuralın uygulama alanının genişletilmesi
amacıyla iptal isteminde bulunulmasına Anayasa cevaz vermemektedir.
Anayasanın, "Cumhuriyetin nitelikleri" arasında yer alan
"sosyal devlet", ve "hukuk devleti" ilkelerini vurgulayarak
belirleyen 2., "Kanun önünde eşitlik" başlığını taşıyan 10. ve
"Sosyal güvenlik hakkı" başlıklı 60. maddelerine aykırı bulmadığım
itiraz konusu Geçici 5. maddenin iptaline ilişkin olarak oyçokluğuyla verilen
karara bu nedenlerle katılmamaktayım.
DEĞİŞİK
GEREKÇE
I- 17.7.1964 günlü, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 72 nci
maddesi gereğince : "İş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık,
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının gerektirdiği her türlü yardım ve
ödemelerle her çeşit yönetim giderlerini karşılamak üzere, Kurumca bu kanun
hükümlerine göre prim alınır."
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere "primler" vergi, resim
ve harç "benzeri mali yükümlülüklerdendir. Bu nedenle Anayasa'nın 73 ve 91
inci maddelerine göre ancak "kanunla konulur, değiştirilir veya
kaldırılır." Bu ödevler (primler) kanun hükmünde kararnamelerle bile
düzenlenemez.
Anayasa'nın 163 üncü maddesinde de: "Genel ve katma
bütçelerle verilen ödenek, harcanabilecek miktarın sınırını gösterir.
Harcanabilecek miktar sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla aşılabileceğine dair
bütçelere hüküm konulamaz. Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile
bütçede değişiklik yapma yetkisi verilemez. Carî yıl bütçesindeki ödenek
artışını öngören değişiklik tasarılarında ve carî ve ileriki yıl bütçelerine
mali yük getirecek nitelikteki kanun tasarı ve tekliflerinde belirtilen
giderleri karşılayabilecek mali kaynak gösterilmesi zorunludur" hükümleri
yer almıştır.
Bu hükümler karşısında : "Kanun gereğince alınacak primler ve
verilecek ödenekler ile bağlanacak gelir ve aylıkların hesaplanmasına esas olan
gösterge, üst gösterge ve geçici gösterge tabloları"nın Bakanlar Kurulunca
saptanmasına yetki tanınması, Anayasa'nın 73 ve 163 üncü maddelerinin,
dolayısıyla da yasama yetkisinin devredilemeyeceğini öngören 7 nci maddesinin
metin, ruh ve amaçlarına aykırıdır.
II- Daha önce emekli olmuş ve "gösterge tablosunun en üst
göstergesinden aylık almakta olanlar"a, dava konusu Geçici 5. madde (291
sayılı KHK ile Geçici 70 inci madde olmuştur) ile tanınan hak, yetki ve
imkânların (sübjektif kamu haklarının), bundan sonra emekli olup aynı hukuki
duruma geleceklere de tanınması "kanun önünde eşitlik" ilkesinin
gereğidir. Ortada eksik bir düzenleme de yoktur. Çünkü söz konusu 20.6.1987
günlü, 3395 sayılı Kanunun 16 nci maddesinin öngördüğü Ek 2. madde (291 sayılı
KHK ile Ek 34. madde olmuştur) ile, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden beş sene
sonra emekli olacaklara bağlanacak aylıklar; 17. maddesinin öngördüğü Geçici 4
üncü* maddesiyle de (Geçici 69 uncu madde), bu Kanunun yürürlüğe girmesinden
itibaren beş sene içinde emekli olacaklara bağlanacak aylıklar düzenlenmiştir.
Fakat, bu düzenlemeler arasında teadül, benzerlik, paralellik ve
eşitlik yoktur. Aksine, büyük farklar ve haksızlıklar yaratılmaktadır. Bilhassa
beş sene içinde emekli olacakların Geçici 5 inci madde ile tanınan hakları elde
etmeleri mümkün değildir. Bu Kanundan önce emekli olanlarla beş sene içinde
emekli olacak aynı hukuki durumdaki sigortalılar arasında yaratılan bu
ayrıcalık, adaletsizlik ve eşitsizlik çok daha bariz ve büyüktür...
Özet olarak belirttiğim bu gerekçelerle, çoğunluğun iptal kararma
katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
A) Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Yasa'nın 28. maddeleri
uyarınca, bir davaya bakmakta olan mahkemenin o davada uygulanacak yasa
hükümlerini Anayasa'ya aykırı görmesi halinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurma
yetkisi bulunmaktadır.
İtiraz konusu 3395 sayılı Yasa'nın 17. maddesiyle 506 Sayılı
Sosyal Sigortalar Yasası'na eklenen Geçici 5. madde hükümleri, birbirinden
bağımsız uygulanan, amaçları, kapsam ve koşulları farklı yaşlılık, malullük ve
ölüm sigortalarından bağlanan veya bağlanacak olan aylıkları düzenlemektedir.
Mahkeme yalnız yaşlılık aylığına ilişkin hükümleri bu davada
uygulama durumundadır.
Anayasa'ya uygunluk denetiminin "yaşlılık aylığı"
konusuyla sınırlı olarak yapılması gerektiği kanısında olduğumdan,
"sınırlama yapılmaksızın, Geçici 5. maddenin bir bütün olarak ele alınıp
incelenmesi" yolundaki,
B) Gösterge tablosunun üst sınırına esas ücretin üstünde alınan
gerçek ücretler bu konuda gözönünde bulundurulmazken, 3395 sayılı Yasa ile getirilen
üst gösterge sistemi ile, geliri yüksek olanlara bu oranda prim ödeyip yüksek
emekli maaşı alma olanağı sağlanmıştır.
Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte yaşlılık aylığı almakta
olanlarla, aylığa hak kazanmış olup, talepte bulunanlardan işlemleri tamamlanmamış
olanlar hakkında da uygulanacak hükümler Geçici 5. maddede gösterilmiştir.
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. maddesinin yaşlılık
aylığı talep edilebilmesini işten ayrılma koşuluna bağlamıştır. Bu suretle
çalıştıkları sırada bulunmayan bir imkândan, bu şahıslar geriye dönük
borçlandırma yoluyla yararlandırılmışlardır.
Madde kapsamına girenlerin, yaşlılık aylığı bağlanması için
öngörülen miktardaki primi yasa hükümleri dairesinde ödediklerini kabul etmek
icabeder.
Anayasa'nın 55. maddesinde : "Ücret emeğin karşılığıdır.
Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve
diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır."
denilmektedir.
Sosyal Sigortalar Kurumu gelirleri arasında "Genel bütçeden
yapılacak yardımlar" da yer almaktadır.
Geçici 5. madde hükümleri, yürürlük tarihinden sonra emekli
olacaklara üst göstergeden aylık bağlanmasına engel değildir.
Anayasa'nın 10. maddesinde belirlenen "Kanun önünde
eşitlik" kuralı ile "Hukuki eşitlik" öngörülmüştür.
Bir yasa hükmünün uygulama alanını genişletmek amacıyla değil,
Anayasa'ya aykırı olması halinde iptali gerekir.
Bu nedenlerle, itiraz konusu Geçici maddenin, Anayasa'ya aykırı
olmadığı kanısı ile, iptali yolundaki,
Sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.