ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1987/14
Karar Sayısı : 1988/1
Karar Günü : 5/1/1988
R.G. Tarih-Sayı :23.08.1988-19908
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Sosyaldemokrat Halkçı
Parti) TBMM Grubu adına Grup Başkanı Erdal İnönü.
İPTAL DAVASININ KONUSU : 9.4.1987 günlü, 3349 sayılı
"22.4.1983 Gün ve 2820 Sayılı Siyasî Partiler Kanununa, 27.6.1984 Gün ve
3032 Sayılı Kanunla Eklenen Geçici 11. inci Maddesine Fıkralar Eklenmesi
Hakkında Kanun"un 1. maddesiyle eklenen fıkralardan birincisinde yer alan
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle" ibaresinin ve ikinci
fıkrasında yer alan "bu Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak
ilk milletvekili genel seçimi yılı için" ibaresi ile "bu Kanunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kabul edildiği tarihte" ibaresinin Anayasa'nın 2.,
5.,10. ve 68. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istemidir.
II- YASA METİNLERİ :
A) İptali İstenilen Yasa Kuralları :
22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun Geçici
11..maddesine 9.4.1987 günlü, 3349 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile eklenen ve
iptali istenen ibareleri de içeren fıkraları aynen şöyledir :
"Madde 1.- 22.4.1983 tarih ve 2820 sayılı Siyasî Partiler
Kanununa 27.6.1984 tarih ve 3032 sayılı Kanunla eklenen Geçici 11. inci maddeye
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Grubu bulunan Siyasî Partiler yukarıdaki fıkralarda ifade edilen
seçimlere katılmamış olsalar bile Devlet yardımından faydalanırlar. Bu miktar
150.000.000 (yüzelli milyon) TL'sından aşağı olamaz. Bu maksatla gerekli ödenek
27.6.1984 tarih ve 3032 sayılı Kanunla konulan Ek Maddede öngörülen sınırlamaya
bağlı olmaksızın Maliye ve Gümrük Bakanlığı Bütçesinin yedek ödenek tertibinden
karşılanır.
Siyasî Partiler Kanununa 27.6.1984 tarih ve 3032 sayılı Kanunla
Eklenen Ek 1 inci maddede yazılı beşbinde bir oranındaki yardım miktarı bu
Kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk milletvekili genel seçimi
yılı için üç misline çıkartılır. Arttırılan miktar bu Kanunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kabul edildiği tarihte Grubu bulunan Siyasî Partilere
milletvekili sayılarına göre taksim edilerek ödenir."
B) Dayanılan Anayasa Kuralları :
"MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma
ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve
sosyal bir hukuk Devletidir."
"MADDE 5.- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin
bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve
demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan, siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır."
"MADDE 10. - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
"MADDE 68.- Vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usulüne göre
partilere girme ve partilerden çıkma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek
için yirmibir yaşını ikmal etmek şarttır.
Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez
unsurlarıdır.
Siyasî partiler, önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve
kanun hükümleri içinde faaliyetlerini sürdürürler.
Siyasî partilerin tüzük ve programları, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, millet egemenliğine,
demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz.
Sınıf veya zümre egemenliğini veya herhangi bir tür diktatörlüğü
savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayan siyasî partiler kurulamaz.
Siyasî partiler, yurt dışında teşkilâtlanıp faaliyette bulunamaz,
kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar
meydana getiremez, vakıf kuramazlar.
Hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları,
yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri,
kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları
hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, öğrenciler ve
Silahlı Kuvvetler mensupları siyasî partilere giremezler."
III- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca, Orhan Onar,
Mahmut C. Cuhruk, Necdet Darıcıoğlu, Yekta Güngör Özden, Muammer Turan, Mehmet
Çınarlı, Selâhattin Metin, Servet Tuzun, Mustafa Şahin, Adnan Kükner ve Vural
F. Savaş'ın katılmalarıyla 1.7.1987gününde yapılan ilk inceleme toplantısında
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenen yasa
hükümleri, aykırılık iddiasına dayanak yapılan Anayasa maddeleri, bunlarla
ilgili gerekçeler ve öteki metinler incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü :
İptal isteminin esas yönünden incelenmesine geçildiğinde; dava
konusu yasa hükümlerinin, yasanın yürürlüğe girişini izleyen ilk milletvekili
genel seçimi yılı için uygulanabilir olması ve 29 Kasım 1987 tarihinde de sözü
edilen genel seçimin yapılmış bulunması nedeniyle hükmünü icra etmiş ve artık
uygulanamayacak duruma düşmüş, başka bir deyişle tükenmiş bulunan yasa
bakımından esasincelemesine gerek bulunmadığı öne sürülmüş olduğundan öncelikle
bu sorun üzerinde durulmuştur.
2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun Geçici 11..maddesine 3394
sayılı Kanunla eklenen ve kimi bölümlerinin bu dava ile iptali istenilmiş
bulunan hükümlerinin, yine Siyasî Partiler Kanunu'na 27.6.1984 günlü, 3032
sayılı Yasa ile eklenen ve belli koşullarda siyasî partilere her yıl Devlet
yardımını öngören ek madde hükmünü bir süre askıya alarak, siyasî partilere ilk
milletvekili genel seçimi yılı için yapılacakDevlet yardımının şartları ile
miktarını belirlemek için getirildikleri ve geçici bir hüküm niteliğinde
bulunduklarında duraksamaya yer yoktur. Çözümü gereken sorun, siyasî partilere
3349 sayılı Yasaya göre Devlet yardımı sağlanmış ve yasanın yürürlüğe girdiği
tarihten sonra yapılması öngörülen milletvekili genel seçimleri de yapılmış
bulunduğuna göre hükmünü icra etmiş, başka bir anlatımla tükenmiş bulunan
yasanın, yürürlükte sayılıp sayılmayacağı hususuna ilişkin bulunmaktadır.
