ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1987/31
Karar Sayısı:1988/13
Karar Günü:1.6.1988
R.G. Tarih-Sayı:20.08.1988-19905
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Çatalca 1. Kadastro Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 21.6.1987 günlü, 3402 sayılı Kadastro
Kanunu'nun 14., 17., 45. ve 46. maddelerinin kimi hükümlerinin, Anayasa'nın
10., 35., 44., 169. ve 170. maddelerine aykırı olduğu nedeniyle iptalleri
istemidir.
I- OLAY :
Özel orman iken 4785 sayılı Yasa uyarınca devletleştirilerek
tapulu devlet ormanı olan yer içinde 4300 m2 yüzölçümündeki 1091
nolu taşınmaz, 1979 yılında tamamlanan tapulama çalışmaları sırasında orman
olduğu için tesbit dışı bırakılmış, Orman Kadastro Komisyonu'-nun, 6831 sayılı
Orman Yasası'nın 1744 sayılı Yasayla değişik 2. maddesi gereğince aldığı ve 22.12.1982
de kesinleşen kararıyla, Hazine adına orman dışına çıkarılması ve kültür
arazisi niteliğinde bulunması nedeniyle 21.11.1985 günlü tapulama tutanağıyla
Hazine adına tesbit edilmiştir. Bu tesbite itirazları Tapulama Komisyonu'nca
reddedilen, tutanağın "beyanlar" bölümünde zilyed olduğuna ilişkin
şerh bulunan davacının, tapu kaydına ve zilyedliğe dayanarak 24.3.1986 da
Tapulama Mahkemesi'nde açtığı tesbitin kaldırılarak kendi adına tescil isteyen
davasına "tapu kayıtlarının bulunduğu" ileri sürülerek müdahale
edilmiş, deliller toplanıp keşif yapıldıktan sonra, 14.10.1987 günlü duruşmada,
davalı Hazine vekilinin 10.10.1987 de yürürlüğe giren ve davada uygulanacak
kuralları içeren 3402 sayılı Yasanın 14., 17., 45. ve 46. maddelerinin
Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmesi üzerine, yerel mahkeme, bu savı ciddi
bularak Anayasa'nın 152. maddesi gereğince itiraz yoluna başvurmuştur.
SONUÇ VE İSTEM :
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10-35-44 -169 -170. maddelerine
aykırı olması sebebi ile,
1- 9.7.1987 tarih ve 19512 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak
10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren Kadastro Yasasının 14. maddesindeki bu
davada uygulanması gereken (Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde
bulunan toplam yüzölçümü 100 dönüme kadar) hükmünün,
2- Aynı yasanın 17. maddesinin 1. fıkrasının,
3- Aynı yasanın 45. maddesinin 1-2-3-4. fıkralarının iptaline,
4- Aynı yasanın 46.. maddesinin ve 45. maddesinin iptali halinde
bu maddenin de uygulanma olanağı kalamayacağından bu maddenin dahi iptal
edilmesi için Anayasanın 152. maddesi uyarınca ANAYASA MAHKEMESİNE
BAŞVURULMASINA, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar bu davanın
aynı madde uyarınca geri bırakılmasına karar verildi."
III- YASA METİNLERİ :
A- İPTALİ İSTENEN YASA KURALLARI :
21.6.1987 günlü, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun iptali istenen
fıkra ve ibareleri de içeren maddeleri şunlardır:
1. "MADDE 14. - Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma
alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme
kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal,
çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini
belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına
tespit edilir.
Sulu veya kuru toprak ayırımı, 3083 sayılı Kanun hükümlerine
göre yapılır.
Taşınmaz malın, yukarıdaki fıkranın kapsamı dışında kalan
kısmının zilyedi adına tespit edilebilmesi için, birinci fıkra gereğince
delillendirilen zilyetliğin ayrıca aşağıdaki belgelerden birine dayandırılması
lazımdır.
A) 31.12.1981 tarihine veya daha önceki tarihlere ait vergi
kayıtları,
B) Tasdikli irade suretleri ile fermanlar,
C) Muteber mütevelli, sipali, mültezim, temessük veya senetleri,
D) Kayıtları bulunmayan tapu veya mülga hazinei hassa senetleri
veya muvakkat tasarruf ilmuhaberesi,
E) Tasdiksiz tapu yoklama kayıtları,
F) Mülkname, muhasebatı atika kalemi kayıtları,
G) Mubayaa, istihkâm ve ihbar hüccetleri,
H) Evkaf idarelerinden tapuya devredilmemiş tasarruf
kayıtları."
2. "MADDE 17.- Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek
sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar
14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına,
aksi takdirde hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan
taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz."
3. "MADDE 45. - Orman dışına çıkarılmış ve çıkarılacak
yerlerde; değişik 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesinin (B) bendinde
belirtilen şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim
sahaları ile tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık
(Antep fıstığı) gibi tarım arazileri, 31.12.1981 tarihinden önceki vergi kaydı
veya geçerli bir belgeye dayanmak şartıyla 14 üncü maddeye göre zilyetleri
adına tespit edilir. Zilyetlik müddeti 31.12.1981 tarihinden geriye doğru
hesaplanır.
