ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1988 / 16
Karar Sayısı : 1988 / 29
Karar Günü : 27.9.1988
R.G. Tarih-Sayı :26.12.1988-20031
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Bursa 2. Vergi Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : 4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'
nun 4.12.1985 günlü 3239 sayılı Kanunun 8. Maddesiyle değişik 112. Maddesinin
3. Bendinin Anayasa 'nın 2., 10., 11., 36., 73. ve 125. Maddelerine aykırılığı
nedeniyle iptali istemidir.
I-OLAY :
Salınan vergi cezalarında uzlaşma sonucu mutabık kalındıktan sonra
beyannamelerinin yasal süresinde verilmediği, vergilerin de özel hesap dönemine
gire belirlenen aylarda ödenmediği gerekçesiyle Vergi Usul Kanunu 'nun 112.
Maddesine göre iki dönem için gecikme faizi istendiği bildiren yükümlü Anonim
Şirketin, ihbarname gönderilmeden tebliğ edilen ödeme emrinin usulsüz olduğunu
ve gecikme faizinin ödenmesini gerektiren koşulların oluşmadığını ileri
sürerek, yürütmenin durdurulması ve gecikme faizinin ödenmesi gereğini içeren
ödeme emrinin biçim ve öz yönünden iptali için açtığı davada, yerel mahkeme,
Vergi Usul Kanunu' nun değişik 112. Maddesinin 3. bendini Anayasa 'ya aykırı
görerek, Anayasa 'nın 152. Ve 2949 sayılı AnayasaMahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun 'un 28. Maddesi uyarınca, iptali istemiyle,
Anayasa Mahkemesi 'ne başvurmuştur.
III-YASA METİNLERİ :
A-İPTALİ İSTENİLEN YASA KURALI :
Vergi Usul Kanunu 'nun değişik 112. maddesinin 3. Bendi şöyledir :
" MADDE 112.-.......................................
3.Vergi mahkemesinde dava açma dolayısıyla 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinin 8 numaralı bendi gereğince tahsili
durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanlar, vergi mahkemesi kararına
göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden bir ay içinde ödenir.
Ayrıca ikmalen, re 'sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda :
a)Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi
kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal
vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar ;
b)Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi
vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin
normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar;
Geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme
zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi de aynı süre içinde
ödenir. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.
uzlaşılan vergilerde gecikme faizi, uzlaşılan vergi miktarına, (a)
fıkrasında belirtilen tarihten itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe
kadar geçen süre için uygulanır.
Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellefler
tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen
ödenebilir. "
B-DAYANILAN ANAYASA KURALLARI :
1-" MADDE 2.-Türkiye Cumhuriyeti, toplum huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı,başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2."MADDE 10.-Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle yırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
3."MADDE 11.-Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. "
4."MADDE 36.- Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma
hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınmaz."
5."MADDE 73.- Herkes , kamu giderlerini karşılamak üzere,
malî gücüne göre , vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengele dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır.
Vergi, resim , harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği
yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna
verilebilir."
6."MADDE 125.-İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu açıktır.
Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî
Şüranın kararları yargı denetimi dışındadır.
İdarî işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim
tarihinden başlar.
Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun
denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve
esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem
niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.
İdarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız
zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının
birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına
karar verilebilir.
Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş
halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile
yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.
İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür."
IV-İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü 'nün 8. maddesi gereğince Mahmut C.
CUHRUK, Yekta Güngör ÖZDEN, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer
TURAN, Mehmet ÇINARLI, Mustafa GÖNÜL, Oğuz AKDOĞANLI, İhsan PEKEL ve Selçuk
TÜZÜN 'ün katılmalarıyla 13.5.1988 günü yapılan ilkinceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esastan incelenmesine 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun 3239 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 112. Maddesinin 3.
Bendinin tümüyle iptalinin istenmesine karşın, iptal gerekçesinin özünü
oluşturan " gecikme faizi"nin anılan bendin sadece belli bir kısmında
düzenlenmiş olması gözönünde tutularak sınırlama sorununun esasla birlikte
düşünülmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V-ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa 'ya
aykırı olduğu ileri sürülen yasa kuralı ile dayanılan Anayasa kuralları,
bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunduktan sonra gereği
görüşülüp düşünüldü.