Kanunlar, yürürlükleri belli bir süreye bağlanmış olmadıkça veya
yasama organınca açık ya da örtülü biçimde ilga edilmedikçe, yürürlükte
kalırlar. İptali istenilen hükümleri içeren maddenin, geçici niteliği ve
uygulanarak hükmünü icra etmiş, tükenmiş olması, yürürlükte olmadığınıkabule
yeterli değildir. Bu tür sorunlarla daha önce de karşılaşmış bulunan Anayasa
Mahkemesi, bu konuda istikrarlı bir görünüm arzeden eski kararlarında,
öğretinin görüşlerine koşut olarak, bir kanun kaldırılmadıkça veya Anayasa
Mahkemesi'nce iptal edilmedikçe hükmünü icra etmiş ve tükenmiş olsa bile
yürürlüktedir, yürürlükte olan bir kanunun iptali istenebilir, sonucuna
varmıştır. Anaya-sa'ya aykırılık ya da uygunluğun saptanmasında en azından
anayasal ve hukuksal yarar gören Anayasa Mahkemesi, bu davadada esasın
incelenmesi gerektiği görüşünü benimsemiş, bu görüşe Muammer Turan,
"Tükenmiş bir kanun için esas incelemesine gerek bulunmadığı, davanın bu
nedenle reddi gerektiği" düşüncesiyle katılmamıştır.
Anayasaya Aykırılık Sorunu :
Sorunun tüm ayrıntıları ile ortaya konulması bakımından, siyasî
partilere Devlet yardımını düzenleyen ve kısa süre içerisinde kimi
değişikliklere uğramış bulunan yasal esaslara değinmekte yarar görülmüştür.
Davacı parti, TBMM'nde grubu bulunan siyasî partilere belirli
ölçülere göre Devlet yardımı yapılmasını ilke olarak benimsediği cihetle bu
yönü dava konusu yapmamıştır.
Ülkemizde siyasî partilere Devlet yardımı yapılması sorununun
mevzuatımıza tekrar girişi 22.4.1983 günlü, 2820 sayılı Siyasî Partiler
Kanunu'na 27.6.1984 günlü, 3032 sayılı Yasa ile eklenmiş bulunan Ek Madde hükmü
ile olmuştur. Söz konusu hükümle, sadece, parti ihtiyaçları ve parti
çalışmalarında kullanılacak olan Devlet yardımı; Yüksek Seçim Kurulu'nca son
milletvekili genel seçimlerine katılma hakkı tanınan ve2839 sayılı Milletvekili
Seçimi Kanunu'nun 33. maddesindeki genel barajı aşmış bulunan siyasî partilere
her yıl Hazineden ödenmek üzere o yılki genel bütçe gelirleri "(B)
cetveli" toplamının beşbinde biri oranında ödeneğin malî yıl için
konulacağı; bu ödeneğin de Devlet yardımı yapılacak siyasî partiler arasında o siyasî
partinin genel seçim sonrasında, Yüksek Seçim Kurulu'nca ilân edilen TBMM
sandalye sayısına bölünerek her yıl ödenmesi ve ödemelerin o yılki Genel Bütçe
Kanununun yürürlüğe girmesini takipeden on gün içinde tamamlanması zorunluluğu
getirilmiştir.
3032 sayılı Kanunun 3. maddesiyle Siyasî Partiler Kanunu'na
eklenmiş olan Geçici Madde 11'in birinci fıkrası ile 1984 yılı içinde siyasî
partilere Devletçe yapılacak yardımın bütçedeki yeri ve ödeme süresi, ikinci
fıkrasıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yapılacak ilk genel
milletvekili seçimine kadar, 25 Mart 1984 tarihinde yapılmış olan mahallî
idareler seçimine katılmış siyasî partilere ve üçüncü fıkrasıyla da 6 Kasım
1983 tarihinde yapılmış olan genel seçimlerden sonra oluşan TBMM'nde grubu
bulunan partilere hangi orana göre bölüştürüleceği belirlenmiş ve bu esaslar
çerçevesinde siyasî partilere hazine yardımı yapılmıştır.
Siyasî Partiler Kanunu'nun Geçici 11. maddesine 9.4.1987 günlü ve
3349 sayılı Yasa ile eklenmiş olup da bu dava ile kimi bölümlerinin iptali
istenilen iki fıkranın yürürlüğüne kadar, söz konusu yardımdan, Anavatan
Partisi, Halkçı Parti, Milliyetçi Demokrasi Partisi ve Sosyaldemokrat Halkçı
Parti yararlanmışlardır.
6 Kasım 1983 tarihinde yapılmış olan milletvekili genel
seçimlerinden sonra kimi siyasî partilerde vukua gelmiş istifalar, bölünme ve
birleşmeler sonucu kurulmuş ve TBMM'nde grup kurabilmiş olan Demokratik Sol
Parti 3349 sayılı Yasaya kadar söz konusu Devlet yardımından yararlanamamıştır.
Siyasî Partiler Kanunu'nun Geçici 11. maddesine göre yapılan
Devlet yardımının miktarını artırmak ve kapsamını siyasî partiler yönünden
genişletmek amacıyla bu maddeye 3349 sayılı Yasa ile iki fıkra daha
eklenmiştir.
2820 sayılı Kanun'un Geçici 11. maddesine 9.4.1987 günlü, 3349
sayılı Kanun ile eklenmiş bulunan ve bu dava ile bazı ibarelerinin iptali
istenilen fıkralardan birincisinde; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grububulunan siyasî partilerin
seçimlere katılmamış olsalar dahi Devlet yardımından yararlanmaları,
ikincisinde ise Siyasî Partiler Kanunu'na 3032 sayılı Kanunla eklenmiş olan ek
maddedeki genel bütçe gelirleri "(B) cetveli" toplamının beşbinde
biri oranındakiyardımın 3349 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra
yapılacak ilk milletvekili genel seçimi yılı için üç misline çıkarılması esası
getirilmiş ve bu suretle de Devlet yardımından Demokratik Sol Parti de
yararlanmak imkânına kavuşmuştur.