6831 sayılı Orman Kanunu veya ek ve değişikliklerine göre, orman
kadastrosu yapılarak evvelce Hazine adına tespit veya tescil edilmiş yerlerde
de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
Orman sınırları içerisinde kalan veya orman dışına çıkarılan
alanlarda tapulu yerlerle iskan suretiyle veya toprak tevzii yoluyla verilen
yerler (işlemleri tamamlanmamış osa dahi) başka bir şart aranmadan hak
sahipleri adına tespit ve tescil edilir.
6831 sayılı Orman Kanununun değişik 2 nci maddesinin (B)
bendinin uygulanmasında bu madde hükmü tatbik edilir.
2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu gereğince belirtilen turizm
alanlarında Orman Kanunları hükümlerine göre tahsis edilen yerlerde ve imar
planlarının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallar hakkında yukarıdaki
fıkralar hükümleri uygulanmaz."
4. "MADDE 46.- Kadastrosu yapılacak veya daha önce tapulama
veya kadastrosu tamamlanmış bulunan yerlerde, 766 sayılı Kanunun 37 nci maddesi
veya 4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına kaydedilen
taşınmaz mallar bu Kanun hükümlerine göre doğan iktisap şartlarına istinaden
zilyetleri adına tespit ve tescil olunur.
Hazine adına tescil edilmiş taşınmaz mallardan iskân suretiyle
veya toprak tevzii suretiyle verilen yerler (işlemleri tamamlanmamış olsa dahi)
başka bir şart aranmaksızın, hak sahipleri adına tespit ve tescil işlemleri gerçekleşinceye
kadarki süre içinde evvelce tahakkuk ettirilenler de dahil olmak üzere
ecrimisil alınmaz.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Hazinenin mülkiyetinden
çıkmış bulunan veya amme hizmetine tahsis edilen taşınmaz mallar hakkında bu
madde uygulanmaz.
İlgililerin, daha önce kadastrosu yapılan yerlerde bu maddeye
dayanan talep ve dava hakkı, bu Kanunun yürürlüğe girmesi tarihinden itibaren 2
yıl geçmekle düşer."
B- İLGİLİ YASA KURALLARI :
6831 sayılı Orman Kanunu'nun konuyla ilgili maddeleri de
şunlardır :
1. "MADDE 1. - Tabii olarak yetişen veya emekle
yetiştirilen ağaç veya ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.
Ancak;
A) Sazlıklar;
B) Step nebatlarıyla örtülü yerler;
C) Her çeşit dikenlikler;
Ç) Parklar;
D) (Bend 23.9.1983 Tarih ve 2896 sayılı Kanunla değişik) Şehir
mezarlıklarıyla kasaba ve köylerin hudutları içerisinde bulunan eski (kadim)
mezarlıklardaki ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler.
E) Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii
olarak yetişmeyen ağaç ve ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler;
F) (Bend 22.5.1987 Tarih ve 3373 sayılı Kanunla değişik) Orman
sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü
tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak
kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halindeki her nevi ağaç ve
ağaççıklarla örtülü yerler;
G) (Bend 22.5.1987 Tarih ve 3373 sayılı Kanunla değişik) Orman
sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi
ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler;
H) Sahipli arazide ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya
yetiştirilecek olan fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere
her nevi meyvalı ağaç ve ağaççıklar;
İ) {Bent 23.9.1983 Tarih ve 2896 sayılı Kanunla değişik) Sahipli
arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, özel kanunu gereğince Devlet
ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine
getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 9.7.1956 tarih ve 6777 sayılı
Kanunla tasrih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve
harnupluklar;
J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza
karakteri taşımayan yerleri; orman sayılmaz."
2. "MADDE 2.- Orman sayılan yerlerden :
A) Öncelikle orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen
yerleştirilmesi maksadıyla, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından
hiçbir yarar görülmeyen aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu
tesbit edilen yerler ile halen orman rejimi içinde bulunan funda ve makilerle
örtülü yerlerden tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen
yerler,
B) 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman
niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik,
zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım
alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar
olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak
bulunduğu yerleşim alanları,
Orman sınırları dışına çıkartılır.
Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise
Hazine adına, hükmî şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler
adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır.
Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır.
Bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir suretle daraltma
yapılamaz.
Bu madde hükümleri; muhafaza ormanı, milli park olarak ayrılan
izin ve irtifak hakkı tesis edilen ormanlık alanlarda ve 3 üncü madde ile orman
rejimi içine alman yerlerde bu niteliklerin devamı süresince, yanan orman
sahalarında ise hiçbir şekilde uygulanmaz."
C- DAYANILAN ANAYASA KURALLARI :
1. "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
2. "MADDE 35. - Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
3. "MADDE 44. - Devlet, toprağın verimli olarak
işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve
topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan, çiftçilikle uğraşan köylüye
toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik
tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir.
Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması,
üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı
servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.
Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dışında
başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından
işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri
alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir."
4. "MADDE 169.- Devlet, ormanların korunması ve sahalarının
genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan
ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve
hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları
kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk
edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade
edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz;
münhasıran orman suçlan için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak,
ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af
kapsamına alınamaz.
Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar
görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit
edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman
niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi
çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu
tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu
yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz."
5. "MADDE 170.- Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler
halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından,
ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı
tedbirlerle, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman
niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen
bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve
orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya
tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya
edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.
Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerin
sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır.
Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet
ormanı olarak derhal ağaçlandırılır."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Orhan ONAR,
Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN, Muammer TURAN, Mehmet
ÇINARLI, Selâhattin METİN, Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, Adnan KUKNER ve Vural
SAVAŞ'ın katılmalarıyla 3,12.1987 günü yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, sınırlama
sorununun esasla birlikte düşünülmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvurma kararı ve ekleri,
Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülen yasa ve ilgili yasa kuralları ve itiraza
dayanak yapılan Anayasa maddeleri, bunların gerekçeleri ve öbür yasama
belgeleri okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A - İtirazın sınırlandırılması:
Yerel mahkeme, 3402 sayılı Yasanın üç maddesinin kimi
hükümlerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur. 46. maddenin
doğrudan iptali istenmemiştir. Bakılmakta olan davada 14., 17. ve 45.
maddelerin tümüyle uygulama alanına girip girmediği sorununun çözümü ilk
inceleme kararıyla, esas inceleme evresine bırakıldığından, önce sınırlama
konusu üzerinde durulmuştur.
İtiraz eden mahkemece dava nedeni yapılarak iptali istenen 14.
maddenin birinci fıkrasında, "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı
içinde bulunan toplam yüzölçümü ... 100 dönüme kadar" hükmünden başka,
"kuru toprakta" sözcükleri de bulunmaktadır Davada tescili istenilen
taşınmazlar, sınırsızdır. Fıkranın deva konusu "Tapuda kayıtlı olmayan ve
aynı çalışma alanı içinde bulunan toplam yüzölçümü ... dönüme kadar"
ibareleri, dava dışındaki sulu yerleri de kapsamakta, fıkranın tümüne anlam
vermekte, her durumla ilişkili bulunmaktadır. Örneğin, "dönüme kadar"
sözcükleri, sulu araziler için de kullanılmaktadır. Başvuru kararına göre,
yerel mahkemenin yalnızca "kuru toprakta 100 dönüme kadar" ibaresinin
iptalini istediği anlaşılmaktadır. Bu sonucu sağlamak için, incelemenin
"... kuru toprakta 100 ..." belirlemesiyle yapılması uygun ve yeterli
olacaktır. Öbür sözcükler, fıkranın dava edilmeyen hükümleriyle birlikte de
kullanılacaklardır. Onların iptali amaç dışına çıkmaya neden olacağı gibi
fıkranın kalan bölümünü anlamsız duruma düşürecektir. Bu nedenle 14. madde
yönünden inceleme "... kuru toprakta 100 ..." ibaresiyle sınırlı
olarak yapılmalıdır.
Yasanın 45. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının bakılmakta
olan davada uygulanacak kural oldukları açıktır. 6831 sayılı Yasanın değişik 2.
maddesine göre orman dışına çıkarma işlemlerini yapan Orman Kadastro
Komisyonları taşınmazı Hazine adına orman dışına çıkarmaktadırlar. Bu aşamada
Hazine adına tapu kaydı çıkmamış olduğundan bu yerlerin zilyetlikle iktisabı
olanaklıdır. Dava konusu 45. maddenin birinci fıkrası, bu olanağı tanıdığı
yerler olarak, kapsadığı yerleşim alanları ile tarım arazilerini saymaktadır.
Fıkra, tesbit koşulları ve zilyetlik süresiyle bir bütünlük taşıdığı, fıkradaki
ibareler birbirini tamamladığı ve birbirinden ayırmak anlamsızlık yaratacağı
için tümüyle incelenmelidir.
Ancak, maddenin üçüncü fıkrası, itiraz nedeni olan "tapulu
yerler" dışında, iskân suretiyle ya da toprak dağıtımı yoluyla verilen
yerleri de kapsamaktadır. Mahkemenin bakmakta olduğu davaya konu yerler
arasında böyle yerler yoktur. Fıkranın tümüyle incelenmesi ve iptali amaç dışı
sonuçlar doğuracaktır. Oysa, "... tapulu yerlerle ..." ibaresiyle
sınırlı bir inceleme itiraza, iptal istemine daha uygun düşecek, olası iptal durumunda
da fıkranın kalan bölümünde bir anlam düşüklüğü olmayacaktır. İnceleme, üçüncü
fıkradaki "... tapulu yerlerle ..." ibaresiyle sınırlı olarak
yapılmalıdır.