A-SINIRLAMA SORUNU :
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, yukarıda itirazın gerekçesi
bölümünde açıklanmış olduğu üzere; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 'nun 3239
sayılı Kanunun 8. Maddesi ile değişik 112. Maddesinde düzenlenmiş bulunan
"gecikme faizi " nin başlıca üç yönden Anayasa 'ya aykırı olduğunu
öne sürmektedir. Bu nedenlerden birincisi devletin, geciken vergi tahsilatına
faiz uyguladığı halde, kendisinin yanlışlıkla veya hatalı şekilde tahsil ettiği
vergilerin tamamını veya bir kısmını geri verirken faiz uygulamamasıdır.
Başvuru kararına göre bu durum, Anayasa 'nın 2., 10.,ve 11. Maddelerine
aykırıdır.
İkinci Anayasa 'ya aykırılık nedeni, gecikme faizinin, mükellefe
ek bir vergi yükü getirmekte olmasıdır .Bu nedenle söz konusu hüküm Anayasa
'nın 73.maddesine aykırılık oluşturmaktadır.
Üçüncü aykırılık nedeni ikinci nedenle ilişkili olup, ek vergi
yükünün mükellefi, vergi idaresi kararı aleyhine dava açmaktan alıkoyduğu
iddiasıdır. Mahkemeye göre bu durum da Anayasa 'nın 36. Maddesine aykırıdır.
Başvuru kararında öne sürülen bu iddiaların yerinde olup
olmadığını ortaya koyabilmek için, sözü edilen madde bendinin, aykırı olduğu
iddia edilen Anayasa maddelerinin sözü ve özü yönünden değerlendirilmesi
gerekir.
İtiraz, doğrudan doğruya gecikme faizi ile ilgili olduğun halde,
iptali istenen söz konusu maddenin 3. Bendi gecikme faizi dışında bazı başka
düzenlemeleri de içermektedir. Bu nedenle esasa iliştin incelemenin, Vergi Usul
Kanununun 3239 sayılı Yasa ile değişik 112. Maddesi 3. Bendinin sadece birinci
bölümünün " Ayrıca ... " sözcüğüyle başlayan ikinci cümlesinden,
"Dava açılması ... " diye başlayan son cümlesine kadarki şu bölümle
sınırlandırılması gerekir :
" ........Ayrıca ikmalen, re 'sen veya idarece yapılan
tarhiyatlarda :
a-Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında
belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme iliştin normal vade tarihinden
itibaren, son yapılan tarihayatın tahakkuk tarihine kadar;
b-Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi
vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme iliştin
normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliği tarihine kadar;
Geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme
zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi de aynı süre içinde ödenir.
Gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, (a) fıkrasında belirtilen tarihten
itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için
uygulanır."
B-ANAYASA' YA AYKIRILIK SORUNU :
İptali istenen bendin, iptal talebi ile doğrudan ilgili olan
bölümü belirlendikten sonra bu bölümün Anayasa ' ya uygunluğunun incelenmesine
geçilebilir :
1-Anayasa 'nın " Cumhuriyetin nitelikleri " başlığını
taşıyan 2. maddesi aynen , "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı , Atatürk
milliyetçiliğine bağlı , başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir." hükmünü içermektedir.
Bu hükümde yeralan " hukuk devleti " ve "sosyal
devlet" nitelikleri yönünden itiraz konusu " gecikme faizi " nindeğerlendirilmesinde
şu hususların dikkate alınması gerekir :
Hukuk devletinde, bütün devlet faaliyetleri hukuk kurallarına
uygun yürülmeli, demektir, devletin bütün organ ve kurumları, her türlü
faaliyetlerinde kendilerin hukuk kurallarıyla bağlı saymalıdır.
Anayasa 'nın 73. maddesi herkesi " kamu giderlerini
karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü " kıldığından
usulüne uygun şekilde çıkarılmış yasalarla getirilen " vergi mükellefiyeti
" ni kabullenmek bir vatandaşlık görevidir. "Gecikme zammı " ve
" Gecikme faizi " yükümlülüğü ise, belli şartlarda, vergi
mükellefiyetine bağlı olarak ortaya çıkan ek bir mükellefiyettir. Bilindiği
gibi, faiz, ekonomik açıdan, "paranın fiatı " dır. Herhangibir kimse,
kendisine ait olmayan bir parayı, hangiisim altında olursa olsun, belli bir
süre kullandığından, paranın asıl sahibine "faiz" ödemek zorundadır.
