ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1987/22
Karar Sayısı: 1988/19
Karar Günü: 13.6.1988
R.G. Tarih-Sayı :15.07.1988-19873
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti) TBMM Grubu Adına Grup Başkanı Erdal İnönü.
İPTAL DAVASININ KONUSU : Resmî Gazete'nin 30.6.1987 günlü, 19503.
sayısında yayımlanan 20.6.1987 günlü, 3394 sayılı "1580 Sayılı Belediye
Kanunu, 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 2972 Sayılı Mahallî İdareler
İle Mahalle Muhtarları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ve 3194
Sayılı İmar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun"un 1.,
2., 3., 4. ve6. maddeleriyle getirilen kimi hükümlerin Anayasa'nın Başlangıç
bölümüyle 2., 5., 10., 67., 68. ve 127. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali
istemidir.
II- YASA METİNLERİ :
A- İPTALİ İSTENEN YASA KURALLARI :
20.6.1987 günlü, 3394 sayılı Yasanın iptali istenen hükümleri de
içeren maddeleri şunlardır :
1. "MADDE 1.- 1580 sayılı Belediye Kanununun 93 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Başkanvekili ve geçici görevlendirme
MADDE 93. - Belediye başkanı; özürlü veya raporlu bulunacağı veya
beldeden görevli olarak ayrılacağı durumları dikkate alarak önceden, meclis
üyeleri arasından bir başkanvekilibelirler.
Belediye başkanlığı ve başkanvekilliğinin aynı zamanda boşalması
halinde, yeni başkan görevine başlayıncaya kadar il merkezi belediyelerinde
İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde valiler tarafından meclis üyeleri
arasından bir başkanvekili atanır. Belediye başkanlığı ile belediye meclisinin
aynı zamanda boşalması halinde ise yeni seçime veya belediye başkanının
görevine başlamasına kadar il merkezi belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer
belediyelerde valiler tarafından münasip bir başkanvekili atanır.
Belediyelerin seçilmiş organları veya bu organların üyeleri
hakkında görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile soruşturma veya kovuşturma
açılması halinde, İçişleri Bakanı geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar
bu organları veya organların üyelerini görevden uzaklaştırabilir.
Bu durumda bakanın teklifi Başbakanın onayı ile kesin hükme kadar
meclis üyeleri arasından geçici olarak bir başkan görevlendirebilir.
Belediye başkanının, görevini mazeretsiz ve kesintisiz olarak 20
günden fazla terk etmesi ve bu durumun mahallin en büyük mülki amirince tespit
edilmesi ve İçişleri Bakanlığına bildirisi üzerine idari yargı tarafından 1 ay
içinde verilecek kararla belediye başkanı başkanlıktan düşürülür."
2. "MADDE 2.- 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Bu durumda bakanın teklifi Başbakanın onayı ile kesin hükme kadar
meclis üyeleri arasından geçici olarak bir başkan görevlendirilebilir."
3. "MADDE 3.- 2972 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 4.- Belediye hudutları içinde birden fazla ilçe bulunan
büyük şehirlerde, büyükşehir belediye başkanı, büyükşehir ilçe belediye
başkanları seçimi için büyükşehir belediye hudutları içi bir seçim çevresidir.
Büyükşehir belediye hudutları içinde kalan ilçelerin belediye
meclisi üyeleri seçimlerinde her ilçe bir seçim çevresidir."
4. "MADDE 4.- 2972 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (b)
bendine, birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Büyükşehir belediyesinde yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde
büyükşehir belediye başkan adayları ile büyükşehir ilçe belediye başkan
adayları, yukarıdaki fıkrada gösterilen esaslara göre, düzenlenecek müşterek oy
pusulasında birlikte gösterilir ve birlikte seçilmiş olurlar."
5. "MADDE 6.- 2972 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin ikinci
ve üçüncü fıkraları üç fıkra olarak aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Hallerinde söz konusu organ için boşalmayı takip eden ilk yılın
Haziran ayının ilk pazar günü seçim tarihi olarak kabul edilir. Tespit edilecek
seçim tarihi, genel mahallî seçimlerin yapılacağı yıla gelirse o seçim
yapılmaz. 27.6.1984 tarihli 3030 sayılı Kanuna tabi olan organlarda vukubulan
boşalma hallerinde ise ara seçim yapılmaz.
Mülki amirlerin vaki boşalmaları ilçe seçim kuruluna bildirmeleri
üzerine, ilçe seçim kurulu seçim tarihini yukarıda belirtilen esaslara göre
tespit ve ilan eder.
İlçe seçim kurulu ilan işlemini tespit edilen seçim tarihinden en
az 60 gün önce yapar."
B- İLGİLİ YASA KURALLARI :
Dava konusu Yasanın, kimi hükümlerini değiştirdiği ve eklemeler
yaptığı yasaların değişiklikten önceki kuralları aynen şöyledir:
1) 1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 93. Maddesi : "Reislik
intihabı için meclisin içtimaa daveti Madde 93.- (19.7.1963-307)
Belediye başkanlığının herhangi bir sebeple boşalması veya izin,
hastalık ve işten çektirme gibi hallerde yeni başkan seçimi yapılmasına veya
başkanın görevine başlamasına kadar meclis her toplantı yılı başında içinden
bir üyeyi başkanvekili seçer. Buna rağmen ileride yeniden bir başkanvekili
seçilmesine lüzum hâsıl olduğu takdirde başkanvekilinin seçimi için vali
meclisi toplantıya çağırır.
Belediye başkanlığı ile belediye meclisinin aynı zamanda boşalması
veya meclis tarafından çağırmadan itibaren üç gün içinde başkanvekili
seçilmemesi hallerinde yeni seçime veya belediye başkanının görevine
başlamasına kadar il merkezi belediyelerinde İçişleri Bakanı ve diğer yerlerde
valiler tarafından münasip bir başkanvekili atanır."
2) 3030 sayılı Yasanın 9. Maddesi : "Organlar:
Madde 9. - Büyükşehir belediyesinin organları; "Büyük Şehir
Belediye Meclisi", "Büyükşehir Belediye Encümeni" ve "Büyük
Şehir Belediye Başkanı "dır.
Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin seçilmiş organları veya bu
organların üyeleri hakkında görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile soruşturma
veya kovuşturma açılması halinde İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak,
kesin hükme kadar bu organları veya organların üyelerini görevden
uzaklaştırabilir."
C- DAYANILAN ANAYASA KURALLARI :
İptal istemine dayanak gösterilen Anayasa kuralları şunlardır :
1. "BAŞLANGIÇ
Ebedî Türk vatan ve milletinin bütünlüğüne ve kutsal Türk
Devletinin varlığına karşı, Cumhuriyet devrinde benzeri görülmemiş bölücü ve
yıkıcı kanlı bir iç savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada;
Türk Milletinin ayrılmaz parçası olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
milletin çağrısıyla gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 harekâtı sonucunda, Türk
Milletinin meşru temsilcileri olan Danışma Meclisince hazırlanıp, Millî
Güvenlik Konseyince son şekli verilerek Türk Milleti tarafından kabul ve tasvip
ve doğrudan doğruya O'nun eliyle vazolunan bu ANAYASA :
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman
Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkılâp ve ilkeleri
doğrultusunda;
Dünyamilletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi
olarak; Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet varlığı, refahı, maddî ve manevî
mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız
Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmağa yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla
sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve
kanunlarda bulunduğu;
Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk millî menfaatlerinin, Türk
varlığının Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve
manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve
medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği
kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle
karıştırılmayacağı;
- Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu
yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
- Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî
sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde
ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve
hürriyetine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve
"Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat
talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde
saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan
ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur."
2. "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
3. "MADDE 5.- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk
milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti
ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surettesınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır."
4. "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
5. "MADDE67.- Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun
olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî
faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.
Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel
oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında
yapılır.
Seçimlerin ve halkoylamasının yapıldığı yılda, ay ve gün hesaba
katılmaksızın, 20 yaşına giren her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına
katılma hakkına sahiptir.
Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.
Silah altında bulunan er ve erbaşlarla, askerî öğrenciler, ceza ve
tevkif evlerinde bulunan tutuklular ve hükümlüler oy kullanamazlar."
6. "MADDE 68.- Vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usulüne
göre partilere girme ve partilerden çıkma hakkına sahiptir. Parti üyesi
olabilmek için yirmibir yaşını ikmal etmek şarttır.
Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez
unsurlarıdır.
Siyasî partiler, önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve
kanun hükümleri içinde faaliyetlerini sürdürürler.
Siyasî partilerin tüzük ve programları, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, millet egemenliğine,
demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz.
Sınıf veya zümre egemenliğini veya herhangi bir tür diktatörlüğü
savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayan siyasî partiler kurulamaz.
Siyasî partiler, yurt dışında teşkilâtlanıp faaliyette bulunamaz,
kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar
meydana getiremez, vakıfkuramazlar.
Hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları,
yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri,
kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları
hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, öğrenciler ve
Silahlı Kuvvetler mensupları siyasî partilere giremezler."
7. "MADDE 127.- Mahallî idareler; il, belediye veya köy
halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları
kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler
tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.
Mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden
yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
Mahallî idarelerin seçimleri, Anayasa'nın 67 nci maddesindeki
esaslara göre beş yılda bir yapılır. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel
yönetim biçimleri getirebilir.
Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını
kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim
yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında
soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların
üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar
uzaklaştırabilir.
Merkezî idare, mahallî idareler üzerinde, mahallî hizmetlerin
idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde
birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği
gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarî
vesayet yetkisine sahiptir.
Mahallî idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile,
kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri,
maliye ve kolluk işleri ve merkezî idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla
düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları
sağlanır."
III - İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Orhan ONAR,
Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFEN-DİOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN,
Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, Adnan KÜKNER ve
Ahmet Oğuz AKDOĞANLI'nın katılmalarıyla 1.9.1987 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV - ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenilen yasa
ve ilgili yasa hükümleri ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri,
öteki yasama belgeleri, 2949 sayılı Kanun'un 31. maddesinin üçüncü fıkrası
gereğince İktidar Partisi grubu adına Anayasa Mahkemesi'ne verilen 22.3.1988
günlü, 65 sayılı yazılı düşünce ve ekleri incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü :
A- 3394 SAYILI YASANIN 1. MADDESİ :
Bu maddeyle, 1580sayılı Belediye Kanunu'nun "Başkanvekilliği
ve geçici görevlendirme" başlıklı 93. maddesinin birinci fıkrasının,
ikinci fıkrasının birinci tümcesinin ve dördüncü fıkrasının iptali
istenmektedir. Dava konusu Yasanın Belediye Yasasının 93. maddesinde yaptığı
köklü değişiklikle, önceden belediye meclisince seçilen belediye başkanvekilinin
bundan böyle belediye başkanınca seçilmesi sağlanmıştır. Bu değişikliklerin
daha önce 27.5.1987 günlü Resmî Gazete'de yayımlanan 283 sayılı "1580
Sayılı Belediye Kanununun 93üncü Maddesinin Değiştirilmesi ve 27.6.1984 Tarihli
3030 Sayılı Kanunun 9 uncu Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname" ile gerçekleştirildiği, bu KHK'nin 27.5.1987 de TBMM1ne
sunulduğu, İçişleri Komisyonu tarafından gündemindeki tasarıyla
birleştirilmesiyle 3394 sayılı Yasa kapsamında yer aldığı anlaşılmaktadır.
1. Maddenin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
a. Anayasa'nın 127. Maddesi Yönünden İnceleme :
Anayasa gereği kuruluşları ayrı yasalarla düzenlenmiş üç ayrı
yerel yönetim biriminden en özgün yapıyı taşıyan belediyeler, 14.4.1930 günlü,
1580 sayılı Belediye Kanunu'na göre kurulmuşlardır. Bu yasaya göre, belediye
tüzelkişiliğinin organları, belediye meclisi, belediye encümeni ve belediye
başkanı olup belediyemeclisiyle belediye encümeni karar, belediye başkanı ise
yürütme organıdır. Belediyelerin karar organı olan belediye meclisleri, Anayasa
gereği seçimle göreve gelen belli sayıda üyelerden oluşur. Belediye başkanları,
1580 sayılı Yasanın 89. maddesi uyarıncabelediye meclisince kendi üyeleri
arasından ya da dışarıdan seçilirken 19.7.1963 günlü, 307 sayılı Yasayla halk
tarafından seçilmeye başlanmıştır. Bu uygulama 18.1.1984 günlü, 2972 sayılı
Yasanın 1. ve 2. maddeleri gereği, günümüzde de sürdürülmektedir.Anayasa'nın
127. maddesindeki yerel yönetimlerin hukuksal konumlarını, yapılarını ve
amaçlarıyla "yerinden yönetim" ilkesini gözeten yasakoyucu, belediye
başkanlarının da seçimle göreve gelmesi usulünü benimsemiştir. Kamu hizmetinin
sürekliliği ve aksamadanyürütülmesi temel amaç olduğuna göre, belediye
başkanının yokluğunda onun yerine görevi yürütecek kimsenin belirlenmesi
zorunluluk taşımaktadır. Başkanın yokluğu hallerinde yerine görev yapacak kimse
ancak "başkam/ekili" olabilecektir. Bu sıfatla işleriyürütecek
kimsenin, kimin tarafından belirleneceği sorunu dava konusudur. Başkanvekili,
sistem içinde düşünüldüğünde, belediye başkanı ve karar organı olmayıp onun
görev ve yetkilerini geçici olarak üstlendiğine göre, belediye başkanı
tarafından önceden belirlenmesinde Anayasa'nın 127. maddesine aykırı bir durum
yoktur. Yasama organı, Anayasa ile çizilen çerçevenin dışına çıkmadıkça
aykırılıktan söz edilemez. Başkanın, olası durumları gözeterek, hiçbir aksamaya
neden olmamak için onların önceden karşılanması olanağını hazırlamasında özgür
yönetim, yerinden yönetim, demokratik düzenleme ilkeleri çiğnenmiş olamaz.
Yasakoyucunun, belediye başkanvekilinin hukuksal konumunu göstermesi, bir
boşluğun doldurulması niteliğindedir. Fıkrada belirtilen durumlara bağlı,onlarla
sınırlı belirleme, organ seçimi sayılamaz. Bu nedenlerle incelenen fıkranın
Anayasa'nın 127. maddesine aykırı yanı görülmemiştir.
b. Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme :
Anayasa'nın 127. maddesine aykırı bulunmayan düzenlemenin bu
maddedeki ve yollama yaptığı öbür kurallara aykırı düşmeyen içeriğinin hukuk
devleti ilkesine aykırı olduğu da ileri sürülemez. Demokratik hukuk devleti
niteliği, demokrasi düzeniyle çatışmayan, hukuksal gerekleri gözardı etmeyen
kuralların yapısını oluşturur. İncelenen kuralda hukuka aykırı bir yön
saptanamamıştır.
c. Anayasa'nın 5. Maddesi Yönünden İnceleme :
Yukarıda açıklanan nedenlerle, dava konusu fıkranın devletin
demokrasiyi koruma amacına ters düşen bir yanı da bulunmamıştır.
Birinci fıkraya yönelik iptal istemi reddedilmelidir. Mahmut C.
CUHRUK, Yekta Güngör ÖZDEN, Muammer TURAN, Mustafa ŞAHİN ve Adnan KÜKNER bu
görüşe katılmamışlardır.
2. Maddenin ikinci fıkrasındaki "Belediye başkanlığı ve
başkanvekilliğinin aynı zamanda boşalması halinde ..." ibaresinin
Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
a. Anayasa'nın 127. Maddesi Yönünden İnceleme :
Bu fıkra, önceki fıkrayla birlikte incelendiğinde konu daha çok
açıklık kazanmaktadır. Belediye başkanlığı ve başkanvekilliğinin aynı zamanda
boşalması gibi birinci fıkradakinden daha önemli durumda atama yetkisinin,
İçişleri Bakanı'na ve valilere tanınmasındaki zorunluluk açıktır. Zorunluluğa
bağlı atama yetkisini içeren kuralın Anayasa'nın 127. maddesinin beşinci
fıkrasında öngörülen "idarî vesayet yetkisinden kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Merkezî yönetimin beşinci fıkrada belirtilen amaçlarla vesayet
yetkisini yasayla kullanması, gözetim ve denetim hakkının doğal sonucudur.
