ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1987/21
Karar Sayısı : 1988/25
Karar Günü : 28.6.1988
R.G. Tarih-Sayı :08.01.1989-20043
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti) TBMM Grubu adına Grup Başkanı Erdal İNÖNÜ.
İPTAL DAVASININ KONUSU : Resmî Gazetenin 24 Haziran 1987 günlü,
19497. sayısında yayımlanan 17.6.1987 tarihli, 3386 sayılı "2863 Sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun"un 2., 6., 12., 13.,
15. maddeleriyle Geçici Maddesinde yer alan bazı hükümlerin Anayasa'nın 7.,
63., 64. ve 128. maddelerine aykırılığı sebebiyle iptali istemidir.
II- YASA MATİNLERİ :
A- İptali İstenen Yasa Kuralları :
17.6.1987 tarihli ve 3386 sayılı Kanun'un iptali istenen hükümleri
de içeren maddeleri şunlardır.
"MADDE 2.- 2863 sayılı Kanunun 7 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 7- Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının
tespiti Bakanlıkça doğrudan doğruya veya diğer ilgili kurum ve kuruluşların
uzmanlarının yardımlarından faydalanılarak yapılır.
Yapılacak tespitlerde, kültür ve tabiat varlıklarının tarih,
sanat, bölge ve diğer özellikleri dikkate alınır. Devletin imkânları gözönünde
tutularak, örnek durumda olan ve ait olduğu devrin özelliklerini yansıtan
yeteri kadar eser, korunması gerekli kültür varlığı olarak belirlenir.
Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili
yapılan tespitler koruma kurulu kararı ile tescil olunur.
Tespit ve tescil ile ilgili usuller, esaslar ve kıstaslar
yönetmelikte belirtilir.
Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde veya denetiminde bulunan
mazbut ve mülhak vakıflara ait taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları, gerçek ve
tüzelkişilerin mülkiyetinde bulunan cami, türbe, kervansaray, medrese, han,
hamam, mescit, zaviye, sebil, mevlevihane, çeşme ve benzeri korunması gerekli
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespiti, envanterlenmesi Vakıflar Genel
Müdürlüğünce yapılır.
Tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile
ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir."
"MADDE 6.- 2863 sayılı Kanunun 17 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir:
Madde 17.- Bir alanın koruma kurulunca sit olarak ilanı, bu
alandaki imar planı uygulamasını durdurur. Yapılanma hakları ile ilgili
müktesep haklar yönetmelikle belirlenir. Koruma amaçlı imar planı yapılıncaya
kadar, koruma kurulu tarafından bir ay içinde geçiş dönemi yapı şartları
belirlenir. İlgili valilikler ve belediyeler anılan koruma amaçlı imar planını
en geç bir yıl içinde koruma kuruluna değerlendirmek üzere vermek
zorundadırlar.
Koruma kurulunca uygun görülerek, belediye veya valilikçe,
onaylanan koruma amaçlı imar planının yürürlüğe girmesi ile geçiş dönemi yapı
şartları ayrıca karar almaya gerek kalmadan kalkar.
Koruma amaçlı imar planlarının, korunması gerekli taşınmaz kültür
ve tabiat varlıkları bakımından kısmen değiştirilmesi; ilgili kuruluşlarca
gerekli görüldüğü ve bu hususta koruma kurulu kararı alındığı takdirde, koruma
kurulu ilgili belediyeye ve ayrıca ilgili kurum ve kuruluşlara yazı ile
bildirilir.
Değişiklik teklifi bu tebligattan sonra en geç bir ay içinde
belediye meclisince karara bağlanır. Bu süre içinde gereken karar alınmadığı
takdirde belediye meclisi kararına lüzum kalmaksızın koruma kurullarınca karara
bağlanan hususlarda değişiklik teklifi kesinleşir.
Belediyeler plan hazırlık safhasında gerektiğinde Bakanlıktan
teknik yardım isteyebilirler."
"MADDE 12. - 2863 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Koruma Yüksek Kurulu üyeliği
Madde 53. - Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu
aşağıda belirtilen üyelerden oluşur.
Üyeler;
(1) Bakanlık Müsteşarı,
(2) Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı,
(3) Bakanlığın ilgili Müsteşar Yardımcısı,
(4) Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü,
(5) Turizm Genel Müdürü,
(6) Bayındırlık ve İskân Bakanlığının ilgili Genel Müdürü veya
Yardımcısı,
(7) Orman Genel Müdürü veya Yardımcısı,
(8) Vakıflar Genel Müdürü veya Yardımcısı,
(9) Koruma kurulları başkanlarından Bakanlıkça seçilecek altı üye.
Koruma Yüksek Kurulunun başkanı, Bakanlık Müsteşarıdır. Müsteşar
bulunmadığı zaman yardımcısı Kurula başkanlık eder."
"MADDE 13.-2863 sayılı Kanunun 55 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Koruma Yüksek Kurulu ve Koruma Kurulu üyeliğinin sona ermesi,
süresi ve huzur hakkı
Madde 55.- Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kurullarındaki tabiî
üyelerin üyelikleri, kurumlarındaki görevleri süresince devam eder. Koruma
kurullarının Yükseköğretim Kurumu tarafından seçilen üyelerinin üyelikleri 5
yıl sürelidir. Bu üyeler iki dönemi aşmamak şartıyla yeniden seçilebilirler.
Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kurulları üyeleri Bakanın lüzum
görmesi halinde kurumlarınca değiştirilebilir.
Üyelikleri sona eren, ölen, istifa eden, hastalık ve görev gereği
hariç, bir yıl içinde Koruma Yüksek Kurulunun iki, Koruma Kurulunun dört
toplantısına katılmayan veya bir yıldan fazla süre ile yurt dışına giden
temsilci üyelerin yerine yeni üye seçilir.
Kurul üyelerine Maliye ve Gümrük Bakanlığının uygun görüşü alınarak
Bakanlıkça tespit edilecek miktarda huzur hakkı ödenir."
"MADDE 15.- 2863 sayılı Kanunun 58 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Koruma kurullarının oluşumu
Madde 58.- Koruma kurulları aşağıda belirtilen üyelerden oluşur;
a) Arkeoloji, sanat tarihi, müzecilik, mimarî ve şehir plancılığı
konularında uzmanlaşmış kişiler arasından Bakanlıkça seçilecek üç temsilci,
b) Yükseköğretim Kurulunca, kurumlarının arkeoloji, sanat tarihi,
mimarlık, şehircilik bilim dallarından aynı daldan olmamak üzere iki öğretim
üyesi,
c) Görüşülecek konu, belediye sınırları içinde ise ilgili belediye
başkanı veya teknik temsilcisi, dışında ise ilgili valilikçe seçilecek teknik
temsilci,
d) Görüşülecek konu, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile ilgili ise
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünden iki teknik temsilci,
e) Görüşülecek konu, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile ilgili ise
Vakıflar bölge müdürü veya teknik temsilci,
f)Görüşülecek konu, Orman Genel Müdürlüğü ile ilgili ise konuyla
ilgili teknik temsilci.