1- Anayasanın 2. Maddesine Aykırılık Sorunu :
Kanunların başlıca özelliklerinden biri de bunların objektif ve
genel nitelikli kurallar içermesidir. Getirilmiş bulunan bir yasa kuralının
kimleri ilgilendirdiği ya da hangi menfaati koruduğu hususunun
belirlenebilirliği, bunların objektif ve genel nitelikli kurallar olmadığı
sonucuna varılmasını haklı kılamaz. Zira, araştırıldığında yasaların kimlere
hitap ettiğini saptamak, genelde mümkündür.
Siyasî Partiler Kanunu'nun Geçici 11..maddesine 3349 sayılı
Kanun'la eklenen birinci fıkrada "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibariyle", ikinci fıkrada "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra yapılacak ilk milletvekili genel seçimi yılı için" ve "bu
Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildiği tarihte" biçimindeyer
alan ibarelerle, siyasî partilere yapılacak Devlet yardımının hangi seçim yılı
için artırıldığı ve bu yardımdan hangi partilerin yararlanmaları gerektiği
hususu belirlenmeye çalışılmıştır.
Siyasî partilere Devlet yardımını, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanunu'nun 33. maddesindeki genel barajı aşma koşuluna bağlamış bir sistem
içerisinde, iptali istenilen ve birer ek koşul niteliğinde bulunan ibarelerin
Anayasa'ya aykırılığından söz edilemez.
Bu itibarla; siyasî partilere yardım konusunda getirilen
hükümlerin objektif ve genel olma niteliklerinden yoksun bulunduğu ve bu hususun
Anayasa'nın hukuk devleti ilkesiyle çeliştiği iddiası yerinde görülmemiştir.
2- Anayasanın 5. Maddesine Aykırılık Sorunu :
Anayasa'nın 5. maddesinde Devletin temel amaç ve görevlerini
belirleyen genel esasa aykırılık savma ilişkin olarak, dava dilekçesinde
özetle; 3349 sayılı Yasa hükümlerinin temel hak ve hürriyet ve adalet
kavramlarıyla bağdaşmadığı, bunları sınırladığı, bu konudaki engelleri
kaldırmakla görevli Devletin, bizzat engeller getirdiği öne sürülmüş ve fakat
hangi temel hak ve özgürlüğün ne suretle sınırlandırıldığı belirtilmemiştir.
Anılan Yasa ile getirilen ve iptali istenilen hükümlerinin kişinin
temel hak ve özgürlükleriyle, özellikle Devletin temel amaç ve görevlerinin
belirlendiği ve varlık sebebinin açıklandığı Anayasa'nın 5. maddesiyle doğrudan
bir ilişkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle sözü edilen anayasal esasa aykırılık
savı yerinde görülmemiştir.
3- Anayasanın 10. Maddesine Aykırılık Sorunu :
Bu iddia ile ilgili olarak dava dilekçesinde; yasama organının
bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorunda
olduğunu vurguladıktan sonra, 3349 sayılı Yasa ile Geçici 11. maddeye eklenen
ve bu davada kimi bölümlerinin iptali istenilen fıkrahükümleriyle, Devlet
yardımından belli bir tarihte TBMM'nde grubu bulunan Anavatan Partisi,
Sosyaldemokrat Halkçı Parti, Doğru Yol Partisi ve Demokratik Sol Parti'nin
yararlandırılmak, aynı vasıflara haiz yeni kurulacak partilerden söz konusu
imkân esirgenmek suretiyle kimi partiler yararına imtiyaz sağlandığı ileri sürülmüştür.
3349 sayılı Yasa ile getirilen fıkra hükümleriyle izlenen amaç ve
bunların açık olan sözlerinden çıkan anlam gerçekten iddia edildiği gibidir.
Yasa koyucunun Devlet yardımından tüm siyasî partilerin yararlanmasını
öngörmemek suretiyle siyasî partiler arasında ayırım yapıldığı yönü
tartışmasızdır.
Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan eşitlik kavramı ile kanun
önünde eşitlik yani hukukî eşitlik kastedilmiştir. Bu genel esasla, kişilere ya
da bazı topluluklara aynı durumda bulunan kimselerden daha çok veya daha geniş
hak ve yetkiler tanımak yoluyla kanun karşısında eşitlik ilkesinin çiğnenmesi
ve kişiye, aileye, bir zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınması yasaklanmaktadır.
Anayasa'nın genel esaslarından olan kanun önünde eşitlik ilkesinin
getirilmesiyle güdülen amacın, aynı durumda bulunan kimselerin yasalarca aynı
işleme tâbi tutulmasını sağlamak, yasalar önünde yurttaşlara dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din mezhepve benzeri sebeplerle farklı
davranılmasını önlemek olduğu Anayasa Mahkemesi kararlarında birçok kez
vurgulanmıştır.
Kanun önünde eşitlik, bütün yurttaşların her yönden aynı hükümlere
tâbi tutulmaları demek değildir. Kimi yurttaşların başka hükümlere tâbi
tutulmaları haklı bir nedene dayanmakta ise kanun önünde eşitlik ilkesinin
ihlâlinden söz edilemez. O halde, öncelikle yukarıda sözü edilen ayrımın haklı
bir nedene dayanıp dayanmadığı hususu üzerinde durmak gerekmektedir.
Siyasî partilerin, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları
sayılmış olmaları, herhalde ülkede kurulmuş tüm siyasî partilerin Devlet
yardımından pay almalarının haklı nedeni olamaz.
Siyasî partilere yardım konusunun anayasal bir kurala
dayandırıldığı eski Anayasa döneminde seçmen planındaki ciddi, etki, ölçü
olarak kabul edilmiş, kendisini vatandaşa yeterli şekilde kabul ettirdiği
anlaşılan siyasî partiler yardım dışı bırakılmak istenmemiş, bu düşüncelerle de
milletvekili genel seçimlerinde geçerli oy sayısının en az yüzde beşinialan
veya seçimlerde Millet Meclisi'nde grup teşkil edecek sayıda milletvekilliği
kazanmış bulunan siyasî partilere yardım yapılması öngörülmüş idi.