Yerel yönetimlerin özerkliğine dokunmadan, yerel yönetim birimlerinin işlem ve
eylemleri, organları, kararları ve görevlileri üzerinde sınırlı denetim hakkına
dayalı vesayet sistemi, Bakanın ve valilerin zorunlu nedenlere bağlı atama
yetkisini sakıncalı kılmamaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin 1.3.1985 günlü, Esas:
1984/2, Karar: 1985/6 sayılı kararındaki "idarî vesayet"le ilgili
bölüm yeterli açıklığı taşımaktadır. Bu ilkelere aykırı düşmeyen, birinci
fıkrayla haklı neden ve amaç yönünden uyum içinde olan ikinci fıkranın
Anayasa'nın 127. maddesine aykırı bir yanı yoktur. Seçilmesi zorunlu bulunmayan
vekilin seçilmiş belediye meclisi üyeleri arasından atanması sakıncalı sayılamaz.
Yasakoyucu, dava konusu maddenin birinci fıkrasındaki geçici boşalmaların,
ikinci fıkrada kesin-sürekli boşalmanın önlemini almıştır. Olağanüstü olarak
nitelendirilebilecek durumdaki atama,vesayet hakkının gereği olduğundan ve
boşalma durumuna bağlı bulunduğundan dava konusu ibarenin Anayasa'ya aykırılığı
söz konusu olamaz.
b. Anayasa'nın 2. ve 5. Maddesi Yönünden İnceleme :
Demokrasinin temelini, siyasal hakların, seçim ve kamusal
yetkilerin anayasal sınırının oluşturduğu Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında
vurgulanmıştır. Demokrasinin özüne aykırı bir durumun söz konusu olabilmesi
için yasakoyucunun Anayasa sınırları dışına çıkmış olması gerekir. Tanınan hak
ve özgürlükleri anayasal gerekler dışında sınırlamayan, Anayasa'nın 127.
maddesine dayanan düzenlemeler, demokratik hukuk devleti ilkesine ve bu yolla
da devletin demokrasiyi koruma amacına aykırı olamaz. Kaldıki, somut norm
denetiminde, konuyla doğrudan ilgili Anayasa kuralları varken dolaylı biçimde
ilgili hükümlere dayanılamaz.
Bu nedenlerle ikinci fıkradaki "Belediye başkanlığı ve
başkanvekilliğinin aynı zamanda boşalması halinde ..." ibaresine yönelik
iptal istemi reddedilmelidir.
Mahmut C. CUHRUK, Yekta Güngör ÖZDEN, Muammer TURAN ve Adnan
KÜKNER bu görüşe katılmamışlardır.
3. Maddenin dördüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
a. Anayasa'nın 127. Maddesi Yönünden İnceleme :
Dava konusu fıkra, üçüncü fıkradaki "görevden
uzaklaştırma" durumunda geçici olarak bir başkanın görevlendirilmesini
öngörmektedir. Sorun, "görevlendirme" gereğinden değil, Bakanın
teklifi ve Başbakanın onayı ile yapılmasından doğmaktadır. Uzaklaştırma durumu,
Anayasa'nın 127. maddesinin dördüncü fıkrasının tanıdığı yetkiye dayanmakla
birlikte, uzaklaştırılanın yerine doğrudan görevlendirme, bu uzaklaştırmanın
doğal sonucu olarak karşılanamaz. Uzaklaştırmaya yetkili olan makamla,
görevlendirmeye yetkili olan makamı "aynı makam" saymak 127. maddenin
amacı ve anlamı karşısında olanaksızdır. Merkezî yönetimin vesayet yetkisini
127. maddenin beşinci fıkrasının sınırladığı durumlar dışına taşırmak, yerel
yönetim ve yerinden yönetim ilkelerini yadsıma görünümündeki düzenlemelere
geçerlik tanımak düşünülemez. Yönetsel ilişkilerde hiyerarşik bağlantının olur
vereceği yetki, seçimi temel edinmiş özerk kuruluşlarda geçerli olamaz.
Belediye meclisinin çoğunluğu dışında herhangi bir üyesinin siyasal nedenlerle,
hukukla bağdaşmayan amaçlarla başkan olabilmesine yolaçan düzenleme, merkezî
yönetimin vesayet dışı müdahalesine açık çağrıdır. Bu belirlemeyi merkezî
yönetimin siyasal kimlikli organlarına yaptırmak Anayasa'ya aykırıdır. Atamanın
geçici ya da sürekli olması sonucu etkilemediği gibi, soruşturma ve kovuşturma
açtırmak, bu nedenlerle görevden uzaklaştırmak olanağı her zaman bulunduğundan
"geçici" atama, "sürekli" atamaya da dönüşebilir.
Anayasa Mahkemesi'nin 3420 sayılı Yasayla ilgili olarak 127.
maddeyi, bu maddedeki ilkeleri değerlendiren 13.6.1988 günlü, Esas : 1988/14,
Karar : 1988/18 sayılı kararında bu konuda yeterli açıklık bulunduğundan burada
yinelenmesine gerek görülmemiştir.
Bu nedenlerle düzenleme Anayasa'nın 127. maddesine aykırıdır.
b. Anayasa'nın 68. Maddesinin İkinci Fıkrası Yönünden İnceleme :
Konunun, siyasî partileri demokratik siyasî yaşamın vazgeçilmez
öğesi sayan 68. maddenin ikinci fıkrasıyla bir ilgisi yoktur.
c. Anayasa'nın 2. ve 5. Maddeleri Yönünden İnceleme :
Belediye tüzelkişiliğinin karar organı ve en önemli öğesi olan
belediye meclisini dışlamak suretiyle siyasal amaçlı gereksiz müdahalelere ve
azınlığı temsil eden bir üyenin başkan olarak görevlendirilmesine yol açan,
Anayasa'nın 127. maddesindeki ilkelere ters düşen, bir anlamda da seçme ve
seçilme hakkını etkileyen düzenleme, demokratik hukuk devleti ilkesiyle ve
devletin demokrasiyi koruma amacıyla bağdaşamayacağı için Anayasa'nın 2. ve 5.
maddelerine aykırılık belirgindir.
Dördüncü fıkra iptal edilmelidir.
Necdet DARICIOĞLU, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL ve
Selçuk TÜZÜN bu görüşe katılmamışlardır.
B - YASANIN 2. MADDESİ :
Bu maddeyle Belediye Yasası'nın 93. maddesinin dördüncü fıkrasına
koşutluk sağlamak için 27.6.1984 günlü, 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin
Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun'un 9. maddesine bir fıkra eklenerek, büyükşehir ve bağlı ilçe
belediyelerinin seçilmiş organları ya da bu organların üyeleri hakkında
görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle soruşturma ya da kovuşturma açılması
üzerine İçişleri Bakanı'nın geçici bir önlem olarak, kesin hükme kadar bu
organları ya da üyelerini görevden uzaklaştırması durumunda Bakanın teklifi
Başbakanın onayı ile kesin hükme kadar belediye meclisi üyeleri arasından
geçici olarak bir başkanın görevlendirilebilmesi öngörülmüştür.
Yukarıda 1580 sayılı Yasanın 93. maddesinin dördüncü fıkrasında,
büyükşehir ve bağlı ilçeler dışındaki belediyeler için öngörülen düzenleme,
şimdi incelenen 2. maddede büyükşehir ve bağlı ilçe belediyeleri için
yinelenmiştir. Konunun Anayasa'nın 68. maddesinin ikinci fıkrasıyla bir ilgisi
bulunmamakla birlikte, dava konusu 1. maddenin, 1580 sayılı Yasanın 93.
maddesinin dördüncü fıkrası için açıklanan Anayasa'nın 2., 5. ve 127.
maddelerine aykırılık gerekçeleri, 3420 sayılı Yasanın 2. maddesiyle 3030
sayılı Yasanın 9. maddesine eklenen fıkraiçin de geçerlidir.
Açıklanan nedenlerle bu fıkra iptal edilmelidir. Necdet
DARICI-OĞLU, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL ve Selçuk TÜZÜN bu
görüşe katılmamışlardır.
C- YASANIN 3. MADDESİ :
Bu maddeyle, 18.1.1984 günlü, 2972 sayılı Mahallî İdareler ile
Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun'un 4. maddesi
değiştirilerek, birinci fıkrada belediye sınırları içinde birden fazla ilçe
bulunan büyükşehirlerde büyükşehir belediye başkanı ile büyükşehir ilçe
belediye başkanları seçimi için büyükşehir belediye sınırları için seçim
çevresi; ikinci fıkrada da büyükşehir belediye sınırları içinde kalan belediye
meclisi üyeleri seçimlerinde her ilçe bir seçim çevresi sayılmıştır.