Ayrıca kurula oy hakkı olmamak kaydıyla danışman uzman
çağırılabilir."
"GEÇİCİ MADDE.- Koruma Yüksek Kurulu ve Koruma Kurullarının
teşkilâtlanması maksadıyla iki ay içinde 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
eki cetvellerin ilgili bölümlerine ilave edilmek kaydıyla Bakanlar Kurulunca
kadro iptal ve ihdas edilir."
B- DAYANILAN ANAYASA KURALLARI :
İptal istemine dayanak gösterilen Anayasa kuralları şunlardır :
"MADDE 7.-Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
"MADDE 63.- Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve
değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici
tedbirleri alır.
Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara
getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve
tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir."
"MADDE 64.- Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur.
Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve
sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır."
"MADDE 128.- Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer
kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları
kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer
kamu görevlileri eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işleri kanunla düzenlenir.
Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla
özel olarak düzenlenir."
III- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi içtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Orhan ONAR,
Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFEN-DİOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN,
Muammer TURAN, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, Adnan KÜKNER ve Oğuz
AKDOĞANLI'nın katılmalarıyla 2.9.1987 günü yapılan ilk inceleme toplantısında
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ :
Davanın esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenilen
yasa ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve ilgili öteki
yasama belgeleri incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A- 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun
3386 sayılı Kanun'la değiştirilen 7. maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarındaki bazı ibarelerle dördüncü fıkrası dava konusu yapılmıştır.
1- Sözü geçen birinci fıkrada, korunması gerekli taşınmaz kültür
ve tabiat varlıklarının Bakanlıkça doğrudan doğruya veya diğer ilgili kurum ve
kuruluşların uzmanlarının yardımlarından faydalanılarak tespit edileceği
belirtilmiştir.
Bu kanunda geçen "kültür varlıkları" sözüyle, tarih
öncesi ve tarihî devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili
bulunan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz
varlıkların; "tabiat varlıkları" sözüyle, jeolojik, tarih öncesi ve
tarihî devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri
bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan
değerlerin; "Bakanlık" sözüyle de Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın
kastedildiği; aynı Kanunun 3. maddesinde yapılan açıklamalardan
anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde, korunması gerekli kültür ve tabiat
varlıklarının tespitinin bir uzmanlık işi olduğu, bu işin emrinde idarî organlar
olan Bakanlıkça yapılamayacağı ileri sürülerek, sözü geçen fıkranın Anayasa'nın
63. maddesine aykırılığı sebebiyle iptali istenilmektedir.
Anayasa'nın 63. maddesiyle, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının
ve değerlerinin korunmasını sağlamak, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici
tedbirleri almak görevi Devlete verilmiştir. Devlet, bu görevini elbette
Anayasa'da belirtilen organlar vasıtasıyla yapacaktır.
Anayasa'nın 8. maddesiyle yürütme yetkisi ve görevi verilen
Bakanlar Kurulu'nun bir üyesi olan ve 112. maddesi gereğince kendi yetkisi
içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden sorumlu bulunan
Kültür ve Turizm Bakanı ile bakanlık kuruluşunun sözü geçen organlardan olduğu
tartışılmaz. Bakanlığın, kanunla kendisine verilen yetkiyi kullanarak,
korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespitini yaparken,
kuruluşunda bulunan uzmanlardan faydalanacağı da tabiîdir.
Kaldıki, dava konusu yapılan fıkrada, korunması gerekli taşınmaz
kültür ve tabiat varlıklarının tespitinde, Bakanlık görevlileri dışında
"diğer ilgili kurum ve kuruluşların uzmanlarının yardımlarından" da
faydalanılması öngörülmüştür.
Öte yandan, 2863 sayılı Kanun'un 6. maddesinde, korunması gerekli
kültür ve tabiat varlıklarının neler olduğu belirtilmiş bulunduğundan, Kültür
ve Turizm Bakanlığı'nın, kanunla verilen tespit yetkisini kullanırken, bu
maddede yer alan ilke ve örnekleri de gözönünde tutması gerekmektedir.
Açıklanan sebeplerle, 2863 sayılı Kanun'un değişik 7. maddesinin
birinci fıkrasında yer alan dava konusu kural Anayasa'ya aykırı bulunmamıştır.
2- Aynı maddenin ikinci fıkrasında "... Devletin imkânları
gözönünde tutularak, örnek durumda olan ve ait olduğu devrin özelliklerini
yansıtan yeteri kadar eser, korunması gerekli kültür varlığı olarak belirlenir"
denilmektedir.
Dava dilekçesinde, korunması gerekli kültür varlığının
belirlenmesinin Devletin imkânları ile sınırlandırılmış olmasını keyfi
takdirlerle, korunmaya alınması gereken varlığın korunmaya alınmamasına yol
açabileceği ileri sürülerek, fıkra metninde geçen "...Devletin imkânları
gözönünde tutularak ... yeteri kadar eser, korunması gerekli kültür varlığı
olarak belirlenir" ibarelerinin Anayasa'nın 63. maddesinin birinci fıkrası
ve 64. maddesine aykırılığı sebebiyle iptali istenilmektedir.
2863 sayılı Kanun'un 3. maddesinde "kültür varlıkları",
tarih öncesi ve tarihî devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla
ilgili bulunan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve
taşınmaz varlıklar olarak tanımlanmış; aynı maddede "koruma" ve
"korunma"nın ne anlama geldiği de açıklanmıştır. Bu açıklamaya göre,
"koruma" ve "korunma", taşınmaz kültür ve tabiat
varlıklarında muhafaza,bakım, onarım, restorasyon, fonksiyon değiştirme
işlemleri; taşınır kültür varlıklarında ise muhafaza, bakım, onarım ve
restorasyon işleri olup, bu işlem ve işlerin Devlete küçümsenemeyecek malî
külfetler yükleyeceği şüphesizdir.
Devlete böyle bir malî külfet yüklenirken, onun sahip olduğu
imkânlar gözden uzak tutulamaz. Bu imkânlar düşünülmeden, çok fazla eserin
korunmak için belirlenmesi, bunların gerektiği gibi korunamaması sonucunu da
doğurabilir.
Anayasa'nın 65. maddesinde, Devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda
Anayasa ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek,
malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği öngörülmüştür.
