ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1985/25
Karar Sayısı: 1986/8
Karar Günü: 11/3/1986
R.G. Tarih-Sayı :05.06.1986-19128
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Cizre Asliye Ceza Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU: 10/7/1953 günlü, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'un, 12/6/1979 günlü, 2249 sayılı
Kanunla değiştirilen 13. maddesinin ikinci fıkrası ile, 23/6/1981 günlü, 2478
sayılı Kanunla değişik 12. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı
nedeniyle iptaline karar verilmesi istemidir.
I - OLAY :
Sanığa ait işyerinde 30/7/1984 günü yapılan aramada ele `geçirilen
Beratta marka tabanca ve mermilerinin, bilirkişi incelemesi sonunda taşınması
ve bulundurulması, 6136 sayılı Kanuna göre suç teşkil ettiğinin anlaşılması
üzerine sanık hakkında, sözü dilen Kanunun 13. maddesinin ikinci ve 12.
maddesinin son fıkrasına göre cezalandırılması istemiyle kamu davası
açılmıştır.
Yargılama sırasında görüşüne başvurulan Adli Tıp Kurumu 18/1/1985
günlü raporunda, suça konu tabancanın "...2478 sayılı Yasa ile değişik
6136 sayılı Yasa kapsamına girdiğini, 10 adedin üstünde dolu mermi kapasiteli
olması ve kapasitesine uygun işlerlikte bulunması nedeniyle vahamet arzeden
ateşli silahlardan olduğunu" belirtmiştir.
Sanık savunucusunun 28/8/1985 günlü oturumda ileri sürdüğü Anayasa
ya aykırılık savı üzerine, Cumhuriyet Savcısının da görüşünü aldıktan sonra
Mahkeme, bu savları ciddi bularak sözkonusu hükümlerin iptali için Anayasa
Mahkemesine başvurmaya karar vermiştir.
III - YASA METİNLERİ :
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları :
1) 10/7/1953 günlü, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile
Diğer Aletler Hakkında Kanun'un; iptali istenilen 12/6/1979 günlü, 2249 sayılı
Kanunla değişik ikinci fıkrası hükmünü de içeren 13. maddesi şöyledir :
Madde 13. - Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silâhlarla
bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında
bir yıldan üç yıla kadar hapis ve üç bin liradan beş bin liraya kadar ağır para
cezası hükmolunur.
Ateşli silâhın, bu Kanunun 12 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında
sayılanlardan olması ya da silâh veya mermilerin sayı veya nitelik bakımından
vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve yirmibeşbin liradan
az olmamak üzere ağır para cezası hükmolunur.
Bu Kanunun 12 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında sayılanlar
dışındaki ateşli silâhın bir adet olması ve mutat sayıdaki mermilerin ev veya
işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapis
ve beşyüz liradan ikibin liraya kadar ağır para cezasıdır.
Ateşli silâhlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının
veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir edilmemesi durumunda
hükmolunacak ceza bir aydan altı aya kadar hapis ve beşyüz liradan ikibin
liraya kadar ağır para cezasıdır."
2) 6136 sayılı Kanunun 23/6/1981 günlü, 2478 sayılı Yasa ile
değişik 12. maddesi de şu şekildedir :
"Madde 12. - Her kim bu Kanunun kapsamına giren ateşli
silâhlarla bunlara ait mermileri ülkeye sokar veya sokmaya kalkışır veya
bunların ülkeye sokulmasına aracılık eder veya bunları Türkiye'de Harp Silâh ve
Mühimmatı Yapan Hususi Sanayi Müesseselerinin Kontrolü Hakkındaki 3763 ve
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Hakkındaki 5591 sayılı Kanunların Hükümleri
dışında ülkede yapar veya bu suretle ülkeye sokulmuş ve ülkede yapılmış olan
ateşli silâhları veya mermileri bir yerden diğer bir yere taşır veya yollar
veya taşımaya bilerek aracılık eder, satar veya satmaya aracılık ederse veya bu
amaçla bulundurursa beş yıldan sekiz yıla kadar ağır hâpis ve onbeşbin liradan
altmışbin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır.
Üçüncü fıkradaki hal dışında iki veya daha çok kişinin toplu
olarak birinci fıkrada yazılı suçları işlemeleri halinde sekiz yıldan oniki
yıla kadar ağır hapis ve yirmibeşbin liradan yetmişbeşbin liraya kadar ağır
para cezası hükmolunur.