Büyükşehir adı, Resmî Gazete'nin 8.12.1981 günlü, 17538. sayısında
yayımlanan ve 1982 yılı sonuna kadar yürürlükte kalan; 2561 sayılı
"Büyükşehirlerin Yakın Çevresindeki Yerlerinin Ana Belediyelere
Bağlanmaları Hakkında Kanun" ile mevzuatımıza girmiştir. Anayasa'nın 127.
maddesi gereği yürürlüğe konulan 2972 sayılı Yasa, büyükşehir yönetimiyle
ilgili ilkeleri getirmiş, yerel yönetimlerin seçimlerini ayrıntılarıyla
göstermiş, Geçici 5. maddesinde "Bu kanunda seçim usul ve esasları hükme
bağlanan büyükşehir yönetiminin hukukî statüsü, bu Kanunun yürürlüğünü takip
eden ilk seçimin oy verme gününden önce (25 Mart 1984), 17.6.1982 gün ve 2680
sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Kuruluş, Görev ve Yetkilerinin Düzenlenmesi
ile ilgili Yetki Kanununda belirtilen esas ve usullere uygun olarak çıkarılacak
kanun hükmündeki kararnamelerle düzenlenir" denilerek kuruluşun temeli
gösterilmiştir. Bu maddeye göre çıkarılan 195 sayılı, Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde, Kararname ile bu Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında 3030 sayılı Yasa, hukuksal konumu açıklığa
kavuşturmuştur. Sözü edilen bu 3030 sayılı Yasanın 5. maddesine göre,
büyükşehir, belediye sınırları içinde birden fazla ilçe bulunan şehirler; ilçe
belediyesi de büyükşehir sınırları içinde kalan ilçelerde kurulan belediyeler
olarak tanımlanmaktadır. Büyükşehirlerde "Büyükşehir belediyesi", büyükşehir
sınırı içindeki ilçelerde de ilçenin adını taşıyan "ilçe belediyesi"
bulunur. Yasa, büyükşehir belediyelerinin sınırlarını, adını aldıkları
büyükşehirin belediye sınırları, ilçe belediyelerininsınırlarını da bu
ilçelerin büyükşehir belediyesi içinde kalan kısımlarının sınırı olarak
göstermiştir. 25.3.1984 de yapılan yerel yönetimler seçimi ile Ankara, İstanbul
ve İzmir büyükşehir belediyeleri oluşmuş, daha sonra çıkarılan 3306, 3391, 3398
ve 3399sayılı yasalarla, sırasıyla, Adana, Bursa, Gaziantep ve Konya'da
büyükşehir belediye sistemine geçilmiştir. Günümüze kadar 7 büyükşehir
belediyesi ile 32 bağlı ilçe oluşmuştur.
Dava konusu düzenlemeye göre, büyükşehir ve bağlı ilçe belediye
başkanlığı ile belediye meclisleri seçimleri çevreleri yeniden belirlenmiştir.
Bu durumda, özellikle, bağlı ilçe belediye başkanları için seçim çevresi
"büyükşehir belediye sınırları" olarak genişletilmiş, herhangi bir
ilçenin seçmenine tüm ilçe belediye başkanlarınınseçiminde söz hakkı
tanınmıştır. Örneğin, Fatih'te oturan seçmen Kartal, Çankaya'da oturan seçmen
de Mamak belediye başkanı için oy kullanacak, onları seçebilecektir.
Yasanın genel gerekçesinde "... aynı partiden seçilecek
başkanların uyumlu ve koordineli çalışmaları sağlanarak beldelerin her türlü
hizmetlerinin süratli, verimli ve ekonomik bit şekil de yürütülmesinin
amaçlandığından söz edilmiştir.
1. Maddenin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
a. Anayasa'nın 127. ve 67. Maddeleri Yönünden İnceleme :
Anayasa'nın 127. maddesi, yerel yönetimleri, yasada gösterilen
karar organlarının seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan tüzelkişiler
olarak tanımlarken kuruluş, görev ve yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine
uygun biçimde yasayla düzenleneceğini, seçimlerinin de Anayasa'nın 67.
maddesindeki esaslara göre yapılacağını öngörmüştür. Yerinden yönetimin doğal
sonucu olarak özerklik taşıyacaklar, karar organları serbestçe oluşacak, karar
alma özgürlükleri bulunacaktır. Merkezî yönetim ve onun hiyerarşisi dışında,
seçimle oluşturulan kendi organlarının aldığı kararları uygulama yetkisine de
sahip olan bu kuruluşlar demokratik yapının temelidir. Öğretide, uygulama alanı
bakımından "yer yönünden yerinden yönetim" nitelemesiyle sözü edilen
yönetim türünde, yöresel gereksinmeler için örgütlenme temel alınmakla, organlarının
halk tarafından seçilmesi ilkesi benimsenmektedir. Demokratik katılıma ilk
aşamada etkinlikle anlam kazandıran bu örgütlerin tanımına, yapısına, işlevine,
amacına uygun oluşum yöntemleri getirilmesi zorunludur. Belediye başkanlarının
doğrudan halk tarafından seçilmesi geleneğinin kurulmuş olması, seçimi olumsuz
yönde etkileyen, yapay seçim çevreleriyle oyların yalnızca amaçlanan doğrultuda
yoğunlaşmasını sağlayarak halkın seçmesini sözde bırakan düzenlemeleri geçersiz
kılar. Anayasa'nın büyük yerleşim merkezleri için yasayla özel yönetim
biçimleri getirilebileceğine ilişkin 127. maddesinin üçüncü fıkrası yanlış
yorumlanıp Anayasa'nın 67. maddesine aykırı biçimde özel seçim yöntemleri
getirilemez. Bağımsız seçim çevreleri birbirine etkin duruma sokulup karma
yapılamaz. Yeni düzenleme, bir yerel yönetim sınırları içindeki seçmenleri bir
başka yerel yönetim yöneticisi için oy vermek zorunda bırakmaktadır. Bu
nedenle, öncelikle Anayasa'nın 127. maddesinin birinci fıkrasına aykırıdır.
Maddenin üçüncü fıkrası, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimi
getirilebileceğini açıklamış, seçim konusunda özel bir sistemi öngörmemiştir,
yasakoyucu 67. maddedeki esaslarla bağlı tutulmuşken, bu sınırları zorlayan
dava konusu kural maddedeki esaslarla bağlı tutulmuşken, bu sınırları zorlayan
dava konusu kural 127. maddenin üçüncü fıkrasına da aykırıdır.
İlçe belediye meclisini yalnız ilçedeki seçmenler seçerken, ilçe
belediye başkanını, üstelik büyükşehir belediye başkanına bağımlı olarak tüm
büyükşehirlerdeki seçmenlerin seçmesi, bunu sağlayacak biçimde seçim çevresi
belirlemesi 127. maddenin amacına ve anlamına aykırı düşmektedir. Getiriliş
amacını aşan, Anayasa'nın 13. maddesindeki gereklerle uyuşmayan düzenlemeye
geçerlik tanınamaz. Başkanlararası uyumdan söz edilerek yasal ilişkilerin
kişiselleştirilmesi, belediye meclislerinin, meclislerle başkanların uyumunun
gözardı edilmesi aykırılığı somutlaştıran belirtilerdir.