Kültür varlıklarının korunmasında da buna benzer bir kısıtlama getirilmesi
Devlete verilenkoruma görevinin amacına ve Anayasa Koyucunun iradesine ters
düşmez.
Öte yandan, dava konusu ibarelerin yer aldığı fıkrada, korunması
gerekli kültür varlıklarının seçiminde keyfî takdirleri önleyecek, bazı ölçüler
de getirilmiştir. Bu fıkrada, korunmak için belirlenecek kültür varlıklarının,
örnek durumda olması, ait olduğu devrin özelliklerini yansıtması gerektiği
söylendiği gibi, bu vasıftaki eserlerden yeteri kadarının korunmaya alınması da
öngörülmektedir.
Anayasa'nın Devlete, tarih, kültür ve tabiat varlıklarını ve
değerlerini koruma görevini veren 63. maddesiyle, Devletin sanat faaliyetlerini
ve sanatçıyı korumasını emreden 64. maddesi de bu koruma işlevinin Devletin
imkânları gözetilmeden, sınırsız olarak yapılması gerektiği şeklinde
yorumlanamaz.
Açıklanan sebeplerle, 2863 sayılı Kanun'un değişik 7. maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan dava konusu ibareler Anayasa'ya aykırı
bulunmamıştır.
3- Aynı maddenin dördüncü fıkrasıyla, korunması gerekli tabiat ve
kültür varlıklarının tespit ve tescili ile ilgili usul, esas ve kıstasların
yönetmelikte belirtileceği hükmü getirilmiştir.
Dava dilekçesinde, tarih ve kültür varlıklarının tespit ve
tescilinin bu varlıkların korunmasının esasını teşkil ettiği, tespit ve tescile
ilişkin usul. esas veya kıstasların yönetmelikle belirlenmesinin, kanunla
düzenlenmesi gereken bir konunun yönetmeliğe bırakılması anlamına geldiği ve bu
sebeple Anayasa'nın 7. maddesine aykırı olduğu ileri sürülerek, söz konusu
hükmün iptali istenilmektedir.
"Tabiat ve kültür varlıkları" ile "koruma ve
korunma"nın tanımları 2863 sayılı Kanun'un 3. maddesinde yapılmış;
korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının neler olduğu aynı
Kanunun 6. maddesinde açıklanmış; tespit ve tescilin nasıl yapılacağı da
değişik 7. ve 57.maddelerinde gösterilmiştir.
Bu konuda, yönetmelikle düzenlenebilecek olan, uygulama ile ilgili
hususlar olup; Anayasa'nın 124. maddesinde kanunların ve tüzüklerin
uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelik
çıkarılmasına da yetki verilmiş bulunduğundan yasama yetkisinin devri ve
Anayasa'nın 7. maddesine aykırılık söz konusu değildir.
Açıklanan sebeplerle 2863 sayılı Kanun'un değişik 7. maddesinin
dördüncü fıkrası hükmü Anayasa'ya aykırı bulunmamıştır.
Yekta Güngör ÖZDEN ileMustafa GÖNÜL fıkradaki "esaslar"
sözcüğünün iptali gerektiği düşüncesiyle bu görüşe katılmamıştır.
B- 2863 sayılı Kanun'un 3386 sayılı Kanun'la değiştirilen 17.
maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci cümlesiyle dördüncü fıkrası
dava konusu yapılmıştır.
1- Sözü geçen birinci fıkranın ilk iki cümlesi şöyledir :
"Bir alanın koruma kurulunca sit olarak ilânı, bu alandaki
imâr planı uygulamasını durdurur. Yapılanma hakları ile ilgili müktesep haklar
yönetmelikle belirlenir".
Dava dilekçesinde, Kanununbu hükmüne göre, yönetmelikle müktesep
hak oluşturulacağı, bunun da koruma amaçlı imâr planı yapma yetkisini
kısıtlayacağı; Devletin koruma görevini engelleyen ve sınırlayan bir durum
yaratacağı söylenerek, söz konusu hükmün Anayasa'nın 63. maddesine aykırı
olduğu; ayrıca kanunla yapılabilecek böylesine bir yetki sınırlaması
yönetmeliğe bırakıldığı için, Anayasa'nın yasama yetkisinin devredilemeyeceğine
dair olan 7. maddesine de aykırı bulunduğu ileri sürülmekte ve sözü geçen
fıkranın iptali istenilmektedir.
2863 sayılı Kanun'un 3. maddesinde "sit" tanımlanmıştır.
Buna göre, "tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin
ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimarî ve benzeri
özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, önemli tarihî hadiselerin
cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması
gerekli" alanlara sit denilmektedir.
Aynı Kanunun değişik 17. maddesinin birinci fıkrasında, bir alanın
koruma kurulunca sit olarak ilânının imâr planı uygulamasını durduracağı;
koruma amaçlı imâr planı yapılıncaya kadar, koruma kurulu tarafından bir ay
içinde geçiş dönemi yapı şartlarının belirleneceği; ilgili valilikler ve
belediyelerin anılan koruma amaçlı imâr planını en geç bir yıl içinde koruma
kurulunadeğerlendirilmek üzere vermek zorunda olduğu kurala bağlanmıştır.
Hükümetçe hazırlanan tasarıda bulunmayan "Yapılanma hakları
ile ilgili müktesep haklar yönetmelikle belirlenir" cümlesinin, sözü geçen
fıkraya, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu'nca eklendiği, TBMM. Tutanak Dergisinin incelenmesinden anlaşılmaktadır
(Dönem: 17, Cilt: 42, 118 inci Birleşim, 17.6.1987).
Komisyon raporunda bu ilâvenin ne maksatla yapıldığına dair bir
açıklama yoktur.
Sözü geçen fıkranın "Bir alanın koruma kurulunca sit olarak
ilânı, bu alandaki imâr planı uygulamasını durdurur" şeklindeki birinci
cümlesi, Anayasa'nın 63. maddesi ile verilen koruma görevinin yerine
getirilmesi ile ilgili, tabiî bir önlemi ifade ettiğinden, bu cümlede
Anayasa'ya herhangi bir aykırılık görülmemiştir.
İmâr planı uygulamasının durdurulduğu alanlarda, bu durdurmadan
önce, kanunla edinilmiş haklar varsa, bu müktesep hakların korunması da hukukun
ana ilkelerine uygun düşer.
Ancak, Kanun metnine Komisyonda eklenmiş olan "Yapılanma
haklan ile ilgili müktesep haklar yönetmelikle belirlenir" cümlesi,
yönetmelikle, kanunlarda bulunmayan bir takım müktesep haklar yaratılmasına
cevaz verecek mahiyettedir.