2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'na, siyasî partilere Devlet
yardımı yapılmasını sağlamak amacıyla 3032 sayılı Yasa ile eklenen "Ek
Madde" hükmünün getirilişinin,yukarıda
açıklanan düşüncelerin etkisiyle olduğunda kuşku yoktur.
Siyasî partileri sağlam tutmak, bölünmelerini ve çoğalmalarını
önlemek gibi düşüncelerin Devlet yardımının belirli nitelikteki partilere
yapılmasını gerekli kıldığı gözden uzak tutulmamalıdır.
Siyasî Partiler Kanununun Geçici 11..Maddesine Fıkralar Eklenmesi
Hakkındaki 3349 sayılı Kanunun 1. maddesiyle eklenen fıkraların birincisindeki
"Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle" ibaresiyle,
ikincisindeki "bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk
milletvekili genel seçimi yılı için" ve "bu Kanunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kabul edildiği tarihte" şeklindeki ibarelerle, geçici
madde hükümlerinin Devlet yardımından yararlanacak olan siyasî partileri
TBMM'nde grubu bulunanlarla sınırlamak olduğu yönü açıktır.
Bu hükümler mevcut partiler arasında herhangi bir eşitsizliğe
neden olmamıştır. Siyasî partilere belirli kimi koşulların gerçekleşmesi
halinde Devlet yardımını öngören kurala dokunmadan, mevcut partiler arasında
ayırım yapılmaksızın, bunlara sadece bir seçim yılı için artırımlı yardımı
öngören geçici bir hükmün, TBMM'nde grup kuracak biçimde yeni parti oluşumları
yönünden eksiklikleri olsa da Anayasa'ya aykırı yönübulunmamaktadır.
4. Anayasanın 68. Maddesine Aykırılık Sorunu :
Devlet yardımından yararlandırılma konusunda siyasî partiler
arasında yapılan ayırım Anayasa'nın 10. maddesine aykırılık iddiası nedeniyle
3. bölümde incelenmiş ve bu durumun Anayasa'ya aykırılık oluşturmadığı sonucuna
varılmış olduğundan burada yinelenmesine gerek görülmemiştir.
Tüm bu görüşlere, Yekta Güngör Özden, Mehmet Çınarlı ve Mustafa
Şahin katılmamışlardır.
V- SONUÇ :
9.4.1987 günlü, 3349 sayılı "22.4.1983 Gün, 2820 Sayılı
Siyasî Partiler Kanununa, 27.6.1984 Gün ve 3032 Sayılı Kanunla Eklenen Geçici 11.
Maddesine Fıkralar Eklenmesi Hakkında Kanun"un 1. maddesinin birinci
fıkrasındaki "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle"
ibaresiyle; aynı maddenin ikinci fıkrasındaki "bu Kanunyürürlüğe girdiği
tarihten sonra yapılacak ilk milletvekili genel seçimi yılı için" ve
"bu Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildiği tarihte"
biçimindeki ibarelerin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine,
Yekta Güngör Özden,Mehmet Çınarlı ve Mustafa Şahin'in karşıoyları ve
oyçokluğuyla,
5.1.1988 gününde karar verildi.
|
|
|
Başkan
Orhan
ONAR
|
Başkanvekili
Mahmut
C. CUHRUK
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
|
|
|
Üye
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Muammer
TURAN
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
|
|
|
Üye
Selâhattin
METİN
|
Üye
Servet
TUZUN
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
|
|
Üye
Adnan
KÜKNER
|
Üye
Vural
Fuat SAVAŞ
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Kararı oluşturan çoğunluk görüşüne katılmamamın nedenlerini
sırasıyla belirtiyorum :
1- Anayasa'da, siyasal partilere Hazine'den yardım yapılmasına
olur veren bir kural bulunmamaktadır. 1961 Anayasası döneminde, siyasal
partilere devlet yardımı sağlamak için 648 nolu Siyasi Partiler Yasası'nın 74.
maddesinde 1017 nolu Yasayla yapılan değişiklik Anayasa Mahkemesi'nin 18-19
Şubat 1969 günlü, Esas : 1968/26,Karar: 1969/14 sayılı kararıyla iptal edilmiş,
anlamsız bir direnişle çıkarılan 1219 nolu Yasayla yine yardım olanağı
tanınınca, Anayasa Mahkemesi'nin 2.2.1971 günlü, Esas : 1970/12, Karar :
1971/13 sayılı kararıyla 74. maddenin yeni düzenlenmesi de yürürlükten
kaldırılmıştır. Siyasal partilerin birleşen istekleriyle 1961 Anayasası'nın 56.
maddesine 2.7.1971 günlü, 1421 sayılı Yasayla bir fıkra eklenerek siyasal
partilere devletçe yapılacak yardımın yasayla düzenleneceği öngörülmüş, daha
sonra 15.3.1973 günlü, 1699 nolu Yasayla Anayasa'ya eklenen geçici 22. maddeyle
yardımdan yararlanma sınırları, koşullu olarak, genişletilmiş, bu temel
kurallara dayanılarak 9.5.1974 günlü, 1802 nolu Yasayla 648 nolu Yasaya 74.
madde ile Geçici 6. madde getirilerek devletyardımı gerçekleştirilmiştir.
Danışma Meclisi'ne sunulan Siyasi Partiler Kanun Tasarısı'nda
siyasal partilere para yardımı öngörülmemişken, genel kurulda verilen
değişiklik önergeleriyle 49. madde olarak konulan "Devletçe yapılacak
yardımlar" hükmü Millî Güvenlik Konseyi'nce metinden çıkarılmıştır.
Anayasal dayanak bulunmamasına karşın, 27.6.1984 günlü, 3032 nolu
Yasayla 2820 nolu Siyasi Partiler Yasası'nın 61. maddesine (j) bendi eklenerek,
"Devletçe yardım" başlıklı Ek Madde ve Geçici 11..Madde getirilerek
para yardımı uygulamaya konulmuş, şimdiki kararımıza konu olan 3349 nolu
Yasayla da Geçici 11. Maddeye iptali istenen iki fıkra eklenmiştir. Anayasa'ya
karşın 2820 nolu Yasaya para yardımını içeren kuralların konulması Anayasa
Mahkemesi'nin yukarıda sözünü ettiğim 2.2.1971 günlü iptal kararını geçerli
duruma getirmiştir. Anılan bu kararın gerekçelerini eldeki dava için de dayanak
olarak görüyorum.