Serbest seçme hakkı, özgür ve demokratik yönetimin ön koşulu,
hukuksal simgesidir. Bu hak, ikili seçim çevresi sisteminden olumsuz biçimde
etkilenecektir. Seçmen, kendi bölgesi dışında başka bölge için oy kullanmak
zorunda bırakılmakta, belediye başkanlığı ve meclis üyeliği birbirinden
koparılarak belediye tüzelkişiliğinin oluşumu ilgisiz bölge seçmeninin
müdahalesine açılmaktadır. Her türlü etkiden, uzak oy kullanma, istediği gibi
oy kullanma durumuyla bağdaşmayan, seçmeni bağımlı kılan, ilçesinde en çok oyu
aldığı için seçilmesi gereken adayı, seçmeni daha çok olan ilçede oy alamadığı
için kaybeden durumuna düşürecek seçim çevresi sistemini getiren fıkra,
Anayasa'nın 67. maddesine aykırıdır.
b. Anayasa'nın Başlangıç Kısmı ile 2. ve 5. Maddeleri Yönünden
İnceleme :
Anayasa'nın ilgili teme! hükmü 127. ve onun esaslarına yollama
yaptığı 67. maddesine aykırı olan kural, "Anayasa'da gösterilen hürriyetçi
demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni"ni, tüm işlem,
eylem ve oluşumların hukuka uygunluğunu zorunlu kılan "hukuk devleti"
ilkesini, demokratik örgütlenmeyi yerel yönetimler düzeyinde olumsuz
etkileyerek devletin demokrasiyi koruma amacını zedelediği için Anayasa'nın
Başlangıç kısmına, 2. ve 5. maddelerine aykırıdır.
Anayasa'nın 127. maddesi açıkça 67. maddedeki esasları,
öngörmektedir. Belediye meclisine ayrı, belediye başkanına ayrı seçim çevresi,
yerel yönetimler için ikili bir sistemi gündeme getirmekte, Anayasa
Mahkemesi'nin 3420 sayılı yasanın kimi maddelerinin iptaline ilişkin 13.6.1988
günlü, Esas : 1988/14, Karar:1988/18 sayılı kararın 9. madde bölümündeki
gerekçeleri incelenen birinci fıkra için de geçerli kılmaktadır.
Birinci fıkra iptal edilmelidir. Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN,
İhsan PEKEL ve Selçuk TÜZÜN bu görüşe katılmamışlardır.
2. Maddenin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Gerçekte 2972 sayılı Yasanın 4. maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları, kendi anlamları bakımından, birbirini tamamlamakta, bir bütünü
oluşturmaktadır. Ancak, birinci fıkranın iptalinden sonra bağımsız kalan ikinci
fıkranın bu biçimi ve içeriğiyle Anayasa'nın herhangi bir maddesine aykırılığı
söz konusu değildir.
Bu fıkraya yönelik iptal istemi reddedilmelidir.
D- YASANIN 4. MADDESİ :
Bu maddeyle, 2972 sayılı Yasanın 18. maddesinin (b) bendine,
birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkra, iptal davasının açılmasından
sonra çıkarılan 31.3.1988 günlü, 3420 sayılı yasanın 9. maddesiyle
değiştirildiğinden bu fıkraya yönelik konusu kalmayan dava hakkında karar
verilmesine gerek görülmemiştir.
E- YASANIN 6. MADDESİ :
2972 sayılı Yasanın 29. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarını üç
fıkra olarak değiştiren bu maddenin ilk iki fıkrasının iptali istenmiştir. 3394
sayılı Yasanın 6. maddesinin "29. maddenin ikinci fıkrası" olarak
kabul ettiği fıkrayı, 3420 sayılı Yasanın 11. maddesi "birinci fıkranın
son bendi" olarak göstermiştir.
1. Davadan sonra yürürlüğe giren 31.3.1988 günlü, 3420 sayılı
Yasanın 11. maddesiyle 29. maddenin birinci fıkrasının son bendi (3394 sayılı
yasaya göre ikinci fıkra) değiştirilip bu bentten sonra gelmek üzere bir fıkra
eklenerek, iptali istenen iki fıkraya yönelik davanın konusu kalmadığından bu
hususta da karar vermeye gerek görülmemiştir.
2. Maddenin ve 2972 sayılı Yasanın 29. maddesinin "Mülkî
amirlerin vaki boşalmaları ilçe seçim kuruluna bildirmeleri üzerine, ilçe seçim
kurulu seçim tarihini yukarıda belirtilen esaslara göre tesbit ve ilân
eder" biçimindeki üçüncü (3394 sayılı Yasaya göre dördüncü olan) fıkrası,
Anayasa Mahkemesi'nin 13.6.1988 günlü, Esas : 1988/14, Karar: 1988/18 sayılı
kararıyla iptal edilmiş olduğundan bu konuda da karar verilmesine gerek
görülmemiştir.
V- SONUÇ :
20.6.1987 günlü, 3394 sayılı "1580 Sayılı Belediye Kanunu,
3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 2972 Sayılı Mahallî İdareler
ile Mahalle Muhtarları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ve 3194
Sayılı İmar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun"un;
A- 1. maddesiyle değiştirilen 14.4.1930 günlü, 1580 sayılı
Belediye Kanunu'nun 93. maddesinin :
1. Birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin reddine, Mahmut C. CUHRUK, Yekta Güngör ÖZDEN, Muammer TURAN, Mustafa
ŞAHİN ve Adnan KÜKNER'in karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
2. İkinci fıkrasındaki "Belediye başkanlığı ve
başkanvekilliğinin aynı zamanda boşalması halinde ..." ibaresinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine Mahmut C. CUHRUK, Yekta
Güngör ÖZDEN, Muammer TURAN ve Adnan KÜKNER'in karşıoyları ve oyçokluğuyla,
3. Dördüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline,
Necdet DARICIOĞLU, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN, İhsan PEK-EL ve Selçuk
TÜZÜN'ün karşıoyları ve oyçokluğuyla,
B- 2. maddesiyle 27.6.1984 günlü, 3030 Sayılı Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun'un 9. maddesine eklenen fıkranın Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve iptaline Necdet DARICIOĞLU, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN, İhsan
PEKEL ve Selçuk TÜZÜN'ün karşıoyları ve oyçokluğuyla,
C- 3. maddesiyle 18.1.1984 günlü, 2972 sayılı Mahallî İdareler ile
Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun'un 4.
maddesinde yapılan değişikliğin :
1. Birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline,
Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN, İhsan PEKEL ve Selçuk TÜZÜN'ün karşıoyları ve
oyçokluğuyla,
2. İkinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin reddine oybirliğiyle,
D- 4. maddesiyle 2972 sayılı Yasa'nın 18. maddesinin (b) bendine,
birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkra [le 6. maddesiyle
değiştirilen 2972 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında
üç fıkra olarak yapılan yeni düzenlemenin "Hallerinde söz konusu organ
için boşalmayı takip eden ilk yılın Haziran ayının ilk pazar günü seçim tarihi
olarak kabuledilir..." ve "... 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanuna
tabi olan organlarda vuku bulan boşalma hallerinde ise ara seçim
yapılmaz." hükümleri 31.3.1988 günlü, 3420 sayılı "298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun, 2820sayılı
Siyasî Partiler Kanununun ve 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun"un 9. ve 11. maddeleriyle değiştirildiğinden,
konusu kalmayan bu fıkralarailişkin istemler hakkında karar verilmesine yer
olmadığına oybirliğiyle,
E- 6. maddesiyle 2972 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin ikinci ve
üçüncü fıkralarını üç fıkra olarak değiştiren düzenlemenin "Mülkî
amirlerin vaki boşalmaları ilçe seçim kuruluna bildirmeleri üzerine, ilçe seçim
kurulu seçim tarihini yukarda belirtilen esaslara göre tespit ve ilan
eder" hükmü Anayasa Mahkemesi'nin 13.6.1988 günlü, Esas : 1988/14, Karar:
1988/18 sayılı kararıyla iptal edilmiş olduğundan bu konuda da karar
verilmesine yerolmadığına oybirliğiyle,
13.6.1988 gününde karar verildi.
Başkan
Mahmut
C. CUHRUK
|
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Muammer
TURAN
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
Adnan
KÜKNER
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
İdarenin bütünlüğü içerisinde özerk bir yerinden yönetim idaresi
olan belediyelerde, bazı hallere münhasır da olsa belediye başkanvekillerinin
seçim yoluyla değil de, yerine göre belediye başkanı, vali, İçişleri Bakanı ya
da Başbakan tarafından atama suretiyle işbaşına getirilmelerine olanak
sağlayan, 1580 sayılı Yasanın 20.6.1987 günlü, 3394 sayılı Yasa ile değişik 93.
maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının ilk tümcesi hükümleri,
Anayasa'nın 127. maddesinde ifadesini bulan yerinden yönetim ilkesine
aykırıdır.