Çünkü paranın likidite özelliği, onun heran hertürlü üretim üretim faktörünü,
mal ve hizmeti satın alabilmesine olarak verir. Daha açık bir deyişle parayı
nakit olarak elendi bulunduran kimse, "bugünkü" ihtiyaçlarını
karşılayabildiği gibi, piyasanın "yarına dönük " olanaklarından da
yaralanabilir. Elindeki parayı başkasına veren veya kendine belli tarihte
ödenmesi gereken bir miktar para olduğu halde buparası ödenmeyen kimse ise bu
imkanlardan yaralanamaz. Bu nedenle parayı kullanan kimsenin, parayı
kullanmaktan vazgeçen kimseye bu kaybını ödemesi gerekir. İşte faizi doğuran
temel neden budur.
Bu temel neden paranın değerini sürekli olarak kaybettiği
enflasyon dönemlerinde ayrı bir önem kazanır. Dönem başında, kullanmaktan
vazgeçilen ya da hak edildiği halde alınamayan bir miktar paranın satınalma
gücü ; dönem sonunda; enflasyon oranında azalmış olacaktır. Bu durumda dönem
sonunda paranın asıl sahibine ödenmesi gereken faiz; sadece belli bir dönem
için yapılan fedakârlığın karşılığından ibaret olmayacak aynı zamanda sözkonusu
dönemde paranın satınalma gücündeki kaybı da karşılayacak miktarda olacaktır.
Teknik deyişle, hem para sahibinin tasarrufta bulunmasının bedeli ödenecek, hem
de paranın satınalma gücü korunacaktır.
İtiraz konusu " gecikme faizi " nin dayandığı ekonomik
mantık budur. Devlete ödenmesi gereken bir vergi borcunu vaktinde ödemeyen
yükümlü, bu parayı başka amaçlarla kullanmakta ve çeşitli yararlar
sağlamaktadır. Buna karşılık devlet, vergi gelirlerinin bir kısmından yoksun
kalmakta ve bu durumda ya harcamalarını kısmak veya borçlanmak zorunda kalmaktadır.
Harcamaların kısılması durumunda toplum, kimi devlet hizmetlerinden yoksun
kalmakta, devletin borçlanması halinde ise devlet hizmetlerinin maliyeti
artmaktadır. Doğrudan ortaya çıkan bu sonuçlara ek olarak, vergi yükümlülerinin
vergilerini zamanında ödememeleri; devlet câri harcamaları ile devlet
yatırımlarının ya aksamasına ya da borçlanmayoluyla finansmanına neden olduğu
için enflasyon, işsizlik ve gelir dağılımında eşitsizlik gibi önemli ekonomik
dengesizliklerin kaynağını da oluşturmaktadır.
Bu olumsuz etkiler, yüksek oranlı enflasyon dönemlerinde daha
çabuk ve daha şiddetli olarak hissedilmektedir.213 sayılı Vergi Usul Kanunu
'nun 112. maddesini değiştiren ve dava konusu bendi getiren 3239 sayılı Yasa
'nın yurdumuzda yüksek enflasyonun mevcut olduğu dönemde çıkarılıp yürürlüğe
girdiği gözönünde tutulursa, Yasa Koyucunun amacı açıkça ortaya çıkar. Mevduat
faizinin % 65 'i kredi faizinin ise % 100 'leri aştığı bir enflasyonist
ortamda, vergi borcunu ödemeyen ve bu parayı başka işler için kullanan bir
vergi mükellefinden " gecikme faizi " adı altında ek bir ödemede
bulunmasını istemek, yukarıda açıklanan ekonomik nedenlerle yerindedir. Böyle
yapmakla, devlet maliyesi korunduğu ve istenmeyen ekonomik aksaklıkların ortaya
çıkması engellendiği gibi, vergisini zamanında ödeyen yükümlü ile ödemeyen
yükümlü arasında bir eşitsizliğin doğmasına da fırsat verilmemiş olmaktadır.