Birinci fıkradaki eylemleri işlemek amacıyla teşekkül kuranlarla
yönetenler veya teşekküle mensup olanlar tarafından sözü geçen fıkrada yazılı
suçlar işlenirse failler hakkında on yıldan onbeş yıla kadar ağır hapis ve
ellibin liradan yüzbin liraya kadar ağır para cezası hükmolunur. Bu fıkrada
yazılı teşekkül, iki veya daha fazla kimsenin birlikte cürüm işlemek amacı
etrafında birleşmesi ile oluşur.
Ateşli silâhın tüfek veya mermi yatağı dahil mermi kapasitesi 10
adetten fazla tabanca veya seri ateşli kısa sürede çok sayıda ve etkili biçimde
mermi atabilen tam otomatik veya dürbünlü tüfek veya dürbünlü tabanca veya bu
fıkrada sayılanların benzerleri olması ya da bu niteliği taşımayan ateşli
silâhlar veya her türlü mermilerin miktar bakımından vahim olması halinde
yukarıdaki fıkralarda yazılı cezalar yarı oranında artırılarak hükmolunur.
Dördüncü fıkrada niteliği belirtilen ateşli silâhlar ile
benzerlerinin miktar bakımından vahim olması halinde 1, 2 ve 3 üncü fıkralarda
yazılı cezalar bir kat artırılarak hükmolunur.
Ateşli silâhlar ile mermiler ve bunların yapımında veya
taşınmasında bilerek kullanılan her türlü araç ve gereçlerin başkasına ait olsa
ve başka amaçla kullanılmak üzere verilmiş bulunsa bile zoralımına
hükmolunur"
Bu maddenin dördüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı ileri
sürülmektedir.
B - Dayanılan Anayasa Kuralları :
Madde 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devletin organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
"Madde 11.- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz."
"Madde 13.- Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî
güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve
genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde
öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla
sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç
dışında kullanılamaz.
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve
hürriyetlerin tümü için geçerlidir."
"Madde 138.- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm
verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge
gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya
herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
C - İlgili Anayasa Kuralı :
"GEÇİCİ MADDE 15.- 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel
seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını
oluşturuncaya kadar geçecek süre içînde, yaşama ve yürütme yetkilerini Türk
milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyinin,
bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis
Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve
tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası
ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.
Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ,
merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta
bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
Bu dönem içinde çıkarılan kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ile
2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve
tasarrufların Ânayasaya aykırılığı iddia edilemez."
IV - İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca, H. Semih
ÖZMERT, Orhan ONAR, Necdet DARICIOĞLU, Kenan TERZiOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN;
Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI, Sefahattin METİN, Servet TÜZÜN, Mahmut C. CUHRUK
ve Mustafa ŞAHİN'in katılmalarıyla 26/9/1985 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığı saptandıktan sonra, itiraz yoluna başvuran
mahkemenin itiraz konusu yasa kurallarının iptalini istemeye yetkili olup
olmadığı hususu tartışılmıştır :
1- Anayasa'nın Geçici 15. maddesiyle, Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında 2949 sayılı Kanun'un 25. maddesinde, 12
Eylü1 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Başkanlık Divanı oluşturuluncaya kadar geçecek süre içinde,
yasama ve yürütme yetkilerini Türk Milleti adına kullanan Millî Güvenlik
Konseyi'nin yönetim dönemi içinde çıkarılan Kanunların Anayasa'ya aykırılığının
iddia edilemeyeceği öngörülmüştür.
6136 sayılı Kanun'un 12. maddesinin dördüncü fıkrasını değiştiren
2478 sayılı Kanun, 23/6/1981 gününde, Millî Güvenlik Konseyi'nce çıkarılmış
bulunduğundan itirazın bu hükme ilişkin kısmının başvuran mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle reddine oybirliğiyle karar verilmiştir.