Öte yandan, Anayasa'nın 63. maddesinin ikinci fıkrasında :
"Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek
sınırlamalar ... kanunla düzenlenir" denilmekte olduğundan, sit olarak
ilân edilen alanlarda, yapılanma ile ilgili sınırlamalar gibi, bu sınırlamalara
getirilecek istisnaların da kanunla düzenlenmesi gerekir.
Bu itibarla, "Yapılanma hakları ile ilgili müktesep haklar
yönetmelikle belirlenir" cümlesi, Anayasa'nın 63. maddesine ve yasama
yetkisinin devredilemeyeceğine dair olan 7. maddesine aykırı bulunmuştur.
Necdet DARICIOĞLU ve Selçuk TÜZÜN bu görüşe katılmamıştır.
2- Aynı maddenin üçüncü fıkrasında, koruma amaçlı imâr
planlarının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları bakımından
kısmen değiştirilmesi ilgili kuruluşlarca gerekli görüldüğü ve bu hususta
koruma kurulu kararı alındığı takdirde, koruma kurulunun bu durumu ilgili
belediye, kurum ve kuruluşlara yazı ile bildireceği; dördüncü fıkrasında da,
değişiklik teklifinin bu tebligattan sonra en geç bir ay içinde belediye
meclisince karara bağlanacağı; bu süre içinde karar alınmadığı takdirde,
belediye meclisi kararına lüzum kalmaksızın, koruma kurullarınca karara
bağlanan hususlarda değişiklik teklifinin kesinleşeceği zikredilmiştir.
Dava dilekçesinde, sözü geçen dördüncü fıkra hükmüne göre, koruma
kurulunca, koruma amaçlı imâr planında yapılacak değişikliğin belediye
meclisinin kararma bırakıldığı, belediye meclisi değişikliği onaylamadığı
takdirde uygulama olanağının ortadan kalkacağı belirtilerek, bu fıkra hükmünün
Anayasa'nın 63. ve 64. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmekte ve iptali
istenmektedir.
3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmâr Kanunu'nun 8. maddesiyle,
belediye sınırları içinde kalan yerlerin nâzım ve uygulama imâr planlarının
yapılması, yaptırılması görev ve yetkisi ilgili belediyelere verilmiş, bu
planların belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe gireceği, onaylanmış
planlarda yapılacak değişikliklerin de aynı usullere bağlı olduğu kabul
edilmiştir.
2863 sayılı Kanun'un değişik 17. maddesinin dava konusu yapılan
dördüncü fıkrası hükmüne göre, koruma amaçlı imâr planlarında yapılması
istenilen değişikliklerin de ilgili belediye meclisinin onayına sunulması İmâr
Kanunu ile kabul edilen prosedüre paralel ve Anayasa'nın 127. maddesinde sözü
edilen yerinden yönetim ilkesine uygundur.
Belediye meclisinin onay işini sürüncemede bırakmasını önleyici
bir hükme de fıkra metninde yer verilmiş; değişiklik teklifinin, koruma
kurulunca gerekli tebligatın yapılmasından sonra, en geç bir ay içinde belediye
meclisince karara bağlanacağı; bu süre içinde gerekli karar alınmadığı
takdirde, belediye meclisi kararına lüzum kalmaksızın, koruma kurullarınca
karara bağlanan hususlarda değişiklik teklifinin kesinleşeceği kabul
edilmiştir.
Belediye meclisinin, süresi içinde alacağı yanlış bir karara
karşı, itiraz ve dava yolları da kapatılmamış olduğundan dava konusu fıkrada
yer alan hükümlerde Anayasa'ya aykırılık yoktur.
C- 2863 sayılı Kanun'un 3386 sayılı Kanunla değiştirilen 53.
maddesinde, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun hangi
üyelerden oluşacağı gösterilmiştir.
Buna göre, sözü geçen Kurul, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı
ve ilgili Müsteşar Yardımcısı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, Eski Eserler ve
Müzeler Genel Müdürü ile Turizm Genel Müdürü, Bayındırlık ve sikan Bakanlığının
ilgili Genel Müdürü veya Yardımcısı, Orman ve Vakıflar Genel Müdürleri veya
Yardımcıları, Koruma kurulları başkanlarından Kültür ve Turizm Bakanlığınca
seçilecek altı üyeden oluşacak; Kurula, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı, o
bulunmadığı zaman yardımcısı başkanlık edecektir.
Davadilekçesinde, kültür ve tabiat varlıklarını koruma hususunda
gerekli ilkeleri belirleyecek ve doğan sorunlarla ilgili olarak Bakanlığa
müşavirlik yapacak ve görüş bildirecek olan Koruma Yüksek Kurulu'nun Bakanlığın
emir ve kumandasında olan üyelerden oluştuğu, üyelerin bu görevleri dolayısıyla
Bakanlığa karşı herhangi bir güvenceleri bulunmadığı, böyle bir kurulun siyasî
iktidarın doğrultusu dışına çıkamayacağı, Devletin koruma görevinin objektif
bir şekilde gerçekleştirilemeyeceği gerekçe olarak gösterilip, sözü geçen
değişik 53. maddenin Anayasa'nın 63. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmekte
ve iptali istenmektedir.
Yukarıda da değinildiği gibi, Anayasa'nın Devlete verdiği, kültür
ve tabiat varlıklarını koruma görevinin, en başta bu görevle ilgili olan Kültür
ve Turizm Bakanlığı tarafından yerine getirilmesi gerektiğinden, Bakanlığa bu
konuda kanunla bir takım yetkiler tanınmış olması tabiîdir. Koruma Yüksek
Kurulu'nu oluşturacak bazı üyeleri seçme yetkisini de bunlar arasında saymak
gerekir.
Kaldıki, dava konusu olan 53. maddede, Koruma Yüksek Kurulu'nu
oluşturacak üyelerden sekizi birer birer sayılmış, geri kalan altısının da
koruma kurulları başkanları arasından seçileceği belirtilmiş olduğundan,
Bakanlığa bu konuda sınırsız bir yetki tanındığı da ileri sürülemez.
Maddede, Koruma Yüksek Kurulu'nu oluşturacağı belirtilen üyelerin
büyük çoğunluğu, konuyla yakından ilgili dairelerin başında bulunan, konunun
uzmanı olması gereken bürokratlardır. Bakanlığın, başkanlarından altısını
Koruma Yüksek Kurulu'na seçeceği koruma kurullarının ise arkeoloji, sanat
tarihi, müzecilik, mimarlık ve şehir plancılığı konularında uzmanlaşmış
kişilerle, görüşülecek konuya göre, ilgili belediye başkanlığı, Bayındırlık ve
İskân Müdürlüğü ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün teknik temsilcilerinden
oluşacağı, 2863 sayılı Kanun'un değişik 58. maddesinde yazılıdır.