Bu durum, özde, Hazine yardımını olanaksız kılınca, yardımın şu ya
da bu yöntemle dağıtılması, dağıtılma oranı ne olursa olsun Anayasa'ya aykırı
olmaları nedeniyle kuralların iptali gerekir. 2949 nolu Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 29. maddesinin birinci fıkrası
gereğince, "Kaynakta aykırılık -olumsuzluk" gerekçesiyle de devletçe
yardımı öngören kurallar iptal edilebilir. Değindiğim bu fıkra, Mahkemenin,
istekle bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçelerle de Anayasa'ya aykırılık
kararı olabileceği açıklığını taşımaktadır. Bu anlayışla antidemokratik bir
kuralın ayıklanması durumu sağlanmış olurdu.
2- Yasa'nın yayımlandığı gündeki siyasal partilerin devlet
yardımından yararlandırılması durumu bir ayrıcalıktır ve sonraki siyasa!
örgütlenmeleri ve kuruluşları dışlayan ağır bir haksızlıktır. Bu gereksiz
sınırlamalar belli bir hakkı ve özgürlüğü etkilemediği için kişinin temel
haklan ve bu hakların sınırlanmasıyla doğrudan ilişkili bulunmadığından
Anayasa'nın 2. ve 5. maddelerini ilgilendirmese de kurulmuş partilerle
kurulacak partiler arasında bir ayırıma, böylece belirgin bir eşitsizliğe yol
açtığı açıktır. Kimi partilere para verip kimilerine vermemek devletin
yansızlığına aykırı bir tutum olmaktan ötede, devlet, siyasal partiler ve
devlet yardımı kavramlarına ters düşen, değişken bir uygulamadır. Kurulmuş olan
partilere öncelik, üstünlük ve bu nedenlerle ayrıcalık tanınmasının Anayasal,
hukuksal ve haklı hiçbir nedeni yoktur. Kuralın geçici olması sonuca etkili
değildir. Aynı hukuksal durum ve konumda olanlara ayrı uygulamanın savunulacak
yönü yoktur.
3- Anayasa'nın "Vergi ödevi" başlıklı 73. maddesi,
herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere malî gücüne göre vergi ödemekle
yükümlü olduğunu öngörmektedir. Anlaşılmaktadır ki, vergi adıyla toplanan
gelirler kamu giderlerini karşılamak için kullanılacaktır. Anayasa'nın siyasal
partileridemokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez öğesi sayması (mad. 68/2), bu
kuruluşlara devlet organı niteliği vermesi anlamına gelemez. Devletin oluşumuna
katkıları, siyasal etkinlikleri ne olursa olsun kamu kurumu niteliğinde
değillerdir ve devletin yapısı dışındadırlar. Özellikleri ve rolleri gözetilse,
Anayasa'da kendileriyle ilgili kuralların varlığına dayanılsa bile, hiçbirisi siyasal
partileri devlet organı ya da bu nitelikte bir kuruluş olarak tanımaya
elvermemektedir. Demokrasinin çoğulcu ve katılımcı niteliği, siyasi partilerin
varlığına bağlı olsa da, partileri kamu organı, yapısı olarak görmek
olanaksızdır. Devletle partiler arasındaki bağ, demokrasi gereği kuruluşla
başlar, seçimlerdeki başarıyla işlerlik kazanır. Gözetim ve denetimleri,
hukuksallığısağlayıp sürdürmek, aykırılıkları önlemek,yozlaşmaların
devlete yansımasını engellemek, böylece demokrasinin güçlenmesinde yararlarını
sağlamak içindir. Salt toplumsal yararları ve devlet katındaki yerleri, siyasal
yaşamdaki değerleri,halkın yönetime katılmasının ve siyasal istencin biçimlenmesinin
aracı olmaları, çalışmalarındaki kamusal yarar devlet yardımı için yeterli
ölçüler değildir. Bağımsız kuruluşların devlet etkileme ve yönlendirmesine
olanak veren yardımlara açık olmasının sakıncaları yanında,devlet gelirinin
bunlara akıtılıp aktarılmasının aykırılığı ortadadır. Önceden izin almadan
kuruluş (Anayasa mad. 68/3) olgusu devlete bağımlılığı, devlet yardımıyla
çalışma, ayakta durma ve varlığını sürdürme gücünü kabul ettiremez. Çağdaş
demokraside kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının (Barolar, Odalar),
sendikaların, kamu faydasına yararlı derneklerin, olağan derneklerin,
vakıfların, tüm baskı gruplarının devlet düzeni, siyasal ve toplumsal yaşam
yönünden birbirinden ayrılmaz ve yadsınmaz değerleri, hepsinin kamusal önemi
vardır. Sosyal bir hukuk devletinde bu kuruluşların örgütsel düzey çizelgesi
kamu yararı bakımından ayrılık- taşıyamaz. Siyasal yaşamın "vazgeçilmez
öğesi" olmak, devlet yapısının bir parçası, çalışmalarının kamu hizmeti
sayılmasına ve bu yolla giderlerinin devletçe karşılanması gereğine olanak
vermez. Halkın istenci ile ulusal egemenlik devlet varlığının, yönetiminin
işlerliğinin kaynağıdır. Partiler aracılığı ile yansıyan ve kurulan
etkileme-oluşum demokrasilere özgüdür. Devletin yukardan aşağıya düzeni,
devletin halka etkisi, partilere katkısı anlamında alınırsa etkileme-oluşum
tersine çevrilir, yasama ve yürütme erki halkın istencine elatma niteliğine
dönüşür. Ulusal istenç devlet organlarının dışında belirir. Anayasa'nıntemel