2 - 6136 sayılı Kanun'un diğer itiraz konusu 13. maddesine gelince
: Bu maddenin, en son 2249 sayılı Kanunla, 12/6/1979 tarihinde değişikliğe
uğradığı, bu haliyle yukarıda belirtilen süre içerisinde çıkarılan kanunlardan
bulunmadığı anlaşılmış olmakla beraber, anılan Kanunun 12. maddesinin dördüncü
fıkrasında 2478 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin 13. maddenin ikinci
fıkrasını da değiştirmiş sayılıp sayılmayacağı konusu üzerinde de ayrıca
durulmuştur.
6136 sayılı Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silâhlarla
bunlar,a ait mermileri satın alan veya taşıyan veya bulunduranlar hakkında
silâh ve mermilerin cins, miktar vesair niteliklerine göre değişik cezaları
öngören ve birkaç, fıkradan oluşan 13. madde, 12. maddeden ayrı, müstakil bir
maddedir. Bu maddenin itiraz konusu ikinci fıkrası, bazı tip silahlarla, bunlar
dışında kalan silâh ve mermilerin sayı ve nitelik bakımından vahim addedilmesi
halini suçun ağırlaştırıcı nedeni saymış, fakat bu silâhlar 12. maddenin
dördüncü fıkrasında bir bir gösterilmiş olduğundan tekrara gitmeyerek o maddeye
yollamada bulunmuştur. Yollamada bulunulan 12. maddenin dördüncü fıkrasına,
Millî Güvenlik Konseyi döneminde, konumuzla ilgili olarak "...veya mermi
yatağı dahil mermi kapasitesi 10 adetten fazla tabanca" ibaresi
eklenmiştir. 12. maddenin dördüncü fıkrasında bu şekilde, zaman içerisinde
yapılacak değişikliklerle, nitelikleri belirtilen bu silâhlara ilaveler
yapılması veya çıkarılması 13. maddenin hukukî varlığını etkilemez. Çünkü 13.
maddenin ikinci fıkrası, 12. maddenin dördüncü fıkrasına yollamada bulunmakla,
o fıkrâda ne tür silâhlar varsa veya ne tür silâhlar yer alacaksa onları yürürlüğe
girdiği tarihte peşinen kabul etmiş demektir. Bundan dolayıdır ki 12. maddenin
dördüncü fıkrasının, Anayasa'nın Geçici 15. maddesinde belirlenen süre
içerisinde değişikliğe uğramış olması, bu fıkraya yollamada bulunan 13.
maddenin ikinci fıkrası hükmünün Anayasa'ya uygunluk denetimine tabi
tutulmasına mani değildir.
Öte yandan, bir hükmün diğer bir hükümle değiştirilmiş olduğunun
kabulü, bu konuda açık veya dolaylı bir kaydın madde metninde yer almasıyla
mümkündür. 12. maddede yapılan değişiklikte ise böyle bir işaret yoktur.
Açıklanan bu nedenlerle; işin esasının 6136 sayılı Kanun'un 2249
sayılı Kanunla değişik 13. maddesinin ikinci fıkrası yönünden incelenmesine,
Necdet DARICIOĞLU, Servet TÜZÜN, Mahmut C. CUHRUK ve Mustafa ŞAHİN'in (6136
sayılı Kanun'un 2249 sayılı Kanunla değişik 13. maddesinin ikinci fıkrası,
Millî Güvenlik Konseyi döneminde yürürlüğe konan ve 6136 sayılı Kanun'un 12.
maddesinin dördüncü fıkrasında da değişiklik yapan 23/6/1981 günlü, 2478 sayılı
Kanun'un 6. maddesi karşısında "mermi yatağı dahil, mermi kapasitesi 10
adetten fazla tabanca"larla ilgili olarak değiştirilmiş bulunduğundan,
anılan değişikliğin de Anayasa'nın Geçici 15. ve 2949 sayılı Kanun'un 25.
maddelerine dayanılarak Anayasa'ya uygunluk denetimi dışında tutulması ye itirazın
bu nedenlerle de başvuran mahkemenin yetkisizliği yönünden reddi) gerektiği
yolundaki karşıoyları ve oyçokluğu ile karar vermiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvurma kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen yasa hükmü, itiraza dayanak yapılan Anayasa kuralları,
bunlarla ilgili gerekçeler ve öteki yasama belgeleri okunduktan sonra gereği
görüşülüp düşünüldü :
İtiraz yoluna başvuran mahkeme, bu konudaki kararında itiraz
konusu kuralın Anayasa'nın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunu
belirtmemiş, Anayasa ilkelerine aykırılıktan sözetmekle yetinmiştir. Ne var ki
mahkeme, sanık savunucusunun ileri sürdüğü Anayasa'ya aykırılık savının ciddi
olduğu kanısına vararak dosyayı Mahkememize göndermekle, bu savla ilgili
gerekçeyi de benimsemiş demektir. Kaldı ki bir hükmün Anayasa'ya aykırılığı
konusunda taleple bağlı olan Mahkememiz, iptal nedenleriyle bağlı bulunmamaktadır.
