ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1980/43
Karar sayısı:1980/64
Karar günü:4/12/1980
Resmi Gazete
tarih/sayı:1.4.1981/17297
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ordu Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 1/3/1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının
12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasa ile değişik 536. maddesinin altıncı
fıkrasının, Anayasanın Başlangıç kuralları ile 2., 7., 10., 11., 12., 14., 31.
ve 132. maddelerine aykırı olduğu öne sürülerek iptali istemidir.
I - OLAY:
Sanıklar, Ordu ili merkezinde yol kenarlarındaki dayanak
duvarlarına (MHP), (ÜGD) rumuzlarını yazmış, bu nedenle haklarında Türk Ceza
Yasasının değişik 536/1-3 maddesi uyarınca kamu davası açılmıştır.
Davaya bakmakta olan Mahkeme, anılan maddenin altıncı fıkrası
kuralının Anayasaya aykırı olduğu kanısıyla Anayasa Mahkemesine başvurmaya
karar vermiştir.
III - METİNLER:
A) Yasa kuralları:
l - İptali istenen kuralı da içeren, Türk Ceza Yasasının
12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasa ile değişik 536. maddesi şöyledir:
"Madde 536 - Her kim, belediyeler, köy ihtiyar kurulları
veya yasalarla yetkili kılınmış diğer makamlarca önceden ayrılmış ya da oturulan
yerler dışında, o yerin en büyük mülkiye amirine yapılacak bir başvuru üzerine
ayrılan yerlere, izin almaksızın veya verilen izne aykırı biçimde, basılı olan
veya olmayan, elle yapılmış veya yazılmış her türlü resim, yazı ve işaretler
veya bunları içeren kâğıt, pano, pankart, bant ya da benzerlerini asar veya
yapıştırırsa veya izne dayalı olsa bile bu yerleri boyar veya bu yerlere yazı
yazar, resim ya da işaret yaparsa, eylem başka bir suç oluştursa bile ayrı ca
altı aydan bir yıla kadar hafif hapis ve bin liradan aşağı olmamak üzere hafif
para cezasına çarptırılır.
Bu eylemler yukarıdaki fıkra dışında kalan yerlerde veya kamuya
ayrılmış veya kamuya açık veya herkes tarafından görülebilecek yerlerde veya
her türlü taşıt araçları veya kamu hizmetlerine ait iletişim araçları veya kamu
hizmetine ayrılmış veya özel kişi ve kuruluşlara ait işaret veya levhalar
üzerinde işlenirse, eylem başka bir suçu oluştursa bile ayrıca bir yıldan iki
yıla kadar hafif hapis ve ikibin liradan az olmamak üzere hafif para cezasına
çarptırılır.
Yukarıdaki fıkralarda gösterilen eylemlerin derneklerin veya
benzeri kuruluşların mensupları tarafından veya onların iştirakiyle yapıldığı
sabit olduğu takdirde suçu işleyen veya suça bu suretle katılan dernek ve
kuruluş mensuplarına sözü edilen fıkralardaki cezalar iki katı olarak
hükmedilir. Şu kadar ki hafif hapis cezası iki yılı aşamaz.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemleri küçüklere veya ceza ehliyeti
olmayan kişilere işletenlere yukarıdaki fıkralar uyarınca verilecek cezalar
yarısı kadar artırılır.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemler, siyasal veya ideolojik olmayan
amaçlarla işlenir ve içeriği bakımından bir suçu oluşturmazsa yukarıdaki
fıkralarda yazılı cezalar onda birine kadar indirilebilir.
Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralardaki suçlardan
dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez ve bunların yerine 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkındaki Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen ceza ve tedbirler
uygulanamaz.
Bu maddede suç sayılan eylemlerin işlenmesinden dolayı sebe-
biyet verilen zarann tazminine ayrıca hükmolunur.
Görenek ve geleneklere göre asılacak kâğıt, pano, pankart, bant
ya da benzerleri bu madde hükümleri dışındadır.
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkındaki Kanun hükümleri saklıdır."