ilkeleri, özgürlüklerle ilgili kuralları halk-ulus üzerinde devlet baskısını,
ulusal istenci devletin yönlendirilmesini reddeder. Serbest oluşum düzeni,
siyasal partilerin devlet organı, kolu, birimi durumunda değerlendirilip
kabulüne karşıdır. Düzenli para yardımı, kimi gereksinimlerinin devletçe
karşılanması siyasal partilerin niteliğini, hukuksal tanımını değiştirir. TBMM'nden
başlayarak yönetimi etkilemeleri, programları, seçim bildirge ve çalışmaları,
kamuoyunun sözcülüğü durumları, buraya alınması sayfalar tutacak özellik ve
önemleri, katkıları, yararları devlet yapısı içinde yer almalarına, devlet
organı birimi sayılmalarına gerekçe oluşturamaz. Ödentiler bağışlar,
etkinliklerle mal varlıklarından sağlanacak gelirler gerçek kişilerle özel
hukuktüzelkişilerinin -sınırlı da olsa- akçalı katkılarını içerir. Bunları
dışlamayan bir düzenleme devlet yardımının bunlara duyulan gereksinmeyi
gidermeye yönelik olduğuna da bağlanamaz. Partiler, üyelerinin katkıları ve
kendi çabalarıyla giderlerini karşılayan demokratik örgütler durumuna
gelmedikçe, üye sayılarını artırıp onları çalışmalarda etkin duruma
getirmedikçe katılma nitelikleri zayıflar. Devlet yardımına muhtaç parti,
gerçek siyasal kimliği yarımdır. Akçalı güçsüzlüğün kötü sonuçları devlet
yardımını zorunlu kılamaz. Üyelerinin parti çalışmalarına katkısı demokrasinin
özlenen gücünü kazandırır. Bu yöne gitmeden, bu konuda çaba göstermeden az
sayıdaki üyelerle, ödenti almayarak onlara hoş görünmekle bir yere varılamaz.
Üye ödenti vermeli, yardım yapmalı, bu nedenle de partisine sahip çıkmalı, söz
sahibi olmalı, çalışmalarına katılıp onu yönlendirmeli, denetlemeli, demokratik
niteliğini güçlendirmelidir. Halkın, üyenin sahip çıkmadığı, korumadığı
kuruluşun yıkılması kolaydır. Devlet bu tür yapay kuruluşları sırtında
taşıyamaz, besleyemez, topladığı vergileri, kimi gereksiz giderlere ayıramaz,
sorumsuz tutumlara veremez. Kamu kurumu olmayan, kamu yararına hizmet örgütü
sayılmayan, kimi üyelerinin belli süreyle resmî çalışmalarda yer alması,
seçimlere bağlı bulunması siyasal partilerin, yasalara uygun olabileceği gibi
aykırı da olabilecek çalışmalarına, gösteri, tören, propaganda ve benzeri
giderlerine devlet desteği Anayasa'nın anlamıyla, amacıyla da bağdaşmamaktadır.
Anayasal güvence kapsamına almak içingetirilen kuralları, devlet yardımı için
zorlama yorumlarla, dayanak saymak hukuksal amaçla aracı karıştırmaktır.
Hukuksal ölçülerde gerçekçilik, geçerlik koşuludur, önceki Mahkememiz
kararlarının beni doğrulayan gerekçe ve karşıoy gerekçeleri Hazine'den
yapılacak yardımın aykırılığını, hukuk dişiliğini açık seçik göstermektedir.
Siyasal partilere devletçe yapılacak yardımın kamu giderleri arasına
alınmasının hukuksal yanı bulunmamaktadır. Biçim uygunluğu özdeki sakıncayı
kaldırıp gideremez. Bu nedenlerle temelde, kaynakta Anayasa'ya uygun bulunmayan
yardıma ilişkin maddeler tümüyle iptal edilmeliydi. Özde bozuk olan düzenleme
ayrıntıda uygun olamaz. Batı demokrasilerinde de bunun örneklerini göstermek
güçtür. Vergiler partilere dağıtılıp bölüştürülemez.
4- Siyasal partilere yapılan devlet yardımının denetlenmesi
olanağı da bulunmamaktadır. Akçalı denetimlerinin Anayasa Mahkemesi'nce
yapılması (Anayasa mad. 69/4), 2820 nolu Yasadaki yetersiz kurallar, işler ve
olanaklarına bakılmaksızın ayrıntılı ve geniş kapsamlı ilk-ön denetim görevinin
Anayasa Mahkemesi'ne verilmesi, koşulların elverişsizliği karşısında, zamanında
ve doyurucu biçimde yerine getirilememektedir. Akçalı denetim işlevi yapıcı ve
gerçekçi biçimde yeniden düzenlenmedikçe bundan yarar beklemek deboşunadır.
Denetimsiz devlet yardımı gereksizdir.
5- Anayasa'nın 69/2. maddesinin son tümcesi ile son fıkrasında
sayılan ve yardım alınması yasaklanan yerli ve yabancı kuruluşlar arasında
"Devlet"in sayılmaması devletten yardım alınabileceğini, devletin
yardım yapabileceğini göstermez. Yardımı, doğal ve hukuksal olarak olanaksız
sayılan bir kuruluşu saymak, yinelemek gereksiz olduğu gibi açıkça olur
verilmedikçe, yetki Anayasa'dan alınmadıkça böyle bir yardım da düşünülemez.
Kaldıki, dernekler, sendikalar vakıflar, kooperatifler ve kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla bunların üst kuruluşlarından, yabancı
ülkelerdeki dernek ve gruplardan "aynî ve nakdî yardım" alamayan
siyasal partiler devletten asla yardım alamazlar. Yasama çoğunluğunun
Anayasa'yakarşın Devlet-Hazine yardımında birleşmesi durumunda korunması
gereken anayasa! ilkeler ve ulusal yarar, özenle davranmayı gerektirir.