Bütün bu nedenlerle " gecikme faizi " kavramını Türk
Vergi Sistemine getiren, inceleme konusu bend bölümünün Anayasa 'nın 2.
Maddesinde belirlenen " sosyal devlet " ve " hukuk devleti
" ilkelerine aykırı bir yönü yoktur.
2.Anayasa 'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme :
İtirazın gerekçesi açıklanırken de belirtilmiş olduğu üzere,
itiraz yoluna başvuran mahkeme itiraz konusu kuralın, ikmalen, re 'sen veya
idarece yapılan tarhiyatlarda yükümlülerce faiz ödenmesini kabul ettiğini, buna
karşılık, Devleti, hatalı biçimde ya da yanlışlıkla tahsil ettiği vergileri
iade ederek bu tür bir faiz ödemekle yükümlü tutmadığını ve böylece Devlet
yararına ayrıcalık doğurduğunu iddia etmiştir.
Öncelikle belirtilmesi gereken nokta, bu tür bir gerekçe ile
Anayasa 'ya aykırılık iddiasında bulunmanın mümkün olmadığıdır. Anayasa
Mahkemesi 'nin daha önceki kimi kararlarında açıkça belirtilmiş olduğu üzere,
Anayasa 'ya uygunluk denetiminin yapılabilmesi, için bu konunun Yasa Koyucu
tarafından düzenlenmiş olması gerekir. Bu bakından, eksik düzenleme nedeniyle
veya mevcut bir kuralın uygulama alanını genişletmek amacıyla Anayasa 'ya
aykırılık iddiası öne sürülemez.
Mahkemenin başvurusunda öne sürülen " Devlet tahsil ettiği
verginin bir kısmını veya tamamını geri verirken faiz ödemiyor " savı; bir
eksik düzenleme iddiası olup, Anayasa 'ya aykırılık nedeni olamaz Yasa Koyucu,
dilediği zaman bu eksikliği giderebilir.
Öte yandan böyle bir eksik düzenlemenin eşitlik ilkesini
zedelediğini ileri sürmek de mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi kararlarında
yinelendiği üzere, Anayasa 'da öngörülen eşitlik, "yasa önünde
eşitlik" olup herkesin aynı hak ve yükümlülüklere sahip olması anlamında
değildir. Eşitlik , her yönüyle aynı hukuki durumda olanlar arasında söz
konusudur. Hukuk felsefesine girmiş bir deyimle, "eşitlerin eşitliği
" anlamındadır. Farklı durumda olanlara, yani eşit olmayanlara, farklı
kurallar uygulanması, yani " eşit olmayanların eşitsizliği " ;
eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz.
Çağdaş toplum düzeninde, devlet tüzelkişiliğine, gerçek kişilere
verilmeyen üç temel yetki verilmiştir. Bunlar vergi salma yetkisi, zor kullanma
yetkisi ve para basma yetkisidir. Bu Üç yekti sayesinde " devlet
egemenliği " veya "devletin üstün iradesi " gerçekleşmektedir.
Toplumsal yaşamı adalet ve istikrar içinde mümkün kılan unsur, devletin bu
üstün iradesidir. Vatandaşlara yüklenen çeşitli yükümlülüklerin devlet tüzelkişiliğine
de aynen yüklenmesini istemek, yukarıda açıklanan nedenlerle eşitlik ilkesi ile
bağdaşmadığı gibi toplumsal yaşamın adalet ve istikrar içinde devamını mümkün
kılan " devlet " kavramının üstün anlamı ile de bağdaşmaz.
Düzenlemenin Anayasa' nın 10b maddesine aykırı bir yönü görülmemiştir.