Buna göre, büyük çoğunluğu konunun uzmanları arasından seçilmiş
olan Koruma Yüksek Kurulu üyelerinin meslekî ve vicdanî kanaatlarını bir tarafa
bırakarak, Bakan'ın emirlerine uyacakları; Bakan'ın da, görevini kötüye
kullanarak, bu Kurula kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını tehlikeye
düşürecek bazı yanlış kararlar almak hususunda baskı yapacağı, delili ve
dayanağı bulunmayan bir varsayımdan ibarettir.
Böyle bir varsayımla, sözü geçen 53. maddenin Anayasa'ya aykırı
olduğunu kabul etmek mümkün bulunmadığından, davacının iptal istemi yerinde
görülmemiştir.
D- 2863 sayılı Kanun'un 3386 sayılı Kanun'la değiştirilen 55.
maddesinin ikinci fıkrasında "Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kurulları
üyeleri Bakanın lüzum görmesi halinde kurumlarınca değiştirilebilir"
denilmektedir.
Dava dilekçesinde, bu hükmün âdeta kurul üyelerinin Bakan
tarafından azledilmesine imkân tanıdığı, bu kurulların böyle bir hüküm
karşısında siyasal iktidarın görüş ve politikaları dışında işlem yapması
olanaksız bulunduğundan, sözü geçen hükmün Anayasa'nın 63. maddesine aykırı
olduğu ileri sürülmekte ve iptali istenmektedir.
55. maddenin birinci fıkrasında, Koruma Yüksek Kurulu ve koruma
kurullarındaki tabiî üyelerin, üyeliklerinin kurumlarındaki görevleri süresince
devam edeceği; koruma kurullarına Yükseköğretim Kurumu tarafından seçilen
üyelerin üyeliklerinin 5 yıl süreli olduğu; bu üyelerin iki dönemi aşmamak
şartıyla yeniden seçilebilecekleri kabul edilmiştir.
Çeşitli kuruluşlardan gelen Koruma Yüksek Kurulu ve koruma
kurulları üyelerinin çalışmaları, birinci derecede, Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın görev ve sorumluluk alanlarıyla ilgilidir. Bu çalışmalar
sırasında, bazı üyelerin şahıslarıyla ilgili bir takım pürüzlerin ortaya
çıkması ve bu pürüzlerin hizmeti aksatması mümkündür. Dava konusu ikinci fıkra
ile Bakan'a verilen yetkinin böyle bir aksaklığı giderme amacına yönelik olması
gerekir. Fıkranın "... Bakanın lüzum görmesi halinde kurumlarınca
değiştirilebilir" şeklinde yazılmış olması, ilgili kuruma da bu konuda bir
takdir hakkı tanındığını göstermektedir. Kültür ve Turizm Bakanı'nın hissî ve
keyfî bir değişiklik talebine karşı, ilgili kurumun da bu talebi değerlendirme
ve değişikliğin uygun olup olmadığınakarar verme yetkisi bulunduğu kabul
edilmelidir.
Kültür ve Turizm Bakanı ile öteki kuruluşlara, sözü geçen kurul
üyelerini değiştirme hususunda, hiçbir hak ve yetki tanınmaması, hizmetin
gereği gibi görülememesi sonucunu da doğurabileceğinden, dava konusu ikinci
fıkra hükmü Anayasa'ya aykırı değildir.
Yekta Güngör ÖZDEN bu görüşe katılmamıştır.
E- 2863 sayılı Kanun'un 3386 sayılı Kanun'la değiştirilen 58.
maddesi koruma kurullarının oluşumunu belirlemektedir.
Dava dilekçesinde, pratikte tüm işlemleri yapan, işleri yürüten ve
gerçekleştiren koruma kurullarının, Yükseköğretim Kurulunca seçilerek
gönderilen iki üyesi dışında, bakanlıkların temsilcilerinden, yani memurlardan
oluştuğu, bu kurulun Bakanlığın emri ve isteği doğrultusunda hizmet yapmaya
mecbur olduğu ileri sürülmekte, sözü geçen madde hükmünün Anayasa'nın 63.
maddesine aykırılığı sebebiyle iptali istenilmektedir.
2853 sayılı Kanun'un Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek
Kurulu'nun oluşumuna ilişkin değişik 53. maddesinin iptali istemine karşı,
yukarıda açıklanan gerekçeler, koruma kurullarının oluşumu için de geçerli
bulunduğundan, değişik 58. madde ile ilgili iptal isteminin de aynı
gerekçelerle reddedilmesi gerekir.
F - 3386 sayılı Kanun'un Geçici maddesinde; "Koruma Yüksek
Kurulu ve koruma kurullarının teşkilatlanması maksadıyla iki ay içinde 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki cetvellerin ilgili bölümlerine ilâve
edilmek kaydıyla Bakanlar Kurulunca kadro iptal ve ihdas edilir"
denilmektedir.
Dava dilekçesinde, kadro ihdas ve iptalinin memur özlük haklarının
esasını teşkil ettiği, aylık ve ödenek koymayı veya aylık ve ödenekleri
kaldırmayı gerektiren bir işlem olduğundan bu işlemin kanunla yapılması
gerektiği belirtilerek, Bakanlar Kurulu'na bu hususta yetki verilmesinin
Anayasa'nın 128.maddesine aykırı olduğu ileri sürülmekte ve sözü geçen Geçici
Maddenin iptali istenmektedir.
Yurdumuzda memurlar için barem rejiminin kabul edildiği 1929
yılından beri, memur kadrolarının, kanunla konulup kaldırılması ilkesi
benimsenmiştir. 18.5.1929 tarihli ve 1452 sayılı Devlet Memurları Maaşatının
Tevhit ve Teadülüne Dair Kanun'un 2. maddesinde "Umumî bütçeden maaş alan
memurların derece ve maaşları merbut (2) numaralı kadro cetvelinde
yazılıdır" denilmektedir.
1452 sayılı Kanun'un yerine geçen 30.6.1939 tarihli ve 3656 sayılı
Devlet Memurları Aylıklarının Tevhit ve Teadülüne Dair Kanun'da da aynı usul benimsenmiş,
genel bütçeye dahil memur kadroları bu kanuna bağlı (1) sayılı cetvelde
gösterilmiştir.
3656 sayılı Kanun'dan sonra yürürlüğe konulan 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu'nun 1897 sayılı Kanun'la değişik 33. maddesinin ikinci
fıkrasında "Genel ve Katma Bütçeli kuruluşlarla bunlara bağlı döner
sermayeli kuruluşlar; kanunlarla kurulan fonlar, kefalet sandıkları ve Beden
Terbiyesi Bölge Müdürlüklerinde memur deyimine giren kişilere gördürülen
hizmetlerin gerektirdiği görevler için tespit olunan kadrolar Genel Kadro
Kanununda gösterilir..." denilerek kanunî kadro usulüne bağlı kalınmıştır.