B- 3402 sayılı Yasanın 14. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu :
İnceleme, sınırlama kararı gereğince, bu maddenin birinci
fıkrasındaki "...kuru toprakta 100..." ibaresiyle sınırlı olarak
yapılacaktır.
1- Anayasa'nın 44. maddesi yönünden inceleme :
Mülkiyetin, zamanaşımı ile kazanılmasının niteliği, koşulları,
gerekleri, tarihsel gelişimi ve sınırlandırılması, toprak reformu ilgisiyle de
ele alınarak Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında ayrıntıya varacak
genişlikte açıklanmıştır. Madde, gerçekte zilyedi adına tescil edilecek
taşınmazlarda yüzölçümü sınırlaması getirmemiştir. Öngörülen sınırlama, tescil
isteyen kimsenin bu savının kanıtlanmasını, 100 dönümü aşan taşınmazlar yönünden
daha güç koşullara bağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin 19.6.1968 günlü, Esas :
1966/19, Karar: 1968/25 sayılı kararında da belirtildiği gibi, hak doğuran asıl
hüküm, "Tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmaza çekişmesiz ve aralıksız en az
yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyed bulunmasına ilişkin kısımdır. Maddede
sayılan ispat belgeleri ise bu şartlan taşıyan bir zilyedliğin varolup
olmadığına kanaat getirilebilmesi için geçerli sayılmış belge ve
kayıtlardır." Anayasa Mahkemesi'nin 3.7.1980 günlü, Esas : 1980/16, Karar:
1980/47 sayılı kararı da "Belli miktardaki büyük toprak alanını
zilyedlikle kazanma davasında, dayanılacak kanıtların inandırıcı olmasına önem
verilerek sadece bunların sınırlaması yapılmıştır. Zilyedliğin yasada
gösterilen inandırıcı kanıtlarla belgelendirilmesi durumunda miktar sınırlaması
yoktur" diyerek aynı görüşü pekiştirmiştir.
İtiraz eden mahkeme, bu 100 dönümlük sınırlamanın 766 sayılı
Tapulama Yasası'nın 33. maddesinde olduğu gibi 50 dönüm olması gerektiğini
ileri sürmektedir. Sözü edilen 766 sayılı Yasa, 1617 sayılı Yasayla
değiştirilmeden önce de bu sınırlama yine 100 dönüm idi. İncelenen Yasanın
yapmak istediği, Anayasa'nın 44. maddesinde belirtilen "... toprağın
genişliğini tesbit ..." değildir. Taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı ile
zilyedi adına tescili kabul edildiğinde, mâkul, kabul edilebilir ölçüler içinde
ne kadarının, hangi yöntemle ve ne biçimde kanıtlanmış sayılacağının takdiri yasama
organının yetkisindedir. Anayasa'da tersini gösteren, bağlayıcı ve yasama
organını sınırlayıcı bir kural yoktur. 14. maddenin ileride yapılacak toprak
reformuna etkisi de doğrudan değil, dolaylı yoldan olduğu için söz konusu
ibarenin Anayasa'nın44. maddesine aykırılığı görülmemiştir.
2- Anayasa'nın 10. maddesi yönünden inceleme :
Yerel mahkeme, daha önce tapulama işlemlerinin tamamlandığı
bölgelerde 50 dönüm uygulamasının kesinleştiğini, bunun da eşitsizlik
yaratığını öne sürmüştür. Bir hakkın kanıtlanmasını kolaylaştırıcı hükümler
getiren yasa, yürürlükte bulunduğu zaman diliminde ve kendisinden kaynaklanan
nedenlerle Anayasa'nın10. maddesindeki ve benzeri gereklerle ayırım yapıyor,
farklı uygulamaya yol açıyorsa eşitlik ilkesine aykırı sayılabilir. Tersine
düşünülürse, bu tür yasaların ülkenin gereksinimleri doğrultusunda
değiştirilmesi olanağı kalmaz. Fıkranın getirdiği farklı uygulama
Anayasa'nın10. maddesinde yazılı ya da onlara benzer nedenlerle yapılan bir
ayırım olmadığı gibi, kendilerine daha fazla taşınmazı tescil ettirme olanağı
verilen kişilere de bir imtiyaz tanınmamıştır.
Açıklanan nedenlerle itiraz reddedilmelidir.
C- 3402 sayılı Yasanın 17. Maddesinin Anayasa'ya Aykırılığı
Sorunu :
Bu madde, orman sayılmayan, devletin hüküm ve tasarrufu altında
olan yerler hakkında uygulanacak bir maddedir. İtiraz yoluna başvuran
mahkemece, davada 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin birinci fıkrası
uygulanırken dava konusu yerin ihya edilip edilmediği araştırılmayacaktır. İhya
edilmiş olsun ya da olmasın, aranan öbür koşullar varsa zilyed adına tescil
yapılacağına ve davacı da ihya savına dayanmadığına göre, 17. maddenin birinci
fıkrasının bakılmakta olan davada olumlu ya da olumsuz uygulanması söz konusu
değildir.