3.Anayasa 'nın 36. Maddesi Yönünden İnceleme:
Gecikme faizini ; vergiyiveya geliri doğrudan olayın gerçekleşme
tarihinden başlatmanın, mükellefe ağır bir mali külfet yükleyeceği ve bu
nedenle de vergi idaresi aleyhine dava açmaktan kaçınacağı, dolayısıyla Anayasa
'nın 36. Maddesinde belirlenen " Hak arama hürriyeti " nin
sınırlanmış olacağı öne sürülebilirse de yukarıda faizin, özellikle
enflasyonist ortamda, sahip olduğu önemle ilgili açıklamalar böyle bir iddianın
savunulmasını imkansız kılar. Vergisini ödemek yerine, bu parayı kendi
işlerinin finansmanında kullanan veya başkasına ödünç veren veya mevduat olarak
bankaya yatıran mükellef, enflasyon oranı üzerinde veya en azından bu orana
eşit bir yarar sağlamaktadır. Gecikme faizi ile yapılan, bu yararı paranın asıl
sahibi olan devlete geri vermektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde gecikme
faizini, ek bir mali ceza olarak nitelemek dahi mümkün değildir. Yasa Koyucu
uygulanacak gecikme faizi oranlarının tesbitini Bakanlar Kurula bırakmakla
uygulamada değişen enflasyon oranlarının dikkate alınmasına ve böylelikle
mükellefin, enflasyon oranı üstünde bir faiz ödemesine de engel olmuştur. Bu
nedenlerle gecikme faizinin dava hakkını engelleyeceği iddiasına katılmak
mümkün değildir.
Açıklanan bu gerekçeler nedeniyle gecikme faizinin, Anayasa 'nın
36. maddesine aykırı bir yönü olmadığı sonucuna varılmıştır.
4. Anayasa 'nın 73. Maddesi Yönünden İnceleme :
Başvuru kararında, Anayasa 'nın "Vergi ödevi" başlığını
taşıyan 73. Maddesinde herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne
göre vergi ödemekle yükümlü olduğu, vergi yükünün adaletli ve dengeli
dağılımının maliye politikasının sosyal amacını oluşturduğuna değindikten sonra
Vergi Usul Kanununda ikmalen ve re 'sen yapılan tarhiyatlarda, matrah farkına
ve olaşın niteliğine göre kaçakçılık , ağır kusur, kusur ve usulsüzlük cezaları
kesildiği, ayrıca belirlenen vade tarihinden itibaren 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun 'a göre de gecikme zammı tahsil
edildiği halde, itiraz konusu madde bendi ile bütün bunlara ek olarak gecikme
faizi alınmasının Anayasa 'nın 73. Maddesinde yeralan " vergi yükünün
adaletli ve dengeli dağılımı" ilkesine aykırı olduğu iddia edilmektedir.
Konuyu açıklığa kavuşturmak için bir taraftan anayasa 'nın 73.
Maddesini, diğer taraftan da Vergi usul Kanunu 'nun yukarıdaki iddialarla
ilgili hükümlerini incelemek gerekir.
Anayasa 'nın 73. Maddesi " Vergi ödevi " kenar başlığını
taşır ve dört fıkradan oluşur :
" Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre
, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına iliştin hükümlerinde kanununu
belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar
Kurluna verilebilir. "
Bu madde, vergi yükümlülüğünü düzenleyen bir maddedir. Dava konusu
bend ile getirilen gecikme faizi ise, bu yükümlülüğün vaktinde yerine
getirilmemesi nedeniyle ortaya çıkan ek bir mali yükümlülük olup tamamen
yükümlünün kusurundan doğan, istisnai bir yükümlülüktür. Belli koşullar altında
ve belli yükümlüler için doğan bu ek yükümlülüğü, vergi adaleti ilkesini
düzenleyen Anayasa hükmü ile ilişkilendirmek doğru olmaz .
Öte yandan, mahkemenin savında öne sürdüğü kaçakçılık, ağır kusur,
kusur ve usulsüzlük cezaları ile gecikme zammı, hem beyan esasına göre ve hemde
ikmalen ve re 'sen yapılan tarhiyatlar için sözkonusudur. Vergi Usul Kanunu
'nda belirlenen ilkelere aykırı davranan bütün vergi mükelleflerine uygulanır.