13.12.1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. maddesinde; "Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin
2 nci maddesinin (a) ve (c) bendlerinde sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının
kadroları kanunla ihdas edilir" denilmekte; sözü geçen 2. maddenin fa)
bendinde, genel ve katma bütçelikuruluşlarla bunlara bağlı döner sermayeli
kuruluşlar, kanunlarla kurulan fonlar ve kefalet sandıkları; (c) bendinde ise,
özel kanunla kurulan kuruluş ve teşekküller ve hizmetlerini genel veya katma
bütçelerin transfer tertiplerinden aldıkları ödeneklerleyürüten kamu kurum ve
kuruluşları yer almaktadır.
190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin "Kadro cetvelleri"
başlıklı 4. maddesinde de, bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamına giren kurum ve
kuruluşlara ait kadroların ekli ! II ve III sayılı cetvellerde gösterileceği
belirtilmiştir.
Bu hükümlere göre; adı geçen kurum ve kuruluşlara ait kadroların
kanunla ihdas edilmesi ve kanuna ekli cetvellerde gösterilmesi gerekmekte ise
de; aynı Kanun Hükmünde Kararname'nin Geçici 2. maddesinde : "Bu Kanun
Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen cetveller ve cetvellerde yer alacak
kadrolar, ... engeç sekiz ay içerisinde hazırlanır ve Bakanlar Kurulu kararı
ile Resmî Gazete'de yayımlanır. Yayımlanan bu cetveller yürürlüğe girdiği
tarihte bu Kanun Hükmünde Kararnamenin eki sayılır" denilmek suretiyle,
belirtilen kurum ve kuruluşlara ait kadroların cetveller halinde düzenlenip
Kanun Hükmünde Kararname'ye eklenmesi hususunda Bakanlar Kurulu'na yetki
verilmiştir.
3386 sayılı Kanun'un dava konusu Geçici Maddesinde de, Koruma
Yüksek Kurulu ve koruma kurullarının teşkilatlanması maksadıyla, 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname'nin eki sayılan cetvellerin ilgili bölümlerine
eklenmek üzere, Bakanlar Kurulunca kadro iptal ve ihdası öngörülmüştür.
Kadro ihdas ve iptali bir yandan personelhukuku, öte yandan bütçe
rejimi ile ilgili bulunduğundan, dava konusu Geçici Madde ile Bakanlar Kurulu'na
verilen yetkinin Anayasa'ya uygun olup olmadığının bu iki açıdan incelenmesi
gerekir.
1- Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında :
"Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir" denilmektedir.
Yurdumuzda uygulanmakta olan personel rejiminde memurların
"görev ve yetkileri" ile "aylık ve ödenekleri" doğrudan
doğruya işgal ettikleri kadrolarla ilgilidir. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun değişik 33. maddesinde "Kadrosuz memur çalıştırılamaz"
denilmiş; 68. maddesinde de memurun derece yükselmesi yapabilmesi için
"Üst dereceden boş bir kadronun bulunması" şart koşulmuştur.
Memurun çalışması ve yükselmesi kadroya bağlı olduğuna göre,
Anayasa'nın kanunla düzenlenmesini emrettiği hususlar arasında, ilke olarak
kadronun da bulunduğunu kabul etmek gerekir.
Ancak, kadro konusu bütçe ile de sıkı sıkıya bağlı bulunduğundan,
bütçeleri kanun konusu olmayan mahallî idareler ile kamu iktisadî teşebbüsleri
gibi kurum ve kuruluşlar personeline ait kadroların, bu ilkenin dışında
tutulması mümkündür.
2- Kamu kurum ve kuruluşlarında personele yapılan ödemeler, bu
kurum ve kuruluşlar bütçeleri içindeki harcama kalemlerinin önemli ve vazgeçilmesi
mümkün olmayan bölümlerini oluşturur. Bir idarenin yıllık ödenek ihtiyacı
tespit edilirken, herşeyden önce, o idarede çalışan personelin kadroları vebu
kadroların gerektireceği harcamalar gözönünde tutulur. Personelle ilgili
ödeneklerin bir oldu-bitti haline gelmemesi için, bütçeyi kabul ve tasdik
edecek olan organın, kadroları da inceleyip onaylaması gerekir.
Anayasa'nın 162. maddesine göre, genel ve katma bütçeler Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından incelenip karara bağlandığından, aylık ve ödeneklerini
bu bütçelerden alacak olan memurların kadrolarının da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onayına sunulması, kanunla düzenlenmesi gerekir.
Öte yandan, Anayasa'nın 7. maddesinde "Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez"
denildiğinden, kanun konusu olan bir işlemin Bakanlar Kurulu'nca yapılması da
olanaksızdır.
Bu itibarla, Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kurullarının
teşkilatlanması maksadıyla, Bakanlar Kurulu'na kadro iptal ve ihdası yetkisi
veren, dava konusu Geçici Madde, Anayasa'nın 129., 162. ve 7. maddelerine
aykırı görülmüştür.
Necdet DARICIOĞLU, Servet TÜZÜN ve İhsan PEKEL bu görüşe
katılmamışlardır.
G- Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında "... Gereken
hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca
kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı günden
başlayarak bir yılı geçemez" denilmiş; 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddesinde de, Anayasa
Mahkemesi'nin bir kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün veya bunların belirli hükümlerinin iptali halinde meydana
gelecek olan hukukî boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici
mahiyette görürse, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca
kararlaştırması ve boşluğun doldurulması için Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ile Başbakanlığabilgi vermesi kurala bağlanmıştır.
3386 sayılı Kanun'un Geçici Maddesinin iptali, Koruma Yüksek Kurulu
ve koruma kurullarının teşkilatlanması maksadıyla, bu madde gereğince Bakanlar
Kurulu'nca ihdas edilen kadroların kanunî dayanağını ortadan kaldıracağından,
bu iptal hükmüyle kamu yararını ihlâl edici bir hukukî boşluk doğacaktır.
Oluşacak boşluğun Yasama Meclisince doldurulabilmesi için, iptal
hükmünün Resmî Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe
girmesi uygun görülmüştür.