Dava konusu kural, uygulanacak yasa maddesi kabul edilip
incelenerek Anayasa'ya aykırı bulunursa, dava konusu yerler orman dışına
çıkarılmadan önce orman sayıldıklarından, orman sayılan yerlerin ihyasına
olanak tanımayan bu kural, ormanların ihya yoluyla kazanılamayacağı
gerekçesiyle iptal edilmiş olur ki bu olanaksızdır. Çünkü, davada, öncesi orman
olmayan yer yoktur. Fıkra, davada uygulanacak hüküm olmadığından itiraz,
başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddedilmelidir.
Muammer Turan, bu görüşe katılmamıştır.
D- 3402 sayılı Yasanın 45. Maddesinin İkinci ve Dördüncü
Fıkralarının Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
1. Orman Yasasının 3302 sayılı Yasayla değişik 2. maddesine göre
Hazine adına gerçekleştirilen orman dışına çıkarma işlemi evresinde Hazine
adına tapu kaydı kurulmadığından orman dışına çıkarılan yerlerin zilyedlikle
edinilmesi olanaklıdır. Dava konusu 45. maddenin ikinci fıkrası ise, orman
kadastrosu yapıldıktan sonra kesinleşmiş bir tesbit ya da tescilin varlığı
durumunda uygulanacaktır. Dava konusu olayda böyle bir durum söz konusu
değildir. Orman dışına çıkarma işlemi kesinleştikten sonra, Tapulama
Komisyonu'nca bu yerin Hazine adına tesbit edilmesi üzerine mahkemeye
başvurularak dava açılmıştır. Yasanın 33. maddesinin üçüncü fıkrasında
belirtilen maddeler arasında bulunmayan 45. maddenin birinci fıkrasının her
yerde uygulanmasını sağlamak için konulan ikinci fıkranın davada uygulanması
düşünülemez. Bu fıkra, itiraz edilmeden kesinleşen bir tesbite ya da kendisi
taraf gösterilmeden alınmış bir tescil kararına karşı dava açan kimse hakkında
birinci fıkranın uygulanmasını sağlamaya yöneliktir. Mahkemenin elindeki
davada, kesinleşmiş tesbite itiraz edildiği için birinci fıkra uygulanacaktır.
Bu davada ikinci fıkra uygulanacak kural niteliğinde değildir.
2. Orman Yasası'nın 2. maddesine göre Orman Kadastro
Komisyonu'nun aldığı bir karara karşı mahkemeye başvurulmadığına, orman
kadastrosu kesinleştiğine göre 45. maddenin dördüncü fıkrasının da davada
uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Mahkemenin elindeki iş, tapulama tespitine
itiraz davasıdır. Davaya konu dördüncü fıkra ise, 6831 sayılı Orman Yasası'nın
2. maddesinin (B) bendinin uygulanmasını sağlayan bir hükümdür. Bu davada
uygulanacak kural değildir.
Açıklanan nedenlerle 3402 sayılı Yasa'nın 45. maddesinin ikinci
ve dördüncü fıkraları uygulanacak kural niteliğinde olmadığından, iptallerine
yönelik itiraz, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddedilmelidir.
Muammer Turan, bu görüşe katılmamıştır.
E- Yasa'nın 45. Maddesinin Birinci ve Üçüncü Fıkralarının Ana-yasaya
Aykırılığı Sorunu :
1. Birinci fıkra :
3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin birinci fıkrası, 6831 sayılı
Yasanın 2896 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinin dördüncü fıkrasıyla, daha
önce Devlet ormanı sayılarak orman içinde bırakılmışsa zilyedi adına değil
Devlet adına, tüzelkişiliğe sahip kamu kuruluşlarının ise bu kuruluşlar adına,
özel orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerdeki
yerleşim alanları ile tarla, bağ, bahçe, meyvelik gibi yerlerin, 6831 sayılı
Yasanın 2. maddesinin (B) bendi uyarınca orman dışına çıkarılmasını ve
31.12.1981 den önceki vergi kaydı ya da geçerli bir belgeye dayanmak koşuluyla
Kadastro Yasâsı'nın14. maddesine göre zilyedleri adına tesbitini öngörmektedir.
a. Anayasa'nın 44. maddesi yönünden inceleme :
3402 sayılı Yasanın 45. maddesi, orman dışına çıkarılmaya
ilişkin hükümleri içermemekte, daha önce orman dışına çıkarılmış ve çıkarılacak
yerler için yapılacak işlemleri düzenlemektedir. Fıkranın ormanların
küçülmesini sağlayıcı bir etkinliği doğrudan yoktur. 6831 sayılı Orman
Yasâsı'nın2. maddesi gereğince orman dışına çıkarılan yerlerin orman köylüsüne,
zilyede ya da tapu sahibine tahsis edilmesi geriye kalan orman miktarını
etkilemez. Anayasa'nın 44. maddesi, topraksız ya da yeterli toprağı bulunmayan
çiftçiye toprak sağlanmasını öngörürken, ormanların küçültülemeyeceğini
açıklıkla belirtmektedir. İtiraz konusu fıkra, bu anlamda bir toprak dağıtımını
düzenlemediğinden anılan kurala bir aykırılığı söz konusu değildir.