2 - 13/7/1965 günlü, 647 sayılı Cezaların înfazı Hakkında
Kanun'un ilgili 4. ve 6. maddeleri de şöyledir :
"Madde 4 - Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar,
suçlunun kişiliğine, sair hallerine ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre
mahkemece,
1. Kabahatlerde beher gün karşılığı 50 ilâ 100 lira hafif,
cürümlerde 100 ilâ 200 lira hesabıyla ağır para cezasına,
2. Aynen iade veya tazmine,
3. Altı ayı geçmemek üzere bir eğitim veya ıslâh kurumuna devam
etmeye,
4.Bir yılı geçmemek kaydıyla muayyen bir yere gitmekten bazı
faaliyetleri veya meslek ve sanatı icradan men'e,
1. Her nev'i ehliyet ve ruhsatnamenin bir aydan bir yıla kadar
muvakkaten geri alınmasına,
Çevrilebilir.
Suç tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa
dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilmemiş olanlar hakkında, hükmolunan
otuz güne kadar (otuz gün dahil) hürriyeti bağlayıcı cezalarla, suç tarihinde
18 yaşını ikmal etmemiş olanların mahkûm edildikleri kısa süreli hürriyeti
bağlayıcı cezalar yukarıki bendlerde yazılı ceza veya tedbirlerden birine
çevrilir.
Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza
uzun süreli de olsa fail hakkında bu maddenin ilk fıkrasının (1) numaralı bendi
hükmü uygulanabilir.
Uygulamada asıl ceza, bu madde hükümlerine göre para cezasına
veya tedbire çevrilen hürriyeti bağlayıcı cezadır.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaları, birinci fıkranın 2, 3,
4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı tedbirlerden birine çevrilmiş olanlardan
tedbir hükümlerini Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen 30 gün
içerisinde yerine getirmeyenler veya hükmün gereklerine aykırı hareket
edenlerin tedbire çevrilmiş olan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarının,
tedbir hükümlerine muhalefetlerinin derecesine göre kısmen veya tamamen
infazına veya infaz olunmamasına hükmü veren mahkemece karar verilir.
Tedbire ilişkin hükümlere muhalefet, haklarında ikinci fıkra
hükmü uygulanmış olanlar tarafından vukubuldukta; tedbir, hükmü veren mahkemece
birinci fıkrada yazılı esaslar dairesinde para cezasına çevrilir.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasını,
hükümde taksit öngörülmüş ise taksit süreleri, aksi halde 5 inci maddenin 8
inci fıkrasında yazılı süreler içerisinde ödemeyenlerin işbu cezaları
mahkemece, hükümde bir günlük hürriyeti bağlayıcı ceza ne miktar para cezasına
karşılık tutulmuş ise aynı miktar üzerinden hürriyeti bağlayıcı cezaya
çevrilir.
Tedbir hükümlerinin yerine getirilmesi hükümlünün ihtiyarında
olmayan sebepler yüzünden imkânsız hale gelmişse hükmü veren mahkemece bu
tedbir yerine başka bir tedbire hükmolunur.
Bu madde hükümleri, sırf askerî suçlar ile askerî disiplin
suçları ve birinci fıkranın 3 ve 4 numaralı bendi hükümleri de subaylar, askeri
memurlar ve astsubaylar hakkında uygulanmaz."
"Madde 6 - Adliye mahkemelerinde para cezasından başka bir
ceza ile mahkûm olmayan kimse, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para
veya 6 aya kadar ağır hapis veya bir yıla kadar hapis veya hafif hapis
cezalarından biri ile mahkûm olur ve geçmişteki haliyle ahlâki temayüllerine göre
cezanın ertelenmesi, ileride cürüm işlemekten çekinmesine sebep olacağı
hakkında mahkemece kanaat edinilirse, bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir.
Bu halde ertelemenin sebebi hükümde yazılır.
Fiilin işlendiği zamanda 15 yaşını bitirmemiş küçüklerin mahkûm
oldukları ağır hapis cezası iki seneden, hapis ve hafif hapis cezası üç
seneden; 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını ikmal etmemiş olanlar ile 70
yaşına varmış ihtiyarların mahkûm oldukları ağır hapis cezası bir seneden,
hapis veya hafif hapis cezası iki seneden fazla olmadığı hallerde de yukarıdaki
fıkra hükümleri uygulanabilir.