Verilen bu dilekçede, Anayasa'ya aykırılık nedenlerinin, Anayasa'nın 10., 11.,
13. ve 138. maddelerine dayandırıldığı görülmektedir.
İleri sürülen Anayasa'ya aykırılık nedenlerinin incelenmesine
geçilmeden önce, itiraz konusu kuralın anlam ve kapsamı üzerinde durmak
gerekmiştir. Çünkü ilk inceleme sonunda verilen kararda da açıklandığı üzere,
Anayasa'ya aykırılık sorunu 13. maddenin ikinci fıkrası yönünden ele
alınacaktır. Bu fıkra hükmü ise şöyledir :
"Ateşli silâhın, bu Kanunun 12 nci maddesinin 4 üncü
fıkrasında sayılanlardan olması ya da silâh veya mermilerin sayı veya nitelik
bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve yirmi
beşbin liradan az olmamak üzere ağır para cezası hükmolunur."
Görüldüğü üzere burada iki ayrı husus yer almaktadır. Birincisi,
ateşli silahın 12. maddenin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması; ikincisi,
silâh veya mermilerin sayı ve nitelik bakımından vahim bulunması halidir.
Yollamada bulunulan 12. maddenin dördüncü fıkrasında sayılan
ateşli silahların ise, "Ateşli silâhın tüfek veya mermi yatağı dahil mermi
kapasitesi 10 adetten fazla tabanca veya seri ateşli kısa sürede çok sayıda ve
etkili biçimde mermi atabilen tam otomatik veya dürbünlü tüfek veya dürbünlü
tabanca veya bu fıkrada sayılanların benzerleri olması..." şeklinde
belirlendiği görülmektedir.
12. maddeye yönelik iptal istemi, ilk inceleme sonunda verilen
karar gereği, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddedilmiş
bulunmaktadır. Ne var ki, silah veya mermilerin sayı ve nitelik bakımından
vahim olması hali dışında kalan incelemenin, yollamada bulunulan 12. maddenin
dördüncü fıkrasında sayılan ve nitelikleri belirtilen ateşli silâhlar gözönünde
tutularak yapılması zorunludur. Çünkü 13. maddenin, sözü edilen bu ateşli
silahları bünyesine aynen almayıp 12. maddenin dördüncü fıkrasına yollamada
bulunması, kanun yapma tekniğinin bir sonucudur ve madde metninin bu yolla
tamamlanmış olduğunun kabulü gerekir.
Bu nedenledir ki, itiraz konusu kuralın incelenmesinde 12.
maddenin dördüncü fıkrasının gözönünde bulundurulması gerekecektir.
a- Anayasa'nın 10. maddesi yönünden inceleme :
Bu konuda ileri sürülen savda, özetle; 6136 sayılı Kanunun 13.
maddesinin birinci fıkrasında, 10 adet mermi kapasiteli bir tabancayı
bulundurana verilecek cezanın asgari haddi bir yıl olduğu halde, aynı maddenin
ikinci fıkrasına göre 11 adet mermi kapasiteli tabancayı bulundurana verilecek
asgari cezanın beş yşl olması ve böylece bir fazla mermi için dört yıl fazla
ceza verilmesi, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır denilmektedir.
Anayasa'nın 10. maddesinde, gerçekten "Herkes, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." kuralı yer almış
bulunmaktadır. Ancak; Anayasa'nın öngördüğü bu eşitlik, hukukî açıdan aynı
durumda bulunanlar arasındaki eşitliktir Hukukî durumlarındaki farklılık
nedeniyle bazı kimselerin ayrı kurallara bağlı tutulmaları kanun önünde eşitlik
ilkesinin ihlâli anlamına gelmez.
Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında açıklandığı gibi,
herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları mümkün değildir. Haklı
nedenlerin varlığında kimi kişilerin farklı kurallarâ bağlı tutulmalarıyla
eşitlik ilkesi çiğnenmiş sayılamaz. Önemli olan aynı hukuki durumda bulunanlara
aynı kuralların uygulanmasıdır.
Bir tip tabancayı bulundurana verilen cezanın, başka cins bir
tabancayı bulundurana verilenden farklı olması, suç konusu bu tabancaların
özellikleri; nitelikleri ve dolayısıyle arzettikleri tehlike dikkate
alınmadığında bir eşitsizliğin varlığı izlenimi doğabilirse de, ceza adaleti ve
siyasetinin gereği olan bu hususun, yasa koyucunun takdir hakkı kapsamına
girmesi nedeniyle eşitlik ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
b - Anayasa'nın 11. maddesi yönünden inceleme :
Bu madde ile ilgili olarak savda, "Kanunlar Anayasa'ya aykırı
olamaz" denilmekle yetinilmiştir :
Anayasa, Ceza Hukukuna ilişkin ilke ve kuralları ihtiva eden 15.,
17., 19. ve 38. maddelerinde, cezaların nevi ve miktarı yönünden bir açıklamada
bulunmamış, aksine "Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri kanunla
konulur." kuralına yer vermiştir.
Demek oluyor ki, Anayasa, hangi fiillerin suç sayılacağını, suç
sayılan fiillere ne tür bir ceza verileceğini; verilecek cezanın miktarını
belli etmeyi kanuna bırakmıştır. Kuşkusuz yasa koyucu, bu takdir yetkisini
kullanırken elbette Anayasa'nın genel ve cezalarla ilgili özel ilke ve
kurallarını gözönünde bulunduracaktır. "Ceza sorumluluğu şahsidir.",
"Genel müsadere cezası verilemez.", "Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz." gibi, Anayasa'nın öngördüğü ilkelere uygun olmak koşuluyla suç
ve cezaları belirleme yetkisi kanun koyucuya aittir.
İtiraz konusu hükmün, Anayasa'nın kısaca değinilen bu temel ilke
ve kurallarına aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.
c- Anayasa'nın 13. maddesi yönünden inceleme :
"Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması kenar başlığını
taşıyan bu maddeye ilişkin olarak da özetle : Hukuka aykırı davranış halinde
verilecek cezanın işlenen suça paralel olması .gerektiği, tabancanın bir mermi
fazla alması durumunda kişiye verilecek cezanın bariz bir şekilde fazla tayini,
temel hak ve hürriyetlerin Anayasal amacın dışında kayıtlandığı sonucunu
doğurur, denilmekte ise de, bu iddiaya 13. maddenin dayanak gösterilmesi
olanaksızdır. Çünkü 13. madde temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanması ile
ilgilidir. Burada ise bu temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması gibi bir
durum söz konusu değildir.
Öte yandan, Kanun Koyucunun takdir hakkı kapsamı içinde
gerçekleştirilen itiraz konusu düzenlemenin, suçla ceza arasında adil bir denge
kurulmasını zorunlu kılan ilke ile de uyumlu bulunması karşısında; Anayasa'nın
2. maddesinde yer alan "Hukuk Devleti" ilkesine aykırılıktan da söz
edilemez.
d- Anayasa'nın 138. maddesi yönünden inceleme :
Bu konuda ileri sürülen savda; Anayasa'nın 138. maddesinde
"Hâkimler... Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine
göre hüküm verirler." kuralı yer almıştır. Oysa ölçü olarak kabul edilen
mermi adedinden bir fazlası için beş yıl ceza vermek durumunda kalan hâkimin,
vicdan huzuru içerisinde bulunduğu söylenemez, denilmektedir
Bir hüküm tesis etme durumunda bulunan hâkim elbette hükmünü,
Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatine göre verecektir.
Olayın ve delillerin takdirinde hâkim tamamen bağımsız olup, vicdanî kanaatine
göre hareket edebilme imkânına sahiptir. Uygulayacağı kanunun, bu olayda olduğu
gibi, Anayasa'ya aykırılığı kanısına varırsa Anayasa Mahkemesine başvurabilecektir.
Anayasa Mahkemesinin konu ile ilgili kararını da aldıktan sonra vicdan huzuru
içerisinde bulunmaması için bir neden kalmayacaktır.