Anayasa'nın 69. maddesinin ikinci fıkrasında alınması yasaklanan yardımların,
siyasal partilerin "kendi siyasetlerini yürütmek ve güçlendirmek
amacıyla" denilmesi bunlardan başka amaçla yardım alınmasına olanak
vermiyorsa, başka amaçları saymayı, sıralamayı, belirtmeyi gerektirmiyorsa
"Devlet"i de saymak gereksizdir. Devlet yardımının sakıncaları
yararlarından daha çoktur.Kimi bu karşıoyla, kimi yinelemek için dayanılan
önceki iptal kararlarındaki olumlu gerekçelerle ele alınan sakıncalar devlet yardımının
aykırılığını açıklamaktadır.
Bu nedenlerle, Anayasa'nın 10., 69., 73. maddelerine aykırı
bulduğum siyasal partilere devletin para yardımına ilişkin düzenlemelerin
iptalleri gerektiği görüşüyle, red kararma karşıoy kullanıyorum.
AYRI
GEREKÇE
Siyasî Partiler Kanunu'nun geçici 13 üncü maddesine eklenen ve
dava konusu olan : "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle",
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak ilk milletvekili
seçimi yılı için" ve "bu Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kabul edildiği tarihte" biçimindeki ibareler ve hükümler maddî ve
fonksiyonel bakımdan sübjektif tasarruflardandır.
Kanunlar, esas itibariyle objektif ve kural tasarruflardan olmakla
beraber, istisnaen sübjektif tasarruflar da bazen kanun şeklinde ortaya
konabilir.
Dava konusu işlemler; umumi, gayri şahsi, mücerret ve daimi
mahiyette olmadığı, objektif hukuki durum doğurmadığı için, kural işlemlerden
(Kaide-tasarruf) değildir. Bu tasarruflar organik bakımdan yasama tasarrufu
olmakla beraber maddi bakımdan yani konu, muhteva, gaye ve manâ yönlerinden
belirli kişi ve hadiselere taalluk eden, özel ve geçici mahiyette sübjektif
hukuki durum doğurmaktadır.
Sözü edilen kanun biçimindeki sübjektif işlemlerin nihayet
29.11.1987 tarihinde milletvekili genel seçimleri yapılmakla uygulanmaları sona
ermiştir.
Soyut olarak açılan iptal davaları dolayısıyla verilen Anayasa
Mahkemesinin iptal kararları geriye yürümediğinden, dava konusu kanun
hükümlerine, onun doğurduğu özel hukuki durumlara, sağladığı sübjektif ve
müktesep haklara etkili olamayacaktır.
Bu gerekçelerle çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Siyasî Partiler Kanunu'nun Geçici 11. maddesine, 9.4.1987 tarih ve
3349 sayılı Kanun'la eklenen fıkralarla, seçimlere katılmadan yapılacak Devlet
yardımı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde
grubu bulunan partilere hasredilmiş; bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra
yapılacak ilk milletvekili genel seçimi için artırılması öngörülen yardımdan
faydalanmak için de, bu Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildiği
tarihte grubu bulunmak şartı konulmuştur.
Bu hükümlerin, devlet yardımı bakımından, siyasî partiler arasında
ayırım yaptığı; 3349 sayılı Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul
edildiği veya yürürlüğe girdiği tarihte grubu bulunan partilere ayrıcalık
tanıdığı açıktır.
Anayasa'nın 10. maddesinde, "Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz"
denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi'nin önceki kararlarında, haklı bir sebebe
dayanan farklı uygulamaların kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık teşkil
etmeyeceği belirtilmiş ise de, 3349 sayılı Kanun'un kabulünden veya
yürürlüğünden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grup kurabilecekolan
siyasî partilerin Devlet yardımından mahrum edilmelerinin haklı bir sebebi
bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Siyasî Partiler Kanunu'na 3349 sayılı Kanun'la
eklenen fıkralarda yer alan "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibariyle" ve "bu Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edildiği tarihte" ibarelerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ve iptal
edilmeleri gerektiğini düşündüğümden, aksi yönde oluşmuş bulunan Mahkeme
kararına katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Davacı; "22.4.1983 gün ve 2820 sayılı Siyasî Partiler
Kanununa, 27.6.1984 gün ve 3032 Sayılı Kanunla Eklenen Geçici 11. inci
Maddesine Fıkralar Eklenmesi Hakkında 3349 Sayılı Kanun"un 1. maddesinin
birinci fıkrasındaki : "Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle"
hükmü ileaynı maddesinin ikinci fıkrasındaki : "Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonra yapılacak ilk milletvekili genel seçimi yılı için"
ve "Bu Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildiği tarihte"
diyen hükümlerini, bazı siyasî partilere ayrıcalık getirdiğinden bahisle;
Anayasa'nın 2., 5., 10. ve 65. maddelerine aykırı görerek iptali dileğinde
bulunmuştur.
Bilindiği üzere, siyasî partilere hazine yardımı ilk defa 648
sayılı Siyasî Partiler Kanunu ile öngörülmüştür. Bilâhare 1219 sayılı Kanunla
Siyasî Partiler Kanunu'nun 74. maddesinde yapılan düzenlemeye karşı açılan
iptal davası dolayısıyla Anayasa Mahkemesince tesis edilen 2 Şubat 1971 günlü
ve E. 1970/12, K. 1971/13 sayılı kararda özet olarak; "Halkoyunun ve
iradesinin Devlet etkisi dışında serbestçeoluşumunu öngören Türkiye
Cumhuriyetinin Anayasası, siyasî partileri kamu hukuku kurumları olarak
nitelemiş ve onlara Devlet örgütü içinde yer tanımış değildir. Siyasî partiler,
belli siyasî düşünce ve erekler çerçevesinde birleşen yurttaşların serbestçekurdukları
ve girip çıkabildikleri kuruluşlardır. Devletin hiçbir müdahalesi olmaksızın
ereklerini ve çalışma yollarını kendileri serbestçe düzenlerler. Devlet
hayatındaki etkileri nedeniyle bunlara ilişkin bir takım düzenlemelerin Anayasa'da
yer alması siyasî partilerle derneklerin hukuk yapılarındaki benzerliği ortadan
kaldırmaz. Bunların, mensuplarının toplum ve devlet düzenini kamu
faaliyetlerini yönetme, denetleme konularında görev elde edebilmeleri için,
yaptıkları sürekli çalışmalarında mensuplarınınkişisel yararlarıön planda
gelir.