Bu itibarla iptal isteminin reddi yönünde oluşan çoğunluk görüşüne
karşıyım.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
3394 sayılı Yasa ile gerçekleştirilen değişikliklerin kimine
yönelik iptal istemini reddeden çoğunluk görüşüne karşı kullandığım oylarımın
gerekçelerini aşağıda sırasıyla açıklıyor, ayrıca, görüşlerimle çatışmayan öbür
karşıoy gerekçelerine de katıldığımı belirtiyorum :
1 - Anayasa Mahkemesi kararının A/1 bölümü, belediye meclislerini
dışlayan, demokrasinin çoğulcu ve katılımcı niteliğini yadsıyan bir anlam
taşımaktadır. Anayasa'nın 127. maddesinin ilkeleştirdiği "yerel
yönetim" kurumu ve "yerinden yönetim" kavramlarıyla çelişen
çoğunluk görüşü belediye başkanını,belediye meclisinin önüne almakla, üstüne
çıkarmakla kalmayıp ona meclise egemen bir konum kazandırmış, bir tür yerel
parlamento sayılacak belediye meclisi üyelerini atama-görevlendirme yetkisini
başkana tanımıştır. Bu yöntem, partizanlığı körükleyip yaygınlaştıracak
sakıncalı bir anlayışın ürünü olabilir. Kurumlan yıpratacak, doğrulanmış
gelenekleri yıkacak, demokrasiyi yozlaştıracak düzenlemelere yasakoyucunun
takdir yetkisini yanlış değerlendirerek, geçerlik tanımak, Anayasa'dan ödün
vermektir. İktidargrubunu mutlak etken ve egemen kılmak amacıyla yürürlüğe
konulan hukuka karşı "oyun" niteliğindeki kurallar hoşgörüyle
değerlendirilemez. Meclisin kendi yöneticisinin vekilini belirleme hakkını
elinden alıp bir kişiye vermek, o kişiyi meclise karşı güçlükılmaya yönelik bir
düzenlemedir. Bu yapı demokrasi kavramına ters düştüğü gibi 127. maddenin
özüne, sözüne ve amacına aykırıdır. Hukuk devleti ilkesi bu tür kurallarla
sarsılmaktadır. Organın seçimle gelmesini öngören Anayasa'ya karşın atama
yöntemi, kabulü olanaksız bir durumdur.
2- Anayasa'nın 127. maddesinin beşinci fıkrasındaki "idarî
vesayet yetkisi"ni sözü edilen bu fıkradaki amaca aykırı biçimde
genişleterek, ilkelerinin ve yönteminin yasayla belirlenmesi uygunluğunun
kanıtı sayıp uygulamak büyük yanlışlıktır. Anayasa, idarî vesayeti belli
amaçlarla sınırlamış, ilke ve yönteminin bu sınırlar gözetilerek yasada
belirtileceğini öngörmüştür. Geniş vesayet yetkisi demokrasiyle bağdaşmaz,
hukuka aykırı bir nitelik taşırken bu daha ağır, baskıcı biçimde yerel
yönetimlerde egemen kılmak Anayasa'nın anlamıyla uyuşmamaktadır. Bakanı ve
valileri, belediye başkanlığı ile başkanvekilliğinin aynı zamanda boşalması
durumunda görevdeki belediye meclisinin üstünde yetkili kılmak ne idarî vesayet
yetkisiyle ne de başkabir nedenle uygun bulunur. Hukuksal işlemlerde zorlama,
hukuksallığı ortadan kaldırır. Vesayeti zorunlu, geniş yetkili sayan bir
anlayışla yerel yönetim kurumu savunulamaz ve korunamaz. Anayasa hukukun
üstünde değildir. Denetlenen fıkra, yerel yönetimi sözde bırakan,
demokratikleşmesini önleyen yönüyle 127. maddeye açıkça aykırı olduğu gibi
seçme ve seçilme hak ve özgürlüklerine getirdiği sınırlamalar nedeniyle de
Anayasa'nın 2. ve 5. maddelerine de aykırıdır. Dayandığı Anayasa maddesiyle
çelişen yasa düzenlemeleri, biçimi ve görünümüyle uygun gösterilse de,
gerçekten uygunluğu sözde kalır. Fıkra, Anayasa'nın tanıdığı haklardan
pişmanlık duyulmuşçasına, onları geri alma olanağı sağlayan bir araç durumuna
sokulmuştur.
Anayasa Mahkemesi, hukukun savunucusu, anayasal hak ve
özgürlüklerin kaynağı olan demokrasinin koruyucusu, uygunluk denetiminin
başlıca sorumlusudur. Göstereceği duyarlık ve özen, gerçek güvence olarak
devletin temelini güçlendirecek, en sağlıklı, en anlamlı katkıdır. Yasama
organını devletle bir tutmak, takdir yetkisini anayasal gerekler dışına
taşırıp, sınırsızlığa götürmek yarınlarda ağırlık getiren ödünler sayılabilir.
Anayasa'dan kimse ödün veremez. Denetimle, Anayasa'yı daha hukuksal, daha
yaraşır, daha etkili, daha güçlü tartışmasız egemenkılmak onurlu görevidir.
Kararı bu çerçeveye sığdıramıyorum.
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
KARŞIOY
YAZISI
1580 sayılı Belediye Kanununun, 20.6.1987 günlü, 3394 sayılı
Yasayla değişik "Başkanvekili ve geçici görevlendirme" başlıklı 93.
maddesinin dava konusu dördüncü fıkrası; belediyelerin seçilmiş organları veya
bu organların üyeleri hakkında, görevlerine ilişkin bir suç sebebiyle
soruşturma veya kovuşturma açılması halinde, İçişleri Bakanının, geçici bir
tedbir olarak, kesin hükme kadar buorganları veya organların üyelerini görevden
uzaklaştırabileceğini öngören üçüncü fıkrası hükmüyle doğrudan bağlantılıdır.
Gerçekten dördüncü fıkrada, üçüncü fıkra uyarınca görevden
uzaklaştırılan belediye başkanının yerine, İçişleri Bakanının teklifi ve
Başbakanın onayı ile kesin hükme kadar, meclis üyeleri arasından, geçici olarak
bir başkan görevlendirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Belediye hizmetlerinin aksatılmadan yürütülmesini sağlamak
amacıyla yapıldığı anlaşılan söz konusu düzenlemenin Anayasal dayanağını, TC.
Anayasası'nın 127. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ve 1580 sayılı
Belediye Kanunu'nun değişik 93. maddesinin üçüncü fıkrasında da aynen
tekrarlanan kural oluşturmaktadır.
İçişleri Bakanı, belli koşulların gerçekleşmesi halinde, seçilmiş
mahallî idare organlarını veya bu organların üyelerini, geçici bir tedbir
olarak, kesin hükme kadar görevden uzaklaştırabilme yetkisini esas itibariyle
Anayasa'nın 127. maddesinin dördüncü fıkrasından aldığına göre; Belediye
Kanunu'nun değişik 93. maddesinin üçüncü fıkrasıyla da yinelenen bu yetkinin
kullanılması sonucunda doğan geçici boşluğun doldurulması, karşılanması zorunlu
bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Anayasa Koyucu, beliren
ihtiyacın karşılanmasına ilişkinesas ve usulleri bizzat belirtmemiş, bu konuya
ilişkin düzenlemeyi, kanımızca Yasa Koyucunun inisiyatifine, onun takdirine ve
siyasî tercihine bırakmıştır.
İçişleri Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile kesin hükme
kadar, belediye meclisi üyeleri arasından geçici olarak bir başkan görevlendirilebileceğine
ilişkin bulunan inceleme konusu dördüncü fıkra hükmünün, Anayasal ilke ve
kurallarla bağdaşmayan, bunlarla çelişen ve çatışan bir yanı ve yönü yoktur.
20.6.1987 günlü, 3394 sayılı Yasayla 27.6.1984 günlü, 3030 sayılı
Yasanın 9. maddesine eklenen fıkra da, 1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 93.
maddesinde yapılan değişikliğe paralel olarak, büyükşehir belediye
başkanlığında doğacak boşluğun doldurulmasını sağlamaya yönelik bir düzenleme
niteliğindedir. Aynı ihtiyaçtan kaynaklanmış ve aynı Anayasal temele oturtulmuş
olması nedeniyle yukarıda 1580 sayılı Yasanın değişik 93. maddesinin dördüncü
fıkrası yönünden yapılan açıklamalar, 3030 sayılı Yasanın 9. maddesine 3394
sayılı Yasayla eklenen fıkra açısından dageçerlidir.