Ancak, Anayasa'nın 44. maddesi, toprağın erozyonla
kaybedilmesini önlemek amacıyla gerekli önlemleri almak görevini devlete
vermiştir. Daha önce orman olan yerlerin erozyonla yitirilmesi büyük olasılık
taşımaktadır. Bu yüzden gerekli önlemleri aldıktan, değerlendirme ve ihya
işlemleri yapıldıktan sonra dağıtılmaları gerekir. Devletin, önlemleri, toprak
elinden çıktıktan sonra da alabileceği düşünülebilirse de, malikin izni ve
isteği olmaksızın bu tedbirleri almak güçtür. Fıkra bu nedenle Anayasa'nın 44.
maddesine aykırıdır.
b. Anayasa'nın 169. maddesi yönünden inceleme :
Anayasa'nın bu maddesinin ikinci fıkrası karşısında devlet
ormanları zamanaşımı ile mülk edinilemez. Anayasa Mahkemesi'nin 10.3.1966
günlü, Esas : 1965/44, Karar: 1966/14 sayılı kararında açıklandığı gibi doğal
olarak yetişen ya da emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları
yerleriyle birlikte orman sayılır. Yasakoyucu "yer"i de orman tanımı
içine almıştır. "Yer" orman tanımı içine girmekle ormanın ağaçlardan
ayrı bir öğesi ortaya çıkmış olmaktadır. Böyle olunca, ağaçlar herhangi bir
nedenle yok olursa, yerleri, ormanın bir öğesi olmak niteliğini yitirmez, orman
toprağı ve yer olmak durumunu sürdürür. Yine aynı karara göre, orman rejimi
dışına çıkarmak ormandan sayılmayan yerler için söz konusu olamaz. Bu yerler,
orman dışına çıkarılmadan önce ormandırlar.
Devlet ormanları orman rejimi dışına çıkarıldıktan sonra, Hazine
adına tescil edilmemişse zamanaşımıyla mülk edinilebilir. Bu durumda
zilyedliğin, tahdit dışına çıkarma tarihinden başlayacağı kabul edilmektedir.
Orman dışına çıkarılmayan yerlerde zilyetlikle kazanma olanaksız bulunduğundan,
vergi kaydına dayansa bile, o zaman dilimindeki zilyedliğe geçerlik tanınması
Anayasa ile bağdaşamaz. Herhangi bir plân, program olmadan el koyanlar adına
tescili sağlayan fıkra, Medeni Yasa'nın taşınmaz edinilmesine ilişkin
kurallarıyla da çelişmektedir. Orman toprağıyla birlikte orman sayılan ve
Devlet ormanlarından orman dışına çıkarılan yerin Hazine adına kaydı yolu
zilyedlere açılmıştır. Zilyedliği 31.12.1981 den geriye doğru yürütülerek,
vergi kaydı ya da bu nitelikte bir belge ile, öncesi orman olan yerlerin
zamanaşımı ve zilyedlikle kazanılmasına olanak verilmiş, geçerli olmayan
zilyedlikle birlikte açma ve işgal de yasallaştırılmıştır. Bu nedenlerle,
zilyedlik süresini 31.12.1981 tarihinden önceye götüren, önceki zilyedliğe
geçerlik tanıyan fıkra Anayasa'ya aykırıdır.
Dava konusu hükümle, işlenmiş suçlar affedilmediğinden
Ana-yasa'nın 169. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "af yasağı"na
aykırılıktan söz edilemez.
b. Anayasa'nın 170. maddesi yönünden inceleme :
Anayasa'nın bu maddesi, orman niteliğini yitirmiş yerlerle orman
olarak korunmasında yarar görülmeyen yerler arasında ayırım yapmamış, orman
dışına çıkarılmış yerlere orman içi köyler halkının yerleştirilmesi için devlet
tarafından ihya edilerek bu halkın yararlanmasına ayrılmasını öngörmüştür.
Halka tanınan hak, mülkiyet değil, yararlanmadır. Anayasa, 6831 sayılı Orman
Yasası'nın2. maddesinin birinci fıkrasının (A) ve (B) bentleri arasında fark
gözetmemiştir. Bu nedenle (A) bendine göre orman dışına çıkarılan yerlerin
orman köylüsüne tahsisi gerekip, (B) bendine göre orman dışına çıkarılan
yerlerin köylüye tahsisi gerekmediğini söylemek olanaksızdır. İki bend arasında
fark bulunduğu kabul edilse bile değerlendirme yapılmaksızın mülkiyet hakkının
tesbiti aykırılık oluşturur. Taşınmazın verildiği kişiler ve veriliş biçimi
yönleri de böyledir. Açıklanan nedenlerle fıkra Anayasa'nın 170. maddesine
aykırıdır.