V - SONUÇ :
17.6.1987 günlü, 3386 sayılı "2863 Sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna
Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun"un :
A- 2. maddesiyle değiştirilen 2863 sayılı Yasa'nın 7. maddesinin;
1- Birinci ve ikinci fıkralarındaki dava konusu ibarelerin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE oybirliğiyle,
2- Dördüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN ve Mustafa GÖNÜL'ün fıkradaki
"...esaslar..." sözcüğünün iptali gerektiği yolundaki karşıoyları ve
oyçokluğuyla,
B- 6. maddesiyle değiştirilen 2863 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin;
1- Birinci fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE oybirliğiyle,
2- Birinci fıkrasının "Yapılanma hakları ile ilgili müktesep
haklar yönetmelikle belirlenir" hükmünden oluşan ikinci cümlesinin
İPTALİNE, Necdet DARICIOĞLU ile Selçuk TÜZÜN'ün karşıoyları ve oyçokluğuyla,
3- Dördüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE oybirliğiyle,
C- 12. maddesiyle değiştirilen 2863 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE oybirliğiyle,
D- 13. maddesiyle değiştirilen 2863 sayılı Yasa'nın 55. maddesinin
ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
Yekta Güngör ÖZDEN'in karşıoyu ve oyçokluğuyla,
E- 15. maddesiyle değiştirilen 2863 sayılı Yasa'nın 58. maddesinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE oybirliğiyle,
F-Geçici maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Necdet
DARICIOĞLU, Servet TÜZÜN ve İhsan PEKEL'in karşıoyları ve oyçokluğuyla,
G- Geçici maddenin iptalinin doğurduğu hukukî boşluk kamu yararını
ihlâl edici nitelikte görüldüğünden Anayasa'nın 153. ve 2949 sayılı Yasa'nın
53. maddeleri uyarınca, iptal hükmünün, Resmî Gazete'de yayımlandığı günden
başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine oybirliğiyle,
28.6.1988 gününde karar verildi.
Başkan
Mahmut
C. CUHRUK
|
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
Mehmet
Şerif ATALAY
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
3386 nolu Yasanın 2863 nolu Yasada yaptığı değişikliklerden iptali
istenilen kimi kurallara ilişkin çoğunluk kararının katılmadığım bölümlerindeki
karşıoylarımın gerekçelerini sırasıyla açıklıyorum:
1. Değişik 7. maddenin dördüncü fıkrası, korunması gerekli
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespit ve tescili ile ilgili usuller,
esaslar ve kıstasların yönetmelikle belirtileceğini öngörmektedir. Tespit,
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının kimliğinin saptanmasıdır. Daha açık bir
anlatımla, hangi taşınmazın kültür ve tabiat varlığı olduğununbelirlenmesidir.
Bu işlem, kanunun temelini, özünü oluşturmaktadır. Olmayan şeyin korunması söz
konusu değildir. Korunacak şeyi nesneyi-varlığı tespit düzenlemenin asıl amacı,
işlevin en önemli konusudur. Böyle bir konuyu yasa yerine, yönetmeliğe, bir
Bakanlığın ya da Bakanlar Kurulu'nun yetkisine bırakmak, yasama yetkisinin
devri niteliğindedir. Tespit ve tescilin koşulları, bu konudaki ilkeler yasayla
düzenlenmeli, yöntem ve ayrıntı yönetmeliğe bırakılmalı idi. Yönetmeliğin bugün
uygun düzenlenmiş olması, yarın aykırı düzenlenmeyeceğini göstermez.
Anayasa'nın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesi "...
kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ... yönetmelikler
çıkarabilirler" hükmüyle, esasın, yasa konusu olacağını gösterdiği gibi
63. maddeside özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamaların yasayla
düzenleneceğini ikinci fıkrasında açıklamaktadır. Tespit ve tescil, özel
mülkiyetten çıkarma zorunluluğudur, özel mülkiyete getirilen sınırlamadır.
Bunun ilkesi (esasları) yasayla düzenlenir, yönetmeliğe bırakılamaz. Denetlenen
yasa maddesinin ikinci fıkrasını da "esaslar" sözcüğünün bulunması
Ana-yasa'nın 7, ve 63. maddelerine aykırıdır.
2. İptal istemi kapsamındaki 2863 nolu Yasanın değişik 55.
maddesinin ikinci fıkrası, Koruma Yüksek Kurulu ile koruma kurulları üyelerinin
Kültür ve Turizm Bakanı'nın gerek görmesi durumunda kurumlarınca
değiştirilebileceklerini öngörmektedir. Sözü edilen 55. maddenin birinci
fıkrasının ilk tümcesi (cümlesi), kurulların doğal (tabiî) üyelerinin
üyeliklerinin kurumlarındaki görevleri süresince süreceğini bildirmekle,
istenmeyen üyelerden asıl görevlerinin değiştirilmesi yoluyla kurtulma
olanağını getirmişken, ikinci fıkra uyarınca, Kültür ve Turizm Bakanı'nın
istemi üzerine bunların kurumlarınca geri çekilipyerlerine yardımcılarının
gönderilmesi yolunu açmıştır. Siyasal iktidar ağırlıklı kurul oluşunu yetersiz
görülüp, oluşturulan kurullardaki görevlileri yetkili-sorumlu bakanın isteğiyle
değiştirme kolaylığı getirmek, kişisel, siyasal ve giderek gelişigüzeluygulamalara
açık tutmaktır. Yönetimin sürekliliği, yansızlığı ve konunun Anayasa düzeyindeki
değeriyle önemi çalışma güvencesini zorunlu kılmaktadır. Bakana hiçbir nedene
bağlı olmadan ve Anayasa'nın 128. ve 129. maddeleri ile 657 nolu Yasayı hiçe
sayarcasına görevden alma, göreve son verme (azil) olanağını tanıyan hüküm,
Anayasa'nın 63. maddesindeki "... kültür ve tabiat varlıklarının ve
değerlerinin korunması ..." için alınması gereken önlemle
bağdaşmamaktadır. Haksızlığı giderme yolunun açık olması haksızlığı geçerli
kılmayı, hoşgörüyle karşılamayı gerektirmez. Ayrıca, hukuk devletinde bir görevli
böyle sınırsız biçimde bakanın istemine bırakılamaz. Yasa, değiştirme
nedenlerini saymalı idi. Bu yüzden çoğunluk görüşüne karşıyım.
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
KARŞIOY
YAZISI
1- 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun, 17.6.1987
günlü, 3386 sayılı Yasanın 6. Maddesiyle değiştirilen 17. Maddesinin birinci
fıkrasının ilk cümlesinde, "Bir alanın Koruma Kurulunca sit olarak ilânı,
bu alandaki imar plânı uygulamasını durdurur." denildikten sonra ikinci
cümlesinde, "Yapılanma hakları ile ilgili müktesep haklar yönetmelikle
belirlenir." hükmüne yer verilmiştir. 17. madde içindeki yeri itibariyle
ikinci cümle, daha çok, koruma amaçlı imarplânının yürürlüğe gireceği güne
kadar devam edecek olan süreyi kapsayan "geçiş dönemi" için geçerli
bir içerik taşımaktadır.