Bu itibarla Anayasa'nın 138. maddesine de bir aykırşlık
düşünülemez.
Bu nedenlerle itiraz reddedilmelidir.
Yılmaz ALİFENDİOĞLU bu görüşe katılmamıştır.
VI- SONUÇ :
6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun'un
12/6/1979 günlü, 2249 sayılı Kanun'la değiştirilen 13. maddesinin ikinci
fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU'nun
karşıoyu ve oyçokluğuyla,
11 Mart 1986 gününde karar verildi.
Başkanvekili
Orhan
ONAR
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Kenan
TERZİOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALIEFENDIĞOLU
|
Üye
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Muammer
TURAN
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Selahattin
METİN
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Osman
Vahdettin OKTAY
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'ya aykırılık itirazına konu edilen 6136 sayılı Ateşli
Silâhlar ve Bıçaklar Hakkındaki Yasanın 12/6/1979 günlü, 2249 sayılı Yasayla
değişik 13. maddesinin ikinci fıkrasına ve bu fıkrayla gönderme yapılan aynı
Yasanın 2478 sayılı Yasayla değişik 12. maddesinin dördüncü fıkrasına göre;
Ateşli Silâhın "...mermi yatağı dahil mermi kapasitesi 10
adetten fazla alan tabanca..." lardan olması durumunda verilecek cezanın
asgari haddi beş yıldır. Halbuki 10 ve daha az mermi alabilen silahları
taşıyana ya da bulundurana verilecek ceza sadece bir yıldır. Başka bir deyişle,
bu yasaya aykırı olarak tabanca taşıyan ya da bulunduran üç kişiden birinin
tabancası mermi yatağı dahil 10 adet; ötekisinin mermi yatağı dahil 11 adet,
üçüncüsünün ise 30 adet mermi alabileceğini kabul edersek, ilk kişinin 13.
maddenin birinci fıkrasına göre alacağı cezanın asgari haddi bir sene iken, bir
fazla mermi alabilen tabanca taşıyana ve 30 mermi kapasiteli tabanca taşıyana
da verilecek cezanın asgari haddi aynı maddenin ikinci fıkrasına göre 5 kat
artacak ve beş yıldân başlayacaktır.
"Cezaların, suçların ağırlık derecesine göre verilmesi"
ceza hukukunun en eski ilkelerinden biridir. Yasa maddesi, mermi yatağı dahil
mermi kapasitesi 10 adet olan tabancayı taşımayı vahim kabul etmeyerek
verilecek cezanın asgari haddini bir yıl kabul ederken, bir fazla mermi alan
tabancayı taşımayı veya bulundurmayı vahim kabul ederek verilecek cezanın
asgari haddinin beş yıl olmasını öngörmektedir. Böylece sözkonusu madde hükmü,
suçların ağırlık derecesine uygun düşmeyen bir ceza verilmesini gerekli
kılmaktadır. Çünkü, sözkonusu Yasanın 13. maddesine göre suç, bu yasa
hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın almak
veya taşımak veya bulundurmaktır. Taşınan silahın bir adet fazla mermi
alabilmesi, ağırlaştırıcı neden olsa da cezanın beş kat arttırılmasını haklı
göstermez; bu tür silahı taşıyan kişiye verilecek ceza, suçunun ağırlık
derecesine uygun sayılamaz. Anayasanın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki
"...kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya..." tâbi
tutulamaz hükmü, insanın işlediği suçun çok üstünde bir cezayla cezalandırılmamasını
da gerekli kılar.
Öteyandan, 13. maddenin getirdiği ölçüye göre, 11 mermi alabilen
tabancalarla, 30 mermi alabilen tabancaları taşıyan kişilere aynı miktar ceza
verilebilecektir. Kişiler taşıdıkları tabancaların alabildikleri mermi sayısına
göre vahim bir suç işliyor iseler, 11 mermi alabilenlerle 30 mermi alabilenleri
taşıyanların ya da bulunduranların aynı cezaya çarptırılması Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırı düşer.
Açıklanan nedenlerle söz konusu Yasanın 13. maddesinin ikinci
fıkrasının, Anayasa'nın 17. ve yasa önünde eşitlik ilkesini belirleyen 10.
maddelerine aykırı bulunduğu ve iptali gerektiği oyu ile verilen karara
karşıyım.