Fıkra iptal edilmelidir,
2. Üçüncü fıkra :
3402 sayılı Yasa'nın45. maddesinin üçüncü fıkrası, halen orman
sayılan yerlere ilişkin olup geçerli bulunmayan ya da Devlet ormanı sayılması
nedeniyle geçerliğini yitirmiş tapu kayıtlarını ve yasal yönden bir değer
taşımayan işlemleri geçerli saymaktadır. Medeni Yasa'nın639. maddesinin 6333
sayılı Yasa'yla değiştirilmesinden önce Devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunan yerlerle orman alanları için alınmış tapu kaydını, geçerli sayarak özel
mülkiyete geçirilebilmesine yol açan fıkra, örneğin 21. maddesinde hangi tür
taşınmazların iskân yoluyla kişilere tahsis edileceğini belirterek ormanları
bunların dışında tutmasına karşın 2510 sayılı Yasa'nın öbür maddelerine göre,
orman sayılan bir yerin özel mülkiyete verilmesiyle elde edilen tapu kaydını ve
bu yolda tamamlanmamış işlemleri bile geçerli kılmaktadır. 6831 sayılı
Yasa'nın2. maddesine göre orman dışına çıkarılmalarda, Kadastro Yasası'nın45.
maddesi uygulanarak Devlet adına tescilleri öngörülen yerler, artık zilyedleri
adına tesbit ve tescil edilecektir.
a. Orman sınırı dışına çıkarılan alanlardaki tapulu yerler:
aa. Anayasa'nın 44. maddesi yönünden inceleme :
Yukarıda birinci fıkra için bu madde yönünden yapılan inceleme
üçüncü fıkra için de geçerlidir.
bb. Anayasa'nın 169. maddesi yönünden inceleme :
Orman dışına çıkarılan yerler, o andan başlayarak orman olma
niteliklerini yitirirler. Bu bakımdan eski, geçersiz tapulara değer vermek
"Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz" diyen 169. maddesinin
ikinci fıkrası hükmüne aykırı düşmemektedir. Verilen orman değil, orman
olmaktan çıkmış bir kamu mülküdür.
İtiraz konusu kural, doğrudan ormana zarar verici yapıda
değildir. Kimi kötü niyetli kişilerin ormanı yakıp yıkarak orman sınırı dışına
çıkartılmasını ve geçersiz tapularına dayanarak tescili sağlayacakları
düşünülerek 169. maddenin üçüncü fıkrasına aykırı sayılamaz.
cc. Anayasa'nın 170. maddesi yönünden inceleme :
Yukarıda birinci fıkra için bu maddede yapılan incelemede
belirtildiği gibi, 170. madde yalnız orman köylüsüne tahsis amacıyla orman
sının dışına çıkartılmaya olur verdiğinden bu yerlerin zilyede özgülenmesinde
olduğu gibi geçersiz tapu sahibine verilmesi de Anayasa'ya aykırıdır.
b. Orman sınırı içinde kalan tapulu yerler:
Dava konusu hüküm, halen orman niteliğini taşıyan bir yerin, her
nasılsa tapu kaydını eline geçirmiş kişiler adına tesciline olanak
tanımaktadır. Bu içeriğiyle Anayasa'nın 169. maddesinin ikinci fıkrasındaki
"Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz" kuralına ters
düşmektedir. Söz konusu olan yer, 6831 sayılı Orman Yasası'nın 1. maddesinin
(F) bendinde yazılı yerlerin dışında kalan, ormanlardaki tapulu yerlerdir. Bu
yerler, esasen orman sayılmadığı için incelenen üçüncü fıkra ile yeniden
düzenlenmiştir. Ayrıca, irtifak hakkı kurulamayan yerde mülkiyet hakkı asla
kurulamayacağından her nasılsa alınmış tapulara değer verilemez, geçerlik
tanınamaz.
Devlet ormanını ve toprağıyla birlikte orman sayılan bir yeri
yerleşim, dağıtım yoluyla özel mülkiyete konu yapmak ya da devretmek
Anayasa'nın yasakladığı hususlardandır. 6831 sayılı Yasa'nın1. maddesine göre,
orman içi bir yere ilişkin olarak sonradan alınan tapu gibi orman tahdit
edildikten sonra, daha önce alınmış olsa da hukuksal değerini yitirip, geçersiz
duruma düşen kaydı, denetlenen üçüncü fıkra geçerli kılmakta, kayıtlarda yazılı
malikleri hak sahibi saymaktadır. Sözü edilen fıkranın, böylece, 6831 sayılı
Yasa'nın2896 ve 3373 sayılı Yasalarla değişik 1. maddesinin (F) ve (G)
fıkralarına karşın, hiçbir koşul aramaksızın, tarım arazisi niteliği
bulunmayan, tümüyle orman örtüsüyle kaplı ve orman sayılan bir yer için ne
suretle alınmış olursa olsun tapuları geçerli sayarak adı yazılı kimse adına
tescilini sağlamaktadır.
Anayasa'nın 169. maddesinin son fıkrasının olanaklı kıldığı
durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılamaz. Kime olursa olsun,
orman içindeki tapulu yerlerin verilmesi bir tür daraltmadır. Üçüncü fıkranın
sınırlama kararı uyarınca incelenen ibaresi, bu nedenle Anayasa'nın169.
maddesine aykırıdır.