Siyasî partilerin ister iktidarda, ister muhalefette olsunlar,
demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları sayılmaları onların Devlet
yapısının bir parçası ve gördüğü işlerinde giderlerinin Devletçe karşılanmasını
gerektiren bir kamu hizmeti sayılabilmesinin kanıtı ve Anayasal desteği olamaz.
Onun içindir ki, Anayasa'nın 56. maddesinin üçüncü fıkrası hükmünün bir takım
partilerin Devlet yardımıyla ortaya çıkarılması veya ayakta tutulması yolunda bir
yönerge olarak değerlendirilmesi ve yorumlanması yanlış ve isabetsiz olur.
Anayasa koyucu Devletin belirli alanlarda tedbirler alınmasını gerekli gördüğü
hallerde açık ve kesin yönerge verme yoluna gitmiştir. Siyasî partilere
Devletçe para yardımı yapılmasını zorunlu ve öteki ilkelerle uyumlu bulsaydı,
Anayasa koyucunun, hele 61. maddesinin engelleyici hükmü karşısında bu konuyu
özel bir hükümle düzenleyeceğinde kuşku yoktu. Bu itibarla, siyasî partileri
Devlet bütçesinden, yurttaşlardan alınan vergilerle besleyerek desteklik
edilmesi, Anayasa'nın açık hükümleriyle olduğu kadar ruhu ile de
bağdaştırılmayacak bir tutum olur." denilmek suretiyle siyasî partilere
Devlet hazinesinden yardım yapılması Anayasa'ya aykırı görülmüştür. Bu durum
karşısında, yasama organı 1421 sayılı Kanunla, Anayasa'nın 56. maddesine
"son milletvekili genel seçimlerinde muteber oy sayısının en az yüzde
beşini alan veya bu seçimlerde millet meclisinde grup teşkil edecek sayıda
milletvekilliği kazanmış bulunan siyasî partilere Devletçe yapılacak yardım
kanunla düzenlenir" diyen fıkrayı ekleyerek siyasî partilere Devletçe
yapılacak yardıma Anayasal dayanak sağlamak zorunda kalmıştır.
"... 22.4.1983 tarih ve 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu
da, ilk biçimi ile partilere Devlet tarafından mali yardım yapılmasıyla ilgili
bir kural içermemektedir. Siyasî Partiler Kanunu'nun Anayasa Komisyonu
Raporundaki gerekçesinden de açıkça anlaşılacağı gibi, kurucular bu konuda
Anayasa Mahkemesi'nin 2.2.1971 tarih ve 1971/13 sayılı kararı ile bağlı kalarak,
bu içtihada süreklilik kazandırmak istemişlerdir. Siyasî partilerin, kamu
yararına hizmet eden kuruluşlar olarak nitelendirilmediği gerekçede aynen :
"çalışmalarını üyelerinin olağan yardımları ile sürdüremeyen siyasî
partilerin paraca güçlü bir takım kişi veya kuruluşların etkisi ve baskısı
altına düşmesi varsayımı ise, Devletin paraca yardımı olsa dahi söz konusu
olabilir. Devlet yardımı siyasî partilerin başka yollardan çıkar sağlamalarını
engellemez." denilerek Hazine yardımına yer verilmemiştir.
Partilere Devlet yardımı, daha sonra 1982 Anayasası'na göre
seçilen ilk TBMM'nin çıkardığı 26.4.1984 tarih ve 3032 sayılı Kanunda
öngörülmüş olup, Siyasî Partiler Kanunu'nun 61. maddesine eklenen (j) bendi ve
ek geçici 11..madde ile düzenlenmiştir... Anayasa Mahkemesi'nin 1971/13 sayılı,
partilere Hazinece yardım yapılmasını ilke olarak kabul etmeyen kararı
karşısında 3032 sayılı Kanunun getirdiği yeni düzenlemenin Anayasa'ya uygun
olup olmadığı bir sorun olmaktadır. Zira, 1982 kurucuları. Anayasa Mahkemesi'nin
kararma bağlı kalarak onu etkisiz kılacak bir kural getirmekten kaçınarak,
partilere Hazinece yardımı kabul etmemişlerdir. Ancak, 3032 sayılı Kanunun
Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altmış gün içinde Anayasa'ya
aykırılığı iddiasıyla, doğrudan doğruya iptal davası açma hakkına sahip
olanlardan hiç biri de bu yola başvurmamışlardır. Anayasa Mahkemesi kararları
yasama organını da bağladığı için kurallar kademelemesinde kanunlardan üstün
olduğuna ve de 1971/13 sayılı içtihat halen başka bir içtihatla
değiştirilmediğine göre, partilere her yıl Hazineden yardım yapılmasının 1982
Anayasası'na uygun olduğu söylenemez." (Erdoğan Teziç- Anayasa Hukuku, 1.
Baskı 1986, S. 332-333).
Bu tarihi gelişim ve uygulama karşısında, Devlet Hazinesinden
siyasî partilere yardımın her halde Anayasal dayanağının bulunması
zorunluluğunun kabulü gerekir.
Bu takdirde de, sadece bir maddesinin Anayasa'ya aykırılığı iddia
edilen dava konusu kanun içeriği ve yarattığı hukuki sonuç itibariyle tümden
Anayasa'ya aykırı demektir. Bütünüyle Anayasa'ya aykırı olan bir kanunun, belli
madde veya maddelerinin Anayasa'ya uygunluğu söz konusu olamayacağından;
gerekçeyle bağlı olmayan Mahkememizin konusu itibariyle Anayasa'ya aykırı bir
kanunun dava edilen maddelerini başkaca şart aramaksızın iptal etmesi gerekir
düşüncesiyle kararı oluşturan çoğunluk görüşüne katılmadım.