1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 20.6.1987 günlü, 3394 sayılı
Yasanın 1. maddesiyle değiştirilen 93. maddesinin dördüncü fıkrası ile;
3030 sayılı Yasanın 9. maddesine 3394 sayılı Yasanın 2. maddesiyle
eklenen fıkranın "Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline" ilişkin
olarak oyçokluğu ile oluşturulan karara bu nedenlerle katılamamaktayım.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasanın 127 nci maddesinde; "Mahalli idareler; il,
belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere ... seçmenler
tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.
Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden
yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
Mahalli idarelerin seçimleri, Anayasanın 67 nci maddesindeki
esaslara göre beş yılda bir yapılır" hükümleri yer almıştır.
Bu hükümler karşısında, en esaslı ve tipik mahalli idare olan
belediyelerde, yalnız belediye meclislerinin değil, belediye başkanlarının da
seçimle işbaşına gelmesi ve bu esaslara aykırı eski kanun hükümlerinin
uygulanmaması, değiştirilmesi gerekmektedir.
Aynı nedenlerle, belediye başkanvekillerinin de; Belediye başkanı,
vali, İçişleri Bakanı veya Başbakan tarafından "atanmak"la değil,
"seçim"le belirlenmesi zorunludur. Bu zorunluluk nedeniyledir ki,
1961 Anayasasının 116 nci maddesi yürürlüğe girince, 3.4.1930 günlü, 1580
sayılı Belediye Kanununun bir çok hükümleri, 19.7.1963 günlü, 307 sayılı
Kanunla değiştirilmiş; 93 üncü maddesine de; "Belediye başkanlığının
herhangi bir sebeple boşalması veyaizin, hastalık ve işten el çektirme gibi
hallerde yeni başkan seçimi yapılmasına veya başkanın görevine başlamasına
kadar meclis her toplantı yılı başında içinden bir üyeyi başkanvekili
seçer" hükmü konulmuştur.
Belediyelerin esas karar organı ve seçimle oluşan meclisleriyle
işbirliği ve uyum içinde bulunması gereken başkanvekillerinin,
"seçim" yerine, belediye başkanı, vali, İçişleri Bakanı veya Başbakan
tarafından atanması "yerinden yönetim ilkesine" de aykırı olduğundan
dava konusu 20.6.1987 günlü, 3394sayılı Kanunla değiştirilen, Belediye
Kanununun yeni 93 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının da iptali
gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın 127. maddesinin dördüncü fıkrasında : "Mahallî
idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin
itirazların çözümü ve kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yolu ile olur.
Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma ve kovuşturma
açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, içişleri Bakanı,
geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir"
denilmektedir.
1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 3394 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle
değiştirilen 93. maddesinin üçüncü fıkrasında Anayasa'nın sözü geçen hükmü
tekrarlandıktan sonra, dördüncü fıkrada "Bu durumda bakanın teklifi ve
Başbakanın onayı ile kesin hükme kadar meclis üyeleri arasından geçici olarak
bir başkan görevlendirilir" denilmiştir.
Dördüncü fıkra hükmü, üçüncü fıkranın devamı, Anayasa ile İçişleri
Bakanı'na verilen yetkinin uzantısı ve tamamlayıcısıdır. Bu yetkinin kötüye
kullanılma ihtimalinin mevcut olması, Anayasa'ya aykırılık sebebi teşkil etmez.
Kötü düşünceli insanların elinde en iyi hüküm de kötüye kullanılabilir. Bizim
arayacağımız, Anayasa'nın böyle bir düzenleme yetkisini kanun koyucuya verip
vermediği hususudur. Bazı hallerde, İçişleri Bakanı'na belediye başkanını
görevden uzaklaştırma yetkisi veren Anayasa'mızın, onun yerine, meclisin
seçilmiş üyeleriarasından geçici bir başkan görevlendirme yetkisini
vermediğini, daha doğrusu, böyle bir görevlendirmeyi imkânsız kıldığını
düşünmek yanlış olur.
3030 sayılı Kanun'un 9. maddesine 3394 sayılı Kanun'un 2.
maddesiyle eklenen fıkra da, aynı mahiyette bir hükmü ihtiva ettiğinden,
yukarıda söylediklerim bu fıkra hükmü için de geçerlidir.
2- Anayasa'nın 127. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"Kanun büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri
getirebilir" hükmüne dayanılarak, bazı büyük şehirlerimiz ilçe
belediyelerine ayrılmışsa da, bu ayırım sun'i bir ayırımdır. Gerçekte, aynı
büyük şehirde yaşayan insanların, şu veya bu semtte oturmakla, o büyük şehrin
öteki semtleriyle ilgisinin kesilmiş olduğu düşünülemez. Ankara'nın Yenişehir
ilçe belediyesi sınırları içinde oturan bir vatandaşın iş yeri Altındağ
belediyesi sınırları içinde; Yenimahalle ilçe belediye sınırları içinde oturan
bir vatandaşın iş yeri ise Yenişehir ilçe belediye sınırları içinde olabilir.
Büyük şehir belediye sınırları içinde oturanvatandaşların çoğu o ilçe
belediyesinden bu ilçe belediyesine hemen her gün gidip gelmekte; bir kısmı da
zaman zaman o semtten bu semte taşınmaktadır.
Bu itibarla, 2972 sayılı Kanun'un 3394 sayılı Kanun'un 3.
maddesiyle değiştirilen 4. maddesinde yer alan "Belediye hudutları içinde
birden fazla ilçe bulunan büyük şehirlerde büyük şehir belediye başkanı, büyük
şehir ilçe belediye başkanları seçimi için, büyük şehir belediye hudutları içi
bir seçim çevresidir" hükmünü fazla yadırgamamak gerekir.
Büyük şehrin bir semti için yapılacak belediye başkanı seçiminin
öteki semtlerde oturan vatandaşları ilgilendirmediği söylenemeyeceğinden, sözü
geçen hükmün Anayasa'nın 127. maddesinde yazılı "yerinden yönetim"
ilkesiyle bağdaşmadığı da ileri sürülemez.
Anayasa'mız belli bir seçim sistemini benimsememiş, hangi sistemin
uygulanacağının takdirini kanun koyucuya bırakmıştır. Kanun koyucu, serbestlik,
eşitlik, gizlilik, tek derecelik, genel oy, açık sayım ve döküm; yargı yönetim
ve denetimi esaslarından ayrılmamak şartıyla,istediği sistemi
benimseyebilecektir.
Seçim çevresinin tayini hususunda da kanun koyucunun bir tercih
hakkı bulunduğunu kabul etmek gerekir. Bu tercih hakkı kötüye kullanılıp kamu
yararı bir kenara itilerek, siyasî çıkar sağlama yoluna gidilmediği sürece,
Anayasa'ya aykırılıktan söz edilmemesi gerekir.
Yukarıda açıkladığım gerekçelerle, 1580 sayılı Kanun'un 3394
sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değiştirilen 93. maddesinin dördüncü fıkrasının,
3030 sayılı Kanun'un 9. maddesine 3394 sayılı Kanun'un 2. maddesiyle eklenen
fıkranın; 2972 sayılı Kanun'un 3394 sayılı Kanun'un 3. maddesiyle değiştirilen
4. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığını düşündüğümden,
aksi yönde oluşmuş bulunan Mahkeme kararına katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
1- 3394 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle 1580 sayılı Belediye
Kanunu'nun 93. maddesi değiştirilerek, bu madde dördüncü fıkrasında yapılan
düzenleme ile "Belediye başkanları hakkında görevleri ile ilgili bir suç
işlemeleri sebebi ile soruşturma veya kovuşturma açılması halinde İçişleri
Bakanı tarafından geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar görevinden
uzaklaştırılan Belediye Başkanı yerine" atanacak başkanın atanma esas ve
usulleri belirtilmektedir. Bu fıkraya göre, işbu nedenle görevden geçici olarak
uzaklaştırılan Belediye başkanı yerine "İçişleri Bakanının teklifi
Başbakanın onayı ile kesin hükme kadar meclis üyeleri arasından bir başkan
olarak" görevlendirilebilecektir.
Merkezi idareye verilen bu geçici atama yetkisinin amacı, genel ve
madde gerekçelerinde "hizmetin aksamaması" olarak açıklanmaktadır.