Bazı suçlara ilişkin cezalar ile askerî suçlar ve disiplin
suçlarına ilişkin cezaların ertelenemeyeceğine dair özel kanun hükümleri
saklıdır."
B) Dayanılan Anayasa kuralları:
"Madde 2 - Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve
Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî demokratik, lâik ve sosyal
bir hukuk devletidir."
"Madde 7 - Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır."
"Madde 10 - Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz,
devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir."
Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal
adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasî,
iktisadî ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlar."
"Madde 11 - Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve
milletiyle bütünlüğünün, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, kamu
yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasanın
diğer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun
olarak, ancak kanunla sınırlanabilir.
Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.
Bu Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan hak
ve hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayırımına dayanarak,
nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kasdı ile kullanılamaz.
Bu hükümlere aykırı eylem ve davranışların cezası kanunda
gösterilir."
"Madde 12 - Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz."
"Madde 14 - Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını
geliştirme haklarına ve kişi hürriyetine sahiptir.
Kişi dokunulmazlığı ve hürriyeti, kanunun açıkça gösterdiği
hallerde, usulüne göre verilmiş hâkim karan olmadıkça kayıtlanamaz.
Kimseye eziyet ve işkence yapılamaz.
İnsan haysiyetiyle bağdaşmıyan ceza konulamaz."
"Madde 31 - Herkes, meşru bütün vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya dâvâlı olarak, iddia
ve savunma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki dâvaya bakmaktan
kaçınamaz."
"Madde 33 - Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan
kanunun suç saymadığı bir fiilinden dolayı cezalandırılamaz.
Cezalar ve ceza tedbirleri ancak kanunla konulur.
Kimseye, suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan
cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Kimse, kendisini veya kanunun gösterdiği yakınlarını suçlandırma
sonucu doğuracak beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
Genel müsadere cezası konulamaz."
"Madde 132 - Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna, hukuka ve vicdanî kanaatlarına göre hüküm verirler.
Hiçbir organ; makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge
gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclislerinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya
herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını
hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez."
IV - İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca Şevket
Müftügil Ahmet H. Boyacıoğlu, Rüştü Aral, Ahmet Salih Çebi, Muammer Yazar, Adil
Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu, Nahit Saçlıoğlu, Hüseyin Karamüstantikoğlu,
Kenan Terzioğlu, Orhan Onar, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N. Tanyıldız, Bülent
Olçay ve Yekta Güngör Özden'in katılmalarıyla 3/6/1980 gününde yapılan ilk
inceleme toplantısında sınırlama konusu üzerinde durulmuştur :
Anayasanın değişik 151. ve 22/4/1962 günlü 44 sayılı Yasanın 27.
maddelerine göre, mahkemeler, ancak bakmakta oldukları davada uygulanacak yasa
kurallarının Anayasaya aykırı olduğu itirazında, bulunabilirler. İncelenmekte
olan itirazda, bu yola başvuran Mahkeme, Türk Ceza Yasasının değişik 536.
maddesinin altıncı fıkrasını Anayasaya aykırı görmüş ve iptalini istemiştir.
Anılan fıkra, sözü geçen maddenin ilk dört fıkrasında yazılı cezalar ile ilgili
bir kural taşımaktadır. Şu halde, bakılmakta olan davada, maddenin ilk dört
fıkrasından hangisi uygulanacaksa, itiraz konusu altıncı fıkra da, o fıkra
yönünden uygulanacak demektir.
İddianamede, sanıklar hakkında, "duvarlara çeşitli
sloganlar yazmak" biçiminde nitelendirilen eylemlerinden dolayı Türk Ceza
Yasasının 536/1 - 3. maddesinin uygulanması istenmiştir.
Sözü edilen maddenin birinci fıkrası, suçun nesnel öğelerini
çerçevelemesi bakımından madde uygulamasında vazgeçilmez bir temel olmaktadır.
Öte yandan, eylem maddenin birinci fıkrasında belirlenen ilân
yerleri dışında ve ayrıca herkes tarafından görülebilecek yerlerde işlenmiş
bulunduğundan, maddenin ikinci fıkrası da davada uygulanacak kural olmaktadır.