Yapılanma hakları ile ilgili müktesep hakların yönetmelikle
belirleneceğini öngören dava konusu ikinci cümle, kanımızca, yeni haklar ihdas
etmemekte ve idarece yeni haklar ihdas edilmesine olanak tanımamakta, sadece,
"yapılanma hakları" kapsamı içinde ve bu sınır aşılmamak kaydıyla,
kazanılmış hakların yönetmelikle belirlenmesini hükme bağlamaktadır. Söz konusu
düzenleme, ifade ve içeriği bakımından, Koruma Kurulunca sit olarak ilân edilen
alanlarda, bu kararın ilânından önce, imar mevzuatına uygun olarak alınmış olan
yapı ruhsatiyeleri ile eklerinden kaynaklanan hakların belirlenmesi dışında bir
anlam taşımamaktadır. Nitekim, 10.12.1987 günlü Resmî Gazete'de yayımlanan
"Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespit-Tescili
ve Sit Alanı İlânı Sırasındaki Müktesep Hakların Korunması İle İlgili
Yönetmelik"in adı ve "Müktesep Kaklar" başlığını taşıyan 9.maddesi
de, açıkça, aynı doğrultudaki değerlendirmelerin oluşturduğu bir düzenlemedir.
Bu bakımdan, 2863 sayılı Yasanın, özellikle 3386 sayılı Yasayla
değişik 17. maddesinin uygulanmasını sağlamak üzere yürürlüğe konulduğunda
kuşku bulunmayan "Yapılanma hakları ile ilgili müktesep haklar
yönetmelikle belirlenir." biçimindeki hükmün Anayasa'nın 7. ve 63.
maddeleriyle uyum içinde bulunmadığı söylenemez.
2- Koruma Yüksek Kurulu ve Koruma Kurullarının teşkilâtlanması
maksadıyla iki ay içinde 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki cetvellerin
ilgili bölümlerine ilâve edilmek kaydıyla Bakanlar Kurulunca kadro iptal ve
ihdas edileceğini hükme bağlayan 3386 sayılı Yasanın inceleme konusu Geçici
Maddesinin dayanağını, 13.12.1983 günlü, 1.87 sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 1., 2.,
3., 4., 8., 10. ve 46. maddeleri ile 13.12.1983 günlü, 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 4., Geçici 2. ve Geçici 3.
maddeleri oluşturmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Plân ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmeler sırasında tasarıya eklenen ve TBMM. Genel Kurulunca da benimsenerek
aynen kabul edilen söz konusu Geçici Madde ile Bakanlar Kuruluna verilen yetki,
Koruma Yüksek Kurulu ve Koruma Kurullarının teşkilatlanmasını sağlamaya yönelik
sınırlı ve işin mahiyet ve özelliği gereği tamamen teknik bir yetki
niteliğindedir. "190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki cetvellerin
ilgili bölümlerine ilâve edilmek kaydıyla" kadro iptal ve ihdas edilmesine
olanak tanıyan bu yetki, hizmetin düzenli biçimde ve kesintisiz yürütülebilmesi
için zorunlu olan sürekli ve sabit kadroların, kamu hizmetinin gereklerine
uygun olarak genişletilip daraltılabilmesini; zaman içinde ortaya çıkan yeni
durum ve gereksinmeler karşısında, kuruluş yasaları ya da hizmeti ihdas eden
yasalar uyarınca düzenleyici tasarruflarla değiştirilmesini mümkün kılan ilke
ve kurallara da uygun bulunmaktadır.
Sübjektif hak doğurmayan, yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun
olarak elde edilmiş hakları ortadan kaldırmayan dava konusu düzenlemenin,
Anayasal ilke ve kurallarla bağdaşmayan, bunlarla çelişen ve çatışan, özellikle
Anayasa'nın 7., 128. ve 162. maddelerine ters düşen bir yanı ve yönü yoktur.
2863 sayılı Yasanın 3386 sayılı Yasayla değiştirilen 17.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Yapılanma hakları ile ilgili
müktesep haklar yönetmelikle belirlenir." biçimindeki ikinci cümle hükmü
ile 3386 sayılı Yasanın Geçici Maddesinin "Anayasa ya aykırı olduğuna ve
iptaline" ilişkin olarak oyçokluğuyla oluşturulan karara yukarıda
açıklanan nedenlerle katılmamaktayım.
KARŞIOY
YAZISI
3386 Sayılı Kanun'un Geçici Maddesiyle Bakanlar Kurulu'na verilen
yetki sınırlı olup, teknik mahiyetteki bir konuyla ilgili bulunmaktadır.
Yasa Koyucu'nun ihtisas ve idare tekniğini gerektiren bir konuda
Bakanlar Kurulu'na işin mahiyetine uygun ve sınırlı bir biçimde yetki vermesi
yasama yetkisini kullanmaktan başka bir şey değildir.
Bunu yasama yetkisinin devredildiği ve konunun bütçe yönü üzerinde
durulmadığı anlamına almak doğru olmadığından Anayasa'nın 128., 162. ve 7.
maddelerine aykırılıktan söz edilemez.
Bu nedenlerle Anayasa'ya aykırı bularak iptalini kararlaştıran
çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
KARŞIOY
YAZISI
Başkanvekili Sayın Yekta Güngör ÖZDEN'in karşıoy gerekçesinin
birinci bölümüne katılmaktayım.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın124. maddesi Bakanlıklara Yasaların ve Tüzüklerin
uygulanmalarını sağlamak üzere yönetmelik çıkarmak yetkisi tanımaktadır.
Yasalara aykırı durumlara dayanılarak kazanılmış hak iddiasında
bulunulamaz.
Kazanılmış hakların tanınması ve korunması hukukun temel
ilkesidir.
Sadece uygulamayı kapsayan dava konusu bu ibare ile yeni bir
müktesep hak yaratılmamakta, gerek olmadığı halde, önce doğmuş bir hakkın
varlığı vurgulanmaktadır.
3386 Sayılı Yasa'nın 6. maddesiyle değiştirilen 2863 Sayılı
Yasa'nın, 17. maddesinin birinci fıkrasının "yapılanma hakları ile ilgili
müktesep haklar yönetmelikle belirlenir" hükmünden oluşan ikinci
cümlesinin belirttiğim nedenlerle Anayasa'ya aykırı olmadığı ve bu konudaki
iptal isteminin reddine karar verilmesi kanısında olduğumdan sayın çoğunluğun
bu konuya ilişkin görüşüne katılmıyorum.