Anayasa'nın 127. maddesi dördüncü fıkrası ikinci cümlesinde, "...görevleri
ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan
mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanının,
geçici bir tedbir olarak uzaklaştırabileceği" belirtilmekte ve yine aynı
maddenin beşinci fıkrasında da, "Merkezî idare mahallî idareler üzerinde,
mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu
görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî
ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve
usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahip olduğu" açıklanmaktadır.
Yukarıda sözü edilen iki fıkra birlikte değerlendirildikte;
Anayasa koyucu'nun, merkezî idareye "hakkında soruşturma veya kovuşturma
açılan mahallî idare organları ile bu organların üyelerini, geçici bir tedbir
olarak kesin hükme kadar görevden uzaklaştırma" ve yine mahallî idareler
üzerinde "Mahallî hizmetlerin Anayasa'nın 123. maddesinde belirtildiği
veçhile idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi kamu görevlerinde
birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği
gibi karşılanması amacıyla" kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde
idarî vesayet yetkisi tanımıştır. Anayasa'nın 127. maddesi merkezî idareye,
mahallî idare organı veya üyeleri hakkında bir suç sebebi ile soruşturma veya
kovuşturma açılması halinde geçici bir tedbir olarak, kesin hükmekadar görevden
uzaklaştırma yetkisi verildiğine göre, bu şekilde görevden uzaklaştırılan
Belediye başkanı yerine geçici olarak ve kesin hükme kadar, meclis üyeleri
arasından birini görevlendirme gibi, aynı idareye, idarî vesayet gereği
"kamu görevlerinin aksamaması ve görevde birliğin sağlanması ve toplum
yararının korunması amacıyla tanınan bu yetkinin, Anayasa'ya aykırı bir yönü
bulunmamaktadır.
Öte yandan yasalarda yer alan bir kuralın, amacı dışında siyasî
tercihlere göre kullanabileceği olasılığı da yalnız başına uygunluk denetimine
konu olamaz.
2- Dava konusu Kanun'un 2. maddesiyle 27.6.1984 günlü, 3030 sayılı
Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un 9. maddesine eklenen fıkranın,
Anayasa'ya aykırı olmadığına dair görüşümüz, aynı nitelikte olan 1. maddenin
dördüncü fıkrasına ilişkin olarak;
3- Dava konusu Kanun'un 3. maddesiyle 18,1.1984 günlü, 2972 sayılı
Kanun'un 4. maddesinde yapılan değişikliğin; birinci fıkrasının, Anayasa'ya
aykırı olmadığına dair görüşümüz, aynı nitelikte olan 31.3.1988 günlü, 3420
sayılı Kanun'un 11. maddesine ilişkin olarak 13.6.1988 günlü, Esas : 1988/14 ,
Karar : 1988/18 sayılı karara ekli karşıoy yazısının ikinci bölümünde ayrıntılı
olarak açıklandığı cihetle, burada yinelenmesine gerek görmüyorum.
Çoğunluğun 20.6.1987 günlü, 3394 sayılı Kanun'un "1.
maddesiyle 1580 sayılı Kanun'un 93. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan
değişikliğin; 2. maddesiyle 3030 sayılı Kanun'un 9. maddesine eklenen fıkranın;
3. maddesiyle 2972 sayılı Kanun'un 4. maddesi birinci fıkrasında yapılan"
değişikliğin Anayasa'ya aykırı olduğuna ilişkin görüşe yukarıda açıklanan
nedenlerle katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
1580 sayılı Belediye Kanunu, 3030 sayılı Büyük Şehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun, 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarları ve
İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ve 3194 sayılı İmar Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair 20.6.1987 günlü ve 3394 sayılı Kanunun 1. maddesinde
aynen : "1580 sayılı Belediye Kanununun 93 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Başkanvekili ve geçici görevlendirme
Madde 93.- Belediye başkanı; izinli, özürlü veya raporlu
bulunacağı veya beldeden görevli olarak ayrılacağı durumları dikkate alarak
önceden, meclis üyeleri arasından bir başkanvekili belirler..."
denilmektedir.
Belediye başkanına böyle bir yetkinin verilmesi, onun objektif
iktidarına sübjektif bir unsur katılması ve kamu hizmetinin şahsileştirilmesi
demektir. Bir kamu tüzelkişisi olan belediyenin organları, yetkilerini özel
kişiler gibi kendi heves ve arzularına göre kullanamaz ve dolayısıyla
başkanvekilini de dilediği gibi seçemezler. Ortada bir kamu hizmeti söz konusu
olduğuna göre, bu hizmetin eşit şartları taşıyan herkese birden arz edilmesi ve
bu suretle yarışta öne geçenin hizmeti üstlenmesi gerekir. Zira, demokrasilerde
hiç kimse, kendi mahdut ve kişisel düşüncelerini herkese şamil bir kural haline
sokamaz. Demokrasi, hem tezleri ve hem de mukabil tezleri içinde barındıran bir
rejimdir ve her ikisi de Anayasa'nın güvencesi altındadır. Böyle bir uygulama,
mahallî idare organlarının halk tarafından seçil-meleriyle oluşmasında güdülen
amaca da aykırı düşer. Bu itibarla, sözü edilen fıkrayı, Anayasa'nın
"Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında
kullanılamaz" diyen 13. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı gördüğümden,
aksi yönde kararı oluşturan çoğunluk görüşüne muhalif kaldım.
KARŞIOY
YAZISI
20.6.1987 günlü, 3394 sayılı "1580 Sayılı Belediye Kanunu,
3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 2972 Sayılı Mahallî İdareler
ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ve 3194
Sayılı İmar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun"un 1.
maddesiyle değiştirilen 14.4.1930 günlü, 1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 93.
maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ile ilgili olarak Sayın Üye Muammer TURAN'ın
karşıoy yazısında açıkladığı gerekçelerle çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
A- 3394 sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilen 1580 sayılı
Yasanın 93. maddesinin dördüncü fıkrası ve yine aynı Yasanın 2. maddesi ile
3030 sayılı Yasanın 9. maddesine eklenen fıkra; olağanüstü bir durumda hizmetin
aksamamasını teminen geçici bir süre için merkezî idareye meclis üyeleri
arasından bir başkan görevlendirme yetkisi vermektedir.
Bu husus, Anayasa'mızın 123. ve 127. maddelerinde yer alan
idarenin bütünlüğü ve idari vesayet ilkelerine uygundur. Anayasa'mıza da aykırı
bir yönü yoktur.
B- 3394 sayılı Yasanın 3. maddesiyle 2972 sayılı Yasanın 4.
maddesinde yapılan değişiklik kapsamı itibariyle, Anayasa'mızın 127. maddesinin
üçüncü fıkrasındaki "kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim
biçimleri getirebilir." şeklindeki kuralın bir gereğidir. Yönetim
biçiminin seçimşeklini etkilemesi tabiidir.
Büyükşehirde yaşayan vatandaşlarımızın evi, işyeri, sürekli alış
veriş yaptığı yerler çoğu defa büyükşehre bağlı başka başka ilçelerde
bulunmaktadır.
Bu düzenleme ile, büyükşehir ve büyükşehre bağlı ilçe halkının
günlük yaşantısında karşılaştığı belediye hizmetlerini etkileyen, belediye
başkanlarını ayrı ayrı ve müştereken değerlendirme imkânı getirilmektedir.
Seçim hakkı daraltılmamakta, genişletilmektedir. Seçime dayanan bu tercih bir
bütünlük arzeden yönetim biçimine, hizmetin mahiyetine ve gerçek ihtiyaca ve
kamu yararına daha uygun düşmektedir.
Bu nedenle, yukarıda belirtilen maddeleri Anayasa'ya aykırı
bularak iptalini kararlaştıran çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
3394 sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilen 1580 sayılı
Yasanın 93. maddesinin dördüncü fıkrasının,
2. maddesi ile, 3030 sayılı Yasanın 9. maddesine eklenen fıkranın,
3. maddesi ile, 2972 sayılı Yasanın 4. maddesinde yapılan
değişikliğin, birinci fıkrasının,
Sayın Mehmet ÇINARLI'nın karşıoy yazısında belirtilen gerekçelerle
Anayasaya aykırı olmadığı ve bu konulardaki iptal isteminin reddine karar
verilmesi kanısında olduğumdan, Sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.