Nihayet, duvarlara, bir siyasi parti ile bir derneğe ilişkin
(MHP), (ÜGD) rumuzlarının yazılmış olması dolayısıyle, iddianamede gösterilen
üçüncü fıkranın dahi uygulanması söz konusudur.
Belirtilen nedenlerle sonuçta, "dosyada eksiklik
bulunmadığından, işin esasının Türk Ceza Yasasının 2248 sayılı Yasayla değişik
536. maddesinin altıncı fıkrasının "Birinci, ikinci, üçüncü ... "
sözcükleriyle sınırlı olarak incelenmesine, Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun
sınıflandırılmaya yer olmadığı görüşüyle, Hüseyin Karamüstantikoğlu, Necdet
Darıcıoğlu, İhsan N. Tanyıldız, Bülent Olçay ve Yekta Güngör Özden'in
sınırlamanın "ikinci, üçüncü..." sözcükleriyle yapılması gerektiği
yolundaki karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla" karar verilmiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ ;
İşin esasına ilişkin rapor, mahkemenin gerekçeli kararı ve
ekleri, itiraz konusu yasa hükümleri ile Anayasaya aykırılık savına dayanak
tutulan Anayasa kuralları, bunlarla ilgili yasama belgeleri ve öteki metinler
okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
İtirazcı Mahkeme, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin
altıncı fıkrasının iptalini istemektedir. Bu fıkra birbirinden ayrı şu iki
kuralı içermektedir :
1 - Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralardaki suçlardan
dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez,
2 - Bu fıkralardaki suçlardan dolayı hükmolunacak cezalar yerine
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Yasanın 4. maddesinde belirtilen ceza ve
tedbirler uygulanamaz.
İtirazcı Mahkeme, bu iki kuralı da, Anayasanın Başlangıç'ına,
2., 7., 10., 11., 12., 14., 31. ve 132. maddelerine aykırı görmektedir Oysa,
Anayasa Mahkemesinin daha önce aynı nitelikteki başka bir itiraz nedeniyle
verdiği 29/4/1980 günlü, Esas: 1979/37, Karar: 1980/26 sayılı
kararında (Resmî Gazete, Gün : 23/8/1980, Sayı: 17084) belirtildiği gibi,
itiraz konusu altıncı fıkra kuralının, aynı maddenin birinci ve ikinci
fıkraları yönünden Anayasaya aykırı bir yanı yoktur. O kararda gösterilen
gerekçeler burada da geçerlidir. Bunların yinelenmesine gerek görülmemiştir.
Ancak, bu kez incelenmekte olan itirazın kapsamına ve Anayasa
Mahkemesinin ilk inceleme kararına göre, itiraz konusu altıncı fıkranın, aynı
maddenin üçüncü fıkrası açısından Anayasaya uygunluk denetiminden geçirilmesi
gerekmektedir. Bundan başka, itirazda, Anayasanın başka maddelerine de
dayanılmış olduğundan, itiraz konusu yasa kuralının, Anayasanın belirtilen
maddeleri karşısındaki konumunu da ayrıca belirlemekte yarar vardır :
a) Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin altıncı fıkrası
kuralının, aynı maddenin üçüncü fıkrası açısından incelenmesi:
Söz konusu üçüncü fıkra, kendinden önceki iki fıkrada gösterilen
eylemlerin, "derneklerin veya benzeri kuruluşların mensupları tarafından
veya onların iştirakiyle yapıldığı sabit olduğu takdirde suçu işleyen veya suça
bu suretle katılan dernek ve kuruluş mensuplarına sözü edilen fıkralardaki
cezaları" ın iki katı olarak hükmedilmesini öngörmektedir.
Öte yandan, cezaların ertelenmesi, ya da belirli bir ceza
tedbirine çevrilmesi olanağı, hürriyeti bağlayıcı cezalarda kısa sayılabilecek sürelerle
sınırlı olup, cezalar artıkça bu olanak da kendiliğinden ortadan kalkmaktadır.