Orman sınırı dışına çıkarılsa bile tapu malikine verilemeyecek
bir yerin, orman niteliğini taşırken de verilmemesi gerekir. Yasakoyucu, bu
yerleri geçersiz tapu sahiplerine mutlaka vermek istiyorsa, Anayasa'nın
öngördüğü sınırlara uygun yeni bir orman tanımı yapmak zorundadır.
Açıklanan nedenlerle üçüncü fıkradaki "... tapulu yerlerle
..." ibaresi iptal edilmelidir.
F- 3402 sayılı Yasa'nın 45. maddesinin ikinci fıkrası, 6831
sayılı Orman Yasası'na göre orman kadastrosu yapılarak daha önce Hazine adına
tesbit ya da tescil edilmiş yerlerde de birinci fıkra hükmünün uygulanacağını
öngördüğünden ikinci fıkradaki bu durumlarda da birinci fıkraya göre işlem
yapılacaktır. Birinci fıkranın iptali, bu nedenle, birinci fıkraya yollama
yapan ikinci fıkranın uygulanmaması sonucunu doğurduğundan, 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesi
gereğince uygulama niteliği kalmayan bu fıkranın da iptali gerekir.
VI- SONUÇ :
21.6.1987 günlü, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun,
A- 14. maddesine ilişkin esas incelemenin, birinci fıkradaki
"... kuru toprakta 100 ..." ibaresiyle sınırlı olarak,
B- 45. maddesine ilişkin esas incelemenin birinci fıkranın
tümüyle, üçüncü fıkradaki "... tapulu yerlerle ..." ibaresiyle
sınırlı olarak yapılmasına oybirliğiyle,
C- İtiraz konusu 14. maddesinin, sınırlama kararı gereğince
incelenen birinci fıkrasındaki "... kuru toprakta 100 ..."
ibaresinin, Ana-yasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliğiyle,
D- 17. maddesinin birinci fıkrasının davada uygulanacak hüküm
olmadığına ve itirazın başvuran Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine,
Muammer TURAN'ın karşıoyu ve oyçokluğuyla,
E- 45. maddesinin :
1- İkinci ve dördüncü fıkraları davada uygulanacak hüküm
niteliğinde olmadığından başvuran Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine,
Muammer TURAN'ın karşıoyu ve oyçokluğuyla,
2 - Sınırlama kararı gereği incelenen,
a. Birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline
oybirliğiyle,
b. Üçüncü fıkrasındaki "... tapulu yerlerle ..."
ibaresinin Ana-yasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, oybirliğiyle,
F- 45. maddesinin birinci fıkrasının iptali, ikinci fıkrasının
uygulanmaması sonucunu doğurduğundan 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesi gereğince ikinci fıkranın
da iptaline oybirliğiyle,
1.6.1988 gününde karar verildi.
Başkan
Mahmut C. CUHRUK
|
Başkanvekili
Yekta Güngör ÖZDEN
|
Üye
Necdet DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Muammer TURAN
|
Üye
Mehmet ÇINARLI
|
Üye
Mustafa GÖNÜL
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
Adnan KÜKNER
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
|
|
|
|
KARŞIOY YAZISI
İhtilaflı taşınmazın, 3116 sayılı Orman Kanununa göre, 1942
yılında, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden ve 5755500
metrekare, Meşeağzı Devlet Ormanı olarak tesbit edilip ekim/1952 de 22 sayı ile
tapuya da tescili yapılan alanın içinde kaldığı; 1982 yılında orman dışına
çıkarıldığı dava dosyasındaki belgelerden anlaşılmaktadır.
İtiraza vesile olan olayda, davacı 6.3.1986 günlü dava
dilekçesinde mezkûr taşınmazı 50 yıldan beri elinde bulundurduğunu, imar ve
ihya ettiğini belirtmiş; 19.4.1987 günlü yerinde yapılan keşif ve incelemede
yerel ve fennî bilirkişiler, 1952 yılından itibaren burasının davacı tarafından
imar ve ihya edilip kullanıldığını bildirmişler; Mahkeme de, itiraz
başvurusunda : "Bu davada yine 3402 sayılı Yasanın 17. maddesi hükmü
uygulanacaktır. Çünkü ..." dedikten sonra geniş bir açıklama ve gerekçe
yazmıştır.
Bu durum karşısında Anayasa Mahkemesi'nin, olay mahkemesi veya
temyiz mercii yerine geçercesine, 3402 sayılı Yasanın 17 nci maddesini,
uygulanacak madde olmadığını belirterek bu maddeye ait itirazı esastan inceleme
dışında tutmasını doğru bulmuyorum.
Aynı nedenlerle, 3402 sayılı Yasanın 45 inci maddesinin ikinci
ve dördüncü fıkralarına yapılan itirazın esastan incelenmeksizin, "davada
uygulanacak hüküm niteliğinde olmadığından başvurunun Mahkemenin yetkisizliği
nedeniyle reddine" biçimindeki çoğunluk kararma da katılmıyorum.