Gecikme faizi ise ikmalen, re 'sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda sözkonusu
olup, dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere ve dava konusu yapılan
vergilerin ödeme yapılmamış kısmına uygulanır. Bir başka deyişle, aynı dönem
için hem yukarıda sayılan cezalarla gecikme zammı ve hem de gecikme faizi ödenmesi
söz konusu değildir. Gecikme faizi ve gecikme zammı yukarıda açıklandığı üzere,
devlet hazinesine girmesi gerektiği halde girmeyenparanın fiatını yükümlüye
ödetmek amacını güden ekonomik bir önlemdir. Kaçakçılık, ağır kusur, kusur ve
usulsüzlük cezaları ise Vergi Usul Kanunun 'nun hükümlerini uygulamayan
yükümlüye uygulanan bir malî ceza niteliğindedir. Gecikme faizi ile gecikme
zammı arasındaki fark ise, gecikme faizinin yükümlü tarafından zamanında beyan
edilmeyen bir gelirin ikmalen, re' sen veya idarece yapılan tarhiyatlar ile
belirlenmesi durumunda sözkonusu olması; gecikme zammının ise, tarhiyatı
yapılmış bir verginin ödenmemesi halinde ortaya çıkmasıdır. Bu ikisinin
biraraya gelmesi , değişik dönemler için olmak kaydıyla ve bir yükümlünün Vergi
Usul Kanunu hükümlerini, ihlâl etmeyi ısrarla sürdürmesinde mümkündür.
Bunun içindir ki , gecikme faizinin, vergi adaletini ihlâl edenve
Anayasa 'nın 73. Maddesine aykırı yönü yoktur.
5.Anayasa 'nın 125. Maddesi Yönünden İnceleme :
İptal isteminde dayanılan ve içeriği bu kararın " Yasa
Metinleri " bölümüne olduğu gibi alınan Anayasa 'nın " Yargı yolu
" kenar başlıklı 125. Maddesi karşısında itiraz konusu maddenin hukuksal
niteliği bir aykırılık göstermemektedir.
Gecikme faizinin hesaplanıp ödeme emri ile istenmesi yönetsel bir
işlem olup buna karşı yargı yolu açık olduğuna göre Anayasa 'nın 125.
Maddesinin olumlu ve olumsuz koşullar olarak öngördüğü durumlara aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
6.Anayasa ' nın 11. Maddesi Yönünden İnceleme :
Anayasa 'nın " Anayasanın bağlayıcı ve üstünlüğü "
başlığını taşıyan 11. Maddesi aynen şöyledir : " Anayasa hükümleri,
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve
kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz."
İtiraz başvurusunda yer alan inceleme konusu bendin Anayasa 'nın
11. Maddesi ile ilişkisi dolaylı yoldan kurulabilir. Eğer, sözkonusu bend,
Anayasa 'nın herhangi bir maddesine aykırı bulunursa, ancak o takdirde ve
dolaylı bir biçimde 11. Maddesine de aykırı olacaktır.
Yukarıdaki açıklamalarla ortaya konduğu üzere yasama organı
yürürlüğe koyduğu 3239 sayılı Yasanın 8. maddesiyle 213 sayılı Vergi Usul
Kanunun 'nun 112. Maddesini değiştirirken, Anayasa 'nın sosyal devlet, hukuk
devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı davranmadığı gibi iptal istemine dayanak
yapılan öbür maddelerine de aykırı davranmamış ve dalayısıyla 11. maddeye ters
düşen birdurum içine girmiştir.
Açıklanan nedenlerle itirazın reddi gerekir.
VI-SONUÇ :
İncelemenin, 4.1.1961 günlü , 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 'nun
3239 sayılı Kanun 'un 8. maddesiyle değişik 112. Maddesinin itiraz konusu
üçüncü bendinde yaralan "...Ayrıca ikmalen, re' sen veya idarece yapılan
tarhiyatlarda :
a)Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında
belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden
itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihinekadar ;
b)Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi
vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme iliştin
normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar ;
Geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tesbit edilen gecikme
zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi de aynı süre içinde ödenir.
Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.
Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi, uzlaşılan vergi miktarına, ( a
) fıkrasında belirtilen tarihten itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı
tarihe kadar geçen süre için uygulanır. " bölümüyle sınırlı olarak
yapılmasına,
Sınırlama kararı gereğince incelenen hükmün Anayasa 'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin reddine,
27.9.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan
Mahmut
C. CUHRUK
|
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Muammer
TURAN
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
Vural
Fuat SAVAŞ
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
|
|
|
|
|
|