Şu hale göre, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarında yazılı cezalar yönünden Anayasaya uygun görülen itiraz konusu
altıncı fıkra kuralının bu niteliği, ceza artırılınca artık hiç tartışılamaz
hale gelir. Bu nedenle, anılagelen maddenin altıncı fıkrası kuralının, aynı
maddenin üçüncü fıkrası açısından dahi Anayasaya aykırı olmadığı kabul
edilmelidir.
b) İtiraz konusu altıncı fıkra kuralının, Anayasanın itirazda
dayanılan öteki maddeleri karşısındaki konumu :
Anayasanın 2., 10., 11., 12. ve 14. maddelerine aykırılık
savında dayanılan gerekçe özet olarak şudur :
647 sayılı Cezaların infazı Hakkındaki Kanunun 4. maddesinde
cezanın kişiselleştirilmesi yoluyla Anayasanın öngörüldüğü insan varlığının her
yönden geliştirilmesi, yüceleştirilmesi ereğine yaklaşılmış iken, bu kez itiraz
konusu fıkra kuralı konularak, bu alanda geriye adım atılmıştır.
Belirtilen sav karşısında, altıncı fıkra kuralının, toplumsal
bir buhran döneminde Yasa koyucunun kamu yararı ile ilgili görüşünün bir ürünü
olduğu göz önünde tutulmalıdır. Bu açıdan bakıldığında, temel hakların, özüne
dokunur biçimde sınırlandırıldığını ve insan varlığının geliştirilmesinin
engellendiğini kabul etmek olanağı yoktur.
Anayasanın 7., 14., 31. ve 132. maddelerine aykırılık savı
açısından ise şu gerekçelere dayanılmıştır .-
Suçun hangi ekonomik ve sosyal koşullar altında işlendiği,
sanığın kişiliği, geçmişteki hali ve kendisine verilecek cezanın etkilerinin ne
olacağı konuları üzerinde durulmadan, 647 sayılı Yasanın uygulanmasına suçlunun
lâyık bulunmadığının peşinen kabul edilmesi yargı yetkisine el atma niteliğini
kazanmakta ve savunmayı peşinen sonuçsuz bırakmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Anayasa, ceza sorumluluğunun
bireyleştirilmesinin mutlaka yargı erki tarafından gerçekleştirilmesini
koşullamış değildir. Çağdaş ceza hukukunda, bireyleştirmenin, yasama; yargı ve
idare organlarınca üç koldan gerçekleştirildiği görülmektedir. Yasama organının
işlenen suçlar arasında bir ayırım yaparak, toplum düzenini bozmaya yönelik
suçların üstesinden gelebilmek için, Anayasa kurallarına bağlı kalarak, özel
cezalar koymasını ve önlemler almasını olağan kabul etmek gerekir.
Bu nedenlerle de sözkonusu kuralın Anayasaya aykırı bir yönü
bulunmadığından itirazın reddine karar verilmelidir.
VI -SONUÇ:
1/3/1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 12/6/1979 günlü,
2248 sayılı Yasa ile değişik 536. maddesinin altıncı fıkrası hükmünün, aynı
maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları yönünden Anayasaya aykırı
olmadığına ve itirazın reddine,
4/12/1980 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan
Şevket Müftügil
|
Başkanvekili
Ahmet H. Boyacıoğlu
|
Üye
Ahmet Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Muammer Yazar
|
Üye
Adil Esmer
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|
|
|
|
Üye
Nahit Saçlıoğlu
|
Üye
Hüseyin Karamüstantikoğlu
|
Üye
Kenan Terzioğlu
|
|
|
|
Üye
Orhan Onar
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
|
|
|
Üye
Bülent Olçay
|
Üye
Yılmaz Aliefendioğlu
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|
KARŞIOY
Cezanın "tecil edilemeyeceği" ve "647 sayılı
Cezaların infazı Hakkındaki Kanunun 4. maddesinde belirtilen ceza ve
tedbirlerin uygulanamayacağı" yolundaki hükümler bir "bütünlük ve
teklik" taşır ve bu nedenle de bölünemezdi.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|
KARŞIOY YAZISI
Ordu ili Merkez İlçesinde, yol kenarındaki istinat duvarlarına
(MHP, ÜGD) biçiminde yazı yazan sanıklar hakkında Türk Ceza Yasasının 536/1 -3.
maddesi uyarınca o yer Sulh Ceza Mahkemesine 31/3/1980 günlü iddianame ile kamu
davası açılmıştır. Davaya bakmakta olan Mahkeme, anılan maddenin altıncı
fıkrası hükmünün Anayasaya aykırı olduğu kanısına vararak Anayasa Mhkemesine
başvurmuştur.
İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin elinde Anayasanın 151. ve
22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27. maddeleri uyarınca yöntemince açılmış ve
bakılmakta olan bir dava bulunmaktadır.
İtiraza konu, TCY. nın 12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasa ile
değişik 536. maddesinin altıncı fıkrası: "Birinci, ikinci, üçüncü ve
dördüncü fıkralardaki suçlardan dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez ve
bunların yerine 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunun 4 üncü
maddesinde belirtilen ceza ve tedbirler uygulanamaz." hükmünü
içermektedir. İlk inceleme evresinde, Anayasa denetiminin hangi hükümle sınırlı
olarak yapılması gerektiği çözümlenmelidir.
Anayasanın değişik 151. maddesinin birinci fıkrasında yer alan
(Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanunun hükümlerini
Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık
iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa..." hükmünün anlamı, Anayasa
Mahkemesinin daha önceki kararlarında açıklandığı gibi, itiraz yoluna başvuran
mahkemenin davaya bakmakla görevli ve yetkili, davada uygulayacağı yasa
hükmünün belli olmasıdır.
İptali istenilen yasa hükmünün itirazcı mahkemenin görev alanına
girip girmediğini bu iki öğe açısından saptamak zorunludur.
TCY. nın değişik 536. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, her
kim, belediyeler, köy ihtiyar kurulları veya yasalarla yetkili kılınmış diğer
makamlarca önceden ayrılmış ya da oturulan yerler dışında, o yerin en büyük
mülkîye amirine yapılacak bir başvuru üzerine ayrılan yerlere, izin almaksızın
veya verilen izne aykırı biçimde, basılı olan veya olmayan, elle yapılmış veya
yazılmış her türlü resim, yazı ve işaretler veya bunları içeren kâğıt, pano,
pankart, bant ya da benzerlerini asar veya yaptıştırırsa veya izne dayalı olsa
bile bu yerleri boyar veya bu yerlere yazı yazar resim ya da işaret yaparsa,
eylem başka bir suç oluştursa bile ayrıca altı aydan bir yıla kadar hafif hapis
ve bin liradan aşağı olmamak üzere hafif para cezasına çarptırılır. Aynı
maddenin ikinci fıkrasında da "Bu eylemler yukarıdaki fıkra dışında kalan
yerlerde veya kamuya ayrılmış veya kamuya açık veya herkes tarafından
görülebilecek yerlerde veya her türlü taşıt araçları veya kamu hizmetlerine ait
iletişim araçları veya kamu hizmetine ayrılmış veya özel kişi ve kuruluşlara
ait işaret veya levhalar üzerinde işlenirse, eylem başka bir suçu oluştursa
bile ayrıca bir yıldan iki yıla kadar hafif hapis ve ikibin liradan az olmamak
üzere hafif para cezasına çarptırılır.", 536. maddenin üçüncü fıkrasında
ise "Yukarıdaki fıkralarda gösterilen eylemlerin derneklerin veya benzeri
kuruluşların mensupları tarafından veya onların iştirakiyle yapıldığı sabit olduğu
takdirde suçu işleyen veya suça bu suretle katılan dernek ve kuruluş
mensuplarına sözü edilen fıkralardaki cezalar iki katı olarak hükmedilir. Şu
kadar ki hafif hapis cezası iki yılı aşamaz." denilmiştir.
Her üç fıkra ayrı ayrı ceza getirmiş, ikinci fıkra hükmü birinci
fıkrada belirtilen yerler dışında, işlenen eylemleri öngörmüştür. Üçüncü fıkra,
yukarıdaki fıkralarda gösterilen eylemlerin derneklerin veya benzeri
kuruluşların mensupları tarafından veya onların iştirakiyle yapılmasının
gerçekleşmesinden söz etmektedir.
Bir yasa maddesinde birden fazla fıkralar olabilir; her biri
ayrı ayrı hüküm getirebileceği gibi, sonraki fıkra kendisinden önce gelen
fıkradaki eylemlerden "bu eylemler" demek suretiyle de yetinebilir;
bu durum yasa yapma tekniği ile ilgilidir. 536. Maddenin birinci ve ikinci
fıkralarını birbirinden ayıran özellik, yasak eylemlerin işlendiği yerlerin
belli edilmesi, cezalarının da buna göre gösterilmesidir. Anayasa denetimi ve
inceleme yönünden (itiraza konu edilen altıncı fıkra açısından) birinci ve
ikinci fıkraların gözönünde tutulması isabetlidir. Üçüncü fıkraya gelince: Bu
fıkra, eylemin dernek veya benzeri kuruluş mensupları tarafından veya onların
katılmasiyle yapılmasının gerçekleşmesi halini cezayı ağırlaştırıcı neden
saymıştır. O halde, eylemi yapanın daha açık bir anlatımla, duvarlara yazı
yazan kişinin, (bu yazı bir derneğin veya benzeri bir kuruluşun bazı harfleri
olsa bile) bir dernek ve kuruluşa mensubiyetini gösteren delillerin davaya
bakmakta olan mahkemeyi bu yolda bir kanıya götürmesi gerekir. Eldeki deliller
buna yeterli değilse, yazının içeriği, yazanın dernek ve kuruluş mensubu
olduğunu saptamaya yeterli olamaz. Mahkeme, duruşma sırasında, yazı yazılan
yeri ve suçun mevcut delillere göre oluşan niteliğini gözönünde tutularak,
uygulayacağı hüküm bakımından, Ceza Yargılamaları Usulü Yasasının 258. maddesi
uyarınca sanıklara ek savunma hakkı vermiştir. Böyle olunca, Sulh Ceza
Mahkemesinde 536. maddenin üçüncü fıkrası uygulanmayacak demektir. İtirazcı
mahkeme, itiraz gerekçesinde anılan maddenin altıncı fıkrasının Anayasaya
aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Bu durum karşısında, altıncı fıkranın sadece
birinci ve ikinci fıkralar ile sınırlandırılması gerekir. Bu nedenle,
sınırlandırma kapsamına üçüncü fıkranın alınmasına karşıyım.
|
|
|
|
Üye
Hüseyin Karamüstantikoğlu
|
KARŞIOY YAZISI
Aynı doğrultudaki sınırlama kararlarıyla ilgili karşıoy
yazılarında da belirtildiği gibi, işin esasına ilişkin incelemenin Türk Ceza
Yasasının 12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasayla değişik 536. maddesinin altıncı
fıkrası yönünden sınırlandırılmasında, bu fıkranın kapsam ve niteliği üzerinde
durulması gerekmektedir.
Türk Ceza Yasasının 536. maddesinin altıncı fıkrası hükmünün,
aynı maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarına göre ceza tayin
edildikten sonra uygulama alanına girdiğinde kuşku yoktur. Böyle olunca,
sınırlama yapılırken, altıncı fıkra hükmünün, bakılmakta olan davada, 536.
maddenin birinciden dördüncüye kadar ki fıkralarından hangisine göre tayin
edilecek ceza yönünden uygulanabileceğinin saptanması zorunlu bulunmaktadır.
Her ne kadar maddenin birinci fıkrası, daha sonraki fıkralarda
yer alan suçların maddi öğelerini de içermekte ise de, olayda, sanıklara
verilebilecek ceza yalnızca ikinci ve üçüncü fıkralarda gösterilen cezalardan
oluşacağı cihetle, altıncı fıkra yönünden yapılacak incelemenin, koşulları
kesinlikle gerçekleştiğinde ceza tayinine esas alınacak ikinci ve üçüncü
fıkralarda sınırlı tutulmasında yasal zorunluk vardır.
Gerçekten, altıncı fıkraya ilişkin inceleme, birinci fıkrayı da
kapsayacak genişlikle tutulacak olursa, verilecek karar, olayda ceza tayini
yönünden uygulanması söz konusu olmayan birinci fıkrayı da etkileyecektir. Bu
durumun, Anayasanın değişik 151. ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27.
maddeleri hükümleriyle bağdaştırılması kanımızca olanaksızdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, "ilk inceleme" sonunda
verilen karara katılmamaktayız.
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|